02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C ??? haberlerin devamı 27 TEMMUZ 2007 CUMA CÜNEYT ARCAYÜREK ‘Basın çıkar aracı olmasın’ Sezer, sansürün kaldırılışının yıldönümünde yayımladığı mesajda, basının ticari nitelik kazanması ve siyasetle bağlantısının güçlenmesinin demokrasiyi zedeleyeceğini vurguladı Haber Merkezi Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, basını çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyen kimi çevrelerin her dönemde ortaya çıkabileceğini belirterek “Basının, bireysel çıkarlara hizmet edecek ticari nitelik kazanması, basınsiyaset bağlantısının güçlenmesi, basının devlet ile ticari ilişkiye girmenin aracı olarak kullanılması, kamu yararı ve düzenine zarar vermekle kalmayacak, aynı zamanda demokrasiyi de olumsuz etkileyecektir’’ dedi. Meslek örgütleri de sansürün günümüzde yasalarla, örtülü veya gizli olarak sürdürüldüğüne dikkat çektiler. Sezer, basında sansürün kaldırılışının 99. yıldönümü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Sansürün, halkın çıkarlarının savunulmasını ve özgür düşüncenin gelişmesini engellediğini belirten Sezer, basının çıkar gruplarından ve her türlü otoriteden bağımsız, evrensel meslek ölçütleriyle görevini sürdürmesi gerektiğini vurguladı. Türk basınının, sansürün ilk kez kaldırılmasının ardından geçen süreçte büyük gelişim gösterdiğini anlatan Sezer, şunları kaydetti: “Çok güç koşullar altında görev yaparken bile evrensel meslek ilkelerini terk etmeyen, ulusal çıkarları ve basın özgürlüğünü her ortamda savunan değerli gazeteci ve yazarlarımız her zaman gurur kaynağımız olmuştur. Tüm gazetecilerimizin, onların yaktığı ışığın izleyicisi olacaklarına inanıyoruz. Basınımızın, demokratik değerlerin yaşatılması, saydam bir yönetim anlayışının yerleşmesi, toplumun yansız haber akışıyla bilgilendirilmesi, sağduyulu, sorunlara duyarlı bir kamuoyu oluşturulması ve cumhuriyetin temel niteliklerinin, Atatürk ilke ve devrimlerinin korunmasında, sorumluluklarını bilinçli biçimde yerine getireceğinden kuşku duymuyoruz.’’ gazete ve televizyonların genel olarak “güçlüden yana” yayın politikası izledikleri, bunun da medya sahiplerinin kendilerini hükümetten bağımsız hissetmelerinin önünde birçok ticari ve görünmez engeller bulunduğunu gösterdiği vurgulandı. Açıklamada, AKP’nin basın meslek örgütleri ve sendikalar tarafından eleştirilen kısıtlamaları kaldıracağı izlenimi vermediği belirtildi. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Erol Akıncılar da “Medyaya getirilen kısıtlamalar, düşünce ve ifade özgürlüğüne yapılan baskılarla 24 Temmuz bayram niteliğini yitirdi. Artık bugünü Gazeteciler Günü olarak kutluyoruz” dedi. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Günah Keçisi ek parti (AKP), tek ses (RTE) iktidarı karşısında Batı ile Türk medyası aynı kulvarda. Türk işadamı ile yabancı işadamları aynı safta. Türk siyasetçisi ile yabancı siyasetçiler aynı dili konuşuyor. Askerin muhtıra diye anılan 27 Nisan açıklamasına kadar AKP, seçmen eğiliminin AKP lehine olmadığına inanıyordu. Gül bu yargıyı doğruladı. AKP aleyhine işleyen sürecin 27 Nisan açıklamasıyla birden AKP lehine döndüğünü söyledi. 23 Temmuz, seçimlerin ertesi günü AKP yönetimindeki koroya dış basın, yabancılar ve.. AKP kodamanlarının yanı sıra MHP lideri Bahçeli, CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek de katıldı. Muhalefet; seçim öncesi askerin rejimsel kaygılarını açıklayan Genelkurmay bildirisini pekâlâ benimsedi. Hükümet (RTE) ise sindirdi. Açıklamaya 27 Nisan’dan 23 Temmuz sabahına kadar üç ay suskun kalan AKP iktidarı, parlamento içi ve dışı muhalefet, şimdi ayrı ağızlardan aynı türküyü söylüyor. Seçimde AKP’nin açık ara kazanmasını sağlayan suçluyu, günah keçisini buldular: Asker ve 27 Nisan! T Demokrasi Piyasası... enel seçim sonuçları, geçmişte farklı nedenlerle yaptığımız kimi değerlendirmeleri güncelleştirdi. Önceki yıl Ukrayna seçimlerinden sonra şu yorumu dile getirmiştik: Bir sigara reklamındaki sloganı seçimlere uyarlamak gerekirse; demokrasi için, paranın satın alabildiği en iyi rejim, diyebiliriz! ABD’nin Ukrayna seçimlerinde 50 milyon dolar harcadığını açıkça kabul etmesi üzerine yukarıdaki yorumu yapmıştık. ABD’nin o dönem “bölgemizde demokrasinin gelişmesi için” ayırdığı para 1 milyar dolardı! Benzer tablo Gürcistan seçimlerinde de yaşanmıştı. Şevardnadze’den sonra ABD planının parçası olarak işbaşına gelen Saakaşvili için Amerikan gazeteleri ilk şu yorumu yapmıştı: “Kennedy hayranıdır!” Çevremizdeki tabloyu tamamlamak gerekirse, Irak’taki iç savaş da 15 Aralık 2005’te yapılan genel seçimlerden sonra tırmanmıştı. Çünkü o seçimlerde siyasi partilerin değil, etnik ve dini grupların listeleri yarışmıştı. Böylece Irak’ta Şiiler, Sünniler, Kürtler, Türkmenler demokrasinin olmazsa olmazı seçimler yoluyla daha da ayrıştırılmıştı. G TGS: BASKI SÜRÜYOR Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) da yaptığı yazılı açıklamada, 22 Temmuz seçimleri öncesinde, Fotoğraf: EMRE DÖKER Avrupa ve Amerika, siyasetçisiyle medyasıyla ayakta. Batı’nın seçim sonucunu nasıl değerlendirdiğini Washington Post özetledi: “Askerin siyasal müttefiklerine ve elit kesime atılmış bir tokat!” Terör ve rejim konusundaki açıklamaları askerin bildirisi kadar etkili olmayan muhalefet kadroları; seçimden önce başka, seçimde zokayı yedikten sonraki tam tersini ifade eden açıklamaları başka içerikte olan tutum ve söylemleriyle ne kadar övünseler azdır! Askere AB saldırıyor, Batı medyası saldırıyor, dinci basın, 2. Cumhuriyetçiler saldırıyor. Bir muhalefet kalmıştı, o da koroya katıldı. Böylece batılısı doğulusu hep bir ağızdan “Ilımlı İslamdan, Türk İslamcılarından, generallerin siyasi müttefiklerinin fiyaskosundan” söz eder oldular. Sabancı Holding’in patronu Güler Sabancı, RTE’nin 22 Temmuz 2007 gecesi parti balkonundan söylediklerini “olağanüstü bir konuşma” diye niteliyor. Hanımefendiyi mazur görmek gerek. Ola ki bu gerekçeyle Güler Hanımefendi, RTE’nin 22 Temmuz 2007 gecesi parti balkonundan yaptığı konuşmayla 3 Kasım 2002 gecesi seçimi kazandıktan sonra yaptığı konuşmanın hemen hemen aynı konuları ve aynı açılımları içerdiğinin farkında bile değil. İçinde bulunduğu çevreyi yansıtıyor Güler Sabancı: Yok rejimle ilgili tehlikeli olasılıklarmış.. yok zaferin ardından gelmesi olası ne oldum delisi davranışlarmış.. hepsi hava! Orhan Veli’nin dediği gibi: “Bir elinde cımbız, bir elinde ayna/Umurunda mı dünya...” ??? Başarılı seçim tahmini yapan KONDA’nın Türkiye genelinde yaptığı araştırmaya göre, üniversite mezunlarının yüzde 42’si CHP’yi seçti. Bu kesimin yüzde 24’ü ise oyunu AKP’den yana kullandı. Eğitim düzeyi düştükçe oylardaki dağılımın rengi değişiyor. Yoksul kesimdekilerin yüzde 55’i tavırlarını açıkça AKP lehine koydular. KONDA (Tarhan Erdem) açıklasa da öğrensek; acaba AKP’nin başarısında din konusunun hiç mi etkisi olmadı? İnsaf ediniz. Seçimlerde ekonomik, siyasal nedenlerin yanı sıra dindar cumhurbaşkanı söylemiyle yola çıkan, halka dindar bir cumhurbaşkanı seçtirmediler diye muhalefete yüklenerek din konusunu seçimin öncelikli malzemesine dönüştüren; AKP değil mi? RTE’nin, dindar cumhurbaşkanının simgesi olan Gül’ün, AKP örgütünün alınan seçim sonuçlarında din konusundaki çabalarının hiç ama hiç mi etkisi olmadı? Neredeyse Atatürkçülüğü, laikliği, üniter devleti herkesten fazla savunan genel başkan diye RTE’yi gösterecekler. Yüzsüzlüğe helal olsun! Başbakan Erdoğan’ın, seçimlerde Gülen cemaatinin desteğini alabilmek için, Rusya Devlet Başkanı Putin’den, “Ülkenizdeki TürkRus okullarını kapatmayın” yönünde ricada bulunduğu ortaya çıktı. Bahadır Selim DİLEK ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, 22 Temmuz seçimlerinde Fethullah Gülen cemaatinin desteğini alabilmek için, Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) zirvesinden hemen önce 13 Haziran’da yaptığı telefon görüşmesinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den, Gülen’in Rusya içinde gösterdiği faaliyetlere atıfla, “Ülkenizdeki TürkRus okullarını kapatmayın” yönünde ricada bulunduğu ortaya çıktı. İstanbul’da 25 Haziran’daki KEİ zirvesi nedeniyle, Erdoğan’ın Putin’i araması önemli bir gündem maddesi oluşturmadı. Başbakanlık kaynakları görüşmenin gündemine ilişkin olarak, Erdoğan’ın İstanbul’da KEİ zirvesine katılma kararı alan Putin’e teşekkür ettiği, iki liderin özellikle Irak bağlamında Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri değerlendirdiği bilgileri basına sızdırıldı. Aynı şekilde Putin’in Türkiye’de terör örgütünün artan saldırılarıyla ilgili üzüntülerini ilettiği, Rusya’nın terörle mücadelede Türkiye’ye destek vermeye devam edeceğini söylediği yönündeki perde arkası bilgiler basınla paylaşıldı. Ancak Cumhuriyet’e ulaşan bilgilere göre görüşmede Erdoğan tüm bu konuların yanı sıra Fethullah Gülen cemaatinin, Rusya Federasyonu’nda Putin’in talimatı ile kapatılan, haklarında soruşturma ya da kovuşturma yürütülen okullarını da gündeme taşıdı. Putin’den Gülen adına ricacı olan Erdoğan, “Ülkenizde faaliyet gösteren ve iki ülke arasında önemli bir işlevi bulunan TürkRus okullarına daha esnek davranmanızı, bu okulları kapatmamanızı, faaliyetlerinin önündeki engelleri kaldırmanızı bekliyoruz” dedi. Ancak Putin, Erdoğan’ın bu ricasına olumlu ya da olumsuz bir yanıt vermedi. Erdoğan’ın söz konusu okullar adına ricacı olmasında, hem 22 Temmuz seçimlerinde Gülen’in daha net desteğini alma çabasının hem de geçen mayıs ayında Rusya’da, Saidi Nursi’nin 14 ciltten oluşan “Risalei Nur” eserinin yayımının yasaklanmasının etkili olduğu yorumları öne çıktı. Geçen mayıs ayında Tataristan’da savcılığın açtığı davaya göre harekete geçen Moskova yönetimi, Koptevskaya Bölge Mahkemesi’nin aldığı kararla, Saidi Nursi’nin kitaplarının Rusya’da yayımlanmasını yasaklamıştı. Rusya Bilimler Akademisi Psikoloji Enstitüsü ve Yabancı Diller Enstitüsü uzmanları tarafından yapılan inceleme sonucu söz konusu eserin “radikal unsurlar” içerdiği kanaatine varılmıştı. Fotoğraf: SERKAN YILDIZ Erdoğan, Gülen için Putin’den ricacı olmuş DSP İstanbul İl Başkanlığı, Lozan Barış Antlaşması’nın yıldönümü nedeniyle Taksim Atatürk Anıtı’na çelenk bıraktı. ??? Yukarıdaki saptamaları felaket haberciliği anlamında değil, uyarı olarak yazma gereği duyuyoruz. Çevremizdeki ülkelerden verdiğimiz örneklere biraz daha uzak coğrafyalardan pek çok ek yapabiliriz. 21. yüzyıla tartışmasız damgasını vurmak isteyen Amerikan küreselleşmeciliğinin hedef ülkelerde uyguladığı yöntemlerden biri şu: Yeni ulus inşası! Eskiden olduğu gibi hedef ülkelere zorlamayla ya da benzer yöntemlerle dayatmalar yapmak yerine, o ülkenin insanlarını kendi istediğiniz biçime dönüştürüyorsunuz... Böylece sizin istediğiniz yönde kararlar alıyorlar... Sizin işinize yarayacak kişileri yönetime getiriyorlar. Yeni ulus inşası için temel gereksinimlerin başında da kitle imal silahları geliyor! Eskiden kitle imha silahları vardı, şimdi onların yerini kitle imal silahları aldı. Bunların başında da medya geliyor. Düşünün, bir araçta saatlerce yolculuk yaparken sadece bir CD’yi dinliyorsunuz. Başka yok. Döne döne onu dinliyorsunuz. Araçtan inince ne yaparsınız? O CD’deki şarkıları mırıldanmaya başlarsınız. Medya, aylardır AKP’nin ne kadar mağdur olduğunu, Cumhurbaşkanlığı seçiminden satışlara kadar nasıl da doğru şeyler yaptığını anlatıyor. Öyle ki, PETKİM satışında bile ilk şaşkınlığın ardından, “Yine de satış iyidir” şarkısını çaldılar. ??? Türkiye’nin girişte saydığımız ülkelerden önemli bir farkı var: Atatürk ve devrimleri! AKP ikinci dönemde nasıl bir politika izler, temel konulara nasıl yaklaşır, bu konuları sırası geldikçe işleyeceğiz; ancak, Batı’nın AKP iktidarına çok ama çok sevinmesinin başlıca nedeni şu: Türkiye’de Mustafa Kemal ancak böyle bir iktidarla unutturulabilir, devrimlerinin içi boşaltılabilir! Bu değerlendirmeleri seçim sonuçlarının sıcaklığı içinde değil, önümüzdeki süreçte yaşayabileceğimiz olası gelişmeleri dikkate alarak yapma gereği duyuyoruz. Medya, AKP ve tüm dış destekçileri, seçimleri tam bir “piyasalardaki gelişmeler” havası içinde toplumun önüne koydu. Demokrasinin temel kuralıdır; halka kızılmaz... Türkiye’nin tam bağımsızlığından, aydınlığından yana olanların karamsarlığa, umutsuzluğa kapılmadan, toplumu kazanmanın yollarını, çarelerini üretmesi gerekiyor. Hanibal’ın dediği gibi: Ya bir yol bulacağız ya da bir yol açacağız! ankcum?cumhuriyet.com.tr Lozan Antlaşması’nın 84. yılı İSTANBUL / İZMİR (Cumhuriyet) Türkiye Cumhuriyet’nin “tapu senedi” olarak değerlendirilen ve ülkenin kayıtsız şartsız bağımsızlığını ilan eden Lozan Barış Antlaşması’nın 84. yılında, Cumhuriyet kazanımlarına daha fazla sahip çıkılması istendi. Yurt genelinde düzenlenen törenlerde emperyalist güçlerin etnik yeni azınlıklar yaratma çabası olduğu belirtilerek Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmek istendiği vurgusu yapıldı. İstanbul: İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB), Ada Dostları Derneği ve Türk Kadınlar Birliği Adalar Şubesi’nin ortaklaşa düzenlediği Lozan Barış Antlaşması’nın 84. yılı toplantısında, emperyalist güçlerin etnik yeni azınlıklar yaratma çabası olduğu belirtilerek Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmek istendiği vurgulandı. ‘BOP’A İZİN VERİLMEYECEK’ “Türk Tarihinin Dönüm Noktası: Lozan” başlığıyla düzenlenen toplantıda konuşan İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu, iç ve dış borcun 400 milyar doları aştığını, borsanın büyük bölümünün yabancıların eline geçtiğini, devletin hazırladığı bütçenin IMF’nin onayı olmadan Meclis’e gönderilemediğini anımsatarak, Lozan’da azınlık olarak sadece dini azınlıklardan söz edildiği halde emperyalist güçlerin etnik yeni azınlıklar yaratma çabasında olduğunu, bununla da Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmek amacında olduklarını vurguladı. İKKB Başkanı Nazan Moroğlu da “Türk ulusu, Sevr’e dönüşe ve stratejik müttefikimizin ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ni uygulamasına izin vermeyecektir” diye konuştu. İzmir: İzmir’de Ulusal Birlik Platformu ve Lions dernekleri üyeleri, Kültürpark Lozan Kapısı girişindeki Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nün heykeli önünde toplandılar. Burada 22 Temmuz seçimlerinin sonucunu değerlendiren Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdare Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Ulusal Birlik Platformu Genel Sekreteri Prof. Dr. Tülay Özüerman, “Demokrasi diyerek Cumhuriyeti yıktığımız zaman, demokrasi de yok olacaktır” dedi. 25 yıl sonra gelen adalet Işık KANSU ANKARA 12 Eylül 1980 döneminin hukuksuzluğu 27 yıl sonra bir kez daha belgelendi. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 12 Eylül’de resen emekliye sevk edilen vali Güngör Aydın’ın kendisine yapılan uygulama ile ilgili dava açma hakkı bulunduğuna karar verdi. 12 Eylül’deki uygulamalar hakkında dava yoluna başvurulamayacağını öngören anayasanın geçici 15. maddesinin 2002’de değiştirilmesi üzerine emekli vali Güngör Aydın, 1982’de Bakanlar Kurulu kararı ile resen emekliye sevk edilmesi işleminin iptali, maaş farklarının faiziyle kendisine ödenmesi ve resen emekliliğe dayanak olan 2559 sayılı yasanın anayasaya aykırı olduğunın saptanması istemiyle dava yoluna başvurdu. Danıştay 11. Dairesi’nin konuya ilişkin verdiği olumsuz kararı üzerine Aydın konuyu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na taşıdı. Kurul, geçen günlerde 2005/2988 esas, 2007/555 karar No’lu hüküm ile Danıştay 11. Dairesi’nin kararını bozdu. Danıştay Dava Daireleri Kurulu’nun ilgili kararında şu sonuca varıldı: “Geçici 15. maddenin son fıkrasının yürürlükten kaldırılma gerekçesinin 12 Eylül 19806 Aralık 1983 döneminde çıkarılan kanunlar, kanun hükmünde kararnameler ile 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun uyarınca alınan karar ve tasarrufların anayasaya aykırılığının ileri sürülmesinin sağlanması olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, bu tarihten itibaren, resen emekliye sevk işleminin iptali istemiyle açılan bir davada, herhangi bir yargı kısıntısı olmadan idari işlemin yargısal denetiminin tam olarak yapılabilmesi, diğer bir ifadeyle işlemin dayanağı yasa kuralının iptali için itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulabilmesi mümkün hale geldiğinden, bu yeni hukuki durumun ilgililere İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda belirtilen usule uygun olmak kaydıyla yeni bir dava açma hakkı tanıdığının kabulü gereklidir.” ‘ORTAK STRATEJİ OLUŞTURULMALI’ 2002 seçimlerinin ardından büyük bir kalabalığın Anıtkabir’e koştuğunu, ancak bu seçimin ardından böyle bir havanın oluşmadığını söyleyen Özüerman, “Bu sonucun nasıl alındığına dikkat etmek gerekiyor. Cumhuriyetçi irade geriye doğru itiliyor. Kırmızı beyaz devrime karşılık bu seçim turuncu devrim niteliğindedir. Bu sonuç dış iradelerin etkisiyle alınmıştır. Laik kesim birlikte hareket edeceği bir strateji geliştirmelidir” diye konuştu. TUNCEL CEZAEVİNDEN ÇIKTI Yasadışı örgüte üye olduğu gerekçesiyle tutuklu yargılanan İstanbul 3. Bölge Bağımsız Milletvekili Sebahat Tuncel, dokunulmazlık hakkı kazanınca Gebze Cezaevi’nden çıktı. Tuncel, İl Seçim Kurulu’ndan seçildiğine ilişkin mazbatanın alınmasının ardından tahliye edildi. Tuncel’i karşılamaya DTP yöneticileri, İstanbul 1. Bölge Bağımsız Milletvekili Ufuk Uras, Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk ve çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi gitti. Tuncel, konvoy eşliğinde İstanbul Esenler’deki evine geldi. Fotoğraf: AA ‘SEVR’İ HORTLATMAK İSTİYORLAR’ Ulusal Birlik Platformu Başkanı Sancar Maruflu da Sevr’i hortlatmaya çalışanlara karşı mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceğini söyledi. Maruflu, “Şu anda her zamankinden daha fazla Cumhuriyetimize sahip çıkmalıyız. Türk halkının seçimine saygı duyuyoruz. Bugün böyle olur, yarın başka olur” görüşünü kaydetti. Katılımcılar, İsmet İnönü’nün doğduğu ve bugün müze olarak kullanılan İkiçeşmelik’teki evini de ziyaret ettiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle