23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 ARALIK 1990 ACİL YARDIM— Avnıpa'yı etkisi altına aJan kış birçok yerleşim biriminde hayatı olumsuz etkilemeye devam ediyor. Fransada 9.000 kişinin yaşadığı Amberieu sakinleri günlerdir elektriksiz kalınca elektrik idaresinin teknisyeni elektrik direklerine lırmanarak elektrik lellerini temizledi. Fotograf: A F P ) Kadın katili idam edildi RICHMOND (AA) — ABD'nin Virginia eyaletinde üç kadını öldüren Buddy Earl Jus- tus, eyalet hapishanesinde elek- trikli sandalye ile idam edildi. ABD Yüksek Mahkemesi'nin 1976 yıhnda eyaletlere idam ce- zası koyabilme hakkını verme- sinden sonra Justus Ulkede idam edilen 143'üncü kişi oluyor. Hâkim Donglas Wilder, avu- katının Justus'un beyninde ha- sar bulunduğu gerekçesiyle af- fedilmesi isteğini reddetmişti. tdam cezasının infazından önce Justus, kurbanlarının aile- lerinden onu affetmelerini iste- miş, ölüm cezasının kaldınlması talebinde bulunmuştu. Justus, 1978 yıhnda hamile bir hemşireye tecavüz ettikten sonra öldürmekten idam cezası- na çarptınlmıştı. r MHURÎYET/19 CEZAYtR'DE tSLAMCI GÖSTERİ— lslam Selamet Cep- hesi'nin militanlan Cezayir'in Alger kentinde yaptıklan gös- teride, Cezayir Savaşı şehitlerinin çocuklannın talepleri- nin desteklenmesi çagnsını yapiılar. İslam Selamet Cephesi yanlıları gösteri sırasında sömürgeciliğe karşı cihat ve Filis- tin'in kurtuluşu için sloganlar attılar. (Fotograf: AFP) Insan Haklan Ödülleri NEW YORK (AA) — Diyar- bakır'da Kuzey Iraklılann bann- dığı kampta yasayan Ekrem Ma- yi, bir Amerikan ticari kurulu- şu tarafından uluslararası insan haklan alanında dağıtılan üç ödülden birine layık görülerek yaklaşık 75 milyon lira kazandı. Merkezi, ABD'nin Boston kentinde bulunan Reebok adlı ticari kuruluş, bu yılki diğer iki ödülu de İsrail işgali altında ya- şayan bir Filistinli ve bir Küba- lı mülteciye verdi. ABD'nin Boston kentinde ön- ceki gün yapılan ödul töreninde hazır bulunan 28 yaşındaki Ek- rem Mayi, 1988 yıhnda Irak yö- netiminin, bu ülkenin kuzey böl- gesinde yaşayan Kürtlere karşı kimyasal silah kullanması üze- rine binlerce Kuzey Iraklıyla bir- likte Türkiye'ye kaçmıştı. NOEL BABALARA SON TALÎMATLAR— Berlin'de 400 Noel Baba, Bertin Üniversitesi'nde yapılan toplantıda hep birlikte Noel şarkılannın provasını yaptılar. son talimatları aldılar. Noel Babalann hepsinin, cep harçlıklarını çıkartmak isteyen üniversiteli ögrencileri olduğu bildirildi. HABERLERIN DEVAMI Zonguldak Gerçeği... (Baştarafı 1. Sayfada) lu, sulu, inişli çıkışlı yollar işin yerine göre or- talama en az bir yarım saat- zor yürüyüş de- mektir. Öyle vargel dipieri var ki, su bir, birbuçuk metreyi bulur. Elbiselerimizi, çizmelerimizi çı- karıp, elimizde sudan geçeriz. Ben 11 yıldır ocaktayım. Değişen hiçbir şey yok. Aynı ilkefteknolo- ji, insan gücüne dayalı üretim. Yatırım yok. Zonguldak'ta ömür 50 yaşında bitiyor. Çalışmaya mecburuz. Korka korka, çare- siz ineriz. Ocakta bağıra çağıra konuşarak, şaka yaparak korkumuzu yenmeye çalışırız. Ailelehmiz de korku içinde yaşar. İşten geç kaldık mı hemen telefonlar çalmaya başlar. Bu ağır işin, yorgunluğun ardından insanın başka hiçbir şey yapacak gücü kalmaz. Haftada bir gün iznım var. Aralıksız her ay çalışarak, böyle bir ağır işin karşılığı 520 bin lira alırım. Primle ayda elime geçen 620 bin lirayı bulur. Bende üç çocuk, beş nüfus var. Ayda 100 bin lira kira ödüyorum. 150 bin lira ortaokul- da okuyan iki kızımın yolokul parası tutuyor. Gerekirse aç kalır, kızlanmı okutmakîan vaz- geçmem. Hep takdir getiriyorlar. 150 bin lira da benim öğlen erzağı ve diğer şahsi mas- rafım var. Gensi ile beş nüfusun içmesi, giyi- mi nasıl çıkar? Hanım ev sahibinin verdiği yerde, bahçe- de bir şeyler ekiyor. Dikişlerimizi yapıyor. Pa- zann akşam, ucuz saatinde ne alabilirsek alı- yoruz. Kardeşlenm para yardımı yapıyor. Yi- ne de borç yığıldı. Ortalama bir madencinin bugünkû durumda esnafa birkaç milyonluk borcu birikmiştir. Bu kadar ağır ış yapıyoruz; boğaz tokluğu- na bile çalışttğımızı söyleyemiyoruz." (Cum- huriyet; 2.12.1990; sayfa 12). • Zonguldak'ta iki hafladır 42 bin maden ış- çisinin neden grev yaptığını anlamak için bü- yük çaba sarfetmeye gerek yok. Birazcık du- yariığı olan her insan yukandaki satırları oku- yunca. neyin ne olduğunu kolayca kavra- yabilir. Devletin, işçisini boğaz tokluğuna hatta yan aç, yarı tok çaiıştırmaya hakkı yoktur. Altı öncelikle çizilmesi gereken birınci nokta budur. İkinci olarak, bugünlerde sözü çok edilen maliyet-verimlilik hesaplarının üzerinde du- rulmalıdır. Zonguldak taşkömürü madenlerinin zarar- da olduğu biliniyor. Teknolojinin, işletmecı- lık anlayışının çağın çok gerisinde kaldığı da bir sır değil. insanca geçinebileceği ücretı alamayan işçinin çalışma koşulları da son derece ilkeldir. Bir uzmanın deyişiyle, "Havzadaki üretim teknoloji ve araçları, 1950'li yıllardan beri hıç değişmemiştir. Tünel kazma, kuyu açma gı- bı üretimle doğrudan bağlantılı hizmetler hâ- lâ asnn başındaki düzeydedir." (Konuk Ya- zar, Tuğrul Erkin, Cumhuriyet, 12.12.1990, Sayfa 12) * O zaman ne yapmalı? Zarardan, teknolojinin çağ dışılığından, iş- letme anlayışının geriliğinden ve enflasyon- dan 42 bin maden işçisiyle ailesi sorumlu ol- madığına göre, ne yapılmalıdır? Bu sorunun yanıtı tek boyutlu değil kuş- kusuz. En kısa zamanda madencinin alın te- rinin karşılığını devlet olarak vermek ve bu grevi sona erdirmek, en ivedı görev sayıl- malıdır. Yerine getirilmesi gereken ikinci iş şudur: Zonguldak'taki taskömürü madenlerinı mo- dernleştirmenin ve zarardan kurtarmanın yollarını arayıp bulmak... Zonguldak'ta bugünlere gelinmesinde tüm siyasal iktidarların derece derece so- rumluluğu vardır. Ama herhalde en büyük sorumluluk, son yedi yıldır bu alanda kılını kıpırdatmayıp, bugün ocakları kapatmaktan söz edebilen Özal-ANAP iktidarına aittir. Sendikalar ve sendikacılar açısından da gözardı edilmemesi gereken bir olgu var: Onlar da gelecekte artık Zonguldak maden- lerinin yeniden yapılanmasında sorumluluk üstlenmeli ve havzanın modernleşme süfö^ cinde etkin rol almalıdırlar; bu konuda başı çekmenin arayışına girmelidirler. Zonguldaklı emekçilerin demokrasiyi ete kemiğe büründüren eylemlerini selamlarken, Zonguldak gerçeğinin tüm boyutlarıyla dü- şünülmesini dileriz. Arafat Belediyelere 1.5 trîlyon bilmecesi Körfez'de randevu çıkmaza (Baştarafı 1. Sayfada) Tutvriller aynca, yarına kadar Baker'ın ziyaret tarihi konusun- da Irak'la anla$maya vanlmadı- ğı takdirde ABD Dışişleri Baka- nı'nın Brüksel'deki NATO top- lantısına katılacağııu da belirtti. ABD'nin son açıklamasıyla gözler Bağdat'a çevrilmiş bulu- nuyor. Diplomatik gözlemciler, Irak'ın iki gün içerisinde Baker- ın Bağdat ziyaretine ilişkin yeni bir tarih önermemesi durumun- da, krizin yeniden "savaş rota- sı"na oturabileceğini belirti- yorlar. ABD ile Irak arasında kurul- ması düşünülen diyaloğa ilişkin bu gelişmeler yaşanırken, iki ül- ke arasındaki söz düellosu da tüm hızıyla süriiyor. ABD Baş- kanı George Bush, Irak'tan dö- nen bir grup rehine>'i Beyaz Sa- ray'da kabulünde yaptığı konuş- mada, "Irak, rehinelerin sahve- rilmesi nedeniyle ödüllendiril- raeyecek. Eo kiiçük bir jest yap- mamız beklenmesin. Krizi su ya da bu şekilde çözeceğiz" dedi. Bush aynca, Irak karşıtı ittifa- kın birliğini korumasını ve Sad- dam'ın oyununa gelinmemesi çağrısında da bulundu. ABD Başkanı bu çağrıyı, dün basla- yan Avrupa Topluluğu (AT) zir- vesine yolladığı mesajda yaptı. Bu arada Irak, ABD'nin baş- lattığı savaştan yenik çıkacağı- nı bir kez daha yineledi. Reuter 1 in haberine göre Irak, Körfez- deki bir savaşı kazanması duru- munda bunun Bush'a "diktatör- lök" yolunu açacağını iddia ede- rek "Bu nedenle, savaşı ABD- nin kazanmasına izin vermeye- ceğiz" açıklamasında bulundu. Irak lideri Saddam Hüseyin de Körfez'de banş istediğini, ancak savaş durumunda ülkesinin ka- zanacafını söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bii- rosu) — Filistin lideri Yaser Arafat ile SSCB Dışişleri Baka- nı Eduard Şevardnadze'nin Türkiye'de yapmaları beklenen görüşme gerçekieşmedi. Ara- fat 'ın gelmek için Ankara ile te- mas kurduğu, ancak Türk yet- kililerinin bu istekten duyduğu memnuniyetsizliği hissettirmele- ri üzerine, dünya gündeminde büyük önem taşıyan Arafat- Şevardnadze görüşmesinin erte- lendiği öğrenildi. Arafat ziyaretine ilişkin olarak dün ak- şam Şevardnadzfe ve Alptemo- çin "çelişkili" açıklamalar yap- tılar. Duzenledikleri ortak basın toplantısında gazetecilerin bu konudaki sorularına Şevard- nadze "Prensip itibariyle acil bir görüsmeye itatiyaç vardır. Ama yakın zamanda olup ol- mayacagını bılmiyorum. Yoldas Arafat buraya gelirse kendisiy- le gönişmekten memnun olu- rum. Buna evsahiplerimlz de bildiğim kadarıyla itiraz etmiyoriar" dedi. Dışişleri Bakanı Alptemoçin ise bir gazetecinin Arafat'ın Türkiye'ye gelmek için başvuru- da bulunup bulunmadığı ve Şe- vardnadze ile Türkiye'de göru- şüp görüşmeyeceği şekhndeki sorusunu şöyle yanıtladı: "Sayın Şevardnadze'nin diin- yanın ber tarafında birçok yet- kiliyle görevi icabı bir araya gel- mesi tabiidir. Nitekim Şamir'k görüşmesini aktardı. Evet. Ara- fai'la Mzim aramızda bu konn- da temaslar yapılmıştır. Ancak bu akşam ne tstanbul ne de An- kara'da böyle bir temas olma- yacakür." Dışişleri Bakanhğı çevTelerin- den edindiğimiz bilgiye göre Ya- ser Arafat, SSCB Dışişleri Ba- kanı ile Ankara ya da lstanbul'- da görüşmek istediğini birkaç gün önce diplomatik kanallar- dan Türkiye'ye iletti. Türk yet- kililer ise bu isteğe karşı çıkma- makla birlikte, Şevardnadze'nin yoğun programı ve bu ziyaretin ikili ilişkilerdeki önemini vurgu- layarak "planlanmamış biı Arafat-Şevardnadze görüşmesi- nin hoş karşılanmayacaguu" Fi- listin çevrelerine hissettirdiler. Arafat'ın bunun üzerine Türk- iye'ye gelmekten vazgeçtiği ve görüşmenin büyük olasılıkla bu gün Moskova'da gerçekleşece- ği öğrenildi. (Baştarafı 1. Sayfada) ye baş\urusunda, Belediyeler Fonu Yonetmeliği'nin ödemele- rin borç olarak verildiği ve tak- sitler halinde geri ödeyeceğine ilişkin maddelerinde yer alan hukümler ile lller Bankası'nın bu doğrultudaki işlemlerin ipta- lini istedi. Başvuruyu inceleyen Danış- tay 8. Dairesi, yönetmelikteki il- gili hükümleri 2380 sayıh bele- diyelere ve il özel idarelerine ge- nel bütçe vergi geürlerinden pay verilmesine ilişkin yasaya aykı- rı buldu. Mahkeme, gene! büt- çe gelirlerinden yüzde 3 orarun- da kesilerek oluşturulan fonda- ki paraların zaten belediyelere aynlmış bir pay olduğuna karar verdi. Mahkeme karannda şöy- le denildi: "Fondan belediyelere sagla- nacak bu kaynağm sadece beie- diyelerin tller Bankası'nın yıllık yatınm programına giren hari- talanna, imar planlanna, tesis- lerine ve bunlara ait projelerine kullanılabileceği öngörülmüş, maddede bu kaynagm kullanı- mı ile Ugili başka bir kural yer almanuşür. — Yukanda belirtildigi üze- re herhangi bir belediyeye lller Banka&ı'nca sağManan bu kay- nak, 2380 sayıh yasa uyannca genel bütçe gelirlerinden aynlan yüzde 3 oranındaki fondan ve- rilmektedir. Bu durumda tller Bankası'nca belediyelere ait ol- mayan herhangi bir kaynak de- ğil, anılan yasa uyannca vergi gelirlerinden yüzde 3 oranında belediyelere aynlan bir kaynak kullanılmaktadır. . Danıştay 8. Dairesi'nin kara- nnda, 2380 sayıh yasada bu fo- nun kullanılmayan kısmının ll- ler Bankası sermayesine aktanl- masının da öngörüldüğüne işa- ret edilerek "Fonun dönüşiim- lii olınası halinde ise tamamuun tller Bankası sermayesine katıl- masının yasanın bu konudaki hükmünün açıklık getirdigi özü- ne de aykın olacagı" vurgulan- dı. Böylece mahkeme, lller Ban- kası'nın belediyelerin genel büt- çe gelirlerinden fona aktanlan paylarırun da lller Bankası ser- mayesine katılmasını yasalara aykın buldu. lller Bankası'nın Danıştay karanyla iptal edilen fon uygu- lamaları çerçevesinde, şimdiye kadar belediyeler fonunda yak- laşık 1.5 trilyon hra toplandığı saptandı. Fondan belediyelere aktanlan ödeneklerin de şimdi- ye kadar 150 milyar lirasının ge- ri tahsil edildiği saptandı. Ban- kanın haksız olarak sermayesi- ne kattığı bu parayla, sermaye- sini büyüttüğü ortaya çıktı. ll- ler Bankası'nın Danıştay 8. Da- iresi'nin Seydiler Belediyesi'yle ilgili aldığı örnek kararına kar- şın fondan para verdiği diğer belediyelerden geri ödeme iste- meyi sürdürdüğU öğrenildi. Akbııhıt (Baştarafı I. Sayfada) rekt Köşk'e çuuyoriar. Cum- hurbaşkanı kabul etmemesi ge- rekirken ediyor. Üstelik çagın- yor; olmaz. Bunlan kabul etme- meli, benim bunlardan haberim olmalı. — Cumhurbaşkanı diyor ki: 'Cumhurbaşkanını halk seç- mezse meşru olmaz'. Şimdi biz diyonız ki: 'TBMM meşmdur, onun seçtiği cumhurbaşkanı da meşru cumhurbaşkanıdır'. Bu göriiş dile getirilirse bizim söz- lerimiz bavada kalır. Bu olma- malı. — Ben bugnne kadar bep sus- tum. Ben bunlan yutacak adam mıyım? Degilim. Olmaz. Ama susuyorsam, memleket darbo- gaza girmesin, parti küçülme- sin, başansız olunmasın diyedir. Bunu böyle bilin. — Bir cumburbaşkanı TBMM'de ve bakanlar üzerin- de etkili, partide yetkili olacak. Böyle olur mn? Bunu düzenle- mek gerek. — Şimdi, bizden Köşk'ün is- tedip yetküer çok. Biz gitsek ye- rimize başka bir parti, diyeiim SHP geldi. Ne bizden islediğj yetkileri kullanabttirler ne de el- lerindeki yetkiyi kullaııabilirter. KuUandınnazlar. Dikkat etmek gerek. — Ben gidip kendisiyk göni- şemiyorum. Ama benim karşı- ma aday olarak çıkanlar çagn- lıyor Köşk'e. Bunlar eşleriyle 4 saat görüşme yapabiliyoriar. Böyle olmaz." Söz konusu bakan, Akbulut'- un bu görüşlerinin, toplantıda bulunan özal'a yakın bazı mil- letvekilleri tarafından Çanka- ya'ya ulaştınlacağını bile bile yaptığını söyledi. Aynı bakan, Cumhurbaşka- nı özal'ın DYP Genel Başkanı Sükyman Demirel'e bütçe ko- nuşması sırasmda getirdigi öne- rilere "kaçamak" yarut verme- sinin de Akbulut'un karşı çık- masından kaynaklandığını sa- vundu. Şevardnadze barışta (Baştarafı /. Sayfada) nacagına ilişkin bir giivence ve- rilmesi geregini savnnuyor mu- sunuz" şeklindeki sorusuna "ancak kişisel göriişleri çerçeve- sinde yanıt verebileceğini" vur- gulayan Şevardnadze şöyle ko- nuştu: "Eger Iraklıiar, Kuveyt'ten çe- kilmek konusunda kararlı bir tutum izteselerdi, toprak bulun- lügü güvencesi verilebilirdi. Ben gene de kişisel olarak prensip geregi böyle bir güvencenin ve- rilmesi gerektiği kanaatinde- yim." Ülkesinin Körfez'e neden as- TAHMtNLER 1. KOŞU: F: Rüzgânnoğlu (3), P: Sırdaş (4), S: Kıhçhan (2) 2. KOŞU: F: Partner (1), P: Ca- nada (2), S: Deborah (5) 3. KOŞU: F: Sen (2), P: Tehli- keli (7), PP: Beyoğlu (10), S: Gülseren (3) 4. KOŞU: F: özcanbey (3), P: Kıryunt (10), PP: Serhat (4), S: Cihangir (1) 5. KOŞU: F: Eser 6 (3), P: Şah- meran (2), PP: Üçümüz (5), S: Banş 2 (6) 6. KOŞU: F: Okeytur (3), P: Se- rap 25 (1), P: Beytorun (5), P: Ahmetbey (2), S: Eros (4) 7. KOŞU: F: Toros 1 (4), P: Zey- tin (6), PP: Minmino (7), S: Se- muş (3) ker göndermediği şeklindeki bir başka soruya ise banşçı çözüm- den yana olduklannı vurgulaya- rak yanıt veren Şevardnadze, "Aynca bizim kamuoyumuzun Körfez'e asker göndennekten yana olmadığını biliyoruz" de- di. İkili ilişkiler Sovyet Dışişleri Bakanı, basın toplantısında ikili ihşkilere de- ğinirken, iki ülkenin bölgesel so- runlarda hemen her konuya ay- nı bakış açısıyla yaklaştığını \oirguladi. Cunüıurbaşkanı Ozal ile "çok önemli" bir görüşme yaptığını vurgulayan Şevardnad- ze, Türkiye ile Sovyetler Birliği1 nin Asya ve Avrupa ülkeleri ara- sında bir köprü oluşturduğunu belirterek "Bu iki kıta arasında yeni bir ilişki sistemi kurulma- sında SSCB ve Türkiyenin oy- nayabileceği büyük bir rol vardır" dedi. Şevardnadze ile bir buçuk gün süren görüsmelerde Karadeniz Ekonomik Işbirhği bölgesi pro- jesi de aynntıh biçimde ele ahn- dı. Bu çerçevede Karadeniz'in ekolojik dengesinin korunması amacıyla geniş çaph çalışmalar başlatılması ve Tuna Nehri'nin temizlenmesi konusunda görüş- birliği sağlandı. Dışişleri Bakanlığı yetkilile- rince "ikili iliskilerde büyük bir dönüm noktası" olarak nitele- nen ziyarette, ticaret hacminin aşamalı olarak on katına çıka- nlması ve Ankara - Moskova di- yaloğunun siyasi açıdan güçlen- dirılmesi de kararlaştırıldı. Bu çerçevede iki Ülkenin dışişleri bakanlan yılda en az bir kere bir araya gelme konusunda anlaştı- lar. Türkiye için Yeni bir pasaport GÖZLEM UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) Bu bir emek kavgası ve emekçi dayanışmasıdır. Zonguldak emek kavgası yeni değil; işçiler, yıllardır, alın terlerinin hakkı için savaşıyorlar. 1867 yıhnda Ereğli'deki komür işçileri için "Dilaver Paşa Nizamnamesi" çıkarılıyor. Bu nizamname de işçi haklarını yeterince sağlamadığı için iki yıl sonra "Maadin Nizamnamesi" çıkarılıyor. Bu iki nizamname ile işçilere üc- retlerinin zamanında ödenmesı sağlanıyor; aynca iş güven- liği ile ilgili önlemler de getiriliyor. 1921 yılında çıkanlan bir başka yasa ile de maden kömürü tozlarının satışından elde edilecek gelırin "Amele idare He- yeti"ne verilmesi öngörülüyor. 1921 yılında çıkarılan "Ereğ- li Kömür Havzası" adlı yasa ile de çalışma yaşamında "toplusözieşme" olarak adlandırılabılecek bir düzene yeşil ışık yakılıyor. Bu yasa ile ışçi ücretleri ve çalışma koşullarının ocak sa- hip ya da ışletmecileriyle "Amele Birliği" arasında yapıla- cak görüşmelerle belırlenmesi öngörülüyor. İşçiler, toplusözieşme hakkına, 27 Mayıs Anayasası ile kavuştular. Bin bir türlü engele, bin bir türlü yasağa ve baskıya karşı o gündür bugündür, Zonguldak'taki emek kavgası sürüypr. İşçiler, haklarını, yasal ve barışçı yollardan arıyorlar is- tedikleri yalnızca ve yalnızca emeklerinin haklarıdır Ne han hamam istiyorlar, ne koşk ne villa, ne de "temettü paşalan" gibi banka yönetim kurulu üyelıkleri... Ve bu emek kavgası, kamuoyunun önünde oluyor. işçilere, bu emek savaşında devlet adına türlü engeller çıkarılıyor. Pekı "silahsız banka soyguncuları" olan şu batık kredi sa- hipleri... Onlar? Aynı devlet onlara engel oluyor mu? Hayır... Tersine, onlara devlet adına bin bir türlü kolaylık ve ayrı- calık sağlanıyor... Onlar, banka gonel müdürlerıne, yönetim kurullarına ve banka müdürlerıne uiaşıp devletin milyarlarca lirasının üs- tüne yatıyorlar. Devlet, bu soyguncular karşısında sessiz kalıyor. Peki ya "hayaliihracatçılar" ve altın, dövız, silah ve güm- rük kaçakçıları? Emek kavgasında işçilere engel üzerine engel çıkaran şu "son bağımsız Müüûman Türk devleti" kaçakçıfara ve vurgunculara kolaylık üzerine kolaylık saglıyor. Ornek mi? Örnek çok. İşçi Kardeşim bak; 1985 yılında "Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki Yasa değiştırılerek döviz kaçakçılığı için var olan hapis ce- zaları kaldırıldı. Neden? Düşün... Aynı günlerde "Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Yasa" değiştirılerek bu suçlardan da hapis cezası kaldırıldı. Neden? Düşün... Bunlar da yetmedi; "Tütün Tekeli Vfesas/"nda yapılan de- ğişiklikle de sigara kaçakçılarına af sağlandı. Neden? Düşün... Pasaport Yasası da değiştirilerek sigara, gümrük, altın, silah ve gümrük kaçakçıları ile fuhuş tacirlerine pasaport- lar verildı. Neden? Düşün... Bir yandan yeraltında kömür tozlarıyla soluyan ve hak ara- yan işçilere devlet adına çıkanlan engeller ve yasaklar; öte yandan soygunculara, kaçakçılara, vurgunculara devlet adı- na sağlanan olanaklar ve ayrıcalıklar! Devlet, bu vurgunculara, bu soygunculara karşı niçin bu kadar sevecen, sana ne kadar katı ve yasakçı? Evet, bir dınle... Bin düşün!... Bunun adı "sosyal devlet" mi? Hayır!.. Bunun adı "hukuk devleti" mi? Hayır!.. Bunun adı "liberalizm" mi? Hayır! Hayır! Bunun adı "vurgun ve soygun düzeni"d'\r. Öyleyse işçi kardeşim dayan, dayan işçi kardeşim, da- yan!.. Çilekeş kara elmas işçısi, dayan... Hortıım bebeği kaptı (Baştarafı I. Sayfada) dırlar ocaklann üzerine duşerek yandılar. Değirmenönu, Yükse- kalan, Kızılank ve Teomanpaşa mahallelerinde çatılar uçtu. Yı- kılan bir gecekondunun altında kalan Elif Inaner (56) öldü. 3 günlük Sultan Pire, hortuma ya- kalanarak kayboldu. Ölüsu, fır- tınanın dinmesinden sonra gece boyunca süren aramalar sonun- da 300 metre uzakta bulundu. Parçalanmış olarak bulunan be- beğin iki saat süren hortum ve fırtına boyunca oradan oraya sürüklendiği, ağaçlara ve duvar- lara çarptığı sanılıyor. Antalya'da önceki akşam meydana gelen ve yaklaşık iki saat süren fırtınada 40 evin ca- tısının uçtuğu, 3 caminin mina- resinin yıkıldığı, çok sayıda elek- trik direğinin devrildiği ve bir- çok aracın yıkılan direk, duvar ve ağaçların altında kalarak za- rar gördüğü bildirildi. Yetkililer fırtınanın ilk belirlemelere göre 1 milyar liralık maddi hasara yol açtığmı kaydettiler. Işıklar, De- ğinmenönü, Yüksekalan, Kızıla- nk ve Teomanpaşa mahallele- rinde zarar belirleme çahşmala- rına başlandı. Antalya Ziraat Odası'nca fır- tınada 25 çam ağacı ve 15 plas- tik seranın yıkıldığı, 150 dekar narenciye bahçesinin de zarar gördüğü açıklandı. Hızı saatte 77 kilometreyi bulan fırtına sı- rasında 40 dolayında elektrik di- reğinin yıkıldığını ve zarann 150 milyon lira olduğunu kaydeden TEK yetkilileri, yıkılan direkle- rin yerine yenilerinin dikilmesi- nin en az iki gün süreceğini söy- lediler. Halk Pazarı sular altında ka- larak zarar görürken imam ha- tip lisesinin camisinin minaresi ile Yüksekalan ve Hacı Semani camilerinin minareleri tamamen yıkıldı. Su baskınına ugrayan evlerin sulannın boşaltüması ça- hşmalan da belediye ve Bayın- dırhk ve Iskân îvlüdürlüğü tara- fından başlatıldı. Çatısı uçan Mareşal Fevzi Çakmak îlkoku- lu ile imam hatip lisesinde eği- time ara verildi. Vali Yardımcısı Ertan Yüksel, okullann çatıla- nnın onarımına hemen başlana- cağını da bildirirken can kaybı olmamasının bir "mucize" oldu- ğunu söyledi. Tonımtay (Baştarafı I. Sayfada) Ahnan bilgilere göre Genel- kurmay Başkanlığı'ndan istifa ederek emekli olan Orgeneral Necip Tonımtay, istifa öncesi Mamak Muhabere Okulu'na ya- zıh bir emir göndererek okulda görevli 53 subay ve astsubaydan oluşan "kiht personeUn" Diyar- bakır'daki 7. Kolordu'da gö- revlendirümesini istedi. "Çok ivedi" olarak gönderilen bu emir üzerine 53 kişilik personel yol hazırlıklanna başladı. Torumtay'dan boşalan Genel- kurmay Başkanhğı'na atanan Orgeneral Dogan Giireş ise gö- reve başladığı 6 arahk perşem- be günü ikinci "bir ivedi" emir yayımladı. Orgeneral Güreş'in bu emrinde 53 kişilik kilit per- sonelin 7. Kolordu emrinde gö- revlendirilmesinin "ikinci bir emre kadar durdunıldugu" be- lirtildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear