02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 BİR KENT Kimilerine göre “dahi” kimilerine göre “deli” sayılan mimar Gaudi’nin yaptığı evlerden birinin balkonundan Kutsal Aile Kilisesi. Gaudi’nin de imzasını taşıyan kilise 1882 yılından beri yapılıyor. Kentin sembolü olan kiliseyi, klasik ve modern figürler süslüyor. Türey Köse arcelona; İspanya’nın başkenti MadB rid’e meydan okuyan Katalanların, Real Madrid taraftarı olan faşist diktatör Franko’ya statlarda kafa tutan “başkaldırının takımı” Barca’nın, öncü sanatçıların, kaşiflerin kenti. Dahi mimar Gaudi’nin kentin çeşitli yerlerindeki fantastik yapıtları, geleneksel mimari yaklaşımlara meydan okuyor. Modern sanatın kurucuları Picasso’nun, Dali’nin, Miro’nun gerçeküstücü resimleri geleneksel olanı altüst ediyor, genel geçer “gerçek” algısını yerle bir ediyor. Amerika keşif gezisini bu kentten başlatan Kristof Kolomb, limandaki heykelinde “uzaklar”a bakıyor. Barcelona çok zengin bir tarihsel ve kültürel mirasa sahip. Ancak bu görkemli mirasıyla böbürlenen, burnu büyük bir kent yor. Gaudi’nin yapıtlarının başında sayılan ve Barselona’nın sembolü olan bu kilisenin yapımına 1882 yılında Villar tarafından başlanmış. Villar’ın gözden düşmesi üzerine 1883 yılında Antoni Gaudi (18521926) görevlendirilmiş. Ancak, Gaudi de bu kiliseyi tamamlayamamış. Gaudi, Sagrade la Familia Kilisesi’nin sadece ön cephesini yapabilmiş. Yapının inşaatına bugün de devam ediliyor. Gaudi’nin bir arkadaşı için yaptığı ünlü park Guell, bombeli balkonları, deniz dalgaları gibi balkon demirleri olan, bacaları heykeller gibi gökyüzüne yükselen apartmanları ile sokak lambaları ve diğer çeşitli yapıtları da Barcelona’nın en çok ilgi gören turistik değerleri arasında yer alıyor. Sadece mimarlık tarihi açısından değil, resim tarihi açısından da Barcelona önemli bir sanat durağı. Picasso mü celeri konserler veren sanatçıları da unutmamalı. Las Ramblas’tan limana doğru yürürken sağa saparsanız denizcilik müzesinde birbirinden ilginç kano, kayık, tekne, harita ve fotoğrafları görmeniz olanaklı. İnebahtı baskınıyla Osmanlı donanmasını yok eden Haçlı donanmasının amiral gemisini de bu müzede görebilirsiniz. Sağa sapmayıp dümdüz ilerlerseniz karşınıza çok yüksek bir kaide üzerinde yer alan yüzünü Akdeniz’e dönmüş Kristof Kolomb heykeli çıkar. Eğer Barcelona’ya Kolomb gibi yüksekten bakmak isterseniz, kaidenin içinde yer alan asansörle yukarı çıkıp kenti tepelerden seyredebilirsiniz. Limana gittiğinizde Avrupa’nın en büyük deniz akvaryumu olan L’Aquasium’u görmeden geçmeyin. Çıkışta da bir köpek balığının dişleri arasında anı fotoğrafı çektirebilirsiniz. Barcelo Öncülerin, isyancıların, gerçeküstücülerin kenti değil. Ziyaretçilerine tepeden bakan Paris gibi, aristokrat bir kent hiç değil; yabancıları hemen içine kabul eden sıcakkanlı bir Akdeniz kenti. Barcelona, Gaudi’nin damgasını taşıyor. Dahi mimar, kentin dört bir yanında yer alan fantastik yapıtlarıyla masallara yaraşan renkli dünyasını yansıtıyor. Dik duvarları, dümdüz kolonları, dikdörtgenleri sevmeyen Gaudi; karmaşık, rengarenk, çok çeşitli malzemelerle süslediği yapıtlarında şaşırtıcı, sürprizlerle dolu yaratıcılığını sergiliyor. Gaudi’nin ünlü Sagra de la Familia (Kutsal Aile) Kilisesi’ni dünyanın en görkemli binaları arasında sayanlar da var; George Orwell gibi “dünyanın en çirkin binası”’ olarak görüp savaşta yıkılmadığına hayıflananlar da. Ancak, Gaudi’nin yapıtları “dahi”liğine burun kıvıranlara inat zamana meydan oku zesinin görülmediği bir Barcelona gezisi eksik kalmış olur. Picasso 19851900 ve 19011904 yılları arasında Barselona’da yaşamış, “mavi dönemim” dediği ürünlerini burada yaratmış. Picasso’nun erken dönem yapıtlarının toplandığı müze 1962 yılında kurulmuş. Barcelona’nın “bugün”ünü görmek için öncelikle ünlü Las Ramblas caddesi üzerinde bir tur atmak gerekiyor. Ünlü İspanyol yazar Lorca’nın “Dünyada sonu olmasın dediğim tek cadde” dediği cadde üzerinde sıralanmış kafeteryalarda dev kadehlerde içinde taze meyveler bulunan sangrila adlı şarap ya da şampanyalı içkilerinizi yudumlarken; canlı heykelleri, sokak sanatçılarını seyredebilirsiniz. Yol boyunca bir köşede şeytanla yolunuz çakışabilir, bir başka köşede Che Guevara’yla selamlaşabilirsiniz, ya da Humphrey Bogart’la. Ge Barcelona na’da yemeiçme deyince üç sözcüğü unutmayın: Paella, cava, tapas. Las Ramblas caddesi üzerindeki sebze, meyve, balık pazarı rengarenk bir Barcelona görüntüsü olarak belleklere kazınıyor. Tezgahlarda çeşit çeşit balıklar, dev karidesler, ahtapotlar, kerevitler, meyveler. Tezgahların arkasında satış yapan kadınlar. Ve bu renkli sokakta yemek yiyebileceğiniz tapas restoranlar. Bu restoranlarda masaya önce üzerine taze domates ezmesi sürülmüş ekmekler geliyor. Arkasından küçük tabaklarda seçtiğiniz diğer deniz ürünleri, mezeler ya da ünlü deniz ürünleri pilavı paella’ Katalanların ünlü köpüklü şarabı “cava” da unutulmamalı. Las Ramblas caddesi üzerinde bir kafeteryada Lorca’yı anıp bir kadeh cava içmeden Barcelona’ya “adios”’demeyin.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle