29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 OCAK 1990 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE BUGÜN nleteoroloji Genel MCdûrtûğûnden alınan bılgiye göre; yurdun kuzey te- simleri buluflu. Anadokı nun kuzeydo- ğusu ile Doğu Anadolu'nun kuieyi yer yer kar yağışlı geçecek. Marmara ite yurdun iç kesimterinde sabarı saatte- rinde yine yer yer yoflun olmak üzere sts gdrûtecek. Haw SKaMıfiı değişme- yecek. Rüzgâr. kuzey ve bat yönler- den hafif, ara sıra orta kuvvette ese- cek. Denizlerimizde rüzgâr: Karade- niz'de günbatısı ve karayel. ötekı de- nizterimiaJe yıUs ve poyrazdan 4-6, yer yer 7 kuvvetifHJe saatte 16-27, yer yer 33 deniz mili htzla esecek. Deniz mutedil dalgalı olacak, dalga yüksek- liği 1-2 metre. açHdarda 3 metre olup. görüş uzaklıjı 10 km., yağış anında ıse 3-5 km. dolayinda bulu- nacak. vAN GÛUI'NDE HAtft: Açık geçecek. Rüzgâr kuzey ve doğu yönlerden orta kuvvette esecek. Göl kûçûk dalgalı olacak, görûş uzaktıjjı 10 km dolayvida bulunacak. Adana Adajuorı Adryaman Atyon AJn Ankara Antakya Antalya Artvin Balıtesir Bilecik BingSI Bitts Bo(u Bursa Çanakfcale Çonm Denaü 8 11» -2° Oyartafcr S 6 ° 2 ° E y -2°Eaime B 4° -6° Erzincaıı B 0 tl -11°Ernjnjm Y 12° -30°Estoşehir K -3° -10°Gaaan1ep B 6" -3° Giresun B 10° 0° Gümüşfıane K B 2° B2°-4° Hakkân A 12° -2° Isparta S 4° -8° IstanDul S 2° -6° Izmir B -8° -15°Kars B -4° -14°Kastamonu K K S S S Y -4° - S 4° -3° KırMareli S 8°-2"Konya K -3° -1O°Kûtahya A 8°-»° Maiatya 4° -5° K.Maras -10°-10°Meran -12°-30°Mu*a -4° -10°Muş 5°-7° Nıgde 5° 1°0rtu -6" -15"fta -4° -14°Samsun 0° -12°S«rt 6° 0°Sinop 8°-2°Sıvas •11 o -25°"feli)nla0 4°-10°Trata>n -7° -I7"1unceiı -7° -15°UşaJ< -3° -13°van B -6° -16°Zonguldak A 8»-4» B 7°-5° B 12° 2° A 8°-4° B -6° -16° S -7° -17» K e°-i° k 8°-1° K e-r A 4»-5° B 5° 1° Y -7° .17° S 6°-2° K -1" -8° B -7° -17° S 3° 0° B -5° -15° Y -7° -17» Y 4° 0° }; ag» yajmurlu ^ sıslı ^ kartı A-açık B-Duluöu G-Bûneşiı K-lart S-sıs* Y-taflmurlu V Helsınkı (Jj Leningrad t*~5 l Kopemıag^î U^Londr;,. •Berlin Moskova DÜNYA'DA BUGÛN Amslenlam 8 9° Amman A 18° Atına BafcUt A 10» 11° Lemngrad Lonora Madrıd Barcdona A 13° Basel Bögrat Berlin Bonn Brûkssi Budaseşte Cenevre Ceayir Odde Dutayi Frankfurt Gime Hdsnlo Ka/ııre S 1° A -4° S 5° S 8° B 9° Y 8° S 3° Y 18° A 18° A 21" B 14= B 14° K 2° A 10° Kopenlao B 6° KSIn S 8° Ufloşa A 14° K 1° Y 10° A 11° S 6° B 11»Momreal Mosfcova Mûmh New Yortı Osıo Paris Prag Rıyad Roma Sofya B 15° B 13° Y 12° S 3° S 7° B 12° VtehngionY 8° Zürih S 1° K 0° S 7° Y 8° Y 5° S 9° S 2° A 20° A 16° fe Avr» Iınus varşova Venedik Viyana BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/Hastahk nedenleri- ni araştıran tıp dalı. 2/ Üfleraeli bir çal- gı... Gemilerde türlü işlerde kullanılan bir tür demir halka. 3/ tskambildeki sinek işaretine verilen bir başka ad..Şenliklerde caddelere konulan süslü kemer. 4/ îlaç... Yol... Bir nota. 5/ Ku- ruyunca çatlayan torj- rak... Rey. 6/ Çiçeği sebze olarak yenilen bir bitki. II Bağırsak- lar... Gözleri görmeyen. 8/ tnce dan- tel... Hatay ilinde bir göl ve ova. 9/ Av- şa Adası'nda yetişen aynı adlı Uzüm- den elde edilen şarap. YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ Birimlerden oluşan sanayi kuruluş- lan. 2/ Bir tür yabanturpu... lstatistikte bir grup veri içinde en sık görülen de- ğere verilen ad. 3/ Sahip... Tanzimat1 tan önce Osmanlı devletinin Müslü- man olrnayan uyruklanna verilen ad. 4/ Bir taşıtın hızını kesmeye yarayan düzenek... Bir renk. 5/ Yağda kızartılarak üzerine şeker ya da şerbet dökülen bir hamur tatlısı. 6/ Bir sayı... Bayındırlık. 7/ Tepkili uçak... Uygun bulma, tasvip. 8/ Gümüşbahğııun küçüğü... Izlanda'nın plaka işareti. 9/ Ba$ ço- ban... Bir içki. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet Yerli mallar 11 OCAK 1930 Milli Iktisat ve Tasarruf Cemiyeti Istanbul şubesinin tertip ettiği yerli maiları teşhir gününün birincisi dün öğleden sonra Darülfünun konferans salonunda pek parlak bir surette tesit olunmuştur. Darülfünun konferans salonunun içi ve dışı bayraklarla süslenmişti. Dünkü taşhir günü hanımlara mahsus olduğundan büyük salon hıncahınç hanımlarla dolmuştu. Orta kısım her türlü yerli mallar, bilhassa hanımlanmızı alakadar eden eşya numüneleri ile doldurulmuştur. Bunlar içinde bilhassa kumaşlar, trikotaj mamulatı ve her nevi eşya bulunmakta idi. Her fabrika mamulatı için bir köşe ayrılmış ve buralarda duran fabrika sahipleri kendi maiları hakkında ziyaretçilere izahat venniştir. Jüri heyeti yünlü ve ipekli kumaşlan tetkik ederek Avrupa maiları derecesinde iyi olduğuna kanaat getirmişler ve bundan sonraki müşterilerine yerli kumaşlan tavsiye edeceklerini söylemişlerdir. Birçok fabrikalar mallarını canlı modelleri üstünde teşhir etmişlerdir. Bilhassa trikotaj fabrikalan kendi atölyelerinde çalışan kızlann yaptıklan mamulatı kendi üzerlerinde teşhir etmişlerdir. 30 YIL ÖNCE CumhuhYet Zorlu'nun demeci 11 OCAK 1960 Bütçe Komisyonu'nun Dışişleri bütçesi üzerindeki müzakereleri sırasında Dışişleri Bakanı Zorlu'nun geniş izahlarda bulunduğunu bildirmiştik. Zorlu, Türkiyenin diğer memleketlerle olan temaslanndan bahsederken, memleketimizle Arab memleketleri arasındaki münasebetleri ele almış ve buralarda Fatin Riiştu Zorlu komünizmle yapılan mücadeleyi Türkiyenin takdirle takip ettiğini söylemiştir. Arab memleketlerinin bazılarının aleyhirnizde; bir kısmırun lehimizde olduğunu belirten Dışişleri Bakanı; Türkiyenin Arab-Asya memleketleri üzerinde manevî bir prestiji olduğunu da zikretmiştir. Türkiyenin Cezayir meselesinde bu memleketin aleyhinde oy vermediğini ifade eden Bakan, daha sonra gerek Fransanın, gerekse Cezayirin haklı olduklan noktalann mevcut olduğunu söylemiştir. Sovyet Rusya - Türkiye konusunda sorulan sualleri cevaplandıran Zorlu; Türkiyenin Rusya ile dostluk ve müsalemet içinde yaşamak istediğini, eğer bugün arada soğukluk varsa bunun mesullerini ve sebeplerini Rusyada aramak icabettiğini belirtmiş ve Türkiyenin muayyen paktlar içinde yer alması sebebiyle Rusya ile ikili müzakerelere girişmeyi doğru bulmadığını söylemiştir. Başka devletlerin başvekil ve vekillerinin Rusyaya gitmiş olduğunu bir suale cevaben kaydeden Bakan demiştir ki: "Bugün de bizim için böyle temaslara devam etmemek diye bir şey yoktur. Tekrar ediyorum, Rusya ile dost geçinmekten memnun oluruz. Bunda menfaatimiz vardır. Ancak, evvelâ emniyetimizi garanti etmek isteriz." Bakan daha sonra Türkiyenin diğer harici münasebetlerini ve bu arada NATO'nun ve Yugoslavyanın Türkiye ile münasebetlerini incelemiştir. Topaloğlu DP'de — C.H.P. den istifa eden Atıf Topaloğlu'nun D.P. ye girdiği bugün Anadolu Ajansı ve radyo tarafmdan ilân edilmiştir. Topaloğlu, parti değişikliğini mütaakip bu sabah Ordu'ya hareket etmiştir. Anadolu Ajansının bugün verdiği haber şöyledir: "Ankara, 10 (a.a.) — Başvekil Adnan Menderes dün akşam Ordu Mebusu Atıf Topaloğlunu ve diğer bazı arkadaşlannı akşam yemeğine alıkoyarak kendileriyle uzun müddet görüşmüşlerdir. GEÇEN YIL BUGÜN Cumhı^et Belalı gemi 11 OCAK 1989 "Belalı gemi" Petersberg, iki ay aradan sonra yeniden Istanbul'a döndü. Zehirli olduğu öne sürülen yüküyle aylarca Türkiye kamuoyunun gündeminde yer aldıktan sonra bu yükü geri götürmek için Karadeniz'e açılan Federal Alman bandıralı gemide "açlık tehlikesi"nin başgösterdiği öğrenildi. Petersberg, iki ayı aşkın bir süredir Sovyetler Birliği'nin Karadeniz kıyısında bulunan tsmael kenti açıklarmda Tuna'ya giriş için izin bekliyordu. İstanbul Liman Başkanlığı, geminin "geri dönüşü" ile ilgili olarak bir yorum yapmaktan kaçınırken Sahil Koruma da Petersberg'e karşı alınacak "tavınn" bugün belirleneceğini söyledi. 1ARTIŞMA Devrimci Sanatçdar Insanca yaşamak ve ölmek istiyorsanız, yeryüzünü barış ve özgürlük çiçekleriyle donatmak için ter dökenlerin aralanna katılınız. Toplarınızı, tüfeklerinizi ve bombalarınızı müzelere kaldırınız. Emek sömürüsünün kol gezdiği ve insan haklannın çiğnendiği ülkelerde, devrırnci sa- natçılar erinç (huzur) içinde çalışamıyorlar. Yaşamları boyunca egemen güçler tarafmdan kovalanıyorlar. Yurtlanru ve halklarını sevme- leri, bağışlanmayacak suçlardan sayıhyor. Işık- lı alınlarına, "sakıncaiı kişi" damgası basılı- yor. Yapıtlannın satılması ve okunması yasak- laruyor. tşleri ve ekmekleri ellerinden alınıyor. Kimi, en verimli çağmda zindana atılıyor. Ki- misi de kurşuna diziliyor ve asılıyor. Egemen güçlerin, devrimci sanatçıları amansız bir düşman saymalarının nedeni şu- dur: Devrimci sanatçılar, terle yoğrulmayan ekmeği haram sayarlar. Toplumun çıkannı, ki- şisel çıkarlarından üstün tutarlar. Ezilenlerin haklannı savunurlar. Emek ve inanç sömürü- cülerini, domdom kurşunu gibi ses çıkaran sözcüklerle kınarlar. Sancılı yüreklerinin zınk diye duracağıru hiç hesaba katmazlar. Soluk soluğa, yeryüzünü kötülüklerden arındıracak devrim ateşlerine odun taşırlar. Bütün insan- ları çatısı altında toplayacak ve banş içinde yaşatacak evrensel yapıya harç kararlar. Tah- sin Saraç"ın aşağıdaki dizelerini, ölüme mey- dan okuyan bir türkü gibi söyleyerek coşar- lar: "Devrim ateşlerini sonsuz yakacak odun/Toprakta kemiklerim!" Kökeninden kopmayan, onunınu satışa çı- karmayan, her acıya yiğitçe katlanan, emeği en yüce değer sayan, kara yazgısından ışıl ışıl radyum çıkaran, özekinimize (kültürümüze) kalıcı yapıtlar kazandıran bir ozanımız da Ba- şaran'dır. Başaran, devrimci sanatçıları şöyle tanmyon "Hem Ors hem demircidir onlar/Sü- riip sürüp kendilerini ocağa/Yeni renkler tat- lar katarlar yaşama/Ateşe yeni kıvılamlar." Başaran'ın dizeleri, duygulanma kanat tak- tı. Devrimci sanatçılara beslediğim sevgiyi ve saygıyı yatağından taşırdı. Şu yalın gerçekleri de yazmama olanak sağladı: Her devrimci sa- natçı, karanhğı aydınlatan bir ışıldaktır. Bi- linçleri bileyen bir biley taşıdır. Körpe yürek- lere ve beyinlere sevgi tohumlan eken bir bah- cıvandır. tnaklan (tabulan) yıkan ve tıkanmış yollan açan bir ustadır. tnsanoğluna, orman- İardaki ağaçlar gibi özgür ve birlikte yaşama- nın gizlerini öğreten bir yalvaçtır. Uygarlıkla- rın temellerinde, devrimci sanatçıların terleri ve kanlan vardır. Sözlerimi, egemen güçlere bir uyanda ve çağrıda bulunarak bağhyorum: Devrimci sa- natçılann zindanlara atıldıklan, kurşuna di- zildikleri ve asıldıklan ülkelerde, evrim yasa- lannın çarklan paslanır. Yürekler ve beyinler taşlanır. Toplum, hayvanlara özgü olan tek- düze bir yaşamın burgacına yuvarlanır. Orta- lığı, orman yasaları kasıp kavurur. Bilekleri güçlü olanlar, cılızlan birer birer yemeye baş- larlar. Çağıl çağıl akmaya başlayan kan selin- de, sizlerde boğulursunuz. tnsanca yaşamak ve ölmek istiyorsanız, yeryüzünü banş ve öz- gürlük çiçekleriyle donatmak için ter döken- lerin aralanna katılınız. Toplannıa, tüfekle- rinizi ve bombalarınızı müzelere kaldırınız. Dünyamızdan, kuyrukluyıldız gibi akıp gi- den devrimci sanatçıların gömütlerınde, alaz saçan güller açsın! Rahmetli ozan Tahsin Sa- raç'ın bir dizesinde belirttiği gibi "sargılı yü- rek"le yaşayanlann da savaşımlan utkuyla so- nuçlansın! MAHMUT YAĞMUR Emekli Öğretmen \ erîmî Yeniden Öğretmek Çukurova'da artık her şey zehir, atık madde, tarım ilaçı, kükürt tozu ve ağır duman kokuyor. Yol boylannda biten otlar, çahlar, ağaçlar, kamışlar yağ, toz ve is yükü içinde. Plansız, yanlış, çarpık sanayi- leşmenin getirdiği aşın çevTe kir- liliği, son yıllarda Çukurova'yı da yaşanmaz hale getirdi. Rüzgâr gir- mez yel üfürmez bu yöreyi fabri- ka dumanları kilitledi. Aldığı to- humu bir gecede çimlendirip yü- züne vuran topraklar iyice şaşır- dı. Ceyhan, Seyhan nehirleri ile çayların, derelerin yüzleri asit, yağ, kül, ilac, kolibasili, lağım ve atık maddelerle doldu. Aşın kirlilik en çok da incir ağaçlan üstünde gösterdi etkisini. Sütlü ağaç cinsi olduklan için ça- buk etkilenen incirler eskisi kadar yemiş vermez oldular. Ufaak tarla kurtçuklan ile böcekleri yok et- mek için her yıl havadan uçaklarla yapılan spreyleme, toprağın özü- ne şırınga edilen tonlarca göktaşı ve zehir Çukurova'yı öldürüyor. Aşın ilaçlama, toprakta, otta, yaprakta yaşayan milyonlarca kı- pırtıyı, an>ı, sineği, kanncayı, ke- lebeği öldürüyor. Onca börtü bö- cekle beslenen yılanı, kurbağayı, kuşu, solucanı da... Doğada var olan, birbirini tamamlayan bes- lenme halkalan böylece kopunca yaşam her gün biraz daha topal- laşıyor. Eskiden ağaç başlan bi- rer cıvütı ve kuş yüküyken, rasgde TEŞEKKUR Ailemizin büyüğü avukat SÜREYYA, AĞAOĞLU'nun kaybından dolayı duyduğumuz derin teessürü paylaşan tüm kişi ve kuruluşlara sonsuz şükranlarımızı sunarız. AtLESİ OKAN-TUR2. Taşocağı Caa Cevdet Bey Işnanı MeCKJıyettoy 80300 Istanbui Santra) 174 68 55 (10 Hal) Dıretrt 175 93 70 atılan bir taşta kuşlar sürüler ha- linde havalanır uçarlarken, şimdi ne bir kuş ne akarsuda balık ne de açan çiçekte kelebek... Eskiler- de 'bahann knlagı, babcFcisi' sa- yılan leyleklerle kırlangıçlar da görünmez oldular. Çukurova'da artık her s?y zehir, atık madde, tanm ilacı, kükürt to- zu ve ağır duman kokuyor. Yol boylannda biten otlar, çalılar, ağaçlar, kamışlar yağ, toz ve is yü- kü içinde. Zehirli dumanların ya- kıp kavurduğu otlar otiuklarını çoktan unutmuşlar gibi. Hayvan- lar değil yayılmak, o otları kok- lamıyorlar bile. Göktaşı, kükürt, zehir damlalan üe beneklenen yapraklara konan her an, her si- nek bir daha kalkamıyor. Ağaç gölgeleri bile ilaç kokan serinlik- ler haline gelmiş. Gözünü aşın kazanç ve para hırsı bürümüş tanm ve sanayi ağa- ları, her yıl binlerce ton suni güb- re, ilaç, göktaşı ve kükürt kusarak, Hitil'lerden bu yana veriminden en ufak bir şey yitirmeyen Çuku- rova'ya verimi yeniden öğretmeye mi kalkıyorlar? Ya da ellerindeki ilaçla gübreye o bitek topralclar- dan fazla mı güveniyorlar? Yok- sa biraz daha kazanç uğruna Top- rak Ana'yı. ucuza çalıştınlan bi- rer ırgat parçası mı sanıyorlar? öyle olmasaydı, doğa insana bu denli sırtını dönmez, küsmez, ya- bancılaşmazdı. Yazımızı, Azteklerin doğaya karşı söyledikleri iki ayn türkü- nün sözleriyle bitirelim; "Ben ruhlarda şarkı söyleyen yeşil mavi bir knşom, O kuş bcnim sana dayda|uın sevginio adıdır." "Yanan her ateş bir yeşiidir, tii- terek ağlar." OSMAN ŞAHİN Bağnazlık Ayasofya'nın camileştirilmesi için girişimde bulunanlar Türk milletini temsil edemezler. Türk milleti toprağında yeşeren çeşitli uygarhklann ürünlerini ko- rumasını ve benimsemesini bilmiş- tir. Ayasofya'nın camileştirilmesi için girişimde bulunanlarTürk mil- letini temsil edemezler. Çevresinde varlığı ile övündüğümüz Islam- Törk eserlerinin yeraldığı, iki adım ötesinde Sultan Ahmet abidesinin heybetleyükseldiği Ayasofya'yı ca- miye dönüştürme çabalan Türk milleti adına utanç verici bir davra- nıştır. Bu girişimciler sanki öteden ben Batıdan Türklere yöneltilen aşağılayıcı suçlamalan destekle- mekte, o suçlamalannsahipleri ile işbirliği yapmaktadırlar. Bir Bizans sanat eseri olarak bü- tün dünyada tanınan veTUrkler ta- rafından korunarak 1934'te Ata- türk tarafmdan müze halinegetiri- len bu yapıtı uygar dünyanın ilgisi- ne sunmak yerine bir kararnameile camiyeçevirmek Türk milletineya- kışmayan, onun benimseyemeyece- ği bir bağnazlık ömeğidir. Bu tür çağdışı girişimlerde bulunarak bi- zi bir kezdahautandıran ilgililerin ülkemize verdikleri zararlardan kurtulmak, uygar bir ülkenin uygar insanlan olarak dünyadaki yerinıi- zi almak istiyoruz. Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR BİLGİİŞLEMCİ ARANIYOR Mühendislik, matematik ve istatistik bölümlerinden mezun, erkek ıse askerliğini yapmış, en az iki yıl deneyimli programcı ve sistem çözümleyiciler alınacaktır isteklilehn özgeçmişlerini anlatan bir dilekçe ile yazılı olarak başvurmaları rica olunur. Başvurular gizli tutulacaktır. P.K. 151, Kavaklıdere, Ankara REFİK DURBAŞ GEÇTİ Mİ GEÇEN GÜNLER Şiirler Çıktı ADAM YAYINLARI ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ İşkencede Ezan Sesleri Ankara emniyetinde, eski "DAL" bölümünde çeşitli işkence- lerden, sorgulardan geçtikten sonra hafta başında pazartesi günü DGM Savcılığı'ndan salıverilmişti. İlk konuştuğumuzda pazar- tesi gecesiydi. Saat 24.00'ü buldu. O saate dek, biraz uyuyup uyanmıştım. — Bu saatte, bir işkence de ben yapmayayım dedim. Nasıl, rahat uyuyabildiniz mi oralarda? ; — Nerde? — Gözaltında! — Ben, son üç gûn hiç uyumadım! — Neden? — Eksi on derece soğuk; sabaha kadar başka insanlara ya- pılan işkence sesleri; insanı uyutmuyor tabii. — Size işkence yapıldı mı? — Tabii! — Ne yapıldı? — Askı... — Filistin askısı? — Nornıal (düzel)! Tabii, "Filistin askısı" da var; soğuk su, duş ve onun dışında üç gün sürekli aç bırakılma, spor yaptırılması (!), eksi 10 derecede, beton hücrede tutulma... — Neden bunu yaptılar? — Örgüt anyorlar herhalde; biz de "yanlış adrese geldiklerini" söyledik kendilerine. Bizim bu eza cefaya layık olmadığımızı uy- gun bir dille anlatmaya çalıştık, ama anlatamadık. Biraz hırpa- landık tabii! — Kaç gün sürdü? Kaçında alındınız siz? — 26 aralık, saat 04.00'te. — Nasıl gelip aldılar, anlatır mısınız? — Gece sabaha karşı kapı yumruklandı, çalındı. Kalkıp açtık. "Evinızde arama yapacağız" dediler. — Kaç kişiydiler? — On kişi kadar vardı! — Hepsi sivil miydi, resmi de var mı? — Hepsi sivil! Bir tane komiser vardı, üzerinde resmi parka vardı, şapkasız. Diğerieri tamamen sivildi. Geldiler, aradılar; biz- den "yasakyayın" istedıler; "yok" dedik, "vardır!" dediler, "Bu- nu bulacaksımz mutlaka, evinizde..."; "Bizi zorlamayın, yok. Evimizi heryeri arayın, yok... "Aradılar; yasal kitap, dergi, gaze- te, broşür, onların bir kısmını aldılar, yasak olabileceğini kesti- rip. Cumhuriyet gazeteleri vardı... — Cumhuriyet Gazetesi mi? — Bende Cumhuriyet Gazetesi'nin kofeksiyonu var. — Evet... — Onları fazla kanştırmadılar. Öbür haftalık, aylık dergiler vardı; Nokta, Panorama, Tempo, 2000'e Doğru... Mesleki kitaplar var- dı. Tümüyle 40 kadarını almışlar kitapların. Dergilerin sayısı 250 tane sanıyorum. 98 tane 2000'e Doğru Dergisi var geri verilen. Ama kaç tane alındığını bilemiyorum ki. Alırlarken saydırma ola- nağımız olmadı! Cıkarken, "Tûmünü iade ediyoruz,toplatmaka- rarı olanlan savcılığa vereceğiz!" dediler. Savcılıktan da biigi vermediler... — Siz evlisiniz? — Evet. — Çocuğunuz? — Bir çocuğumuz var, beş yaşında, ellerinizden öper! — Adı? — Ekrem Erdal. Bir de yeğenimiz vardı bizim... — Onun adı? — Ulaş Yiğit. — Evet, arama iki buçuk saat sürdü, eşinize veda ettiniz... — Hayır, birlikte gittik! — Doğru, siz birlikte gittiniz! — Çocuklarımızı b&idızıma bıraktık, hanımın ablasına. Birtik- te gittik! — Eşiniz yakınınızda mıydı hücrede? Sesini duyuyor muydu- nuz? — Fazla konuşma imkânımız olmadı. Sabah vakın hücrelere koydular, sonra uzaklaştırdılar. — Gözler bağlı? — Hücredeyken gözlerimiz bağiı değil. Cıkarken, sorguya gö- türülürken bağlanıyor, başka zamanlar bağlı değil. — Eller bağlı mı? — Hayır, tuvalete giderken bağlı değil. Bazı görevliler gözü- müzü bağlayarak, bazıları gözümüzü bağlamaya gerek görme- den götürüp getiriyorlar tuvalete. Hücreyle tuvalet karşı karşıya. — Ne kadar? — Şimdi efendim, 19 tane hücre yan yana. En yakın hücreler arasında 1.5 metre koridor var. Kbridorun karşısında hücreler, ko- ridorun yan tarafında da tuvalet var! — Gittiniz, sonra ne oldu? — Akşama kadar bekledik hücrelerde; akşam... Saatini hatır- layamıyorum ama. — Yemek filan bir şey verdiler mi? — Zeytin, ekmek verdiler! Ondan sonra... Biz, ezan seslerin- den saati tahmin etmeye çalışıyorduk! — Ezan sesi duyuluyor mu? — Duyuluyor. Hemen yanı başımızda Fatih Camisi var, ondan gelen ses de başka camilerden gelen sesler de duyuluyor. — Evet... — Bazı görevliler, saati sorduğumuzda doğru cevap veriyor- lar. Ama genellikle ters cevap alıyoruz ya da söylemiyor saati. Akşam saatleriydi sanıyorum, bizi çıkardılar, gözlerimiz bağlı; bu- rada garaj olduğunu daha sonra da gördük, araçlar filan da vardı. Oraya çıkardılar. Orada gece boyunca sürekli, aralıksız spor (!) yaptırdılar... ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YIUVIAZŞİPAL "Serbest Çalışınm w SORLl: Ben 1955 doğumluyum ve halen hiçbir sosyal giiven- lik kunıluşuna bağlı değilim. Bu kuruluşlara bu güne kadar hiç ödenti de yapmadım. Mesleğim yağlıboyacıhktır. Kendi başıma serbest çalı- şınm. Herhangi bir konıluşa ve şirfcete de bağlı dtği- lim. Bu dururada Bağ-Kur, Sosyal SigortaJar Kunımu ya da bir başka kuruluşa nasıl girebilirim. llerisi için hangisi yararlı olabilir? Aylık ödentileri ne kadar olur? DJ- YANTT: TC Emekli Sandığı kapsamı dışında kalanlann sosyal gü- venlikleri: 1) 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'na göre kurulmuş, Sosyal Sigortalar Kurumu'nca, 2) 1479 sa>ılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışan- lar Sosyal Sigortalar Kurumu Yasası uyannca kuralan, Bağ-Kur'ca, 3) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın geçici 20. maddesinde öngörülen biçimde oluşturulan, "Bankalar, sigorta şirketleri, ti- caret ve sanayi odalan ve borsalar"ın özel emekli sandıklarınca sağlanmaktadır. Sosyal Sigortalar Yasası'na göre "Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafmdan çabştınlanlar" sigortalı olurlar. Bunun dışında, daha önce Sosyal Sigortalar Yasası kapsamında çalışmış olması nedeniyle "tescil edilmiş" olanlar da SSK'nın is- teğe bağlı sigortalısı olabilirler. Isteğe bağlı sigortalı olanlar için yalnız "malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan" uygulanır. îsteğe bağlı sigortaülar, İş Kazaları ve Meslek Hastalıklan Sigortası, Analık Sigortası ve Hastalık Sigortası'ndan yararlanamazlar. Bir işverene bağlı olmaksızın çalışmakta ve daha önce SSK si- gortalısı olarak da "tescil" edilmemiş durumda oluşunuz SSK sigortalısı olmaruza engeldir. Bağ-Kur Yasası'na göre "Esnaf ve Sanatkârlar, tüccar, sanayici ve borsa ajan ve acenteleri, sigorta prodüktörleri ve eksperleri, ec- zacılar, tabipler, veterinerler, gümrük komisyonculan gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götü- rü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı bulunanlar"ın Bağ-Kur sigortalısı olmaları zorunludur. . Esnaf ve Sanatkâr sicilinde kaydı olmayan ve Gelir Vergisi'yle ilgisi de bulunmayanlar ile belirli bir işi olmayanlar Bağ-Kur'un isteğe bağlı sigortasından yararlanabilirler. Kendi başınıza serbest çalışmanız nedeniyle yararlanabileceği- niz tek sosyal güvenlik kurumu Bağ-Kur olacaktır. 1990 yılı için (1 ocak - 30 haziran) en az ödenecek Bağ-Kur pri- mi ayda 29 bin 376, en çok prim ise 328 bin 032 liradır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear