22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 ARALIK 1987 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR ÎSMAÎL GÜLGEÇ MU C4NIM , VAUAHt... ÂYIP 'BİR SUZu CUMHURtYET/5 Nantesfilmşeııliğinin ardıııdan Dünyadakı amansız kültürel rekabet ortammda, bir şenlik çıkıyor, size (Türkiye'ye) geliyor, "Ben senin filmlerini, hem de eski filmlerini göstermek istiyorum" diyor. Yani bir hükümetin, bir devletin binbir güçlükle yapması gereken bir olayı, kendi isteğiyle gerçekleştirmeye sıvanıyor. Bu durumda o devletin hemen bu öneriye dört elle sarüması, onu desteklemesi için elinden geleni yapması gerekmez mi? ATİLL DORSAY Nantes Şenliği, Türk sinemasına yeni bir başan daha getirdi. Bir yandan sinemamız ilk kez geçmişten bugüne uzanan geniş bir film paketiyle yabancı seyirci karşısına çıktı ve büyük ilgi gördü. ö t e yandan "Anayurt Otelf", 3. Dünya Ülkeleri'nden gelen 10 filme karşı yanşarak bilinen çifte başanyı kazandı. Ben, bu yaada Nantes'ın bir dökümünü yapmaktan çok, bu şenliğin öncesi ve sonrasının hikâyesini özetlemek istiyorum. Nantes Şenliği, sineması az bilinen 3. Dünya Ülkeleri'ne, "Üç KıU Şenliği" adının da belirttiği gibi, özel bir ilgi duyan bir şenlik... Ve bu şenliğin 45 yıldır dostlanmız arasına girmiş bulunan sempatik yöneticileri Phiüppe ve Alain Jalladeau kardeşler, yıllardır bir Türk sineması toplu gösterisi yapmak istiyorlardı. Batılı seyircinin Türk sineması deyince yalnız Yıhnaz Giincy'i tanıdığını, oysa bu ülkede sinemanın önemli sayılacak bir geçmışı olduğunu biüyorlar, geçmişten günümüze uzanan bir film paketiyle, sinemamızı tanıtmak istiyorlardı. Bir ülkenin tanıtunı için bundan daha guzel, daha olumlu bir düşiınce olabilir mi? Ülkeler arasındaki tüm ilişkiler, tüm tanıtma çabalan artık bir İcarşıhklı sanat ahşverişine, bir Uetişim alanı değiş tokuşuna dayanmıyor mu? Bir teknolojik iletişim, bir kitlesel kültür tüketimi çağı olan günümüzde, artık her ülke her halk uluslararası medialarda, sinema, TV ağlannda daha çok filmini, daha çok sanatçısını göstermek uğraşında değil mi? Ve bu amansız kültürel rekabet, gelişrrüş ülkelerin yanında az gelişmiş Ülkelerin kültür alanlarında seslerini duyurmalarındaki binbir güçlük arasında, bir şenlik çıkıyor, size (Türkiye'ye) geliyor, "ben senin filmlerini hem de eski filmlerini göstermek istiyonım" diyor. Yani bir hükumetin, bir devletin binbir güçlükle yapmaya çalışması gereken bir olayı, kendi isteğiyle, kendi inisiyatifiyle gerçekleştirme>fe sıvamyor. Bu durumda o devletin (Türkiye "Cumhuriyeti'nin) hemen bu öneriye dört elle sarılması, onu desteklemek için elinden geleni yapması gerekmez mi? Hayır, öyle olmuyor.. Bakınız neler oluyor.. Philippe Jalladeau'yu ilk kez önceki yılın Istanbul Sinema Günleri'nde, kapanış kokteyli sırasında zamanın Kültür ve Turizm Bakanı Miikerrem Taşçıoğlu'na taruştırarak, o zaman bir Türkân Şoray filmleri toplu gösterisi biçiminde tasarlanan bu girişini ilgisine sunan benim. Sayın Tsşçıoglu. Sorayın da hazır bulunduğu bu karşılaşmada, ör.eriyj ilgi duyduğunu söylüyoı. Ama o kadar... "perşembe pazannda dükkân kapayıp" Kültür Bakanhğı'na sıçramış olan Taşçıoğlu, bu konuda iyi niyet sahibi olsa bile, konunun önemini, tanıtım alarundaki yaşamsallığını kavrayamıyor. Ve olay, bakanlığın ilgisizliğı karşısında yatıyor... Geçen yıl, yine Sinema Günl « SİREMA A M M L A M M Z Bireysel çabalann önemli katkısıyia sinemamız Nantes'da temsıl edilebiidi. Fotoğrafta, Türk sineması üstune yapılan bir panelde (soldan sağa) Macit Koper, Vecdi Sayar, Duygu Sağıroğlu, Atıf Yılmaz, Hale Soygazı görulüyor. Aynt panele fotoğrafta yer almayan Serra Yılmaz, Atilla Dorsay, Metin Erksan ve Sami Şekeroglu da katılmıştı leri'nin kapamşında (Nisan 1987) Jalladeau kardeşleri bu kez yeni bakan Mesut Yılmaz'a tanıştınp öneriyi yineletmek onuru, yine bana düşüyor. Sayın Yılmaz, konuya daha bir ilgiyle yaklaşıyor, çok olumlu karşıladığını söylüyor. Bu kez gösterinin adı Türk sineması toplu gösterisi olmuştur ve 25 filmi kapsayacaktır. Bunun üzerine, Philippe Jalladeau, yeniden tstanbul'a geliyor, SinemaTV Enstitüsü'ne kapanıp eski filmlerimizi var olan kopyalanndan izlemeye başlıyor. Jalladeau, özellikle 1960'lar döneminin siyahbeyaz fılmlerine hayran oluyor, Metin Erksan ise onun için büyük bir keşif oîuyor. Bir liste hazırlanıyor, Muhsin Ertuğrtd'un "Bir Millet Uyanıyor" (1935) filminden başlayıp özellikle 1960'larda durakladıktan sonra 70 ve 80Meri de birkaç filmle kapsayan bir paket oluşturuluyor. Şimdi yapılacak olan, bu filmlerden yeni kopyalar bastınlması, bunlardan en azından bir bölümüne yabancı dilde altyan konması ve boylece yalnız Nantes'a gitmekle kalmayacak, gereğinde tüm dünyayı dolaşabilecek bir Türk Sineması Tarihi paketinin ortaya çıkması... iresi'nin ise olaya sahip çıkmadığını öğreniyorum. Bakanhğa telefon ederek bakanın sinema konulanndaki danışmanı Işıl Alatlı ile görüşüyorum. Olaym boyutlarını, önemini kendimce ona anlatıyorum, olayın bir skandal boyutlarına dönüşmesi olasıügını belirtiyorum. Işü Hanım, kendisinin de aynı biçimde duşündüğünü, ancak erken seçim olayının ortalığı allak bullak ettiğini ve bütçe fasıliannda hiç para bulunmadığını söylüyor. Erken seçim olayı, bir bakanın, dolayısıyla devletin bizzat verdiği bir sözü engeller mi? Bu gibi işlerde, hele ülkemizin ciddi bir olayla tanıtımı söz konusuysa, bir devamlılık gerekmez mi? Nantes, olayı cidd:ye almış, listeler açıklamış, kitapları baskıya sokmuş, filmleri beklemektedir. Nasıl olacaktır bu? Işıl Hanım bakanla konuşuyor. Bakanlıktan, artık hangi fasıldan bilmem, en azından birkaç filmin kopyasmın bastınlması için küçük bir bütçe çıkıyor, kimi filmler ise bakanın TRT Genel Müdürü Tunca Toskay'la konuşması sayesinde, TRPdeki arşivden sağlanıyor. Bunlara Sinemay'TV arşivinde bulunan sağlam kimi kopyalar da eklenince, listenin tümü değilse de önemli bölümü ortaya çıkmış oluyor. Hepsi altyazısız olsalar da, en azından "hamamın namusu kurtuluyor" ve Nantes olayı gerçekleşebiliyor. Sinemamız bir başan daha kazandı, ama ya sorunlar? 5 ~~fe KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK / nlfaha fökvr. Çalı$ıyoruz\ işltbeabi... N'apalım? ) Çıkmayan bütçeler, tutulmayan sözler... Ancak bu bir türlü gerçekleşmiyor. Bakanlıktan beklenen maddi katkı bir türlü sağlanamıyor. Ekim ayı başlannda Sinema TV Enstitüsü Müdürü Sami Şekeroglu'yla göruşünce, bakanhktan hiçbir para gelmediğini, bakanhkta Türk sinemasına en yakın birimi oluşturan Sinema Da PÎKNİK PtYALE MADRA GÛZELLİSI GÖPMESİNİ BİUWEK L Î 7 I M . SÂÇTAp BİR KUÇÜIC JC1VRIM. ŞENLİKTEN YANSMALAR... Aysel,Bataklı Damın Kızı MahfiD Ertajral, Türk sinemaamn babası sayüıyor. Gendde ocu, tiyatroda sahneye koyd\i|u oyunlan sinemaya da uyariayan ve bunu yaparken, âzgün bir sinema dili kurcna çabasını savsakîayan bir tiyatro adamı diye>«çlayanlar çoktur. Yine de, senlikte "Ayset, Batakk DUBIB Kuîr fıirrdni görrae fırsatını kaçırmamalı... Bu senlikteki Türk sineması panoramasırun en eski filmi... (1934). Az konuşma, yer yer şarkilar, Tüıîoye'nin kuçük bir köyünde geçen bu sıradar, aşk melodramına eşlik ediyor Bu hoş filmde, kararrnalı seçisler, üst üste gtçişier veya bir kisirdn düşünceSetini 2 ayn görüntüyü üsî üsıe bindirerek göstermeye çalişraak gibi teknik ara^tirmalann çeşitlüigi oldukça şa$utsa... Sanki Ertt^rul, seyircUini bir sinema yöntnmîrjnin elindeki oUsaklann zengtnliğiyle saşırtmak istermişcesine.,. HIZLI GAZETECt \ECDET ŞE\ 0İ eecE NEZÛRETTE AKU BAŞiKIA GEüR G\&\ 0L0U1SA Ou &J fORUti YALMZ öewç ÖNAVAAT OLMMlVl XUR\JIM[I$ SAtcAT 6İ EVl'liK Ş'MOİ 6ELMı$ <ı?0NİIC ft" !ÜA7lAWAi SESAM'ın ilgisizliğı ve engellemesi Evet, Nantes olayı, özeîlikle Mesut Yılmaz'ın bu konulardaki inisiyatifini iyi kullanması ve tanıtım konulanna yakınhğımn da katkısıyla i>i kötü çözümlenmiştir. Ama bir sürü gereksiz kaygı, üzüntü, uğraşma pahasına... Oysa böyle mi olmalıdır? Bu tür girişimler, Vecdi Sayar veya Atiilâ Dorsay'ın kişisel dostlukları, telefonlan ve ricalanyla mı ortaya çıkmahdır? Ya sinemacılarımızın şu andaki profesyonel örgutü SESAM? Nantes'dan birkaç hafta önce, bu örgütün yoneticilerinden olansinemacı Arif Keskiner, bana SESAM'ın, kendilerinden "geçmediği" gerekçesiyle Nantes'a hiçbir ilgi duymadığını, hatta Nantes'ı "sabote" edeceklerini (tanıklar önunde) söylemek cesaretini bulabilmiştir!.. Düşününüz.. Bir ulkenin tek sinema meslek örgütif, bu sinemayı dış ülkelerde geçmişiyle, bugünüyle tanıtmak için yapılan bir organizasyonu "sabote edeceğini" söyleyebiliyor!.. Elbette SESAM'ın bugünkü yönetimini kamuoyu önünde hemen istifaya çağınrken, devletimizin Nantes örneğinden yola çıkarak bundan böyle bu tur konulara, girişimlere çok başka türlü yaklaşması gereğini de bir kez daha önemle anımsatmayı görev sayıyorum. Mahsn ErtnJnıJ'uıı, "Aysd, Bttaktı Damıa K m " filraj, dönenün Sovyet niırüerinden esirüer tasırken, ısıfc olafanüstü kuüaranuyia dikkati çekiyor... Eritstn"ın "YıbMİarm Ocö". yine ışıjı ve çerçevdemelenyie diikaı çekici... "Susuz Yaz"da ayıu Erksan, tar.m kesiminin agır çaiışraa koşullanyla toplurnsal ilijkileri, bir susuz yaz ve doyumsuz cinsel istekler fonu öoünde koşut biçirnde \eriyor. Birkaf bölomünde aşuı yinelemeler var, ama sonuç olarak gerçckten guzei bir film bu... Türk hamamı Anayurt Oteti Işte tümüyle jasırucı bir Türk filmi... Mizanseni öylesine zekice, öyîesine kusursuz ki, varüğıru duyurmuyor bile... Oysa aynı mizansen, bizi basmdan beri sczdiŞmiz kaçınümaz bir sona doğnı götürOyor... Ömtr Kavur, aynı sakin yacneklc, sıradan güninin sıkıntısım, kahramanının her şeye yarayan gündeükçiyle Uiskilerini, düşlerirü ve beklenti^rini. anlamsız gecelerini ve umutsuz sabahlantu vertneyi biüyor. Niçin ve nasıl yaşamak? ISSIÎ bir yasamı ta<Iandıran bir de anlamsız rinayet... Sonra sonsuz gezintiler, artık hayat olmayan bir mekânda dolajma ve henüz can çekiime>'e benzemeyen bir ö'.üm... Se;irc:orda,öyle kohuğunaçakılı kalıyor. . Aoianm kadaroyuacular, Macit Koper ve Sen» Yümaz öylesine kusursuz.. İnsan Uaçınjlmaz biçimde Beckett'i, Ctmus'yu, yasamamn ve kendisiac kcr;;o hayana kalmanın o!anaksızlığını anlatmayı bilmis tüm yazarlan duşüniiycr .. ÇİZGİLİK KÂMİL 3L4SARACI Ömer Kavur'un sözleri Ömer Kavor, senligin büyük galibiydi. ödülünü havaya kaldırdı ve mikrotona söyledigi şu sftzler. sanıru ki Nantes'daki sinema adamlanrun doğrudan doğruya yürekterine sesler.di: "Bo ödülii ajnca şenlikteki tüffl anemacılan adamak isterim, çünkö hepsi ç»b»Umj1» Mztere yeni btrseyler söylemeye çalışıyoriardı." Nol: Ataaülınn htpsi. römüa bi>TJk ytnl gucttsi QiK«France'd»n •haısadır. <\ AGAÇ YAŞKEN EGİUR KEMAL U u ('Cumhı>Riu«t adlı ekımı. den ısRaRia, jsfceyirnlnat edi 1 vesmezse aıdiRmajjır ) HAFTALIK HABER DERGİSİ MAKSAT SANSÜR 'MUZIR' BAHANE "Açık saçık" olmayan yayınlar da Muzır Kurulu marifetiyle sansür edilebilecek. "Milli Piyango size çıkarsa'', ' 'İşkenceciler yakalandı'' haberleri "muzır" kapsamına giriyor. ' 'Adam cinsel fantezisini tatmin edemiyor, bunalıyor, falanca gazeteye veryansın ediyor.'' Feministlerin çağnsı: "Kadın vücudunu ve cinselliğini aşağılayan Muzır Kurulu'nu protesto edelim." 1.5 milyariık ceza yiyen Bayramoğlu: "Beş yıl yatarım. Dunya Türkiye'ye güler." Seçim kaybeden SHP adayı hakkım Avrupa'da arıyor • Asgari Ocretle geçlm mucizesi: Yaşamın alt sınırı • ANAP parasız turist iatemiyor • Atların akiörlerden çok para yediği TV dizisi: Kuruluş • "Ş/zofren Susan" ve Işık Yenersu • Hannah, kızkardeşleri ve enişteleri • Tarihçi Hanioğlu: •Resmi tarlh zorlanıyor" • Milli takım "zayıf gruba" mı düştü? MECUSTE 12 EY1İÎLXE HESAPLAŞMA YOK ANAP'ın Muzır Kurulu'ndan fetva üstüne fetva TARİHTE BUGÜN MCMTAZ ARIKA^S 1368 'PE 8U6ÜN UMLU AMERIKALI KİZAR JD/7A/ STEINSECK(ŞTAYH8EK) 66 YAŞINPA ÖL0Ü GENÇUĞtUOE İM VERSİTE aj£SLARlM< IZL£RK£N ÇEŞtrLı İŞLSROE kyiLtŞ Ş DUVARCIUK,IRGATL(<, LABOKANTUK, G£MİCİUK VE GAZET£CIUK BUMLA/ZDAAJ BAZILARIYPI. ÇOIC İYİ 8HZ GÖZLEMCi OLUÇU, YAZAR. KiŞİLlĞİSjıU BELİRGıNLeŞMEStNPB POĞA VE ıMSAN SevS'Sf KADAR. ROL OYA/AMIŞTı rLA/S.lM&\ (^ÜOMAN Y£ ÖY/cü) KALİ' DAKJ SALINAS VADlSr 'A//, YE A EVfSeUSEL tUŞkJLE/Zt V£ İ196Z 'PS A/OSEt SDeBİYAT ÖPÜİUJ 'AJÛ fzAZAMAJ STEIHBECJZ '/A/, SfNDA "GAZAP ÜZUMCSISı YER.I VAISDlR [/£ &4ŞY/3P/7J OLARAK flJ/'r£~ 20 Arahk Partiler 12 Eylül'ü hazmetme niyetind.e JOHN STEfNBECK'İN ÖLÜMÜ.. Başkanlık sistemine doğru atılan adımlar Evren için mi? Meclis'te peklik tehlikesi... 12 Eylül'ün buruk çocukları Babası Ezgi'yi 3,5 aylıkken bıraktı, Ezgi şimdi 7 yaşında... Küçük Hakan'ın tikleri açık göruşte babasını kucaklayınca kayboluyor... Umut babasmı hapisten kurtarma plantan yapıyor... Yurtdışındaki sol bavulları boşaltıyor TBKP'lilere yapılanlardönuş hevesiniyok ettı 50 YIL ÖNCE CumhurİYet 20 Arahk 1937 fabrikalar vucude getirileceğini de haber vermiştir. 19371987 madeni ağ levhalart yerine ağsız binlerce sabit balon kullanılması hava müdafaası eksperleri tarafından derpiş edilmektedir. Muhtelif uzunluklarda kablolara bağlanacak olan balonlar hakiki bir mania ormanı teşkil edecekler ve düşman tayyareleri bunlara çarpacaklardır. Mahkumsuz cezaevi İstanbul'u zehirleyen 141 fabrika Almanynda otomobil yolları ve sanayii Berlin 19 (a.a.) Dun biri Rhur'de diğeri Saxe'da olnıak üzere iki otomobil yolunun kuşad resmi yapılmıştır. Bu suretle Almanyamn otomobil yolları şebekesinin uzunluğu 2 bin kilometroya baliğ olmuştur. Bu münasebetle M.Hitler bir nutuk söylemiştir. Führer, Almanyamn otomobil yollarının 10 bin ila 12 bin kilometroya iblağ edileceğinı beyan etmiştir. Hatib, motosikleı pahasına "halk otomobilleri" imal edecek Yeni usullerle hava müdafaası Londra 19 (cua.) Bav gazetelerin yazdığma göre, duşman hava akmlarma karşı sabit balonlara istinad eden BUCUN ÇIKTI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear