Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 2 KASIM 1990
Eşi Fatoş Güney, sanatçının bütün fılmlerinin Türkiye'de gösterilebilmesini istiyor
Yılmaz Güney, demokrasiyolu gözlüyorGüney korkusu 'Yol', 'Duvar' ve 'Açkurtlar'
filmlerınin dışında kalan bütün filmler, zaten
zamanında hepsi sansürden geçmiş filmler... Ancak
bunların yeniden gösterilmeleri, sıkıyönetim
döneminde alınmış olan kararlardan ötürü izne tabi.
Önümüzde böylesi bir engel var. Filmler konusunda
ikinci örnek, Antalya Festivali'nin Güney'in
eserlerini göstermeme kararı. Bu da açıkça
göstermektedir ki bugün Yılmaz Güney'in adından
ve filmlerinden hâlâ korkulmakta, ürkülmekte.
SABETAY VAROL
PARİS — Yılmaz Güney'in yapıtlanru ya-
şatma mucadelesini surduren eşi Fatoş Gü-
ney, bu iş için Turkiye'ye gelmesinin söz ko-
nusu olabileceğmi ifade etti. Fatoş Güney
bir yandan halen Paris'in Pere Lachaise Me-
zarlığı'nda Yılmaz Güney'in anıtmezarının
dikilmesi için uğraş veriyor, öbur yandan da
Güney'in film negatiflerinin restorasyonu,
düşüncelerinin tanmması, sanatının yayıl-
ması gibi çok yönlu bir kavganın içerisin-
de... "Umuf'la ilgiü, geçen aylarda alınan
Danıştay'ın filmin gösterilmesiru serbest bı-
rakma karan, Fatoş Güney'i olduğundan
fazla umutlandırmışa benzemiyor. Bu ka-
ramsarlığını bize aylar önce nakletmışti.
Son Antalya şenliğinde kocasının filmleri-
nin bir türlu gosterilememesi, onu karam-
sarlığında haklı olduğuna daha *da inandır-
mış. Ama öte yandan on yıldır yurtdışında
yaşayan Fatoş Guney, Turkiye'ye dönuşü
mutlak şekilde gündem dışt bırakmak da is-
.temiyor: "Eğer onumuzdeki gunlerde Yıl-
maz Güney'in diğer filmleriyle ilgili idari
mahkemeden, Danıştay'dan izin çıkar ise"
temelli olmasa bile Turkiye'ye gelme zorun-
luluğu duyduğunu gizlemiyor. Işte Fatoş
Gûncy'e sorduğumuz sorular ve yanıtları:
— Umırt fBmiyle Bgili Dauştay'ın serbest
btrakma karannın afdından Antalya Festi-
vaH'nde Yılmaz Güney'in fflmlerinin göste-
rikmemesi sizce bir geriye gkliş işareti mi-
dir?
FATOŞ GÜNEY — Bundan sanınm se-
kiz dokuz ay önceydi. Yine sizinle konuş-
muştuk. Umut filminin Danıştay karanyla
serbest bırakılması üzerine bir değerlendir-
me yapmıştım. O zaman, 'Umut fılminin
serbest bırakılması, Yılmaz'ın Ulkesinde ta-
mamen özgurluğe kavusması demek
değildir' demiştim.
Çünkü bütünüyle ele abndığı zaman o
verdiği mücadele açısmdan Türkiye'deki de-
mokrasi meselesi içinde önemli bir yer teş-
kil etmektedir. Ve fıkirlerinin, yazılannın,
urünlerinin serbest kalması da bu demok-
rasi mücadelesiyle iç içedir.
Işkencelerin, baskılann ve insan onuru-
nun aşağılanmışlığının örneklerinin göste-
rildiği "Duvar" filmi, Türkiye Künlerinin
anlatıldığı "Yol" filmi, Yılmaz'ın ardından
bir Fransız yönetmenin Güney Film'le bir-
likte yaptığı dokümanter film ve bunun gi-
bi bir iki film daha Türkiye'de bugünkü
sartlarda gösterime giremez demiştim.
Nitekim bu görüş şöyle doğrulandı.
— Bn arada fflmlerin hukuld ve fiili dn-
ramuntı tam olarak açıklıga kavnşturabi-
Ur miyiz? Çünkü, yasak oUagnnu iddia
edenler var, olmadıgını edenier var..
FATOŞ GÜNEY — Güney Film kendi
OrOnü olan Yılmaz Güney'in filmleriyle il-
gili olarak Içişleri Bakanlığı'na müracaatı-
nı yapmıştır. Ancak aradan iki ay geçmesi-
ne rağmen, herhangi bir sonuç çıkmamış-
tır. Bu demektir ki yapılan başvuru göz
önünde bulundurulmadı. İki ayı aştık ve bir
cevap çıkmadL Yani basvurumuz kaale alın-
madı. Resmi bir ret cevabı yok, ama o an-
lamı taşıyor. Bu, bize idari mahkemeye git-
me hakkı kazandırıyor. önümüzdeki gun-
lerde bu hakkırmzı kullanacağız.
Fakat ben, yine dediğim gibi, Arkadaş ve
Ümut gibi diğer bazı fılmler gösterilse bi-
le, diğerlerine ihtimal vermiyorum.
örneğin Kürt asiretleriyle ilgili olan Sü-
rü filmi ve Açkurtlar, ki o film hiçbir dö-
nemde Türkiye'de sansürden kurtulamadı.
Güneydoğu'daki eşkıyalan anlatan çok ne-
fis bir filmdir. En sevdiğim filmlerinden bi-
ri.. Yani bazı filmleri belki gösterime gire-
bilir, ama biz diğerleri için de ısrar etmeye
devam edeceğiz.
— O halde şn anda "Umut" dışında ya-
saklı oimayan filmleri yok mu?
FATOŞ GÜNEY — Yol, Duvar ve Aç-
kurtlar hariç zaten hepsi sansürden zama-
nında geçmiş filmler. Ancak bunların ye-
niden gösterilmeleri sıkıyönetim dönemin-
de alınmış olan kararlardan ötüru izne ta-
bi. önümüzde böylesi bir engel var. Film-
ler konusunda ikinci örnek Antalya Festi-
vali'nin kararı. Bu da açıkça göstermekte-
dir ki bugün Yılmaz Güney adından ve
filmlerinden hâlâ korkulmaktadır, ürkül-
mektedir.
— 1969'da Bir Çirkln Adam'la Yılmaz
Giaey Uk Antalya Ödülü'na aldı. 1970'te
bütin ödnOeri sittp süpürdü. Daha önce
kalk arasuda tanınan ve sevilen bir sanat-
çrydı. Bn ödHUerie birlikte Tıirk sinemasın-
tfaki üstünlügünü kabnl ettirdi. Antalya
ŞeaBgi'Bİn Yümaz Güney'in yaşamında ozel
Mr yeri var mıydı?
FATOŞ GÜNEY — Uk önemli başanla-
nndan biridir. Bunu belirtmekte yarar var.
Bu yılki festivalde gösterilebilseydi manevi
yönden büyük anlamı olacakn. Yılmaz Gü-
ney 33 ödül sahibi bir sanatçı. Dunyada bu
kadar çok ödül alan az sanatçı var.
— Tabii buslar arasında en önemlisi
CMBCS Festivali Ödülü..
FATOŞ GÜNEY — Dünya açısmdan..
Dünya sinemasının, önemli bir yönetmeni
tanıması bakımından önemli. Ondan önce
Vsnedik Festivali var, Berlin var..
— ÖdöUendirilmek, sanatçı olarak dege-
rinln kabnl edilmesi, Ydmaz Güney bakı-
mmdan çok büyük bir önem taşıyor muy-
«•?
FATOŞ GÜNEY — Muhakkak.. Ber-
lin olsun Venedik olsun özellikle hapisha-
nede olduğu dönemlere rastladı. Ona çok
büyük bir destek, bir kamçı oluyordu.
— Takdir edilme duygusu agır basıyor
muydu?
FATOŞ GÜNEY — Olmaz mı? Bir de o
kadar kötü sartlarda, zorluklara rağmen,
yülardır kamerasına zincir vurulmuş bir yö-
netmen olarak, sadece kafasındaki görün-
tülerini, hissettiklerini kâğıt üzerine döke-
rek arkadaşlan vasıtasıyla bunları hayata
geçirme konusunda direnişi dunyada tek ör-
nek. Ve bunun da dunyada yankı bulması
ona ayn bir güç veriyordu.
Hatırhyorum da o dönemlerde müthiş bir
şey oluyordu. Bunun sevmç sözcüğuyle ifa-
desi çok zayıf kalır. Yılmaz, sevinç ve üzün-
tülerini aşırı biçimde ifade etmezdi.
Bana Selimiye'den yazdığı mcktuplardan
birinden yola çıkarak bir şey söylemek isti-
resinin sonuna yaklaşmaktayken aynlma-
ya karar verdi. Yedi buçuk yıl yatmıştı. Ge-
riye kalan bırkaç yıl için aynkğı göze almaz-
dı..
Zaten ülkesiyle bağlan kopartmaktan ya-
na değildi. Asıl aynlma nedeni yazüanndan
aldığı yüz yülık cezaydı. Kesinleşen cezalar
yüzunden yeniden kapalı cezaevine dönu-
sü gerçekleşecekti. Bu da dışandaki çevre-
siyle ilişkilerinin bağlannın kopması, artık
hiçbir zaman sinema yapma olapaklarım
bulamaması demek olacaktı. Bu nedenle
aynldı. Esas olarak Yılmaz Güney fıkir suç-
lusudur.
— Türkiye'den cıkma fikri kafasında ne
zaman şekUlenmeye başladı?
FATOŞ GÜNEY — Işte bu cezalar kesin-
leştikçe.. Yani son dönemlerde. Son bir se-
ne içinde. önceki sorunuza cevap vermeye
devam ediyorum. Mücadele etmek üzere ül-
kesini terk etmek zorunda kalmış bir insa-
m, ülkedeki şartlar değişmeden geriye dön-
dürmek bana bir ihanet olarak geldi. Ara-
mızda şöyle de bir şey vardı. Bir konuşma
sırasında ben, o öldükten sonra bemen ul-
keme döneceğimi söylemiştim.
Bana kızmış ve "Şartlar defişmeden sen
iilkene dönmeyi nasü düşunebilirsin" de-
mişti.
leşemedi. Büyük bir mali bütçeyi gerektiri-
yordu. lleride, temenni edelim ki şartlar de-
ğişti.
Gercek demokrasi, Kürt halkının da di-
ğer tüm azınlıtlardan halkların da kültür-
lerinı, dillerini, şarkılanru, en guzel, en açık
biçimde ifade edilebileceği ve yaşatabilece-
ğı şartlara dönüldü. Tabii ki o zaman ülke-
sine döndurulecektir. Ancak şöyle duşünu-
yorum ki o anıt da Paris'te olduğu yerde bir
donemin tanığı olarak kaiabih'r.
— Anıün açüması hususunda bir gecik-
me söz konusu.. Proje bazı teknik guçlük-
lerle mi karşı karsıya kaldı?
FATOŞ GÜNEY — Teknik güçlüklerle
karşüaşmadı. Proje yanşmasını kazanan ar-
kadaşunız Erdal Sorgucu, yanşmanın ardın-
dan hemen buraya geldi. BirUkte, malzeme,
atölye ve diğer teknik araştınnalan yaptık.
Projesinin esasında malzeme ayna idi. Bu-
na imkân olmadı, çünkü kınlmayan bir ay-
na mevcut değil. Çatlayan, ama dağümayan
bir malzeme var. Bunun üzerine çelik mal-
zemede karar kıldık. Tam bir ayna parlak-
lığındaydı.
Fransız Ulusal Güzel Sanatlar Okulu'nda
profesör bir mimar, Erdal Sorgncu'nun pro-
jesini hayata geçirmeyi üstlendi. Çünku Er-
dal'ın aylarca Paris'te kalıp birtakım şeyle-
zemesi ortaya çok farklı bir şey olarak çık-
tı. Mermer, granit veya taş olsa her türlü bi-
çime izin vereceklerdi.
Malzeme çelik çıkınca urktüler. Yani Yıl-
maz anıtıyla da aykırıhk yarattı. Ve ancak
Kültür BakanJığı'ndan onay gelirse yapıla-
bileceğıni söylediler. Bu arada tmar Bakan-
lığı'na, Anıtlar Kurumu'na gittik. Sonun-
da işin Kultür Bakam Jack Lang'da bitece-
ği ifade edildi.
Lang'la ilişkiye geçtim. Projeyi tüm de-
tay ve fotoğraflanyla götUrdüm. Ve şunu
anlattım. Bu proje çevresine aykın düşme-
yen, tarihsel yapıyla çelişmeyen aksine on-
lan etrafındaki doğayla birlikte içeren ve
yansıtan bir olaydır.
Bulunduğu bölüme böyle de bir derinlik
kazandırmaktadır. Şimdi Jack Lang'ın gö-
rüşü olumlu.. Çok beğendi, anladı.. 'Anıt-
lar'a gönderdi. Oradan da olumlu çıktı.
Üçüncü bir kurum kaldı.OBurdanolumsuz
çıkacağını sanmıyorum. Bundan sonra bir
gün tespit edip sade basit bir tören yapaca-
ğız. O günün tarihini ilanlarla duyuracağız.
— Kampanya için yapılan topiantılara
bekknilenin özerinde büyük Ugi oldn. Siz
bunn nasıl degertendiriyonannz?
FATOŞ GÜNEY — Paris'teki toplantı-
ya 8 bin kişi katıldı. Yapıldığı yer olan Ze-
'Bütünüyle ele alındığı zaman Yılmaz Güney'in verdiği mücadelenin,
Türkiye'deki demokrasi mücadelesi içinde önemli bir yer tuttuğu
görülür.Onun fikirlerinin, yazılannın ve urünlerinin serbest
kalması da bu demokrasi mücadelesiyle iç içedir/.11
yonım. O zaman Cannes Festivali'nde Genç
Yönetmenler Bölümü'nde özel Jüri ödü-
lü'nü (1970 yılında) almıştı. Selimiye'de iken
1971'den sonra Adana Koza ödülü ise geri
alınnuştı.
Mektupta şöyle dediğini hatırhyorum:
"Bir giin göreceksin dünya sinemasında
mütevazı ve saygın bir yerimiz olacak.." O
zamandan sonra dediğini fasılalarla yerine
getirdi. Bunlar belki bilinen şeyler, ama hem
insanlar çabuk unutuyor hem de yeni yeti-
şen genç kuşaklar var ki onlar bıitün bun-
lardan haberdar değil.. Nasıl bizim kusak
Nâzım'ı tammıyor, ama hep seviyoruz, Yıl-
maz için de böyle..
— Paris'in Pere Lachaise Mezaruğı'nda
yapürma aşamasında bulundugunaz anıt-
mezarla, Yılmaz Güney'in genç kuşaklar ta-
rafıodan hatırlanması araaındaki iüşldyi na-
sıl göıüyorsunuz?
FATOŞ GLNEY — llk söyledığim şey-
lerle, yani Türkiye'deki demokrasi mücade-
lesiyle yakından ilgili. Yılmaz bir sanatçı ol-
duğu kadar verdigi mücadeleyle de önemli
dedik. Hakkında yazılarından ötürü veril-
miş yüzyıla varan cezalar vardır.
Yani Yılmaz Güney bugün ulkesinden sa-
dece bir cinayet suçlusu olarak aynlmak zo-
runda kalmarruştır. Tam aksine bu ceza sü-
"Eğer ben Ölsem bile mücadeleye en azın-
dan direnişine devam etmelisin, çocuklan
da benden sonra ülkeye döndürmemelisin,
çünkü medeni ve özgür bir dunyada yetiş-
melerini istiyorum" demişti.
Ben bütün bunlardan hareketle dedim ki
"evet özgürlükler tutkunu bir insan olan Yıl-
maz, henüz Turkiye'ye dönemez. Şartlar de-
ğişene kadar, yani insan haklanna saygılı
özgur ve demokratik bir ortam oluşuncaya
dek burada kalmalı:*
— Anı< bir kaiıcılık işaretidir. Paris'te
anıt yapılmaa Turkiye'ye donüş imkânının
daralması fikrini taşıyor sanki?
FATOŞ GÜNEY — Niçin, tam aksine ev-
rensel bir değer taşıyor. Yılmaz evrenseli ya-
kalamaya çalışan bir sanatçıydı. Sadece
Türkiye'yle ilgili urünler vermekten yana de-
ğildi. lleriye dönük hesaplarmda Afrika'y-
la Latin Amerika'yla ilgili bir sürü proje
vardı. Yannlara, diğer kültürlere dönük, bi-
zimle benzerlik taşıyan ülkelere yönelik ça-
hşmaları vardı.
Bu yönden dunyaya açık bir insandı. Ay-
rıca burada, Paris'te bu anıtıyla onu özüne
uygun biçimde evrenselleştirdiğimize inanı-
yorum. Proje yarışması acüğımızda ulusla-
rarası bir proje yarışması acabiJelim ister-
dim. Fakat bu ekonomik yönlerden gerçek-
ri kovalaması mümkün değildi. Bu kopuk-
luktan ötürü bazı ince işler Sorgucu'nun
tam istediği gibi gerçekleştirilemedi. Geldiği
zaman bu aksaklıklan gördük.
Malzeme çelik olduğu için hiçbir müda-
hale artık söz konusu değil. Gerçi bunlar
esası bozan aksakhklar değildi, çok küçük
detaylardı, ama bir sanat eserinde yaratıcı-
nın gerekii gördüğü aynntılardı. Ama de-
diğim gibi proje esasından bir şey kaybet-
miş değil. Ben bütün hesaplarımı 9 eylüle
yetişecek şekilde yapmıştım. Nitekim yetişü
de.
— Yani eser şimdi hazır mı?
FATOŞ GÜNEY — Evet hazır. Ancak
ikinci bir aksaklık çıktı. O da şuydu ki Yıl-
maz'ın mezannın bulunduğu adada birkaç
şekil dışında başka hiçbir şekile uygulama
fırsatı verihniyor.
Klasik ölçüler içerisinde kalma zorunlu-
ğu var. Çünkü tarihi bir yer ancak Pere Lac-
haise Mezarhğı idaresiyle daha önce konuş-
muştum. "Türldve'de bir yanşma "yncngıy
Ne gelecegi, ne olacagı hic belli degü" şu-
nu dediler: "Hiç mesele dep. Yılmaz Gü-
ney'in özel bir konumu vardır. Onun için
orada degisik bir şey yapdmasına izin ve-
rebiliriz."
Fakat bırinciliği kazanan projenin mal-
nith Salonu 6 bin kişilik.. Aynca, diğer ül-
kelerden, Almanya'dan gruplar bize başvu-
rarak vize alma konusunda yardımcı olma-
mızı istediler. Bunların birçoğuna karşıhk
veremedik. Kalabahğı, Yümaz Güney'in gü-
cüne bağlıyorum.
— Danışma karanyia gösterilen Umnt
fUminin Türkiye'de büyük Ugi nyudırma-
dıgı söylendi.
FATOŞ GÜNEY — Bu konuya açıklık
getirmekte yarar var. Yılmaz Güney'in adın-
dan bile korkulduğu, kimsenin Yılmaz Gü-
ney'in filmlerini çıkarmayı göze alamadığı
bir dönemde Dogu Perinçek buraya gelmiş-
ti. Kendisiyle konuştuk. Yümaz'm bir fdmi-
ni göstermek istiyorlardı.
Ben kendilerine tüm engellere rağmen mi-
litanca girmelerini önerdim. Yasaklara rağ-
men halkın gelip sahip çıkacağını, gelme ce-
sareti göstereceğini söyledım. Baskılar üze-
rinde de bu şekilde gedik açılacağına inan-
dığun için istedim. Doğu Perinçek'k bu an-
lamda konuştuk ve filmi kendilerine verme-
yi kararlaştırdım.
Onlar doğal olarak da önce yasal yollan
denemek istediklerini söylediler. Öyle yap-
tılar ve Danıştay karanyia filmi çıkardılar.
Ancak şöyle bir avantajlan oldu. Konuşma-
mızın üzerinden bir seneyi aşkın bir süre
gecti ve Türkiye'de birçok şey yine değişti.
Fakat onların birlikte calıştığı işletme kü-
çük bir işletmeydi.
İse büyük biçimde gircmediler. Umut bir-
kaç yer dışında küçük salonlarda kaldı.
Bence bunun büyük etkisi oldu. Film yine
de kötü iş yapmadı. Daha büyük çapta or-
ganize edilebilseydi çok daha büyük seyir-
ci olabilirdi. Şimdi Umut'u Türkiye'deki
Güney Film geri aldı. Bundan sonra ken-
disi işletecek.
— Peki reaklendinneyi düşinmediniz
mi?
FATOŞ GÜNEY — Asla ve asla... Ben
kesinlikle siyah-beyaz çekihniş fümlerin
renklendirilmesine karşıyım. Aynca siyah-
beyaz oluşu o füme fazladan bir derinlik ka-
tıyor. Umut'u ben renkli düşunemiyorum.
Mesela Yümaz'a ben Duvar fümini de siyah-
beyaz çekmesini önermiştim.
Çünku Duvar'ı da ben siyah-beyaz görü-
yordum. "Dogru hakusın" demişti. Hapis-
tıane, demir parmaklıklar, hücreler soğuk
gridir. O dunyada mavıye, pembeye yer yok-
tur. Ancak piyasa şartlan renksiz filmler
için elverişli değil.
Çok kaliteli siyah-beyaz filmler yapma
olanağı var, ama renkli fitmden çok daha
büyük maliyetleri var. Yalnız şunu yaptı.
Duvar filminde, parlak renkler değil de kah-
verengi tonuna kaçan koyu renkler veren
teknik işlemler uygulandı. Teknik olarak
siyah-beyaza ne kadar yaklaşüabildiyse o iş-
lem yapıldı.
— Geçen gün Fransz TV'rtade Afauı Par-
ker'in "Gece Yansı Ekspresi" oynadı. Sek-
senü yıllann başlannda çok gurültü kopa-
ran bir film olmuştu. Filmi gönınce Yümaz
Güney'in tepkisi ne oimuştn?
FATOŞ GÜNEY — Paris'e ilk geldiğimiz
yıl filmi görmeye gittik. llk vizyonu geçmiş
olmabydı. Küçük bir sinemada gördük. Fil-
mi pür dikkat seyretti. Sinemaya girdiği an-
dan itibaren her şeyi bir yana bırakırdı. Bir
insanla tanıştığı zaman da aynı şeyi yapar-
dı. Hakkında şunlan, bunları duymuş hiç
önemli değil, oturduğu andan itibaren iliş-
kisi başlardı.
FUmi önyargısız seyretti. Çıktığımızda,
ben büyük bir heyecanla sordum. Çok ko-
mik (!) önce sen fikrini söyle derdi. Kendi-
si benden önce hiçbir zaman fiknni soyle-
Güney ve
evrensellik Yılmaz
Güney evrenseli
yakalamaya çalışan bir
sanatçıydı. Sadece
Türkiye'yle ilgili ürünler
vermekten yana değildi.
îleriye dönük
hesaplarmda Afrika'yja,
Latin Amerika'yla ilgili
bir sürü proje vardı.
Yannlara, diğer kültürlere
dönük çalışmaları vardı.
Burada Paris'teki anıtla,
onu özüne uygun biçimde
evrensel kıldığımıza
inanıyorum. lleride
Türkıye'de şartlar
değişirse o zaman
ülkesine götürülebilir veya
bir dönemin tanığı olarak
Paris'te kalabilir.
mezdi. Ben filmden etkilenmiştim. Ancak
çok ırkçı bir film gibi gelmişti.
Bunlan söyledığim zaman "evet sinema-
sal olarak iyi, iyi bir yönetmen, iyi bir an-
latım var. Ancak çok önyargüı bir film, sub-
jektif bir film" demişti. Herkes sahtekâr-
dı, herkes arkadan vuruyordu, gardiyanlar
ve mahkûmlar arasında insani şeylerin ya-
şanabileceğini, bunların hiç gösterilmediğini
söylemişti. Irkildi ve olumsuz çıktı diyebi-
lirim.
— Güney'in yapıtlaruu yaşatma çabşma-
lannı yofunlaştıracağınızı. bn arada bir va-
kıf kurmayı tasarladıgınızı ifade etmiştiniz,
ba alanlarda dnrum nedir?
FATOŞ GÜNEY — Çalışmalara devam
ediyoruz. Şartlann değerlendirmesine gelin-
ce doğrusu ortaya çıkan manzara pek par-
lak olmuyor. ilk sorun şu; fıhnlerinden ne-
gatifleri kötü durumda olanlar var. Bunlar
için milyonlarca frank paraya ihtiyaç var.
lkincisi çeşitli gösteriler düzenlenebilir.
En son Rusya'dan, Azerbaycan'dan birta-
kım yerlerden Yıhnaz Güney retrospektif-
leri düzenleme talepleri var. Bu ülkelerin de
mali olanakları çok geniş değil.
Böyle şeyleri gerçekleştirmek için bizim
oraya kopyalar götürmemiz lazım. Altya-
zısını yapurmamız gerekiyor. Bu koşullar-
da bunlan gerçekleştirmek olanaksızlaşıyor.
Aynca vakıf kunılması gerekliliğine ina-
nıyorum. Türkiye'de bazı arkadaşlarla iliş-
kiye geçtik. Avrupa'da bir Yıhnaz Güney
vakfı kurmak için çok büyük bir sermaye
yatınmına ihtiyaç var. Mesela 5 milyon
frank gibi bir parayı bir yere bloke etmek
gerekiyor. Böyle bir imkâmmız ohnadığma
göre bu Türkiye'de gerçekleştirilebUir. Hep
aynı noktaya dönüyoruz.
Eğer önümüzdeki günlerde Yılmaz Gü-
ney'in diğer filmleriyle ilgili idari mahke-
meden, Damştay'dan izin çıkar ise, buradan
gelecek gelirle bir şeyler yapmak mümkün.
Ben o zaman temelli olmasa bile Türkiye
1
-
ye gelmek zorunluluğunu hissediyorum.
Bunlann gerçekleşebileceğini hissettiğim
anda vakıf meselesi başta olmak üzere, di-
ğer çalışmalanmızla ilgilenmek üzere gele-
yi düşünüyorum.
(*)"Bât]ment de France" adlı kamu kuruluşu;
Pere Lachaise Mezarlık Idaresi, Kültür
Bakanlığı ve Anıtlar Kurulu'nun olumlu
yanıllanna rağmen Yılmaz Güney'in
mezannın bulunduğu bölmede, klasik
normlara uymayan modern tarzda tasarlanmış
bir anıtın yapımma izin vermeme eğılimi
taşıyor. Gırışimlerin sonucu henüz alınmış
değil. Faıoş Guney, anıtmezann açılışımn bu
yüzden gecıktığını, projenin tum aşamalarma
katkıda bulunan Yılmaz Güney'in dostlarına
bildırme gereğı duyuyor...