Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KAPAK 5 deneyimlerinden süzülen sözlerin tamamen dışında... Art arda yaşanan olumsuzluklara ilişkin günümüz cingözlerinin uydurduğu, buraya not düşmeye gönlümün pek de el vermediği, bahtsız bedevinin çöl macerasını anlatan mizahi yaklaşım! Ancak durum çöldeki gibi çaresizlik içerse bile, karşınıza çıkan ilk kutup ayısına teslim olmamakta yarar var. Çünkü sonrası malum! Garanti hissi Olayı daha fazla dramatize etmeden konuya dönelim. Böyle bir durumda, en azından uzun yolda, herhangi bir gereksinim olduğunda, ilk etapta hemen aklıma gelen üç şık belirir. En kolayı ve masraflısı, adı sanı bilinen en yakın ‘‘marka’’da mola vermek. Böylesi yerlerde kendinizi ‘‘garantide’’ hissedebilir, ihtiyaçlarınızın büyük bölümünü giderebilirsiniz. Hatta, çoğunluğu ‘‘zincir mağaza’’ zihniyetiyle konuşlandırıldığından herhangi bir aksaklık durumunda hakkınızı daha rahat arayabilirsiniz. Böylesi yerlerin en büyük sakıncası, ödeyeceğiniz bedel olabilir. Kimse tatil için ayırdığı bütçenin yarısını yolda heba etmek istemeyeceğinden başka seçeneklere göz atalım. İkinci olarak, bir süredir reklam tabelaları gözünüze takılıp duran, ‘‘...’ya şu kadar kaldı’’, ‘‘...’ya ... kilometre’’ yazan demir levhalardan zihninize kazınan, kendi çapında da olsa bölgede nam salmış işletmelere kapağı atabilirsiniz. Ancak, böyle ? bir yeri gördüğünüzde, Bin pınarlı İda Dağı’nın etekleri ZEYTİNLİ Hakan Dirik eden üşüyorum yaz N sıcağında? Kaç tonu var ki bu yeşilin? Gökyüzü nereye kayboldu? Nereden fışkırıyor bu sular? Kim fısıldıyor bu söylenceleri kulağıma? Homeros’un ne işi var yanı başımda? Sarhoş mu oldum ne, niçin dönüyor başım? Evet evet, şimdi daha net anımsıyorum... Oksijen sarhoşu olmadan önce, Zeytinli’den çıkmıştım ben yola... Başka açıklaması yok, İda Dağı’nın ortasındayım! Ege’nin güneyi, kavurucu sıcakla baş başa kalsın, bu hafta rota bölgenin kuzeyi, ‘‘bin pınarlı İda Dağı’’nın eteklerindeki Zeytinli... Uzun yolda... Benzer duruma düşmemek için her türlü önlemi alın, ama bu arada, biraz abartılı gelse de, şu olasılığı gözünüzde canlandırmaya çalışın. Yolunuz uzun, yakıt bitmek üzere. Üstelik göz kapaklarınız avaz avaz: ‘‘Uykum var!’’ Bunlar yetmezmiş gibi, bir de midenizden yayılan sinyaller dolanıyor aracın içinde: ‘‘Karnım aç!’’ Duruma uygun pek çok deyim, atasözü var mutlaka, ama benim aklıma ilk gelen atalarımızın