Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYET/16
Özürlüler
için yanşma
ANKARA (AA) — Sincan Be-
lediyesi, mayıs ayında kutlana-
cak "Sakatiar Haf tasT nedeniy-
le, ses, karikatür ve fotoğraf dal-
larında yarışma düzenledi.
Belediyeden yapılan açıkla-
maya gore, yarışma, "Özürlüle-
rin günlıik yaşamda kallanraak
zorunda kaldıklan zoriukları,
sanatsal bir dille anlatabilmek
amacıyla" duzenlendi. Yanşma-
da, Türk halk müziği ile Türk
sanat müziği dallanndaki ses ya-
rışması ile serbest konulu kari-
katür yarışmasına özürlüler ka-
tılabilecek. "Özurlülerin katlan-
dıklan zoriuklar" konulu fotoğ-
raf yanşmasına ise, özürlü olma-
yanlar da katılabilecek.
Yanşmada birincilere l'er mil-
yon, ikincilere 500'er bin, üçün-
cülere 250'şer bin, mansiyon
alan bir kişiye de 150 bin lira ol-
mak üzere toplarn 7 rnilyon 600
bin lira ödül dağıtılacak.
23 OCAK 1990
Mahkemelik
oldu
Oxford'da evinin
damına 7.5
metrelik
fibergrastan bir
köpekbahğı maketi
diken William
Heine bu
hareketinin imar
planları yasasma
aykın olması
yüzünden şehir
konseyi tarafından
mahkemeye verildi.
1986 yılında
yapılan maketin
kaderi mahkemenin
karanna bağlı
(Fotoğraf: Reuter)
Türk
denizciler
hayat kurtardı
İSTANBUL (AA) — Turk
denizcileri, Büytik Okyanus'-
ta batmakta olan Panama
bandıralı bir geminin 18 mü-
rettebatını kurtardı. D.B. De-
niz Nakliyat T.A.Ş.'den yapı-
lan yazılı açıklamada, "Gene-
ral Zeki Doğan" şilebi, Kap-
tan TugTul Ayel yönetiminde
Uzakdoğu seferini sürdurür-
ken, "S.O.S" sinyali aldığı
bildirildi. İmdat sinyali üzeri-
ne rotasını sinyalin verildiği
yöne çeviren şilep, batmakta
olan Panama bandıralı "M.V.
Glor>' Land" adlı gemiyi bul-
du. Turk denizciler, filikalara
binmiş 18 denizciyi "General
Zeki Doğan"a aldılar. Kaza-
zedelere ilk müdahaleleri ya-
pan Türk denizciler, müretta-
batı dün Hong-Kong'da yetki-
lilere teslim ettiler.
Gemide
misafir
Avustralya'yı
ziyaret etmekte
olan Isveç mayın
gemisine koruma
altında olan bir
Kaola ziyarete
gelince gemide
bulunan 5 kadın
subaydan Marina
Barnheim Kaola'yı
kucağına alarak
uzun süre oyun
oynadı.
HABERLERIN DEVAMI
BYYO işgali davası
34 öğrenciye tahlîyelstanbul Haber Servisi — lstan-
bul Üniversitesi Basın Yayın Yuk-
sek Okulu'nun işgali sırasında ka-
mu mallarına zarar verdikleri ve
öğretimi engelledikleri savıyla
haklarında dava açılan 76'sı tu-
tuklu 160 öğrencinin yargılanma-
sına devam edildi. Sorguları yapı-
lamayan 26 tutuklu öğrencinin
sevk zincırine vurulmayı reddet-
tikleri gerekçesiyle katılmadıkla-
n duruşmada, tutuklu 34 öğrenci
serbest bırakıldı. 15 tutuklu öğren-
ci hakkındaki tahliye isteminin ka-
bul edilmediği duruşma, sorgula-
rın tamamlanması için ileri bir ta-
rihe bırakıldı.
Bu arada yaklaşık iki aydır tu-
tuklu bulunan öğrencilerin sevk
zincirine vurulmak istenmesi ve
bu nedenle duruşmaya gelmeleri-
nin engellenmesi öğrenciler ve ai-
lelerce protesto edildi.
lstanbul DGM'deki dünku du-
ruşmada yanlızca tutuksuz yargı-
lanan 7 öğrencinin sorgusu yapı-
labildi. Kendilerine yönelik suçla-
2 dergiye toplatma
Sokak
Dergisi
toplaüldı
İstanbul Haber Servisi — Haf-
tahk Sokak Dergisi ve Yeni Çö-
züm Dergisı'nin son sayıları lstan-
bul DGM'ce toplatıldı. Sokak
Dergisi yöneticilerine dün öğleden
sonra bildirilen kararda, dergide
yayımlanan "Askerliğe Savaş
Açan Adamdan: Neredesiniz?" ,
"Lozan AnOaşmasına Göre Knrt-
çe Mevlit, Kurtçe Televizyon" ve
"Kiiçük K Ue Komünizm" başük-
lı yazılar nedeniyle derginin top-
latıldığı bildirildi.
Toplatma kararıyla ilgili olarak
dergi yöneticilerine gönderilen
tebliğde, söz konusu yazılar nede-
niyle lstanbul DGM Savcılığı'mn
"Halkı askeriikten sogutma, milli
dnygulan zayıflatma ve komu-
nizm rejiminin övülmesi" iddia-
larıyla soruşturma açıldığı da kay-
dedildi.
Dergilerinin 1-7 Ocak 1990 ta-
rihli sayılarının da Dr. Tayfon
Göniıl'ün zorunlu askerliğe kar-
$ı başlattıgı kampanyayla ilgili ha-
beri nedeniyle toplatıîdığını vur-
gulayan derginin Yazı lşleri Mü-
dürü Turgul Eryilmaz, söz konu-
su yazılarda suç unsuru görme-
diklerini belirterek toplatma ka-
rarını eleştirdi.
malan kabul etmeyen ögTenciler,
Basın Yayın Yuksek Okulu'nun
"faşisl çeteJerce" basıldığını ve po-
lislerin onlara yardımcı olduğunu
belirttiler. Gerçekte yargılanması
gerekenlerin bu kişiler olduğunu
belirten öğrenciler, emniyette, ka-
fada sigara söndürmek, dövül-
mek, saatlerce mehter marşı din-
lemeye zorlanmak gibi maddi ve
manevi işkenceye maruz kaldıkla-
nnı belirterek suç duyurusunda
bulunduiar.
Sorgular sonucunda söz alan
avukatlar da sevk zincirine vurul-
ma uygulamasının kaldınlmasına
karşın tutuklu öğrencileri zincire
vurmak isteyerek duruşmaya gel-
melerini engelleyen cezaevi yöne-
ticileri hakkında suç duyurusun-
da bulunulmasını istediler.
Mahkeme, duruşma sonucun-
da, geçen oturumlarda sorguları
yapılan tutuklu sanıklardan
34'ünün serbest bırakıknasına ka-
rar verdi. 15 öğrenci için istenen
tahliye istemlerini kabul etmeyen
mahkeme heyeti, duruşmaya geti-
rilmedikleri için sorguları yapıla-
mayan 25 öğrencinin de 25.1.1990
gunu yapılacak duruşmada din-
lenmesini kararlaştırdı. Aynca ce-
zaevi yöneticileri hakkında Eyüp
Cumhuriyet Savcılığına suç duyu-
rusunda bulunulmasına karar
verildi.
Mahkemece serbest bırakılan
öğrencilerin adlan şöyle:
Mustafa Özmetin, Gürsel Bay-
yurt, Cevdet Albayrak, Yaşar Dur-
sun, Turgut Bilir, İsmail Aras. Er-
bil Dogan, Veysel Özdemir, Nihat
Cici, Mehmet Hakan, Can Kaya,
Mahmut Bülbul, Atilla Yeşil, Ali
Özdemir, Cüneyt Şimşek, Ahmet
Çakır, Levent Keleş, Hiiseyin
Ayık, Türkay Kara, Cafer Tark,
Yalcın Ünal, Aydın Yılmaz, Meh-
met Aydın, Cafer Akbaş, Cengiz
Semercioglu, Mete Üçbudak,
Yüksel Can, Tamer Göçmen, Erol
Dursun, Orhan Dogru. Salim Şa-
hin. Turgay Koyuncu, Ali Çerkez-
oglu. Rıfat Kutsi Haşlaman.
KİMSEYE ZARAR VERMEDİM—Tayfun Gönül açtığı kampanya
ile kimseye zarar vermedrgini söyledi. (Fotoğraf: Ali Te>fik Berber)
DGM'de ifadesi alınan Tayfun Gönül:
Kampanyam sürecek
tstanbul Haber Servisi — Zo-
runlu askerliğe karşı başlattıgı
kampanya gerekçesiyle hakkında
soruşturma açılan ve kendisiyle il-
gili yayımlanan haberler nedeniyle
Güneş Gazetesi ile Sokak Dergisi
toplatılan Dr. Tayfun Göoiil, dün
DGM Savcılığı'na ifade verdi.
Dr. Tayfun Gönül, dün
DGM'ye ifade vermek üzere git-
meden önce Sokak Dergisi'nin
Cağaloğlu'ndaki bürosunda bir
basın toplantısı düzenledi. Alman
Yeşiller Partisi milletvekillerinden
Karitas Hensel ile Ankara ve îz-
mir'den gelen ve kendilerini Radi-
kal Yeşiller olarak tanıtan kişile-
rin de katıldığı basın toplaııtısın-
da Dr. Tayfun Gönül, kampanya-
sının başanya ulaşması için ken-
disi gibi duşunenlerin, bulunduk-
ları yerlerde anti-militarist grup-
Alman sosyolog
2. kez DGM'deDİYARBAKIR tZMIR
(CumhuriyeO — "Bölücülük
propagandası yaptıju" gerekçe-
siyle tutuklanarak geven hafta
çtkanldtğı Diyarbakır DGM'de-
ki ilk duruşmada tahliye istemi
reddedilen Federai Alman Sos-
yolog Hella Scblumberger, beş
gun aradan sonra bugün ikinci
kez yargı önüne çıkıyor. Schium-
berger'in duruşmasını Alraan
Yeşiller Partisi Milletvekili Ka-
ritas Hensel ile Federai Alman-
ya'nın Ankara Büyukelçisi Ek-
kehard Eickhoff un da izleye-
cetteri bildirildi.
Ğatı kamuoyunda çeşitli yan-
kılara ve Türkiye ile Federai Al-
manya arasında diptomatik so-
runlara yol açan Hella Schlum-
berger'in tutukluluk halimn bu-
gün Diyarbakır 2 No'lu
DGM'deki duruşmada son bu-
lacağı umuluyor.
Bu arada Federai Alman Ya-
zarlar Sendikası'nın, sosyolog
Schlumberger'in serbest bırakıl-
ması için konuyu Avrupa tnsan
Haklan Komisyonu'na götürdu-
ğü, a>nca Türkiye'nin Bonn Bu-
yüfcelçiliği'ne protesto telgrafı
çektikleri bildirildi.
lar oluşturması gerektiğini söyledi.
Zorunlu askerliğe karşı başlatılan
kampanyayı desteklediğini belir-
ten Alman Yeşiller Partisi Millet-
vekili Hensel de, askerlik eğitimi-
nin adam öldürmeyi desteklediği-
ni öne sürdü.
Tayfun Gönül daha sonra bera-
berinde aralannda Yeşiller, Sosya-
list Parti, Radikal Yeşiller ve femi-
nistlerin de bulunduğu kalabalık
bir grupla ifade vermek üzere ls-
tanbul DGM'ye gitti. Burada Sav-
cı Yardımcısı Çayhan Ülgen tara-
fından ifadesi alınan Gönül, ser-
best bırakıldı. Tayfun Gönül, ve-
receği ifadeyle ilgili olarak basına
daha önce dağıttığı metin kapsa-
mında konuştuğunu belirtti ve
kampanyamn sureceğini bildirdi.
Gönül, ifadesini içeren yaah açık-
lamasında ise askerliğe karşı so-
ğuk olduğunu vurgulayarak şöy-
le dedi:
"Sayın Savcı bu nasıl manükbr?
İnsanlann duygulannı şargılama-
nızı size emreden hukuk sistemi
nasıl bir sistemdir? Yoksa bu duy-
gulanmı kimselere aktarmamalı
mıydım? Aktardığım anda mı suc
oluşlu? Peki o zaman ifade özgiır-
liığü nerede kaldı? Anavasamızda,
yasalanmızda temel bak ve özgiir-
luklerden bahsedip ni>e kafamızı
karıştınyorsunuz? Her şeyi ekâbir
bilir. onu kızdıran her şey suçtur
deyin olsun bitsin."
İnsanları genel olarak asker-
liğe karşı kışkırtmadığını anlatan
Gönül, "Kargaşa istemiyorum.
Terörist de değilim. Yalnızca in-
sanlann tahakküm olmadan da
yaşayabileceklerine inanıyorum.
Beni fikirlerimden dolayı yargıla-
yacaksanız yargıiayın. Ama ben
kampanyada sözunii ettiğiniz su-
çu işlemedim" dedi.
R O S A p ı a n o b a r
mu,
y^.duydunuz mu,
yaşadmız m\
Kosa bar
- l — - \ / - ^ Bagar.isi S«>k 2
4M
Atmosfer, yemek ve canlı müzik
2/A BcK-k Icl I6S M
k,ıp;ıh\ı/
\c \.ıpı Krcdı Bank.iM Sok.ıtı)
NEW YORK'TAN
Hareket Türkiye'yi etkiler mi?
(Baftarafı 1. Sayfada)
Ö zaman da, Humeyni benzeri rejim Türkiye1
de kurulur mu? Türkiye, tslam devriminden nasıl
etkilenir sorusu soruluyordu. Bu soruya Batı'da
muhatap olmamış politikacı, bilim adamı, gaze-
tecı yok gibiydi. Şimdi de öyle.
Ermenistan'ın Türkiye'ye fazla sıcak bakraadı-
ğı, Azerilerin Türk soyundan olmalan ve Türki-
ye'nin iki tarafa da kapı kotnşuluğu herkese para-
leller çizdiriyor. özal, bu tür paralellerin yanlış ol-
duğunu anlatıp duruyor, ama bu arada kendi de-
yimiyle yanlış anlaşılıyor. Dun kendisiyle, Plaza
Oteli'nde Kissinger'ı, Yako\-as'ı kabul ettiği daire-
sinde konuşurken komşu ülkelerle olan mezhep
farkını belirtmenin mezhep ayrımcılığı olmayaca-
ğını anlattı.
özal, Azerbaycan konusundaki sorulann Hu-
meyni rejimiyle ilgili o sıralarda sonılduğunu anım-
satıyor. Iran'da halkın çoğunluğunun Türkiye'den
farklı olarak Şii mezhebinden olduğunu, o zaman
da söylemiş.
O zaman da amacı, şimdiki gibi iki halkın sosyo-
kültürel yapılarının birbirine benzemediğini vur-
gulamaktı.
Daha önce bu tür gezilerde birkaç gün içinde,
ziyafet bolluğundan küosunun arttığı göze çarpan
özal, iyiden iyiye ince. Geçen haftaya^öre Türki-
ye'dekinden de formda. Resmi konuk kabul etmi-
yorsa otelde ceketini kravatım çıkarıyor. Üzerine
yapışan bir tişört giyiyor. Verdiği kilolan almamak,
kazandığı formu korumak Özal'a göre zayıflama
mücadelesinden çok daha zor. Şu anda özal'ın he-
defı zoru başarmak ve "kazandığını korumak."
Bunü yapacağına olan inancı ve azmi çok bu-
yük.
özal yaymcılığa geliyor, oradan da televizyonun
özelleşmesine... Özal'a gore anayasa değişikliği ha-
zırlanması gerek, Ama konu asıl gündeme, PTT'nin
iki yıl sonra uzaya göndereceği uydudan sonra ge-
lecek.
özal bu arada ABD Başkanı Bush ile arkadaş-
lığının Reagan doneminde başladığını, göruşme-
sinde Kıbrıs konusunu dile getirirken 'Denktaş'a
eşit davranılmah' dediğini kaydetti. Aynca bu ko-
nuda acil çözümlere ulaşmak istemenin daha son-
ra sorunlar doğurabileceğini aktardı. BM Genel
Sekreteri ile 12 saat sonra yapacağı konuşmada ve
yiyeceği yemekte de bunlan söyleyeceğini ifade etti.
Başkan Bush'un kendisine Beyaz Saray'ın oda-
lannı gezdirirken "su" sorusunu sorduğunu söy-
ledi. Bush'a, "Komşularla olan su meselesi teknik
bir konudur. Atatürk Barajı'nın kapağırun kapa-
tılmasından bir ay sonra her şey yeniden normale
dönecektir" dediğini anlattı.
Özal, Ermeni tasansımn sahibi Dole 'un ise "Siz
Kansas senatöıiisünuz. Bu Ermeniraeselesiyleni-
ye ugraşıyorsunuz?" diye sorduğunu, Dole*un ise
kendisine başından geçen bir kazada yaralanan eli-
ni Ermeni bir doktor sayesinde kurtcuınış olduğu-
nu, bu nedenle Ermenilere sempatisi olduğunu ak-
tardığım kaydetti. Özal, 1992 yılından söz ederken
de bu tarihte yapılacak seçimlerde oluşacak Mec-
lisin yeni cumhurbaşkanını seçeceğini anımsattı.
Eğer seçimler 1991'de gerçekleşirse özal'dan son-
raki cumhurbaşkanını seçecek Meclis bir sonraki
genel seçimlerden çıkacak.
Bu konuda herhangi bir yorum ya da tahmin
yapmaktan kaçımyor.
Amerika'da gördüklerini uzun uzun anlatıyor.
Yarattığı izlenimleri, düşüncelerini dile getiriyor.
Hafta sonu eşiyle gittiği Broadway müzikalinden
çok etkilenmiş. Amerika'ya her geldiğinde bir fır-
sat yaratıp eşiyle müzikal seyretmeye gittiklerini,
ama bu kez izlediklerinin çok güzel olduğunu an-
latıyor.
Cumhurbaşkanı olarak ilk kez Broadway'de se-
yirci. Dördüncü sırada oturuyor. tzleyiciler salon-
da bir cumhurbaşkanı olduğundan habersiz. Şar-
kıları da oyunu da göz kırpmadan eşiyle izliyor-
lar.
Oyundan sonra sahne arkasına gidiyorlar, oyun-
cuları tebrik ediyorlar. Sahnenin "muazzamlı-
ğından" ve "eksikliginden" çok etkilenmiş.
Özal için eskiliğin etkileyiciliği, sahne arkasm-
da kullarulan teknolojinin yeniliğinden. Ses, görün-
tu aletleri dekor değişikliklerini gerçekleştiren alet
edavat öylesine ileri ki cumhurbaşkanına göre dün-
yada böylesine mükemmel bir oyun ancak bu ka-
dar iyi sahnelenebilir.
Amerika yalmz şimdi değil, kırk yü önce de de-
rinden etkilemiş özal'ı. tlk kez Elektrik lşleri Etüt
tdaresi'nde memurken, 1951'de kısa dönemli bir dil
ve görgü bilgi bursu kazanmış. Daha Avrupa'yı gör-
meden New York'un orta yerine 10, 15 arkadaşıy-
la birlikte, kendi deyimiyle inmiş.
Ortaokul ve lise yıllarında Fransızca okuduğu
için önceleri "coffeee" derken bile garsonlarla an-
laşmakta epey zorluk çekmiş. Bu zorluk daha sonra
yemek secerken, seçtiği yemeği masaya getirtirken
ve parayı öderken epey sürmüş.
"Kahveyi doğru soyleyebilmek" için kırk yıl önce
başladığ) ABD'deki mücadelesinde özal gerçekten
başanlı çıktı. Ama bu başan kilolarında olduğu
gibi. Elde ettiğini tutmasına bağlı.
KMIB'den HIKMET ÇCTIMKAYA
Bir Toplantının Ardından
(Baftarafı 1. Sayfada)
Atatürk Spor Salonu'nda yak-
laşık üç bin kişi var. Büyük ço-
ğunluğu öğrenciler oluşturuyor.
İki otobüs dolusu Polis Koleji öğ-
rencisi de salonda bulunuyor
Polis adaylarının ellerinde Azer-
baycan bayrakları göze çarpıyor.
Polis Koleji öğrencileri ellerin-
deki Azerbaycan bayraklannı sal-
layarak göstenye başlıyor:
—Türkler zulme boyun eğ-
mez... Azerbaycan Ermeniye
mezar olacak.
- Ardından da bir türkü yükseli-
yor:
—Çırpınırdı Karadeniz, baktp
Türkün bayrağına...
Türkü bitiyor, stoganlar atılıyor.
—Hak, hukuk, adalet, esir
Türke hürriyet... Kahrolsun Er-
menistan...
Bir ara sessizlik oluyor. Ses
düzencisi belki yanlışlıkla Zülfü
Livaneli'nin "Ada" adlı kasetini
çalıyor. Önce alkışlar. Sonra kı-
sa süre sessizlik. Ardından da
"yuh" sesleri. Ses düzencisi pa-
nik içinde üvaneii'nin kasetini çı-
karıyor.
Aynı saatlerde İstanbul'da ya-
pılan yürüyüş. Türk Ocağı ve ül-
kücülerin düzenlediği gösteride
"bozkurt" flamaları dikkati çeki-
yor.
Kafkasya'da yaşanan dram in-
sanlık dışı...
Ama Türkiye'de kimi kafalar
Bakû'den gırip Sivastopol'dan
çıkmayı düşünüyorlar 1990 yılın-
da. Irkçı bir kafayla, düşlerinde
inandıkları maceraları korükle-
meye çalışıyorlar. içleri kan ağ-
layan, Türkiye'de konuk edılen
Azerbaycanlı Türklere sahip çı-
kıyorlar:
—Kana kan, intikam!
Bağıranlar kimler?
Polis Koleji öğrencileri. Hangı
koşullarda. nasıl yetiştirildikleri-
ni gözlerimizle görüyoruz.
Irkçı bir düşünceyı gencecik
beyinlere aşılayanlar kimler?
*
Cumhurbaşkanı Özal'ın sözle-
rine bir haylı kınlmış Azeri Türk-
lerı. Prof. Dr. Vfeliyev, bunu açık
açık belirtti ıkıli görüşmelerde.
Diğer siyasi partilerin liderlermin
değerlendirmesinden de bir hayli
hoşnut.
SHP lideri İnönü, Kafkasya'da-
ki gelışmelerı, yüzlerce ınsanın
ölmesinin ardında yatan gerçe-
ği anlatırken, Ermenistan konu-
suna da değiniyor:
—Tarihsel gerçekler saptırıla-
rak propaganda aracı olarak kul-
lanılmaya çaJişılıyor. Bu da Erme-
nistan-Azerbaycan çatışmasında
Ermenistan'ı güçlendirme ama-
cını taşıyor.
Dünya basını ve TV, Kafkasya
1
daki yaşanan insanlık dışı dramı
çarpıtarak verirken, kimi kafala-
rın ırkçılık ateşiyle yanıp tutuşma-
sı neyin nesidir? Ellerinde "boz-
kurt" ftamalarıyla yürüyen dünün
ülkücüleri "Kurt dumanlı havayı
sever" ülküsüyle yanıp tutuş-
makta mıdırlar?
Bir gün önce Atatürk Spor Sa-
lonu'nda tüm gazetecilerin izle-
dtği toptantıyı, dün sabah gaze-
telerde göremeyince içimi tuhaf
bir duygu kaplıyor
Ne diyordu Polis Koleji öğren-
cileri?
—Kana kan, intikam!
Yarının polisleriydi bağıranlar.
Zülfü Livaneli'nin kasedinin ça-
lınmasını yuhalayarak kesenler
de onlardı.
Akşam Rumca bilen bir arka-
daşıma Yunan Televizyonu'nu iz-
lettim. Tûm Avrupa gazeteleri ve
televizyonlan gibi yanlı veriyordu
kanlı olayları EP1 ve EP2. Erme-
niler haklı, binlerce ölü veren
Azeri Türkleri ise haksızdı.
AT, Sovyetier'in Azerbaycan'a
müdahalesini destekliyor, ABD
susuyor, İngirtere göz kırpıyordu.
_ Şu sıralarda Cumhurbaşkanı
Özal, Perez de Cuellar'la görüş-
me öncesindeydi. Alman sosyo-
log Hella Schlumberger ikinci
kez DGM'ye çıkarılacaktı. Yeşil-
ler Partisi Milletvekili Hensel Di-
yarbakır'a gitmişti. Fahişeye ge-
rekçeli tecavüzü protesto eden
43 kişi İzmir'de mahkemeye ve-
rilmişti. Bir de memurlara din
dersi konusu Mılli Eğitim Komis-
yonu'nda görüşülecekti.
Kafamda bir gün önce Atatürk
Spor Salonu'nda yaşananlar dü-
ğüm düğûm oluyordu. Gösterici-
lerin sloganlannı anımsamaya
çalışıyordum:
—Satılmış basın, bunları da
yazın...
Biz de yazdık ..
GOZLEM
UGURMUMCU
(Baftarafı 1. Sayfada}
sın bütün dünyayı ayağa kaldınrdı.
Malta buluşmasından sonraki olaylara bakın; ABD'nin Pa-
nama çıkarması, arkasından Sovyetier'in destekledikleri Ro-
manya olayları ve Azerbaycan'daki kanlı çatışmalar.
İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası da böylesine şa-
şırtıcı olaylarla dolu değil midir?
Bu şaşırtıcı olaylardan ilki Hitler'in Nazi Almanyası ile Sta-
lin'in Leninist Sovyetler'i arasında imzalanan 23 Ağustos
1939 tarihli saldırmazlık paktıdır.
Anlaşmanın imzalanmasını izleyen günlerde Alman or-
duları Polonya'ya saldırdı; 1 Eylül 1941 günündeki Alman
işgalini yaşayan Polonya halkı, 17 eylül günü de Sovyet iş-
galini yaşadı.
Almanya ve Sovyetler, 28 eylülde Moskova'da Polonya'yı
paytaşan anlaşma imzaladılar.
Sonra koşullar değişti, Almanya Sovyetler'e saldırdı.
Bu yeni savaş koşulları içinde Ingiltere, Amerika ve Sov-
yetler Birliği bu kez Hitler'e karşı birleştiler.
Proletarya enternasyonalizmi bir yana bırakılıyor, Leni-
nizm, savaş cephelerinde kapitalizm ile açıkça işbirliği ya-
pıyordu.
Bu bir tarihsel uzlaşmaydı.
"Proteterya enternasyonalîzmi"r\\n genel karargâhı "3. En-
ternasyonal'in 22 Mayıs 1943 tarihinde çalışmalarına son
vermesi de rastlantı değildi. Kapitalist ordular, Kızılordu ile
aynı cephede faşizme karşı dövüşüyorlardı.
Yaşanan "pratik", kitaplardaki "teoriyi" altüst etmişti.
Savaş sonrasında toplanan Yalta Konferansı, iki büyük kamp
arasında "soğuk savaşı" da başlatmıştı. Soğuk savaşın ko-
şulları hemen hemen her ülkede yaşandı.
Malta buluşması, Yalta Konferansı ile başlayan soğuk sa-
vaşın bittiği tarih olarak selamlandı. "Yeniden yapılanma"-
ya övgüler dizıldi, Gorbaçov kalpağı Batı rnodacılarına esin
kaynağı oldu. * .
Azerbaycan olayları, iki süper deviet arasında Malta'da
yenr bir paylaşım planı kabul edildiğini gösteriyor.
İki dünya jandarmasına karşı ister "mazlum milletler" de-
yin, ister "proleter uluslar" adını takın, sömürülen halklar bir-
leşip örgütlenmedikçe, ulusal kurtuluş bilinci bu yoksul ulus-
larda kök salmadıkça, dünya siyaset sahnesinde buna ben-
zer dramlar daha çok yaşanacaktır.
Malta buluşmasından sonra yaşanan olaylar henüz bit-
medi. Umarız Türkiye, açılan yeni dönemde kurt kapanları-
na ve uluslararası komplolara sürüklenmez!
BİÜRKİŞİ-
Önceki gün televizyonda Ceza Yasası'nın 141-142 ve 163'üncü
maddeleri tartışıldı. Tartışmaya Ankara Hukuk Fakültesi Ceza
Hukuku öğretirn üyesi Prof. Dr. Zeki Hafızoğulları da katıldı. Açı-
koturumda asıl tartışılması gereken konu da göz ardı edildi.
- Bu madde metinleri yeterince açık değildir. Bu üç maddenin
antidemokratlığı da bu noktadan kaynaklanmaktadır.
Ceza hukukunun evrenseljlkelerinden biri Ceza Yasası'nda
suçun açıkça tanımlanmış olmasıdır
Bir örnek verelim:
1986 yılı temmuz ayında Saçak Dergisi Ankara'da "Sosyalist
Partide Partiiçi Demokrasi" konulu bir açıkoturum düzenlemiş;
açıkoturuma katılanlar, Ankara DGM'since 142. maddeye aykı-
rı konuşmalar yaptıkları gerekçesi ile tutuklandılar.
DGM Savcılığı Prof. Dr. Hafızoğulları'nı bilirkişi olarak görev-
lendirmişti. Tutuklama istemi bu rapora dayanıyordu. Çünkü Ha-
fizoğullan, konuşmalarda suç öğeleri bulmuştu!
Bilirkişi Hafızoğulları, bu bilirkişi raporunu Ankara Hukuk Fa-
kültesi Dergisi'nde de yayımlatmıştı.
DGM, dosyayı İstanbul Hukuk Fakültesi'nden seçtiği üç öğ-
retim üyesine ınceletti. Yeni bilirkişiler Prof Kayıyan İçel, Prof.
Duygun Yarsuvat ve Prof. Köksal Bayraktar da Hafızoğulları-
nın suç öğeleri bulduğu konuşmalarda 142'nci maddeye aykı-
rılık saptamamışlardı.
Görüyorsunuz kimine göre suç, kimine göre değil.
DGM, 19.7.1988 gün ve 88/79 sayılı karan ile sanıklann ak-
lanmalanna karar verdi. Karar da kesinleşti.
Elimizde Hafızoğullan'nın yıllar önce hazırladığı "TCK 142.
madde hükmü karşısında bilim ve sanat eserieri" konulu bir in-
celemesi var. Hafızoğulları, bu özlü incelemesinde "tüm fikir
suçlarınm kaldınlmasını" istıyor, "bir dönemde yasak sayıianm
birbaşka dönemde yasak olmaktan" çıkarıldığı, bu çelişkilerle
"ceza hukukunun kesınlik ilkesinin hiçe sayMığını" ileri sürerek
maddeye "diyalektik" bir yorum getiriyor.
Adalet Bakanı Sungurlu, Hafızoğullan'ndan bu maddeler ile
ilgili eleştirilerini ıstemiş, sayın profesör de görüşlerini henüz
hazırlayıp sunmamış.
El yazılı metnin bir fotokopisi bendedir. Sayın Bakan dilerse
hemen kendisine iletirim.
SHP'den hükümete gensoru
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — Yıldınm Akbulut hükümeti
için ilk gensoru SHP'den geldi.
SHP Diyarbakır Milletvekili Fu-
at Atalay ile Hakkâri Milletvekili
Cumhur Keskin ve arkadaşları,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerindeki "siyasi göç" nede-
niyle Akbulut hükümeti hakkın-
da gensoru verdiler.
SHP Grup BaşkanvekiUerinden
Hasan Fehmi Güneş, dün düzen-
lediği basın toplantısında, genso-
ru önergesini açıklayarak, "siyasi
göç"ten sadece Içişleri Bakam'nın
değil, Bakanlar Kurulu'nun so-
rumlu olduğunu kaydetti.
SHP miHeivekillerinin imzala-
rını taşıyan gensoru önergesinde
olağanüstu hal uygulamasının
sürduğü Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerinde siyasi ikti-
darın uzun bir süredir uygulama-
ya koyduğu yanlış politikalar so-
nucu, önemli toplumsal sorunla-
rın ortaya çıktığı ve yaşam koşul-
larının giderek zorlaştiğı belirtil-
di. Gensoru önergesinde, olağa-
nüstu hal bölgesinde hükümetin
yanlış sosyal ve siyasal politikalan
inatla sürdürdüğü ifade edilerek,
şu görüşjere yer verildi:
"Sorunlara sadece askeri w po-
lisiye önlemlerle yaklaşan yöne-
rjm. toplumda yeni sıkıntılann or-
taya çıkmasına neden olmuş, ken-
dini kısır bir döngü içerisine hap-
sederek soruna sağlıklı çözümler
bulma şansını yitirmiştir. Bu po-
litikalar sonucu bölgede anarşi ve
leror azalmamış. aksine güvenlik
için alınan birçok onlem amacını
aşarak yurttaşların temel hak ve
özgıirluklerini ortadan kaldır-
mıştır.
Yasadışı örgütün faaliyetlerini
etkisizleştirme, izleme ve bilgi al-
ma amacına döniik girişimler bir-
çok yerleşim biriminde yurttaşla-
nn anayasal haklannı kısıtlavarak.
yok ederek uygulamaya konul-
muş, bölgede demokrasi daraltı-
larak baskıcı bir ortam hâkim kı-
lınmıştır."
Gensoru önergesinde sayıları 17
bini aşan köy korucularının böl-
gede güvenliğin sağlanmasına
önemli bir katkıları olmadığı da
belirtilerek "Devlete gereksiz ye-
re milyarlarca lirava varan yuk
oluşturmanın yanında, bu kesim
bölgede yeni nuzursuzluklann
kaynagını oluşturarak toplumsal
barışın bozulmasına neden
olmuştur" denildi.
Önergede daha sonra şu görüş-
lere yer verildi:
"Terör olaylannın sürmesi iki
taraflı baskı ve şiddet uygulama-
lan, insan haklan ihlalleri vatan-
daşı canından bezdirmiş, demok-
rasiye olan güvenlerini sarsmıştır.
Yılgınlık, güvensizlik ve baskı or-
tamı bugün bu bölgede yüzlerce
köyiin boşalması sooucunu do-
ğurmaktadır. Siyasal nedenlere
dayalı goç olayı hıziı bir artış gös-
termektedir. Özellikle Siirt, Mar-
din, Van ve Hakkâri illerine baglı
yüzlerce köy kısmen ve>a tama-
men boşalülmış durumdadır. Za-
ten bıiyuk bir ekonomik gerilim ve
yoksulluk içerisinde yaşayan bu
bölgenin kırsal kesim insanı, ya-
şamı boyunca biriktirdiklerini de
yok pahasına satarak toprakları-
nı terk etmekte, çaresizlik içerisin-
de yaşamlannı goç ettikleri yerler-
de yeni toplumsal sorunlarla bir-
likte sürdurmeve çalışmaktudırlar.
Hakkâri ilinin L'ludere ilçesine
baglı sınır köylerinde yaşanan göç
olaylan ise detnokrasimiz açısın-
dan çok daha vahimdir. Anajasal
haklannı kendi ülkesinde kullana-
bilme koşullarının tamamen kay-
boldugu u'mutsuzluğuyla burada
yaşayan bir kısım vatandaşlar yüz-
lerce yıl yaşadıklan topraklan terk
ederek topluluklar halinde sınır
ötesi ulkelere goç etme zorunlulu-
ğu duymakladırlar. Taşdelen kö-
yiine bağlı Kayadibi mezrası bu-
na bir örnektir. Taşdelen köyiin-
de oturan yaklaşık 1200 vatanda-
şımız da içinde bulundukları sı-
kıntıdan kurtulmanın \olunu sı-
nır ötesi ulkelere goç etmekte ara-
maktadırlar Olağanüslii hal böl-
gesinde ortaya çıkan bu gelişme-
ler hiçbir demokratik ülkede ka-
bul edilemeyecek bir olaydır.
Bu durum çok açık bir şekilde
siyasal yonetimin bölge insanının
sorunlan çözmekte acze düştüğü-
nü, vatandaşlann güvenini kay-
bettiğini gostermektedir. "
Nufus cuzdanımı, TSYD
kartımı, sigorta kartımı
yitirdim. Hukumsüzdür.
CELAL ŞAHlN