28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
BOeaklK» CUMHURfYCT BEŞ <J4e£4k/tn O Ü ZENCİLERE GUVENIYOR RDSTADA SPOR KOMÜNİZM HİZNETİNDE AMCBİKA içki yasağı konulabilir mi? • I : : • ' ' / Sovyet hükumetinden para sızdırabilmek için ya casus, ya sporcu olmak lâzım! SovyeÜer 1956 Olimpiy»dlanna bazırlaıunak için Afganistan hududu şimalinde büyük bir köy kurdular. OHmpiyadlara 2000 kişilik bir kadro ile iştirak edecekler Resimdt, Amerikamn ı/etiştirmii olduğu en büyük tprintenlırden zenci atlet Ralph Metcalfe görülmektedir. 1936 Berlin Olimpiyadlannda Oıoens, Metcalfe, Draper vt Wykoff tan müteşekkil Amerikan ekipi, 39.8 mniye ile dünya birinciri olmujtu. Bu derect, dünya rekorudur vt henuz kmlmamtjttr. Metcalfe'in ekip arkadafi Owen$ de, bir zenddir. Jessie Owens, 10.2 $aniye ile dünya 100 metre rekonmu, 1932 dtr*)ert elinde bulundurmaktad\r. YAZAN: Kayhan Sağlamer 1954 yazında, Isviçrenin basjehri Beme'de yapuan Avrupa atletizm şampiyonasında Sovyet •tletlerinin eide ettıkleri parlak netıceler ve üst üste kırdıklan, rekorlar, 1936 Melboume olimpiyadlannın geçen olimpiyadlardan çok daha heyecanlı olacağını gcs termekte ve dünya efkârınca sabırsızlıkla beklenmektedir. Şimdi bütün spor severler, yek diğerlerüıe şu suali soruyorlar: t Acaba Sovyet Rusya, Birleşık Amerikanın yeryüzündekl spor hâkimiyetine son verebilecek mıdir?» Cevablar arasında muhakkak ki en aJâka çekici olanı, Amerikah antrendrlerin ittifakla soylediklerıdir. Şöyle diyorlar: « Bu giüışle evet.» Sporda, son 5 sene zarfında Sovvet Rusyanın kaydetmiş olduğu başdondürücü terakküerın sırn nedır? Kızıl rejim, her şey gibı sporu da devletleştırmiştir. Krem'ın, sporcuiara kesenın ağzını iyice açmıştır. Sovyet Rusyadaki spor teşekullen, devletten her sene ar ru ettikleri kadar para yardımı istiyebılırler. Orada bir atlet, bir basketbolcu. bir güreşji ^.s. hukuki starofekımından aşağı yukan Sovvet Sofyalist Cumhuriyetleri Birhği Spor Bakanhğının bir memuru gibidir. Para kazanmak endişesinden mücerret olarak, bu sporcuların bütün işi gü cü, kendilerine bakmak ve antreman yapmaktır. Maruf İngilız spor münekkidi Desmond Hacket bır makalesinde bu mevru ile aLâkalı olarak şunian yazıyor: « Sovyet Rusya Maliye Vekâletinden kolayca para sızdırabil mek için, ya casus veya sporcu olmak lâzım.o Dığer taraftan Kremlin, sporu, Sovyet Rusyanın ve dolayısıîe komunismin «n büyük bir propaganda unsuru saymış ve kı zanacaklarına mutlak olarak kanaat getirdiği enternasyonal |am pıyonalara ijtirak etmiştir. Fakat bir defasında evdeki he*ab çarııya uymamıs ve 1954 yazında Tokyoda yapılan dünya serbest. güres jampiyonasında Sovyet Rusya birinciliği, tek puvania Türkiyeye kaptırnugtır. Bu arada muhteüf ajans haberlerınden öğrendiğimiıe göre, Sov yet sporculan. Afganiıtan hududunun şimaline tttadüi eden bır mıntıkada büyük bir k<jy kurarak, bundan S ay önceılnden itibaren 1956 Melbouma olimpiyadlarına çaufmiffa ba|lami|lardır. Zikri geçen mıntıkamn intihap edümesindeki tebcb, buranın :klım, irtifa vt dıger baıı coğrafik özellikler bakımından, 11 küsür milyon kilometrt karelik R* ya