Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
r 7 KASIM 1990 KÜLTUR-SANAT CUMHURİYET/5
DUNYA SATRANÇ ŞAMPIYONASI
Kasparov yine saldırdı,
anıa yine beraberlik
KASPAROV (Siyah)
Kiiltür Servisi — New
York'ta devam eden
Dünya Satranç Şam-
piyonası'nda, 11. oyun
beraberlikle sonuçlandı.
• Taraflar 24 hamle so-
nunda beraberlikte an-
laştılar. Kısa sürmesine
karşılık, Kasparov'un
13. hamlede fîle karşı
kale feda etmesiyle heye-
canlı bir hale gelen
oyun, dünya şampiyo-
nunun karşılaşmaya ne
kadar iyi hazırlandığını
' da gösterdi. Kasparov
yaptığı fedayla hem sat-
ranç teorisine bir yenilik
getirdi, hem pozisyon
olarak iyi duruma geçti.
Bunlann ötesinde ilk 15 hamle için sadece 5 dakika kullan-
dı. Bu sırada Karpov 53 dakika harcamış bulunmaktaydı. Taş
üstünlüğü kendisinde olmasına karşın şiddetli bir atakla karşı
karşıya kalan Karpov, 19 hamleden itibaren taşlahnı savun-
ma için yeniden gruplandırarak ve son derece temkinli oy-
nayarak beraberliği sağladı. Son durumda Kasparov'un sü-
rekli şah çekme olanağı bulunduğu için taraflar beraberede
anlaştılar. 11. oyun sonunda durum 5.5-5.5 berabere. New
York'taki bölümün son maçı bugün oynanıyor.
11. Oyun/Beyaz: KARPOV-Siyah: KASPAROV (Şah-Hint
. Savunması) 1. d4 Af6 2. c4 g6 3. Ac3 Fg7 4. e4 d6 5. Af3
0-0 6. Fe2 e5 7. Fe3 exd4 8. Axd4 Ke8 9. f3 c6 10. Vd2 <J5
11. exd5 cxd5 12. 0-0 Ac6 13. c5 Kxe314. Vxe3 Vf8 15. Axc6
bxc6 16. Şhl Kb8 17. Aa4 Kb4 18. b3 Fe619. Ab2 Ah5 20.
Ad3 Kh4 21.Vf2 Ve7 22. g4 Fd423. Vxd4 Kxh2 + 24. Şxh2
Vh4 + Beraberlik.
b c d e f g
KARPOV (Beyaz)
SON DLRUM
^Savaşa Hayır' kitabı
EVET,
SAVAŞA
• Kiiltür Servisi —
lletişim Yayınlan,
"Savaşa hayır demek ve
böyle düşünen herkesin
bu fikrini
açıklamasından memnun
olduklannı belirtmek"
amacıyla "Evet, Savaşa
Hayır!" adlı bir kitap
hazırladı. TÜYAP Kitap
Fuarı'nda çeşitli
standlarda satışa sunulan
kitap 1. Abbas, M.
Ahıska, T. Bora, G.
Borahoğlu, E. Bilal, M.
Budak, L. Demirci, C.
Ener, Ü. Guney, T.
Gürer, M. A. Kaya, Ü.
Kıvanç, C. Kozanoğlu,
T. Oral, N. Öneş, G.
özkan, T. Paşaoğlu, B. Somay, N. Tuna, B. Ulus, M.
Ustündağ, Ş. Yavuz ve M. Yüzgeç'in katkılanyla
oluşturuldu. Geliri, "savaşa hayır" dedikleri için
tutuklanan veya yargılananların savunma giderlerine
bağışlanacak olan kitapta "Sulh Deyip Uslanmayanı
Etmeli Tevkif", "Savaş Hakları Bildirgesi", "III.
Ortadoğu Savaşı Anılarım", "Bütün Silahlar Bir Gün
KuIIanılmak için Üretilirler" gibi bölümler yer alıyor.
