25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET Mart 1974 eçen haftaki yazımda, Başbakan Ecevit'in güzel sanatlara ilişkin demeci üzerinde durmuş, ozellikle o demeçteki halk için sanat ^ seçkinler için sanat konusuna değmmiştim. I ii arkadaşlarım, benden bu konuyu daha da açmamı ve bir sanatçmm yaratırkpn okumuş, incelmiş bir azınlığı mı, halkı mı, yoksa sadece kendisini mi ölçü alması gereküği sorununu incelcmemi istediler. Gerçi karmaşık bir sorundur bu, bir incelemeden çok, deneme yolu ile ele alınması yeğöir, üstelık böyle bir işe kalkışıldığında kesin sonuçlara varılması beklenmemelidir; çağına, çevresine, sanatçısına göre büyük değişiklikler göâ terir sanatın kime ne getirdiği; ama yine de her zaman için düşünülen, tartışüan bir konu olagelmiştir, bu bakımdan da yine işlenmesinden kımseye zarar gelmez. Okumus yazmış arkadaşlarımdan, anlayamadıklan bir şiir, bir resim, bir yonut (heykel) için, • Bj nedir? Biz de anlamadıktan sonra bundan halk np anlar?» soruîunu çok duymuşumdur; or.un için konuya, okumuş yazmışların anlamakt? güçlük çektikleri sanat yapıtlanndan gireyim. «Biz anlamadıktan sonra...» sdzü, ister istemez, sanat yapıtlarınm anlaşılma ölçiisünün, başta okur yazarlar olmak üzere, toplumumuzdaki raut lu bir azınlığm beğenisi olduğu savınj içeriyor; halkm bcğeni olçüsü bundan aşağıdadır. Önce ay dınlar anlayacak, aydınlar da anlamamışsa çekiver kuyruğunu; ama aydmların anladığı, beğendiîi bir yppıt, halka da ulaştırılabil'r, ancak o zaman ulaştırılabilir. Böyle demek isterler. Ben de o çeşitten sözlere karşı, çoğıı zaman, •Aydmiar anlamayabilir.» yanıtını veririm. Aydmların küçük gördüğü, yerdiği iyi yapıtlann halkça beğpnildiği, tutulduğu çok görülmüştür. SÖ7?elişi Moliere'i, Racine kücümsemiştir de. halk alkıslamıştır. Bu durumu aç:klamak iç;n aynca küçük bir oyun yazan Mohere, bunun nedenini. aydm bilgiliginin düpedüz görmeyi, anlamayı önleyen önyargısmda bulur; yozlaşmıs bi! ginin. bir sanat yapıtma açık gönülle bakmayı önlediğini sövler. ShakespeareMn tutkun seyircileri çıraklardı. Geçende Devlet Tiyatrosunca «Müfett's» adh komedyası oynanan Gogol de, Moliere'inkine benzer düşiinceler atar ortaya, «yeni», tutueu aydınlar için *saçma>dır. Oysa halk, okumadığı, G SAYGI Melih Cevdet ANDAY bilmediği, bu yiirden hiç bir önyargısı olmadığı için, karşısma getirilene açıktır. Bu açıklık, yukarıdaki örneklerde olduğu gibi, sanatçı ile halk ara smda mutlu bir birleşme doğurur, doğurabilir; ama bu olgu da, balkm sanattan ardadığı, beğenisinin 1 ölçüt olduğunu göstermez hiç de. Bunu ise ancak o i?in erbabı anlayabiiir; halk bunu bılmez, üstelik bilmesme pek bir gerek de yok tur. Sanatın ışçiliğine değil, tadma bakar o, bır ozanın ns söylediği ile ilgılenir, nasıl söylediği ile değıl. Oysa ozaı, nasıl söylediğinin anlaşılmasını ıster. ne söylediğinin değik Uzanmı^ Tahitili genç kadın resmini gören biri, «Korku içinde bekleyişi ne güzel belirtmişsiniz» deyince, Gauguin, >Konu o. ama ben yeşil, mor, turuncu uyumunu aradım o resımde» diye yanıtlamış adamı. Hakhdır haklı olmasma, ama yine de beğenilip beğenilmemeğe bağlıdır bir sanat yapıtmm yazgısı. Oysa bu durumda, sanstçının, sanattnı halkm beğenisine gö re de yapması çıkar yol olarak görünmüyor. seçkinlerin beğenisine göre de. Ne yapmah? Başka bir olçü bulabilir mıyiz? Başka bir ölçüt aramaya geçmeden önce, yukandan beri söylemek istediklerimden kimi sonuç lar çıkarmaya çalışayım. Kendisine halkm beğe nisini ölçü alanlar olduğu gibi, seçkinlerin beğenisini yeğleyenler de vardır. Ya da kimi sanatçı iki sıni de koilamak ister. Bunlara karışmayız. Ko nuınuz bu iki ölçütten de rahat edemeyen sanatçıdır. Seçkinlerin, yenilik getirmiş, çağını değistir miş nice bnşyapıtı zamanmda anlayamamıs olmala rına sasmamak gerekir; çünkü öylesi bir yapıt elbette günün seçkinlerini de aşan bir nitelikte olacaktı. Güçlü sanatçılarm sadece yazgıları değil, işlevleridir de bu. Sanatın amacı çünkü, toplumun yerleşmiş beğenisini aşmak, onu sarsmak, ona gelecek için, gelecekle tutarlı bir ölçüt vermek, onun ruhunda dirilifin kıvaneım uyandırmalctır. Bu ba kımdan, denebilir ki, kimi sanatçı ne halk için, ne de seçkinler için yaratır; belki zaman zaman onla n da kavrayan, fakat tümden ileriye dönük bir yapı kurmaya bakar. Kimin İçin? Bu durumda ona, «Öyleyse kimin için yazıyorsun?» diye soranlara, «Sizin için, ama sizin de çaba harcamanız, sadece beğeninizle yetinmemeniz gerekir; bir giysi diktirmek, bir geziye çık mak. bir sınavdan geçmek için çalışmayı olağan buhıyorsnnuz da, bir sanat yapıtma yaklaşmayı sağlayacak çabayı neden çok görüyorsunuz? Bugün sizin kolayca tadma vardığınız yapıtlar da başlangıçta öylesine bir çabayı gerektirmişti. Artık değişmesin demeye hakkınız yoktur; çünkü değişen sadece sanat değildir, bugün bilimler ve felsefe başdöndürücü aşamalara varmıştır, böyle sine bir değişimin sanatçıyı etkilememesi düşünü lebilir mi?» karşılığmı verebiliriz. Öyleyse sanatcı, halkın ya da seçkinlerin beğenisinden başka ionların yanı sıra diyelim) hangı ölçütü şüvenilir bulsun? Evet. bir ölçüt daha var; sanatçmm kendi beğenisi. Bunu Eöyleyinee çoğu kişi kızıyor, «Kendiniz ıçın yazıp çiziyorsanız, yazdıklarınızı, yaptıklannızı niçin yayımlıyor, sergiliyorsunuz?» di yoılar. Bu sözlerine öylesine inanıyorlar ki, nerdeyse bütün sanatçılara sanatın nasıl olması gerektiğini öğrctecekler. Sanki öylesi bir sanat, bil dikleri, hiç saşmadıkları bir sanat işlerine yararmış gibi. Oysa sanat yalnızca onlar için değil, bü tün insanlık içindir, yarmki birikim, bir ülkenin, dunyanın geli.şen kültürii içindir. Bütün insanlığa seslendiğine güvenerek, üç beş kişınin (seçkin olsun olmasın) yargısına boş verdi diye sanatçıyı kendini beğenmislikle suçlamak da boşunadır: çünkü sanatın gizlerine, incelıklerine tek başma dalıp oradan beğendireceğine inandığı cevherleri bulup çıkarmak isteyen sanatçı, işini başaramadığı zaman yok demektir, başardığı zaman ise. herkes beğenisini, düşünüşünü yeni bastan ona göre düzenler: «Bana neden sormadın> demek kimsenin akhndan geçmez. Sanatçıya. istediği çalışma yöntemi, seçtiği tu tum bakımmdan da özgürlük gerekir. Bilim adamlarına gösterilen saygı bu değil midir? Karagöz'de Zam üöstermeliği! azeteler zaır konusunda bayrama katılmış fener alaylan gibi donanmışlar. Yazılanlara bakılırsa halk zamlara büyük tepki duymuş Yeni zamlar tezçâhlanıyormuş... Işte Ecevit Hükümeti bujinus . Şeker beş lira oldu mu CHP iktidara celdi demekmiş... Veni CHP eskisinı aratacakmı» .. Zamlar huzursuzluk yaratıyormuş... Bufün zam yapanlaı daha dört ay önce ucuzlufe vadedenlermi?... Bu Karagöz oyunu bir ömıir boyu muhalefet perdesinde oynad:. Dünkü başında çıkan istatistiklere RÖre Menderes'in 10 vılında hayat pahalılığı vüzde 142 artmış... Cemal Gürsel'in 1 yıl 5 aylık başkanlığında ^üzde 3... Inönli'nün 3 vıl 7 aylık başkanlığında yüzde 17... Süleyman Bejin 5 yıl 5 aylık dönemtnde vüzde 77 .. Erim'in 1 yıl 1 aymcia yüzde 15... Melen'in 11 avlık yönetiminde yüzde 10... Talu Hükümetinin 10 avlık süresinde vüzde 6. Ve 23 yılda yüzde 270 pahalılanmıs yaşam... Verilen rakamlar sanınm fazla degil eksiktir. ve yürürlüktekı oyunun sayısal tablosudur. Bır çevrek \üzyıldır Karagöz perdesindeki göstermelik gibi halkm gözlen önüne ramlar sergllenir; halkın tepkileri yönetimdeki hükümetin üstüne yoğunla«tınlır. O hükümet glder, yerine yenisl gelir; herbir hükümet degişikligmde halk bir kez: Oh .. çeker, ve rahatlıyacağım sarusma kapılır. Ama bir süre sonra kısır döngü kendisini gösterir. yeni gelen hükümet de zam vapmava başlar. Böylece zincirleme bir ömür törpüsü içinde vıpranır insanlar... Ama bozuk düzen sürer. Sız bu düzenm adma ister bozuk düzen devin, ister enflftsyon düzeni. İster z»m düzeni .. Aynı Kapıya çıkar. Son zamanlarda halkın kafasını iyice karıştırmak için rnflisvon sözü de sık sık kullanılır oldu. Halk bir kez enflâsyonu yakalasa elleriyle, bogacak ama, meret Bilmmıyor ki! Enflâsyon kelimesinin üstünde ünlü ıktısatçılarımız bile anlaşamamışlardır. Şu namussuz enflâsyon olmasa herşey iyi gidecek ama; an şu enflâsyon!... Bır türlü durdurulamıyor. Enflâsyon en kısa tammla hızlı flyat artışıdır. Yani namı diğer pahalıhk, daha da açıkcası: Sömürü!... Evet, enflasyon lömürünün yaman bir aracıdır. Ama nasıl bazı vücut organlarının halkçasını söylemek ayıp sayılır ve frenkçesi kullamlırsa, sömürüyü dupedüz dıle getırmek de ayıp. ya da komunfstük sayılıyor. Bağlı bulunduğumuz yabancı sermaye sınıfı bizi bir yandan rsrpık kapitalizme ıterken, bir yandan sürekli enflasyona bağlamıştır. Pahalılığın nedeni, çoğu zaman arz ile talep arasındaki dengesizlikten doğar. Bır mal yeterı kadar üretilmez ve piyasada yeteri kadar bulunmazsa pahahlasır. Türkiye'de ana ihtiyaç maddelennin uretimine ve temel sanayi yatırımlarına olanak bırakmayan bir çarpık kalkınma modeli benimsenmiştir. Bu. emperyalizmin Türklye'ye uyguladığı modeldir. Çeyrek yüzyıl içinde Batı sanayi ülkelerinden voksul tarım ülkelerine ihraç edilen Mnsyi tirfinleri sürekli olarak pahalanmış: yoksul tarım ülkelerinden «anayi ülkelerine satılan tarım ürünleri ve h»m maddeler ucuzlam>ştır. Dışanya ucuza satarsan. ve dışardan giderek pahalıya latın alırsan, ne olur bunun sonu? Bunun sonu ıçerde zam olur. Ülkemizın bağlı bulunduğu kapitalist ekonomilerin Türkiye'deki ışbirlikçi sınıfları. zamlardan yararlanmakta ve enflasyondan y»g bağlayarak, sömürüye katılmaktadırlar. Çeyrek yüzyıl içinde hayat yüzde 270 pahalanmıj. ama Türkiye'de hayat pahalılığından ırgalanmayan bir sermaye sınıfı palazlanmıştır. Zam ve enflasyon sömürünün; sömürü de sermaye sınıflarının en has mamasıdır. îşte muhalefet bu mekanizmayı halkın gözlen önüne sereceğine Karagöz oyununa devam edip halkı aldatmaya çabalıyor. Yoksul ülkelerdek! hızlı fiyat yukselişlerinın uluslararası sömürü mekanizmasının bir çarkı olcfugunu halka açıklamayan her yorum masaldır. Ecevit Hükümeti zam (onınlafunn geçmisten miras aldı; boznk düzeni m;ras aldığı gibi. O bozuk düzeni düzeltemeden halkın nefeş alma«n«« ol»nak joJttur. ".Vİ''.? 5 . ', "*. x !',*jV. S Dört Gözlü Kadın Rana. «Halk da anlamadıktan sonra bir sanat yapıtı kaç para eder!» diyenlere de, «Halk anlamayabilir.» yanıtını veriyorum. Modern resmin, modern yonutun (heykelin) bütün dünyada karşılaştığı ilk tepki bunun bir örneğidir; dört gözlü bir kadın portresi, içi oyuk bir insan yonutu, insana benzemezliğinden ötürü gülünç bulunmaz mı hiç halkça? Kafka'yı. Faulkner'i okumak güç geldi herkese. Başfa Cehov'un oyunlarından kimse bir sey anlamadı. Kübizmin mimarlıktaki ürünleri ne denli yadırganmıştı Ama zaman geçtikçe modern anlayışa alışıldı, yenılik evlere girdi. Bugün lonesco'nun oyunları. Henry Moore'un yonutları, Picasso' nun resimleri kimseyi yadırgatmıyor artık. Bunlar seçkinler için mı çalışmışlardı, yoksa halkın beğfnisine dayanarak mı?. Bizden de bir ömek vereyim; sözgelişi bizim Hececiler, Türk şiirinde aruz yerine hece kullanmakla bir yenilik yaptılar. Bu yenilık ancak aydın lar, hem de yazınla (edebiyatla) ilgili aydınlar için bir anlam taşır. Dahası, Yahya Kemal'in Türk *arinde yaptığı, geleneğe bağlı modern bir şürdir. ZOR GEÇİTTE... OKTAY AKBAL Evet Hayır :fcÇ:' •..•••": Rfy*»'<»:•: :•»»••• •'•.•^'"•»•••^^jpfffy^'. • ••• • •.??• • Günün kîtaplan : • •. • •• • ;,, • . . .,. . ,f O lacak şey değil. Zamlar elbet alt üst edecektir geçim düzeyıni. Sayın Başbakan Yardımcısmın Zamların pahalılığa tesiri çok az olacaktır» demesinin bir anlamı yok. Bir yandan ücretler artacak, öte yandan fiyatı yükselmeyen hiç bir gey kalmayacak. Bunu önlemeye de kimsenin gücü yetmeyecek. Gerçeği niye gormezlikten gelmeli? Niye yadsımalı başımıza geleni, geleceği?.. Beklenmiyor muydu? Aylardır bekleniyordu. Herkes biliyordu gaza, benzine, şekere, çimentoya, kâğıda, Sümerbank mallarına, demire çehğe yüzde ellıye, yüzde yüze yakın bir zam geleceğini... Ama uzaktaydı bu gerçek. Insan ganp bır yaratıktır, ba5inı vurmayınca anlamaz, anlamak istemez gerçeğin sertliğinı. Her şey hazırdı, herkes tetikteydi, istifçiler çoktan yapmıştı istıfini. vurguncu çoktan hazıılamıştı vurgun hesabını. Bekliyorlardı, bekliyorduk hep birlikte. Bakalım kıme düşecek bu zam işi? diye. İktidarda AP CGP ortaklığı vardı o gunlerde. Aylar geçti, kimse kuramadı hükümeti. O paıti bu parti, olmadı şu parti bu parti, o da olmadı. iki büyük parti. hayır. Ulusal ortaklık, yürumedi. Seçim hukümetı. kimsenin işine gelmedi. Bir Demirel'e ver iktidar olmak sorumluluğunu. bir Ecevit'e, bir Talu'ya; sonra yine Ecevit'e... Sonunda yük kaldı Ecevit'in sırtında! Kaçamaz, kurtulamaz. ben bu koşullarda iktidar olmak istemem de diyemez. Kurdu MSP CHP ortak hükümetini, geçti iş başına. Herkes kuyruktaydı. zamcılar, zamlar, ıstekler, dılekler, özlemler, sıkmtılar acılar, çığlıklar... Başbakanlığa atanmasından bir hafta kadar önceydi Genel Başk^hhk odasmda konuşuyorduk: "Iktidarı bize verecekler nasılsa»'gibilerden bir soz söyledi. Bundan ben, oteki partılerin liderleri, ozellikle Demirel böyle güç bır dönemde, böyle çelin bir geçitte hiç iktidarı aJır mı, ne yapıp yapıp bize bırakacak bu büyük sorumluluğu, anlamını çıkarmıştım. Gerçekten de Demirel daha ilk günden «biz muhalefette kalacağız» dememiş miydı? Herhalde ödü patlamıştı, CGP, DP, MSP beni destekler de Başbakan olurum diye! Bir gelseydi iktidara yamandı işi, bugün Ecevitin karşılaştığı bütün bu zorluklan o çözümlemeye çalışacaktı. Muhalefet de muhalefet demesi bundandı işte!. Dileği gerçekleşti: Bk;evit iktidann başı oldu. kendisi de muhalefetin. Şimdi kolay tabil «Bu zamlar hayatı yüzde elli pahalılaştıracak demek, «Şeker beş lira, CHP iş başında demektir» demek, «Hükümet vaadetiğinin aksini yapıyor» demek, «Fakiri daha fakir yapa cak bir zihniyet, iş başında» demek!.. Sayın Demirel bir ortaklık hükümetinin başkanı olarak bugün iktidarda bulnsaydı ne yapacaktı? Bu. aylardır bekleşen zam dileklerinı karşılamayacak mıydı? Benzinden şekere, kumaşa dek önü durdurulamaz hale gelen zamların gerçekleştirmeyecek miydı? Ecevit'in, Erbakan'ın içinde bulunduğu zor duruma kendisi düşmeyecek miydi? Türkiye'de beş altı yıl Başbakanlık etmiş bir poliükacının, gerçekleri bildiği, gördüğü, yaşadığı, üstelik de bir iktidar deneyi geçirdiği halde, böylesine «ucuz» demagoji fırsatçılığı yapması acıklı bir durıundur. Böyle bir muhalefetin, günün birinde iktidar olması halinde, hiç bir başarıh, yararlı is göremeyeceğinin en canlı kanıtıdır. Zamlar önemli, ağır, acı, üzücü... Kim ister, kim hoşlanır bundan? Hepimizin yaşam düzeyi yarı yarıya aşağı inecek bir anda. Kazancımız bugünkünün bir katı artmalı ki bu yüklerin altından rahatlıkla kalkalım. Olmayacak.. Olmayacağına göre yoksunluk, sıkıntı artacak demektir. Memurlara. şuna buna birkaç yüz liralık bir aylık zammı neye yarayacak? Bir ulus sıkmtılı geçitlerden geçer zamanı gelince. Ama geleceğini aydmlık, umutlu görmeli... «Yarın geçecek bütün bu acılar, üzüntüler» diyebilmeli. Bır de en önemlisi , o sıkıntıya, o üzüntüye, o güç duruma bütün ulusça. en büyüğümüzden en küçüğümüze kadar hep birlikte eşit koşullarda katlanmalı... Bunu söylememin bir nedeni var: milletvekilleri ve senatörler aylıklarının, ödeneklerinin onbeş bin liraya çıkartılacağına dair haberler... Bir yandan ulusu ezen en ağır kaçınılmaz zamları yap. sonra da o ulusun vekilleri olan senatörleri, milletvekillerini kolla. Bu yakışk almaz bir iştir. «Ücretlerin zamların önünde gitmesi» ilkesini «büyüklerimiz» herkesten önce kendileri için uygulamasınlar! Önce millet gçlir, sonra vekilleri. Zzm varsa hepimize, sıkuıtı varsa hepimize, acı, ıstırap varsa, sevinç mutluluk varsa, onlar da hepimize. Hiç değılse, az çok eşit olarak... Tek Partili Cumhuriyet (1931 1938) TÜRK HALKININ BEKLEDİĞt DÜŞÜN ve KÜLTÜR DERGİSİ QA6ir;/it Atatürk Inönü Bayar tlişkileri ve Afyon yasağı Mahmut Goloğlu DaRitım: Milliyet Dağıtım Ltd. Şt. KÖKEN Ö 1 Mart 1974 günü yayın hayatına girdi Yıllardır Aranan Kitap SUNAR P r o f D r HALKSIZ DEMOKRASt Maurice DUVERGEB Fiyatı: 20 Lira Neden Öldürüyorlar 2. Baskı Vural OKUR Fiatı: 15. T.L. FRANSIZ SOSYALtZMt TARİHİ (Fransız Ihtilftli Tarihi) Paul LOUİS Çeviren: Şerif HULUSİ Fiyatı: 25 Lira Genel Dagıtırn: İNAN DAĞITIM: Tel.: 27 04' ANKARA: Salih Elhan İZMIR : DATİÇ Mustafa AKDAĞ Türkiye'nin İktisadî Ve İçtimaî Tarihi ; CEM YATINEVÎ, Cafaloğlu İstanbul P. A. SOROKİN'in ÇAĞDAŞ SOSYOLOJİ TEORİLERİ 293 sahife 25. TL. Çeviren: Miinir Rasit Öymen ÇAĞDAŞ SOSYOLOJt TEORtLKRl. lngiliz. Fransız, Alman, Yugoslav, Çek, Çin, Hind, Japon... dillerine çevrilmlstir. SOROKİN, ÇAĞDAŞ SOSYOLOJt TEORİLERİ üe en büyük ününü kazanmıştır. ANKARA ve ISTANBUL'un tanırunıj kitapçılarmda satılmaktadır. İSTEME ADRESİ: Münır Raşit öymen Kadıkoy, Posta Kutusu 41S ödemeü, taah'n'ütlti i ^ i l b i i i İLGILİLERCE BEKLENEN KİTAP : Uzun süredir aranan, Sabri Esat Siyavuşgil'in ölünı^üz çevirisinin 6. baskısı çıktı. 15 TL. IEMZI KİTABEVI ISTANBUL berçerac cyranode EDMOND ROSTAND KİM? NEREDE? NE KADAR REKLÂM YAPTI BASIN REKLÂMLARIETÜDÜ ACI BİR ÖLÜM Değerli eşım ve sevgili babamız YETVART KARAKAŞ'm Ani vefatını teessurle bildiririz. Cenaze merasimi 2 Mart 1974 Cumartesi günu saat 14'de Beyoğlu Bahk Pazar Üç Horan Ermeni Kilisesinde ıcra olunacaktır. Eşi :Ayda Karakaş Oğlu :Manas Kızı Tamar ve Nişanlısı • Darço Marnkoğln (Ilâneıhk: ... / 1643) (Cumhuriyet 161ÎK) TV ve RADYO REKLÂMLARI ETÜDÜ Ocak 1974 Sayıları Çıktı Gazetelerde Sayfalara ve Boyutlara Göre istanbul ve Ankara Radyolarındaki Reklâm Dökümü ve ve TV Reklâmları Analizi Ödemeli Gönderilir Basın 300 TL, Radyo ve TV 400 TL. TÜRHİYE PEVA BUGÜN Httrriuet işbirliği fetiklâl Caddesi, İmam Sokak No. 1 Beyoğlu ISTANBUL Tel: 45 66 47 (Cumhuriyet 1627 H CIKTI kaynak kitaplar TEŞEKKÜR S.S.K. istanbul Hastanesinde 26/2/1974 tarihinde küçük YAMAN'ın doğumunu bizzat yapan, doğumdan sonra da müsfik alâkalarım esirgemeyen, değerli İnsan sayın, Gyn. Op. Dr. Hulkiye Turgay'a dogum esnasınd* ve lonrasında yardımlannı gördügümü/ sayın asistan Dr ÜLKER ÎAZAR'a, sayın asistan Ur. CKVAT GÜRALP'e, nyın asistan Dr. ATtLLA OZHAN'a şefkatlı hemşıre sayın ML'ZAFFER MK'NEK'e bebpgın sıh hatiyle yakından ilgilenen kıymetl) ebe savın SADtVE ÇERKEZ'e ve hastahakıcılardan «ayın PKRtH^N SAfîlB ile BEHİCE ALTINTAŞ'a ve tüm hastane personeline candan ve içten teşekkurü borç bilıriz. CENGİZ VALVAÇ vf KS1 (Cumhuriyet 1640)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear