Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 31 OCAK 1990
Şeriat Yöııetimi île Laik
\ önctiıniıı Karşılaştırılnıası
Ataturk devrimleri sayesinde en gelişmiş, en demokraiik, en çağdaş
olan Turkiye'yi kıskanan, çekemeyen, kultur duzeyleri gelişmemiş
kimi Musluman devletlerin kışkırtmaları, parasal odüllendirmeleriyle
üzerinde fırtına kopartılan ve onu kibar gostermek için turban adını
verdikleri, kadınlann başlarını bohçalamalarının dinle, dini inançla
hiçbir ilgisi yoktur.
Prof. Dr. NEŞET ÇAĞATAY
Şenat, yanı Kuran"dakı kurallarla >onetım ve la-
ik (çağdaş) yonetımın karşılaştırılması, ancak Mus-
luman topluluklarda yapılabıhr Çunku Islam dı-
runın kurucusu Hz Muhammed avnı zamanda hem
dın hem de devlet lıderıdir Bovle bır durum ne
Vahudılıkte nedeHırıstıvanlıkta vardır Bu ıkıdın,
çok az hukuksaJ ve yonetsel kural ıçerırler O dın-
kr, genellıkle ahlak kurallan ıçerırler
Osmanlı'nın yönetime
getirdiği yeniiikler
Durum boyle olunca, Musluman topluluklannı
Uık sıstemle yonetım, şenat sıstemı ıle yonetım von-
lennden karşılaştırmak gerekır Bu nedenle de ışe
şu sorularla başlamak gerekır
1- Şenat sıstemıvle vonetımde, laık sıstemle yo-
netımdekı butun kurallar, hukuk, ceza ve kamu yo-
netımı kurallan var mıdır9
Yok ıse ek>ıklıkler na-
sıl gıderılmış'* Kımler nasıl gıdermışlerdır1
2- Her ıkı sıstemde ınsanın durumu ve değerı ne-
dır7
3- 1923'ten bugune değın laık sıstemle vonetı-
len tek Musluman ulke Turkıve'dır Ondan once
Muslümanların dını lıderhğını ustlenmı> Arap ve
Osmanlı halk, sadece Kuran'dakı sınırlı kurallar-
la >önet!İebılmış mı ıdı7
Yoksa başka yontemler ve
kurallar mı kullanılmıştı''
4- Musluman halkın dınden sa>dığı, fakat dınle
ilgısı bulunmayan boş ınanlar var mıdır1
' Bunlar ne-
lerdır'' Şımdı bunları bırer bırer ınceleyelım
Hz Peygamber'ın 8 Hazıran 632 gunu olumun-
den 1517'ye dek halıfe olarak Muslümanların dını
llderlığını ustlenen Araplar ve 1517'den 1924'edek
avnı gorevı yapan Osmanlı Turk halıfelerı, uyruk-
lan altındakı turlu dınlerden toplulukları yonetmek
içın Islam hukuku ve kamu yonetımındekı eksık-
lıklerı doldurmak amacıvla çok buyuk venılıkler ge-
tırdıler
Hz Pe>gamber zamanından ben Kuran'dakı hu
kumlerden farklı uygulamaları göru>oruz Orne-
ğın Peygamber'ın kendısı, Câbır B \bdullah'tan
bır mıktar borç alıp ödeme zamanında anaparaya
bıraz ekleyerek vermıştır (<\hmed B Hanbel, Mus-
ned, III, 319) Kuran'da, savaşta alınan ganımet-
lenn beşte dordunun gazıler arasında boluşturul-
mesı bu>ruğu varken, Hz Omer bu ganımetlerden
bır kısmını böluşturmemıştır Muellefe-ı kulub ve
Muslümanların gayrı Muslım kadınlarla evlenebıl-
melerı buyruklarına da karşı da\ ranmıştır <\bbâ-
sî hahfelennden Kuran hukumlenne ters davranan
bırçok yönetıcı gelıp geçmıstır Bu konularda baş-
ka ornekler, "Makaleler ve Incelemeler ' adlı ese
rımızde pek çoktur
Bu yenılıkler, turlu konu ve alanlarda Osmanlı
sultan-halıfelerı donemlerınde koklu değışıkhkle
re uğradi
Osmanlılar, şeklen tslamı. ama uygulamada çoğu
tersıne olan "kavanını orfı>e" vanı gorenek-
gelenek yasaları adıvla >epvenı, esnek bır hukuk
sı<.ıemı gelıştırdıler Onlaravrıca XIX yıızyılda hu-
kuk alanındakı eksıklıklerı, aksaklıkları \vrupa'-
dan alıntıla
r
la gıderdıler Bunların başında savcı-
bk bubınuyordu İslam hukukunda hıçbır zaman
yer srlmarnı; olan bu muessesenın eksıklığı yüzun-
den amme davaları açılamıyordu Osmanlılar yı-
ne Avrupalılardan, ceza ve hukuk muhakemelerı
usullennı, tıcaret ve ceza yasalanru aldılar Daha
sonra Musluman erkeklerın çok duyarlı olduğu,
Kuran'ın dört kadınia e\lenme kuralı bıle, Şc'ıye
Nezaretınce kadına, evlenme sırasında kocasının
ıkıncı bır kadınia evlenmesı durumunda kendısının
de boşanma hakkına sahıp olacağı koşulu tanın-
ması suretıyle temelden sarsıldı
Bu verulıklerden sonra 1926'da medem kanunun
yururluğe gırışıne dek, şer'ıye ve nızamı mahkeme-
ler ayrı ayrı turde hukumler verı>orlardı
Zaten Islam âlemındekı erkeklenn "şenat şenat"
dıye kıyamet kopardıkları konu sadece evlenme,
boşanma ve nafaka ışlerı, yanı aıle hukuku ıdı
Çunku Kuran'da yalnız bu konunun ana çızgılen
vardır Ayrıntıları bıle yoktur
Fıkıh, yanı Islam hukuku kıtaplarındakı kural-
ların hemen hepsı, fakıh ya da muftu denen, genel
hukuk, fen ve sosyal bılımlerden, sosyolojıden, ma-
tematıkten, kozmografyadan hıçbır bılgısı olma-
van sozde Islam hukukçularının kışısel goruşlerıy-
le saptanmıştır
Her konuda göruşu sorulan muftulerden, geo-
metrı bılmeyen bırının, bır havuz kazdırma ışınde
verdığı yanlış fetvanın neden olduğu kat kat zara-
n gozler onune seren Kâtıp Çelebı'nın (1609-1658),
"Mızan ul-Hak fi Ihtıyar ul-Ehak" adlı eserındekı
yazısı bu alanda çarpıcı bır örnektır
Halkımızın Kuran üzerine
bilgileri yanlış
Zaten eğıtım dılı Arapça olan, kadının öğrencı
ve oğretmen olamadığı, laboratuvann bulunmadığı
Turkıye'nın bırıcık eğıtım kurumu olan medrese
programlarının XVI yuzyıldan başlayarak sadece
hadıs ve tefsır derslerıne ındırgenmesı nedenıyle
Musluman Turk halkının, Islamın sade temel ku-
rallarından bıle habersız hale gelmesı sonucunu do-
ğurmuştur
Bu durumdakı halkımızın hemen hepsı, Kuran'ın
Tanrı taıafından gökten yapraklar halınde Arap-
ça ındınldığıne, Arapça ve Arap yazısı denen yazı
ıle vazıldığına gore Arap dılının ve yazısının kut-
sal olduklanna, gunumuz topluluklanna an butun
sorunların Kuran'da bulunduğuna ınanmaktadır-
lar Tabıı bır de bugun Turkıve'de guncel bır so-
run halıne getınlmeye çalışılan, aslında dını bır yö-
nu olmayıp sadece kıyafet ışı olan baş bohçalama
ışı var Şımdı bırer bırer bunların nıtehğını göre-
lım
A- Kuran, Tanrı tarafından gokten ındınlmış de-
ğıldır Çunkü yuce Tanrı gökte değıl her yerde ve
bızımledır O, buyTuk, yasak ve öğtıtlerını, peygam-
berlerının kalplerıne vahj (vahıy) yoluyla turlu bı-
cımlerde dogdurmuştur
"Tanrı, sozle, yazı ıle peygamberlerıne hıtap
ettı" dıven, buyuk günaha gırer Çünku onun bıı
dılı yoktur, ama her şeyı bılır ve vahy yoluyla bıl-
dırır
B- Kuran, Arap dılıyle yaalmış bır kıtap halın-
de toplandığından \rap dılı kutsal dıl olamaz Eğer
boyle olsaydı, Kuran'dan önce vahyedılen Tevrat'ın
dılı Ibranca'nın ve Hz. tsa'y
a
vahyedılen tncıl'ın
dılı Surjanca'nın Arapça'dan daha once kutsal ol-
malan gerekırdı Arap yazısı denen yazının sırası
da bu ıkı yazıdan Ibranı ve Suryanı yazılarından
sonra gelmesı gerekırdı Ustelık Arapların kendı
ıcatları bır yazıîarı da yoktur, onlar yazıyı Fenıke-
lılerden, Hırelılerden oğrendıler Kutsal kıtaplann
dılı ve yazısı değıl, ıçerıklerı kutsaldır, Tann'nın
buyruk, yasak ve oğutlerı kutsaldır
C- Toplumların vonetımı, hukuksal ılışkılerı ko-
nularındakı butun sorunların Kuran'da var oldu-
ğuna ınanmak da yanlıştır Çunku Kuran'da hu-
kuksal hukum bıldıren sadece ellı kadar âyet var-
dır gerısı ahlak kurallandır Bu nedenle bu kadar
az hukum, peygamber zamanında bıle yetmemış,
peygambenn kendısı de kural koymuş, gorevlı ola-
rak Medıne dışına yolladığı arkadaşlarına da Ku
ran'da ve sunnette ornek bulunmazsa kendı göruş-
len doğrultusunda hukum vermelerım onermıştır
Ayrıca Imam Azam'ın oğrencısı Imam Muham-
med'ın (750-805) "gelenekle benımsenmış şey, Ku-
ran hukmuyle kabul edılmış gıbıdır" kuralı benım-
senerek, Kuran ve sunnet dışında çok genış bır hu-
kuk kaynağı yaratılmıştır kı bu kural, Cevdet Pa-
şa başkanlığında duzenlenen Mecelle'mn 45 mad
desınde de yer almıştır Yıne Mecelle'mn 39 mad-
desınde "zamanın değışımı ıle hukumlerın değış-
mesı ınkâr olunamaz" hukmu de vardır
Kuran'daki kurallar yetersiz kalınca
"Kı>as-ı fukaha" (hukukçuların orneksemelerı)
ve "İcma-ı ummet" (halkın bır kuralda bırleşmesı
de bu turden Tanrı emrı olmavan, ınsanların uret
tığı Islam hukuku kurallarıdırlar
Kuran'da her sorunun vanıtı ve çozumu olsaydı
butun bu zorlamalara, kural aramalara ne gerek
vardı'1
Kuran'ın amacı, kışılerı olgun, merhamet-
lı, hoşgorulu, yardımcı, ahlaklı yapmak ıçın gere-
ken ana ılkelerı bıldırmektır Tanrıya kulluk etmek
demek olan ıbadetın asıl amacı da bu moral yon-
dur Kuran'dakı kurallar vetmedığı ıçın zamanla
yenı durumlar ortaya çıktığından, ınsanların goru-
şünu kapsavan cıltlerce fetva mecmuaları, fıkıh kı-
tapları duzulmuştur
Daha oncekı çağlardakı Islam devletlerınde ol-
duğu gıbı, 624 yıl hukum suren Osmanlılar da ıçın-
de çok az hukuksal kural bulunan Kuran dışında
kaynaklar aramışlar, "kavanin-i orfi>e" yanı gele-
nek görenek yasalan adı altında, ozgun, kapsamlı
bır hukuk sıstemı gelıştırmışlerdır
Bunlardan bırkaç çarpıcı omek Uynık topluluk-
lar arasında eşıtlığı ve adaletı sağlamak ıçın gayrı
Muslım uvruklardan şarap ve domuz vergılerı al-
mak, zına, hırsızlık, adam yaralama, ıçkı ıçme gı-
bı Kuran'da vasak, haram ya da sopa cezası emre-
dılmış konularda suçlular, zengın, orta hallı, yok-
sul, bekâr va da evlı, köle ya da hür durumlarında
bulunmaları goz onune alınarak para cezasıyla ce-
zalandırılmışlardır kı Kuran'da bu suçların malı ve
hukukı durumlarına gore paraya çevnlmesı dıye bır
hukum yoktur, bu nedenle bu uygulama Tann buy-
ruğuna avkırıdır
Öte yandan bugun tslam toplulukları, Hanefi,
Şafıı, Hanbelı, Malıkı, Imamı, Seydı ve îbazı ol-
mak uzere yedı ana mezhebe aynlmış ve her mez
hebın kendı dın arayışı ve kurallan vardır, otekı
mezheplerınkını kabul etmezler Bovlece de butun
Muslümanların uvacağı ortak bır Muslumanlık, hu-
kuk ve şeriat kurallan anlavışı voktur
Maturk devrimleri sayesinde en gelışmış, en de
mokratık, en çağdaş olan Turkıve'yı kıskanan, çe-
kemeyen, kultur duzeyleri gelişmemiş kımı Mus
luman devletlerin kışkırtmaları, parasal odüllendir-
meleriyle uzerınde fırtına kopartılan ve onu kıbar
gostermek ıçın turban adını verdikleri, kadınların
başlarını bohçalamalarının dınle, dını inançla hıç-
bır ilgısı voktur Bu tavsıye, ne tslamın beş, ne de
ımanın altı temelınde vardır Evet, Anadolu'da
koylerde kadınlar başlarına yaşmak orterler, ama
bu saçlarını sık tarayamadıklan, yıkayamadıkla-
rı, ovada, yazıda yelden yağmurdan ve soğuktan
korumak ıçındır, dını ınançtan değıldır Ote yan-
dan saçları bellerıne dek uzun olan Anadolu kadı-
nı nasıl saçının bır telını bıle gosteremez''
Baş örtiısü ve Kuran'daki hukumler
Kuran-ı Kerım'ın XXXIII, 59 âyetıyle, hur ka-
dınların başlarını bır tur vaşmakla (Arapçası cil-
bab) örtmelerı buyruğu şoyle bır zorunlukla gel-
mıştır Muslumanlar 622 yılında Mekke'den Me-
dıne've göç edışlerınden sonra, kımı Mekkelı hur
kadınlara, Medınelı erkekler tarafından sataşıldı
Bundan rahatsız olan Mekkelıler Medınelılere, bu-
nu neden yaptıklarını sorduklarında, "Bız onları
canve sandık" dedıler Bunun uzerıne Hz Omer
Kz Peygamber'e "Tanrıya yalvar, htr kadınlarla
carıvelerın ayırt edıleceğı bır hukum gelsın" dedı
Bu âvet geldı Içkı vasağı da Ömer'ın bu şekılde
Paygamber'e onerısı ıle gelmıştır kı bunlara Islam
hukukunda "mmafakat-ı Omer" denır
Bu, hur kadınlarla canyelenn ayırt edılmelen ıçın
gelen bu hukum o denlı onemlı olsaydı onbeş yıl
sonra mı gelırdı9
Ikıncısı, başortusu carıyelere emredılmemıştır
Onlar da Muslumandırlar, ama sahıplerının taşı-
nır malıdırlar Alınır, satıhr, mıras kalır, fuhuş yap-
tırılıp kazandığı parayı sahıbı alır tıpkı koyun, ke-
çı.devevb gıbı Kole ve canyeler dını buyruk ve
yasaklardan sorumlu değıldırler Hatta XXIV, 33
âyette "Canvelerınızı, namuslu vaşamak ıstedık-
len halde dunva malı ıçın (sıze para kazanmak ıçın)
fuhşa sevk etmevın Zorlama ıle fuhşa ıtılmelerın-
den sonra Tanrı onları yarlığar, bagışlar" denıyor
Carıyelenn zına vapmalan o denlı doğal kı âvette,
kendı ısteklen ıle ya da sahıplerının para kazan-
mak ıçın onları zorlamasıyla fuhuş yapanlann gu-
naha gıreceklerınden, dahası onları zorla fahışelık
yapmava ıten sahıplerının, bu davranışlarından do-
layı gunah ışlemış olacaklarından da soz edılmıyor
Bu ıkı durum, dın açısından da hukuk açısından
da çok onemlıdır ve mal sayılan Musluman carı-
yelen ıçıne almadığı açıktır Bu koşullar altında fa-
hışelık yapanlann bıle bağışlanacağına göre baş-
larını ortmelerının sozu mu olur1
Nur sûresının 30 âyetınde hur kadınların, tena-
sul organlarını, goğus ve memelerını (zıvnetlerını)
kımlerden sakınıp kımlerden sakınmayacaklan ay-
rıntılanyla anlatılıyor
Ahzab ve Nur sûrelerınde geçen örtünme âyetı-
nın nedenı, başortusunun (cılbab) Arapçadakı ve
Turkçedekı anlamları ıçın Ömer Rıza Doğrul'un
Kuran-ı Kerim (tercume ve tefsm) adlı esenyle,
mutercım Asım Efendı'nın "Kamus Tercumesi"nın
2 bası bırıncı cıld 171
sayfasmda uzun veaçık bıl-
gıler vardır
Sonuç
Şımdı kadına başortusu dıye tutturan bellı odak-
larca bellı çıkarlar ıçın ortaya atılanlar, bunun ar-
dından kadın okumasın, kadın çalışmasın dıyecek-
ler Yuzyülarca sure eğıtım yoksulluğu çekmış Turk
ulusunun e|ıtılmesını böylece cahıl bırakılacak ana-
lara vererek ulusumuzun zekâsını, dınamızmını, ye-
tenek ve becerılerını vok etmeye çalışacaklar. Bu-
nun ardından, dort kadınia evlenme, mırasta ka-
dına yarım hak tanımak, mahkemede ıkı kadının
tanıklığı bır erkek tamk yerıne geçmesı mı ıst ^ne
cek
0
O çok beğendıklerı ıslam hukukunun (şenat),
ınsanları koleler, canyeler, mevlalar ve hurler dı-
ye ayrım vapan kurallarını mı uygulayacaklar
1
Bu
zavallı maşalar halkımızı böylece kendılığınden kole
ve carıve durumuna sokup ulusal bırlığımızı boza-
rak ulkemızı super devletlerin somurgesı mı yapa-
caklar
1
Hayır, hayır
1
O ulu M Kemal Ataturk'un dahı-
yane devrimleri bu ulusa yolunu gostermıştır Ta-
rıhımızın en karanlık ve umutsuz gunlennde ona
ınanan bu ulus, onun yolundan donmeyerek çağ-
daş dunyada hak ettığı saygın yerını alacaktır Bu-
tün dunya, bunu bovlece bılsın, Turk ulusu aley-
hıne girışımlerını ona gore hesaplasın
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Umuttan Umutsuzluğa...
"Konu, yalnızca ıkı adamın ve bır partının küçulmesınden ıbaret
olsaydı, yıne de pek onemlı sayılmayabılırdı Ama ufalanan on-
lar değıl halkın umududur Tabloya bakın Sol kanadı ve Guney-
doğusu olmayan bır SHP ondan kopup gıden ıkı kanat taban-
dakı sempatıyle tepedekı huysuzluklar arasında çalkalanan bır
DSP ve buntann solunda Sosyalıst Partı yle baslayıp duzıneler-
le fraksıyona kadar uzanan bır ufalanma'
Mumtaz Soysal 30 ocak salı gunku yazısında boyle dıyor
Bu sozlere ne eklenebılır"?
Olsaolsadar bır kadronun bır arkadas grubunun dahadoğ-
rusu çıkar bırlığınde toplanan bır hızbın SHP yı kesınlıkle ele ge-
çırdığı Bır avuç arkadas tabanın ozlemlerını ısteklerını, partı
tuzuk ve programını kamuoyunun dırenısını sosyaldemokrası
yanlısı butun yazar ve cızerlerın uyarılarını hıçe sayarak SHP'yı
kendı doğrultularında bır yone goturmeyı başarmışlardır O yon
nedır"
7
Emekten emekcıden halk yaranndan yana bır yön m u
1
Hayır, tam tersı'
Geçen gunku yazımda Umut ya da Umutsuzluk Kurultayı"
demıştım SHP bu olağanustu tuzuk kurultayından ya umut ve-
rıcı ya da umutsuzluğu daha da yaygınlaştırıcı bır sonuçla çıka-
caktı Hızıpbaşı Genel Baskan Inonu'yu de aşarak, daha doğ-
rtsu onu hıce sayarak yıllardır varmak ıstedığı amaca ulaşmıs-
tır Partı yönetımını buyuk bır yandas coğunluğuyla ele gecırmıstır
Bugun karşımızdakı SHP ıle tuzuk ve programıyla guven yara-
tan SHP'nın bırbırıyle ilgısı yoktur demek sanırım yanlış olmaz
Bu sonuca nasıl ulaştılar9
Ozellıkle son ıkı-uc yıldır partının
tabanının oylarıyla secerek ısbaşına getırdığı ılce ve ıl kurulları-
nı ılçe ve ıl başkanlarını kurultay delegelerını tepeden verdık-
len buyruklarla gorevden alarak
1
Demokratık uygulamaya ters
dusen bu ıslerı herkesın gozlerı onunde yaptılar Yazılanlara çı-
zılenlere, tabandan kopan ıtıraz seslerıne aldırıs bıle etmeden'
Vferılması gereken bır hedef vardı ona ulasmak ıçın her turlu
davranıs hızıpbaşı ve arkadasları ıcın dogaldı
Şımdı ne olacak9
Soysal'ın ozlu bıcımde belırttığı gıbı Halkın umudu ufalanmıs-
tır' Şu andakı SHP acık soylemek gerekır kı bır merkez partısı
durumundadır Hatta bıraz da merkezın sağındadır Bunu partı
tüzuk ve programına bakarak değıl, turlu oyunlarla kurultayda
çoğunluk sağlayan hızıpbasının ve arkadaslarmın kısılıklerıne,
nıtelıklerıne ve toplumda uyandırdıkları goruntuye anlama ba-
karak soylemekte yarar vardır Bır avuc arkadaşın her turlu yola
basvurarak ıktıdan —bır daha ellerınden kımsenın gen alama-
yacağı bıçımde— ele geçırdığını bılmek durumundayız
Şımdı SHP'nın dışında kendılenne yenı bır yol arayanlara ger-
çek bır sosyaldemokrat olusum yaratmak ısteyenlere meydan
açılmıştır Bızler, yanı SHP nın, nıtelıklerınden kopmamasını ıs-
teyen lyınıyetlı kışıler ulkemızdegerılığın cağdısılığın guclendı-
ğı bır donemde SHP nın cok yararh olacağını halkın guvenını
kazanacağını umarak bu kurultayda bılmclı bır uyanışın belırme-
sını beklemıştık Karamsariıkla lyımserlığın karıştığı bır ruh ha-
lıyle
Pekı ya Genel Baskan?
SODEP'te, sonra SHP'de lıder olarak halkın karşısına cıkan
ya da cıkarılan Sayın Inonu'yu en cok destekleyen yazarlardan
bırı olmanın uzuntusunu duyuyorum Bosuna mı guvendık sos-
yaldemokrat bır kısılık taşıdığtnı sandığımız Sayın Inonu'ye? Bu
kurultayda ıçıne duştuğu acıkh durumu kımsenın yasamasını
ıstemem1
Hıçbır dedığını kabul ettıremeyen kursuye çıkıp 'Be-
nım lıstem yok' dıye kendını kurtarmaya çalışan ezıcı arkadas
grubu'nun kesın yengısınden sonra bıle Bu sonuç bızı ıktıdara
göt jrur dıyerek hızıpbasının yanında yer alan bır kışı nıtelıkle-
rı ne denlı olumlu olursa olsun polıtıka alanında ıflas etmış lıder
sayılmaz mı17
Son olarak Mumtaz Soysal'ın bır cumlesını yıneleyerek bıtıre-
yım
Kuruyan bır partıyı kuçuk polıtıkalarla ele gecırmek toparla-
yıcı yaklaşımlarla Turkıye nın susamışlığına umut yağmurları yağ-
dırmaktan daha mı onemlıdır''
Mütevelli
PENCERE
Yapılacak iş, kökleri cumhuriyet donemi oncesinde de
bulunan, "özerklik" esasına dayalı akademik yonetim
duzenini yeniden kurmaktır. Üniversitelere sahip çıkacak
olanlar onun mensupları, uyeleridir. Halkın bu kurumlardaki
yararını gozetip koruyacak olanlar da "halkın temsilcileri"
maskesi altında siyasetçilerce "yâran" arasından bulunup
'atanacak' mutevelliler değil, kurumun tum mensupları ve
onlarca 'seçilecek' organlardır.
Prof. Dr. AYDIN AYBAY
Dehanın nereden fışkıracağı hıç bellı olmu-
yor Bugunlerde kımılennın, "uzerlerıne va
zıfe olmasa da" unıversıteler ıçın "dahıce"
donlar bıçmeye başladıklarını duyuyoruz.
Bunlardan bın de hangı voldan ulaşmışsa,
"rautevelli he>et"lı unıversıteyı keşfetmış ve
ona gore bır yasa taslağı kesıp bıçmış Kamu-
ya yansıyan bılgılere göre bu taslakta unıver-
sıtelerı halktan seçilmiş kışılerden olusan "mu-
tevelli he>et"lerın yoneteceğı ongömluvor Bu
halk yonetımırun, unıversıtelere musallat olan
"elitİMn" ılletıne de deva olacağı duşuruıluyor-
muş "Halk duşmanı" akademısyenlenn bu
yoldan hızaya getırılmelerı amaçlanıyor olsa
gerek Daha önce de çeşıtlı vesılelerle sık sık
ortaya çıkmış bu mutevelli sevdası ben ie eskı
bır beytı çağrıştınyor "Madem vakfedemez-
din cihet-ı aşka tenin • Mulevelli kızı sevtnek
nene aerektı senin." Bu dızelerde, başlangıçta
başarılı bır toplumsal davanışma ve hızmet ku-
rumu olan vakıfları kemıren ve çuruten "mu-
tevelli suiıstimalleri"ne bır yollama mı var aca-
ba9
Bu soruyu, hem vakıf konusunun ust du-
zeyde uzmanı, hem de coşkulu bır ozan olan
Prof Husevin Hatemi dostumuza sormalı'
Kendısıne bır sorum daha var "Mutevelli"vı,
"Kayyım-ı Vakf'ı "Mutekellim Alelvakr'ı
duvduk ama bu "he>et" lafı nereden çıktı9
Us-
tadımız Prof Ismet Sungurbey Hoca'nın hu-
kuk vazınımıza yeniden kazandırdığı Omer
Hılmı Efendı'nın "Ahkâmul Evkaf'ında da şu
"he>el" lafırun ızrne rastlamadım Bızım Ame-
rıkan menşeh "dahı takımı' bu terımı galıba
"4merican Herilage"den ıktibas yoluvla alıp,
telsik yoluyla Turk vatandaşı yaptılar Vaktıyle
ODTU Yasası'na da herhalde bu voldan gır-
mıştı
'Hariçten gazel'ciler!
Unıversıte ıle uğraşmak 1950'lerden bu yana
herkesın kendısıne dert ettığı bır ış Bu kurum-
da 1983 yılına kadar geçen otuz vıllık gorev
suremde ortaya çıkan ve uzerınde konuşulan
taslak ve tasarıların sayısını bıle kestıremıyo-
rum Ama hepsınde onak bır çıkıj noktası ol-
duğunu anımsıyorum "Şu universite denen
kurum bozuk bir şeydır, bunu ımar ve ıslah
etmek gerekır." Bu "geregı" saptayanlardan
çoğunun harıçten gazel okuyanlar olması ıl-
gınçtır Onlara belkı yukarıdakı dızedekı gıbı
"nene gerektı senın" dıyebılırız, ama herke-
sın toplumun sorunlarıyla ılgılenmek hakkı-
na saygı gostererek, yalan yanlış şeyler de söv-
leseler, hepsını tastamam dınlemek de gerekır
Ne kı sozle, açıklamayla vetınmevıp de her na-
sılsa ele geçırdığı "siyasal balla"yı kapıp, "des-
rursuz bağa girenleri" ne yapalım'' Örneğın se-
kız yıl oncesının YOK mucıtlenne ne yapabıl-
dık
9
Aklı eren, konuyu bılen o kadar uzman
kışı, YOK adıyla kurulması tasarlanan duze-
nın "bulunabıleceklerm en kotusu" olduğu-
nu (hem de o ağır koşullar altında) anlatıp ka-
nıtladıklan halde, dönemın "siyasal muktedir-
leri", karanlık üışkılenn adamı bır "muhteris"
ın tuzağına ve peşıne duşup, bıldıklerını (ya
da bilmedıklerını) okumadılar mı0
Şımdı,
"Çok tel kırılır sine-i kanun-ı cihanda / \â
ehline mızrab-ı tasarruf verilince" dızelerın-
de anlatıldığı gıbı YOK yuzunden, unıversıte
"saatımızın" en az yarım yuzyıl "gerı
kaldığını" sıstemın mucıdı bırkaç kışıden baş-
ka anlamayan ya da vadsıyan kımse kalmadı
sanırım Sonuçta bu "gunah çocuğu"nu ya-
şatmak, ayakta tutmak ıçın harcanan onca
emeğe, zamana ve parava yazık olduğu anla-
şılmıştır Ama bunu doğru olan en kısa yol-
dan duzeltmenın çaresı de kuşkusuz >enı
"antıkalıklar" vumunlamak olmamalıdır Ör
negın "mutoelh hevet" gıbı bır antıkalık hıç
olmamalıdır Uruversıteyı yonetecek "emanetle
maruf, dıyanetle mavsuf, harama meyılden
uzak, gunah ırtıkâbından eteğı pak, hızmetın-
de kusur etmez ve uzerıne terettup eden vecıbe-
ı hızmetınden ammeuni kurtarmada musama-
ha gostermez" mutevellıyı, zaten kım, nerede.
nasıl bulacak kı
1
Bunları kım atayacak, kım
denetleyecek0
Hukumet mı, Cumhurbaşkanı
mı. Mıllı Eğıtım Bakanı mı, başka bır makam
mı9
Bunu onerenlenn KIT'lenn "vakıfsal" ya-
pısı ve bunların vonetım kurullarının oluşu-
mu hakkında bılgı ve fıkır sahıbı olmadıklan
anlaşılıyor Bu kurullar, ışte unıversıtelerın de
başına musallat edılmek ıstenen, o "mutevel
lı hevet" dedıklerı şevdır Ne ışe varadıklan ıse
erbabına sorulursa, kolayca oğrenılebılır
Çözüme gelince...
Bunun ıçın kıtaları yeniden keşfetmeve va
da uçağı bır kez daha ıcat etmeye gerek vok-
tur Bu konuda once herkes şu "kuyruklu ya-
lan"ın etkısınden kurtarılmalıdır Lnıversıte-
lerın (ama gercek olanların, yoksa YOK'un
sonradan varatüğı sahtelerının değıl), kendı
mensupları tarafından ve onlarca seçılen or-
ganlar elıyle yonetılmesı aslında hıçbır cıddı
sorun varatmaz ve varatmamıştır Bu yöntem
herhangı bır sakınca doğurmadan, 1946'dan
1982'ye kadar gıttıkçe genışleyen bır katılım-
la, tam 36 yıl başanyla uygulanmıştır. Kuşku-
suz, bu sıstemın de şıkâyet konusu yanları ol-
muştur Kurallardakı goruşme ve tartışmalarla
vıtınlen zaman, seçımler ıçın klıkleşmeler, yo-
netıme gelenlenn kendılerını destekleyenlen
koruyucu davranışları, kalabalık fakultelerın
otekılere baskısı vb Ama butun bunlar ayrın-
tıdır Her şey, temeldekı tam demokratık ka-
tılım esası dolayisıyla sureklı olarak ışleyen bır
denetım mekanızmasına bağlanmıştır Özel-
lıkle çıft kademelı federatıf yapı (fakulteler +
unıversıte) ıçınde herkes ıçın, her konuda ıtı-
raz ve hak arama yollan açık tutulmuştur Bu
sıstemın onemlı bır vararı da yaşamıru unıver-
sıteye bağlayanlara. kurumlanna sahıp çıkma
bılıncı aşılamasıdır Bunun ıstenen ve ozlenen
"bilimsel ortam"ın varatılmasındakı rolu ve
etkısını kımse yadsıyamaz Bu yapıdakı unı-
versıtelerın, toplumdakı temel çarpıklıklann
urunu olan kargaşalığı yaratmada ya da az-
dırmada en kuçuk bır sorumluluk payı yok-
tur Bu kargaşa, dışarıda ne oranda olmuşsa,
her kuruma olduğu gıbı doğal olarak unıver-
sıteye de yansımıştır Ama bunun unıversıte-
lerın yonetım modelı ıle hıçbır ılıntısı yoktur,
olmamıştır Bunun tersıne soylenenJer ve bu
konuda ortaya atılan savlar, yukarıda değın-
dığımız "kuyruklu yalarf'ın uzantılandır Bun-
ların çoğu unıversıteye, demokrasıye, bıhme,
ozgur duşunceye duşman olan kışılerce mak-
satlı olarak uydurulmuştur Yaşamında gerçek
bır unıversıterun kapısından bıle geçmemış
"bıhsızler" de bu yalanları gerçek sanmışlar-
dır YOK sıstemı, ışte gatıllerce gerçek sanı-
lan bu valanlar uzerıne ınşa edılmıştır
Sonuç
Şımdı, yukarıda behntığımız gıbı yapılacak
ış koklerı cumhurnet donemi oncesinde de
bulunan, "özerklik" esasına davalı akademik
vonetım duzenını yeniden kurmaktır Umver-
sıtelere sahıp çıkacak olanlar onun mensup-
ları, uyeleridir Halkın bu kurumlardaki ya-
rarını gozetip koruyacak olanlar da 'halkın
temsilcileri" maskesi altında sıvasetçılerce
"yâran" arasından bulunup atanacak mute-
velliler değıl, kurumun tum mensupları ve on-
larca seçilecek organlardır Unıversıtelerın
YOK'le duran saatını yeniden ışletmeye cıddı
olarak nıyetlenen sıvasetçıler varsa, bunun
anahtannı orada burada aramamalıdırlar
Onumuzde doğruluğu yıllarca suren uygula-
ma ıle kanıtlanmış pırıl pırıl bır seçenek var-
ken, başka modeller ve geleceğı karanlık ço-
zumler onermek temellı bır vanılgı olur Unı-
versıteyı "haJkın yararına' ışleyen bır bılım ku-
rumu yapmak ıstıyorsak, ona "mutevellı"lık
değıl, "ozerklık" aşisi yapmalıyız Doğru olan
tek çözum budur
TRAKYA KÖMÜRÜ
Komur kalorıferlı apartmanlarda yuksek randıman alınan
altıbın kalorılı, lyı yanan Trakya komurunun tonu 80 bın,
toz komurunun tonu ıse 40 bın lıradan yerıne teslım
Tel: (9) 1867-5354 / Huseyin
TURK DILI DERGISININ
OCAK-ŞUBAT SAYISI
Ahmet Mıskıoğlu Omer Asım Aksoy Henrı Freı Doc Mustafa
Durak, Nasos Vayanas Osman Bleda Yusuf Cotuksoken
Nurten Altay, Fakır Baykurt Mahmut Makal, Halım Uğurlu,
Mehmet Saçlıoğlu Mehmet Salıhoğlu Mahır Ünlu Hasan
Akarsu Yılmaz Yeşıldağ M Guner Demıray Tahsın Şımsek
Tulay Ferah Mehcure Karaoren Idrıs Atmaca Behzat Ay
Muzaffer Uyguner Hasan Kıyafet ve Arat Ovalı nın yazıîarı
sıırlen elestırılenyle cıktı
P K 118 Kadıkoy-lstanbul
Parmak Yemek ya da
Isırmak...
Sarma deyınce akla ne gelır1
?
Kımısı etlı yaprak sarmasını düsunur, kımısı de pehlıvan sar-
masını
lyı pışırılmış etlı yaprak sarması ınsana parmaklarını bıle ye-
dırır
Parmaklarını yemek ne demektır'' Bu deyımın kökenı olduk-
ca eskıdır Bızım yobaz kesımınde çatalla yemek günah sayılır,
tencereye bes parmakla dalacaksın, pılav, tandır, dolma bulgur
ne bulduysan sapır supur, yarabbı şukür derken kendını zevk-
ten yıtırırsen parmaklarını da dışleyebılırsın
Yemek çatalı Avrupa'da ılk kez 17'ncı yuzyılda saraylarda kul-
lanılmış, oncelerı luks sayılırken yavaş yavaş halka yayılmış, bı-
ze de Batılılaşma ıle bırlıkte gelmıs Bugun bır yemeğı çok se-
ven kısının parmaklarını da bırlıkte yemesıne olanak yoktur, ama
deyım yasıyor
Etlı yaprak sarmasının hazırlanması zahmetlıdır, çok emek ıs-
ter Pehlıvan sarmasını takmak ıcın de ustalık gereklıdır, hele gü-
reşte çıft sarmaya duştun mu kurtul kurtulabılırsen
Pekı çıft sarma ne demek?
Bır pehlıvan alta duştu mu ûsttekı, hasmının ayağının arası-
na kendı ayağını sokarak yuzustu çevırmeye çalışır, ıkı ayakla
yapılan sarmaya da çıft sarma denır
Turkıyededemokrası cıft sarmaya duştü, ışın ıçınden cıkmak
cok guc
Bugun ulkede 'iıılen' baskanlık sıstemı geçerlı, ama bunun
hesabını soracak bır kurul, kurum, kışı, makam yok
Yasalar yapılırken çıft sarmayı hıç kımse hesap etmemış,
"Cumhurbaşkanı yetkılerını aşarsa yaptınm ne olur">" sorusunun
yanıtı boşluktadır Çunku bır cumhurbaşkanıntn boyle bır ışe gı-
rışebıleceğı kımsenın aklına gelmemış Yasa koyucu ne bılsın
kı Çankaya ya kadar tırmanan bırısı devietın temel kurallarını çığ-
neyecek, cumhurıyetın ılkelerını hıçe sayacak
Ulkede Meclıs var
Hükumet var
Bır cumhurbaşkanı ulkeyı yönetmeye kalkıştığında karşısına
çıkacak kuvvet nedır? Elbette parlamentodur Sorumlu hukumet
de çızmeyı aşan cumhurbaskanını uyarmaz mı
— Sayın Ozal ne yapıyorsunuz?
— Ne yapıyorum?
— Bızı hıce sayıyorsunuz, temel yasalan dışlıyorsunuz, re/ımın
ozunu değıştırıyorsunuz Bu tutum ve davranışınızdan doğacak
sonuçlan bız ustleneceğız sız sorumsuz ve yetkısız değıl mısınız?
ANAP ıktıdan Meclıs grubuyla başbakanıyla, hukumetıyle bu-
nu yapacağı yerde Ozal'ı başkan baba" gıbı goruyor, rejıme çıft
sarma boyle takılıyor
•
Basın ve muhalefet cıft sarmada kıvranıyor Ozal'ı ıktıdarın başı
sayarak eleştırmek, başkan baba re/ımı nın sarmasına takılmak
değıl mı
7
Başbakan Yıldırım Akbulut u ıktıdarın başı saymak ger-
çeklerın dışına dusmekten başka anlam taşıyor mu
9
Yoğun bır sıs ortalığı sarmıştır, kımse bes adım otesını gore-
mıyor
Denebılır kı
— Sabırsızlığa gerek yok şunun şurasında 1992'ye ne kaldı?
Dısımızı sıkalım
Sıkacak dısm kaldıysa sık
Muhalefetın dıslerı kalmadı hepsı dokuldu, onune ne konur-
sa çığnemeden yutuyor
•
Sarma deyınce kımısı etlı yaprak sarmasını duşunur, bu ca-
nım yemek ınsana parmaklarını bıle yedırır ama kımı zaman ın-
san parmaklarını yemıyrr.
Isırıyor
Ozal ı Amerıka gezısınde ızledım, Dûnya Bankası'nın patro-
nu karşısında duğmelennı ılıkledı Turkıye'de anayasayı hıçe sa-
yan Cumhurbaşkanı, dışarıda banka mudurunu saydı
Parmağımı ısırdım ' '"
TEŞEKKUR
Başanlı amelıvatı ıle benı sağlığıma kavuşturan
Prof. Dr. GURBLZ B\RLAS
Dr. AZAD \\ZAR
Dr. NECDET TERUN'le
yakın ve sıcak ılgısını eksık etmeyen
Prof. Dr. VIUST\FA PEKÎNe
Tedavım suresınce bana yardımcı olan Baş Hemşıre
Gönul Solak, Hemşıre SerpilÜnal, Fikrije Ingin'e
candan teşekkur edenm
Mehmet Cemal Arel
^JİAKDELEOk |
~\ Istanhıt t»rlar
1 ruınanıe
1 3
L_-
JAK DELEON
İstanbul barları
Meyhane üzre
rûzname
Bodrum barları
belgesel
SIDE « • • • • • SİDE
Bayı Toplantıları
KONGRELER
SEMINER
KAPALI GRUPLAR
denız gol ve orman manzaralı, mıntbarlı tetefonlu uydu
antene bağlı televızyonlu 144 odada 310 yatak • açık ve
kapan yuzme havuzları • Turk hamamı sauna, (akuzı,
aletlı iımnastık ve masaj • dıskotek • çocuk bahçesı
• 3 bar ve 3 restaurant • 2 tenıs kortu
• açık hava satrancı • 2 toplantı salonu • Butun
kapalı alanlarda aır-condıtıon
Surpriz fiyat 7 Gece TAM PANSİYON 550.000 TL>
Somestre. hafta »onu, balayı rezervasyonianmız
devam etmekiodlr
YETKİLİ ACENTA
PRESTİGE
HOTEL MANAGEMENT
Tel 140 60 03-147 98 11 Tel 15182 10 11
131 50 18/19 Otel-Side Tel: (3211) 6500
JollyTour
Bağkur karnemı kaybettım
Hukumsuzdur
\EB4HAT KET4HTE
Nufus cuzdanımı kaybettım,
geçersızdır
\ECAT1