26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 8 Mart 1973 VETAÜ2AKİ HATTlMl Kl*lKlfcTK)UR.,BOZ<rUNA Ü&AMAK Üzcfct İpjAPl Y Ö K P E M T i l T>'i)u|C $$LE& 4 E p İ SIS IÇINDE BEHZAT AY'IN ROMANI 56 «Dayanabüdiğin kadar dayanscaksın.» «Buraya değin dayanablldim.» «Yok dayanacaksın daha... Blr yıl dsyan. Eğer şimdi aynlırsan, benlm yüzümden olduğunu anlayacaklar..j «Yok canım.» «öyle anlayacaklar! Anlıyor musun Bes? Anlatabiliyor muyum?» «Anlıyorum, anlatıyorsun...» «Öyleyse?» Besim, sustu... Sevil, tirtir titriyordu... Tağmur şakırdıyarak yağıyordu. Çınann altında da olsalar, ıslanıyorlardı. Şimşek çakıyor, gök gürlüyor, rüzgâr uğulduyordu... Sevil, Bestm'in koluna girdi ve: «Söyle Bes,» dedl. «SByledflderiml yapacaksın değil mi? Umıtma ki ben de senden güç alacağım... Yalvanyorum Bes... S5z ver...» «Birincl karanmdan vazgeçlyorum.» Sevil, Besim'in elbıi sıkarak: «tkincisinden de şimdillk...» «Yani?» «Buşünlerde vazgeç » «Peki! îkincisinden de. senin için şimdilik, bu mevsimde vazgeçiyorum.» Kucaklasıp öpUştüler.Korkarak ve çevrelerine bakarak aynldılar.. Sevi», koşa koşa gitti. Sevil, eve girdikten sonra, Besim, çmar altından aynldı. Çocuklannı düşündü. Evde yalnızdılar... Geclkınemek icin, bir taksiye atladı ve evinin adresini söyledi... başka açılardan yonunluyor... Her evlilik böyleyse, olmasa daha iyi olur..» diye düjünüyordu. *** Beş gün sonra, Nesrin, Ankara'dan dondü... Besim, hiç kırgınlık göstermedi. Evi ve çocuklan terkettiği halde, Nesrin'e karşı. hiç bir şey olmamış gibi davranıyordu. Hattâ, konuşmak için, Ankara'daki aile dostlannı sorduysa da, ağzuıı bıçak açmıyordu Nesrin'in... Besim'i bu çileden çıkanyordu işte. Aynı evde yaşayan insanlann biribirlerine küsmeleri kadar anlamsız, saygısız şey olmaz diye düşünüyordu. Ayrıca, tartışma çıkmasın diye, Besinı, Nesrin'i, evini, kendi durumunu düşünmeme çabasmdaydı. Eline bir dergi veya kitap alıyor, evden çıkıyordu. *** Bir gün, gazetenin birinden, Teknik Üniverslte'de verilecek konferansın duyuru yazısmı okudu. Doğru Gümüşsuyu'na gitti. Konferansta birkaç arkadaşına rastladı. Genç Sinemacılar'm gösterdikleri bir filmi de gördükten sonra, rastladığı arkadaşlarıyla birlikte Taksim'e çıktılar. Yemek için bir lokantaya girdıler. Oturduklan lokantada, arkadaşlan Besim'e bir ara, uzun süreden beri niçin gözükmediğini sordular. Bir ikisi de, «öldün biliyorduk,» diye takıldı. Besim, kendine yönetilen sorulara uygun yanıt lamalarda bulunuyordu. Bir ara, arkadaslarmdan Tanju: •Besim artık içkiye sığmdı diye duyuyoruz,» dedi. Besim: «Gerçekten son günlerde öyle oldu,» diye yamtladı. Başka birisi: «Besim, yaptığın kaçıçhr» dedi. Besim: «Kaçıştır, biliyorum,» dedi. «Ama, kişisel sorunlarundan kaçış bu.... Yurt sorunlarıyla ilgilenmemek değil.. Belki de, gönlümüzce yararlı olamadığımızı bilmemizden ileri gelen bir tedirginliğin sonucu bu. Evet, biraz da bu...> «Biraz öyle, biraz da güçsüzlük,» dedi en genç olan. «Doğru olabilir söylediğin; ben her zaman bu türlü tartışmalarda söylemişimdir bir Herkül olmadığımı... Sonra tek tek insanlann yapabileceklerl şeyler o kadar az ki... Tek insanlar gerçekten guçsüzdürler. İnsanlar örgüt içinde güçlü olurlar». Aynı genç: (Dermmj var) ÂŞIKA BAGDAT SORULMAZ Davul ve zurnayla uyanış kunc sıcak altmda Fırat sulannda serinliyordu.. Bir sabah davul ve zurnayla Ortanca oğlu Zeynelâbidin ayuyandım.. lardan beri çektiği sıtmanın yeni Halk, coşkun bir şekilde elele, bir nöbetıne tutulmuş, inliyoromuz omuza yöresel oyunlannı du: oynuyor kadınlı erkekli, işçi sen«Su, suuu .. Su .. Suu... Bir dıkalarının binalanna yerleştiril yudum su ..» mış hoperlörlerden marşlar ınleHüseyn, oğlunu avutmus, «Satiyordu Bağdad'ı.. bah oluyor ya Zeynelâbidin.. SabHer taraf bayraklarla donatıl ret» demiş ve oğlunun yakarısını mış, çiçeklerle bezenmış.. Süsle duymamak ıçm oradan uzaklaşnen arabalar ve arabalarda ter mış ve kardeşi Abbas'ın çadınna temiz giysılerde bazı gerçekleri gıderek, yeteri kadar adam alıp belirten işaretler, mankenler.. Firat'tan bir kırba su getinnesiBağdad şenliklerin içinde, ba ni istemiştı.. harda.. Elli bir kişilik cengâver, Ehli Kerbelâ Beyt seveni çarpışa çarpişa kırO sabah otomobille Kerbelâ'ya baları doldunnuş ve savaş alanına getirmiştı. Günlerden beri çöl doğru yola çıktık.. Mahmudıye'yı geçtikten sonra yazıda susuzlukla da savaşan, Hılla'ya uğramadan sola döner kıvranan insanlar kırbalara salseniz İskenderi'ye ve Müseyyen'e dırmış, büyükler haklannı kadın varırsınız. Daha sonra şehitler lara ve çocuklara bağışlamiştı.. Onlar sadece dudaklanra ısladiyarı Kerbelâ.. Hazretı Muhammed, ilerde makla yetinmişlerdi.. üçiıncü imam olacak torunu kuHıiseyn, Yezîd'in komutanı cağına almıstı.. Mescitteydi.. Ömer ile yeniden görüşmüş, O'Hüseyn, doğduğu zaman sağ nu inandırmaya çalışmışt:. Ama kulağına ezan, sol tculağuıa ka herşey çaresiadi, Fırat'ta kuvvetmet okuyan dedesının sakalını ler çoğaltılmış, bir yudum su veokşuyordu. Hz. Muhammed, Hü renin kellesmın gıdenleceğı bilseyin'in ağzını ağzına almış, dırılmiştı. Ben yanda çadırdakı«Allahım» demişti.. «Allahım, ben lerin susuzluğu son haddine varsevıyorum bunu, sen d« sev..» nuştı, kıvranıyordu insanlar.. Boynundan öperdi her daim. Kerbelâ çolü yanıyordu Ehli «Hüseyin bendendır, ben Hüseyindenım.. Allah sevsin Hüseyn'i Beyt ile beraber.. Muharrem'ın sekızinci çarşamba gunU ve geseveni». cesi de boyle geçtı.. İnsanlann eşitliğıne çalışan, Ertesi gtinü ömer'in komuta gbnlü yüce, yoksullann koruyucusuydu, birlıkçıydı. dirlıkçıydı.. ettıği Yezîd kuvvetleri savaşa Muaviye, Hicret'in 54. yüında başlamıştı. Atlar dizi dizl dızıl(654 6651 oğlu Yezîd'i kendisı mişti. Savaş geleneklerini bone veliaht olarak atadı.. Çoğu ki zan Yeeîd kuvvetleri, Ehli Beyt canlannı atlannın ayaklan altmşi razı olmadı, Hüseyn'de... Bı'at etmedıler.. Muaviye ölün da parçalamak için bir düzene ce oğlu Yezid yerine geçmişti.. girmışlerdi. Hüseyn, sevenlerinı Tek isteği Hüseyn'in kendisine toplamış, Kerbelâ'tnn kana boyabi'at etmesiydi. Medine Valısi nacağını, kendısi için buna hakVelid'e Mekke Valısi Amr'a buy kı olmadığını, ısteyenin gıdebileruk üstüne buyruk salıyor, bi'at ceğıni ve gönül komayacağmı etmeyenlerin boyunlannın vurulmasını emredıyordu.. Hüseyn DİŞİ BOND emri bildırene: «Ey Emîr, biz nübüvvet Ehli Beyt'iyiz, risalet mâdeniyiz. Yezid'se suçlarla bulaşmış bir kanlıdır. Benim gıbı birinin ona bi'at etmesine imkân yok» cevabım verdi.. Hüseyn, Medine'de rahat edemeyecefini anlayınca Mekke*ye gitti. Iraklılar yalvararak çagınyorlardı O'nu. Başka ımam tanımayacağız, diyorlardı Bunun üzenne Hüseyn, amcası oğlu Müslîm'i Kufe'ye gönderdi.. Bu nu duyan Yezid, hileyle, Kufe'lileri kandırdı.. Ve sonunda, yanı savaşta Müslîm bozuldu, şehit oldu. Hüseyn, Kufe'ye gıtmemesi için yalvaran sevenlerine, yakmlarına: «Bir taşın içine girsem, bunlar o taşı kırarlar, içinden beni çıkarıp öldürtlrler, AUah'ın ve ceddimin hareminde kan döTİFFANY JONES külmesini istemiyorum» dedi» mek için tüm acüannı unutmu»> tu.. Pakat Ikincı bır kılıç darbesı sol kolunu da Kerbelâ çolune düşürmüştu!.. Abbas atını mahmuzlamış fakat bu sirada bacaklannın arasında bir serinlık hissetmışti, bu kırbadan gehyordu ve bir ok kırbsyı da delmiştı.. Abbas, o anda atından yuvarlandı.. Hüseyn... ' Olanlan acıyla seyreden Hüseyn atanı sürmüş ve Abbas'ın yanına gelmişti» Artık dayanamayan Hüseyn «tşte şımdi bel kemığım kınldı.» diyerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamış, Abbas'a son diyeceklerıni sonmuş, şu oevabı almıştı: «Beni çadıra gb'türme.. Sakine'ye söz verdim su getıreceğım diye». Sonra o da ruhunu teshm etmışti.. Ardmdan Hüseyn'ın onsekiz yaşmdakı oğlu Ali Ekber de diğerleri gibı savaşa savaşa can vermişti çöl yazıda, Ali Asgar'uı ölümü Hüseyn, son görevini yapmak için minimini Alı Asgar*ı eliyle havaya kaldlrmış ve karsıya haykırmıştı: \ «Ben Haİıîeniz Yezid'e bi'at etmediğim ıçın kammı helâl biliyorsunuz.. Fakat bu, bir yaşmdaki çocuk mâstımdur.. Peygamberimizin torunudur.. O'na olsun acıyıp bir yudum su verınız..» Yezid'in komutanı ömer, en tinlü nişancısı Harmele'ye «Sustur şunu» diyerek Hüseyn'i ışa"ret etmışti ve gerilen bir yaydan fırlayan" ökrrgflueş * ialtında pml 4Jirü parlayan bebek Ali Asgar'ın boynunu delip ğeçiverdi» xvın Besim, beş gün içinde boş kalan zamanını çocuklariyle geçirdi. Elinden geldiğince, onlan üzmemeye çalıştı. Yemeği birlikte yapıp, birlikte yiyorlardı. Bu beş gün içinde Besim'in sinirleri biraz düzeldi Dırdırsız, kavgasız yaşadı. Hattâ beş gün, kendlni rorlayarak içkiyi de az içti. Çamasır yıkamak, yemek yapmak biraz güç gelmekle beraber, Aynil de yardımcı olduğu için. bu yaşam çekilmeyecek denli değildi. Kavgah, gürültülü yaşamaktan daha iyiydi. Hiç olmazsa sinirleri yorulmuyordu. Kederli de olsa gülümsiyeblliyordu. «Benimki evlilik değil, tutsaklık... Sonu gelmez, uzmez ulamaz dırdırlar... Nesrin, her gün her «eyime kanşmasa, beni biraz olsun anlasa ne iyi olurdu. Her jeyime karışıyor, her davranışımı Bir sabah davul ve zurna ile uyandım. O gün takvimler 1 Mayıs 1972 yi gösteriyordu. Kerbelâ'ya gidecektim. söylemiş, ama bir kisi bile uyma dersin diye anasının verdiği bir mıştı bu uyanya.. taş parçasıydı.. Bir yanda ölüm Ve savaş başlamıştı . Bir avuç savaşı, öte yanda ölüm susuzlucan, ordularla cenk edıyordu.. ğu.. Ortaya çıkan savaşçılar kılıçlarla Amca Abbas, dayanamayıp sürvurusuyor, bırbirlerıne nâralar müştü atını Fırat'a dogru.. Bir atarak meydan okuyordu.. Ehli kırba su doldurmuştu ölUmU göBeyt canları gidıyordu tek, tek.. ze alıp.. Cenk ede ede kendi alaVuruşuyorlardı yığıtçe, ama hep nına doğru gelıyordu, pusudaki si yararsızdı, canlara kıyılacaktı bir Yezidi bir kıhç darbesiyle, tek tek.. Abbas'ın kavuler çızen kılıçh sağ Bir şılte üzennde yatan Zeynel kolunu uçurmuştu! Kalkan tutah sol koluyla su kırbasını bacaklaâbidin'in sesi soluğu kesılmiştı artık, susuzluktan.. ötede bir rmm arasına sikıştırmış, bir süyaşmda bir bebek, Hüseyın'in oğ re önce yanmdayken, «Ya kahlu Alı Asgar, o minıcik elleriyle ramanamca, bir yudum su, bir yudum su...» diye inleyen Hübir şey tutuyordu, ara sıra agzma seyn'in kızı Sakine'ye su yetiştirgötürüyordu, bu, susuzluğunu gı Ve unutulmayan son Hüseyn, acılar içinde seslendi, «Sağ kalan tek oğlum AU Zeynelftbidin'e iyi bakın, bu vasıyetımdir» demiş, atını savaş alanına sürmiisHl. Karşısma çıkan iki kişiyi kılıçlayan Hüseyn, atını Fırat'a sürmüş. bu arada Yezid kuvvetleri çadırlan sarmıştı.. Çadırlardan feryatlar yükseliyor, kızgın çöl wzıda iyiee şahlanan atların kişnemelen feryatlara kanşıyordu, Hüseyn bu sirada geri döndü, kuvvetler dağıldl.. Kimse cıkamıvorcJu kar^Tsına, ikindiye kadar devam etti bu durum» Karşı tarafm da manevıyatı bo(Devamı 7. Sahifede) MALKOCOĞLU yazan veçlzen:Ayhan BAŞOĞLU KILIÇ ^~~~ 1 H ü \\Cxz «sunakıntPLTOMay tın+ılân 'ıle awls»Hı. *nu4t2» \USA 5ÎrruKJ4Yf /vır p>4 OIJA <sc J4 9 İlk kuvvet Yezid'ın bın kişılik ordusu O nu ve yakınlarını Irak'a yakın bir yerde karşıladı. Yezid'e bı'at etmesmi istedıler. Mektuplar gel di. Mektuplar gitti.. tsteginden caymıyordu Yezît.. Hüseyn, son mektubu attı elinden, «Mahlulun rrzası için yaradanın gazabmı sa tın alan kavim kurtulamaz» dedi. Yezîd'm yays . atlı otuz bine yakın cengâveri Kerbelâ yakının da toplandı. Öncüler, Hüseyn'in ve adamlannın bi'at etmesini yenıden istedi ve Basra Valisi ve Ehli Beyt'ın baş düsmanlanndan Zıyad oglu Ubevdullah'ın em riyle beş yüz kişilik bir kuv\ret Fırat'ı muhasara etti.. Bir katre su verilmeyecektı.. Bir katre su verilmeyecekti Ehli Beyt canla rına, bir damla.. Emir, bir za limin emriydü. Ertesi giınü savaş başladı. Hü seyn, tanfsiz acılar içinde ashâ bının teker teker şehîd olduğu nu görüyordu.. O şehidm başın dan bir dığerine koşuyor. onlarJ kanlı kanlı çadıra taşıyor bir yenısine bakıyor, didiniyordu ça resizlik içinde.. Çadırlarda çocuklar, kadınlar susuzluktan kıvranıyor, Kerbelâ P^ygamber sülâlesinin feryatlany le inliyordu . İnsanlar değil, çöl de yanjyordu.. öte vanda Fırat'ı tutan askerlerin atlan, yani Yezid'ın askerlerinin atlan kor 1 GARTH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear