Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
UGANDA 21 ADIM ADIM İSTANBUL Turgay Tuna tunaturgay@yahoo.fr AYA İRİNİ Topkapı Sarayı’nın birinci avlusunda yükselen Bizans yapısı Aya İrini kilisesi, her ne kadar adını, İmparator Konstantinus döneminde yaşamış ve Hıristiyanlığı nedeniyle putperestler tarafından işkenceler görmüş bir azizeden aldığı yazılıp söylense de, “Aya İrini” adının tanrının sıfatlarından birini vurguladığını da unutmamak gerekir. Ayasofya’dan sonra, günümüze gelebilen ikinci büyük Bizans yapısı olarak da ayrıcalıklı bir yere sahip olan Aya İrini’nin böylesine güzel korunabilmişliğindeki en büyük etken, şüphesiz fetih sonrasından itibaren Topkapı Sarayı kompleksi içinde değişik hizmetler için kullanılmış bir yapı olmasından kaynaklanmaktadır. Bizans İmparatorluk saraylarının yanı başında bir patrikhane kilisesi olarak yer alan Aya İrini fetihten sonraki dönemde iki yüz yıla yakın bir zaman cephanelik ve silah deposu olarak kullanılan yapı; 18. yüzyılda, savaşlarda ele geçirilen düşman silahlarının saklandığı bir yer olmuş, belki de bu uygulamanın devam ettirdiği bir anlayışla, Türkiye’nin ilk müzesi burada açılmıştır. Evet, Türkiye’nin ilk müzesini barındıran Aya İrini’de, 18. yüzyıl sonlarından itibaren silah ve eski eser koleksiyonları teşhir edilmeye başlanmış, ilk müzecilik çalışmalarımız bu binada başlatılmıştır. Ancak, geçen yüzyılın sonlarında, müzeciliğimizin piri, büyük insan Osman Hamdi beyin kişisel gayretleriyle oluşturulan Asarı Atika Müzesi’nin (Arkeoloji Müzeleri) açılışıyla, buradaki taş ağırlıklı arkeolojik eserler Çinili Köşk’e taşınmış, Aya İrini de, Ahmet Muhtar Paşa’nın kişisel çabalarıyla Askeri Müze’ye dönüştürülmüştür... Bugün, Harbiye’de yer alan Askeri Müze’mizin başlangıç noktası Aya İrini’dir.. Aya İrini, dünya tarihinin ilk büyük kilisesi Ayasofya’nın yanı başında ufak tefek bir yapı olarak kaldığından, mimari görkemini fazla göstermez; ancak içine girildiğinde; her biri 15 metre çapında dört fil paye üzerinde yükselen kubbe, kilisenin içini süsleyen sütunlar ve kutsal bölümü oluşturan apsid üzerindeki Hazreti İsa’yı simgeleyen mozaiklerden yapılmış haç tasviri kilisenin büyüklük ve güzelliğini net bir biçimde gözler önüne serer. Aya İrini’nin en büyük özelliklerinden biri, Bizans’tan günümüze gelebilmiş İstanbul kiliseleri arasında; atrimlu, yani ön avlulu tek kilise olmasıdır; ama söz konusu avlu Gülhane Parkı tarafında kaldığından maalesef görülmez. 1983’te, Kültür Bakanlığı tarafından Aya İrini’de açılan “Anadolu Medeniyetleri” sergisi, yapıyı ön plana çıkartmış, bu sergiden sonra da, Aya İrini günümüze dek, birbirinden değişik ve muhteşem sergilere ev sahipliği yapmış, Uluslararası İstanbul Festivali kapsamında organize edilen konser ve gösterilerin yapıldığı en önemli mekânlardan biri olmuştur. panzeler, gerek goriller ve gerekse diğer vahşi hayvanlar için en büyük tehdit olmaya devam ediyormuş. Koruma alanlarında 65 yaşına kadar yaşayabilen bu harika yaratıkların ne yazık ki doğal ortamda ömürleri ortalama 24 yılı geçemiyormuş. Fakir halkın da yiyecek bulamadığı zamanlarda şempanzeleri avlaması da önlenemeyen bir başka sorunmuş. Doğal yaşamdaki bütün canlılar gibi şempanzeler de kendi bölgelerine kendi cinslerinden bile olsa yabancı kabul etmiyorlar. Adaya zaman zaman getirilen öksüz yavruları da yeni anne olmuş dişilerin yanına alıştırarak vererek şanslarını deniyorlarmış. Adanın bir ?