topraklan içinde, Mtlboume ve civarını «n çok andıran bır yer olmaııdır. Ayrıct Sovyetlerın 1956 olimpiyadlarına 2000 kişilik bır ıporcu kafiletile iftirak edecekleri n ı m n açıklanmııtır. Bu rakam, oHmpiyad tarihindt bır rekor teskil edecektir. Sovyet Ruıyanın yukanda izah ettığimiı lon durumu, Birleşik Amerikada endiıe ile karşılanmış, basın, sporculan ve resmî sahsiyetleri uyanmaya davet etmiştir. Spor sahasmda umumî bır ıslâhat ve kalkmmanın zaruret olduğu kanaatı hasıl olmuş, ancak Melbourne olimpiyadlarına kısa bır zaman kaldığından şimdilik bazı acil tedbirlere basvurmak yoluna gıdilmi|tir. Bunlardan birincisi ve en mühim olanı, zend sporculara verilen ehemmiyelttr. Mti tehassular, siyâh ırkın Ipor lahasında beyaz ırka üstün olduğunu kabul etmışler ve mütalâalarını şu sekilde savunmuşlardır: 1 Irklar tekâmül ettikçe, mera sublan cüsse itibarile küçülmekte ve kuvvetten düşmektedirler. Paleontoloji ilmi, sarı ırkın ilk, beyaz ırkın ikinci ve siyah ırkın üçüncü v« nihayet kızıl ırkın sonuncu olarak tesekkül ettlgini tesblt etmiştir. Daha g«ne olmasa dolayuile giyah ırk menıublan, beyaı ırka nUbetle irl ve güçlüdürler. 2 BM«|Uc Amerikada dahl Demirleri büken kadın! Ingilterede genc ve güzel bir sirk artisti, mahpuslara kahn demirleri büküp kırmanın tekniğini öğre" tecekmiş! ngilterede bir kadın, benzin deposunun ic'nde kibrit cak.maktan daha tehlikeli bir is yapmaktadır. En azıh hırsız ve katillerin bulunduftu Maidstone hapisanesine gid«rek celik parmaklıkların nasıl eğileceğini öğretmektedir. Hepsi dejilse de. vüzde dok san küsur mahpus. düstüğü hapisanenın demirlerini eğmek, acmak, koparıp kıvırmak icin teîehbüs etmese dahi ellemiştir. Simdi ise. 15 dakikada. iceridekilerin hürriyetlerini tahdid eden. dısaridakilerin hürriyetlerinı ko• mvan bu cutoııkîaT'Ti rSilisini Börmeyi merakla beklemektedirler. Mahpuslara bu dersi verecek olan kadın. sansm bir dilberdir. Vücııd ölcüleri. sinema vıldızlarına parmak ısır tacak kadar muntazam olan bu güzelin adı. Joan Rhodesdir. Kendisi, cambazhane ve sirklerde olduğu kadar sahne ve televizyonda da bir yıldizdir. «Mahpusaneye eitmek fikri benden rioâmadi» diven Joan. «onlar beni davet ettiler» diye hemen flâve etmektedir. Maidstone'de detnir cubuklar. binanin birer oarcast olduğu icin Joan. eösterisini vapmak üzere kıvıracajı demirleri beraberinde pötürmek zorunda kalmistir. Bunlarin biri Pl santim umnlııftundadir. Kutru da iki santimdir. Joan, «evvelâ 4 tane iri cütseli mahpus cağirip onlara bu demirleri biikmelerini sov liveceğim. Tabil bükemiyerekler. sonra b<»n bıınlari tel Kibl e|erek önlerine ataeatım» demektHir. Süphesiz ki. Ifltif einsin w kuvvetlilefinden biri olan Joan Rhodes. ayrica bir demir cubuftu »Szı ile bükerek ve iki parmaSı «rasında 15 santim uzunlugundaki bir temel civisini 90 dereccllk bir açı haline getirecektir. Gazetecilere bunlan anlattıktan sonra Joan'a su sual soTulmustur: « Sakın câniler. bükme tekniftini öftrenrnesinleT?n Güzel vıldız da «erkekiere bunu öjretmeye cok ujrajtım. fakat muvaffek olamadım. Bir zamanlar, eskl Mısır Krah Farufa bu numaravı eosterdim. Çok alâkalandı. Yapartm ded! ve neticede sadece anten tplinl bükebildi» cevabıtıı vermlstir. Tecrübenin parırtı avırdiktan sonra «bu is. kuvvet isidir» Hiye bftbiirienen Joan Rhodes. gazetecilere şunu da ftsıldamıstır: * Bilkdlen demirlerin na9il düzeltileceSini ve hattâ eğilmemesl icin na«ıl kuvvetlendirileeeftini dP ifârdiyanlaf« ÖMM'teeegirn &unu. herkes kolaylıklt livtitibiîinektedir.» • «tetifttkler aea yıllarda mıanlaroı içkiye fazla düîtüklerinl gÖJteriyor. Bu, Amerikada da böyle. Avrupanm muh telif memleketlerinde de. Yalnız, her kötu ı«yin bir iyi taraiı ol*bilec«$ gibi, bu halin de bir lyiliği oldu, diyeblllriz: Bütün dünyada llim adamlan işi daha dddiyetie ele aldılar ve ıçkinin insan bünyesi üzerindekl zararlarım daha genif bir fekild» ortaya koydular. tçkinin zararh olduğunu en tiryakisi blle bÜir; fakat, bu tath belâdan vazgeçemer. Ferdlere, dolayısfle cemiyete zararh olduğu için devletler tarafmdan da ıçki üzerine, yaasğa kadar varan, muhtelif gemler vurulmuştur. Eskl devirlerde bu yasaklar daha aıkı W Devrimizde oldukça L gevşetllmis, meselâ Amerikads jallardanberi devam eden yasak 1933 te kmldınlmıştır. Halbuki Amerika, içki yaaağını ve »lkoliu içkiler uzerindeki kollamayı on dokuzuncu yüzyılda İlk yürurlüğe koyan memleketti. İçki 11* tavaa dernekleri ilk orada kurulmuj ve bu demeklerin »ıkıştırraası aonunda hükumet yasak koymak zorunda kalmıçü. İlk dön ya savasi yıllarında, memleket mahsullerinin daha faydalı Isler* harcanması ihtlyacı bu yaaağın Sİddetlennresine yol açmıs, harbden sonra da, anayasaya konulan bir madde ile, Amerikada içki yapmak, tatmak, ithal veya ibrac etmek yasak »dilmlsti. Fakat, her baria gibi bu da tepki ysrattı. Kaçakçıhk devletln basedemiyecegi bir hali buldu. Ötr yandan, halkta yasak aeye kar}i her zamankinden çok temayul başladı ve normal içkiden çok daha zararh seyler lçmeğe baaladılar. Bunun üzerine, içki yasağı kanunu kaldırıldı. Fakat bir çok Amerikan eyaletlerinde o kanunu n bazı maddeleri halen yürürlüktedir. Bugün bir çok memleketlerde içki aleyhine cereyanlar kuvvetlenm ijtir. Meselâ Fransada Bajvekil MendesFrance, vatandajlanm ayyaşhktan kurtarmağa azmetmiş görünüyor. O Fransa ki, «enede 5 milyar 800 milyon litre şarab istihlâk etmektedir FRANSIZ (Ondt 21 Lürt (NGIIİZ *0nd«4Lîlr« AMERİKAU 6ün«k 3 Liir* Ük dflnya Mvaıından saara, Amerikadan firnek alartk, Kanada, tsveç, Norveç, Danlmarka, Fınlandiya da içkiyi yasak etmişü. Fakat bu memleketlerde de lonradan yasak ktldınlmıatır. Buna sebeb olan ftmlller arasmda, bu memleketlerin sarab ihra« eden bazı memleketlerle olan tlearetlerinin aksamaaı da vardır. Bugun btr eok meml«ketlert!e yeniden İçki yuajına doğru gidil«bllecek bazı cereyanlar gorüTorus. Bu arada, Franau Başbakanı MendeeFrance, vatandaılarnu ayyaslıktan kurtarmağa aı metmlı gibi g6rQnfiyor. Ba«bakan, Fransıı mllletini içki iptillsmdan kurtarmak için içki flatlannı yOkseltmenln veya lçki lerdeld ispirto dereceslnl düşflrmenin yeter bir çare oimadığı kanaatindedir. MendesFrance, bir ^nnnlf [çki imaliıün azaltümasını ve hükumet tarafından kollaomasını düşünmektedir. Hakikaten, son yülarda Fransada içki sarfiyaü pek yükselmistir. En yeni istatistiğe göre, Fransıziann bir yüda içtikleri jarab 5 milyar 800 milyon litreyi buluyor. Böylece, Fransızlar içki rekorunu kınyorlar: Ortalama hesabl» bir tngülz günde 4 litre, bir Amerikan S litre İçki içerken bir Fransı» günde 21 litra içki içmektedir. Gene aynı istaüstikten öğrendiğimize göre, aşırı içki iptilâsı yüzünden hayatlannı tehlikey» koyan Ud milyon Fransız vardır: Bu iki milyon Fransız her gün, doktorlann zararsız gördüğü miktann ikl, hattâ üç misli içki içmektedlrler. Doktorlsnn her gün lçJd içmek istiyenlere müsaade «ttikleri miktar, sıkı çahşanlar İçin 1, kadınlarla lhtiyarlar için ise yanm litredir. Belçlkada da içki sıkı bir kollama altına ahnmıştır. Gaıino ve lokıntaiarda on sekiz dereo.sien yukan içküerin satılması yasaibr Bu yasak sonunda 8?'ç,iknda da içkiden ileri gelen ruh hastalıklan azalmıştır. Buzün yüz ak»î ve ruh hastası içinde tncâk birl bu hale içkiden dolayı uğıamısto. tsriçrede de, içki sıkı bir kollama altına alınmıstır. Bu arada, memurların if aaatleri arsamda meaelâ oğle yemegıni« İçki içmeleri fiddetl» va^ak edilmııtir. Bunun üzerine Isvıçrede adam bajına günlük içki •arflyaü, ıon en yıl içlnd», yedl l'lıeden Ud buçuk lltreye dü<«nüatür. 6t» yandan, içki flzerinde yapılan bbbt lnceiemeler alkolün zarennı daha İyi orUya koyan tonuç'ar vermlştlr. I Resimde, maruf Sovyet atleti Galima Zybima. gnlle ' atarken göriılmektedir. Bir atîet 7eompTe "olan Cj<ıT\nâ Zybima, kad'nlar arasında dt/nj/n giille atn^a rrkordinenidir zenciler, adeleye dayanan meslek lerle hayatlarını kazanmaktadırlar. 3 Birleşik Amerikada ssojı bir zümre olarak telâkki edilen zenciler, zekânın ve kültür eviyesinın ikinci plânda kaldığı spor da, beyazlan mağlub etmek ıçm hırsla çahşmakta ve müsabalcalara bu haleti ruhiye içinde katılmaktadırlar Birleçık Amerika Maarif Vekâleti ünıversitelere, kolejlere, liselere ve gpor teşekküllerine bi rer tamim göndererek, zenci spor culann çalısmalarına ve yetıs melerine hususî bir ehemmıv>jt gösterilmesini, onların mâren t"k viye ve tejvik edilmelenni istemıştir. Sovyet Rusya denizinde batma tehlikes! ile karşı karşıya bulunan Bır!es)k Amçrika sporu, zen cilere SOS işareti vermiştır. Bakalım bu aleiâcele hazırlanan «Siyah silâh». 1956 Melboume olimpiyadlarında muvaffak olakac ve Birleşik Amerikanın tmdadına yetişerek, yeryüründe'd «por Hegemonyasırun devamını te min edecek mi? Bunu bize zaman gösterecektir. İ 11 metre uzunluğunda bir »lla 6000 mil! 61 yaşında Amerikalı bir maceraperest, 115 günde güney Amerikadan Samsa adasına gitmeğe muvaffak oldu; bu «Syahatinde yanına sevgili kedisile papağanından başka kimseyi almamıjtı Bu senenin oeak aymds Wllliam Wılln adlı macera merakhsı bir Amerikalı zar zor biriktirdiği 15000 dolan (42.000 T.L.) yanııu alarak Güney Amerikaran yolunu tuttu. Orada yaptığı ilk if 7 adet balsa kütüğü «atın altnak oldu! 61 yaşındakl Amerikalı maceraperest kütüklerle 11 metre uzunlu'/'nda bir tal insa etti ve sala (7 küçük ktrdej) adını verdi.. WiUiam W11!U «calb »alla Ouney Amerikadan Samaoa adalanna gitmefi tasarlıyordu. Yani afağı yukan 6000 millik bir teyahat! Bu seyahattâ kendisitit yilnız bir papafanla bir kHi «fk»daşhk edecekti! Herkes Amerikalınm delirdiğine hükmetnrfti. Mayıs ayında Peru'ya gelen Amerikalı, donanmanm yardımı ile salının tizerine iki eski yelken, külüstür bit kamara ve acaib bir dützıen ilâve etti. Ayrıca sala bir radyo, ahcı verici telaiz ve bol miktarda su koymağı • ihmal ırttntdl. tfâhma çe^tdli k&t •erva ve kum ytyeeekier İİmaKmakla beriber, ö^ecelinln mÖhim bir kısmını balık tutmak »urrtile temtn etmeje karar vermifti: William Willis, tehlikeli seyahati eanasında boş zamanlarında bol miktarda renkli resim çekmegi ve ilerde yazacagi kitab ıçin bazı notlar alma^ı düjünüyor du. Wİ11U 22 haziran aÜnU levimll papajazu ve kediai İl« blrlikt» Peru'da Callao Hmjjundan hareket etti. HareketİTiden aonr» haftalare* kendiıiaden haber aliUmadı. Nihayet oyle bir an geldi ki artık hayatından ümid kesildi. Fakat 115 gttn aonra hig bekbir şey oldu! 14 ekim günü Samoa'da Pago Pago'ya «caib bir sal geldi... 6000 mil kateden Williams Willis gayet neseli idi. Yalnız sakahnın uzunlu ğu dikkati çekiyordu Amerikalı, kendisini karşılıyanlara bir gün evvel kedisinin açlıktan papağanı yedlğ'ni söyledi! 1947 de Thor tteyerdahl ve 5 Iskandinavyalı arkadaştnm William Willis'in lalından 4 metre da ha uzııri bir »alla Callao'dan kalkarak 101 günde 4300 millik bir «afe katettikten sonra, laüarla böyle teşebbüslerde bulunmanın eok tehlikeli olduğu anlasılmııtı. Heyerdahl ve arkadaçlsnmn fennl bir maksadı olduğu halde, tek başına diğerlerinden çok daha büyük bır i? başarmağa muvaf {ak olan William Willis'in yegâne gayesi kendi macerâ hırsını tâtmln etmek ve en basit vasıtalarla en büyük Işlerln basanlacağını isbat etmekti. O aynı zaman da motorsuz sah 6000 mil süriikliyen güney ekvator akıntısı üze rinde de tetklkte bulunuvdrâü. Willlı hayatında hi? bir tâman Slümden korkmamış, daima en tehlikeli ialere girişmisti. Kovboy luk, güreşciîik ve boksörlükten tuhınuz da altın arayıcılığma ve balina avcılığına kadar çeşid çesid tehlikelere atılmıştı. 1938 de bir Fransız arkadaşının şeytan adasında haksız vere hapsdildiğini haber aldığı zaman tek bafina onu kurtarmak üzere Fran111 Oir.eıl'nt gitmi| ve eftnilere bınzemek lein bir »y aç durduktan fcmr» «daya (ir«rek arkadafını kurtaruuıtıl Büyük maceraperert, kann Test't, Ouina'ya glden bir gemld« ra»lami|tL Evlendikten oa le hl Tebdfli hava, dedik ve methedlle edile bitirilmiyen Güllüğ» kapağı attık. Ne ise, alö esek ahın olan bir odacık kiraladım. Odanın içi bembeyaz badanalanmıstı. Ufacık, tefecik, hos bir sey... Ne bileyım, oda değil, gülümseyen ve gülümseti ci bır oyuncak, onun içinde ben kendimi de adeta bir oyuncak sandım! Yürürken bir türkü mınidana mınldana ve küçük sıçrayışlarla hf*plrja zıplıya yürayordum. Balkonu da vardı haspanın! Hele ahırdakı ejek .. bana o yumuşak, kara kadife gözlerile bakıyordu. «Dünya hoş degil mi?» diyor ve havaya bir neşe çiftesi atıyordu. Sonra gidıp nalları havaya dikiyor ve tozlar içinde sevinç çalkanışlarile yer yüzüne yaltaklanıyor du. Alimallah, bana da, gidip yanına yatmak ve çalkanmai isteği geliyordu. Gel gelelim, odamda kimse görmeden. hoplıya zıplıya yürüyebilirdim. fakat dısanda. sıpa ile bir oldu£umu hele bir gör3Ünler, beni de onun gibi bağlamaga fealkıfirlardı. Ma'um a, dünyada akıllı insar çoktur. Oh, ne rahattı orası . Bcni kimse tanımıyordu. Herkes için de hiç kimseydim. Tepemdpn tırnağırna kadar ilkbaharın maIıydım. Uzun zamandanberi dostsuz, ask takıntısız, tasasız yaşamasını istiyordum. İşte özledigim bu hali orada buldum. Orada fasledüecek bir mese.» yoktu. Zaten, o zamana kadar önüme sürülen hangi meselayi fasletmiştim ki! Hiç zekâya muh taç olmadan dünyada insanın yapabüeceği is mi eksik? Aüah her sabah günü yaratıp akşamına ulastuıyordu. Bu küçücük jehirlerdedir ki gün insanın eline. avucxına sığar. Denizde, ormanda. dağda isen günün avucundasın. Maazallah onlar çok kocaman şeyler. Odsmın bir anahtan vardı. Onu neye cebimde taşıyayım? O nu kendi deliğinde bırakıyordum. Her aklına esen ferah fahur odama girsin diye. Odamı içeriye, odama girmeyi istiyeni de dışanya kilitleyemezdim ya... Akşam olunca sandalyemi baikona atıyordum. Günej batarken bütün insaniar kırmızı oluyordu, bıraz sonra koyu "»avi, daha sonra koyu kurçunî, nihayet kara oluvorlardı. Bir kaç kere ya« yazayım dedim, iki saat kâgıdm karşısında durduktan ve kâğıda bo! bol sigara külü serptikten sonra gpne bu'dufum kadar bakir bırakarak baikonda kırmızı ve mavi toianlan «eyri çıkıyordum. E ne tonra, Kariblerde motorla gezerken müthis bir fırtınaya tutulmuşlar, mucze kabilinden kur tulmuşlardı. lşte tek başına salla 6000 mil kateden Willis böyle bir adamdı. Bayan Willis geçen hafta New York'ta kocasının başansını haber «Idıjı zaman fevincinden ne y«pac«Jını bilemedi. Bu veaile ile kendid İle konuaaa fazetecllere ıceieeek tefere kocuınuı Avusturalyaya kadar ulla gidecefni ve bu heyecanlı »tyahate kendİKİnin de katılmak istedi£mi •öyled! Sflyleet blr kae fttn »eçtikt»n »otırt günün en parlak ıjıfını kar»ımdaki fınnda babosınuı pişirmekti oldu*u pkmpkle ri satan fırıncımn kızınm dlrseklerine kadar sıvalı beyaz kol larında gördüm. O toparlak ek mekler yok mu, doğan güneş gibiydiler. Kız da hiç pudra sürmüyordu amm» un vardı. Sonra üst başına hiç koku da sürmüyordu. İçi beyaz yumuıak ekmejin hakik gibi kızarm.ı kabufiunun o ncacık koku.iu yok mu? tst« Nlmeteeğiz de 6yl« kokuyordu. Onu büyük ha sonrası arasıra homurtular v« acele acele konusuşlarla rahatıız edilen bir gece sükutu. Ertesi günü duyduk, Kara Yu suf Alâmeleinnaa Nimeti kaçırmış. İçimden, oh olsun «u bir asaletle sevmeğe ko>ulm* nezzül edemezdi. Öteki aşıklara Muzaifere diye düşünerek mem yayım mı? Yani öyle göz süzme gelince, onların adlannı »aynun oldum doğrusu. Fakat is ler, dalgın bakıslar filân yok. mağa değmez. Onlar, ju btekiburada bitmedi. Her nasılsa VIOndan taze ekmeği alınca öler gibi yana çekilse de vol alâyet merkezinde çıkan gazetepüp başıma koyasım geliyornin biri olanı biteni duymuş. Biı çılsa diye bekliyen takımdandıdu. Şu Nimet, o göğsünün ve iki gün sonra «Müstekreh bir te lar. bacaklarının kuvetile bana ne cavüz» baslıklı bir yazı yazrruş. Ben kendi hararetlle tutustuk diyeyim yurdu sunuyordu. O Orada söyle deniyor: ça tutusup yüreğimi kebab eekmek içi gibi koilan etrafa ıden sevgiyi Nimete açmıyor«Falan kazamn filân nahiyefik haleleri salıyordu. dum. Ne bileyim, güllerin ac sinde Kara Yusuf adında namus Bir iki gün daha geçince is masını, kumruların daha büyük suz bir balıkçî" yetmiş yaşında tlkbali düsünmeğe koyuldum. bir atesle dem çekmelenrd ki ve 24 torun sahibi olmasma Çünkün Nimeti seven yalnız ben o zaman eşrefi saat olaeaktırağrr.en 10 yaşında bir kızm edeğildim. Kayıkçı Kara Yueuf bekliyordum. Bu bekleyisle ya vine saldırarak bütün halkm da vardı. Aradan iki gün davas yavaş Nimetin elden git şiddetli muhalefetinl hiçe sayha geçince Nimeti sevenlerin mekte olduğunun farkında imış ve kızm saçlanndan kavrasayısı çoğaldı. Biz bir çoktuk. dim de. Nimet kayıb gidiyordu, yıp, sürüklüye sürüklüye dağa İlk evvelâ bana kardeşcesine çünkü hiç birimizde teşebbüs götürmüştür. Kendisinin bir bir kinle ateşli yan bakıslar sacesaretini göremiyordu. Gözyamyam olduğundan ve zavallı lan Kara Yusuf. Ona kızıyorlerinde yüksek bir istihfaf var ırz ehli kızı pişirmeden çiğ çi$ dum ama ondan nefret etmivor dı. İşte kız, o bakışı ile baktıyiyeceğinden korkuîmaktadır. dum. Kara Yusuftan sonra hid mıydı utançtan mı, nedir?Jandarmaiar namussuz ve müdetimle sereflendirdiüim. bilâKara Yusuf grup insan Un gibi tekreh herıfi adım adım aramak Itis lstihfaf ettigim rengi soh'k, evvelâ kırmm, sonra da mavi tadır.» yaltaklamcı Muzaffer vardı. Be oluyordu. Biz, ırza geçmedlk, bari başledivenln birlnei kitibi idi. BeBir gün olacak oldu. Hem pek kalannın nasıl ırza geçtiklerini ledlyenin ikfnd kâtibl olmadıgürültülü oldu. Karsımdakl kaokuyabm diye düşünerek gaze&ına BÖre. avnl zamanda nn ıun pı top gibi gürleyerek çerçevesi tedeki bu havadisi kıtlıkta kacu kâtibi idi. Bu mıymıntı heIe beraber devrildi. Bir kasırga lanlarm kebab yemosi pibi ac rife kıyasen Kara Yusuf bir dır, bir zelzeledir oldu, değme gözlerle yutan vevahud dinüyen arslandı. Kara Yusuf Nimetin babayiğıtlerin kanı korkuyla lerin hepsi de. cvah namussuz! kapıjını «Hey, hey!» diye Da!ah ne fena günlere kaldık^ didöndü, tabancalar mı, Sdler mi, dır küldür yıkmağa kadirıîi. Bu yerek dizlerini şak ;ak dövdüsille ve tokadlar mı patlamadı? mükemmel bir tecsVüz ohjrdu, Velhasıl patlıyaeak ler. Jandarmaiara eelince kaçan ne varsa kıyametler tâ köklerinden Koçifti dağ başmda bir çınar kopatladı. Ay ve yıldızlar faltaçpanlırdı. Kara Yusuı «ibi adaları gibi gözler aÇtılar ve bir an vuğunda bu'du. Fakat onlar. oın biri kat'iyetı Muzafferin «ben ona gönül verdim o da yerlerinde durup Gtillük »ehrin yapacajh gibi çüingirde yaptıbana gönül verdi, *ize ne olude olan biteni seyrertiler. Ondsn nlnuı sahte bir anahtarla kızm yor> diyerek soluftu nikah dafsonra burgu gibi ince ve tivrl odaaına yıl an gibi kaymnfta t*> resinde aîdılar. kadın çıflıklan geceyi biçtt. Da 0SSSSSSSSSSSSSS I Halikarnas YAZAN YAZAIN ! Bahkçısı ^ M M M ^ M M ^ = ^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear