Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KAPAK 5 Bir kenti tanımanın yolu, dilberlerinin kalbinden mi geçiyor yoksa? Bir başka ‘‘deniz kokulu’’, fuar ritüellerini dillendirmişti, benim yüreğim ısınırken: ‘‘Paraşüt kulesi içimde uhde kaldı. Ne zaman fuara gitsek oradan atlamak için tuttururdum. Annemse kilom az olduğu için aşağıya inemeyeceğimi, havada asılı kalacağımı, bu nedenle kuleden atlayamayacağımı söylerdi. Ama anlamıyorlardı ki, benim istediğim tam da buydu: Uçmak.’’ Aslında fuarlar, İzmirli güzellerin belleğindeki kadar ‘‘masum’’ değil. Başlangıçta, sanayileşmenin işçi haklarını neredeyse görmezden geldiği dönemde yavaş yavaş yükselen isyan dalgasını dindirip, çalışanların hoşça vakit geçirerek yeniden ‘‘çalışmaya’’ konsantre olabilmeleri için kurulmuş bir düzenek. Aynı zamanda fir maların ürünlerini vitrine çıkarıp tüketimi körüklemesi amacıyla ortaya atılan bir kapitalist silah. Ancak zaman içinde bu özelliklerini çok da yitirmeden dönüşüyorlar. İktisat Kongresi Ama, İzmir Enternasyonal Fuarı’nı daha başka değerlendirmek gerekiyor. Bunun için de başlangıç yıllarına bakmak yeterli. Genç Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı’nı İzmir’de noktalamış, yurda göz dikenlere hak ettikleri yanıtı vermiş. Ancak dört bir yan harap, yıkık dökük. Sovyetler’in yayın organı İzvestia, durumu şöyle özetliyor: ‘‘Türkiye Osmanlı İmparatorluğu’nun sahip olmadığı iki hazineye sahip, bağımsızlık ve egemenlik. Bu iki değer, ancak eko nomi yeniden inşa edildiği taktirde bir mana ifade edecek.’’ Savaşın acılarını toprağa gömüp, ekonomik atılımların filizlenmesi gerekiyor. Savaşın bittiği yerde, ekonomik savaş başlıyor. Mustafa Kemal Atatürk, 17 Şubat 1923’te ‘‘Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa, kazanılacak başarılar yaşayamaz ve sürekli olamaz’’ diyerek İzmir İktisat Kongresi’ni topluyor, ki bu kongre hem yeni savaşın hem de İzmir Enternasyonal Fuarı’na giden yolun ilk kilometre taşı oluyor. Bu toprağın filizi Şimdilerde esen küreselleşme rüzgarlarına kapılanlar garipseyecektir, kongreyle birlikte ‘‘yerli malları sergisi’’ düzenle ?