26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 Msrt 1973 üksek öğrenim alanında yıllardan beri köklü reformların yapılması için gerek üniversitenin içinden, gerekse dlşından gelen isteklere karşılık Milli Eğitim Bakanlığının üniversitelerle sıkı bir işbirliğine girmeksizin, hazırlamış olduğu ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılmakta olan üniversite Reform Tasansı konusunda son haftalarda bir kısım basm organlanyle çeşitli üniversitelerin en yüksek sorumlu organlan olan senatolardan kuşku ve eleştiri dolu sesler yükselmektedir. Keform tasansına karşı ileri sürülen bu eleştirilerin ortak noktalan şunlardır: Yeni tasarı ciddî bir buhran geçirmekte olan Türk demokrasisi açısından ümit verici unsurlar getireceğl yerde bilimsel ve idarî özerkliği yitirmekte, üniversitedte «güdümlü bfflıni» yerleştirme çabasına hizmet etmekte (1), eskimiz eğitim yöntemleri yerine yenl bir y5ntem önermemekte (2), Türk kamu hayatma yeni bir fikir dinamizmi yerleştireceği yerde çok yüksek sayıdaki ceza! hükümlerle daha çok bilimsel görüşlerin yozlaşmasına yol açmaktadır. Gerçekten tasannın bu ögelerl ağırlık kazandığı ölçüde sadece Türk bilim hayatı gerilemekle kalmayacak. aynı zamanda çok partili, rekabetçi demokratik hayatm en şaşmaz göstergesi saytlan aydınlanmış, canh bir kamuoyu yaratma olanağı da ciddl bir şekilde zayıflayacaktır. Y Üniversite ve Kamuoyu Prof. Dr. Nermin Abadan • Unat (SBF ÖĞRETİM ÜYESt) rüşüne aynea «tartışmah fikirlerin aleniliğe kavuşması» koşulu da ekienmiştir. O kadar kl Roma împaratorluğunun son döneminde tartışmalı konularda çoğunluğun görüşü çok yaygın bulunan şu atasözüyle ifadeye kavuşturulnmştu: Halkm sesi, hakkın sesi! (Vox populi, vox dei!) Ancak Ortaçağda, özellikle sınırlı toprak birimleri üzerine kurulan feodal düzen nedeniyle yaygın bir kamuoyu ortaya çıkamamış, ayrıca siyasal konulann tartışılması kilisenin yaygınlaştırmakta olduğu skolastik düşüncelerden ötürü çok kısır kalmıştı. Modern anlamda kamuoyu şöyle tanımlanabilir: «Güncel (aktüel) ve tartışmah bir konuda, belli bir ya da birden fazla grubun içinde, leh ve aleyhteki görüşlerin açıklığa kavuşması sonucunda beliren çoğunluk görüşü» Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere kamuoyu ilke olarak hiçbir zaman tek ve sabit değildir. aksine her toplumda herhangi tartışmah bir konuda sosyal gruplann sayısı ve gücü oranında birçok kamuoylan oluşmaktadır. Bund'an başka toplumlann gelişmişlik derecesi de bütünleşmiş ya da parçalanmış, karşıt kamuoylannın oluşumunu etkilemektedir. Şunu da belirteliro ki herhanpi güncel bir tartışma karşısmda isabetli bir seçme yapabilmek için birden fazla seçeneğtn (alternatifin) sunulması gerekir. Dinamîk bir kamuoyu tartısması işte bu seçeneklerin ortaya çıkmasına hizmet eder. Şüphe yoktur ki üniversiteler kurumlan ve üyeleri yardımiyle her demokratik toplumda bu seçenek sunma, farkh çözüm tarzlan açıklama görevini yüklenirler. Nitekim yeni üniversite kanun tasansı da bu ilkeyi benlmsemis durumdaAr. Tasannın ücüncü maddesinin (f) f:krası üniversitelerin görevleri arasında «Türk toplmnnnun genel » • * viresini rükseltici ve kamuovnnn aydınlatıcı bilim verilerini sözle ve yan ile balka yaymak» görevine de ver vermektedir. Acaba temel bir direktif niteliğini taşıyan bu ilke, tasannın öbür hükümleriyle bağdaşmakta mıdır? Üniversitelerin bu görevl hakkı ile rerin* getirebilmeleri her şeyden önce üniversite organ ve üyelerinin tartışmalı konularda düçüncelerinl çekinmecTen, korkmadan ifade edebilmelerine baglıdır. Zira bilimsel bir görüş, siyasal bir görüşten farkh olarak sadece güncel tartışmah durum karşısında belli bir tercihi yansıtmaz, ayrıca tartışmah sorunun muhtemel gelişim olanaklannı da kapsar, başka bir deyimle daha uzun vadeli bir zaman kavramıns dayamr (3). Dolayısiyle üniversitelerin kamuoyu oluşmasmda kendilerine düşen görevi yeri« ne getirebilmeleri için kendilerine anayasal bir hak olarak tanınan özerklikten gerçek anlaml ile yararlanabilmeleri gerekir. Uygulamada görülüyor ki Türk Oniverslte lerl uyarma, gerçeğe işaret etme görevlerini tüzel kişiliklerinin oluşturduğu organlar eliyle yerine getirirken, bireysel duzeyde anlamlı bir suskunluğa gömülmüs durumdadırlar. Bunun nedenlerinin basır.da ileri sürülecek her hangi bir görüşün ileride «telldn ve pıopa<rînda» yapma kapsamına sokulacağı konusunda duyulan çekingenlik gelmektedir. Kaldı ki tasarıva reform niteliğine sahip yeni organ olarak ithal edümiş bulunan ve üniversiteüstü kurulus olan YÖK (Yüksek öğretim Kurulu) üniversitelen fıkirsel ugraşı alan. ları açısından önemli ölçüde sınırlandırabilecek yetki'erle d'cnatılmış bulunmaktadır. Buna göre YÖK (mad. 6, f fıkrası> «yükFek öğr?tim Surumlannın eğitim, öğretim ve ders programları ve sömestr sayı ve süreleri.. konusunda gerekli esaslan tesbit edebilecek ve denkliği sağlayacaktır». Bunun anlamı açıktır: Bu kurul üniversitelerin çeşitli fakültelerinde okutulmak istenen derslerin içeriŞi. kapsamı ve saatleri konusunda son söz sahibi olacaktır Buna avnca üniversitelerde yapılacak araştırmalara ilişkin ödenek tahsisi de eklenince. üniversitelerin bundan böyle serekli pördnkleri snrunlar yerine, ancak uygun görülen konularda araştırma yapabilecekleri anlaşılmaktadlr. B.B/nin Çiftliği BB'yi (Brigitte Bardot) lanımayan var mı! Bazı insanları tanımamak ayıptır. Nixon'u herkes tanımak zorundadır; Mao'yu da öyle... Ama eski Danimarka Başbakanınm adını hatırlamasak da, esinin pek güzel bir tiyatro oyuncusu oldugunu gazetelerde çıkan resimlerinden gözledik. Yeni Danimarka Başbakammn da duvara işerken çekilmi? bir fotoğrafını birkaç gün önce gazetelerde gördük. Ancak her ikisinin adını bilmesek ne çıkarl BB'ye gelince is değisir BB'yi tanıtnıyorsanız çeşitU tepkilerle karşılasabilirsiniz. Kibar bir kişiye rastlamışsanız, duygularını belli etmez. Söz konusu kişi patavatsızın biriyse: Yuh be! deyiverir. Üstelik BB. tanımaya deger bir kadındır. Simon de Beauvoir onu şöyle tanımlıyor; «Ardından bakılınca bir dansöz bedenine benziyen ince kaslı çövdesinin hem erkek hem disi bir föriinfısü var. Kadınlık çüzel eöğrfnd© ortaya çıkıvor. Melisande'ın nınn çekici bokleleri omnzlanna dökfilfîyor; düzensiz, basıbos.. Dudaklan somurtkan bir çocngnn dudaklan; ama ne kadar da öpüşken dodaklar onlar.» Simon de Beauvoirtn bu tanımı bir şeyler anlatıyor blze.. BB, Osmanh zevkine göre kus kemikll rfedikleri kadm soyundan. Kemikleri öylesine ince ki, balık etinde olmak için tombullasmasına cerek yok. Sinema endüstrisinin önemli icatlarından... «Ve Tann Kadını Yarattı» filminin yalnı? Amerika'dan setirdigi döviz 2500 Renault ihracmdan elde edilecek gelir kadaraıış. Uluslararası BB modası da cabası... Son vıllaTd'a hangi eenç kiza baksanız, BB'den bir parça görebilirsiniz. Yürüyuş. giyiniş. ve tutum üstüne taklidin salçınlaştıSı ortada. Ne var ki, daha modası kaybolmadan BB, sinemadan çekllmeye karar vermis. Geçenlerde kendisiyle konuşma vapan bir dergiye açıklatlıSına göre, 38 vasına basıyormuş BB: Kırk yaşına girdigim zaman bir çiftlik alıp, çekileceğim.. diye kesin kararını bildirmiş. Sinema beni bırakacagına. ben sinemayı bırakacagım diyormuş. Tıpkı erkeklere karsı davrandığı eibi davramyor beyaz perdeye karşı... Zamanı gelince silkeleyip atacak. bir çiftlifie çekilecek. öküzlerle. ineklerle. »tlarla yaşavaeak. Bu haberi okuyunca gene Simon de Beauvoir'm BB için yazdıklannı hatırladım. Beauvoir bu konuda demişti ki« Ev kadınlıjh. annelik. çjftcilik. is kadınlığı, rahibelik. Gelecekte bunlardan birini seçebilir BB.» Bu kehanet doŞru çıktı. Zaten Fransa'da sıgır sevgisi halkın gozunde yüee bir ahlâk belirtisi savıhrmıs. Meshur Jean Gabin de bu yolda kendisine epey hava basıp: • Bir inek, ün'den daha Snemlldir» dediÇi anda yörekten alkıslanmıs. Simdi de BB. inekleri. sıgırlan. atları, öküzleri tercih ediyor diye yüceltilecek, alkışlanacak. Oysa bir çiftliEe çekilmekten daha önemli işler de vapabilirdi BB .. Nitekim kendisivle konusan Fransız dergisi muhabiri, bunu belirtiyor. Kadm haklannı savunmak. ya da savaşlan enpellemek için çahsmak!.. Yok mu yapaeak sey? BB, söhretini ortaya koydugu zaman. hangi fikri savunsa bir ağırlık kazanacak. Ama güzel yıldız böyle konulara omuz silkiyorr Ne olacak vani. Jane Fonda İle birlikte bfitan savaşlara karsıyız dive baSırsak. savaslar dnracak mı? tnsanlar varolfluklanndan beri savasıyorlar. BB, bu sözleriyle Jane Fonda'yı da azımsıyor. Oysa Jane Fonda'nın Vietnam Savaşındaki tutumu. banş ugruna çabalara bir katkıydı. Bütün dünyada etkiler yarattı Jane Fonda*nın eayreti... Dünvayı ancak Beyaz Perde yıldızlannın gözlüBüyle seyreden ileisiz kalabalıkların dikkati savaş • banş sorunlarma çevrildi. Sinema yıld"ızlan halk kitlelerince taklit edilirler. BB'nin saçı, vürüvüsü. giyinişi milyonlar kesiminde taklit edilirken, İTisanlıga dönük çabası niçln kalabalıklan pesinden sürüklemesinî öyleyse bir gerçek daha çıkıyor ortaya: Bir sanatçı, yalnız sahnede veya perdede oynamakla kalmıyacak: insanhğa. banşa. fizgürlüğe. demokrasiye döniik ugraşta yerini alacak. Bu, hem kendisi için mutluluk, hem insanlığa hizmet. Beyaz perde yıltfm, ya da fiç duvarlı dCnyanm oyuncusu ohnak jeterli değil. Çagımız. her şeyden önce cJtntondiB Jnsaulıîıbeküyor .O insan ister dişl ol»un, ister ^ r k e k , İster yildız^ ojstm. istef güneş... Güzelsen güzelliSiSiakıHıysan SklinT.'Srflüysen ününü insanlık için uğraşa katacaksın. Katmadıgın zaman insanhğından yoksunlaşır, insanlığında yoksullaşırsın. Serbest seçimler sonueund'a mflli Iradenin terdhine uygun olarak demokratik yoldan hiikümetlerini kuran tüm toplumlarda ilk göz« çarpan özelllk zorlayıcı ve güdümlü bir politikaya tutsak olmayan bir kamuovunun eğilimIerinin kolayca ifadeye kavuşabilmesidir. D»mokratlk çoğulcu tonlumlann önemli bir göstergesi, ulusal fikir hayatma canhhk kazandıran üniversitelerin bilimsel ve idarî Szerkliğin güvencesinden cesaret alarak kamuyu ügilendiren her önemli konu karşısında susmayıp kurumsal ya da bireysel düreyds görüşlerini yansıtmalarıdır. Sorunu bu açıdan ele alınea, ünirersitelerle kamuoyu arasındakı prift ilişki kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Ancak bu sorunu ele almazdan önce «kamuoyu» kavramından modern sosyal bilimler çerçevesinde ne kastedildiğinin belirtilmesi gerekir. örnegin demokrasi. bürokrasi gibl terimlerde oldujhı gibl bu terime de birbirindten çok farklı anlamlar kazandmlmak istenmektedir. Düşünee özgürlüğunü ilk kez sistemleştirmis olan eski Yunanhlarda oy sahibi vatandaşlar, yani köle olmayan erkekler, Agora'da siyasal sorunları tartışırken, zaman zarnan çcğunluğun oluşmasma etkt yapan bir güç farketmişlerdi. îçeriğini tahlil edemedikleri için bu güce «Phama» yani rivayet adını vermişler, ozanlan ise bu rivayeti zaman laman «ümidin kızı» olarak nitelemHrmişierdi. Roma împaratorluğu M.ö. birinci yüzyıldan itibaren Senatodaki görCşmelerin tutanaklan «Aeta Diurna» a * altında halka açık bir sekilde Senatonun duvarlanna asılmağa başladıktan sonra çoğunluğun etkin gö Yeni Anlayış Kamuoyuna klasik anlamındaki içeriğini kezandıran önemli olay, aydınlanma devri ve onunla birlikte önemi artan şehirli aydınlann toplumdaki yeni rolleri olmuştu. Devlet kudretinin kökeni filozoflar tarafından tertışılmağa başlayınca, hukukun kökenleri arasma kamuoyu da ginneğe başlamıstır. Blaise Pascal yeni keşfedilen bu güce «Dünya kraliçesi» adını verirken, Rousseau «ne mermer, ne de tunç üzerine değil, ancak vatandaşlann gönlüne hâk edilmis bir kanun»dan, yani kamuoyundan söz etmektedir. XX. yüzyılda Batı'nın belli baslı ülkelerinde yaygınlaşan kahvehane ve edebî salonlann etkisi ile kamuoyunun önemi giderek artmağa başiamış, tngiliz düşünürlerinden Bentham onu «temsilî bir demokraside gayri resm!, maas almayan, rüşvetle iğfali imkânsız bir mahkeme» olarak nitelendirmiştir. Çağdaş tosyal bilimler işte bu klasik, kanıtlanmayan, hiçbir amprik araştırma ile d*ogrulanamayan, bir bakıma metafizik, usdışı, kamuoyu kavramını kıyıya iterek, modern anlamda yepyeni bir kavram geliştirmislerdir. Buna göre anonim bir «kamunun sesi» ya da «kamunun vicdanı» türünden kanıtlanamayan kavramlar yoktur. Olan sadece Blçülebilen, araştırılabilen, bir ya da birden fazla sosyal gruplarm görüşü ya da görüsleridir. Dolayısiyle kamuoyunu sadece basına indirgemek, onu bir mahkemeye benzetmek, tek ve soyut biçimde farzetmek, çağımız sosyal bilimlerinin verüeri ile hiçbir suretle bağdaşmamaktadır. Özerklik Gereklî Tasanda öngörülen normal ve olağanüstü durumlarda uygulanabilecek olan disiplin hükümlerine değir.meksizin, sadece yukardaki maddelerin kapsamı ile vetinilecek olursa. bu koşullar altında özgür bir bilimsel iklimin çok güç gellşebilecegine kanaat getirmek zorunhıluSu belirmektedir. Dolayısivle demokratik sürecin temel ögelerinden biri, halkın en geniş ölçüde kamtı hayatını ileilendiren konular etrafında oluşan leh ve alevhteki eörüşleri 03renmesi, o oranda Rüçlesecektir. Sonuç olarak, fikir ve bilim çevrelerinin ürkek, suskun ve korkak bulundugu bir torjlıımda demokrasinin can daman sayılan siyasal katılma yerine tabanı cok dar, belli çpvrelerin seckinierine özgü bir yönetim biçimi verlesir Görülüvor ki yürijrlökteki Anayasamızın teminata kavusturdugu ve Anayasa Mahkememizin İctihatlann3 ttöre geçerlili yeriden dogrulanmıs bulunan öniversitelerin bilirDsel ve idart özerkliSi sadece uluslarerası çağdaş bilim dflnvasırda tstrıl etmek istediŞimiz yere uiasabilmek için d'egil, avnı zamanda körpe demokrasimizin varlıS'il sürdürebilmesi için de vazgeçilmez bir unsur değerini taşımaktadır. (1) Munci KAPANt, Üniversitede ffldumlü bîHme doğrn.. Milliyet, 6/2/1973 (2) Gflngör TAVUZCAN. Üniversite Reform Tasansı ve trerçekler. Millivet. 30/1/1973 (3) Jaeqnes F.LI.t'L. The Politieal IUnsion, New Tork, 1967, Sh. 37 BİR SÖYLEŞİ OKTAY AKBAL Evet Hayır Planh Donemde Gelir Dağılımı çüncü Beş Yıllık Planda değerlendirmeler, geçmişe ait değer yargılan ilk bakışta çok olumlu görünmekte ise de, aslında rakamlar biraz kurcalandıgında olumsuz noktalar ortaya çıkmaktadır. Bunun en iyi örneği gelir dagıhmı konusundadır. Dışarıya yansıyan haberler doğruysa, Devlet Planlama Merkez Teşkilâtl taraftndan (1) hazırlanan ilk belgede gelir dağılımı ele alınmış ve bozukluk belirtilmiş ise de Yüksek Planlama Kurulu bu kısmı belgeden çıkarmıştır (2). Fakat III. Beş Yıllık Plan belgesindeki rakamlar incelenince gelir dağıhmındaki bozukluk açıkça görühnektedir. Hem de sevinecek rakamlar söylenirken, bu gelir dağılımı ortaya çıkıvermektedir. Bu konuda ömekler verelim: a) Belgenin 2. sayfasında, «TUrk Toplumunun Temel Sorunlan» başhklı kısmında G.S. MJI. (Gayri Safi Millî Hasıla)nın o s yılda %65 arttığı ifade edihnekte, tanmın bu hasıladaki yerinin %41^'den 1972 yıhnda •'o28,re düştüğü anlatılmaktadır. Yani tanmsal gelirler Safi MUli Hasüa'daki payuıdan 1/3'ünU kaybetmiştir. Aynı donemde tanmsal nüfusun toplam nUfustaki payı da 1/3 oranında azalsaydı, tanmsal gelir sahipleri ile kentlerdeki nüfusun gelirleri oran olarak bozulmamış olurdu. (Aslında başanlı bir planh dönem olsaydı bu oranın düşük gelirler, yani tanm gelirleri lehinde artması gerekirdi.) Ama tanmsal (kırsal) nüfusun genel nüfus içindeki yeri aynı donemde 1/3 oranında azalmamıştır. c 1962'de genel nüfusa oranla /o77 olan tarımsal çahşan nUfus 1972 de %64'e düşmüştür. Yani tanmsal gelirin G.SJJJH.'deki payı 1/3 oranında azalırken, köylü nüfusunun genel nülus oranı ancak 1/6 oranında azalmıştır. Bunun anlamı gelir dağılımınm kırsal nüfus aleyhine daha da bozuhnuş olması, yani köylünün daha da fakirleşmesidir. Gelir dağılımındaki köy nüfusunun uğradığı haksızhk, adaletsizlik, gelir dağılımı bozukluğunun en büyük problemidir. 1970 yılmda kırsal nüfusun ortalama G.SM.H. payı birey başına UI K ocaman dosyalar, iri iri zarflar, yapraklar dolusu yazs'.pr. Hspsi yığıh masamda. Yurdun orasından, burasmdan gönderilmiş hepsi. Kimini de getirip bırakmışlar elden... Dertli, acılı, yalnızlıklarında bunalrmş, bir dost elinin uzatılmasını bekleyen okurlardan geliyor bütün bıınlar. Bir ögretmen, bir işçi, bir memur, bir ev kadını, bir öğrenci. bir işsiz, bir yasü ana, bir emeldi... Ne çok acı var, ne çok ıstırap var!. Acıyı yaamak kolaydır. Niye? Aayı daha çok duyar, yaçanz da ondan. Bir de mutluluğu yazm bakahm. Kendini?i en çok mutlu duyduğunuz anda bile sözcük bulamazsınız anlatmaya bu duyguyu. Bir de mutsuzluğu yazmaya kalkın, sayfalar dolar taşar. Okuyan etkilenir, gözyaşlannı tutamaz öfkesinden kabına sığamayacak hale geür. Hem siz bir an için, mutlu olsanız da utanırsımz bunu açığa vurmaktan, sank1 bu duygu bir an içinde elinizden kaçacak. onun bunun bakışîarından korkacak, yok olacak. Bunca mutsuzluk arasında yüreklilik ister birey mutluluğunu yazmaya, övmeye. Açar açmaz bir mektubu, bir dosyayı, sabahlan gazeteyi, sokağa çıkar çıkmaz görünce komşunuzun yüzürıü ıçinizdeki o *arü duygu, o mutluluğu bir ucundan yakalacUm sanısı uçar «ider kuş gibi... Evet, koca koca zarflar, dosyalar, mektuplaı... Hangi bırine yotişmeli. hangi birini dile getinneli, hangi bırinin «cısının derinliğine ınmeli, bangi biriyle dostluls kunnahT Sabah geiiyoruiıî gazeteye, pçıyorum tek tek mektuplan, kısalan bir çırpıda okuyor. ilginç bulduklannu bir yana ftyınyorum, uzıinlan daha sonra ofcurum diye başka bir vaoa. înanar mısınız, yannaktan çok okuyorum desem size? Kimi mektuplar birçok yazıdan güzel. Bu sütunaa nergün bir mektup yayımlasam benim yazılanmı aramaz olıırsunuz bir süre sonra. ükurlar, yazarlardan daha iyi, daha gUzel, daha çekici yazıyorlar çoğu kez. On yü, on beş yıl önce aldıgım okur mektuplannı düşünüyorum. Yazımı oazuk, tümceleri birbırinı tutmaz, düşünee düzei'i çok aşağıda şejleroi onl«j. Bilgisizliklerle, daha açığı yanlış bilgilerle doıuyaular. Bir bftlür.ıünü saklamışım 1960'tan önce aldıgım mekluplann. Birkaçını yeniden okudum, gördüm ne denli acınacak şeyler oiduklarım. Okurlar yet:r<ı. Kem de nasıl yetişti! Bir lise ögrencisı, bir köylü, bir işçı derdini. acısmı, dünya görüşünü üç beş satırda öyle bir etkinlikle duyuruyor ki sıze, şaşınp kahyorsunuz. Şimdi bizim işimiz de zorlaştı elbct. Ne yaısak oitur yutar, okura ne verirsen sever, benimser fcanısı vardı eskıden. Bir yazar oturur masa başına hoca fiüraıarı anıatır, bir iki de sözüm ona yurt sorunlanna değuıir, iş olup bittı sarurdı. Şimdi okurlar, özellikle Cumhuriyet okurları yazarıcnn düzeyine ulaştı, hatta kimi yerde geçti bıle Bundan en çok sevinç duyanlardanun. Çünkü ben yazarhğı bir aKıl hcx».ığı, bir ögretmenlik, bir yol göstericiliği, bır ukalank. allamelik saymarr.. Bir gazetede sürekli yazan bir yazar okurlanmn dostu olmahdır, yazdığı yazı da bir çeşit söyle^i navası ta?;malıdır derım. Şimdi önümde bir tomar mektup var. DoKuz yıldır Alman. yaya gitmek için sıra bekleyen işçi arkadaş daha bekleyecfk misin? Yaşın yirmi beşti dokuz yıl önce oruz beşe yaklaştı. Nasıl gidilirmiş? Hangi yoldan gitmeliymiş? Bilıı miyun ben? Bunu bılenler de vardır. Onları arayıp b'oiacaksın. geminı bu ülkenin denizine göre yürüteceksin, bir de baKinışsıa ki gidivermişsin o çok isi er'.iğin Almanya'ya!.. Ordan oraya sürülen cgretmen, biliyorum niye solcu diyorlar sana, gerçekçi olduğun için, uygarhktan yana olduğun için, kısacası okuyup aydınlanmak istedigin için. Düşündügün için... Ben ne /*pabilirim sana? Ne gelir elimden? Yaayoruz, çiziyoruz, havaya suya yazılmış oluyor hepsi. Ya da bize öyle geliyor. Ama gene yazanz, gene söyleriz. tşimiz bu, Dizden beklenen hu, başka îürlüsü olamaz diye... Sen bunalmış ersek, STO yalnıa kadın, sen umutsuz genç... Eizler. hepiniz, hepimiz bır yaıtıızlık içindeyiz. Bir dost bulmanın özlemınde. Biı şeyler arayan, bulmak isteyen, umudu durmaksızın tutusturmak için çırpınan Okuyorum mektuplaruıızı, yetişemiyorum hepsine, acınızdan sıkmtılannızdan da söz açaraıyorurn. Kimi zaman yureğim dayanmıyor bunca acıya. Bunca haksızhk karşısıadi böylesine güçsüz kalmaya. Bu denVi bir vurdumduymazlık karşısmda durmadan yenik düşmeye... Mektuplann içinden puilar da çıkıyor, pulru mektuplar da, Oturup yanıt yazmam için... O koca dosyalan okuyaca?un, sonra da düşüncelerimi yazacağım! Olacak şey degil b'uılar dostlanm. Hem ne gelir benim elimden. ben hakhsuıız d*=sm ne kazanırsmız? Hiç. Bir iç rahathğ.. b;r anhk huzur bır dostluk beürtisi, o kadar... Ama var mı benae o ıtadar bol zaman binlerce, on binlerce okurun derdini benimsevecek, Uzüntüsünü paylaşacak, hatta çare gösterecek gücT Nerde'... Hepimiz yahıızız bir yerde. Ben de, sız de, o da.. Nas;1 mı kurtulacağız bu yalmzhk, bu bezginlik çıkmazındanî Bu'icağız onun yolunu da, böyle böyle, dostlukia, anlayışla, iyinlyetle, gerçek insanhğın yolundan yürüyerek... İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ «PLANLI» PLANSIZLIK DÖNEMİNDE, KÖY NÜ* FUSU GELİR DAĞILIMINDA BÜYÜK HAKSIZLIKLARA UĞRAMIŞTIR Arslan Başer KAFAOĞLU 1.690. T.L. ikeni CWtt*nM*ta bu pay 6.695. T.L. yani dört misline yakındır. Tanmda çahşmanın, yani köylerde yaşamanm sürekli bir haksızlığa ve düşük gelire mahkum edildiği bir ülkede, elbette kentlerdeki nüfus artışından büyük bir başan olarak söz edilemez. b) Gelir dağılımı adaletsizliği sadece burada da değildir. III. Beş Yülık Plandaki 53. tabloya göre yurt içi gayri safi hasıla 1963'te 58 milyar liradan 1971'da 157 milyar lirsy» yUkselmiştir. •rtış yüzde 170'dir. Yani yurt içi gayrisafl hasıla 100 liraya göre 270 lira olmuştur. Aynı donemde nüfus artışı yüzde 30 olduguna göre nüfus başına gelir artışı, cari fiyatlarla 145. TL. olmustur. Yani gelir artışı eşit olarak dağılmış olsaydı 1962'de 100 lira kazanan herkesin 1971 gehrleri 245 lira olacakü. 3 <f * « *vt i yüzVte~I45 «tUrîceft'^earT fîyatlarla • nüfusun köylerde yaşayan Uçte ikiye yakın kısmmın gelirinin yüzde 41 artması şu anlamı taşır Kentlerdeki nüfusun geliri yüzde 338 artmıştır. Yani kentlerde oturan herkesin geliri aynı ölçüde artsaydı, 1963'te 100 lira kazanan herkesin 1971'de eline geçen para 438 lira olacaktı. Bir de bu gerçek karşısında plandaki 69 sayıh tabloya bakahm. »j ««« gortasız çalışanlar, küçük esnaf, serbest meslek erbabınm geçimini zor sağlayan kısmı vardır. Herhalde bunlann gelirleri yukarda «öbürleri» olarak hesaplanan «0900 oranında artmamıştır. Sistemli bir gelir dagıhmı incelemesinin üçüncü beş yıllık plana ahnmayışı planh plansızhğın sonuçlanndan bir önemli kısmını gözden kaçırmak içindir. Çünkü bu hesaplan herkes yapmaz. Kaldı ki, adaletsizlik sadece. dönem başı ve dönem sona tmkamlanrun;" karşılastmlmâSJyle^ Srtaya çîfanaz. Gelirin zâfhan içinde gelişmesi de önemlidir. Sabit fiyatlarla köylünün eline geçen paranın azaldığı yıllar olmustur. örnegin herkesin geliri artarken 1963'ten 1965'e tanm gelirleri azalmıştır. Bunun tanmdan hayatını kazananlara ne müşkül durumlar yarattığı tasarlanabilir. Ücretliler de ilk plan döneminde gayrisafi hasıla artışının çok gerilerinde kalmiştır. 1962'den 1967"ye cari fiyatlarla %87 Okuyucu Mektuplan BOĞAZ'IN TEMÎZLİĞİ Istanbulumuz gezilip görülmesine doyum olmayan tarihl bir kenttir. Hele o güzelim semt lerin her birisi nyn bu cennet • kö?esidirler Bir zamanlann snr fiye yeri olan Haliç'in bugün yüzüne bakılmıyor. Korkanm ki BoSaz'da bu eidişle Haliç'ten daha ois hale eelecektir. Amavutköv semtinrte otunıvonız. Temizlik tslerirle 1 1 ffili çöp arabalarj anrak onhe*virmi günde bir seliyorlar. Onbeş yirmf eunlük çönö deno edecek yerimiz olmadıŞmH^n mecburen ve istemiyerek sahile döVîiyoruz. Temizlik Isleri gSrevineri o nadir ziyaretlerinde ancak buyük eaddeîere geliyorlar. Acaba sokaklara niçin ugramamaktadır lar? Bir vatandaş olarak. bu durum lan sayın Belediye Başkanı'nın eörmesini istiyoruz. Saygüarım la~ M. 4. Bakkal Sok. No: 13 Bogaz Arna^Titköy ORTALAMA YILLIK ÜCRETLER (CARÎ FtYATLARLA) Yıllar Sigartak işçi Endeks Devlet Memuru Endeks 1963 6540 100 11340 100 1967 9430 144 14340 125 1971 14350 219 2403O 211 (Kaynak: III. Beş Yıllık Plan Tablo 69.) Büyük Fark Tanm gelirleri genel ortalamanın gerisinde kaldığına göre, kentsel nüfusun gelirleri bu %100 oranının çok Uzerinde bir artış göstermiştir. Yani Türkiye'de kentlerde ve köylerde nüfus artışı eşit olsaydı, hem köylünün ve hem de kentlilerin geliri yüzde 100 oranında artmış olacaktı (tabii cari fiyatlarla, yani para değerindeki düşüş hiç düşünülmezse). 1963'ten 1971'e köylünün sabit geliri fiyatlarla hiç artmamış aksine gerilemiştir. Cari fiyatlarla artış ise bizim hesaplanmıza göre yüzde 41. Yani her köylünün eline 1963'te 100 lira geçiyorsa bu para 1971'de 141 lira ol~ıuştur. Türkiye'de adam başına gelir Demek oluyor ki kentlerde yurtiçi insan başma gelir 1963'te 100den 438'e yükselirken, işçi geliri lOO'den 219'a ve devlet memuru geliri de lOO'den 211'e yükselmistir. O halde, Ücretliler dışında kalanlar, gayrisafi milli iç hasıla artışının çok ilerismde bir gelir arüşına kavuşmuşlardır. Bu kişilerin geh'rlerinin bilhesap yüzde 900 civannda arttığı hesaplanabilir (3). Demek oluyor ki kalkmma sırasmda gelir dağılımı adaletsizliği azalacağına artmıştır. Bunu daha açık şöyle belirtelün: Köylünün artan geliri °/o41, tşçinin %119, Memurun %111, öbürlerinin %900'dür (4). oranında artarken aynı donemde devlet memurlannm gelir arO tışı ,i25'te, sigortalüann gelir artışı ise Ç'044'te kalmiştır. 1967' den 197i'e kadar olan düzehneleri de şimdiki bükümet bozmak Levent için plan çalısması yapılmıyor Gazetenizln 3.1.1973 tarihll nüshasında yayınlanan «Levent'in geleceği» başlıkh yazı flgililer tarafından incelenmiştir. «1. 2. 3. ve 4 Levent'e ait herhangi bir plân tadili çalısması yapılmamakta ve ajmca bu konu tmar ve tskân Bakanlığınca da uygun görülmemektedir.» Ranf OKAY Basm • Yayın ve Tnrizm Mfidürfi, Istanbul Belediyesi tadır. (1) Merkez Planlama Teşküâtı Başkanlığa bağb bir mfistesarlıktır. Müstesara bağh üç daire ve bir genel sekreterlik vardır. (2) Yüksek Planlama Kurulu dört bakan (birisi başbakan va da yardımcısı olabilir). planlama mflsteşan ve o teşkilfita bafb 3 daire başkanından kurulur. (3) İşçi ve menrarlann kentlerdeki nüfnsun %70'ini karsıladıfı dflşünülerek hesap yapılmıştır. (4) Bn gelir artış rskamlan hep yazdığımız gibi para değerindeki dfişmeler besaba katümayan carî fiyatlarladır. Planlı Plansızlık Üstelik III. Beş Yıllık Planda şu bilgiler de vardır: Sigort&lüar, ücretlilerin en iyi durumdaki kısmıdır. Bir de si İstanbul Dokuzuncu İcra Memurluğundan Şişli Mecidiyekrv mahahesinin Şişli Büyükdere Caddesinde kâin 305 Pafta 1946 Ada 1b Parsel sayıh 18ÜO.75 M2. miktarında altında iki depu ve rouhavele merkezi ve mağazası olan 8 kat 42 meske:ıl< 3 Dıok apartmanın kat mülkiyet kütuğünün 1204 sahifesinde 20/1860 arra payma mukaoil C Dlok birinci katta 33 No'lu mesken İpit°iî türcundan dolayı ve açık arttırrn3 suretiyle satılacaktır. ü. MENKULÜN tMAR DURLMU: tmar Müdüriüğlnürj 9.1.9T3 tarih ve 7283 No'lu imar krokisinös I/PÜO mikyaslı 24.8.967 tasdik tarihli imar planında blok 24.50 metre Dina yüksekliğinde krokide taranan îusımda inşaat yapılacagı bildirilmektedir. HALt HAZIR DÜRU5HJ: Gayri menkul Mecidlyeköy Gayrettepe otobüs durağmın arkssındaki 119 kapı numarah Yonca apartmanıdır. 1 bodrum, 1 zemin 7 normaı ksthcar. Cephesi B.T.B mozaik kaplıdır, tesbitı mevzu daire ana caadeye göre sol taraftaki çift kanatlı camekânh demır kapıdan eirilen zeralni mermer mozaik basamaKlı ve demir parmaklık kor!rululr. 1 Iu merdivenle birinci kat sahanlığına çıkılınaKtsdiJ Zemjnl çnii döşeli sahanlıkta kar.^Uıkı; 33 ve 34 No'lu dvreıer buiunmaktadır. Tesbit mevzu 33 NVlu dairede oiı antr« modern bir salon ve buna bagıı fayans itîzgâh evyeii al; ve Ust dolaplı geniş tezgâhlı mutfak, ve antre şambr üzeruıde lâvarx>lu tav»na kadar fayans kaplı bir oî:s mahalli karşısmda y:ne tavtına kaâar fiıyans döşeli ayikıı iâvabolu pisvar ve alafranga küvetlı gömme banyo dairesi, arkada j'anyana iki vatak odası vardır. Salon ve mutfak bölmesi duvarı fonnika kaplıdır Salon ahşap parke ve odalar marley döşeli olup dograma kısımları ve deDosya No: 972/345 mir aksamı yağlı boyalı kapılan buzlu camhdır. Eiaktrik. su. havagazı, kalorifer ve asansor tesisatı vardır. MUHAMMEN KirVfcTÎ: Bulundugu mevki. vaziyeti Bazırası, inşa tarzı ve emsali alım satım rayiçıen eözönünde bulundurularak C Blok li"ci kat 33 Noiu dalrenıa tamamına 350.000 TL. kıymet »akdir Oıunmuştur. Müzayedeye istirak eaeceklerin muhammen kıyraetin ° o 10 nisbecinüe nakâi termnat / akçesi yatırmalan veya rai'lî Dir bankanın «eminat mektubunu ibraz etmeleri icap eder. Dsllâliye resmi ihale damga pulu bedeli, tapu harç ve masraCan ile tahhye tnasral.an ahcıya aittir. îlk açık arttırması 2%.197b Pazartesi günü saat 14'ten 14.4c'e kadar Istanbul Sultanahmet Aaalet Sareyı sJ'uncu tcra Memurluğunda yapılacaktır. ArttıriLa şartnamesi herkesic göreDilmesi için 19.2.1973 gününden İabaren daıredeki crel kartonunda açıktır. tl kaçık arttırmeda teklif edilen bedeJ muhamnıerj kıymetin Vt> 75'ini bulmadıgı takdirde ec çok arttıranm taahhüdü baki kahnak üzere arttırma 10 gün daha uzatılarak onuncu 12.4.1973 Persembe günü saat 14ten 14 45'e kadar aynı ver ve mahalde yapılacak ikinoi açık arttırmada en çok arttırana ihale edilecektir. tpotek sahibi alacaklılarla dığer Ugililerin ve irtifak hakkı sahiplerinin haklannı faiz ve masrafa dair olan iddialarmı dayanağı belgelerle onbeş gün içinde ıcra dairesine bildirmelert icap eder. Aksi halde haklan tapu siciliyle sabit olmadıkça satış bedelinta payJaşmasından hariç kahrlar. Talep edüdJği ve 200 Kr posta nulu gönderildlğinde sartnamenüı bır örneği gönderilir. Daha fazla bilgi edinmek isteyenlertn 972/345 sayılı dosya numarası ile memuriyetimize müracaatlan ilân olunur. (Basuı 1396) 1275 Gayri Menkulün Açık Ârtırma İlânı Manisa eşrafmdan merhum Şerif Mehmet Kibar ile merhume Fatma Hanımın kızı, Ali Irfan Ferkan'ın eşi, Sabite Sünerin, Fatma Ferkan, Bedricihan Hmçal, Adnan Ferkan'ın sevgili anneleri, Sedat Sünerin, Semih Hınçal. Tülin Ferkan'ın kayınvalideleri, Ebru'nun biricik anneannesi. Serdar'ın habaannesi, merhum Rıfat ve Irfan Tüzün ile Emine Âkü Zaman, Zehra Omar, Ahmad Omar'ın (Kuwait) teyzeleri 26 Şubat 1973 tarihinde vefatı dolayısiyle; bizzat gelerek ve telefonla acımızı paylaşan akraba, dost ve yakınlarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunanz. EVLÂTLAR1 (Cumhuriyet 1291) VEFAT VE TESEKKÜR EMİNE İHSAN FERKAN'IN PERSONEL ALIJSACAKTIR Teknik hizmetlerde çalıstınlmak üzere aşagıdaki şartlan taşıyanlar arasmda 8^.1973 günü saat 14.0C de birınci kademede yazılı. Yazılı Smav neticesine göre ıkinm kademede yapılacak seçmeye göre (48> eleman alınacaktır tsteklilerin tahsil belgesi nüfus cüzdanı (Aslı> ve Direr fotoğrafla sınava giriş belgesi almak ttzere Başmüdiirlügiimüz (Gayrettepe, Yıldız Posta Caddesi) Personel Servisine müracaatlan ilân olunur ÎSTANBDL TELEFON BAŞWÜÜL'RLÜGÜ ••••< • •••••••< DİKK AT '•»••' .• » »• • •• • » ••» • • » • • • âRANAN ŞARTLAR : 1 Ortaokul ve muadili bir okul mezunu olmak veva Lise ve muadili okulun herhangı bir sınıfından tasdiknameli bul'nmak. 2 Askerlik hizmetini yapmış olmak. 3 30 yaşından gün almamı? olmak. 4 Yeraltı ve Yerüstünde çalışabilecek şartlan haiz ve erkek olmak. 5 Personel Yönetmeliğine göre aranılan şartiara haiz olmak. (Basm: 116491274) FtKRÎYE DÜNDAR Terzilik Kursu yeni Avrupa usul metoüarla Provasız Konfeksiyon biçki sistemini terzilik merakı olan Hanımlanmıza da öğretmek üzere özel üç aylık bir kurs açmıştır. Derslere 5 Mart 1973 günü başlanacaktır. Kayıtlara Etiler Polis Okulu Durağı Belediye Sitesi Leylâk 1. Blokta devam edilmektedir. Telefon: 46 71 05 Cumhuriyet 1288
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear