26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 HAZİRAN 2007 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 3 DP ve Sağda Nafile Birlik Girişimi ehmet Ağar’ın önderliğindeki DYP ile Erkan Mumcu önderliğindeki ANAVATAN’ın Demokrat Parti adı altında birleşmeleri girişimi suya düştü. Gerçi Mehmet Ağar’ın DYP’si tek başına Demokrat Parti adını aldı, ama birleşme gerçekleşemedi. Şimdi her iki parti de ayrı ayrı seçimlere girerken yüzde 10 barajının altında kalma tehlikesini sürekli olarak yaşayacaklar. Girişimin akim kalmasından, iyice erimiş olan Mumcu’nun ANAVATAN’ı daha çok zarar görecek ve 12 Eylül’ün pek özel koşullarında kurulmuş, dört eğilimi bağrında birleştirdiği savı ile kamuoyu önüne çıkmış olan ve sürekli kan kaybeden ANAVATAN tarihi misyonunun sonuna gelmiş olacak gibi görünüyor. Doğrusu sağda ve solda bölünmüşlüğün aşılması, 12 Eylül’ün kalıtlarının tasfiyesi açısından yararlı bir gelişme olacaktı. Ama solda gerçekleştirilen işbirliği, sağda daha da sağlam bir bütünleşme olarak beklenirken gerçekleşemedi. Soldaki işbirliğinin bir sinerji yaratıp yaratmayacağını, aritmetik birleşmenin ötesine geçip geçmeyeceğini, seçim kampanyası başladıktan sonra önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ama daha şimdiden böyle bir gelişmenin belirtilerinin sezilmekte olduğunu söylemek yanlış değil, ancak hangi boyutlara varacağı belirsiz. ??? Sağdaki bütünleşme gerçekleşmiş olsaydı sinerji yaratabilir miydi? Tabii ki, bu da DP’nin seçim kampanyasında, seçmende umut yaratıp yaratmayacağına bağlıydı. Ancak konunun uzmanlarından Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, böyle bir şansın var olduğunu söylemekteydi. Gürsel görüşünü, her iki partinin de seçmenlerinin ikinci tercihlerine dayandırmaktaydı. Yani, DYP’li seçmenler ikinci tercihlerinin ANAVATAN, ANAVATAN’lı seçmenler de ikinci tercihlerinin DYP olduğunu söylerken iki yapının birbirlerine yakınlıklarını ortaya koyuyorlardı Gürsel’e göre. DP kapatılalı hemen hemen 47 yıl oluyor. Yani bugün 50 yaşında olan seçmenler onu anımsamıyorlar bile. Yine de, DP efsane bir isim olarak belleklerde yer etmiştir ve 27 Mayıs 1960 hareketinin ardından da Süleyman Demirel’in önderliğindeki AP ve takipçileri aracılığıyla yaşamını sürdürmüştü. Kendi büyük hatasıyla yaşamını kötü şekilde noktalaması demokrasimiz için de talihsizlik olan DP’nin kuruluşu da ilginçtir. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’na karşı büyük toprak sahiplerinin tepkisi olarak kurulmuş olan Demokrat Parti, yıllarca köylünün oylarını almayı başarmıştır. Bu sonuçta, tek parti döneminin büyük yanlışlarının, 2. Dünya Savaşı koşullarının kaçınılmaz zorluklarının ve nihayet DP’nin popülist söyleminin yanı sıra yeni ve bazı açılardan demokratik bir deneyim olmasının da katkısı bulunduğunu yadsıyamayız. ??? Demokrat Parti ve ardılları, uzun yıllar sağın çekim odağı olmuş, o kanadın diğer marjinal hareketleri onun yörüngesinde dönmeyi sürdürmüşlerdir. Demirel’in Milliyetçi Cephe girişimlerinde bile filonun amiral gemisi AP olmuştu. Özal’ın ANAP’ı ise 12 Eylül koşullarının etkisiyle bu işlevi, yani sağın çekim odağı olma konumunu, ancak kısa bir süre sürdürebilmiştir. DP’nin ve ardıllarının bu işlevlerinin Türkiye’de sağın ağırlığını merkeze çekmek gibi bir yararı da olmuştu. Ama, birleşme gerçekleşseydi bile yeni DP’nin sağlayacağı sinerjinin yine de sınırlı kalacağı söylenebilirdi. Çünkü 2002’den bu yana artık sağdaki çekim odağı dinci AKP’dir. 22 Temmuz’da da bu durumun değişmesi beklenemez. AKP’nin, solun kimi döneklerini ekleyip vitrinindeki çekici mostralıklarla merkez seçmene daha şirin gözükme girişimine karşın son zamanlardaki tutumu bu partinin merkeze yerleşme gibi bir kaygısı olmadığını göstermektedir. Abdüllatif Şener’in istifasını bu doğrultuda değerlendirenler de az değil. AKP’nin bugünkü konumu, rejim için ciddi bir tehlike oluşturmakta ve Türkiye’yi sonu nereye varacağı belli olmayan bir gergin ortamın içine sürüklemektedir. DP demokratik bir girişimin, kendi hatasıyla kesilmesiyle Türkiye’ye 1960’ta bir fırsatı kaçırtmıştı. 2007’de ise o fırsatı bir kez daha doğmadan öldürdü. Yazık oldu! Terör ve Seçim... ürkiye 12 Eylül 1980 askeri darbesinin sancılarını yaşıyor... Kenan Evren ve arkadaşları 27 yıl önce darbe yaptılar. Aydınların, emekçilerin, sosyalistlerin, sosyal demokratların, bilim insanlarının üzerinden silindir gibi geçtiler. Tüm siyasi partileri kapattılar, eğitime zorunlu din dersi koydular... Peki, 1983 seçimlerine katılan MDP, Halkçı Parti ve ANAP nerede bugün? Türkiye bugün 12 Eylül 1980’in getirdiği seçim ve Siyasi Partiler Yasası’nın kıskacında “seçimde eşitlik” arıyor, ama bulamıyor... Merkez sağ darmadağın. Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu’nun birliktelik arayışları hüzünle noktalandı... Şimdi ne olacak? Mehmet Ağar’ın DP’sinin, Erkan Mumcu’nun ANAVATAN’ının yüzde 10 seçim barajını geçmesi çok zor!.. Siyasi partilerin milletvekili aday listeleri YSK’ye verildiği günün sabahı Tunceli’de PKK vahşeti Pülümür ilçesinin Kocatepe Jandarma Karakolu’nda yaşandı; 7 askerimiz şehit düştü, 7 askerimiz de yaralandı... Benzeri görülmemiş bir tuzak ve katliam... Türkiye’yi kan gölüne çevirmek isteyen PKK ve cinayet örgütüne destek veren içdış güçler. Böyle bir ortamda 22 Temmuz’da genel seçimlere gidiyoruz... Bir yanda terör, bir yanda seçim!.. Irak, ABD işgali altında inim inim inlerken Türkiye’yi yöneten siyasal erk Kuzey Irak’a Türk askerinin girmesini istemiyor... ??? Türkiye’de sosyalistlerin, sosyal demokratların, yurtseverlerin ve devrimcilerin 23 Temmuz sabahında oturup karar vermesi gerekiyor: “Demokratik sosyalist bir yapılanmaya gerek var mı yok mu?” Bence var!.. Türkiye’nin kurtuluşu Marksist temele dayalı demokratik sosyalist bir siyasal oluşumdur. Türk ve Kürt aydınları Türkiye’nin demokratikleşmesini ancak böyle sağlayabilirler. DTP Ahmet Türk tarafından değil, Kandil Dağı ağırlıklı İmralı ve Kuzey Irak’tan yönetiliyor. Bizim bazı aklıevvel sözde aydınlarımız, yazarlarımız bu olayı gördükleri halde “bağımsız aday” yöntemine alkış tutuyorlar. Sonuç ortada: Prof. Dr. Baskın Oran kenara itilip Kürt kökenli avukat Doğan Erbaş aynı seçim bölgesinden bağımsız adaylığını koyuyor. Bir eli DTP’de, öteki eli AKP’de olan “Soros’un çocukları” neoliberal bir çizgide yürürlerken kendilerini hâlâ sosyalist olarak tanımlıyorlar. Kim kimi kandırıyor söyler misiniz? Zıpırlığın sonu yok!.. Onlara göre CHP faşist bir parti, AKP özgürlükçü... Neden? Ertuğrul Günay, Prof. Dr. Zafer Üskül, Erdal Kalkan ve Haluk Özdalga sapına kadar solcuymuş!.. AKP üç eski sosyal demokratı seçilecek yerden listeye koyunca özgürlükçü hatta sosyal demokrat oluyor... Peki geri kalanlar ne olacak!.. Onlara göre “ulusalcılık” ırkçılık, “tarikatçılık, dincilik” özgürlükçülük... Türkiye’nin geldiği duruma bakın... ??? Terör ve seçim!.. Siyasal partilerin aday listesi... CHP ve MHP, listelerde, eleştirsem de en doğru olanını yaptı... CHP ve MHP 22 Temmuz’da yapılacak seçimlerde umulanın üzerinde bir oyla Meclis’e girecekler... AKP’ye gelince... CHP’yi ve MHP’yi güçlü yerlerde yıkmak için bir senaryonun çekimi için hazırlanıyor AKP... İşi 2002’de olduğu gibi kolay değil, ters tepecek!.. Tunceli’nin Pülümür İlçesi Kocatepe Jandarma Karakolu’na yapılan PKK saldırısı, bir askeri helikopterin taciz edilmesi Güneydoğu’da sıcak günlerin habercisi değil mi? Türk Silahlı Kuvvetleri bu katliama seyirci kalmaz... Çünkü PKK, Kuzey Irak’ta korunup kollanıyor!.. T M TAYYİP BUNUN NERESİNE OTURABİLİRİM?.. İşte Atatürk’e verilen değer! Fırat KOZOK ANKARA Kitap inceleme süreçlerinde öğretmenlere baskı uygulandığı resmi belgelerle kanıtlanan Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nda, skandal niteliğinde kitap inceleme ve değerlendirme ölçütleri belirlendi. Hayat bilgisi ders kitabını inceleyen komisyon, yayınevlerinin, içerisinde “içindekiler”, “sözlük” ve “kaynakça” bölümlerine yer verilmeyen kitaplarından 100 puan üzerinden 10’ar puan düşüyor. Buna karşın programın öngördüğü Atatürkçülük kazanımlarına yer verilmeyen kitaplardan 0.5, yazım ve noktalama kuralları ihlal edilen kitaplardan da yalnızca 0.25 puan düşülüyor. 20062007 ders kitaplarında skandal hatalarla gündeme gelen Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu, yeni skandallar için zemin hazırlıyor. Kurulda, ders kitaplarının inceleme ve değerlendirme ölçütleri yeniden belirleniyor. Ancak belirlenen nitelikler, niteliği zayıf ders kitaplarının kuruldan geçmesine de olanak tanıyor. Bu çerçevede hayat bilgisi 1, 2 ve 3. sınıf in Talim ve Terbiye Kurulu, hayat bilgisi ders kitabını inceleme komisyonu, içerisinde ‘içindekiler’, ‘sözlük’ ve ‘kaynakça’ bölümlerine yer verilmeyen aday kitaplardan 100 üzerinden 10’ar puan düşüyor. Programın öngördüğü Atatürkçülük kazanımlarına yer verilmeyen kitaplardan eksiltilen puan ise yalnızca 0.5. celeme ve değerlendirme ölçütleri özellikle Atatürkçülük, yazım ve noktalama işaretleri konusunda uyulacak kurullar konularına özen göstermeyen yayınevlerini adeta ödüllendiriyor. “Kitaptan verimli şekilde yararlanmayı sağlayacak unsurlar” başlığı altında verilen ölçütlere göre, ilgili inceleme komisyonuna giren bir kitabın değerlendirmesi 100 puan üzerinden yapılıyor. Uyulmayan her bir ölçüt için belirlenen puan, 100 puandan dü şülüyor. Yapılan incelemeler sonunda kitabın puanı belirleniyor ve kurula sunuluyor. Kurul da bu kitabın okullarda okutulup okutulmayacağına karar veriyor. Hayat bilgisi ders kitabı için belirlenen ölçütlere göre, içerisinde “içindekiler”, “organizasyon şeması”, “sözlük”, “kaynakça” bölümlerine yer verilmeyen kitaplardan bu niteliklerin her biri için 10’ar puan düşülüyor. Hacim ölçütlerine uyulmayan kitaplar için yine 10, Türkiye haritasına yer verilmemesi durumunda da 5 puan, ilgili kitaptan kesiliyor. Ancak, içerisinde herhangi bir bilimsel hata bulunan kitaptan yalnızca 4 puan kesiliyor. Programın öngördüğü Atatürkçülük kazanımlarına yer verilmeyen kitaplardan 0.5 puan düşülürken yazım, noktalama ve dizgi kuralları ihlal edilen kitaplardan da yalnızca 0.25 puan eksiltiliyor. Kitap inceleme komisyonunda görev yapan öğretmenler, belirlenen yeni ölçütler sonucunda komisyona giren kitabın puanının yüzlerce kural ihlali içerse bile 65’ten aşağı düşmediğini belirtiyor. Gençliğe Hitabe bestelendi Selda GÜNEYSU ANKARA Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi, besteci ve piyanist Yüksel Dural tarafından “Gençlik Marşı” olarak bestelendi. Marş, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonu’nda verdi. Besteci ve piyanist Yüksel Dural, bir ilke imza attı. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi, bundan yaklaşık bir ay önce sanatçı tarafından bestelendi. Eser, ilk kez canlı olarak Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonu’nda düzenlenen konserle tanıtıldı. 5 yaşında piyano eğitimine başlayan Dural, 13 yaşına geldiğinde, Viyana’da Prof. Dr. Rene Bach’la birlikte ilk konserini verdi. Daha sonraki yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) aldığı müzik eğitimini sürdürmek için giden sanatçı, yurda döndükten sonra Atatürk ve Cumhuriyet şehitleri için “Marche Famebre”yi, yani “Veda Senfonisi”ni besteledi. Bu beste de ilk olarak, Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından 12 Mart tarihinde düzenlenen 18 Mart Çanakkale Şehitleri’ni Anma Gecesi’nde verilen konserde tanıtıldı. UMHURIYET İLKELERİ KİRLETİLİYOR’ Sanatçı Yüksel Dural, Atatürk’e ve O’nun kurduğu Cumhuriyete sahip çıkmak amacıyla Gençliğe Hitabe’yi bestelediğini söyledi. Son yıllarda Cumhuriyet ilkelerinin bazı kişilerce kirletilmeye çalışıldığına vurgu yapan Dural, “Türk ulusu olarak son yıllarda artan Cumhuriyet düşmanlığına karşı omuz omuza olmak zorundayız. Ben de bu birlikteliği sağlamak adına böyle bir bestenin altına imza attım. Bestede hitabenin tek bir sözü değiştirilmemiştir. Bu özelliği ile de beste ayrı bir yerde tanımlanmalıdır. Böyle bir besteyi yapmak çok zordur ama bana Atatürk’ün değerleri yardım etti” diye konuştu. ‘C renkli ilan asirmen?cumhuriyet.com.tr hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle