22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 31 OCAK 1990 Şeriat Yöııetimi île Laik \ önctiıniıı Karşılaştırılnıası Ataturk devrimleri sayesinde en gelişmiş, en demokraiik, en çağdaş olan Turkiye'yi kıskanan, çekemeyen, kultur duzeyleri gelişmemiş kimi Musluman devletlerin kışkırtmaları, parasal odüllendirmeleriyle üzerinde fırtına kopartılan ve onu kibar gostermek için turban adını verdikleri, kadınlann başlarını bohçalamalarının dinle, dini inançla hiçbir ilgisi yoktur. Prof. Dr. NEŞET ÇAĞATAY Şenat, yanı Kuran"dakı kurallarla >onetım ve la- ik (çağdaş) yonetımın karşılaştırılması, ancak Mus- luman topluluklarda yapılabıhr Çunku Islam dı- runın kurucusu Hz Muhammed avnı zamanda hem dın hem de devlet lıderıdir Bovle bır durum ne Vahudılıkte nedeHırıstıvanlıkta vardır Bu ıkıdın, çok az hukuksaJ ve yonetsel kural ıçerırler O dın- kr, genellıkle ahlak kurallan ıçerırler Osmanlı'nın yönetime getirdiği yeniiikler Durum boyle olunca, Musluman topluluklannı Uık sıstemle yonetım, şenat sıstemı ıle yonetım von- lennden karşılaştırmak gerekır Bu nedenle de ışe şu sorularla başlamak gerekır 1- Şenat sıstemıvle vonetımde, laık sıstemle yo- netımdekı butun kurallar, hukuk, ceza ve kamu yo- netımı kurallan var mıdır9 Yok ıse ek>ıklıkler na- sıl gıderılmış'* Kımler nasıl gıdermışlerdır1 2- Her ıkı sıstemde ınsanın durumu ve değerı ne- dır7 3- 1923'ten bugune değın laık sıstemle vonetı- len tek Musluman ulke Turkıve'dır Ondan once Muslümanların dını lıderhğını ustlenmı> Arap ve Osmanlı halk, sadece Kuran'dakı sınırlı kurallar- la >önet!İebılmış mı ıdı7 Yoksa başka yontemler ve kurallar mı kullanılmıştı'' 4- Musluman halkın dınden sa>dığı, fakat dınle ilgısı bulunmayan boş ınanlar var mıdır1 ' Bunlar ne- lerdır'' Şımdı bunları bırer bırer ınceleyelım Hz Peygamber'ın 8 Hazıran 632 gunu olumun- den 1517'ye dek halıfe olarak Muslümanların dını llderlığını ustlenen Araplar ve 1517'den 1924'edek avnı gorevı yapan Osmanlı Turk halıfelerı, uyruk- lan altındakı turlu dınlerden toplulukları yonetmek içın Islam hukuku ve kamu yonetımındekı eksık- lıklerı doldurmak amacıvla çok buyuk venılıkler ge- tırdıler Hz Pe>gamber zamanından ben Kuran'dakı hu kumlerden farklı uygulamaları göru>oruz Orne- ğın Peygamber'ın kendısı, Câbır B \bdullah'tan bır mıktar borç alıp ödeme zamanında anaparaya bıraz ekleyerek vermıştır (<\hmed B Hanbel, Mus- ned, III, 319) Kuran'da, savaşta alınan ganımet- lenn beşte dordunun gazıler arasında boluşturul- mesı bu>ruğu varken, Hz Omer bu ganımetlerden bır kısmını böluşturmemıştır Muellefe-ı kulub ve Muslümanların gayrı Muslım kadınlarla evlenebıl- melerı buyruklarına da karşı da\ ranmıştır <\bbâ- sî hahfelennden Kuran hukumlenne ters davranan bırçok yönetıcı gelıp geçmıstır Bu konularda baş- ka ornekler, "Makaleler ve Incelemeler ' adlı ese rımızde pek çoktur Bu yenılıkler, turlu konu ve alanlarda Osmanlı sultan-halıfelerı donemlerınde koklu değışıkhkle re uğradi Osmanlılar, şeklen tslamı. ama uygulamada çoğu tersıne olan "kavanını orfı>e" vanı gorenek- gelenek yasaları adıvla >epvenı, esnek bır hukuk sı<.ıemı gelıştırdıler Onlaravrıca XIX yıızyılda hu- kuk alanındakı eksıklıklerı, aksaklıkları \vrupa'- dan alıntıla r la gıderdıler Bunların başında savcı- bk bubınuyordu İslam hukukunda hıçbır zaman yer srlmarnı; olan bu muessesenın eksıklığı yüzun- den amme davaları açılamıyordu Osmanlılar yı- ne Avrupalılardan, ceza ve hukuk muhakemelerı usullennı, tıcaret ve ceza yasalanru aldılar Daha sonra Musluman erkeklerın çok duyarlı olduğu, Kuran'ın dört kadınia e\lenme kuralı bıle, Şc'ıye Nezaretınce kadına, evlenme sırasında kocasının ıkıncı bır kadınia evlenmesı durumunda kendısının de boşanma hakkına sahıp olacağı koşulu tanın- ması suretıyle temelden sarsıldı Bu verulıklerden sonra 1926'da medem kanunun yururluğe gırışıne dek, şer'ıye ve nızamı mahkeme- ler ayrı ayrı turde hukumler verı>orlardı Zaten Islam âlemındekı erkeklenn "şenat şenat" dıye kıyamet kopardıkları konu sadece evlenme, boşanma ve nafaka ışlerı, yanı aıle hukuku ıdı Çunku Kuran'da yalnız bu konunun ana çızgılen vardır Ayrıntıları bıle yoktur Fıkıh, yanı Islam hukuku kıtaplarındakı kural- ların hemen hepsı, fakıh ya da muftu denen, genel hukuk, fen ve sosyal bılımlerden, sosyolojıden, ma- tematıkten, kozmografyadan hıçbır bılgısı olma- van sozde Islam hukukçularının kışısel goruşlerıy- le saptanmıştır Her konuda göruşu sorulan muftulerden, geo- metrı bılmeyen bırının, bır havuz kazdırma ışınde verdığı yanlış fetvanın neden olduğu kat kat zara- n gozler onune seren Kâtıp Çelebı'nın (1609-1658), "Mızan ul-Hak fi Ihtıyar ul-Ehak" adlı eserındekı yazısı bu alanda çarpıcı bır örnektır Halkımızın Kuran üzerine bilgileri yanlış Zaten eğıtım dılı Arapça olan, kadının öğrencı ve oğretmen olamadığı, laboratuvann bulunmadığı Turkıye'nın bırıcık eğıtım kurumu olan medrese programlarının XVI yuzyıldan başlayarak sadece hadıs ve tefsır derslerıne ındırgenmesı nedenıyle Musluman Turk halkının, Islamın sade temel ku- rallarından bıle habersız hale gelmesı sonucunu do- ğurmuştur Bu durumdakı halkımızın hemen hepsı, Kuran'ın Tanrı taıafından gökten yapraklar halınde Arap- ça ındınldığıne, Arapça ve Arap yazısı denen yazı ıle vazıldığına gore Arap dılının ve yazısının kut- sal olduklanna, gunumuz topluluklanna an butun sorunların Kuran'da bulunduğuna ınanmaktadır- lar Tabıı bır de bugun Turkıve'de guncel bır so- run halıne getınlmeye çalışılan, aslında dını bır yö- nu olmayıp sadece kıyafet ışı olan baş bohçalama ışı var Şımdı bırer bırer bunların nıtehğını göre- lım A- Kuran, Tanrı tarafından gokten ındınlmış de- ğıldır Çunkü yuce Tanrı gökte değıl her yerde ve bızımledır O, buyTuk, yasak ve öğtıtlerını, peygam- berlerının kalplerıne vahj (vahıy) yoluyla turlu bı- cımlerde dogdurmuştur "Tanrı, sozle, yazı ıle peygamberlerıne hıtap ettı" dıven, buyuk günaha gırer Çünku onun bıı dılı yoktur, ama her şeyı bılır ve vahy yoluyla bıl- dırır B- Kuran, Arap dılıyle yaalmış bır kıtap halın- de toplandığından \rap dılı kutsal dıl olamaz Eğer boyle olsaydı, Kuran'dan önce vahyedılen Tevrat'ın dılı Ibranca'nın ve Hz. tsa'y a vahyedılen tncıl'ın dılı Surjanca'nın Arapça'dan daha once kutsal ol- malan gerekırdı Arap yazısı denen yazının sırası da bu ıkı yazıdan Ibranı ve Suryanı yazılarından sonra gelmesı gerekırdı Ustelık Arapların kendı ıcatları bır yazıîarı da yoktur, onlar yazıyı Fenıke- lılerden, Hırelılerden oğrendıler Kutsal kıtaplann dılı ve yazısı değıl, ıçerıklerı kutsaldır, Tann'nın buyruk, yasak ve oğutlerı kutsaldır C- Toplumların vonetımı, hukuksal ılışkılerı ko- nularındakı butun sorunların Kuran'da var oldu- ğuna ınanmak da yanlıştır Çunku Kuran'da hu- kuksal hukum bıldıren sadece ellı kadar âyet var- dır gerısı ahlak kurallandır Bu nedenle bu kadar az hukum, peygamber zamanında bıle yetmemış, peygambenn kendısı de kural koymuş, gorevlı ola- rak Medıne dışına yolladığı arkadaşlarına da Ku ran'da ve sunnette ornek bulunmazsa kendı göruş- len doğrultusunda hukum vermelerım onermıştır Ayrıca Imam Azam'ın oğrencısı Imam Muham- med'ın (750-805) "gelenekle benımsenmış şey, Ku- ran hukmuyle kabul edılmış gıbıdır" kuralı benım- senerek, Kuran ve sunnet dışında çok genış bır hu- kuk kaynağı yaratılmıştır kı bu kural, Cevdet Pa- şa başkanlığında duzenlenen Mecelle'mn 45 mad desınde de yer almıştır Yıne Mecelle'mn 39 mad- desınde "zamanın değışımı ıle hukumlerın değış- mesı ınkâr olunamaz" hukmu de vardır Kuran'daki kurallar yetersiz kalınca "Kı>as-ı fukaha" (hukukçuların orneksemelerı) ve "İcma-ı ummet" (halkın bır kuralda bırleşmesı de bu turden Tanrı emrı olmavan, ınsanların uret tığı Islam hukuku kurallarıdırlar Kuran'da her sorunun vanıtı ve çozumu olsaydı butun bu zorlamalara, kural aramalara ne gerek vardı'1 Kuran'ın amacı, kışılerı olgun, merhamet- lı, hoşgorulu, yardımcı, ahlaklı yapmak ıçın gere- ken ana ılkelerı bıldırmektır Tanrıya kulluk etmek demek olan ıbadetın asıl amacı da bu moral yon- dur Kuran'dakı kurallar vetmedığı ıçın zamanla yenı durumlar ortaya çıktığından, ınsanların goru- şünu kapsavan cıltlerce fetva mecmuaları, fıkıh kı- tapları duzulmuştur Daha oncekı çağlardakı Islam devletlerınde ol- duğu gıbı, 624 yıl hukum suren Osmanlılar da ıçın- de çok az hukuksal kural bulunan Kuran dışında kaynaklar aramışlar, "kavanin-i orfi>e" yanı gele- nek görenek yasalan adı altında, ozgun, kapsamlı bır hukuk sıstemı gelıştırmışlerdır Bunlardan bırkaç çarpıcı omek Uynık topluluk- lar arasında eşıtlığı ve adaletı sağlamak ıçın gayrı Muslım uvruklardan şarap ve domuz vergılerı al- mak, zına, hırsızlık, adam yaralama, ıçkı ıçme gı- bı Kuran'da vasak, haram ya da sopa cezası emre- dılmış konularda suçlular, zengın, orta hallı, yok- sul, bekâr va da evlı, köle ya da hür durumlarında bulunmaları goz onune alınarak para cezasıyla ce- zalandırılmışlardır kı Kuran'da bu suçların malı ve hukukı durumlarına gore paraya çevnlmesı dıye bır hukum yoktur, bu nedenle bu uygulama Tann buy- ruğuna avkırıdır Öte yandan bugun tslam toplulukları, Hanefi, Şafıı, Hanbelı, Malıkı, Imamı, Seydı ve îbazı ol- mak uzere yedı ana mezhebe aynlmış ve her mez hebın kendı dın arayışı ve kurallan vardır, otekı mezheplerınkını kabul etmezler Bovlece de butun Muslümanların uvacağı ortak bır Muslumanlık, hu- kuk ve şeriat kurallan anlavışı voktur Maturk devrimleri sayesinde en gelışmış, en de mokratık, en çağdaş olan Turkıve'yı kıskanan, çe- kemeyen, kultur duzeyleri gelişmemiş kımı Mus luman devletlerin kışkırtmaları, parasal odüllendir- meleriyle uzerınde fırtına kopartılan ve onu kıbar gostermek ıçın turban adını verdikleri, kadınların başlarını bohçalamalarının dınle, dını inançla hıç- bır ilgısı voktur Bu tavsıye, ne tslamın beş, ne de ımanın altı temelınde vardır Evet, Anadolu'da koylerde kadınlar başlarına yaşmak orterler, ama bu saçlarını sık tarayamadıklan, yıkayamadıkla- rı, ovada, yazıda yelden yağmurdan ve soğuktan korumak ıçındır, dını ınançtan değıldır Ote yan- dan saçları bellerıne dek uzun olan Anadolu kadı- nı nasıl saçının bır telını bıle gosteremez'' Baş örtiısü ve Kuran'daki hukumler Kuran-ı Kerım'ın XXXIII, 59 âyetıyle, hur ka- dınların başlarını bır tur vaşmakla (Arapçası cil- bab) örtmelerı buyruğu şoyle bır zorunlukla gel- mıştır Muslumanlar 622 yılında Mekke'den Me- dıne've göç edışlerınden sonra, kımı Mekkelı hur kadınlara, Medınelı erkekler tarafından sataşıldı Bundan rahatsız olan Mekkelıler Medınelılere, bu- nu neden yaptıklarını sorduklarında, "Bız onları canve sandık" dedıler Bunun uzerıne Hz Omer Kz Peygamber'e "Tanrıya yalvar, htr kadınlarla carıvelerın ayırt edıleceğı bır hukum gelsın" dedı Bu âvet geldı Içkı vasağı da Ömer'ın bu şekılde Paygamber'e onerısı ıle gelmıştır kı bunlara Islam hukukunda "mmafakat-ı Omer" denır Bu, hur kadınlarla canyelenn ayırt edılmelen ıçın gelen bu hukum o denlı onemlı olsaydı onbeş yıl sonra mı gelırdı9 Ikıncısı, başortusu carıyelere emredılmemıştır Onlar da Muslumandırlar, ama sahıplerının taşı- nır malıdırlar Alınır, satıhr, mıras kalır, fuhuş yap- tırılıp kazandığı parayı sahıbı alır tıpkı koyun, ke- çı.devevb gıbı Kole ve canyeler dını buyruk ve yasaklardan sorumlu değıldırler Hatta XXIV, 33 âyette "Canvelerınızı, namuslu vaşamak ıstedık- len halde dunva malı ıçın (sıze para kazanmak ıçın) fuhşa sevk etmevın Zorlama ıle fuhşa ıtılmelerın- den sonra Tanrı onları yarlığar, bagışlar" denıyor Carıyelenn zına vapmalan o denlı doğal kı âvette, kendı ısteklen ıle ya da sahıplerının para kazan- mak ıçın onları zorlamasıyla fuhuş yapanlann gu- naha gıreceklerınden, dahası onları zorla fahışelık yapmava ıten sahıplerının, bu davranışlarından do- layı gunah ışlemış olacaklarından da soz edılmıyor Bu ıkı durum, dın açısından da hukuk açısından da çok onemlıdır ve mal sayılan Musluman carı- yelen ıçıne almadığı açıktır Bu koşullar altında fa- hışelık yapanlann bıle bağışlanacağına göre baş- larını ortmelerının sozu mu olur1 Nur sûresının 30 âyetınde hur kadınların, tena- sul organlarını, goğus ve memelerını (zıvnetlerını) kımlerden sakınıp kımlerden sakınmayacaklan ay- rıntılanyla anlatılıyor Ahzab ve Nur sûrelerınde geçen örtünme âyetı- nın nedenı, başortusunun (cılbab) Arapçadakı ve Turkçedekı anlamları ıçın Ömer Rıza Doğrul'un Kuran-ı Kerim (tercume ve tefsm) adlı esenyle, mutercım Asım Efendı'nın "Kamus Tercumesi"nın 2 bası bırıncı cıld 171 sayfasmda uzun veaçık bıl- gıler vardır Sonuç Şımdı kadına başortusu dıye tutturan bellı odak- larca bellı çıkarlar ıçın ortaya atılanlar, bunun ar- dından kadın okumasın, kadın çalışmasın dıyecek- ler Yuzyülarca sure eğıtım yoksulluğu çekmış Turk ulusunun e|ıtılmesını böylece cahıl bırakılacak ana- lara vererek ulusumuzun zekâsını, dınamızmını, ye- tenek ve becerılerını vok etmeye çalışacaklar. Bu- nun ardından, dort kadınia evlenme, mırasta ka- dına yarım hak tanımak, mahkemede ıkı kadının tanıklığı bır erkek tamk yerıne geçmesı mı ıst ^ne cek 0 O çok beğendıklerı ıslam hukukunun (şenat), ınsanları koleler, canyeler, mevlalar ve hurler dı- ye ayrım vapan kurallarını mı uygulayacaklar 1 Bu zavallı maşalar halkımızı böylece kendılığınden kole ve carıve durumuna sokup ulusal bırlığımızı boza- rak ulkemızı super devletlerin somurgesı mı yapa- caklar 1 Hayır, hayır 1 O ulu M Kemal Ataturk'un dahı- yane devrimleri bu ulusa yolunu gostermıştır Ta- rıhımızın en karanlık ve umutsuz gunlennde ona ınanan bu ulus, onun yolundan donmeyerek çağ- daş dunyada hak ettığı saygın yerını alacaktır Bu- tün dunya, bunu bovlece bılsın, Turk ulusu aley- hıne girışımlerını ona gore hesaplasın EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Umuttan Umutsuzluğa... "Konu, yalnızca ıkı adamın ve bır partının küçulmesınden ıbaret olsaydı, yıne de pek onemlı sayılmayabılırdı Ama ufalanan on- lar değıl halkın umududur Tabloya bakın Sol kanadı ve Guney- doğusu olmayan bır SHP ondan kopup gıden ıkı kanat taban- dakı sempatıyle tepedekı huysuzluklar arasında çalkalanan bır DSP ve buntann solunda Sosyalıst Partı yle baslayıp duzıneler- le fraksıyona kadar uzanan bır ufalanma' Mumtaz Soysal 30 ocak salı gunku yazısında boyle dıyor Bu sozlere ne eklenebılır"? Olsaolsadar bır kadronun bır arkadas grubunun dahadoğ- rusu çıkar bırlığınde toplanan bır hızbın SHP yı kesınlıkle ele ge- çırdığı Bır avuç arkadas tabanın ozlemlerını ısteklerını, partı tuzuk ve programını kamuoyunun dırenısını sosyaldemokrası yanlısı butun yazar ve cızerlerın uyarılarını hıçe sayarak SHP'yı kendı doğrultularında bır yone goturmeyı başarmışlardır O yon nedır" 7 Emekten emekcıden halk yaranndan yana bır yön m u 1 Hayır, tam tersı' Geçen gunku yazımda Umut ya da Umutsuzluk Kurultayı" demıştım SHP bu olağanustu tuzuk kurultayından ya umut ve- rıcı ya da umutsuzluğu daha da yaygınlaştırıcı bır sonuçla çıka- caktı Hızıpbaşı Genel Baskan Inonu'yu de aşarak, daha doğ- rtsu onu hıce sayarak yıllardır varmak ıstedığı amaca ulaşmıs- tır Partı yönetımını buyuk bır yandas coğunluğuyla ele gecırmıstır Bugun karşımızdakı SHP ıle tuzuk ve programıyla guven yara- tan SHP'nın bırbırıyle ilgısı yoktur demek sanırım yanlış olmaz Bu sonuca nasıl ulaştılar9 Ozellıkle son ıkı-uc yıldır partının tabanının oylarıyla secerek ısbaşına getırdığı ılce ve ıl kurulları- nı ılçe ve ıl başkanlarını kurultay delegelerını tepeden verdık- len buyruklarla gorevden alarak 1 Demokratık uygulamaya ters dusen bu ıslerı herkesın gozlerı onunde yaptılar Yazılanlara çı- zılenlere, tabandan kopan ıtıraz seslerıne aldırıs bıle etmeden' Vferılması gereken bır hedef vardı ona ulasmak ıçın her turlu davranıs hızıpbaşı ve arkadasları ıcın dogaldı Şımdı ne olacak9 Soysal'ın ozlu bıcımde belırttığı gıbı Halkın umudu ufalanmıs- tır' Şu andakı SHP acık soylemek gerekır kı bır merkez partısı durumundadır Hatta bıraz da merkezın sağındadır Bunu partı tüzuk ve programına bakarak değıl, turlu oyunlarla kurultayda çoğunluk sağlayan hızıpbasının ve arkadaslarmın kısılıklerıne, nıtelıklerıne ve toplumda uyandırdıkları goruntuye anlama ba- karak soylemekte yarar vardır Bır avuc arkadaşın her turlu yola basvurarak ıktıdan —bır daha ellerınden kımsenın gen alama- yacağı bıçımde— ele geçırdığını bılmek durumundayız Şımdı SHP'nın dışında kendılenne yenı bır yol arayanlara ger- çek bır sosyaldemokrat olusum yaratmak ısteyenlere meydan açılmıştır Bızler, yanı SHP nın, nıtelıklerınden kopmamasını ıs- teyen lyınıyetlı kışıler ulkemızdegerılığın cağdısılığın guclendı- ğı bır donemde SHP nın cok yararh olacağını halkın guvenını kazanacağını umarak bu kurultayda bılmclı bır uyanışın belırme- sını beklemıştık Karamsariıkla lyımserlığın karıştığı bır ruh ha- lıyle Pekı ya Genel Baskan? SODEP'te, sonra SHP'de lıder olarak halkın karşısına cıkan ya da cıkarılan Sayın Inonu'yu en cok destekleyen yazarlardan bırı olmanın uzuntusunu duyuyorum Bosuna mı guvendık sos- yaldemokrat bır kısılık taşıdığtnı sandığımız Sayın Inonu'ye? Bu kurultayda ıçıne duştuğu acıkh durumu kımsenın yasamasını ıstemem1 Hıçbır dedığını kabul ettıremeyen kursuye çıkıp 'Be- nım lıstem yok' dıye kendını kurtarmaya çalışan ezıcı arkadas grubu'nun kesın yengısınden sonra bıle Bu sonuç bızı ıktıdara göt jrur dıyerek hızıpbasının yanında yer alan bır kışı nıtelıkle- rı ne denlı olumlu olursa olsun polıtıka alanında ıflas etmış lıder sayılmaz mı17 Son olarak Mumtaz Soysal'ın bır cumlesını yıneleyerek bıtıre- yım Kuruyan bır partıyı kuçuk polıtıkalarla ele gecırmek toparla- yıcı yaklaşımlarla Turkıye nın susamışlığına umut yağmurları yağ- dırmaktan daha mı onemlıdır'' Mütevelli PENCERE Yapılacak iş, kökleri cumhuriyet donemi oncesinde de bulunan, "özerklik" esasına dayalı akademik yonetim duzenini yeniden kurmaktır. Üniversitelere sahip çıkacak olanlar onun mensupları, uyeleridir. Halkın bu kurumlardaki yararını gozetip koruyacak olanlar da "halkın temsilcileri" maskesi altında siyasetçilerce "yâran" arasından bulunup 'atanacak' mutevelliler değil, kurumun tum mensupları ve onlarca 'seçilecek' organlardır. Prof. Dr. AYDIN AYBAY Dehanın nereden fışkıracağı hıç bellı olmu- yor Bugunlerde kımılennın, "uzerlerıne va zıfe olmasa da" unıversıteler ıçın "dahıce" donlar bıçmeye başladıklarını duyuyoruz. Bunlardan bın de hangı voldan ulaşmışsa, "rautevelli he>et"lı unıversıteyı keşfetmış ve ona gore bır yasa taslağı kesıp bıçmış Kamu- ya yansıyan bılgılere göre bu taslakta unıver- sıtelerı halktan seçilmiş kışılerden olusan "mu- tevelli he>et"lerın yoneteceğı ongömluvor Bu halk yonetımırun, unıversıtelere musallat olan "elitİMn" ılletıne de deva olacağı duşuruıluyor- muş "Halk duşmanı" akademısyenlenn bu yoldan hızaya getırılmelerı amaçlanıyor olsa gerek Daha önce de çeşıtlı vesılelerle sık sık ortaya çıkmış bu mutevelli sevdası ben ie eskı bır beytı çağrıştınyor "Madem vakfedemez- din cihet-ı aşka tenin • Mulevelli kızı sevtnek nene aerektı senin." Bu dızelerde, başlangıçta başarılı bır toplumsal davanışma ve hızmet ku- rumu olan vakıfları kemıren ve çuruten "mu- tevelli suiıstimalleri"ne bır yollama mı var aca- ba9 Bu soruyu, hem vakıf konusunun ust du- zeyde uzmanı, hem de coşkulu bır ozan olan Prof Husevin Hatemi dostumuza sormalı' Kendısıne bır sorum daha var "Mutevelli"vı, "Kayyım-ı Vakf'ı "Mutekellim Alelvakr'ı duvduk ama bu "he>et" lafı nereden çıktı9 Us- tadımız Prof Ismet Sungurbey Hoca'nın hu- kuk vazınımıza yeniden kazandırdığı Omer Hılmı Efendı'nın "Ahkâmul Evkaf'ında da şu "he>el" lafırun ızrne rastlamadım Bızım Ame- rıkan menşeh "dahı takımı' bu terımı galıba "4merican Herilage"den ıktibas yoluvla alıp, telsik yoluyla Turk vatandaşı yaptılar Vaktıyle ODTU Yasası'na da herhalde bu voldan gır- mıştı 'Hariçten gazel'ciler! Unıversıte ıle uğraşmak 1950'lerden bu yana herkesın kendısıne dert ettığı bır ış Bu kurum- da 1983 yılına kadar geçen otuz vıllık gorev suremde ortaya çıkan ve uzerınde konuşulan taslak ve tasarıların sayısını bıle kestıremıyo- rum Ama hepsınde onak bır çıkıj noktası ol- duğunu anımsıyorum "Şu universite denen kurum bozuk bir şeydır, bunu ımar ve ıslah etmek gerekır." Bu "geregı" saptayanlardan çoğunun harıçten gazel okuyanlar olması ıl- gınçtır Onlara belkı yukarıdakı dızedekı gıbı "nene gerektı senın" dıyebılırız, ama herke- sın toplumun sorunlarıyla ılgılenmek hakkı- na saygı gostererek, yalan yanlış şeyler de söv- leseler, hepsını tastamam dınlemek de gerekır Ne kı sozle, açıklamayla vetınmevıp de her na- sılsa ele geçırdığı "siyasal balla"yı kapıp, "des- rursuz bağa girenleri" ne yapalım'' Örneğın se- kız yıl oncesının YOK mucıtlenne ne yapabıl- dık 9 Aklı eren, konuyu bılen o kadar uzman kışı, YOK adıyla kurulması tasarlanan duze- nın "bulunabıleceklerm en kotusu" olduğu- nu (hem de o ağır koşullar altında) anlatıp ka- nıtladıklan halde, dönemın "siyasal muktedir- leri", karanlık üışkılenn adamı bır "muhteris" ın tuzağına ve peşıne duşup, bıldıklerını (ya da bilmedıklerını) okumadılar mı0 Şımdı, "Çok tel kırılır sine-i kanun-ı cihanda / \â ehline mızrab-ı tasarruf verilince" dızelerın- de anlatıldığı gıbı YOK yuzunden, unıversıte "saatımızın" en az yarım yuzyıl "gerı kaldığını" sıstemın mucıdı bırkaç kışıden baş- ka anlamayan ya da vadsıyan kımse kalmadı sanırım Sonuçta bu "gunah çocuğu"nu ya- şatmak, ayakta tutmak ıçın harcanan onca emeğe, zamana ve parava yazık olduğu anla- şılmıştır Ama bunu doğru olan en kısa yol- dan duzeltmenın çaresı de kuşkusuz >enı "antıkalıklar" vumunlamak olmamalıdır Ör negın "mutoelh hevet" gıbı bır antıkalık hıç olmamalıdır Uruversıteyı yonetecek "emanetle maruf, dıyanetle mavsuf, harama meyılden uzak, gunah ırtıkâbından eteğı pak, hızmetın- de kusur etmez ve uzerıne terettup eden vecıbe- ı hızmetınden ammeuni kurtarmada musama- ha gostermez" mutevellıyı, zaten kım, nerede. nasıl bulacak kı 1 Bunları kım atayacak, kım denetleyecek0 Hukumet mı, Cumhurbaşkanı mı. Mıllı Eğıtım Bakanı mı, başka bır makam mı9 Bunu onerenlenn KIT'lenn "vakıfsal" ya- pısı ve bunların vonetım kurullarının oluşu- mu hakkında bılgı ve fıkır sahıbı olmadıklan anlaşılıyor Bu kurullar, ışte unıversıtelerın de başına musallat edılmek ıstenen, o "mutevel lı hevet" dedıklerı şevdır Ne ışe varadıklan ıse erbabına sorulursa, kolayca oğrenılebılır Çözüme gelince... Bunun ıçın kıtaları yeniden keşfetmeve va da uçağı bır kez daha ıcat etmeye gerek vok- tur Bu konuda once herkes şu "kuyruklu ya- lan"ın etkısınden kurtarılmalıdır Lnıversıte- lerın (ama gercek olanların, yoksa YOK'un sonradan varatüğı sahtelerının değıl), kendı mensupları tarafından ve onlarca seçılen or- ganlar elıyle yonetılmesı aslında hıçbır cıddı sorun varatmaz ve varatmamıştır Bu yöntem herhangı bır sakınca doğurmadan, 1946'dan 1982'ye kadar gıttıkçe genışleyen bır katılım- la, tam 36 yıl başanyla uygulanmıştır. Kuşku- suz, bu sıstemın de şıkâyet konusu yanları ol- muştur Kurallardakı goruşme ve tartışmalarla vıtınlen zaman, seçımler ıçın klıkleşmeler, yo- netıme gelenlenn kendılerını destekleyenlen koruyucu davranışları, kalabalık fakultelerın otekılere baskısı vb Ama butun bunlar ayrın- tıdır Her şey, temeldekı tam demokratık ka- tılım esası dolayisıyla sureklı olarak ışleyen bır denetım mekanızmasına bağlanmıştır Özel- lıkle çıft kademelı federatıf yapı (fakulteler + unıversıte) ıçınde herkes ıçın, her konuda ıtı- raz ve hak arama yollan açık tutulmuştur Bu sıstemın onemlı bır vararı da yaşamıru unıver- sıteye bağlayanlara. kurumlanna sahıp çıkma bılıncı aşılamasıdır Bunun ıstenen ve ozlenen "bilimsel ortam"ın varatılmasındakı rolu ve etkısını kımse yadsıyamaz Bu yapıdakı unı- versıtelerın, toplumdakı temel çarpıklıklann urunu olan kargaşalığı yaratmada ya da az- dırmada en kuçuk bır sorumluluk payı yok- tur Bu kargaşa, dışarıda ne oranda olmuşsa, her kuruma olduğu gıbı doğal olarak unıver- sıteye de yansımıştır Ama bunun unıversıte- lerın yonetım modelı ıle hıçbır ılıntısı yoktur, olmamıştır Bunun tersıne soylenenJer ve bu konuda ortaya atılan savlar, yukarıda değın- dığımız "kuyruklu yalarf'ın uzantılandır Bun- ların çoğu unıversıteye, demokrasıye, bıhme, ozgur duşunceye duşman olan kışılerce mak- satlı olarak uydurulmuştur Yaşamında gerçek bır unıversıterun kapısından bıle geçmemış "bıhsızler" de bu yalanları gerçek sanmışlar- dır YOK sıstemı, ışte gatıllerce gerçek sanı- lan bu valanlar uzerıne ınşa edılmıştır Sonuç Şımdı, yukarıda behntığımız gıbı yapılacak ış koklerı cumhurnet donemi oncesinde de bulunan, "özerklik" esasına davalı akademik vonetım duzenını yeniden kurmaktır Umver- sıtelere sahıp çıkacak olanlar onun mensup- ları, uyeleridir Halkın bu kurumlardaki ya- rarını gozetip koruyacak olanlar da 'halkın temsilcileri" maskesi altında sıvasetçılerce "yâran" arasından bulunup atanacak mute- velliler değıl, kurumun tum mensupları ve on- larca seçilecek organlardır Unıversıtelerın YOK'le duran saatını yeniden ışletmeye cıddı olarak nıyetlenen sıvasetçıler varsa, bunun anahtannı orada burada aramamalıdırlar Onumuzde doğruluğu yıllarca suren uygula- ma ıle kanıtlanmış pırıl pırıl bır seçenek var- ken, başka modeller ve geleceğı karanlık ço- zumler onermek temellı bır vanılgı olur Unı- versıteyı "haJkın yararına' ışleyen bır bılım ku- rumu yapmak ıstıyorsak, ona "mutevellı"lık değıl, "ozerklık" aşisi yapmalıyız Doğru olan tek çözum budur TRAKYA KÖMÜRÜ Komur kalorıferlı apartmanlarda yuksek randıman alınan altıbın kalorılı, lyı yanan Trakya komurunun tonu 80 bın, toz komurunun tonu ıse 40 bın lıradan yerıne teslım Tel: (9) 1867-5354 / Huseyin TURK DILI DERGISININ OCAK-ŞUBAT SAYISI Ahmet Mıskıoğlu Omer Asım Aksoy Henrı Freı Doc Mustafa Durak, Nasos Vayanas Osman Bleda Yusuf Cotuksoken Nurten Altay, Fakır Baykurt Mahmut Makal, Halım Uğurlu, Mehmet Saçlıoğlu Mehmet Salıhoğlu Mahır Ünlu Hasan Akarsu Yılmaz Yeşıldağ M Guner Demıray Tahsın Şımsek Tulay Ferah Mehcure Karaoren Idrıs Atmaca Behzat Ay Muzaffer Uyguner Hasan Kıyafet ve Arat Ovalı nın yazıîarı sıırlen elestırılenyle cıktı P K 118 Kadıkoy-lstanbul Parmak Yemek ya da Isırmak... Sarma deyınce akla ne gelır1 ? Kımısı etlı yaprak sarmasını düsunur, kımısı de pehlıvan sar- masını lyı pışırılmış etlı yaprak sarması ınsana parmaklarını bıle ye- dırır Parmaklarını yemek ne demektır'' Bu deyımın kökenı olduk- ca eskıdır Bızım yobaz kesımınde çatalla yemek günah sayılır, tencereye bes parmakla dalacaksın, pılav, tandır, dolma bulgur ne bulduysan sapır supur, yarabbı şukür derken kendını zevk- ten yıtırırsen parmaklarını da dışleyebılırsın Yemek çatalı Avrupa'da ılk kez 17'ncı yuzyılda saraylarda kul- lanılmış, oncelerı luks sayılırken yavaş yavaş halka yayılmış, bı- ze de Batılılaşma ıle bırlıkte gelmıs Bugun bır yemeğı çok se- ven kısının parmaklarını da bırlıkte yemesıne olanak yoktur, ama deyım yasıyor Etlı yaprak sarmasının hazırlanması zahmetlıdır, çok emek ıs- ter Pehlıvan sarmasını takmak ıcın de ustalık gereklıdır, hele gü- reşte çıft sarmaya duştun mu kurtul kurtulabılırsen Pekı çıft sarma ne demek? Bır pehlıvan alta duştu mu ûsttekı, hasmının ayağının arası- na kendı ayağını sokarak yuzustu çevırmeye çalışır, ıkı ayakla yapılan sarmaya da çıft sarma denır Turkıyededemokrası cıft sarmaya duştü, ışın ıçınden cıkmak cok guc Bugun ulkede 'iıılen' baskanlık sıstemı geçerlı, ama bunun hesabını soracak bır kurul, kurum, kışı, makam yok Yasalar yapılırken çıft sarmayı hıç kımse hesap etmemış, "Cumhurbaşkanı yetkılerını aşarsa yaptınm ne olur">" sorusunun yanıtı boşluktadır Çunku bır cumhurbaşkanıntn boyle bır ışe gı- rışebıleceğı kımsenın aklına gelmemış Yasa koyucu ne bılsın kı Çankaya ya kadar tırmanan bırısı devietın temel kurallarını çığ- neyecek, cumhurıyetın ılkelerını hıçe sayacak Ulkede Meclıs var Hükumet var Bır cumhurbaşkanı ulkeyı yönetmeye kalkıştığında karşısına çıkacak kuvvet nedır? Elbette parlamentodur Sorumlu hukumet de çızmeyı aşan cumhurbaskanını uyarmaz mı — Sayın Ozal ne yapıyorsunuz? — Ne yapıyorum? — Bızı hıce sayıyorsunuz, temel yasalan dışlıyorsunuz, re/ımın ozunu değıştırıyorsunuz Bu tutum ve davranışınızdan doğacak sonuçlan bız ustleneceğız sız sorumsuz ve yetkısız değıl mısınız? ANAP ıktıdan Meclıs grubuyla başbakanıyla, hukumetıyle bu- nu yapacağı yerde Ozal'ı başkan baba" gıbı goruyor, rejıme çıft sarma boyle takılıyor • Basın ve muhalefet cıft sarmada kıvranıyor Ozal'ı ıktıdarın başı sayarak eleştırmek, başkan baba re/ımı nın sarmasına takılmak değıl mı 7 Başbakan Yıldırım Akbulut u ıktıdarın başı saymak ger- çeklerın dışına dusmekten başka anlam taşıyor mu 9 Yoğun bır sıs ortalığı sarmıştır, kımse bes adım otesını gore- mıyor Denebılır kı — Sabırsızlığa gerek yok şunun şurasında 1992'ye ne kaldı? Dısımızı sıkalım Sıkacak dısm kaldıysa sık Muhalefetın dıslerı kalmadı hepsı dokuldu, onune ne konur- sa çığnemeden yutuyor • Sarma deyınce kımısı etlı yaprak sarmasını duşunur, bu ca- nım yemek ınsana parmaklarını bıle yedırır ama kımı zaman ın- san parmaklarını yemıyrr. Isırıyor Ozal ı Amerıka gezısınde ızledım, Dûnya Bankası'nın patro- nu karşısında duğmelennı ılıkledı Turkıye'de anayasayı hıçe sa- yan Cumhurbaşkanı, dışarıda banka mudurunu saydı Parmağımı ısırdım ' '" TEŞEKKUR Başanlı amelıvatı ıle benı sağlığıma kavuşturan Prof. Dr. GURBLZ B\RLAS Dr. AZAD \\ZAR Dr. NECDET TERUN'le yakın ve sıcak ılgısını eksık etmeyen Prof. Dr. VIUST\FA PEKÎNe Tedavım suresınce bana yardımcı olan Baş Hemşıre Gönul Solak, Hemşıre SerpilÜnal, Fikrije Ingin'e candan teşekkur edenm Mehmet Cemal Arel ^JİAKDELEOk | ~\ Istanhıt t»rlar 1 ruınanıe 1 3 L_- JAK DELEON İstanbul barları Meyhane üzre rûzname Bodrum barları belgesel SIDE « • • • • • SİDE Bayı Toplantıları KONGRELER SEMINER KAPALI GRUPLAR denız gol ve orman manzaralı, mıntbarlı tetefonlu uydu antene bağlı televızyonlu 144 odada 310 yatak • açık ve kapan yuzme havuzları • Turk hamamı sauna, (akuzı, aletlı iımnastık ve masaj • dıskotek • çocuk bahçesı • 3 bar ve 3 restaurant • 2 tenıs kortu • açık hava satrancı • 2 toplantı salonu • Butun kapalı alanlarda aır-condıtıon Surpriz fiyat 7 Gece TAM PANSİYON 550.000 TL> Somestre. hafta »onu, balayı rezervasyonianmız devam etmekiodlr YETKİLİ ACENTA PRESTİGE HOTEL MANAGEMENT Tel 140 60 03-147 98 11 Tel 15182 10 11 131 50 18/19 Otel-Side Tel: (3211) 6500 JollyTour Bağkur karnemı kaybettım Hukumsuzdur \EB4HAT KET4HTE Nufus cuzdanımı kaybettım, geçersızdır \ECAT1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear