Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 5 MART 1990
GSS, Sağlığı Sigorta
Edehilirııîı?...
Bugün ülkemizin sağlığı hastadır. En önemli hastalıklarımızın başında
bulaşıcı hastalıklar, beslenme bozukluğu ile ilgili hastalıklar
gelmektedir. Sağhklı beslenmemizin koşullarını saglamadan
ınsanımızın sağlığını nasıl garanti altına alabileceğiz? Asgari ücretin
net 150 bin lira olduğu ülkemizde, kişi tek başına olsa bile 150 bin
lirayla sağhklı beslenebilir mi?
Op. Dr. ŞÜKRÜ GÜNER İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri
Genel Sağlık Sigortası gerçekten güzel bir kav-
rarn. GSS yıllardan beri hastahktan kurtulmayan
sağlığımız için son gunlerde en çok uzerinde duru-
lan konu... Sağlık Bakanı Sayın Halil Şıvgın, ay-
larca önce Sağ-Kur yasa tasarısının hazırlandığını
ve yeni yılın başlannda yasalaşacağını açıkladı. Baş-
bakan Sayın Yıldırım Akbulut'un ise 1990 yılı için
verdiği üç sözden biri "Genel Sağlık Sigortası ile
vatandaşın sağlığı teminat altına almacak" şeklinde
idi.
Sigorta, bir ülkenin sağlığı için bir çözüm yolu
mudur? Genel Sağlık Sigortası (GSS) ülkemiz ko-
şullannda gerçekleşebilir mi? Hazırlanan Sağ-Kur
yasa tasansı ne kadar gerçekçidir? Bu sonıların ya-
nıtını GSS'nin gündemimizde olduğu bu gunlerde
mutlaka vermek zorundayız.
Genel Sağlık Sigortası Nedir?
GSS, ülkemizde Sağ-Kur yasa tasansı ile getiril-
mek istenen sağlık hizmetlerinde fınansmanın sağ-
lanmasıdır. Sigorta, sağlık hizmetlerinde, örgütlen-
me, istıhdam ve hizmetin veriliş biçimi olarak ye-
ni bir model getirmemektedir. GSS'nin zaten amaa
da bu değildir. Mevcut sağlık hizmetlerirün fınans-
manında zorluk çekildiği için GSS, bir para kay-
nağıdır.
Bugün sağlık için parayı ülkeler, ya halktan top-
ladığı primlerle ya da Devlet bütçesinden karşıla-
maktadır. Bunun dışında bir yol da halkın, sağlık
hizrhetini satın almasıdır. Halktan topladığı prim-
lerle sağlık bütçesini düzenleyen ulkelere baktığı-
mızda, o ülkenin aynı zamanda genel bütçeden sağ-
lığa ayırdığı pa>in Vol5'lerden başlayıp 25'lere ulaş-
tığını görüyoruz. Ülkemizdeki duruma gelince;
1990 bütçesinde sağlığa ayrılan pay <7o4.12, yani
Avrupa ülkelerinin en azından ortalama dörtte bi-
ri. Peki, bu durumda sağlık sigortasını biz bu ge-
nel butçeyle yürütebilecek miyiz?
Hizmet Açısından
Sağlık hizmetinin venlmesinde bir numaralı konu,
sağlık hizmetinin tek elden >önetimidir. Bu yöne-
tim sağlanmadan finansman sorununu çözmeye ça-
lışmak, sonu başarısızlıkla bitecek bir yoldur. Ça-
lışma Bakanlığı'na bağlı Sosyal Sigonalar Kuru-
mu, tçişleri Bakanlığı'na bağlı polis hastaneleri,
Ulaşurma Bakanlığı'na bağlı PTT, Denizyolları,
Demiryollan hastaneleri, Milli Eğitim Bakanlığı ve
belediyelere bağlı hastaneler gibi daha uzatacağı-
mız kuruluşlar, ülkemizde sağlık hizmetinin veri-
lişinde çokbaşlı yönetimlerin örneğidir. Sağlık hiz-
metlerinin verilişinde bu çokbaşlı yönetim, başta
finansman olmak üzere aynı zamanda eleman, tıbbî
alet ve cihaz savurganlığına yol açrnaktadır. Bu tu-
ketici hizmet anlayışı ile GSS'den beklenilen para
toplansa bile bir sonuç alınamayacağı açıktır.
Sağlık hizmetinin verilmesinde iki numaralı ko-
nu sağlık hizmetinin veriliş biçıminin örgütlenme-
sidir. 1961'de yasalaşan Sağlık Hizmetlerinin Sos-
yalleştirilmesi Yasası, ulke gerçeklerine göre doğ-
ru yaklaşımlar getirdiği halde önemli ölçüde ihmal
edilmiştir. Yasa, ülkemizde, hâlâ geçerliliğini ko-
rumaktadır. Ama üzerinden 30 yıl geçen bu yasa-
nın bu kadar ihmal edilişi göz önune ahnırsa, tek-
rar uzmanlarca değerlendirilmesi ve eksikliklerinin
giderilerek yürurlüğe konulması gerekmektedir.
Bugun ülkemizin sağlığı hastadır. En önemli has-
talıklarımızın başında bulaşıcı hastalıklar, beslen-
me bozukluğu ile ilgili hastalıklar gelmektedir. Bu-
nun nedeni açıktır: Kişi başına günluk hayvansal
protein tüketimi Avrupa Topluluğu ulkelennden en
az uçte bir, et tüketimi dörtte bir, süt tüketimi otuz-
da bir olan bir ülkenin insanlarının vücut direnci
ne kadar olabilir?...
Sağlıklı beslenmemizin koşullarını saglamadan
insanımızın sağlığını nasıl garanti altına alabilece-
ğiz? Asgari ücretin net 150 bin lira olduğu ülke-
mizde, kişi tek başına olsa bile, 150 bin lirayla sağ-
hklı beslenebılır mi? Bir başka konu da ülkemiz-
deki sağlık personelinin sayısal verileridir. Ülkemiz-
de hekime başvuru sayısı ortalama, en yuksek, yılda
l."?'dır. Avrupa Topluluğu ulkelerinde 6.1'dir.
GSS, bir başvuru patlaması yapacaktır. Yıllardan
beri sağlık hizmetine aç insanlarımız hastanelere ko-
şacaklardır. Bu başvuruyu ülkemiz sağlık persone-
linin karşılaması olanaksızdır. Şu anda bile sağlık
personeli savımız, özellikle hemşire, hastabakıcı,
sağlık teknisyeni yönünden çok eksiktir.
Ülkemiz insanları vergi yükü altında ezilmekte-
dir. Nufusumuzun %10'u gelirin yarısını almak-
ta, geri kalan Vo90'ı ise obur yarısını paylaşmak-
tadır. Ülkemizde 5 milyon ışsiz vardır. Nufusumu-
zun ToSO'si tarımla uğraşmakta, kırsal kesimde ça-
hşmaktadır. Buralarda kişi başına düşen yıllık ge-
lir ise 1 milyonun altındadır.
Dünya ülkelerine baktığımızda sağlıkta sigorta-
nın; kişi başına düşen geliri yuksek, gelir dağılımı
dengeli, vergi sisteroi normal: ülke vapısı bakımın-
dan; nufusun çoğu kentlerde oturan, eğitim duze-
yi yuksek, altyapısı >eterli, işsiziik oranı düşıik ve
işsizlik sigortası uygulanan, sağlık hizmetleri açı-
sından; çevre sağlığı bakımından sonınu olmavan,
sağlık personeli yeterli ve dengeli dagılımlı, vatak
sayısı yeterli ve dengeli dagılımlı ülkelerde uygu-
landığını görmekteyiz. Peki bu durum karşısında
ya bizim ülkemiz?... Genel Sağlık Sigortası; 1982
yılında Milli Guvenlik Kurulu Genel Sekreterlıği'n-
ce tum ülke rektör, tıp fakülteleri dekanları, se-
çilmiş öğretim üyeleri ve meslek kuruluşu temsil-
cileri ile oluşturulan bir platformda tartışılmış, o
gunün koşullarında bile "şimdilik uygulanması
olanaksız" görülmüştür. Bu toplantıya katılan ve
bu kararın çıkartılması yolunda çahşanlardan bi-
riyim. Biz bu konuda çalışmalarımızla, verilerimiz-
le, konuşmalarımızla Genel Sağlık Sigortası'na
"evet" diyen çok geniş bir kesime cevap verdik.
Ve "şimdilik" kaydı ile GSS ertelendi. Ama şimdi
yine gundemde...
Sağ-Kur Yasa Tasansı Hakkında
Bir finansman kaynağ olan bu yasa tasansı, fınans-
manını da önemli ölçüde bir kaynağa dayandırmış:
Fonlar. Hem de elektrik, telefon, havagazı, ilac, aşı,
serum, sağlık kuruluşlan, akaryakıt, motorin, gaz
yağı, fuel-oil, toplu konut fonu, alkollu ve alkol-
suz içkiler, Milli Piyango, at yarışları, trafik ceza-
lar», TRT reklamları gibi hizmetlerden alınacak
fonlar duşünülüyor. Acaba gelirleri fonlara bağ-
lamak ne değin gerçekçidir? 1989 bütçesinde 200
milyar lira fon geliri sağlık bütçesine konmuşken,
butçe dönemi sonunda 77 milyar toplandığı görül-
muştur. 120 milyar nerededir? Fonlara dayandırı-
lan butçenin sonucu budur. Fonlar "fos" çıkmış-
tır! Ya Genel Sağlık Sigortası'nda hayal edilen
fonlar?...
Genel Sağlık Sigortası bizim gibi sağlık hizmeti-
nin verilme modellerini çizememiş, genel bütçeden
payını ayıramamış, koruyucu hekimlik hizmetle-
rini geliştirememiş, ülke gelir dağılımı yetersiz ve
dengesiz, altyapısı son derece dağınık ve sağlıksız
ülkeler için geçerli bir sistem değildir. Sağlık hiz-
meti vermek istıyorsak mutlaka genel bütçe payı-
nı antırmak zorundayız. Genel Sağhk Sigortası, ge-
nel bütçeden ayrılan payın bu kadar az olduğu ül-
kemizde sağhk için halkın çebine verginin dışında
ikinci bir el atmadır. Daha da ötesi, GSS, her şe-
yin devlet tarafından "peşin olarak alındığı ülke-
mizde sağlık hizmetini insanlara peşin olarak sat-
mak demektir. Parayı peşin odeyen halk bir gun
bunun karşıhğını mutlaka isteyecektir. Nerede? Bel-
ki Samsun'da, Antalya'da, Van'da, Artvin'de,
Muğla'da, Mardin'de, Hakkâri'de,.... Veremezse-
niz ne olacak?...
EVET/HAYIR
OKT4YAKBAL
Apaydııfdan M.Ç-'lere...
"Hapishane ağası Orhan ağabeyimiz
Sanmayın kı baskılardan yılacak
Fakat uzar ise mahpusluk günlerimiz
Bir takke ve bir çift gözden ıbaret kalacak."
Ataol Behramoğlu, Maltepe ve Metris, daha sonra da Bayram
paşa cezaevlerinde Orhan Apaydın'la birlikte aylar, yıllar geçi-
renlerden biri. Hapishane arkadaşlan için dörtlükler yazmış...
Yazımın başına aldığım dörtlük Orhan Apaydın'la ilgili. "Fakat
uzar ise mahpusluk günlerimiz - Bir takke ve bir çift gözden ibaret
kalacak" diyor. Öyle de kalamadı Apaydın, eridi gitti! Son daki-
kaya kadar pasaport bekledı, ancak ölüm günü geldi pasaport
denen kâğıt!..
Dördüncü yılına girdık. Apaydın'ın her ölüm yıldönümünü bir
hukuk savaşım günü sayıyoruz. Her yıl Apaydın adına bir seçicı
kurul bir hukuk ödülü veriyor. daha doğrusu bir ınsan hakları
Ödülü, bir hukuksuzluğu teşhır etme ödülü! Geçen yıl insan pislıği
yedirilen Yeşılyurt köylüleriydi bu ödülün sahipleri; bu yıl da ül-
kemizdeki tüm M.Ç.'ler. M.Ç. on beş yaşında bir çocuk, Alman-
ya'da dogup büyümûş, sonra ailesiyle Türkiye'ye gelmiş. Kolay-
lıkla uyum sağlayamamış. Okul defterine yazdığı yazılar yüzün-
den başına gelmedık kalmadı. Tutukluk, hapislik.. "Orhan Apay-
dın İnsan Hakları ve Hukuk Ödülü" işte bu M.Ç.'ye ve onun gibi
çocuk yaşında hapıslıği, tutukluluğu tanımış olanlara verildi. Yani
bu yıl da yerinı buldu.
llhan Selçuk ne güzel söyledi: "MÇ olayı hukuk devletı, hu-
kukun üstünlüğü ve insan hakları tarihımızde unutulmayacak bir
olaydır. Ancak MÇ'ler çoğaldıkça bizim de çağdaş dünyaya açık
alınla bakmamız olanaksızlaşır."
Orhan Apaydın, adı gibi bir insandı; 'apaydın'... Apaydın'lık
'aydın' olmanın ötesinde, üstünde bir durumdur. Aydın olabilmek
olasıdır, ama apaydın olmak kolay değildir. Bir bütünlük ıster. bir
tutarlılık... Kîşi, belli bir doğrultuda yürümek zorundadır, ama bu
doğrultu hep ileriye, çağdaşlığa, insan saygı ve sevgisine yöne-
lik olmahdır. Orhan Apaydın, gerçek anlamda 'apaydın' bir kişi
olmuşsa ölümünden sonra bile bir hukuk aydınlığı bırakabilmişse
bundandır.
Yıllar süren, hâlâ da kesin bir sonuca bağlanmayan büyük da-
valar var. Bunlar, toplumu yakından ilgilendirmiş, dünya ölçüsün-
de yankılar yaratmış olaylardır. On yıldır süren bu davalar hu-
kuk tarihimizde yer alacak, gelecek kuşaklarca ibretle ele alı-
nıp ınçelenecek birer hukuk, daha doğrusu demokrasi konusu-
dur. DİSK davası on yıldır bir türlü sonuçlanmadı. DİSK'in mal-
ları üstündeki 'el koyma' durumu kaldırılmadı. DİSK yöneticileri
cnilletvekilı seçıldıler, ama yargı önünde kesin biçimde aklanma-
dılar. Barış davası da öyle!.. Bilmem dünya hukuk tarihınde on
yıl sürüp de sonuçlanmayan böyle davalar var mıdır?
"Mahkemenizde barışı savunmaktan ötürü yargılandığımı san-
mıyorum. Benim yaptığım ve bazı çevrelerı rahatsız ettığini, hatta
öfkelendirdiğıni bildiğim asıl eylernim, insan haklarını, demok-
rasiyi ve 1961 Anayasası'nın yaşama geçırilmestnı savunmam-
dır. 12 Eylül öncesı terörün hedefi anayasal düzeni yıkmaktı. Te-
rörün hedefi oldum ve hayatım tehlıkeye girdi. Bugün ıddiana-
mede. 1961 Anayasası'nı yıkmak, Batı modeli demokratik düzen
yerıne otoriter ve totaliter bir rejim kurmak için eylemde bulun-
maktan yargılanıyorum. Bu dava da ılerıde tarihte yerini bula-
caktır."
Apaydın'ın bu sözlerini basın sıralarından dinlemiştim. İçim
ürpermişti. Dal gibi bir Orhan Apaydın kendini savunmuyor, kar-
şısındakileri suçlar gibi konuşuyordu. Kimdi karşısındakiler? Hu-
kukun üstünlüğünü istemeyenler, barışçı, huzurlu bir toplum dü-
zeninin kurulmasını kendıleri için sakıncalı bulanlar. Apaydın'ın
savunması mahkeme kurulunu aşıyor, dışardakiler geçmışten bu-
güne kadar baskıyla. korkutmayla, işkenceyle insanların bilınç
tşığına kavuşmasını önleyenlere sesleniyordu, onları tarih ve hu-
kuk önünde suçluyordu.
2 Ağustos 1983'teki savunmasından bırkaç cümleyi sızlere sun-
mak isterim.
"Bu davada yargılananlar suç olmasa da katılmadıkları kendi
iradelerinın ürünü oimayan eylemlerin hesabını vermek duru-
munda bırakılmışlardır... Bu davada Marie, Irene. Frederic Joli-
ot Curieler, J.Bernard gibi bılim adamları; Seghers, Eluard. Ne-
ruda, Fadayev, Ehrenburg gibi yazarlar; Picasso ve ünlü barış
güvercini ve ünlü sanatçı Leger yargılanıyorlar. Nihayet bu da-
vada insanlar düşüncelerinden ötürü yargılanmaktadırlar."
Hiç kuşku yok, demokrasi özlemi, hukukun üstünlüğüne bağ-
lılık, insana sevgi. barış düşüncesinin ölümsüz gücü yaşadık-
ça, Orhan Apaydın gibi aydınlık savaşçıları' saygıyla anılacak...
AUSTRALJ/VN ÜUSlNCSSCOLLhCLS
SIDNEY PERTh CAN8ERRA MELBOURNE-ADELAIDE
AVUSTRALYA'DA INGILtZCE
GENEL INGILIZCE-TURIZM-BILGİSAYAH-YONETICILIK KURSLARI
AVUSTRALYA-AMERIKAINGIITERE UNIVERSlTELEfilNE KESİN G'RI$
EĞITIMINIZ SURESINCE PART TIME CAUŞMA OLANAGI
TEK A$ O) 362 39 59 IU 362 «0 96
BAĞDAT CAD NO 510/t BOSTANCI İSTANBUL
ZMIR IRTI8AT flüTOSU « I ; 3! 67 24
LISKUR
SÜRÜCÜ KURSU
EHLIYETINIZI
BİZDEN ALIN
4 TAKSİTLE ÖDEYİN
Kadıköy
Erenköy
Maltepe:
336 02 79
359 30 63
352 24 21
StDE'de
Bir turistik moteLn barında
program yapacak
JA2Z-BLUES veya
ÖZGÜN MÜZIK
gruplan aranıyor.
Teh 9 321 31038
Barolar Bağunsız Olmalı
Bugün demokratik ülkelerde, baro bağımsızlığı tartışılır
olmaktan çıkmıştır. Ama bizim avukatlık yasamız 'idari
vesayeti' bir kural olarak benimsemiş durumdadır. Üyeliğe
kabul, disiplin ve yönetmelik düzenleme işleri hep bakanlık
onayına bırakılmıştır. Bu durumun uluslararası kurallara
uymadığı açıktır.
Av. TURGUT KAZAN İstanbul Barosu Başkanı
Ülkemizde yargı bağımsızlığı kavramı az
çok bilinir. Ama baro bağımsızlığı ilgi gör-
mez. Örneğin, baroları ziyaret eden politika-
cılar yalnız yargı bağımsızlığından söz eder-
ler, baro bağımsızlığına değinmezler. Bu ku-
rumlar Adalet Bakanlığı bünyesinde birer ida-
ri birim olarak düşünülür. Adeta avukatlara
ait bazı işleri bakanlık adına yurütürler. Kim-
lik verirler, baro odalarmı düzeltirler. Kısa-
cası, yöneticileri bakanlık "emirleri" doğrul-
tusunda hareket ederler. Emri dinlemeleri ge-
rekir. Eğer dinlemezlerse, görevlerine son ve-
rilir.
Bağımsızlığın önemi
Oysa baro bağımsızlığı, en az yargı bağım-
sızhğı kadar onetnitdir, Vc baro bağımsız ol-
madıkça, yalnız yargı bağımsızlığı yetmez. Bi-
lindiği gibi adaletin üç ayağı var denir. Avu-
kat, yargıç ve savcı gibi sacayağınm "o'nsuz
olmaz" parçalanndan biridir. Sağlıkb bir ada-
let için, bunlann hepsine guvence tanımak ge-
rekir.
Elbet adalet bakanının savcıları ve yar-
gıçları atayamaması güzeldir. Adalete muda-
hale bu yolla önlenir. Ama aynı bakan avu-
katı cezalandırabiliyorsa, adalete başka yol-
dan el uzatılıyor demektir. Avukatlık, hak-
sızlığa uğrayanları savunma haklarını arama
mesleğidir. Bu haksızlık, bazen devletin iki te-
mel organından, yurütme ve yasamadan kay-
rîaklanabilir. Örneğin bir kamulaştırma ya-
hut atama işlemimn hukuka aykırıhğı söz ko-
nusu olabilir. Ve avukat bu durumlarda, sırf
müvekkilini savunduğu için siyasal otoritev-
le çatışabilir. Eğer baro bağımsız değilse, uye-
sini konjyamaz. Boylece avukat yalnızlığa du-
şer. Savunma hakkı iyi işlemez. Sonuçta ada-
let topal kalır. Ve dolaylı yoldan mudahale
gormüş olur.
Bu nedenle, yargı bağımsızlığı gibi baro ba-
ğımsızlığı da hukuk devletinin vazgeçilmez ku-
ralıdır. Nitekim, 1955 Atina ve 1959 Delhi
konferansları "uyeliğe kabulde ve disiplin iş-
lerinde bağımsızlığı", "mesleğe ait kuralları
koymakta bağımsızlığı" şart sayarak "dun-
yamn butun avukatlannı bu bağımsızlığı ku-
rup korumaya" çağırmıştır.
Bugün demokratik ulkelerde, baro bağım-
sızlığı tartışılır olmaktan çıkmıştır. Ama bi-
zim avukatlık yasamız "idari vesayeti" bir ku-
ral olarak benimsemiş durumdadır. Üyeliğe
kabul, disiplin ve yönetmelik düzenleme iş-
leri hep bakanlık onayına bırakılmıştır. Bu
durumun uluslararası kurallara uymadığı
açıktır. Nitekim, daha 1969'larda Başkan F.
Dereli "müstakil bir baronun mensubu olma-
dıklarından, Türk avukatları Avrupa Baro-
suna kabul edilmezlerse, bunun sorumluluğu
herhalde 'bize' ait olmayacaktır" diye hay-
kırmıştır. (tBD, Özel Sa'yı, 1969, Sh 19)
Adalet ölür
Anlatmaya çalıştığımız bu "vesayet", 12
Eylul müdahalesiyle birlikte ağırlaşmış ve ba-
rolar hepten yunıtmenin insafına terk edihniş-
tir. Artık valiler bile organları gorevden ala-
bilir. Baro "izinsiz" hiçbir Uişkiye giremez.
Avukat, duruma göre (müvekkili için) Bas-
bakana ve tçişleri Bakanına karşı hukuksal
mücadele verecektir. Peki bir vali baro organ-
larıru gorevden alabilecekse, avukat savunma
hakkını serbestçe kullanabilecek midir? ör-
neğin, görevi sırasında suç işlediği öne süru-
lürse, kendisi valiyeemanet edilmiş bir baro,
onu nasıl koruyabilecektır?
Açıkça söyleyelim ki böyle bir düzenleme
savunmayı tehdittir. Ve savunma>T tehdit, do-
laylı yoldan adalete müdahaledir. Savunma
böylesine sınırlandı mı, olür. Savunma ölun-
ce, adalet ölür. Demokrasiyi savunan herkes
bu tehlikeyi görmeli ve bilmelidir.
İstanbul olayı
Doğrusunu soylemek gerekirse, tstanbul
Barosu organlarını gorevden alma girişimi, bu
tehlikeyi görmek ve bilmek bakımından ya-
rarlı olmuştur. Biz, hep söyleyip duruyorduk.
Ama işin enemini bir turlü anlatamıyorduk.
Şimdi tehlikenin kendisi konuştu. Ve barolar
uzerindeki vesayet apaçık ortaya çıktı. Bu de-
neyden hepimiz yararlanmahyız. Vesayeti kal-
dıracak adımlar atmalıyız. Kabul edelim ki
baro vesajete boyun eğecek bir kurum değil-
dir. Baro vesavete boyun eğerse, hukuk dev-
leti biter, polis devleti gelir.
Bu soylediklerimize, 22-25 Şubat 1990 gun-
leri Viyana'da toplanan Avnıpa Baro Başkan-
ları Konferansı'nda, bir kez daha acıyla ta-
nık olduğumuzu belirtmek istiyorum. Batılı
konuşmacıların hepsi reklam yasağı, muvek-
kille ilişkiler, ayn yerlerde ve ülkelerde buro
açabilme hakkı, hukuk eğitimi gibi konuları
ele alıp tartışıyordu. Sosyalist ülke avukatla-
rı yeniden yapılanmanın mesleğımıze etkile-
rini dile getiriyordu. Hepsi coşku doluydu.
Atılan adımlan anlatmaktan buyuk mutluluk
duyuyorlardı.
Bir tek benim ulkemdir ki vesayet, gorev-
den alınma ve kurulacak ilişkileri izne bağla-
ma gibi sorunlan yaşıyordu. Doğrusu, tarif-
lere sığmayacak kadar utandığımı ve hazır-
ladığım konuşmayı yapmaktan caydığımı iti-
raf ediyorum. Öyle bir ağırlığın altında ezi-
lip kaldım ki yazılı metnin Türkiye'de bası-
na verilmesini önleyebilme olanağını bile ka-
çırdım. Bir rastlantı sonucu, Sayın Sungurlu
da demokratik dünyanın barolara nasü önem
verdiğini Viyana'da bizzat göriip tanımıştır.
Herhalde böyle bir deneyimden yararlı sonuç-
lar çıkarmaya çalışacaktır. Ama ben, huku-
ka inanan herkesi, baro bağımsızlığını savun-
maya ve ülkemizi bu ayıptan kurtarmaya ça-
ğırıyorum.
Yapılması gereken
Önce hukuk eğıtimini iyileştirmemiz, öğren-
ci sayısını gereksinime göre beiirlememiz, staj-
yerlere destek verip stajı yeniden düzenleme-
miz ve baroları objektif kaynaklarla guçlen-
dirmemiz gerekiyor.
Aynca barolann Avrupa Konseyi ve Av-
rupa Topluluğu üyelerindeki statüye kavuş-
turulması, üyeliğe kabul ile disiplin işlerinde
bağımsız olması gerçekleştirilmelidir. Özellik-
le, 12 Eylül askeri müdahalesinin 1136 sayılı
yasada yaptığı tahribat giderilmelidir. örne-
ğin baro adına yundışma çıkışı izne bağlayan
avukatlık yasasının ek 2. maddesi ile disiplin
işlerini barodan koparan 86. maddesi, şimdi
tartışma konusu olan 77. maddesi ve barola-
rı dernek savan Dernekler Yasası'run 90. mad-
desi hemen değiştirilmelidir.
Ardından, Avukatlık Yasası TBB bünye-
sinde ele alınmalı, ivedi adımlar atılmadan
ciddi bir çalışma yapılmalı, Adalet Bakanlı-
ğı, önerileriyle bu çalışmaya katılmalıdır. Ba-
rolara yazı yazıp bize görüşünüzü bildirin de-
mek olmaz. Hukumetin benimseyeceği bir ta-
sarı TBB tarafından hazırlanmalıdır. Barolar
gerçekten bağımsızlığa kavuşturulmalıdır. Bu-
gun, birçok demokraside yasal düzenleme ya-
pılmadan bağımsızlık korunuyor. Çünkü baro
bağımsızlığı doğal sayılıyor. Barolar kendi ku-
rallannı kendileri koyuyor. Üyelik ve disip-
lin işlerini serbestçe çözumlüyor. Yalnız bir
yargı denetimi işliyor. Bizde de aynı düşün-
celerin geçerli olması gerekiyor.
TURSEM'İN REHBERUÖINDE
L0NDRA, CKFC7RD,
BOURKEMOUTH .
HSTKöSEXrrER
YADA. BuniN YIL İNülUZCE 06R.ENİM
UTAKSHTE ÖDEME
KOLANUİ
OEVAM
•GENEL vî HIZLANDIRlUMÖ KURSLAR
»TICMll İNûİÜZCE
• TUR.IZM INGILİZCESİ
• BAMKACILIKlNûlLiZCESİ
•5INAV KURSURl: CambrKİge
•Fırst Cfrttfıcate, ProfıCıency,
tursem
İNGİLİZLİSAHOKULLARI
DANIŞMA MERKEZİ
Cjmhurıyet Cad 173M-B Elmaöag
30230 İstanbul Hılton Otelı Kar;ısı
Tel 148 39 77-148 79 43-1*28 49
Fax 132 97 29 Tlx 27498 usrr tr
Krtaplarınızı yehnizden
değerine alırım.
345 88 28
SATILIK
TURİZM ŞİRKETİ
A grubu, telex'i,
telefonları, mobilyası
ve hazır ofisiyle
346 31 97
SOYLEV
(Belgeler Bölümü: Cilt 3)
Hıfzı V. Velidedeoğlu
3. bası 5000 hra (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul
Ödemeli göaderilmez.
KOSTA
Atena Deponte
1000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaioğlu-tstanbul
Ödemeli gönderilmez.
OKURLARA.
OKAYGÖNENSÎN
Çözüm, Açık Tartışma
G ünün birinde Turkiye'de de özel radyo ve televizyon
yaymlan yapılabilecek mi? İktidann denetiminde bir
tekseslilik organı olan TRT'nin yanına toplumun bütün
kesimlerinin seslerini yansıtacak yeni yeni yayın organları
eklenecek mi?
Şu an için hiç kimse "Hayır, özel radyo ve televizyona
izin verilemez" diye bir görüşü açık açık savunmuyor.
Ama buna karşılık "Daha zamanı-değil" gibisinden zayıf
itiraz sesleri yükseliyor.
Zamanı geldi - gelmedi tartışması bir yana, Türkiye'nin
tamamen kontrolü dışında olan bazı gelişmeler yasaları
zoriamaya başladı bile. Uydulardan yapılan yaymlan
evimizde hiçbir aracı kuruluş olmadan seyretmemize
olanak tanıyan gereçler "makul" fiyatlarla mağazalarda
satılmaya başlanınca, bazı gelişmeleri zorla durdurmak
olanaksızlaştı.
Türkiye'nin dünyada en çok çanak antene rastlanan
ülkelerden biri olması bile sokaktakı insanların devlet
tekeli ve iktidar denetimindeki TRT'ye duyduğu tepkinin
bir yansıması olarak nitelenebilir. Uydu anten fiyatlan göz
önüne alınarak uydu yaymlan izleyenlerin yuksek gelir ve
kültür grubundan insanlar oldukları söylenebilir. Ama izmit
Belediyesi'nın uydu yaymlan yeniden yayımlamasıyla ilgili
olarak İzmit'te yapılan bir anketin sonuçları, orta ve ait
gelir gruplarının da TRT'ye alternatif olacak yayınlara
nasıl susadığının bir göstergesi.
Bugün Türkiye'de 4 milyon kişinin çanak antenler
aracılığıyla uydu yayınlarını izlediği tahmin ediliyor. Bu
rakama, izmit gibi belediyelerin yaymlan yeniden yansıttığı
insanları da eklemek mümkün. Uydu izleme bu kadar
yaygın bir hal alınca, doğal olarak bazı Türk girişimciler
de uydudan Türkçe yayın yapmayı planladılar.
Bu koşullarda, zaten demokrasinin en temel kurallarına
bile uymayan TRT'nin yayın tekelini sürdürmenin bir
anlamı var mı? Belki bu soru bile artık anlamını kaybetti,
çünkü kimse TRT'nin yayın tekelini savunmuyor, ama
tekeli bir an önce kaldırmaya da yanaşmıyor. Oysa
anayasa ve yasa/arda durmakta olan TRT tekeli, uzun
vadede onarılması güç bazı yaralar açabilir, bazı büyük
sakmcalan beraberinde getirebilir.
TRT'nin yayın tekelinin sürüyor olması, cumhurbaskanı
dahil insanları "Yasaları ne yapar da bir yerinden
delerim" diye düşünmeye sevk ediyor. Turgut Özal'ın eski
danışmanlanndan Tunca Toskay'm yöneticiliğini yaptığı
Magic Box'm başarı kazanması halinde bu kuruluşu
başkaları da izleyecektir. Ortada kuralları konulmamış fiili
bir serbestlik ortamı doğunca, belki de tek başına TRT'nin
ûstesinden gelemeyeceği kadar büyük sakıncalar,
problemler doğacaktır.
Türkiye, hiç zaman kaybetmeksizm geleceğin iletişim
düzenini tartışmaya başlamalı. İletişim, bu tartışmalann
sonunda varılacak sonuçlar uyarınca kapsamlı ve çağdaş
bir biçimde düzenlenmeli. Frekansların kullanımından
telefon haberleşmesine, bilgi ağlanndan kitle iletişim
araçlarınm uymakla yükümlü olacakları yayın ilkelerine,
bolgesel ve ulusal yayınlardan reklam denetim ilkelerine
kadar birçok konu tartışılmayı bekliyor.
"Büyük bir köy" haline hızla gelen dünyamızda bugün
yaşanan gelişmeler. hep geçen yüzyılın ikinci yarısındaki
endüstri devrimiyle karşılaştırılıyor. Endüstri devrimi
katarının sonuna bir vagon olarak eklenmeyi
başaramayan Türkiye, bilgi toplumu, iletişim toplumu
olmak istiyorsa bu konuları bir an önce tartışmaya
başlamalı, çünkü bu tren de kaçırılırsa, "dünya denen
büyük köy"ün iyice dış mahallelerine atılmaktan *"
kurtulamayacağız.
RUHI SU SANAT GECESI
SABAHIN SAHİBİ VARDIR
5MartPazartesigünü,
saat2O.3O'da
İstanbul Belediyesi
Cemal Reşit Rey
KonserSalonu'nda.
Biletler: Cemal Reşit Rey Konser Salonu gişesinden
sağlanabılir
Taban örgîitleri ve Sos^ım
Zonguldak ömek olsun
_ 12 Eyiuı sonrastnm en JSasyaRstief stnti
buyuk sşçi gosterilennöçn ekaeninde kentU bırtfktorini
bm oian Insana Saygt' sa&tmamn vt Oevıimt > bır
nvUngı Zongutdakta soaymttst işçı parttsı
yapıtdı. Sendtka otuşturmanm yoHanfu
burokraOan yuhatandı bulmaMıriar Gunöemin en
Hükumettn ıstitast istmndt yakıeı gttrtv* DutSur
Genel gr^v sfogsra Btıktt. 3 uyfnta
Dünya Emafcçi Kadınlar Günü a liart
ranomda 129 işd dktu Smri önd*rimrmd*> cV> 2 M « '
2 Eenemas^narm t9iod*> Kopenntç Kongrvsm*
•w*^ öneryeyie 8 *Ur Dunya Emekç. K*d>ni*r Gumı
fcfc
y
TEŞEKKÜR V
Tuncer Ciicenoglu'nun yazdıgı Necla Nazır, Yaman Okay,
Hülya Aslan'ın oynadıkları ÇIKMAZ SOKAK
oyunumuzun Bakırköy Belediye Tiyatrosunda sergilenmesi
sırasında, yakın ilgi ve desteklerini esırgemeyen Belediye
Başkanı Sn.Dr. Yıldırım Aktuna. Genel Sanat
Yönetmeni Sn. Zeliha Berksoy, Kültür ve Sanat
Danışmanı Sn. Nevzat Şenol, Müdür Sn. Suna öcal ile
personeline ve Bakırköy halkına teşekkür ederiz.
. IŞIK TtYATROSU ,
>^ Mâsuklctr Sok. No: 15 Beşıktaş-lstanbul 158 46 52 f