Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 1349’da Cenevizlilerin yaptığı kule yüzyıllar boyu depremler ve yangınlar yaşadıktan sonra her seferinde onarılarak bugüne kadar geldi. Turgay Tuna alata kulesi, düşlerden gerçeğe G kollarına kanatlar takmış, Boğaz’ın öteki yakasında, Üsküdar Doğancılar’a doğru usul usul süzülen Hezarfen Ahmet Çelebi’yi; bir başka görüntüde, nur içinde yatsın gelmiş geçmiş en büyük İstanbullulardan Orhan Veli’nin mısralarında anlatıp resimlendirdiği doklardan yükselen çekiç seslerinin yankılarını dile getirir. Bir başka karede de Beyoğlu’ndan Karaköy’e kadar kanat çırparak geçen beyaz martıları; omuz omuza dizilmiş apartmanların teraslarında asılı, renk renk çamaşırları görüntüler. Kule, bir zamanlar Akdeniz’den Atlantik sularına yelken açan Bizans’ın müttefiki, Akdeniz’in namlı tacirleri Cenevizlilerin eseridir. Cenevizliler, oturdukları bu anlı şanlı koloni mahallesi Galata’yı, 1204’ten 1260’a dek İstanbul’u işgal eden Latin akrabaları Venedikliler’e kaptırmışlarsa da, ardından yeni baştan eski mahallelerini sahiplenmiş, 1349 yılında da, “Christea Turris”, yani “İsa Kulesi” adını verdikleri bugünkü Galata kulesinin atasını inşa etmişlerdir. Tarihçiler derler ki, burada yapılan ilk kulenin inşasında, Cenevizliler, kadınlı erkekli, gece gündüz hiç durmadan çalışıp çabalamışlar ve kuleyi kısa bir süre içinde bitirmişlerdir. Aslında Galata kulesi, Ceneviz kolonisi Galata’yı çevreleyen surların en yüksek en heybetli kulesidir. 1453’te Fatih Sultan Mehmet’in koskoca Bizans İmparatorluğu’nu tarihe gömmesiyle kulenin anahtarı da Osmanlı’ya geçer. Kule esaslı bir onarım geçirir. Kaynaklar, bu onarımın Zağanos Paşa tarafından gerçekleştirildiğini yazar. Ama ne var ki, İstanbul’un vazgeçilmeyen yazgısı deprem, 1509 yılında “Dersaadet”i zangır zangır titretip yıktığı zaman Galata kulesi de esaslı bir hasar görür. Binayı yeniden onaran Mimar Murad Bin Hayrettin bizlere bugünkü Galata kulesini ve adını bırakır. Cenevizlilerin yaptığı kulenin üstüne çıkarılan katlara yüzde 50 Osmanlı yapımı heybetli bir taş kule çıkar ortaya. Pirimiz, büyük seyyah Evliya Çelebi’nin de yazdığı gibi, bundan sonra kule bir dönem zindan, bir dönem de gemi levazım ambarı olarak kullanılır. İki büyük yangın geçirdikten sonra kulenin bugünkü görünümü bizlere II. Mahmut’tan miras kalmıştır. 14 büyük kemerli pencere ve bugün üzerinden İstanbul panoramasını seyre doyamadığımız demir korkuluklu balkon, kulenin kapısı üzerindeki kitabede de yazılı olduğu gibi, o dönemde yapılmış olan eklemelerdir. Bu arada kulenin panoramik İstanbul manzarası sunan en üst katına da bir kahvehane ADIM ADIM İSTANBUL eklenir. Burada köz kömürde pişirilen Türk kahvesinin nefis tadı Theophile Gautier, Flaubert, Edmondo Amicis gibi ünlü seyyah yazarların damaklarında kalır. Kuleden seyrettikleri İstanbul gizeminin unutulmaz manzarasını kalemlerine aldıkları satırlarda anlatırlar. 1874 yılından sonra Haliç’ in öteki yakasındaki genç kardeşi Beyazıt kulesi gibi, yangın gözetleme kulesi olarak kullanılmaya başlayan Galata kulesi İstanbul’un birçok tarihi yapısı gibi, eskiyip köhneleşir. 1964’te İstanbul Belediyesi tarafından büyük ve ciddi onarımla yeni baştan eski haline kavuşturulur. Yani II. Mahmut döneminin kulesi hemen hemen eski haline sadık kalınarak yenilenmiş olur. 61 metre yüksekliğindeki bu büyük taş yapı, tarihinde hiç görmemiş olduğu teknolojik bir harikayla da tanışır. 1967’deki yenilik, asansördür. Ve o günlerden bu günlere, İstanbul’a gelen yerli yabancı turistler girişte biletlerini alıp, bu asansörle yukarı kadar çıkarak, Hazerfen’in kanat takıp kendini martılar arasına bıraktığı yükseklikten İstanbul’u seyre koyulurlar. multihobby@turk.net Galata’nın kulesi