Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 31 OCAK 1990
TürJf basınında 1989yılında da asıl rekabet gazetecilik alanında değil, hediyecilik alanındaydı
88: Karton savaşı,89: Araba yarışıGazeteler arasında
promosyon
rekabetinin somut
örneği 1988'de
'karton
savaşları'nda
görülmüştü.
Milliyet, karton
modeller vermeye
başlamış ve
faydasını görmüş,
bunun üzerine her
gazete kartondan
bir şeyler verir
olmuştu.
Bu rekabet,
1989'da karton
değil de otomobil
dağıtmada ortaya
çıktı. Günaydın ve
Hürriyet, yıla her
hafta bir otomobil
dağıtarak girdiler;
yıl sonunda
Günaydın 1 kişiye
15 araba veriyor,
Hürriyet ise 5
kişiye şoförlü
otomobil vaat
ediyordu.
-2—
İSMET BERKAN
Gazetelerin yıl boyunca yaptı-
ğı TV reklam kampanyaiarına
baktığımızda, bunların büyük bir
çoğunluğunu promosyon duyuru-
larının oluşturduğu görülüyor.
Yani gazeteler, yeni okuyucu
kazanmak ya da diğer gazetelerin
okuyucusundan bir parça alabil-
mek için okuyucuya bazı arma-
ğanlar dağıtma yolunu seçiyorlar.
Durum böyle olunca, rekabet sa-
dece gazetecilik alanında değil,
dağıtılacak armağanların secimin-
de de devreye giriyor. Bu tarz pro-
mosyon rekabetinin somut örne-
ği I988'de "karton savaşlarT'nda
görülmüştü. Milliyet, karton mo-
deller vermeye başlamış ve fayda-
sını görmüş, bunun üzerine her
gazete kartondan bir şeyler verir
olmuştu.
Bu rekabet, 1989'da karton de-
ğil de otomobil dağıtmada orta-
GAZETELER 89TJ NASIL GEÇİRDİ?
Uşaklıgü: Sadece
gazete veriyoruzHaber Araştırma Servisi — Gazeteler 1989'u
nasıl geçirdi, 1990'dan baklentileri ne? Gazeteler
promosyon ve TV reklamiarına kaç para harcadı?
Bu sorulan Cumhuriyet Gazelesi Müessese
Müdürü Emine Uşaklıgil, Tercüman Gazetesi
sahibi Kemal Ilıcak, Milliyet Gazetesi Genel
Müdürü Kemal Kınacı, Sabah Gazetesi sahibi
Dinç Bilgin, Hürriyet Gazetesi Genel Müdürü
Özcan Ertuna, Bugün Gazetesi sahibi Önay
Bilgin, Günaydın ve Tan gazetelerinin Yönetim Kurulu
Başkanvekili N'uyan Yiğit ve Güneş Gazetesi Yönetim Kurulu
Başkanvekili Fabri Görgülu'ye sorduk. Ancak sadece
Cumhuriyet Müessese Müdürü Emine Uşaklıgil, Tercüman
sahibi Kemal Ilıcak ve Milliyet Genel Müdürü Kemal Kınacı'dan
yanıt aldık. Cumhuriyet Gazetesi Müessese Müdürü Uşaklıgil,
sorularımızı şöyle yanıtladı:
— Yönetiminiz altındaki gazetenin 1989 yılı satış ve kâr
performansını değerlendirir misiniz?
UŞAKLIGİL — Cumhuriyet, 1989'da bir önceki yıldaki satış
performansını korudu. Ancak artan maliyetler ve%nflasyon,
gazete üzerindeki etkisini her geçen gün biraz daha ağır biçimde
gösterdi. 1989 için "zorlıı bir yıl oldu" diyebilirim.
— 1989'da TV reklamlan ve promosyona ne kadar harcadınız?
L'ŞAKLIGİL — Cumhuriyet, promosyon harcaması yapmadı,
yapmıyor, yapmayacak. 1989'da sadece bir kez TV reklamı
yaptık ve 216 milyon lira gibi çok mütevazı bir harcamamız
oldu. Bu reklam kampanyasımn sloganı ise "Cnmhuriyet her
gün sadece gazete verir"di. Bizim işimiz gazetecilik ve her gün
sadece gazete vermeye devam edeceğiz.
— 1990 yılını nasıl göıüyorsunuz? Başlıca beklentileriniz neler?
UŞAKLIGİL — 1990'ın a>TU 1989 gibi "zor bir yıl" olacağını
düşünüyorum. Bu yıl içinde başlıca beklentimiz, baskı kalitemizi
arttırmak ve teknolojik yeniliklere gitmek.
Gazeteler 1 yılda ne dağıttı?
Ansiklopedi
Bayrak
Tatil
Mobilya
Kamera
VirJeo
Çamaşır Makinesi
Masa örtüsü
Mutfak robotıı
Süpermarket
Poster
!Ev
ya çıktı. Günaydın ve Hürriyet,
yıla her hafta bir otomobil dağı-
tarak girdiler, yıl sonunda Günay-
dın 1 kişiye 15 araba veriyor,
Hürriyet ise dayalı döşeli ve hiz-
metçili evin yani sıra 5 kişiye de
şoförlü otomobil vaat ediyordu.
Armağan rekabeti yalnız sayı-
sal olmakla kalmıyordu.
"Yaratıcılık" da bu rekabetin
önemli unsurlanndandı. Örneğin
Tercüman'ın bir okuyucusuna
uçak vermesi (talihli Tercüman
okuru, uçağını satmaya uğraşı-
yor), Güneş'in 150 genç kızımızı
gelinlik sahibi yapması, Sabah'-
ın Lego dağıtması oldukça ilginç-
ti. Ama yine de 1988 sonunda
promosyon kervanına katılan
Bursa Hâkimiyet Gazetesi'nin
okurlarına "peynir, süt ve
tereyağ" dağıtması 80'li yıllann
"en yaratıcı promosyon" eyle-
miydi.
En yoğun promosyon kampan-
yalarını gerçekleştiren gazeteler-
den 6'sının, Günaydın, Sabah,
Güneş, Hürriyet, Milliyet ve Ter-
cüman'ın yıl içinde hangi arma-
ğandan kaç tane verdikleri ince-
lendiğinde oldukca ilginç sonuç-
larla karşılaşmak mümkün.
Bu 6 gazete, 1989 boyunca tam
52 çeşit armağan dağıtmış. Dağı-
tılan armağanlar içinde gözde,
otomobil. Çünkü dağıtmayan ga-
zete yok. Gazeteyle birlikte veri-
len kitaplar da öteki gözde.
Dağıtılan bu armağanların ga-
zetelere kaç paraya mal olduğu-
nu bilmek olanaksız. Öncelikle, o
armağandan kaç tane verildiğini
bilmek çok zor. Bu, hem çekiliş-
le verilen armağanların birisine
isabet edip etmediğini takip etme
güçlüğünden hem de kuponsuz,
çekilişsiz dağıtılanlar için kaç bas-
vuru yapıldığının bilinmemesin-
den kaynaklanıyor. Ayrıca dağı-
tılan kimi armağanların maliyetini
hesaplamak da çok zor.
Promosyon harcamalan sapta-
narruyor, ama bu promosyonlann
tanıtımı ve duyurusu için yapılan
TV reklamı harcamalan saptana-
biliyor. Yine de sayfadaki tablo-
da ve yazı içinde yer alan rakam-
lar, gazetelerin sadece TRT'ye
ödedikleri KDV dahil paralar,
ajans komisyonlan ve film yapım
maliyetleri de bilinemiyor. Bu ne-
aliyetleri için tam olarak kaç pa-
ra harcadıklarını bilemiyoruz.
Gazetelerin promosyon, TV
reklamı gibi şeylere tam olarak
kaç para harcadığını öğrenebil-
mek amacıyla bütün gazetelerin
sahip ya da yöneticilerine sordu-
ğumuz soruiara ise sadece Milli-
yet, Tercümaa ve Cumhuriyet'ten
yanıt alabildik. Üç gazetenin ya-
nıtları ise bütünü görebilmemize
olanak tanımıyor. Bu nedenle, ga-
zetelerin TV reklamlanna harca-
dıklan para kadar parayı da ar-
maganlara harcadıklarını varsayı-
yoruz.
Reklam rakamlarına bakıldı-
gında, TV'de en çok defa gözü-
ken gazetenin Milliyet olduğu gö-
rülüyor. Toplam vizyonların yüz-
de 17.2'sinde Milliyet'in adı var.
Buna karşılık süre olarak en çok
Günaydın'm TV'ye çıktığını an-
laşılıyor. 208 bin 250 saniye, ya-
ni yaklaşık 58 saat süren basın
reklamlarının yüzde 15.7'si Gü-
naydın'a aitti. Aynı Günaydın,
gazetelerin TV'ye ödediği paranın
da yüzde 18.9'unu, yani neredeyse
her 5 liradan 1 'ini tek başına öde-
di.
Basın sektörünün en önemli iki
gelir kaynağından biri olan rek-
lamlar konusunda basınla TV
arasında ciddi bir rekabet var.
Her yıl, toplam reklam harcama-
lannın kaçta kaçının TV'ye, kaçta
kaçının basına yapıldığı araştm-
lır ve buradan sonuçlar çıkarılır.
Ancak basının kendisi de önemli
bir reklam veren olunca ve sade-
ce TV'ye reklam verince, tabii
dengeler sarsılıyor.
Geçen yıl Türkiye'de toplam
618 milyar 762 milyon 521 bin li-
ra reklam harcaması yapıldığı
saptandı. Bu 618 milyarın 298
milyar 157 milyon 301 bin lirası
TV ve radyoya, kalanı ise basına
harcandı. Bu durumda toplam
reklam pastasırun yüzde 51'ini ba-
sın, yüzde 49'unu ise TV ve rad-
yo alıyordu.
Sadece gazetelerin (dergiler vs.
hariç) TVye yaptıkları harcama
36 milyar 792 milyon 886 bin lira
olduğuna göre, bu harcamayı TV
reklam gelirlerinden düşecek olur-
sak, karşımtza ne çıkar? TV'ye
yapılan toplam harcamalann yüz-
de 12.3'ünü yapan gazeteleri çı-
kardığımızda TV'nin reklam ge-
liri 261 milyar 364 milyon 415 bin
liraya düşüyor. Aynı şekilde top-
lam reklam harcaması da 581 mil-
yar 969 milyon 635 bin lira düze-
yine iniyor. Bu yeni rakamlar ışı-
ğında pastayı yeniden dilimlediği-
mizde ise TV'nin payı yüzde
44.9'a inerken, yüzde 51 olan ba-
sinm payı da yüzde 55.1'e yükse-
liyor. Oldukca ilginç.
StİRECEK
Bebek
Lego
Otomobil
Para (milyon)
Tencere
Villa
Kurs (kisi)
TV
13
21
13
10
10
10
30
17
200
200
19
65
10
64
67
Bulaşık makinesi
Fınrı
Tekne
Bisiklet
Kitap
Kartorı
Buzdolabı
Mınıbüs
Yastık
Dıi okulu
Muak seti
Gelinlik
Dikiş Makinesi
Avize
Yatak örtûsü
!
Soba
Makyaj seti
Yelpaze
Harita
Uydu anten
Çanta
Piyango
Balon
! Uçurtma
Mask
llkyardım çantası
Deniz motosıkletı
Uçak
Takvim
Kaset
Şoförlü oto
Hizmetçili ev
10
24
10
212
290
64
56
1300
55
165
105
55
50
102
21
96
50
50
48
20
50
10 bin
15
10
150
10
50
50
50
50
13
|
3
171
11
36
11
22
11
1111
1996
16
16
116
53
21
25
17
51
35
70
34
290
40
10
76
91
30
173
38
200
200
287
355
10
64
247
106
54
1300
167
193
57
10.000
15
175
150
10
50
50
50
50
51
11
1111
1998
ÂPnin Türkiye
ekonomik değil
Avrupa Topluluğu Komisyonu'nun raporu genel
olarak politik yorum getirme yetkisine sahip olmayan
bir rapordur. Ne Türkiye'nin Kıbrıs sorunu ne
azınhklar sorunu ne de Türk demokrasisinin
değerlendirilmesi rapor kapsamına girmemesi gereken
konulardır. Bu gibi Türkiye'yeyönelik politik
yaklaşımlar ve değerlendirmeler, AT'nın politik
mekanizmalannda ele alınabilir.
raporu AT için vaktiniz çok
|
DR. FARUK ŞEN
14 Nisan 1987 tarihinde Türkiye'nin AT'-
ye tam üyelik için Roma Anlaşmasf nın 237.
maddesine göre yaptığı müracaatından sou-
ra AT, son üç yeni üyesi Yunanistan, tspan-
ya ve Portekiz'de de uyguiadığı gibi konuyu
Brüksel'deki uzmanların görüşünü almak için
komisyona iletti.
İki yılı aşkın bir çalışma sonucunda Brük-
sel'deki komisyonun Türkiye ile ilgili hazır-
ladığı rapor, 19 Aralık 1989'da kamuoyuna
açıklandı. Raporun kamuoyuna açıklanma-
sından sonra Türkiye'de rapora ilişkin değer-
lendirmeler çeşitli yönlerde oldu. Bir yandan
Türkiye'deki yaklaşım raporun beklediğimiz-
den daha iyi olduğuna yönelirken, diğer bazı
uzmanlar ve yetkililer, raporun beklediğimiz-
den çok daha kötü çıktığı ve biraz da art ni-
yetli bir şekilde kaleme almdığı görüşünde bir-
leştiler.
Gerçekçi bir görüşle raporu değerlendirdi-
ğimiz zaman, raporun beklediğimizden de kö-
tü şekilde çıktığından ve büyük ölçüde art ni-
yetli bir şekilde kaleme alındığından hareket
edebiliriz. Türkiye'de hiç kimse Türkiye'nin
Avrupa Topluluğu'na tam üyeliğine yönelik
görüşmelerin 1 Ocak 1993 tarihinden önce,
Avrupa Topluluğu'nun öngördüfiü "Tek
Pazar"ın gerçekleşmesinden önce başlayaca-
ğı görüşünden hareket etmiyordu. Beklentiler
1 Ocak 1993*ten sonra Avrupa Topluluğu'nun
Türkiye ile görüşmelere başlayacağı ve gerçekçi
bir yaklaşımla 8 ilâ 10 yılhk bir görüşme sü-
recinden sonra 2000 y;hnın başlarında Türki-
ye'nin Avrupa Topluluğu'na üye olabileceği-
ne yönelikti.
Raporun politik yorumunu göz önünde tut-
mazsak ekonomik göstergelerde ve ekonomik
yorumlarında Türkiye'ye belirli ölçüde hak-
sızlık ettiğinden hareket edebiliriz. Brüksel'-
in taporu genel olarak politik yorum getirme
yetkisine sahip olmayan bir rapordur. Genel
olarak ne Türkiye'nin Kıbrıs sorunu ne azın-
lıklar sorunu ne de Türk demokrasisinin de-
ğerlendirilmesi rapor kapsamına girmemesi
gereken konulardır.
Bu gibi Türkiye'ye yönelik politik yakla-
şımlar ve değerlendirmeler AT'nin politik me-
kanizmalannda değerlendirilmeye sokulabi-
lir,
Raporun ana hatları özellikle ekonomik
açıdan Türkiye'nin sosyo-ekonomik yapısını
değerlendirmek ve Avrupa Topluluğu'na gir-
mesi halinde getirebileceği yarar ve ekonoraik
sorunları ortaya çıkarmaya yöneliktir.
Brüksel'in Yunanistan, lspanya ve Porte-
kiz'in tam üyeliğine yönelik raporlarında bu
konuya özellikle dikkat edilmiş ve bu ülkele-
rin yalnız sosyo-ekonomik açıdan yeterlilik-
leri ve ekonomik konumlan incelennüştü". Ge-
rek Yunanistan gerekse Portekiz için Brük-
sel'in raporları olumsuz açıdan görüş bildir-
mişse de üye ülkelerin politik yaklaşımları ve
mekanizmaları bu ülkeleri tam üyeliğe kabul
etme açısından gerçekleşmiştir. Özellikle Yu-
nanistan için Brüksel'in raporu negatif bir gö-
rünüm yansıtmışsa da Fransa'nın ağırlığını
'60'lardan Wa
ATve Türkiye
Türkiye, Avrupa Topluluğu ilişkîleri 6O'lı
yıllann başından beri Türkiye'nin
gündeminde önemli bir şekilde yer aldı.
6O'!ı - 70'li yıllarda Avrupa
Topluluğu'nun bize getireceği olumsuz
etkiler konusunda ilginç tartışmaiara tanık
oiduk, 8O'ii yılların başından itibaren
Avrupa Topiuluğu ile oian ilişkilerimiz
buyük ölçüde durdu. 12 Eylıil 1980
darbesi Türkiye'yi Avrupa Topluluğu'nun
gündeminin dışma çıkardı. Topluluk
ûyelerinin Türkiye'ye duyduğu tek ilgi
ülkedeki insan haklan, azınlıklar,
demokrasi gibi konalara yönelik oldu. 14
Nisan 198"? tarihinde Avrupa
Topluluğu'na tam üyelik için
müracaatımızı gerçekleştirdikten sonra son
üç yıla yakın bir süreç içinde gerek
Avrupa Topluluğu'nun önemli
merkezlerinde gerekse Türkiye'de tam
üyeiiğimiz tartısrna atanı içine girdi.
Türkiye'nin tam üyeliğine karşı Avrupa
Topluluğu tarafından öne sürülen politik
argümanlann dışında ekonomik açıdan da
Türkiye'nin tam üyeligi ekonomi
uzmanlannın araştırmalarına neden oldu.
Avrupa Topluluğu'nun gündeminde bir
yanda tek pazar, para birligi, Doğu
Avrupa ülfceierindeki gelişmeler yer aîırken
diğer taraftan da Avrupa Topluluğu'na
yeni katılan üç Akdeniz ülkesinin
ekonomik sorunlan da önemli bir yer
tutuyordu. Türkiye'nin tam üyeligi
tartişıhrken, Türkiye'nin özellikle
karşılaştırıldığ] ülkelerin başında
Yunanistan, lspanya ve Bortekizgetiyordu.
politikkoyması üzerine Yunanistan'ın tam üyeligi
gerçekleşmiştir.
Raporda en negatif konu, tek pazarın ger-
çekleşmesinin dışında her ne kadar tam ola-
rak ortaya çıkmasa bile Avrupa Parlamentosu
ûyelerinin dile getirdiği "Para Birliği"nin de
gerçekleşmesinden sonra Türkiye'nin tam
üyeligi konusunda görüşmelere başlanabile-
ceği oldu.
Tek pazarın gerçekleşmesi için öngörülen
300'ün üstünde kanunun tüm AT ülkelerin-
de aynı içerikte geçerliliğinin saptanması ko-
nusunda bugüne kadar vanlan sonuç istenen
ölçüde olmamıştır. Portekiz, Yunanistan gi-
bi ülkelerin dışında diğer gelismiş AT ülkele-
rindc de tek pazann gerçekleşmesi konusun-
da zorluklar çıkmaktadır.
Bunun dışında AT tarafından öngörülen
para birligi ko'.ay kolay 2000'li yılların başın-
dan önce gerçekleşebüecek bir konu değildir.
Brüksel ve Strasbourg'da para birliği konu-
sunda geleceğe yönelik stratejiler üreten uz-
manların görüşierine göre para birliğinin ger-
çekleşmesi en erken 2000'li yıllann başında
gündeme gelebilecek.
Türkiye'nin üyeliğine yönelik böyle şartla-
rın öne sürülmesini belirli ölçüde Avrupa Top-
luluğu'nun Doğu Avrupa'daki geiişmelere ön-
celik vermesine de bağlayabiliriz. Gerek EF-
TA ülkeleriyle olan ilişkilerini gerekse başta
Macaristan olmak üzere Polonya, Çekoslo-
vakya ve Doğu Almanya'ya Türkiye'den da-
ha fazla önem vermeye başlayan Avrupa Top-
luluğu Türkiye'nin tam üyeliğini ister bir gö-
rünüm içinde değildir.
Özellikle tam üyeliğe Bonn'daki uzmanla-
rın yaklaşımından hareket edersek, F.Alman
hükümeti Türkiye'nin tam üyeliğinin Avru-
pa Topluluğu'na büyûk ytik getireceğinden
hareket etmekte ve bu büyük ekonomik yü-
kün özellikle F.Almanya tarafından taşına-
cağı görüşünü öne sürmektedir. Bunun dışın-
da serbest dolaşım hakkımız da başta F.Al-
manya olmak üzere Avrupa Topluluğu ülke-
lerinin özellikle korkulu rüyası şekiindedir.
Brüksel raponınun üzerinde durulması ge-
reken en önemli konulanndan birini de Türki-
ye'nin Avrupa Topluluğu'na tam üyeligi ha-
linde getireceği yük oluşturmaktadır. Genel
olarak Avrupa Topluluğu Türkiye'yi tam üye-
lik halinde bir dipsiz kuyu olarak görmekte-
dir. Brüksel'in yaklaşımına göre 1988 bütçe-
si baz alındığı zaman Türkiye'nin tam üyeli-
ğinin Brüksel'e yılda 6 ilâ 8 milyar ECU ara-
sında bir yük getireceği hesap edılmektedir.
1988 Avrupa Topluluğu bütçesine baktığı-
mız zaman, bütçenin 43.7 milyar ECU civa-
rında olduğunu saptıyoruz. Buna göre Türki-
ye 1988 yılında Avrupa Topluluğu'na üye ol-
mus olsa idi, bütçenin 1/5'ine kadar bir bö-
lümü Türkiye'ye akraış olacaktı.
Dr. FarukŞen, Bonn veEssen
üniversilelehnde Türkiye Araşlırmalan
Merkezi Başkanı 'dır.
SÜRECEK
(Baştarafı 1. Sayfada)
lspanyol bankacı, ülkesindeki
muhafazakâr muhalefet partisi
"Halkçı Birlik'in, önde gelen li-
derlerinden biri. Matutes, kendi
sorumluluğu altında hazırlanmış
komisyonun Mütalaa Raporu'n-
da Türk tarafınca çok önemli sa-
yılan "ehliyet" (eligibilite) ilkesini
kurtarmak üzere nasıl çaba har-
cadığmı uzun uzun anlatıyor. Ba-
kanlar Konseyi'nden komisyon
raporu paralelinde bir karar çık-
masını beklediğini söylüyor.
— Komisyon raporunda bizı
düş kınklıgına uğratan bir unsur
Türkiye'nin tam üyeliğinin neden
uzun süre göz önüne alınamaya-
cağına ilişkin birbiri ardına sayı-
lan engeller oldu. Rapordan edi-
nilen izlenim; komisyonun Türk-
iye ve topluluk arasındaki farklan
ve eksiklikleri gidermek için her-
hangi bir isteklilik göstermediği ve
bu engelleri ortadan kaldırmak
için hiçbir yükümlülük almadığı
yolundaydı...
MATUTES— Ben bunun tam
aksine inanıyorum. Tersine bizim
hazırladığımız rapordan çıkan so-
nuç şuydu: "Şimdilik tam üyelik
için Türkiye ile görüşmeleri aça-
mayacağız" Fakat bu görüşmeleri
hiç açmamayı tavsiye etmek var;
bir de şimdilik görüşmeleri açma-
mayı tavsiye etmek var. Üsteük
bunun neden böyle olduğunu çok
açık izah ettik. Her şeyden önce
1993'ten önce komisyonun hiçbir
tam üyelik talebini kabul edeme-
yeceğini söyledik.
Bu, Türkiye'den değil, komis-
yonun bünyesinden doğan bir so-
run. Yeni bir üyeyi içimize alma-
dan önce Tek Pazar hedeflerinin
ne oranda tatmin edilip edilmedi-
ğini değerlendirmemiz lazım. Bu
hedeflerin tatmin edilmesi ölçü-
sünde komisyon ileride 13, 14 ya
da 15 üyeyle iş görebilecektir. Bu
dediğim gibi Türkiye'den kaynak-
lanan bir sorun değil. Bu bir.
Ikincisi Türkiye örneğine geliıı-
ce arada büyük yapısal ve politik
farklar var dedik. Özellikle eko-
nomi politikasında, topluluk po-
litikalarının uygulanması halinde
Türkiye'nin kendi büyümesinin
felce uğrayacağını söyledik.
Örneğin komisyon şimdi tarım
üretimini azaitıyor. Oysa Türki-
ye'de tarım üretimi önemli ölçü-
de artıyor. Türkiye AT'ye girmek
istediği takdirde bu üretimi azalt-
mak durumunda kalacaktır.
Toplulukla Türkiye arasında iş-
çilere sağlanan sosyal güvenlik
düzeyindeki farklılıklara bakalım.
Bu düzey AT ülkderinde kişi ba-
şına düşen gelire oranla çok yük-
sek. Dolayısıyla bizim demek is-
tediğimiz şuydu: Türkiye şimdi
AT ülkelerinden daha hızlı bir şe-
kilde büyüyor. Aradan birkaç yıl
geçsin ve Türkiye AT düzeyine
yaklaşsın. Şimdi uygulayamaya-
cağı AT politikalarını uygulaya-
bilecek gelişmişlik düzeyine gel-
sin. Oysa müzakereleri şimdi aç-
saydık, bu, müzakereleri 10-15 yıl
için açık tutmak anlamına gele-
cekti ki bu bize pek makul görün-
medi.
Üçüncü olarak, komisyon ra-
poru sözünü ettiğim bu farklılık-
lan ortadan kaldırmak ve Türki-
ye'ye yardım etmek için ekono-
mik alanda da gerçekleştirilebile-
cek bir dizi eylem önerdi. Rapor-
da getirilen bir dizi öneri aradaki
ekonomik, politik farklılıklan or-
tadan kaldırmak, kültürel yakın-
laşmayı sağlamayı amaçhyordu.
— Hazırladığınız raporda
Türkiye'nin "yetersiz" bulunan
ekonomik göstergelerinin 1993 yı-
lına dek daha da yetersiz hale gel-
mesini önlemek için topluluk ne
yapmayı vaat ediyor? Örneğin
1982'de 4. mali protokol Ecevit'in
hapiste olması gerekçesiyle don-
durulmustu. Ecevit 7 yıldır dışa-
nda. Mali protokol daha hâlâ
açılraamış...
MATUTES— Her şeyden ön-
ce Türk ekonomisi ile topluluk
ekonomisi arasında giderek bir iç
içelik gerçekleştirmek ve entegras-
yonu sağlamak için bir gümrük
birliği takvimine varmak öngörii-
lüyor. İkincisi komisyon sözünü
ettiğiniz mali protokolu yeniden
açmayı öneriyor ve bu mali pro-
tokol çerçevesinde Türkiye'ye
yardım amaçlıyor. Komisyon ma-
li protokolun ötesinde bir dizi ey-
lemi harekete geçirmeyi öneriyor.
Örneğin rapor, Avrupa Yatırım
Bankası'nın Türkiye'de yapılacak
otoyol, köprü, baraj gibi büyük
yatırımlann finansmanı için yar-
dım yapmasını öneriyor. Önerdi-
ğimiz üçüncü önlem bu. Dördün-
cüsü ise makro-ekonomik politi-
kalar arasında bir diyalog başlat-
mak.
Bu, Türkiye'nin bizim uygula-
dığımız ekonomi rx>litikalannı da-
ha yakından tanıması ve örneğin
para politikası gibi bir dizi eko-
nomi politikalannı topluluk po-
litikalarına yakınlaştırması için
düşünülmüş bir öneri.
— Fakat sizce bütün bunlar
Ankara anlaşmasında zaten öngö-
rülen işbirliğinden daha fazla bir
vakınlaşma getiriyor mu?
MATUTES— Tabii çok daha
önemli bir yakınlaşma anlamına
geliyor bu.
— Kısaca komisvonun mütalaa
raporunun Ankara anlaşmasına
nazaran Türkiye açısından ne gi-
bi uslunlukler getirdiğini açıklar
mısınız?
MATUTES— Temelde toplu-
luğun Türkiye'ye daha fazla ma-
li yardım yapacağını varsayıyor.
Fakat yalnız mali yardım değil,
daha yakın bir ekonomik, politik
ve kültürel işbirliği öneriyor. Bu
özel yatırımlann promosyonunu,
Avrupa Yatırım Bankası'nın fa-
aliyetlerini ve makro-ekonomik
politika diyaloğunu ve kültür po-
litikalarını içeriyor.
Şu anda topluluğun Bakanlar
Konseyi, Komisyon Raporu'nu
incelemektedir. Umudum vedile-
ğim, raporun konsey tarafından
onaylanmasıdır. Umudum önü-
müzdeki 5 şubatta yapılacak ba-
kanlar konseyi rapor hakkındaki
ilk görüşmenin yapılmasıdır.
— Sizin başkanlığınızda hazır-
lanan komisyon raporunda geti-
rilen ön şartlardan biri Kıbrıs ko-
nusunu içeriyordu. Cumhurbaş-
kanı Özal'ın ABD gezisi önce-
sinde cumhurbaşkanının Kıbns
konusunda birtakım tavizleri ver-
meye yatkın olduğu yolunda bir-
takım görüşler ortaya atıldı. Bu
iddialan Dışişleri'nin sert çıkışı iz-
ledi. Sizce Kıbns konusunda ve-
rilebilecek herhangi bir taviz, me-
selenin özünde Türkiye'ye AT'ye
alınıp alınmamasını gerçekten et-
kiler mi?
MATUTES— Kıbrıs konusun-
da AT komisyonunun tavsiye et-
tiği çizgide bir çözüme yaklaşma-
sının söz konusu önerileri uygu-
lamaya geçmek konusunda çok
yardımcı olacağını düşünüyorum.
Biliyorsunuz ki bir üye ülke, Kıb-
ns konusunu bir "ön koşul" ha-
line getirdi.
Ben komisyon raporunda geti-
rilen önerilere Türkiye'nin lehine
bir şekilde işlerlik kazandınlabi-
leceğine inanmak istiyorum. Her
halukârda arzuladığım ve ümit et-
tiğim bu. Fakat tabii ki Kıbrıs ko-
nusunda çözüme doğru atılacak
her adımın konseyin komisyonu-
nun önerilerini onaylaması bakı-
mından çok yardımcı olacağını
düşünüyorum. Bu önerilerin bir
kısmırun konsey tarafından onay-
lanması için "oybirliği" lazım.
Karşılaştığımız sorunu anlıyorsu-
nuz sanırım.
— Şimdi bir an için bu üye ül-
kenin sorunlannı bir kenara bın-
kalım. Sizce Türkiye'yi AT'ye da-
hil etmek konusunda topluluk ge-
nelinde gerçek bir siyasi iradenin
varlığından söz edilebilir mi?
MATUTES— Ben samimi ola-
rak bu siyasi iradenin var olduğu-
na inanıyorum. Komisyonun ha-
zırladığı rapor. bunu vurgulama-
ya gayret ediyor. Ben bu konuda
çok ısrarlı davrandım. Komisyon
Türkiye'nin "üyelik ehliyetini"
kurtarmak için özel bir gayret sarf
etti.
— Yani bu "ehliyet" ilkesi de
tehlikedeydi öyle mi? O zaman
nasıl böyle bir siyasi iradeden
bahsedilebiiir?
MATUTES— Fakat en temel
şart bu. Bu ilkeyi kurtarabilmek
ve rapora dahil edebilmek için bü-
yük gayreı gösterdim. Komisyo-
nun onayından hemen bir gün
sonra rapor konseye gitti. Henüz
sorun derinlemesine ele alınmadı.
Konseyde alınmış bir karar ya da
konsey tarafından yapılmış kesin
bir bildiri yok ortada. Fakat ge-
ne de konseyin verdiği ilk tepki-
den söz edebilirim size. Komisyon
raporuna ilk tepkiyi gösteren çe-
şitli ülkeler Türkiye'nin "liyelik
ehliyeti" ilkesinin kaydedümesi-
ni çok olumlu karşıladılar. Bu da
Türkiye'nin tam üyeligi konusun-
da siyasi irade olduğunu gösteri-
yor.
Fakat tabii bu siyasi iradenin
gerçeklere dönüşmesi için bir di-
zi şartın oluşması lazım. tşte bu
noktada ekonomik farklılıklar,
yapılması gereken reformlar ve
yıllar içinde gerçeklesmesi gereken
oluşumlar noktasına giriyoruz.
— Şimdiki aşamada Türkiye ue
topluluk arasındaki ilişkileri, tek
bir cümleyle niteleyecek olsanız,
ne dersiniz?
MATUTES— İyi iUşkiler ola-
rak nitelendiririm. Fakat gelecek-
te Türkiye ve topluluk arasında
gelişebilecek ilişkilerin çok altın-
dadır bu ilişkiler.
— Sizce bu üyeligin karşısında-
ki en büyük engel ekonomik so-
runlar mı, insan haklan mı, din
ve kültür fariu mı, yapısal, sosyo-
lojik konular mı? En büyük en-
gel hangisi sizce?
M.4TUTES— Şimdilik en bü-
yük engel komisyonun kendısin-
den kaynaklanıyor. Tek Pazar he-
deflerini gerçekleştirinceye dek, 4
- 5 - 6 yıl boyunca bu, böyle ola-
cak. tkinci engel ise bugün bu
üyeliğe elvermeyen bu önemli
farklılıklan azaltmak. Bugünün
Türkiyesi'nde topluluğun ortak
tarım politikasım fiziken uygula-
maya imkân yok örneğin.
— Din farkından söz edelim.
Raporda bu konuya hiç deginil-
miyor, ama yaptığımız gayri res*
mi sohbetierde, topluluk çevresin-
den herkes dünyada giderek ger-
ginleşen Hıristiyan - lslam fark-
lıhkiarı çerçevesinde "din" öge-
sinin ön plaııa çıktığına dikkati
çekiyor. "Türkiye'yi topluluğa
katmak için gerekli siyasi irade-
nin oluşmasındaki en büyük en-
gel din farklılığıdır" deniyor.
MATUTES— Herkes istediği-
ni dile getirmekte serbesttir. Ko-
misyon bu konuya girmemiştir.
— Bu resmi görüş. Ama temel-
de AT çevrelerinde öne çıkarılan
en büyük engel din ve kültür ay-
nlığı oluyor.
M.\TUTES— Komisyonun din
aynmcılığı yapması asla söz ko-
nusu değildir. Daha neler? Kar-
şılaştığımız engeller size sözünü
ettiğim konulan kapsamaktadır.
Yalnız topluluğun değil, Türk
toplumunun da göz önünde bu-
lundurması gereken şey aramızda-
ki siyasi ve ekonomik farklılıkla-
rın giderek kapanıyor olmasıdır.
Türkiye iie topluluk arasındaki
farklar giderek açılmıyor, bilakis
kapanıyor.