Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ALAÇATI 11 EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik@cumhuriyet.com.tr YOLUMUZU KESTİLER... Elde olmuyor bazen, yaşam, bazı yolculukları başlamadan bitiriyor ya da erteliyor. Geçen hafta farklı bir yolculuk tasarlamıştım, Karaburun’a Ütopyalar Toplantısı‘na yelken açacaktım. Özgün, birbirinden ilginç tartışmaların, düşüncelerin, ütopyaların uçuştuğu ve arkadaşlığın, dostluğun sevginin kucaklaştığı bir ortamda, farklı bir soluk olacaktı bu, eminim... 15 yıldır ütopyalar buluşması için çabalayan, emek veren Savaş Emek’in çorbasında bizim de tuzumuz olsun diye programdaki bir söyleşiye katılacaktım. Sevgili arkadaşım Faruk Tuzcuoğlu’nun Hindistan’dan İspanya’ya uzanan çingene müzikleriyle ilgili belgeselini izlerken, kim bilir ne düşsel yolculuklara uzanacaktık. Belediye Başkanı Serdar Yasa, İbrahim Sivrikaya, Tolga Yarman Hoca, Levent Gedizlioğlu, Ergin Ayvaz ve diğer arkadaşlarla, ütopyalar buluşmasının baş mekanı Ergin Pansiyon’da kim bilir ne uçuk kaçık, yerli yersiz sohbetlerimiz olacaktı? Kim bilir ne düşler kuracaktık, değerli Arkadaşım Kamil Masaracı‘nın Karaburun’a yeni bir esinti getirecek Karikatürlü Evi’yle ilgili? İnsanlık adına, sanat adına bu güzel girişiminin ne denli anlamlı olduğunu vurgularken, onun gözlerindeki çocuksu sevince, bir kez daha tanık olacaktım. Karikatür Evi’ni destekleyen Serdar Yasa’yı, Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tuncağ ve eşi Sedef Tunçağ‘ın katkılarını anımsayacaktık karşılıklı. Yukarıdaki kahvelerde oturup, Ege’nin ucunda bu sevimli beldenin doyumsuz manzarasını, uygar, çağdaş ve dost insanlarla bir kez daha paylaşıp, “yaşasın hayat” diyecektik içimizden. Akşam Ergin Pansiyon’un önündeki tahta iskeleye bir ara kaçıp, biraz yalnızlık isteyecektik ay ışığında...Yakamozlarda bir sevda ışıltısını düşleyecektik belki... Çok uzaklardaki piyanodan ya da gitardan denizlere aşarak bizi kucaklayan, hüzünle mutluluğun birbirine girdiği bir senfoninin ezgisinde nasıl bir yolculuğa çıkacaktık, bilmem ki? Işıklar sahilinde gerçekleşmeyen düşsel bir yolculuğu anımsayacaktık, içimiz buruk. Olmadı... Türkiye’yi sarsan gözaltılarla karşılaştık, ne yazık! Büyük bir haksızlık, hukuksuzluk yolları kesti. İnsanlık adına, yaşam adına bir sızı düştü yüreğimize. Bu güzel ve yalnız ülkenin ne hale getirildiğini, derin bir acıyla duyumsadım yeniden. Sevgili Kardeşim Mustafa Balbay elinizdeki dergide olmayacak bu hafta, “Gezekalın” diyemeyecek, ne yazık! İçim buruk ama umutluyum... Biliyorum ki bizimki çok uzun bir yolculuk... İnsanlık var oldukça sürecek, hikayelerimiz bitmeyecek... Nazım’ın dizeleri geldi şimdi, başucuma kondu: “Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,/ akar suyun,/ meyve çağında ağacın, /serpilip gelişen hayatın düşmanı...” Alacaat Tarih kokan Alaçatı’nın tarihi, arkaik döneme dek uzanıyor. Antik Çağ’da “Agrilia” olarak biliniyor. On iki İyon kentinden biri olan Erythrai, bugün Ildırı adını taşıyor ve Alaçatı’nın bir mahallesi. Osmanlı’nın ilk dönemlerindeyse burası yaya (piyade)müsellem (süvari) köyü olarak anılıyor. Alaçatı’nın bugünkü adının o dönemlerde buraya yerleşen Alacaat Aşireti’nden aldığı belirtiliyor. Bölgenin taş evlerinde Rum mimarisinin etkisi büyük. Bölgeye gelişleri, 1830’larda Sakız Adası’ndaki bir depremden sonra oluyor. O dönemde bölgenin ayanı olan, bugün adı Alaçatı’nın bir mahallesinde yaşayan Hacı Memiş Ağa, Sakız’da yoksullaşan Rum nüfusu çeşitli işlerde çalışmak üzere bölgeye davet eder. Özellikle bağcılıkta ve kanal inşaatında çalışan Rumlar, bugün birer birer ? restore edilerek yeniden