Orhan Pamuk, Independent'da
. • Kiiltür Servisi — tngilizlerin ünlü gazetesi "The
Independent"ın geçen hafta sonu ekinde yazar Orhan
Pamuk'a geniş yer ayrıldı. gazetenin yazarlarından
Robert Carver'ın Orhan Pamuk ile yaptığı söyleşide
astroloji, din, savaş, kimlik ve Doğu-Batı ilişkileri
konulanna yer veriliyor. Orhan Pamuk'un birçok dilde
yayımlanan "Beyaz Kale" adlı kitabından da genişçe soz
edilen yazıda, Pamuk, "umarım 'Beyaz Kale' özellikle
Japonya'da okunuyordur, çünkü onlar da bir zamanlar
bizirn gibiydiler, yani zavallı Türkler gibi. Geçmişte
yaşayan ve eski geleneklerden örülü kültürüyle gurur •
duyan bir toplum. Ama onlar değiştiler ve başarılı
oldular; biz ise hâlâ başarılı olamadık bu konuda!' Kısa
^bir süre önce öldürülen gazeteci yazar Turan Dursun'a da
değinilen söyleşide Pamuk'un şu görüşlerine yer veriliyor:
"Türkiye'de yazarlar öldürülüyorlar, böyle bir tehlikeyle
yaşıyorlar. Insan haklarının durumu korkunç. Ben
Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasında Salman
Rüşdü'yü savunmuştum. Fakat îslami tutuculuk yaşamın
bir parçası oldu artık, hem de gittikçe büyüyen bir
parçası!'
Bulutsuzluk Özlemi Almanya'da
• Kiiltür Servisi — Bulutsuzluk Özlemi, Dresden ve
Dortmund'da konserler vermek üzere Almanya'ya gitti.
Üniversite ve belediyelerin ortak davetlisi olan grupta
Nejat Yavaşoğulları (gitar-vokal), Filip Sümbülkaya
(davul), Richard Hammer (saksofon) ve Demirhan
Baylan (bas) yer alıyor. Bu arada Alman Televizyonu
WDR, Türkiye'yi konu alan programları için Bulutsuzluk
özlemi'nin iki parçasırun çekimlerini yaptı.
MUZİK FİLİZ ALİ
'Yankılar' adlıyapıtı IstanbulDevlet Senfoni Orkestrası'ncayorumlanan Cengiz Tanç
Geleneği kırmak kolay değîl
Tanç'ın 'Yankılar'ı, ilk
çalınışından 11 yıl
sonra Sovyet şef
Feodor Gluşenko
yönetimindeki İDSO
tarafından
seslendirildi. Tanç,
ulusal kültürün
geçmişteki değişmez
kalıplaşmasını değil,
geleceğe uzanan çok
yönlü boyutlarını
düşünmemiz gerektiği
kanısında.
26-27 ekim tarihlerinde Istan-
bul Devlet Senfoni Orkestrası
Cengiz Tanç'ın "Yankıiar" adlı
eserini seslendirmişti. 1978 yılın-
da bestelenen ve ilk kez 1979'da
Ankara'da Gürer Aykal yöne-
timinde Cumhurbaşkanhğı Sen-
foni Orkestrası tarafından yo-
rumlanan "Yankıiar", ilk çalı-
nışından 11 yıl sonra bu kez Is-
tanbul'da su yüzüne çıkabilmiş-
ti.
Cengiz Tanç'ın büyük orkest-
ra için yazdığı "Soyatlama"
(1961), "Çağnşımlar" (1973),
"Sentez" (1975) adlı senfonik
bölümlerin sonuncusu olan
"Yankılar"ı Sovyet orkestra şe-
fi Feodor Gluşenko yönetti.
Cengiz Tanç'ın orkestra yazısı
oldukça karmaşıktır... Orkest-
raya birlikte çalma bakımından
bir yığın zorluklar yüklemekte-
dir. Ancak besteci bütün bu
zorluklan yenen lstanbul Dev-
let Senfoni Orkestrası'ndan çok
memnun. Diyor ki: "Yankıiar,
bu kadar az provaya ragmen
beklenmedik şekilde iyi ortaya
çıktı. Feodor Gluşenko, ender
rastlanan biıyüklükte bir şef.
partisyonu daha ilk bakışta çöz-
dü diyebilirim. İDSO ise tını.
renk. nüans ve yorum bakımla-
rından iıstün başan ile çaldı
Yankılar'ı."
" "Yankılar"da besteci, dizisel
PAZARLAMAK SANATÇIN1N tŞl Mİ? — Besteci Cengiz Tanç, yapıtlannın pazarlanmasını ya
becerikli emprezaryoların ya da devtetin yapraası gerektigini savunuyor. Tanç, bir konser sonrası
viyolacı Rusen Güneş ve kemancı Yusuf Güler Aksöz'le birlikte.
ana motiflerı senfonik bir dil ve
gelişim anlayışı içinde uzun bö-
lümlere yayarak ve makamsal
renkleri üst üste yoğunlaştırarak
kullanmış ve gelişim bölgeleri-
ni art arda sıralamış. Cengiz
Tanç'a eserlerinde buyük or-
kestrayı neden tercih ettiğini
sorduğumuzda şu yanıtı alıyo-
ruz: "Partisyonda gerçekleştir-
mek istediğiniz renkler ve kav-
ramların bir ses dokusu olarak
yansıması için nasıl bir çalgı bi-
leşimi gerekiyorsa onu kullan-
manız doğaldır. Düşüncelerin
daha uzun boyutlarda işlenme-
si ve belli gelişimlerle sonuçlan-
dınlması için yeterli genişlikte
bir ses paletini kullanmanız ge-
rekir. Orneğin, duyguların za-
man zaman yogunluk kazandı-
ğı evreleri somullaştırmak isti-
yorsanız veya düşünsel uzantı-
lan içinde biraz bunaldıysanız,
yogon bir ses kompleksine ge-
reksinme duyabilirsiniz. Bu, be-
nim, biraz da salt yapısal sorun-
larta birlikte insanı ve iasan
duygularını ön plana almam ve
onlan degişik soyutlamaların
dışında görmememden doğan
bir sonuç. Vaşanan duygularla
ve insan psikolojisiyle iç ice, ho-
rnojen bir yorum anlayışı..."
Türkiye'de plastik sanatlarda
gözlenen dinamizm ve hareket-
liliğin muzikte hiçbir paraleli ol-
maması sorununa değindiğimiz-
de Cengiz Tanç şunları söylü-
yor: "Müzik sadece kulakla al-
gılanan, yani gozle görulmeyen
soyut bir sanat. Havada uçup
kaybolan bir sanat müzik... Üs-
telik, resim ve plastik sanatlar
açısından Osmanlı'da herhangi
bir oturmuş gelenek >ok. Cum-
huriyetle birlikte modern resim
sanatı. doğmdan toplumun al-
gılamasına girmiştir. Eskiyle gö-
bek bağı >oktur, eskiden orta-
ya konmuş, yerleşmiş, alışkan-
İık edindirmiş bir gelenege da-
yanmaz. Oysa yuzyıllarca tek-
seslilik ve düşünsel açıdan kısır
bir döngii içersinde birbirini
tekrarlayan ve büyük ölçüde
alışkanlık yaratan bir gelenek
müzigi türii vardı Türk besteci-
lerinin karşısında. Kolay değll
bu engelleri aşmak..."
Türk bestecilerinin modern,
avant-garde yaratılan, Türk res-
sam ve plastik sanat yaratıcıla-
nnın yaratılan kadar sık ve yo-
ğun ortamlarda seyirci karşısı-
na çıkamıyor bu nedenlerden.
Soruyoruz Cengiz Tanç'a:
"Eserlerinizin seslendirilme sık-
lıgından bir şikâyetiniz var mı?"
Tanç, şöyle yanıtlıyor bu so-
ruyu: "Karşılaşılan güçluklere
ragmen az da olsa seslendirili-
yorlar. Ülkemizde bugunlerde
geçerli olan aşırı ölçüdeki âdet-
lere ve geleneklere bağlı kalma
telaş ve endişesine dayanan ve
belli kurumların tutumlarını
açık bir şekilde bu yönde etki-
leyen kültür anlayışına karşılık,
bu kültürel kalıplaşmaya karşı
çıkıp ulusal kültürüınüzü evren-
sel alanlara ya> maya çalışan bir
anlayışla ortaya çıkan yapıtlann
desteklenmesi veya seJendiril-
raesi az da olsa gerçekleşmekte-
dir. Ancak birkaç kişinin diren-
ci ile yaratıcılıgımızı yaşatmaya
devam ediyoruz.1
— 20. yüzyıhn son 10 yılına
girdik ve hâlâ 20. yüzyıl sanatı-
nın ne olup ne olmadığını tartı-
şıp duruyoruz.
"Çok yönlü ürelkenlik 20.
yüzyıl sanatının özelligidir. Şim-
di 21. yüzyıla girivoruz. Ulusal
kulturün geçmişteki değişmez
kalıplaşmışlığını değil, geleceğe
uzanan çok >önlü boyutlarını
duşünmeliyiz. Son 100 yıllann
bizim için nasıl ortaçağ duşün-
ce durağanlığı içinde geçtiğini
anımsarsak, küitürde tartışma-
sı yapılan gerçek ve çagdaş bir
ulusallığın, uluslararası düzey-
deki ölçülerinin 20. yüzyılda
başlayıp ancak 21. yüzyılda dii-
şünce üretiminde yer alacağı
inancındayım..."
— Çağdaş besteci eserini,
ürününü hangi pazarda satabi-
liyor, ya da satabiliyor mu diye
son bir soru sormak istiyorum
size...
"Yüzyılımıza gelinceye dek
besteciler, prenslerin, prensesle-
rin istedikleri ya da istek üzcri-
ne kendilerinin çalabilecegi ya
da çaldırabilecegi muzikleri'ya-
zıyorlardı. Çağdaş muzikte ise
sanatçı kendi bireysel duşünce-
leri ve tasarladıgı kavramlar
dogrultusunda ürün \ermekte.
Daha doğrusu, bir gün ise ya-
rayacağı inancıyla yaratılannı
kalıcı kılmak için yazmakta.
Başlangıçta başkalannın talep
etmediği urünler bunlar. Onun
için bu başkalan alışkanlıklan-
nın dışındaki bu yapıllarla kar-
şılaştıklannda önce bir ügisizlik
tepkisi göstermekteler. Ama iş
burada bitiyor mu acaba? Bu
başkalan hiç mi degişiklige uğ-
ramıyor bu sanat yapıllan kar-
şısında? tşte böyle istenmeyen
yapıtlann pazarianması için sa-
natçının bence pek zamanı yok-
tur aslında. Bestecinin eserinin
pazarlanmasını bizde hiç olma-
yan becerikli emprezaryolar ya
da devlet yapar, aynen Polon-
ya ve Japonya örneklerinde ol-
duğu gibi.''
lstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın hafta sonu konserlerini Strugalayönetti
AYRI
BİR
TAT —
Tadeusz
Strugala'nın
yonettiği
konserlerden
ayn
bir
tat
almamak
mümkün
degU.
Strugala,
bu
kez de
İDSO'nun
güzel
müzik
yapma
yetenegini
saklı
kaldığı
derinliklerden
günışıgına
çıkardı.
Orkestra şefinin
sırrı provalardaPolonyalı şef Tadeusz Strugala, Beethoven'ın
7. Senfonisi'nin akıllarda uzun zaman kalacak
nitelikte yorumlanmasının sorumluluğunu
üstlenmişti.
Polonyalı şef Tadeusz Struga-
la'nın yonettiği konserlerden ay-
rı bir tat almamak olası değil...
3 Kasım 1990 cumartesi konse-
rinde de Strugala, lstanbul Dev-
let Senfoni Orkestrası'nın çoğu
zaman içinde gizli kalan güzel
müzik yapma isteği ve yeteneği-
ni saklı kaldığı derinliklerden
gün ışığına çıkarma ve Beetho-
ven'ın 7. Senfonisi'nin akılda
uzun zaman kalacak nitelikte
yorumlanmasının sorumluluğu-
nu üstlenmişti.
Strugala'nın sırrı, provalarda
orkestradan ne isteyeceğini ve
orkestranın ona neler verebile-
ceğini çok iyi bilmesinin yanın-
da, yorumladığı eserlerin anali-
zini en ince ayrıntısına kadar
yapmış olmasından kaynaklanı-
yor. Çello ve kontrabaslara şar-
kı söyleten, Beethoven'ın ayrı
ayn inci gibi işlediği üfleme çalgı
partileri arasındaki hassas den-
geyi kuran, nüans karşıthklan-
nı, forte ile piyano arasındaki
kademeleri ayarlayan sihirbaz
gibi bir şef Strugala.
Bir de flütte Celal Kara ile
obuada Emil Hargas'ın Beetho-
ven "cümle"lerini (phrasing)
özenle işlediklerine tanık olduk.
Orkestra deyip gecmeyin. Orta-
ya konan her güzel ve doğru yo-
rum derhal farkedilir ve değeri
anlaşılır. Büyük bir bütünun
parçası olmanın, o bütünü ta-
mamlamanın zevki de en azın-
dan tek başına bir şeyler başar-
manın verdiği gurur kadar
önemli olsa gerek.
2-3 kasım konserlerinin ilk
bölümü Aınerikalı besteci Sa-
muel Barber'a ayrılrruştı. Barber
(1910-1981), Amerikalıların
"mainstream" tabir ettikleri
"orta yol"dan şaşmayan beste-
cilerinden biriydi. Charles Ives,
John Cage, Harry Partch gibi
çağdaş müzik dünyasını şoke
ederek sarsalayan egzantrikler-
le hiçbir yakınlığı olmamıştı
Barber'in. O, efendi efendi eser-
lerini yazdı, ödüller ve dolayısıy-
la toplumda saygınlık kazandı,
operalar besteledi, bunlar Met-
ropolitan'da bile oynandı, ama
Samuel Barber, 20. yüzyıl mü-
ziğinde fırtınalar yaratmadı hiç-
bir zaman. Hafta sonu konser-
lerinde yorumlanan Yaylı Çalgı-
lar İçin Adagio adlı eseri, bes-
tecinin en tanınmış eserlerinden
biriydi.
Tunç Ünver'in yorumladığı
op. 14 Keman Konçertosu (1940)
ise keman repertuvarının gözde
parçalarından sayılamaz pek.
Tunç Ünver'in zengin çağdaş ke-
man konçertolan dağan içinden
neden tutup da bu eseri seçtiği-
ni merak etmiyor değilim
açıkçası.
lstanbul Oda Korosu ve gençpiyanist Metin Ülkü'nün konserleri
Genç müzisyenlere destek gerek
65 yıldır Türkiye ve'ffiinya gîmdemirK
yerini koruyan Bediüzzaman Said
Nursî'nineşsiz eseriRisale-i NurKülliyatını
adresimizden temin edebilirsiniz
©Yeni Asya
Hamam Sk., 4, Cağaloğlu, lstanbul
Tel: 528 35 76, 528 35 77, 512 71 30.
526 43 56.519 10 11.519 02 62
kuapçıjt mtreamaMen u
Tümüyle
konservatuvar
öğrencilerinden kurulu
orkestra ile hevesli
gençlerden oluşan
lstanbul Oda
Korosu'nu Yeşua
Aroyo binbir güçlükle
bir araya getirmişti.
Istanbul'daki genç müzisyen-
ler potansiyelinin iki degişik or-
neği ile yüz yüze geldik geçen
hafta. Tümüyle konservatuvar
öğrencilerinden oluşan orkestra
ile profesyonel-amatör karışımı
hevesli gençlerden oluşan koro,
tstanbul Oda Korosu adı altın-
da 1 Kasım 1990 günü Cemal
Reşit Rey Konser Salonu'nda bir
konser verdi.
Rönesans Madrigallerinden
yola çıkarak adım adım yüzyı-
lımıza kadar gelen ve Türkiye-
de karar kılan bir repertuvar su-
nan bu topluluğu binbir zah-
metle bir araya getiren ve yöne-
ten Yeşua Aroyo.
Boyle bir topluluğun başarılı
olması için sadece hevesli olmak
yeterli değil tabii. Toplu şarkı
söyleme geleneği hiç olmayan
ülkemizde,, üç beş kişiyi bir ara-
ya getirip koro oluşturmak ve
bu koroyu iki saat boyunca
formda tutmak, seslerin detone
olmamasını, yorulmamasını
sağlamak deveye hendek atlat-
maktan daha zor bir iş. Aroyo,
gençleri bir araya getirmeyi ve
PROFESYONEL KARİYERE DOĞRU — 1962 doğumlu piyanist Metin Ülkü, Cemal Reşit Rey
Konser Salonu'ndaki son resitaliyle profesyonel kariyere adım attığını kanıtladı.
epe>r
zor ama bol çeşitli bir
program ile dinleyici karşısına
çıkarmayt başarmış.
Şimdi sıra bu gençlerin daha
sık ve daha profesyonel çalışa-
bilmelerini sağlayacak ortamın
(maddi ve manevi!) yaratılması
için çaba göstermekte.
1962 doğumlu piyanist Metin
Ülkü, 4 kasım günü yine CRR
Konser Salonu'nda bir resital
verdi. Metin Ülkü, mesleki ge-
lişmesini yakından izlediğimiz
genç yeteneklerimizden biri.
Ciddi, sabırlı çalışmalarının se-
meresini alarak hem Mimar Si-
nan Üniversitesi De\'let Konser-
vatuvarı Yüksek Bölümü diplo-
masını hem de İsviçre'deki Lo-
zan Konservatuvarı solist diplo-
masını cebine koyarak hayata
atıldı. 1984 yılında MSÜ Devlet
Konservatuvarı'nın duzenlediği
4. Ulusal Müzik Yanşması'nda
îkincilik Ödülu'nü kazandı. Me-
tin Ülkü, Bach'ın Do Minör
Toccatası'nı, Chopin'ın op. 58
no. 3 Si Minör Sonaıı'nı, Skri-
yabin'in 4 Etudü'nü ve Henri
Dutilleux'nün sonatını yorumla-
dığı bu resital ile artık öğrenci-
lik yıllarını iyice geride bırakıp
profesyonel kariyere adım attı-
ğını kanıtladı.
Metin Ülkü gibi genç, yete-
nekli, profesyonel formasyonu-
nun tamamlaınış sanatçılanmı-
zın kariyerlerini geliştirmelerine
yardımcı olacak bir "menajer-
lik" kurumunun ya devlet eliy-
le ya da özel kesimin müteşeb-
bisleri eliyle oluşturulması za-
manı geldi de geçiyor bile. Ya-
zık oluyor gençlerimize... Ilgili-
lere duyurulur.
Bobby Scott
öldü
• NEW YORK (AP) —
"A Taste Of Honey", "He
Ain't Heavy He*s My
Brother" gibi parçalanyla
tanınan caz müzisyeni
Bobby Scott öldü. Piyanist
ve besteci Scott 53
yaşındaydı. 9 yaşında
müziğe başlayan Scott, ilk
albümü 'Chain Gang'
çıktığında henüz yirmi
yaşına gelmemişti. Aretha
Franklin ve Johnny Mathis
gibi sanatçılara yapımcılık
da yapan sanatçı, son
yıllarda Brezilyalı gitarist
Carlosa Barbarosa Lima ile
bir dünya turnesine
çıkmıştı. Geçen pazartesi
günü Manhattan'da bir
sağlık merkezinde yaşamını
yitiren cazcının cenazesi
bugün kalkacak.
Akyavaş
Leningrad'da
• MOSKOVA (AA) —
Sovyetler Birliği'nin ikinci
büyük kenti Leningrad'da
Erol Akya\r
aş'ın 24
yağhboya tablosundan
oluşan bir sergi açıldı.
Dünyanın en büyük dört
müzesinden biri sayılan
Leningrad'daki Hermitage
Müzesi'nin "Benoit"
salonunda açılan sergide
yer alan yapıtlar, eski
madeni paralar üzerindeki
figürlerdeo esinlenerek
yaratılmış ortak bir temayı
işliyor.
EroPa disiplin
cezası
• Turkiye Güzel Sanat
Eseri Sahipleri Meslek
Birliği (GESAM) Yönetim
Kurulu, yolsuzluk iddiaları
ile ilgili rapor hazırlayan
Prof. Turan Erol'a, raporu
basına açıkladığı için
disiplin cezası verdi.
GESAM Yönetim Kurulu
tarafından Erol'a
gönderilen yazıda,
yolsuzluk iddiaları
konusunda hazırladığı
raporun basın organlarında
yer alması üzerine, "Birliğin
menfaatleri aleyhinde
propaganda yaptığı"
gerekçesi ile disiplin cezası
verildiği belirtildi.
Dernekler Yasası gereği
Denetim Kurulu Başkanı'na
yönetim organları
tarafından herhangi bir
ceza verilemeyeceğini
belirten Kültür Bakanlığı
Başhukuk Müşaviri
Şahsever Bektaş ise
"Denetim kuruluna ceaa -~
verilemez. Erol'a verilen
cezanın geçerliliği olmaması
gerekiyor" dedi.
Bektaş'ın şiir
kitabı
• Kültür Servisi —
Mimar-şair Cengiz
Bektaş'ın 10 şiir kitabı Cem
Yayınevi tarafından bir
arada yayımlandı. Şiirleri
ilk kez Fazıl Hüsnü
Dağlarca'nın "Türkçe" adlı
dergisinde çıkan Bektaş'ın
bugüne kadar sunulan
"Kişi", "Akdeniz", "Mor",
"Dört Kişiydiler Bir de
Ben", "Yeryüzünün Yüreği",
"Yerdeli, Gökdeli",
"Zeytinli Fınn Sokağı",
"Güz Ey", "Fide" adlı
kitaplan ile birlikte ilk kez
yayımlanan "Adınla Başla"
bir arada toplandı.
'Eren'den yeni
kitaplar
• Kültür Servisi — İlk
cildi geçen yıl yayımlanan
F. Braudel'in "Akdeniz ve
Akdeniz Dünyası" adlı
yapıtının ikinci cildi, Eren
Yayıncılık tarafından
basıldı. Mehmet Ali
Kılıçbay'ın dilimize çevirdiği
kitap, Osmanlı
I mparatorluğu'nun
Balkanlar, Arap Yanmadası
ve Endülüs'e yayıhşını konu
alıyor. Eren Yayıncılık, Dr.
Halime Doğru'nun
"Osmanlı
İmparatorluğu'nda Yaya-
Müsellem-Taycı Teşkilatı"
başlıklı araştırmasını da
yayımladı.
BILSAK1
TA
BUGÜN
7 Kasım Çarşamba:
19.00 Sosyalist Modelde
Vanlan Son Durak:
Sınıf Bazlı Politikalar ve
Kiıle Bazlı Poliükalar I:
Haydar KUTLU,
Asaf Savaş AK AD,
Murat BELGE,
Çagatay ANADOL
Cafe-Fojer-Bar (Giriş)
12.00-00.30
Rock Cafe-Bar (5.Kat)
12.00-18.00 HcavyMctal
18.00-24.00 Rock
21.30 ErkinKoray
BİLSAK, Sırasclvilcr
Cad., Soğancı Sok.7
CİHANGİR
143 28 79-99