26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 24 Mart 1973 vrupamn güvenliğiyle ilgili kuvvet indirimi ve atom silâhlarmın kısıtlanması konusunda sürdürülen tartışmaların yavaş yavaş hızını kaybederek bir çıkmaza girdiğinl görmekteyiz. Gerçekten çok önemli saydığımız bu sorunun simdiye kadar çözümlenmeyişinde3ti nedenlerl anlayabilmek için ileri sürülen tekliflerin oluşum tarihine bakmad'an taraflaTm, özellikle Doğu blokunun görüşünü incelemekle yetineceğiz. A Olaylar ve görüşler Avrupa Güvenliği ve Sovyetler Feridun AKKOR rak kurulacak böyle bir hegemonya ile çıkacak bunalımları bastırmak ve Batının herhangi bir müdahalesini de önlemek mümkün görülmektedir. Nitekim Macaristan ve Çekoslovakya'nın bağımsızlık mücadelesi sırasında girişilen Sovyet müdahalesi karşısmda etkisiz bir propagandad'an başka bir şey yapamayan Batılılann olaylan seyretmekle yetinmelerl bu gerçeği ispatlamaktadır. Kanada ile Amerika'nın güvenliğini de içine alan bir Avrupa barış konferansı Doğu Batı dediğimiz iki ayn toplumu bir araya getirip aynı anlayış içinde yaşamalannı zorunlu kılacağmdan bu tür bir birlesır.eyi daha çok Sovyet iktidanna vurulmuş bir darbe sayan komünist liderler bu konuda Batının ileri sürdüğü ve kendi görüşlerine ters düşen şartları kabul etmede tereddüt göstermelerini doğal karşılayabiliriz. Sovyet silâhlarını kendi varhklan için bir garanti sayan ve Moskova'mn dümen suyunda giden Demokratik Halk Cumhuriyetlerinin Başkanlan da aynı politikayı desteklemektedirler. Brejnef Doktrini diye adlandınlan Sovyet hayat sahası görüşü iki taraflı yarö*ım ve dostluk anlasmaları ile pekleştlrilmekte, rejjime baş kaldıranlar olursa mevcut baskı sistemi içinde ve silâh gücüyle eritilip yok edilmektedirler. duklan demokratik halk cumhuriyetlerinin varlığını bu görüşe bağlamakta âksi cTavranısları tehlikeli görmektedirler. Kendi içlerindo bile üstünlük kurma eylemini ideolojik yasalarla önleyen bu ülkelerin uyguladıklan idare sistemine göre bağunsızlıktan söz etmeleri gerçekten güçtür. Halkın milli hislerini Sovyet süngüleriyle snsturan bu kukla hükümetler bir gün hür ve bağımsız bir idare karşısında meşruluklarını kaybederek çözülüp yer değiştirmek zorunda kalacaklarını da unutmamalıdırlar. Batı, emperyalizme ve onun saldırganlığını ortaya koymak suretlyle gerçekleri görmemezlikten gelen komünist Ilderler kendi aralannda bile bir çok konularda bunalım içindedirler. Nitekim Transüvanyayı aralarında paylaşamayan Romenlerle Macarlar haklı bir mirastan yoksun bırakılmış olmalarından yakınmaktadırlar. Günümüze kadar sürdürülen bu tür anlaşmazhklar mevzil de olsa bazı sürtüşmelere ve müttefikler arası sarsıntılara yol açmaktadır. Bu hal aydınların susturulmasına kadar gitmekte ve bölgede rfaha sert tedbirlerin alınmasına »ebep olmaktadır. Son Macaristan, Çek ve Polonyadaki ayaklanmalar ve buna benzer olaylar nedeniyle Doğu Avrupa ittifakı içinde baslayan anlaşmazhklar ve bu arada doğan anti Sovyet güçler dolayısiyle Doğulu ülkelerin bile ortaklaşa bir cepheda birleşmelerini güçleştirmektedir. Bu genel durum karşısında Doğu Avrupa ülkeleri halkı daha mükemmel bir Avrupanın yaratılma^ı konusunda Sovyet görüşünde olmayıp, en aı Ruslar kadar bir uygarlığa sahip bulunmayı istemektedirler. Hatta çok zaman ideolojik alanda bile aralarında tartışmalar yapmakta Marksist blr görüşle Ruslaştırmaya karşı gelmektedirler. Başta L. Brejnef olmak üzere tüm Sovyet . politlkacıları yıllarea önce Moskova'nın bu konuda yaptığı teklife aldınş etmeyen Batnıların neden sonra buna sahip çıkmalarım kınarnakta ve adeta alay etmektedir. O halde Do: ğunun daha önce yaptığı ve sürüncemede kalt j »asından yakınılan teklif nedir? Merkezi Avş rupada yapılacak bir kuvvet indirimine taraf• tarlar mıdır? Bundan ne gibi bir yarar sağlayabilirler? Sorularını cevaplandır6*ığımız takdirde olaylan daha iyi değerlendirebileceğimizi sanmaktayız. Asya probleminl çözmek, ülkenin iktisadî kaynaklarını büyük ölçüde sö, ınürmek ve Doğu Avrupa ülkelerinde giriştiğl yatırımlann kârlı sonuçlarını almak için so«yalizmin bekçiliğini yapan Sovyetler Birliji millî çıkarlan açısmdan işgal ettikleri bu veriır.li topraklan bir süre daha ellerinde tutacağa benzemektedir. Bu nedenledir ki, bölgede çıkacak karışıklık ve ayaklanmalan önleyecek tedbirleri alırken ülkenin güvenlik görevini her yönden güçlü ordularına vereceklerdir. Bununla beraber: Sovyetler dünya kamuoyur.un daha çok Doğulu Clkelerin semnatisini kazanmak Jçin zarnan zaman kuvvet indiriminb*en yana olduğunu da söylemekten çekinmemektedirler. Bu tür diplomatik faaliyetlerl destekleyen bölge halkı Ise Avrupanın birleşmesi sorununun bir an önce gerçeklestirilmesini gönülden istemektedirler. Buna rağmen. görüşmelere bir türlü başlanmadığı ve kuvvet indirimine gidilmediği de bir eerçektir. Şayet Sovyetler bu önemli soruna içten inamyorlar«a reden şimdiye kadar bir cözüm yolu getirmedikleri sorusu da önemlidir. Aslmda Ru«IPT bir yandan Doğu Avrupa statükosunun knrunmasına çalışırlarken baska yönden ri« bö!;:edeki askerî güclerini arttırmak suretivle durumlarını daha da kuvvetlendirmek çabasındadırlar. r Km. olJuğu görülür. Bu coğrafi uzakhklan çok iyi değerlendiren ve stratejik önemi bulunan bugünkü topraklardan çekilmenin hatalı sonuçlar vereceğini bilen Ruslar zorda kalmadıkça Doğu Avrupa ülkelerini bırakıp, bir kanş olsun geriye gitmek niyetinde değildirler. Çok zor olmakla beraber askerî amaçlara yönelen yeni bir ulastırma sebekesini istenilen seviyenin çok üstünde geliştirmeye çalışan Ruslar 177 bin Km.iik yeni bir yol yapımı ile Doğuyu Batıya bağlamış bulunmaktadırlar. Barışta ve savaşta bu geniş yol şebekesinden en geniş ölçüde yararlanacak olan Kızıl Ordu kolayca sınır bölgesine akarken stratejik önemi olan zaman faktörü de çözümlenmiş olacaktır. Görülüyor ki, Sovyetler geçmişte uğradıkları yenilgilerin acı tecrübesi içinde ve günün «tratejik kurallanna uygun olarak yol şebekesine büyük bir önem vermiş bulunmaktadırlar. Ne Zaman Durulacak? 12 Mart 1671'den bu yana iki yıl geçti. Toplum daha durulmacü. Garrntoler bir Anayasa değişikliğlni hiber verirken, Ikinci bır Anajasa değişikliği için komısyonun toplandığını yazıycrlar. Sıkıyönetim. mankemeleT grev yasaklan, partilsıü&îü Hükümet, kısacası adına «ara rej.m» denen olağani;?! curum sürmekte. Reform çabaları aıılamını yi tirmiş, f>czler Cumhurbaşkanlığı seçimlerınae ve genel seçimicroe. oınn titenleri, şu veya bu klşiye, şu, ya da bu partiye bağ'&mak, göstermelikler üstüne dikkaneri voğunlaştırmaK yaniış yol. Hiçbir kişi. örgüt. Darti, 36 mUyonluk ülkeyi bSylesine dalgaJandıracak süce sahin oegildir. Çalkantı dipierden gelen köklü bir dalga nedeniyledir. l!i"0'lerin ilk yıllan Türkiye için «kritik seneler» olarak ıtcU&cdırılmıştı. Adalet Partisi ıktıdannın programında senaıkal haklan kısıtlamak, Anayasayı değistirmek, özgiiı lükleri daraltmak kararları vardı. Temeldec gelen ekonomik nedenlerin ülkedeki sosyal güçleri çetin bir hesaplasrraya iteceği önceden biliniyordu. S:mdi bu hesaplaşmanın içindeyiz. loplumdaki güçlere bakıldığında. kimin ne istediği ortcya Konulduğunda, dengenin nerede sağıanacağı daha iyi ania¥ilabiür. üon yıllarda seslerinı güçlü biçımde duyunnak olanağına kavusan sanayiciler diyorlar ki: Çağdas uygarlığa varmak için kalkınrr.ak gerekir. Kaltmma kavramının karşüığı sanayileşmektir. Türkiye bu yoktekı kararları duraksamadan almaiı. ışçi ücretleri kısıtlanrralı, küçük tasarruflar endüstriye aintılmalı. devlet ranayi girişimleri için teşvik tedbirlerini artırmaU, Ihr».catı desteklemeli, bankalardakl mevduao sanayi girişimlerine yöneltmek için gerekeruer yapılınaL. lanmdan endüftr?ye kaynak aktanlmalı.Tarım üreticilerı diyorlar kl: Devlet taban tiyatlan donduruyor. Biz ürettlğimiz* aynı fiyatla satıyoruz. buna earşınk tanm girdiİeiimn t'yatlan yükseliyor. Küçük çiftç,, feövlü, eziliyor. Parart'n değeri düserken. aldığımız mallar pahalanırken, yeti^t; ı dîğimiz ürünlerin fiyatlarını dondurmais bizi sömürmestîr. Kalkınrnanm bedelini valmz oız mi ödeyecegiz? Henl sosyal adalet? Hani sosyal devıet? Işçiler diyorlar ki: Işçi ücretleri fiyat yükselişlerini izliyemiyor. tki yıldan beri fiyatlar yüzde 50 arttı. Buna karşüık ücretlerimiz ayarlanmadı. Sosyal haklarımıza ambargo konmaktadır. Eğer demokrasi isliyecekse, biz grev ve toplu sözleşnıe haklarımızı kullanarak ücretlerimizi artırmasını biliriz. Eğer demokrasiye paydos denecekse, biz demokrasiyi savunmasını biUriz. Türfciye geri gidemez, sosyal devlet ilKesinaen vazgeçilemez. Memurlar diyorlar ki: Personel kanunu çıktı diye sevinmistik. Devalüasyondan sonra gelen pahalılık aldı götürdü kazançlanmızı... Devlet memurunu düşünen yok. Oysa devlet makinesi işlemediği süre, ne kalkınma olur, ne adalet... Fiyat yükselişleri aklı durdurucu bir hızla devam ederken, maaşlanmızın buna göre ayarlanması gerekmez mi? Aydınlar diyorlar ki: Türkiye çağdas uygarlığa ulaşmak zorundadır. Ne var kl çağdas uygarlık bir yana bu gidişle Yunanistan'a ulaşmak bile zor. Küçük komşumuz adam başına 1000 dolan aştı. biz 400 dolar dolaylanndayız. Kalkınmada yaniış yöntem seçilmiş, yatırımlar çarpık alanlara yöneltilmiştir. Demokrasi ve fikir özgürlüğü içinde kalkınmak zorundayız. Çünkü çağdas uygarlığın bir koşulu da bu... Ama halkın haklannı koruyan aydınlar susturuluyor; böylece çözüm yollarını önermek, aramak, bulmak engelleniyor. Konuşmacılar konuşadursun, zaten üçüncü Beş Yıllık Plan kararlara varmış, tercihlerini yapmış, Anayasadaki sosyal devlet ilkesini askıya alıruş. Buna rağmen, ne sanayiciler memnun, ne tarımcılar, ne işçiler, ne memur, ne de aydın Ve hesaplaşma sürüyor. Hesaplaşma sürdükçe dalgalanma da sürecek. Ekonomik üretimi yavaş, insan üretimi hızlı, sosyal adaletsizliği yoğun toplumlarda böyle hesaplaşmalar. sert ve çe« tin olur; ama toplum bir yerde yolunu bulur. Biz de bulacağız elbet . Stratejik Doktrin NATO ile Varşova Paktı arasında önemli bir doktrin farkı olmadığı her ikisinin de bir •aldırı esasır.a göre kurulduğu öteden beri söylenrnektedir. Bir propagandadan daha ileri gitmeyen ve bir korkutma niteliği taşıyan bu sözler tarafların şimdiye kadar eğitim ve yörıetim metodlanna ters düşmektedir. Son zamanlarda esnek mukabele diye adlandırılan yeni bir stratejiyi Sovyetlerin de benimseyerek bir saldırıdan ziyade savunmaya dönüşmüş olduklarını söylemeleri de gerçeklere uymamaktadır. Durmadan artan silâhlar Szellikle rükleer güç karşısında taraflann bu görüşü teşvik etmeleri dünya banşı için umut verld olmakla beraber, kendi çıkarlan açısmdan küçük Ukelerl feda etmeleri nedeniyle tatmin edici değildir. Esasen bu yeni stratejik doktrinin kendilerine de pek yararlı sonuçlar rtetirmiyeceğini SALT görüsmelerinin sürüncemede kalmasından anlamış bulunuyoruz. Şimdiye değin klasik silâhlara önem veren Rusların, bu görüşten yana olmalarını memnunlukla karşılayabiliriz. Ancak, gelecekte de bir rafere ulaşmanın sald^rıyla mümkün olacağt noktasından hareket eden komünist seflerin bir anda yön değiştirip savunmaya dönüşmesi ve buna göre örgütlenmesi pek kolay olmayacaktır. Şayet Sovj'etler güçlü ordulannı bir savunma savaşına göre donatıp eğitmis olsalardı belki bugün silâhları azaltıp bir kuvvet indirimine de gidilebilirdl. Su ana kadar Avrupa'nm güvenliği konu«untfa yapılan tartışma ve görüşmeler soruna bir çözüm getirmediği gibi belirli bir gelişme de olmamıştır. Ancak Avrupa Ekonomik Birliğinl siyasi bir Srgüt haline getirilmesi nedeniyle telaşa kapılan Sovyetler Avrupa güvenlik konferansı esaslannın saptanması üzerinde durmakta ve adeta baskı yapmaktadır. Nükleer silâhlann azaltılması ve kuvvet indirimi üzerinde bir anlasmaya varılmadan Avrupa güvenlik konferansına gidilmesini tehlikeli gören Batılı ülkeler ise bu görüşe katılmamakta aksine Sovyet askeri gücünün daha da artacağl ve büyük tehlikeler yaratacağı konusunda birleşmiş bulunmaktadırlar. Doğu Avrupa Ülkeleri Son günlerde Avrupa'nm güvenliği komısunda yapılan yoğun propagandamn nedeni daha çok Amerikayı bu bölgeden uzaklaştınp aynı taktiği Batılı ülkeler de uygulamak esasına dayanmaktadır. Kuvvet indirimi üzerincîeki tartışmaların devam ettigi şu sıralarda Doğunun daha doğrusu Sovyet Rusyanın bir açıklık getirmeyişi de bu görüşümüzü doğrulamaktadır. Batı Almanya, Fransa ve ltalva gibi Batılı ülkelerle ikili görüşmeleri ön,ej«n Moskova Avrupadaki Amerikan blrliklerinin geri çekilmesiyle mevcut kollektif düzenin yıkılacağını ve istenilen hedefe daha kolay ulaşılacağını ummaktadır. Moskovaya göre silâhlarm azaltılması askeri anlaşmaların ortadan kaldırılıp ortak bir güvenlik sisteminin yaratılmasından sonra mümkün olabileceği kanısı yaygın bir hal almıs bulunmaktadır. Ancak büyük propagandalarla ilân edllen bu teklifin bir an kabul edildiğini ve iki büyük askeri anlaşmanın kaldırıldığını var saysak bile çok üstün durumda bulunan Sovyetlerin güçlerinden bir şey kaybetmiyecekleri, buna karşılık Batıhların bir anda çözülüp her türlü savunma olanaklannı yitlrecekleri de bir gerçektir. Gelecekte de Ruslarm bir savası fcazanacaklarına inaıvan Doğulu devlet adamları kur Önemli bir başka konu da bütün Avrupa ülkelerinin eşit koşullar içinde birbirlerini tanıması ve buna Doğu'nun da katılmasımr. Ancak. bugüne değin uygulanan baskı araçları ortadan kaldınlmadıkça her iki blokun banş içinde bir arada yasayıp kaynaşmalan ve mutluluğa ulaşmalan da olanaksızdır. Aksine bu pibi aynlıklardan büyük yararlar sağlayan Sovyet Rusya, ülkelerin birbirine yaklaşmasım milli çıkarlan yönünden sakıncalı görmekte, k?sin!ikle buna karşı çıkmaktadır. Nitekim Hitler'inkine benzer bir hayat sahası teorisiyle sömürü sınırlarını çizmiş olan Moskova, rîemir pprde dedigimiz kendine özgü bir kapalılık içinde Doğu ülkelerlni sömürmektedir. Doğu Avrupayı tüm lçine alan böyle tanımlamanın bir üs anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Sovyet tmparatorluğunun vamlıhğı ve gelecekteki gelişimine paralel bir de deola Askerî Durum Askeri etkiden kendilerinl kurtaramayan Doğu Avrupa ülkeleri Rusların basktsiyle güçlü bir ordu kurmanın karşısına çıkamadıklarından Avrupa birliSi sorunu üzerindeki görüşmeleri coğrafi faktörlere bağlamak zorunda kalmışlar ve dolayısiyle de olumlu bir sonuca varamamışlardır. Bu ltibarla gelecek bir savaşta Avrupadaki kullanma alanı içine giren Sovyet ordusunun güçlü olması nedeniyle ve takviye birliklerinin katedeceği mesafelere göre müttefiklerinin daha avantajlı durumda olduğunu kabul ederek siyasi ve askerî bağımsızlıklarını bu nedene bağlamışlardır. Sınır hattına olan bu mesafe kabaea ölçülürse Moskovadan 1700 Km., Washington'dan ise 8500 BENCÎLLİK, MUTSÜZLIKTÜR OKTAY AKBAL Evet Hayır Atatürkçü Eğitim Felsefesi ürkiye, sorunlan çok ve çeşitli bir ülkedir. Bu nedenle de hızla kalkınmak, sanayileş mek için sosyo ekonomik yapıyı refornilarla değiştirmeyi tunaçla mış bir dönemi yaşamaktadır. Çağ daşlaşmayı geciktiren sebepler üstüne her kesimden fikirler ileri sürülüyor. Kitlelere, özellikle kır sal yığınlara yeni umutlar veriliyor, yeni ufuklar açıhyor, toplum sal bunalımdan feraiılamıs olarak çıkmak yeni dönemin amacı gösteriliyor. Kuşkusuz köklii reformlarla ge ri kalmışlığın çemberi kınlmak, geriliğin bağları kopanlmak isten mektedir. «Babalarmız başka tür lüsünü görmedi, oğullarınız da başka türlüsünü görmiyecek» di yen Yunan bilgesi Lucretius"un sözü geçersiz sayılmak isteniyor. Kitleler de bunun özlemini duyu yor. Yalnız ne var ki, planlı kal kınma, dengeli değişik. ekonomik büyüme döneminde kitlelerin eği timsizliği dikkati çekmektedir. Bu neden yüzünden bilimsel ve tek nolojik araştırma ve geliştirme so nuçlannı topluma mal etmek, toplumda yeni istekler yaratmak kolay olmayacaktır. Olaylar ve sonuçlar çağdas teknik araçlann kırsal kesimlere bir gereksinme sonucu deail, bir özenti, bir moda havasında girdiğini göstermek tedir. Üretim fazlasının paraya dö nüşen kısmı kırsal kesimlerde yaşayanlarda fazla bir değişiklik yapmamaktadır. Doğa yardımını esirgediğinde üretim düşmektedir. T • rtık ilk olarak kendime çck iyi hak ettiğim sıfırı veA riyorum, bütün derslerden.» **Bencil kişi gelir bir yerde çıkmaza saplanır. Her seyi yalnız kendlsi için, kendi ego'su açısmdan düşünmüştür. Seviler, gorevler, mutluluklar. Insanlar birer kukladır, ona göre yön alan, ona göre örem kazanan varlıklar. Eş, çocuk, sevgili, dostlar, arkadaşlar... Bencil kişi kendinden başkasını düsünmez. Ne zamana kadar? Yaşamın oyunları ile bencilliğin sonsuz bir boşluk, katlanılmaz bir yalnızlık olduğunu duyana anlayana kadar. «Bencil» romanını okurken kişinin hangi toplum dflzeninde, hangi rejimde olursa olsun, öz varlığından kopamayacağını duydum. tster kapitalist, ister sosyalist bir toplumda yaşasın insanoğlunun içindeki şeytan ölmez asla. Koşulları kendine uydurmasını bilir. Peki, niye bencil olur kişi? Belki güçsüzlüğünden. Belki kendinl öteki insanlarla eşit göremeyişinden. Beîki de yetersizliğind'en. Bencil. toplum dışıdır ne der.ll toplumun göbeğinde yaşasa da. Bir an gelir bunu en ağır, en yoğun o duyar. Bütün acılığıyle. katılığıyle. Kırk dört yaşında bir Varşovalıdır Krizisio. Yüksek bir görevi vardır. Karısı, lisede bir kızı, cumadan cumaya birlikte olduğu sevgilisi... Sağlıkhdır, zekidir, güçlüdür. Herşeyi alt etfecek yeteneklere sahip olduğuna inanmıştır. «GCnler, h?.ftalar, aylar hızla geçiyordu durmadan devinim içindeydim. Hep canlıydım, kendimi son derece olgun, kaçınılmaz ve çck üretici buluyordum... Herhangi bir şeyin özünü kavrar, isteyerek enerjimi harcar, sonra hiç yorulmadan kendimi yine topnrlardım. Kırk dört yaşında olduğum halde kendimi çok genç duyuyordum.» Gerektiği gibi dikkatle. önemle, Ilgiyle bakmaz kimseye, ne insanlara, ne olaylara... Dünya, yeryüzü, toplum kendi ego' su için biçilmiş bir kumaştır gözünde. Ona keyfinin istediği anlamı verebilir. Karısı, kızı, sevgilisi, dostları yanmda çalışanlar neler düşünürler onun için, umursamaz. Varsa yoksa kendine on numarayı vermek, başkalanna da sıfır atmak!... Komünist Polonya topîumunun bir kişisidir Krizisio. Ama alın götürün onu Batı ülkelerînin kapitalist toplum cTüzenine yerini. durumunu, kişiliğini hiç yadırgamayacaktır. Kaldığı noktadan sürdürecektir bencil yaşamını. Bencil kişilere dikkatle bakın, içlerinde çözülmemiş, bütün gözlerden saklı bir düğüm vardır. Yıllar yılı çözmeden, çözmeye girişmeden üstünü örteler o karmaşık düğümün. Bir korkudur, bir ihanettir, bir kalleşliktir. Kötü, çirkin bir şeydir o. Krizisionun gençlik anlarıntfa da böyle bir korkaklık vardır. Almanlann aradığı bir arkadaşına yakalanacağı haberini götürmekten korkmuştur. Bir korkaklık anı geçirmiştir. Arkadaşı bu yüzden yakalanmış, tecrit kamplannda yıllarını geçirmiştir. Hatırladıkça bozulur, daha çok çekilir bencil dünyasına. Kansına daha çok kayıtsız kalmak, kızına uzak durmak, metresine insan saygısı göstermemek; yanında çalışanlara tepeden bakmak... Belki de bu eski ihanetin, bu içe yerleşmiş korkaklığın ürünleridir. Yaşam tuhaftır. En güçlü anında vurur kişiyi yere. Tutar bir hastalık çıkarır örneğin. Kanser cîuyurur kendisini o bencil gövdenin içinde. Bir anda herşey altüst olur, değer yargılan yıkıhr. Insanlar insana benzer, duygular duygulara... Geçmiş ölanca anlamıyle dirilir. Ölüme mahkum olduğunu duyan kişide o bencilllik yitip gider birden. Herkes gibi olduğunu bilir o anda. Herkes gibi, güçsüz, yalnız, ilgiye, sevgiye muhtaç... Ama geç kalmır yaşamda. Hele kendine on, başkalarına sıfır vermeyi seven kişiler her zaman geç kalacaklardır. Ne gerçek mutluluk, ne sahici aşk, ne de gerçek anlamıyle kişisel duyarlıklar. însan böyle bir ölüm uçurumu karşısında yer.iden kurmak ister yaşamını. Cözmek ister gizli düğümleri. Bencillik gereksiz bir nesne gibi atılır varlıgımızın dışına. Herkes gibidir artık o kişi. Herkes kadar güçlü, herkes kadar mutlu, herkes kadar seven, anlayabilen, duyan. Gerçek mutluluk herkesten ayn, üstün olmakta değıldir 6*e ondan. Toplumun bütün bireylerine benzer olmaktadır. J. Stefan Stawinski'nin «Bencil» romanını okurken her Insanın içinde olan, ya bir zamanlar yaşamış, ya yaşamak istemiş, ya da yaşayıp Blmüş bir bencil kişiyi duyuyoruz. Elle tutulurcasma. Okuyun «Bencil» i. Kendi bencilliğinizden kurtarmak için kendinizi... Hem öyle dış bir etken bekleraeden... Bir hastalık, bir yazgı yumruğu, bir uçuruma düşüş. Kendi aklımzm gücüvle. kendi özgür seçmepizie... ^^^^ « ÖRGÜN EĞİTİM YANINDA; HALK EĞİTİMİNE, KİTLE EĞİTİMİNE YÖNELMEK, YIĞINLARI DOĞRU BİLGİLERLE AYDINLATMAK ZORUNDAYIZ Nazif KARAÇAM Ogretmen • Eğitimci Zamanımır «bilginin refahı arttırmak gayesiyle blr teknoloji ve ticaret halinde gellstirildiği» çağdır ve Türkiye bunun dıçında değildir. Etkin, ihtiyaç duyan, yeni istekler, özlemler peşinde kosan, bilinçlenen bir toplum dinamiğinin hiçimlendirdiği devlet halk ilişkisinin geçerliği olduğu bir döneme gelinmiştir. Bu bakımdan Türk topîumunun temel sorunlarından biri eğitimleşmek, kültürleşmektlr. Dünyayı parçalamadan, ikiye bölmeden, dünyaya ait bir görüşle onun üstünde fütuhat yapmak zorundayız. Bu bir uygarlık sa vaşıdır. Fakat ne büyük ayıp ki, nüfusumuzun ^'o 63'ü hâlâ oo kuma yazma bilmemekte, 'o62' si üretime katılmamaktadır. Yani tüketici durumdadır. Büyük kentler dışında, özellikle kesimlerde işgücü deŞeri müyarlara varan açık ve gizll bir işsizlik hüküm sürmektedir. K't «al kesimlerde gördüSümüz deŞişikliSin yüzeyde olduğu, »klın eylemsiz kaldığı bir gerçektir. Görülüyor kl. kendisi icin bir dizi reform yapacağımız büyük kitle eğitimsizliğin yarattığı ilginc bir görünüm iclncfedir. Olavların yorum, sorunlann çözüm bekledii?i bir dönemde tasrada çagdaşlığı bulunmayan bir yaşam sürüp gitmektedir. Hrilkın ve avdinTann bir cati Hİt:nda tonlanmalan. etkinlesmelerini mümkün kılacak kültür merkezleri yoktur. Atatürk'ün kıırdugu. halk egîtiminin en gü zel, en etkili teknik ve yöntemlerini bünyesinde, kunıluş amHcmda bulunduran Halkevlerl devlet himayesi dışıncfa bırakılmışlardır. Hiç kuşkusuz bu durum toolumumuzun büyül: bir kesiminin, özellikle kırsal kesimlerde yasavanlann «nakü ve temaşal biİPİ» ortamının olusma'îina. pekişmesine vol acmıstır. Bu neden yüzünden topTum. «O^manlılık ve irtica vüzünden hasta» kalmıştır. Oysa akılcı ve gerçekçi Mustafa Kemalin ilk yendiği, dalma yenik tutulmalannı öğütlediği bunlar olmuştur. «Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler ve tarikat üyeleri ülkesi olaraaz» demişti. Atatürk'ün, devletin halkla bütünleşmesi ilkesini Osmanlılığın, gericiliğin yenik tutulması koşuluna bağlarfığı bilinen gerçeklerdendir. Bunun için bil gisizlikle, gericilikle savaşmak ulusal eğitimin amacı olarak saptanmıştır. Halk «tkinci Dünya Görüşü»nden kurtanlacak, bilimin önderllğinde çağdas uygarlık ufkunda yeni bir güne? gibi doğacaktır. Bunu ulusal eğitim gerçekleştlrecektir. Ulusal eğitimin amacı bu kadar bü yük ve kutsaldır. Ama ne var ki, bugünkü eğitim sistemimiz bu misyonunda İstenilen biçimde başanlı olamamıştır. Ne Osmanlıhğı, ne irticaı yenebilmis ve ne de ekonomik kalkınmaya belirli bir katkıda bulunabilmiş tir. Yüzyıllarca eylemsiz bırakılmış Turk aklını, unutulmus Türk zekâsını ne etken duruma getirebilrni;, ne de lnsanırnızı tutsak eden «Yoksulluk Kültürü.nO yok edebilmistlr. Bunun başlıca nedeni gelisen, degisen toplumumuza, yeni 8r« lemler duyan lnsanımıza «tj yaoan bilgi»yi verememiş olması dır. eylemdir. Eğitimin kendisi böyle olunca kuşkusuz ögretim kurumlannın bünye ve fonksiyonları, öğretimin teknik ve yöntem lerinin niteliği de değişik olacaktır. Bugün eğitim sistemimiz bu özellikten yoksun bulunduğu için genel bir yakınma ve tartışma konusudur. Gerçek odur ki, bu sistem içinde kalite dUşmekte, okul hayata yabanca kalmakta, çevreye kapalı tutulmaktadır. Böyle bir kimlik kazandırılmış okul, eğitim ölü bilgilerle hayatın dışında kalmaktadır. Verilea bilgiler güncel, yasama bağlı olmadığı İçin eğitim, insanımızan problemlerml çözmekten uzak kalmıştır. Bu yüzden «ağaçlannın nedeninden odun görülmemekte», halkımi7. Atatürk'ün amaç olarak gösterdiği çağdas uygarlık düzeyine yükselmekte gecikmektedir. Oysa yeni eğitim. aklı, elin mantığı yaptığı oranda insanımızı yaratıcı ve üretken kılacaktır. Mevlidi Şerif Çok kıymetli eşim, biricik babamız MEVLİT Değerli eşim HACI ETEM TOKGÖZER'in vefatmın kırkıncı gününe raslayan 25 Mart 1973 Pazar günü saat 14 de Cihangir Firuzaga Camiinde okunaeak mevlidi şerife akraba, dost ve din kardeşlertmin teşriflerini rica ederim. Esi: ftakive TokgSzer Cumhuriyet: 1882 Yeni Eğitim «Bugün insanlığm karşüaştığı, lakat geç farkına vardığı en büyük ikili sorun, bir yanda güçlti bir teknoloji ve bilimsel (dolavısiyle, sonuçta endüstriyel) geUş meye karşılık öte yandan hâlâ SKOLASTtK. YOZ ve ANSÎKLOPEDİCİ bir düzen içinde eğitilmiş olmak» diyen Sayın Prof. Sümer Gürel, Türk Eğitim Sistemindeki büyük çelişkiye dikkati çekmektedir. Kammızca Türkiye'de eğitimi etkisiz kılan, okullu köy ile okulsuz köy arasındaki farkı kaldıran bu çelişkl olsa gerektir. Türk Eğitim Sisteminin en belirgin özelliği BİLGÎYİ ÎŞE DÖNÜŞTÜREMEMESt'dir. ElbetteM i? yapma yeteneği olmayan, bunu kazandıramıyan eğitim sisteminde, onun öğretim kurumlannda HAFIZLIK en büyük notla ödüUeneD bir kurum olur. Eğitim Reformu Tasansmı görüp inceleme olanağı bulamadık. Işittiklerimiz, okuduklanmız arasmda Yeni Eğitim Reformunun «ÖZE ve ÜRETÎME DÖNÜK» bir uygulama biçimı getireceğl şüphelidir. Görüşümüa odur ki, Eğitim Reformunun temel felsefesi eylemsiz aklı eylemleştirmek olmalıdır. Bu sistem içinde öğretim konulan «NEDENSONUÇ» ilişkisi yönünden işlenmeli, «AKILCI YOL» Izlenmeli. «EZBERCt TUTUM bırakılmall, ARAŞTIRICI RtJHTJ geliştirecek teknik ve vöntemler uvşulanmalı. BÜTÜNCÜ GöRÜŞ. ÇEVRESE1L OLGÜ. TARİHSEL PERSPEKTİF vurt ve dünya gerçeklerine bakmaya esas teşkil etmelidir.» Yeni yeni eğitim bilgiyı bir süs olmaktan cıkarmah. AKLI ELÎN MANTIĞI yapmalıdır. öğrenmekten çok düsünmeyi, ellerle bilgi arasmda uyumu sağlamalıdır. Ak«i halde «ekonomik gerçekle eğitim arasındaki açığı kapatmak» kolav olmavacaktır. Bu arada yeti$ktn halkın eğitimi icin de HALKEVLERİ GERCEĞt'ne vönelmek zorunlugu vardır. Unutmayalım kj. halkm beynine eideoek blr baska yol henüz daha bulunmamıs. Ulu önder Atatürk'ün bize özgü bu buluşu aşılamamıştır. (1) Ekonomik Gelismevi Hızlandıran Etken Olarak EğitimEkonomik ve Sosval Etiidler Konferansı Heyetl. ?TİJ ruhuna ilhaf olunmak üzere ebediyete lntikalinin, birinci senei devriyesine tesadüf eden 253.1973 Pazar günü (yarın) ikindi namazını müteakip Hacı Bayram Camiinde değerli hafızlann iştirakiyle okunaeak olan Kur*anı Kerim, Mevlidi Şerif ve Hatim duasına sayın akraba, dost ve arzu eden bütün din kardeşlerimizin tesrifleri rica olunur. Esi ve Çocnklan Cumhuriyet 1885 BEHİC ERGlN'lN SAYIN ŞİŞLİ TERAKKİLİLER TALAŞGÜNÜ 25 MART PAZAR SAAT: 10.30 (Cumhuriyet: 1871) Kitle Eğitimi Biz bunu halkrn:zm «Yoksulluk Kültürü»nün oluşturduğu bir dün. ya görüşü içinde üretime gittiği gerçeğine bağlıyoruz «YoksullulC Kültürü, tevekkül ve daha yüksek lere erişme isteğinin az olması»nt içermektedir. Hani «Bir lokma bir hırka> felsefesi var ya bu odur iş te... Bu çağdışı kültürü. dünya görüşünü sosyo ekonomik yapı ve koşullar oluşturmaktadır. Tür. kiyemizi sosyal bunahmlara, ekonomik kısırhğa iten en büyük ne den budur. Kanaatimizce bunu yok etmenin yolu reformlan yoz laştırmadan. geciktirmeden yapmak, dengeli bir ekonomik kalkınma yolu izlemek, örgün ve yay pın eStimleşmevi eercekleştirmek tir. ülusal gereksinme bu yönde olduğu halde kitlelerin eğitim leşmesi yolunda yaygın ve etkili bir calışma göze çarpmamaktadır. Örgiin eâitimden söz edilirken Yaygın Eğitime deginilmemesi dikkati çekmektedir. Oysa Türki yenin sorunu A.B.D.'yi bilenlerle Alfabesizler arasında bir dialng kurulmapını etkin biçime getirmektir. Bunun için Örgün Eğitim yanında Halk Eğitimine, kitle e|i timine yönelmek, yığınları ülkenin gerçekleri etrafmda doğru bil gilerle aydınlatmak gerekmektedir. Hiç kimse aldanmasın, bürok rasi nedeniyle halk eğitünl bu gö revi yapmaktan uzaktır. Bir kez bu örgüt, halka yeni istekler, dav ranışlar, bir fazla ekonomik değer yaratma gücünden yoksundur. Atarörk'ün kurduğu Halkev lerinin yerini doldurması istenen bu devlet kuruluşu Gönüllü Hiz met Potansiyelinin özgür hareketinden ürkmektedir. Bürokratik tutumla uygulanan Halk Efitiml teknik ve yöntemleri bu 5rgütü devletin «artına bir yük durumuna getirmiştir. Yılda 200 milyon lira harcadığı söylenen bu 6rgütfln yaptığı işl Atatürk'ün Halkev leri bîrkaç mllyonla yapacak durumdadır. SATILIK ORİJİNAL GALVANİZ BİDONLARDA İTHAL MAU Elin Mantığı.. «Eğitim, lstenilen yaşaras dilsenlne ulaşmada kalkınmanm en etkili araçlanndan biridir. Ulaşılmak istenilen düzerrin değerlerini yerleştirmek, toplamı bu amaca yöneltecek Mşi ve toplum davranışlanm yaratmak, buna engel olabilecek değer ve davraruşlan değistirmek, ekononü ve teknolojinin muhtaç bulunduğu insan kaynağım yeüştirmek (1) effitimin görevlerl cümlesindendir. Buna göre yeni eğitim «bilgiyj yararlı kılma san'atını kazandırmakı» zorunda olan bir TEL 22 78 08 22 14 26 (REYO / 1881 A SETON Etibank Genel Müdürlüğünden 1 Hopa ve dış piyasalardan Istanbul'a gelecek Bakır, A1Cminyum, Çinko v.s. emtianın gemi ve gümrük antrepularından tesellüm, Silâhtarağa depomuza cakil ve istif ışı yaptınlacaktır. 2 Bu işe ait sartname Ankarada Genel Müdürlüğümüz Satın alma Şubesi Müdürlüğünden, lstanbulda Bankamız Alım Satım Şubesi Müdürlüğünden ve tzmir irtibat Müdürlüğümüzden temin edilebilir. • 3 Ihaleye iştirak edecekler şartnamede mevcut istenil^n belgeler İle beraber iştirak belgesi almak Uzere 30/3/1973 tarihine kadar Genel Mudürlüğümüze müracaat edecekler, 17.4.1973 tarihinden itibaren de iştirak belgesini Genel Müdürlüfümüz Satmalma Subesinden alacaklardlr. 4 Bu işin muvakkat teminatı 100.000, TL.'dır. 5 Isteklilerin teklif mektuplannı 24/4/1973 günü saat 14.00'de Genel Müdurlügümüzde bulunacak sekilde postalamaları veya bu saate kadar muhaberat servisimize vermis olmalan lâzımchr. Teklif zarflan aynı gCn saat 14.30'da açılacaktır. 6 Postada vaki gedkmeler nazan ftibare alınmaz. 7 Bankamız 2490 sayıh kanuna tabi olmayıp lhaleyi yapıp yapmamakta, kı«men veya tamamen dilediğine yapmakta serbesttlr. (Basın: 12811/1869) DOKTOR ARANIYOR 657 sayıh kanuna tâbl olarak lşletrnemizde istihdam edilmek üzere en az 5 yıl tecrübe görmüş mütehassıs ve pratisyen doktor alınacaktır. MUtehassıs hekimlere her ay aylüclan dışında 3000. TL. pratisyen bekimlere de 2300. lira tazminat ödenecek ve ikâmetlerine tenvir ve teshin edilmis birer lojman tahsis olunacaktır. Görev almak isteyenlerin tasa h&l tercümeleriyle birlikte aşağıdaki adresimize müracaatlan rica olunur Belediye Baskanlığından Merzifon Relediyemia temlrMk Mzmetlnde im!ıani.ıimk flare 10 adet Hemork 2490 sayüı kanunun 31 mnddpsı nvsnoca caotUı sarf usulU 11e vantınlacaktır 1 Remorkun muhammen öedell 13.Ü00 TL t» olwp tnCfca teminati îJVJ.UO TL arasıclır 3 thaJe 3 4 1973 tarlhıne rastlavaıı Salı eünO saat 16İI0 de Belediye nuzunında vaoı'aoairtıı. 3 Bu busustafci sartname mesal saatlert daniUnde ner Kün Belediyede EÖrülebilır. Basın: 12571/5862 ETİBANK ERGANİ BAKIR İŞLETMESİ MÜESSESESİ MÜDÜRLÜĞÜ MADEN (Basın: 12730/1865)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear