29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 OCAK 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 İsraiFde uzlaşma • KUDÜS (Ajanslar) — Israil Başbakanı tzak Şamir, Bilim Bakanı Ezer Weizmann'ı kabineden atma karannı gen aldı. Böylece ülkede ciddi bir siyasal bunalım son anda önlendi. Şamir ile Weizmann arasında dün yapılan görüşmede uzlaşma sağlandı. Yetkililer tarafından yapılan açıklamaya göre, vanlan uzlaşmada, Ezer Weizmann'ın hLkümet Oyesi olarak kalması, ancak önemlı kararlann alındığı "12 kişilik iç kabine"den istifa etmesi kararlaştınldı. PKK davası • DUSSELDORF (AA) — Federal Almanya'nın Düsseldorf kenti Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde görülmekte olan 18 sanıklı PKK davasının dUnkfl oturumu, beklemekle geçti. Tutuksuz olarak yargılanan Hasan Engizek'in duruşma saatinde gelmemesi nedeniyle uzun bir süre duruşmaya başlanamadı. Daha sonra adli tıp doktoru ile duruşmaya gelen Hasan Engizek'in tansiyonunun yüksek olması nedeniyle bir saat kalabileceği doktor tarafından açıklandıktan sonra, mahkeme başkanı Engizek'in yeniden muayene edilmesi için karar aldı ve duruşmaya ara verdı. EMEEden Iran*a çagrı • BEYRUT (AA) — Suriye yanhsı Şii EMEL örgütüyle İran yanhsı Hizbullah arasında II gün önce Güney Lübnan'da başiayan çatışmalar yer yer sürerken, EMEL örgütü İran yönetiminden, Hizbullah'a silah vermemesini istedi. EMEL lideri Nebih Berri, Lübnan Radyosu'ndan yayımlanan demecinde, İran Cumhurbaşkanı Ali Hamaney'e Hizbullah'a silah sevkiyannın durdurulması çağnsında bulundu. Fang, Çiıı'i terk edecek • HONG KONG (AA) — Pekin'deki ABD BUyükelçiliği'ne haziran ayında sığınan Çinli rejim aleyhtarı bilim adamı Fang Lizmi'nin, bu ayın 27'sinde Avustralya'ya gideceği öne sürüldü. Hong Kong'da yayımlanan Pai Sheng Gazetesi'nin haberine göre ABD, Çin ve Australya yönetimleri arasında vanlan bir anlaşma uyarınca Fang, Canberra'ya gidecek. Gazete, ABD Başkanı'nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Brent Scowcroft'un 9 ve 10 aralıkta Pekin'e yaptığı ziyaret sırasında Çinli yetkililerle Fang'ın Avustralya'ya gidebilmesi konusunda anlaşma sağlandıgını, sorunun Avustralyalı bir yetkilinin 19 aralıkta Pekin'e yaptığı ziyaret sırasında da ele alındığını yazdı. Gelalabat'a saldın • KABİL (AA) — Afganistan'da mücahitlerin Celalabat kentine karşı geniş çaplı bir saldın başlattıklan bildirildi. Kabil tclevizyonunun haberine göre, mücahitler kentin sivil kesimini de roket ateşine tuttular, hava ve topçu desteği ile karşı saldırıya geçen hükümet birlikleri ise 14O'tan fazla mücahidi öldürdüler. Saldın sırasında Celalabat Havaalanı'nın da bornbalandığı bildirüiyor. Kış süresince doğudaki garnizon kenti Celalabat'la Kabil arasındaki tek bağlantı hava yoluyla sağlanıyor. Ürdün'de güvenoyu • AMMAN (AA) — Urdün Parlamentosu, 6 arabkta kumlan Mudar Badran başkanhğındaki yeni hükümete güvenoyu verdi. Şeriata geçilmesi isteginde bulunan Müslüman Kardeşler Grubu'ndaki 20 miüetveküinden 19'unun, hükümete güvenoyu verdiği dikkat çekti. SenatörDole'un Ermeni karar tasarısı, 1990'ın da gündeminde ABD ile 'gerginlik' beklentîsiErmeni karar tasarısı, Türk-ABD ilişkilerini yeni yılda ciddi bir gerginliğin eşiğine getirebilir. Dole'un tasarıyı Senato'dan geçirme yolundaki çabalan sürüyor. ABD'de "Ermeni soykırımını" tanıyan sesler giderek yükseliyor. Türkiye'nin tasarıya karşı takındığı sert tavır ABD'de gereldi etkiyi göstermedi. Tasarıya Özal'ın gösterdiği tepkinin 'gayet cılız kaldığı' yönetimin dikkatinden kaçmadı. BUSH — Öncri metni. DOLE — İoadını sürdunnor. UFUKGÜLDEMİR WASHINGTON — ABD'de Senatör Robert Dole tarafından, yakında senato genel kuruluna ge- tirilmesi beklenen Ermeni tasarı- sının, senatodan geçmesi halinde yeni yılda Türk-Amerikan ilişki- lerini ciddi bir gerginlik bekliyor. Dole, tasarıyı nisan ayından önce yetiştinnek istiyor. Ancak senato genel kurul gündemine, ge- çen yıl adalet komitesinden geçen metnin mi, yoksa Beyaz Saray'ın girişimleri sonucunda "s«- landınlnuş" tasannın mı gedrile- ceğı henüz kesinlik kazanmadı. Başkan George B*sh, geçen aylar- da Dole'a bir "öocri metni" gön- dermişti. Beyaz Saray, Dole ve Kaliforniya'ıun Ermeni asıllı va- lisi Dökmedyan arasındaki üc- gende sıkı müzakere konusu oldu- ğu bildirilen bu gizli önerilerin Amerikan Ermeni cemaatince "tatminkâr bulunmadığı" kayde- diliyor. Ermeni lobisi "soykınm" sözcüğünden vazgeçmiyor. Oysa "şu ya da bn üduptâki hiçbir metin" Türkiye açısından da ka- bul edilebilir değil. Bu yüzden Do- bir politikacıya dönüşme tehdidi ile de karşı karşıya. Dole'un ya- kın çevresinden gelen haberler, ta- sannın "çapraz ateş" hattında kalan senatöriln elini yakmaya başladığını gösteriyor. Ancak bu çapraz ateş henüz Dole'u tasandan vazgeçirecek yo- ğunluğa da ulaşmış değil. Senatör üç hafta önce bir grup kongre le, verdiği karar tasansının rehi- üyesi ve bizzat bu gezjye davet et- ni olmuş durumda. Enneni lobi- si senatörün geri adım atıp atma- yacağını izliyor. En ufak bir " » - afiyetüün" bedelinin yüksek ola- cağını Dole iyi biliyor. öte yan- dan başkanhğa adaylı- ğını koymuş ciddi bir siyaset ada- mı olarak Dole'un "imajı" Ame- rika'nın Türkiye gibi yakın bir müttefiki 11e ilişkilerini tek başı- na bozmayı başannış beceriksiz tiği Miamili milyoner işadamı ar- kadaşı Sarkls Soghanalian ile Ar- jantin'e gitti. Otelinde Arjantin Ermeni cemaatinin önde gelenle- rini kabul eden Dole, Amerikan basınına yansıdığı kadanyla on- lara "sadece Amerikan dışişleri- nİD lasanya karşı olmakJa kalma- yıp silah şirketlerinin de tasannuı geçmemesi için yogıın lobi yapttgından" yakındı. Grup için- de bulunan Senatör Larry Press- ler de aynı konu çerçevesinde, "soguk savaşm sona erdigi, elek- tronik istihbaratııı önem kazandı- ğı bir çagda Türkiye'nin Sovyet- lef ve Batı arasında tampon raat- tefik olarak önemtaü kaybetmeye başlayabUecegini" iddia etti. Ar- jantin Enneni cemaati liderlerinin armagan olarak verdiği 1918-1920 arasında kurulmuş Ermenistan devletinin armasuun tıpkısını da kabul eden Dole, "Henüz Usan- daa vazgecmeye hazır olmadıgı- DI ve yeni yüda lasanyı kongreye gedrmek Utedigimi " sözlerine ek- ledi. Türkiye'nin önlemleri Eğer Dole dediğini yapıp tasa- nyı getirirse ve bu da "karara dö- nöşttrae" Türkiye'nin de atacağı ABD Dışişleri Bakanlığı'nın insan hakları raporu Kongre'ye sunuluyor Türkiye için kritik bir rapor YASEMtN ÇONGAR ANKARA — Yeni yılın Uk ay- lan Türkiye-ABD ilişkileri açısın- dan büvük önem taşıyor. Senato- nun gündemindeki Ermeni tasa- nsının kaderinin belirleneceği günlerde, ABD Dışişleri Bakanlı- ğYnın Türkiye'ye de geniş yer ve- ren yıllık İnsan Hakları Raporu açıklanacak. Amerikan dışişleri kaynakların- dan edindiğimiz bilgiye göre, Dı- şişleri Bakanhğı'nın 31 ocakta kongreye göndereceği ve şubaı ayımn Uk haftasında basına açık- lanması beklenen tnsan Hakları Raponı'nda Türkiye'deki insan haklan uygulamalan, Kürt soru- nu ve Bulgaristan'daki Türk azın- hğın durumu aynntılı biçimde ele ahnıyor. ABD Dışişleri Bakanı Jamcs Baker'ın insan haklanndan sorumlu yardımcısı Joshua Gil- der'ın koordinatörlüğünde hazır- lanan raporun Türkiye ile ilgili bölümüne son şekli bugünlerde verilecek. Yetkililer, raporda Bul- garistan'da yaşayan Türk azınlı- ğın sorunları ve 300 bin kişinin Türkiye'ye geh'şi hakkındaki de- ğerlendirmenin, bu ülkedeki yö- netim değişikliği ve Türk azınh- ğa verilen yeni haklar göz önüne alınarak değiştirileceğini belirti- yorlar. Bu bölümde yer alan gö- rüş ve destirilerin Türkiye'nin beklentilerine cevap verecek bir kapsamda olduğu, ancak Türk da özel bir bölümde söz ediliyor. Bu bölümde, Güneydoğu Anado- lu'daki şiddet olaylanna değinüir- ken "Kirt ayaklanması' (Kür- dish insurgency) deyişi kullamlı- yor. Amerikan dışişleri yetkilile- ri, Avrupa Güvenlik ve Işbirliği Konferansı'mn (AGtK) üyesi olan Amerikan Kongresi'ne 31 ocakta gönderilecek olan insan hakları raporunda Türkiye'ye de geniş yer veriliyor. Raporda Güneydoğu Anadolu'daki şiddet eyîemlerinden "Kürt ayaklanması" diye söz ediliyor. Raporda, Bulgaristan'daki Türk aannğın durumu da ayrıntıh biçimde ele ahnıyor. - ; azınlık yerine "Tıirkçe koouşaıı Miislünıan azudık" deyişinin kul- lanıldığı öğrenildi. Ancak rapora son şekli verüirken bu deyişin de değiştirilmesi olasılığı bulunuyor. 'Kürt ayaklanması' ABD Dışişleri Bakanhğı'nın yılhk tnsan Haklan Raponı'nda Türkiye'deki "Kürt" varlığından ülkelenn etnik azınlıklann sorun- lanyla ilgilenmesinin doğal oldu- gunu beürterek "İnsan haklan ve azınlıklar konulan, AGtK süreci nedeniyle içişleri olarak algılan- maktan çıktı. Biz ABD dışişleri olarak hem Carter döneminden bu yana geçerli olan devlet poli- tikamız hem de AGİK ilkeleri doğrultusunda dost ulkelerdeki benzer sorunlann cözümüne yar- dımcı olmayı görev biüyoruz" ifadesini kullanıyorlar. tnsan Hakları Raporu'nda Kürt sorununa ilişkin gözlem ve önerilerin daha çok bu etnik gru- bun kültürel ve linguistik (dil) haklarını kullanabümesine yöne- lik olduğu öğrenildi. Aynı bölüm- de bazı Kürt örgütlerinin terörist etkinliklerinden de söz edildiği ve bu etkinliklerin sorunun çözümü- nü guçleştirdiğinin savunulduğu belirtiliyor. İyimser gözlemler ABD dışişlerinin yıllık İnsan Haklan Raporu'nda Türkiye'deki işkence, polis baskısı ve benzeri uygulamâlardan ise "liımlı" bir diUe söz ediliyor. ABD Dışişleri yetküileri, bu çerçevede özellikle son bir yıl içinde kaydedilen olumlu gelişmelerin vurgulandığı- nı beUrtiyorlar. İşkence ve uzun süren gözaltı ve tutukluluk duru- munun eleştirildiği raporda, Türk hükumetinin bu sorunlara çözüm bulma çabası içinde olduğu kay- dediliyor. özellikle gözaltında avukatla görüşme hakkımn sağ- lanmasından övgüyle söz ediliyor. ABD, Panama'dan asker çekiyor Panama'daki Amerikan biriikleri yaklaşık iki hafta sürdnrdülderi operasyondan sonra iilkelerine donmeye başladılar. ABD yöneti- mi General Noriega'yı "adalete teslim edebilmek" amacıyla bu iil- keye gönderdigi askerlerin bir bölumünü geri çekti. Operasyona ka- tılan askerlerden 68'inin önceki gün iilkelerine döndügü 78 kişilik ikinci bir gnıbun da dönüş hazırlığı içinde olduğu öğrenildi. Pana- ma'da bulunan yaklaşık 27 bin Amerikan askerinin "eve döaüs" hazırlığı sürerken iki haftalık çatışma süresince zarar gören yalnız- ca, evleri yerle bir edilen ve pek çok yakınlannı yitiren Panamalı- lar oldu. Öte yandan Panama'nın veni Devlet Başkanı Guillerma Andera, Vatikan'dan General Noriega'yı ABD'li yetkililere teslim etmesini istedi. Panama Başpiskoposu Marcos McGrath ise Norie- ga'nın "gelecegi konusunda kendisinin karar verecegini" soyledi. (Fotograf: Reuter) Yunan kamuoyu açıklanan Kıbrıs belgelehni tartışıyor 30 yüdır gizlenen anlaşmaAdnan Menderes ve Karamanlis arasında imzalanan 'Centilmenlik Anlaşması'nda Türkiye ve Yunanistan'ın, Kıbrıs'ın NATO'ya üyeliğini desteklemeleri, iki ülkenin, Kıbns'ta NATO üsleri kurulması konusunda görüşmeleri öngörülüyor. Yunan gazeteleri anlaşmadan Makarios'un habersiz olduğunu iddia ettiler. ATİNA (AA) — tngiltere Dışiş- Şubat 1959'da Zürih'de imzalanan leri Bakanlığı'nın, 1959 yılmda "centilmenlik anlaşması"nda, imzalanan Kıbrıs konusundaki Türkiye ve Yunanistan'ın, Kıbrıs- Zürih ve Londra anlaşmalan Ue ü- ın NATO'ya üyeüğini destekjeme- gili olarak açıkladığı "belgeler", leri, iki ülkenin, Kıbns'ta NATO Atina'da yoğun tartışmalara yol üsleri kurulması konusunu görüş- a ç t i" • »J ı • , J meleri ve adada komünist parti-A t m a d akı tart15malar döne- s i n i n k u r u ı m a s ı i l e k o m ü n i s t f a a - mın Türk ve Yunan başbakanları Adnan Menderes ile Konstantin Karamanlis arasında imzalanan ve bugüne kadar pek bilinmeyen "centilmenlik anlaşmaai" ile im- (ıa edildiği ileri sürülen iki "mu- tabakat metni"nden kaynaklandı. Bu gizli mutabakat metinlerin- den son ikisinin Amerikan ya da liyetlerin engellenmesi öngörülü- yor. Aniaşmada, üçlü ittifak tarafın- dan Kıbns'da kurulacak askeri karargâhın komutanının kura ile belirlenmesi ile nihai anlaşmala- nn imzalanmasından sonra derhal adadaki olağanüstü tedbirlerin kaldyılması ve genel af ilan edil- Ingüiz belgeleri olup olmadığı ise ra esi beliıtiliyor. henüz belirlenemedi. Yunan basımnda fotokopisi ile birlikte yayımlanan şekliyle Men- deres ile Karamanlis arasında 11 Aniaşmada aynca, Türk ve Yu- nan hükümetleri ile Kıbns Rum ve Kıbns Türk toplumlannın tayin edeceği temsüdlerden oluşacak bir komitenin en kısa zamanda Kıb- rıs Anayasası'nı hazırlaması kay- dedilerek tngiliz, Türk ve Yunan Dışişleri bakanhklannın beürleye- ceği hukuk uzmanlarımn danış- man olarak bu komitede yer ala- bilecekleri öngörülüyor. Menderes - Karamanlis anlaş- masında, Kıbns Anayasası'nın Zürih Konferansı'nda vanlan prensipler çerçevesinde hazırlana- cağı da ifade ediliyor. Yunan gazetelerine göre diğer iki belge, Londra Konferansı'mn son gününde Türk, Yunan ve In- giliz Dışişleri bakanlan Zorlu, Averof ve Lloyd arasında imzala- nan bir "mutabakat metni" ile Zürih Konferansı'ndan sonra im- zalandığı zannedilen bir Türk- Yunan mutabakat belgesinden oluşuyor. Bu iki belge için kaynak olarak kimden, nereden ve kime gönde- rildiği belirsiz; ancak dokümanla- rın varlığını kabul eden ve "Zor- lu bize bilgi verinceye kadar bun- lardan haberdar degildik" ifade- si kullanılan bir belge gösterüiyor. tngiltere Dışişleri Bakanlığı'na ait doküman olarak gösterilen bu belgenin tngilizce fotokopisinde, ABD Dışişleri Bakanhğı'nın res- mi ismi olan "State Department" kelimeleri okunuyor. Yunan gazeteleri, ABD Dışişleri Bakanlığı'na Ankara'dan gönde- rilmiş rapora dayandırdıkları her iki dokümanın tngiliz arşivlerin- de bulunamadığını, bu yüzden de imha edilmiş olduklan için Ingi- liz Dışişleri Bakanlığı tarafından açıklanmadığını ileri sürdüler. Yunan gazeteleri, Menderes - Karamanlis arasındaki centilmen- lik anlaşmasından Makarios'un habersiz olduğunu iddia ettiler. Gazetelere göre Makarios'un bu dokümanlan öğrenip öğrenmeme- si konusunda Ankara - Atina - Londra arasında "gizli diplomasi" yapıldı. Gerçekte ise Yunan gaze- telerinin sözünü ettikleri tarihte Makarios, tngilizler tarafından Hint Okyanusu'ndaki Şeysel Ada- lan'na sürgüne gönderilmiş bulu- nuyordu. adımlar var. Ankara'mn geçen yıllarda siyasi nedenlerle ticari ihale iptal etmiş olması Washing- ton'da bilinmeyen bir şey değil. Tasannın geçmesi halinde yürür- lüğe girecek ikinci önlern paketi ise ikili savunma ilişkilerinin as- kıya aünması sonucunu doğura- bilecek sertlikte. Bu çerçevede, özellikle önümüzdeki yıl arahk ayında süresi dolacak olan SEİA'- nın (Savunma ve Ekonomik tşbir- liği Anlaşması) uzatılmasının er- telenmesinin gündeme gelmesi söz konusu. Tasan karara dönuşür- se, Türkiye'nin SEtA görüşmele- rinin başlaması gereken eylul 1990'dan önce Washington nez- dinde sert bir protesto girişimi yapraası olasılığı ağırlık taşıyor. Bunun, bir notayla, savunma iliş- kilerinin tek taraflı olarak askıya alınması olabileceği ya da ABD tarafından eylül ayından önce gö- rüşmeye çağrılarak bu görüşme- ler sırasında SEİA'mn uzatılma- sımn ertelenmesi göruşünün Was- hington'a iletilebileceği bildirili- yor. Özal faktörii Amerikan yönetiminde Türki- ye'nin bu kararhhğından kaynak- İanan alarm verici bir hava var mı? Şu ana kadar böyle bir hava görülmüyor. Türkiye'nin sert ka- rarları konusunda ne duşündük- leri sonılduğunda, "Aakara'nın bir dahaki SEİA'ya ek oiarak is- teyecegi yan mektupta daha bag- layıa ifadeter lalep edebflecctmi" setmemiş gibi davranıyorlar. Bu havada olmalannda "Ozal faktö- rünön" etkisi haylı büyuk. Türki- ye'den Ermeni karar tasarısı ile il- gili olarak yükselen feryatlan ga- yet iyi analiz etmişler ve bu fer- yatlar arasında Cumhurbaşkanı özal'ın "gayet cıhz kaldığı" dik- katlerinden kacmamış. "Ozal lep- ki gosterenlerin başuu çekmiyor" diye özetledikleri bu durumu, özal'ın Ermeni karar tasansını fazla önemsemediği şeklinde algı- lıyorlar. Ayrıca 1984'te Ermeni karar tasarısı, Temsilciler Mecli- si'nden geçtiğinde özal'ın "yaüş- tuna demeçler verdigini" hatırla- tıyorlar. Türkiye'nin reel politika- dan sapacak bir noktaya gitmesi- ne özal'm izin vermeyeceğini dü- şünüyorlar. Bu anah'zler onlan Reagan yönetiminin aksine, Er- meni karar tasarısı aleyhine ka- muoyu önünde tutum almaktan ahkoyuyor. Tasan, "mümkünse yönetimin adı bulaşmadan kendi kendine eriyip gitsin" istiyorlar. Bush'un birkaç hafta önce soy- kınm konseyi üyeliğine Ermeni soykınmı takipçilerinden Bayan Dukakis'i getirmiş olması da Türkiye'nin davasının Amerikan yönetimini yeterince kıpırdatama- dığım gösteriyor. Bayan Dukakis, geçen aylarda alkol bağunhlığı ne- deniyle hastaneye yatırıldı. Bu olaya çok üzülen Barbara Bush'- un da telkiniyle Başkan Bush, Ba- yan Dukakis'in toplum içinde yeri olduğunu vurgulamak amacıyla onun için bir kamu görevi duşün- meye başladı. Ve üyeleri ABD Başkanı tarafından atanan soykı- nm konseyi üyeliğine getirdi. Bu gayet insani bir jest, ama öte yan- dan Bush'un bu jesti yaparken söz konusu konseyin, Ermeni olayla- nnın Washington'da kurulacak soykınm müzesinde yer almaya değer bir "soykınm" olup olma- dığını saptamak misyonuna da sa- hip olduğunu göz ardı ettiği gö- rulüyor. Yani Ankara'mn tüm sert önlemlerine karşın, Beyaz Sa- ray'ın kafasında Türkiye'nin iç politik mülahazalann Ustünde bir faktör olarak sivrilemediği anla- şüıyor. Siyasete egemen olan bu olgunun dinsel bif tabanı da var. Geçen haftalarda bu çerçevede iki önemli gelişme oldu. Birincisi, Amerikan ve Kanada'daki Yahu- dilerin dini liderlerini çatısı altın- da toplayan "Amerikan Hebrew Congregation" adJı Meclis, uzun tartışmalardan sonra "Ermeni soykınmııu" kınayan bir karar kabul etti. Ikincisi de, yine Ame- rika'daki çeşitli kiliseleri çatısı al- tında toplayan "Naüonal Cosa- cü Of Cburces" adlı kurumun yö- netim kurulu, "Dünya Kilisder Buügi'niıı" karan uyarınca Sena- tör Dole'un karar tasansını des- tekleyen bir açıklama yaptı. Böy- lece Amerika'daki tüm etkili din- ler, "Ermeni soykınmını" tam- mış oldu. Bu durum Enneni lo- bisinin önümüzdeki aylarda kongrede girişeceği kampanya sı- rasında kuşkusuz sürekü vurgula- nacak. Ermeni lobisinin bu kanı- panyaya yan unsur olarak kullan- dığı bir başka konu da "Kiirt so- niflu." tki hafta önce Sovyet Meclisi dahi bu yönde bir çabaya tamk oldu. Aralannda Sovyet Er- menistaıu Başkan Yardımcısı Mi- ro Msdoyan da olan bir grup, meclise yolladıklan ve kürsüden okunan bir telgrafla "Kaikaslar- da otonom bir Kürt devleti kural- masım" talep etti. Amerika'daki Enneni lobisinin önümüzdeki dö- nemde Kürt konusuna daha da asılması olanak dahilinde. DUNYADA BUGUN AIİStRMEN Şu İşe Bakın... Türkiye'de 1990'ın nasıl olacağı, 1989'dan belliydi. 31 aralık gecesi saat tam 24'te, her şey bıçakta kesilip yepyeni bir dönem açılmadığına göre bunda şaşacak bir yan da yok. Daha 1990'a adım atar atmaz gariplikterin de başladıgını gördük. Susması, sesini çıkarmaması gerekenler, 1990'ın ilk gününde en çok to- nuşanlar oldular. Bunların başındaTOgeliyor. TÖ Çankaya'dan beri. ulusal uz- laşma çağrısı yapıyor. Sanki bu konuda kendisine yapılan çeşit- li çağrılan dınlemiş ve akiın yolunu tutmuş gibi TÖ şimdi ulusal uzlaşmanın şampiyonu kesilmiş. Oysa Çankaya'daki varlığı ile bile TÖ ulusal uzlaşmaya karşı çıkıyor. Evet, ülkemizde ulusal uzlaşma çağrılannın yapıldığı yerdir Çankaya. Çünkü olağan koşullarda oraya çıkan kişi, secilme bi- çimiyle de ulusal uzlaşmanın simgesi halindedir. Ama TÖ öyle değil; o halkın büyük çogunluğunun istencine karşı oraya tırmandığına göre ulusal uzlaşmadan söz etmesi bir anlam tasımaz. Artık TO'den, Anavatan iktidarının bakanlan da şikâyet ediyof- lar. Ertuğrul Özkök dünkü yazısında, TÖ'nün başbakanları liste- sinde de yer almış bulunan bir bakanın, Çankaya'nın yeni konu- ğundan yakındığını söylüyordu. Doğrusu, şaşmamak elde değil. Sanki, ulusal istence karşı TÖ'yü Çankaya'ya taşıyan ANAP'lılar değilmiş gibi, şimdi Sayın Bakan bu durumdan yakınlyor Oysa, olayın baş sorumluları arasında olan hükümet üyeleri- nin ve ANAP mılletvekillerinin büyük bölümünün bu konuda sus- maları, konuyu elden geldiğınce açmamaları gerekir. Amaonlar sorumltıluğu kendilerinin olan olaydan rahat rahat yakınıyorlar. Tıpkı enflasyon konusunda TÖ'yü taklit eden Kececiler gibi, Keçeciler enflasyondan yakınıyor ve konunun uiusal bir sorun olduğunu soyteyerek sorumluluktan kurtulmak ya da kendi so- rumluluk alanlarını genişletmek istiyor. Keçeciler'e bakarsanız, enflasyonu, tek başına hükümet denetim altına alamazmış, iş- çinin, memurun da bu konuda kendisine düşeni yapması gere- kirmiş. Enflasyonu yüzde 10'a indireceğini soyleyerek işbaşına gelen bir iktidarın bakanı, bu denli rahat, bu denli vurdumduymaz ise ülkemız gerçekten ciddi bir illetin pencesinde kıvranıyor demektir. Susması gerekırken konuşanlar, gaf üzerine gaf yapıyor, çam üzerine çam deviriyorlar ve bundan da hiç sıkılmıyorlar. Nıtekim, Yıldınm Akbulut da yılın ilk günü Abant'ta yaptığı ba- sın toplantısında DYP Genel Başkanı Demirel'e çalmış ve "Türki- ye Romanya değil" demiş. Herhalde bu konuda hiç konuşmaması gereken kişi, şu ya da bu biçimde Başbakanlık koltuğunda oturan zat olsa gerek. Evet Akbulut haklı, Türkiye Romanya değil, hatta Bulgaristan da değil. Ancak tümcenin bir eksiği var. Kısa zaman öncesine kadar, özgürlükler konusunda Türkiye'nin de gerisinde olan bu ülkeler yeni gelişmeler sonucunda yeni ufuklara yelken açmış bulunuyorlar Ne Romanya 1 Ocak 1989'daki Romanya'dır ar- tık, ne de Bulgaristan 1 Ocak 1989'daki Bulgaristan. Bulgaristan yeni gelişmelerie soydaşlarımız sorununu da çöz- me yoluna girmiş görünüyor. Romanya ise ulusal istenci yansıtmayan her türtü cözüme karşı çıkıyor ve nisan ayında yapılacak seçimlerle ülkede yönetim kad- rolarını, ulusal istenci yansıtacak biçimde olusturmayı öngörü- yor. Romanya artık diktatörlükle yönetilmiyor. Klasik anlamcla dik- tatörlük, azınlığın çoğunluğa baskı yaptığı, hakkı olmadan ço- ğunluğu yönetmeye kalktığı yönetimin adıdır. Bu durumda, ben Yıldınm Akbulut'un yerinde olsaydım, diktatörlük benzetmesini ağzıma almaktan özenle kaçınırdım. Gerçekten günümüzde artık Türkiye Romanya kadar bile değil. Ama Türkiye'de toplumun, şu anda aldatıcı bir biçimde tepki- sizmiş izlenimini vermesi, susması gerekenlerin konuşmasına yol-açıyor. Susması gerekirken konuşanlar ise kamu vicdanın- daki yaralara yenilerini ekliyorlar. Herkesin umutla girdiği 1990'a, hiçbir şeyi değiştiremeden, ileri doğru adım atamadan gvren Türkiye'de toplumsal gergınli- ği azaltıp tansiyonun artmasını engelleyerek rejimın sorunlan- na kendi içinde çözümler bulabilmesıni sağlamanın ydu, sus- ması gerekenlerin akıl ve mantıkla bağdaşmayan sözler etme- lerı değildir. Yarın öbürgün Türkiye'de insanlar sokağa dökülürse -ki bunu hiç de istemiyoruz ve sağlıklı çözümün bu yolla elde edilebile- ceğini sanmıyoruz- susması gerekirken konuşanlar, çevrede so- rumlu ararken önce aynaya bakmak zorundadırlar. Şimdiye kadar sağduyulu hiçbir uyarıya kulak asmayan o ki- şilerin, bu gerçeği de göreceklerini sanmıyoruz ya. SSCB KarabağVla çatışma 1 ölü 6 yarah 31 aralık - 1 ocak tarihlerinde Nahcivan'ın İran sınırında Azeriler'in düzenlediği eylemin sınırın iki yakasındaki Azeriler'in ayrı yaşamasını protesto gösterisine dönüştüğü, eylemde sınır ihlal edildiği için Iran'ın SSCB'yi protesto ettiği bildirildi. MOSKOVA (Ajanslar) — Sov- yetler Birliği'nin Azerbaycan sı- nırlan içinde yer alan dağlık Ka- rabağ özerk bolgesinde, önceki gün Ermenilerin, Azerileri taşıyan bir yolcu otobüsüne saldırmalan sonucu çıkan çatışmalarda 1 Er- meni militanın öldüğü, 2'si asker altı kişinin de yaralandığı bildiril- di.Sovyettelevizyonunun haberi- ne göre Azerbaycan'ın Agdam kentinden dağlık Karabağ bölge- sindeki Susa kentine gitmekte olan Azeri yolcuları taşıyan bir otobüse, Stepanakert'ten geçmek- te olduğu sırada Ermeni militan- lar saldırıya gıriştıler. öte yandan Sovyetler Birliği'- nin Ermenistan Cumhuriyeti için- de kalan, ancak Azerbaycan'a YUNANİSTAN bağlı olan Nahcivan Özerk Cum- huriyeti'nde 31 aralık ve 1 ocak tarihlerinde İran sınınnda meyda- na gelen Azerilerin düzenledikle- ri eylemin, sınırın iki yakasında yaşayan Azeri halkın ayrı yaşa- masını protesto gösterisine dönüş- tüğü ve tran'ın söz konusu gös- teride sınırlannın ihlal edildiği ge- rekçesiyle SSCB'yi protesto etti- ği bildiriliyor. Sovyet televizyonunun haberi- ne göre aşırı içki ya da uyuştunı- cu almış olduklan anlaşılan ve "aşın görüşlü eylemci" olarak ni- telenen, sayılan belirtilmeyen bazı kişiler, tran-Nahcivan sınınnda, Sovyet askeri birliklerinin koru- duğu sınır karakollanna saldırdı- lar. Saecı lider Averof öldü STELYO BERBERAKİS ATİNA — Yunanistan'ın eski Dışileri ve Savunma Ba- kam Evangelos Averof (80) ge- çirdiği kalp kri- zi sonucu dün Appolonios Hastanesi'nde öldü. Orta Yunanistan'ın Trikala kentinde 1910 yıhnda doğan Ave- rof, aynı zamanda üyesi olduğu sağ eğüimli Yeni Demokrasi Par- tisi (YDP)nin Fahri Başkamydı. 1981-84 yıllan arasında YDP'nin başkanlığında bulunan Averof, 1974-81 döneminde YDP hükü- metlerinde Dışişleri ve Sanvunma Bakanhklannı üstlenmişti. Yuna- nistan'ın en deneyimli siyaset adamlarından biri olan Averof- •un Türk-Yunan ilişkileri ve Kıb- ns konulannda oldukça büyük rolü oldu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear