Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KÜLTÜR 19 EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik?cumhuriyet.com.tr RÜYA 12 ADA Yaz sonu... Belki de iyi bir dinlence için son günler. Ne dersiniz, cennet ülkemizin cennet bir parçasına, Fethiye’ye doğru bir yolculuğa? Fethiye denince elbette sayısız doğal güzellik, tarih, kültür mirasımız akla geliyor. Ben, yeryüzünün en ilginç ve güzel bölgelerinden, 12 adalardan söz etmek istiyorum... Bir coğrafya böylesine mi kucaklar insanı? Yaşama sevincini, coşkusunu böylesine mi büyütür? İnsan, doğayla böylesine mi bütünleşir? Ve bu güzellik karşısında bu kadar mı saygı duyar doğaya? Değil hoyratlığa, incineceğinden ötürü dokunmaya bile kıyamayacağınız güzellikler vardır ya, 12 Adalar insanı ister istemez çevreci, doğa sever yapar... Mavi tur‘‘ size öyle pahalı gelmesin. Fethiye’den kalkan günübirlik teknelerle 12 Adalar turu çok yakınızdadır. Önemlilerini adım adım gezelim... Kızılada: Adını, günbatımında taşının, toprağının kızıla boyanmasından almış.Güney ucunda sevimli bir deniz feneri. Doğu yakası dalgalara kapalı, teknelerin sığınak alanı. Kumsalı tek kelimeyle harika... Deliktaş Adaları: Kızılada’nın kuzeybatısında yer alan irili ufaklı doğa parçacıkları. Balık avı bana göre değil ama denizin altındaki başka dünyalarla buluşmak için olağanüstü bir dalış merkezi... Yassıca Adaları: İrili ufaklı beş adalık bir aile. Günübirlik turların en uzun konaklama alanı. Kuzey ucu yüzmeye çok elverişli bir kumsal. Güney ucunda ise özel mülkiyetteki Zeytin Adası. Adadaki çok eski bir zeytin sıkma tesisi ilginç gelebilir. Adalar grubunun en büyüğünün tam ortasındaki tuzlu göl büyüleyici... Tersane Adası: Adını geçmişteki küçük bir tersane tesisinden almış. Körfezin bu en büyük adası. Eski bur Rum yerleşimi. I. Dünya Savaşı’ndan sonraki mübadeleden bu yana yalnızlığa tutsak. Tarihi antik kalıntılar arasında, yıkılmış bir gözetleme kulesi. Balıkçıların yaz limanı ve kış limanı olarak adlandırdıkları iki ayrı koyu ile yatçılar için bölgenin en korunaklı yeri... Domuz (Prens) Adası: Adının çağrıştırmasının tersine zarif, ince bir ada. Teknelerin yanaşmasına elverişli küçük limanı harika... Kleopatra Hamamı Koyu: Dalış gözlüklerini takıp, bir bölümü sular altında kalmış Bizans manastırının kalıntılarını izleyin. Sizi bilmem bana çok ilginç gelmişti. Koyun yakınındaki Yavansu’dan yarım saatlik bir yürüyüşle tepede antik kent Lydae’nin kalıntılarını görebilirsiniz. Bedri Rahmi (Taşyaka) Koyu: Tersane Adası’nın kuzeybatısındaki bu koy 1974’de Bedri Rahmi Eyüboğlu tarafından büyük bir kayanın üzerine çizilmiş balık resmiyle daha bir ilginç. Kaya mezarları da insan emeğinin yüceliğini gösteriyor aslında. Göbün Koyu: Domuz Adası’nın güneyinde, mavi yolculuğun uğrak yerlerinden. Bir göl dinginliğinde. Çam ve zeytin ağaçlarıyla çevrili koy maviden yeşile bir renk cümbüşü. Antik kalıntılar da ilginç. Göcek: Mavi yolculuğun ana duraklarından birisi. Adalar topluluğu. Ayrı bir güzellik. Ne yazık ki son yıllarda limandaki kirlilik arttı. Milyarlık teknelerden geceleri denize basılan sintine suları için ‘’hainlik‘‘ demek yeter mi bilmem. Tanık olmuştum da... yılında yapılan bina bölgenin etnografik eserlerinin sergilendiği Etnografya Müzesi’ne dönüşmeden önce hastane, bakımevi, hıfzısıhha müessesesi ve sağlık müdürlüğü hizmet binası gibi görevler üstlenmiş. Üç katlı binanın birinci ve ikinci katları teşhir salonlarına ayrılmış. Etnografya Müzesi teşhirinde İzmir ve yöresinin 19. yüzyıldaki sosyal yaşamından kesitler verilmesi amaçlanmış. Bu nedenle, endüstrileşme ile birlikte bugün artık yok olmaya yüz tutmuş tenekecilik, nalıncılık, çömlekçilik, gözboncukçuluğu, tahta baskıcılık, halı dokumacılığı, urgancılık, keçecilik ve seraciye gibi el sanatlarımız sergilenerek tanıtılıyor. Sergilemede daha çok canlandırmalara yer verildiğinden izleyici her meslek grubunun çalışma ve üretim şekillerini bakarak anlayabiliyor. sengulaydingun@kou.edu.tr