Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GEZEKALIN 21 Toros yaylalarının son göçerleri Yolunuz Antalya’ya düşerse, yüzünüzü kıyıdan tepeye de çevirin. Ördübek Yaylası, Ovacık Yaylası, Saklıkent Yaylası... Kocaoluk, Ballıbucak, İkiz, Sülek, Gebesin... Mustafa Balbay ntalya’nın güzelim Akdeniz’inin arA kasında bir de yayla denizi vardır. Toroslar’ın rüzgarla yıkanan geniş kuytuları, bir tümseği geçince karşınıza çıkıveren pınarları, onlarcayüzlerce yıla tanıklık etmiş gövdeleri nasırlı ardıçları nasıl güzeldir. Yaylaların bir de misafirleri vardır: Göçerler... Sayıları giderek azalan, gelenekleri modern yaşamın burgusunda acı acı yok olup giden... Sıcak mı sıcak bir ağustos sabahı Musa Seyirci’yle Antalya’dan yola çıkıp Toros göçerlerinin yolunu tuttuk. Dağlara vurduk vurmadık, nemli sıcak geride kaldı. Artık kıvrımlı yolları, uçurum kıyıları, ağaç kümeleri var. Çok az da yolcu. Benim derdim göçerler. Musa Seyirci, Toros kültürüne seyirci kalmamış, adım adım araştırıp yazmış bir kültür adamı. Ben, “hani nerede göçerler” diye soran gözlerle baktıkça gülümseyen yüzüyle, “Sayıları çok çok azaldı ama, mutlaka karşılaşırız” diyor. Hah işte, bir su kıyısında bulduk: Traktör römorkundan çadır, yanda küçük bir keçi sürüsü... “Trakçadır”dan bir kadın indi, yanında kızı... “Nasılsınız”’a fırsat kalmadan çayları doldurmaya başladılar. Kocasını kastederek “Bizim herif arkada koyun kırkıyordu” dedi kadın. Az sonra o da geldi. Çadır taşımak, kurmak zor olduğu için traktörle yolculuk yapıyorlarmış. 1516’sındaki genç kız mutlu. Keçisinin kulaklarından tutup, “İşte benim arkadaşım” diyor. Yol boyu yörük mezarlarıyla karşılaştık. Her biri ince uzuuun bir taş kümesinden oluşuyor. Hani “uzun ince bir yoldayım” der gibi. Modern yaşamın zorladığı değişim rüzgarlarının şiddetlilerinden birine Anamas yaylasında rastladık. Bir küme kara çadırın en genişine sahip olan Hüseyin Dayı “İçeri buyurun”’ dedi. Bol dayanaklı çadırın kıyıları kabarık yer yastıklarıyla dolu. Bir köşede kocaman bir cimnastik aleti. Şaşırdım: Hüseyin dayı bu ne? “Haa bu” dedi, “badi şıpır dedikleri. Sormayın bizim kız yaylaya çıkmam diye tutturdu. Gelmesi için ne istiyorsa yanımıza aldık. Bu da onlardan biri. Bir tarafı kırıldı. Kız hareket mareket yapacağı zaman birimiz kırık kısmı tutuyoruz.” Takıldım: Haydi bir göster be Hüseyin Dayı... Yattı üstüne “badi şıpır” hareketlerini gösterdi. Ayranımızı içtikten sonra dal uçları doğal askılık olarak kullanılan bir ağacın altında kavalımızı dinledik. Az ötede kadınlar ip eğiriyordu. Ellerindeki tahta aletin adını sordum. “Tengrek” dediler. Fotoğraflarını çekerken hem gülümseyip poz veriyorlardı hem de söyleniyorlardı: Çekme... Çekmeee... Yolunuz Antalya’ya düşerse, yüzünüzü kıyıdan tepeye de çevirin. Ördübek Yaylası, Ovacık Yaylası, Saklıkent Yaylası... Kocaoluk, Ballıbucak, İkiz, Sülek, Gebesin... Hangisini saysak... Kimi yaylalarda beton canavarının izlerine rastlamak insanı üzüyor. Kimilerinin tümüyle ticarileştiğini, doğallığını yitirmekte olduğunu görmek de acı ama yine de yayla yayladır. Pınarların tümü kurumadan, rüzgarlar küsmeden bir Anadolu yaylasında gecelemeyi ihmal etmeyin. Gezekalın...