Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 HAZİRAN 2007 CUMA bilim/vaziyet Bir litre süt için 500 litre kan memeden geçiyor Prof. Dr. Tümer URAZ Bir gün, bir öğrenci bana “hocam, çok büyük fabrikalar kursak, süt elde edebilir miyiz?” sorusunu yöneltti. Bu gün için mümkün olmadığını söyleyince “Gördünüz mü, koskoca fabrikalarda üretilemeyen süt, bir avuç büyüklüğündeki organda yaratılabiliyor!” dedi. Türlere ve bireylere göre farklılık göstermekle birlikte sütün oluşumu, tüm memelilerde hemen hemen aynıdır. Gözenekli ve süngerimsi yapıya sahip olan meme, oldukça önemli sayıda kan damarları ve lenf kanallarıyla donatılmıştır. Kan yoluyla alveol ya da asinilere taşınan besin öğeleri (proteinlerin yapı taşı olan amino asitler, glikoz, yağ asitleri vb.) burada süt hücreleri tarafından “süt bileşenlerine” dönüştürülür. Sütün bileşiminde yer alan su, vitaminler, renk, koku ve tat maddeleri, bazı amino asitler, bir kısım mineral maddeler bu hücreler yardımıyla (genellikle) doğrudan süte aktarılmaktadır. Yalnız süt şekeri (laktoz), süt yağı, süt proteini (kazeinler) ve albüminler sentezlenerek, yani yeniden oluşturularak sütün yapısına girmektedir. Anılan bu maddelerin sentezlenme mekanizması ayrı bir yazıya konu olabilecek genişliktedir. Çapı 100300 mikron arasında değişen alveollerin 10 ila 120 kadarı, üzüm salkımı biçiminde birleşerek süt kanallarına doğru bağlanır. Çeşitli organlarımızın çalışmasında olduğu gibi sütün oluşumu ve salgılanması da hem enzimler, hem de hormonlar yardımıyla gerçekleşir. Burada etkili olan hormon, hipofizden salgılanan “ositosin”dir. Beyin tarafından uyarılma sonucu kana geçen hormon, süt hücrelerini harekete geçirmekte ve sütün salgılanmasını sağlamaktadır. Gürültü, darbe, yer değiştirme gibi olumsuzluklar, yine beyin tarafından değerlendirilmekte ve “adrenalin” adı verilen hormonun kana geçmesine neden olmaktadır. Bu hormon da ositosinin etkisini geriletir ve süt salgılanmasını durdurur. Bundan ayrı olarak, meme içinde süt basıncı ile kan basıncı dengelendiğinde de (2540 mm. civa) salgılanma durur. Görüldüğü üzere sütte bulunması gereken tüm besin öğelerinin kanda da yer alması zorunludur. Başka bir ifade ile süt veren canlının kendi yaşamı için gereksinim duyulan besin çeşitleri ve miktarının çok üstünde bir beslenme rejimine tabi tutulması gerekir. Başlıkta belirtilen 500 litre kan, normal bir verim için söz konusudur. Genç bireylerde ve iyi beslenenlerde bu değer 400’ün altına inebilmektedir. Fakat kötü beslenme ve yaşlılık 1 litre süt için gerekli kan miktarını 1000 litreye dek yaklaştırmaktadır. Bunun yanı sıra süt verme döneminde kanın debisi 5 kat kadar artmaktadır; ancak besin öğelerinin geçişini kolaylaştırmak için de hız oldukça yavaşlamaktadır. Yağmur Ekim C İhanet getirmek; güvenilen kurum ve kişiler hakkında asılsız haberler yayarak ‘tuz da mı koktu’ duygusunu uyandırmak; ulusal çıkarları gözeten partiler ve başkanları hakkında sürdürülen karalama kampanyaları ve hayali anketlerle kendilerine hizmet eden parti veya partilerin ‘seçeneksiz’ oldukları kanısını oluşturmak; devletin etkinliğini sıfırlayıp toplumu rahatça sömürmek ve yönlendirmek üzere ekonomi, sağlık, sosyal güvenlik, eğitim ve tarımda özelleştirmeyi telkin etmek ve hatta dayatmak; Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Kıbrıs’ta işgalci, PKK’ye karşı tahrik edici, evlere şenlik demokrasimizin devleti yıkmak üzere kullanılmasına karşı çıktığı için darbeci olarak suçlayıp etkisizleştirmek. Bunların içimizden satın Partiler vitrin değiştirmiş... “Batan geminin malları bunlar!” 17 Erkan Mumcu: “Millete özür borçluyuz!” Kabahatiniz daha büyük değil mi? TÜRKİYE üzerine oynanan oyunlar artık gizlisi saklısı kalmamış bir şekilde sergileniyor. ABD’nin, AB’nin, Kuzey Irak’taki Kürtlerin, Kıbrıs’taki Rumların ardından Ermeni Patrikliği de iktidardaki İslamcı partiyi desteklediğini açıkladı! Dönek solcular İslamcı partiye sığındı, sığınamayanlar bağımsız milletvekilliğine soyundu ve hepsinin ortak derdi CHP’ye vurmak oldu. Şarlatanlık, maskaralık, iki yüzlülük diz boyu! Reşit Çağın, “İçlerine hicran olan Lozan’ın yerine Sevr’i reenkarnasyon yoluyla geri getirmek için ellerinden geleni yapıyorlar” diyor: “Amaçları toplumun ulusal, dinsel, ahlaksal değerlerini zayıflatarak kimlik bunalımı yaratmak; demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi kutsal kavramları kullanarak toplumu sağsol, TürkKürt, dindarlaik gibi ayırımlarla birbirine düşürüp parçalanmaya hazır hale aldıkları siyasetçi, işadamı, gazeteci, yazar, dinci, aydın, bilim adamı gibi çeşitli kisveler altındaki ihanet takımı ile hem sahiplerini hem de onların kuklası siyasi güçleri memnun etmek üzere çalışma yöntemleri ise şöyle sıralanabilir: ‘Türkiyeli’ gibi uydurma terimlerle kimliğimizi tartışmaya açmak, tarihimizi kötüleyip özgüvenimizi sarsmaya çalışmak. Anadolu Müslümanlığını, besleme şeyhler, farklı kıyafetler, çeşitli ve uydurma tefsir ve kurallarla durup dururken sorunlu hale getirip inanç birliğini parçalamak. Akla gelebilecek her yolu deneyerek ülkenin güvencesi olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tartışılır hale getirip yıpratmak. ‘Ulus devlet bitti’ yalanıyla, ekonomik, siyasal ve kültürel bağımsızlığı teslimiyetçiliğe dönüştürerek, öz kaynaklarımızın yağmalanmasında küresel güçlerin işini kolaylaştırmak.” Kitap Ersoy Öngün: “Ansiklopedi bile fırlatılsa, ekonomik kriz çıkmazmış. Adamlar, kitabı saldırı aracı olarak görüyor!” Linç BÜYÜK bir linç yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilkeleri, kazanımları, değerleri, varlıkları linç ediliyor. Bağımsız devlet, sosyal devlet, hukuk devleti, laiklik, ulusal onur, toplumsal birlik tekmeleniyor, ayaklar altına alınıyor, yerlerde sürükleniyor. Demokrasiyi sorarsanız; amaç olmaktan çoktan çıkmış, sürdürülen “linç”te bir araç olarak kullanılıyor, artık gizlisi saklısı kalmamış bir hedefin maymuncuğu yapılıyor. Paranoya mı diyorsunuz? ABD’nin Ortadoğu’ya yeni bir biçim verme planı da mı paranoya? Güneş balçıkla sıvanamaz: Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlık koltuğuna bir “hukuk manevrası” ile oturtulan şahıs, Büyük Ortadoğu Projesi’nde ABD’nin eşbaşkanlığını yapıyor. Bu şahsı ABD destekliyor. AB destekliyor. Kuzey Irak’taki Kürtlerin adamı Mesud Barzani destekliyor. Irak’taki ABD’nin adamı Celal Talabani destekliyor. Yunanistan destekliyor. Kıbrıslı Rumlar destekliyor. Ulus ötesi sermaye destekliyor, işbirlikçi sermaye destekliyor, yeşil sermaye destekliyor. Ne idüğü belirsiz 500 litre kan, normal bir verim için söz konusudur. Genç bireylerde ve iyi beslenenlerde bu değer 400’ün altına inebiliyor. Fakat kötü beslenme ve yaşlılık 1 litre süt için gerekli kan miktarını 1000 litreye dek yaklaştırmakta. Bunun yanı sıra süt verme döneminde kanın debisi 5 kat kadar artıyor... Birtakım hassas nitelikleri ele almadan değinmek gerekirse, çeşitli türlere ait sütlerin bileşimi, kendi yaşam koşulu ve ortamına göre farklılıklar kazanmıştır. Örneğin büyüme hızı yüksek olan türlerin mineral madde ve protein içeriği çok yüksektir. Doğum ağırlığının iki katına çıkma süresi 35 gün olan tavşan sütünde mineral madde oranı % 2, protein ise % 13.5 düzeyindedir. Doğum ağırlığının 2 katını 170 günde tamamlayan insan sütünde ise aynı nitelikler sırasıyla % 0.2 ve % 1.5’tur. Bunun yanı sıra denizlerde yaşayan balina ile soğuk yörelerin (kuzey) türü olan ren geyiğinin yağ oranı % 35 ve % 17.5 (inek sütünün 12 ve 6 katı) olarak türler arasında en yüksek düzeyi göstermektedir. Dört mideli (geviş getirici) türlerin sütlerindeki kazein içeriği tek midelilerinkine oranla çok yüksektir. Öncelikle üzerinde yaşadığımız dün yanın ve onun üyesi bulunduğu kainatın belli bir zaman dilimi içinde oluşmadığını kafalara yerleştirmelidir. Akıl erdirilemeyen olaylar karşısında tapınacak yer arayanların amatörce de olsun, biyoloji ve uzayı öğrenmeye heveslendirilmesi sağlanmalıdır. ŞU UÇAK NASIL UÇUYOR? Bir süre önce Ankara havaalanında, özel platformda gelen uçakları izlerken yakınımda duran kişilerin şu konuşmasına tanık oldum. Muhtemelen Almanya’dan gelmiş iyi giyimli birisi, “Şu 120 ton ağırlığındaki uçağın nasıl havalandığına bir türlü akıl erdiremiyorum” diyordu. Karayolları gibi bir kuruluşta çalıştığını belirten diğer kişi ise “Ben de cep telefonlarıyla konuşulduğunda hatların neden karışmadığına şaşıyorum”, diye ekleme yapıyordu. Ve yine ilk konuşan, “Bunların hepsi Kuran’da var. Biz bunları gereği gibi kullanmıyoruz, zaten Peygamber Efendimiz, “Ben Kuran’ı mezarlıklarda okunsun diye göndermedim. Onun içindeki hikmetleri kavrayasınız diye kitabınız yaptım” biçimimdeki ifadeyle sözünü tamamladı. Ben bu tip konuşmaları, üniversite eğitimi görmüş, yurtdışında doktora yapmış ve üniversitede görev almış çok kişiden dinleyen biriyim. “Öğrenme yoksunu bir toplum” olduğumuzun, bundan daha güzel bir kanıtı olabilir mi ? Kaynak: Mahieu, H. Synthèse dul ait. Laits et Produits Laitiers.I. 5 KAT ARTIYOR Tıp olsun, veterinerlik ya da tarım olsun 1520 yıldan beri bir çok alanda kullanılan bu bilgilere her kesin aynı derecede sahip bulunması beklenemez. Ama 1000 yıl değil, 2000 yıl değil, milyonlarca yıldan beri yeryüzünde oluşan ve gelişen bir olayı ilahi bir güce bağlamak ne kadar doğru olur? seçim anketleri ile halk da destekliyor! Halkın dörtte birinin oyu ile Meclis’in üçte ikisini ele geçirenlerin beş yıldır yaptığı her şey “demokrasi”nin nimeti oluyor; “linç”e direnmek ise “demokrasi”ye ihanet sayılıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin henüz ele geçirilememiş, yozlaştırılamamış, yıkılamamış kurumları, demokrasinin kurallarına bağlı kalarak tepkilerini dile getirince “darbeci” damgası yiyor. Oysa Türkiye Cumhuriyeti, yaşamakta olduğu “linç” ile sonucu yıkım olacak büyük bir darbenin eşiğine sürükleniyor. Ne oldu “kırmızı çizgiler”imiz? Kuzey Irak’ta bir Kürt yönetimi kuruldu; yeni hedef bir Kürt devleti kurulması ve son hedef, görünen köy kılavuz istemez örneği Güneydoğu Anadolu’nun tümünün, Doğu Anadolu’nun bir bölümünün ve belki de Akdeniz Bölgesi’nin doğusunun “Kürdistan”a katılması. Gizlisi saklısı kalmadı; haritalar böyle çizildi! Neymiş efendim, bu iktidar 22 Temmuz’da ezici çoğunlukla seçimi kazanırsa, demokrasinin gereği herkes haddini bilmeliymiş. O halde önce şu “demokrasi”nin tarifini yeniden yapsak! Hangi demokrasi, devletin linç edilmesine dörtbeş yıl daha göz yumarmış bir öğrensek! Pratik Aydın Dönmez: “RTE ‘her şehit haberi sabrımızı test ediyor’ demiş. 5 yılda sabrı epey pratik yaptı!” Düşük Kemal Öncü: “AKP’ye katılan eski solcuları eleştirme hakkımdan, düşene vurulmaz ilkesi gereği vazgeçtiğimi bildiririm!” Katkı Muhsin Salman: “Yerel yönetimlere katkı olsun: Çamuroğlu Çıkmazı, Günay Geçidi, İrecep Sollaması, Özdalga Çiçek Parkı, Arsızlar Caddesi, Yüzsüzler Meydanı.” Kavga Erdal Yücel: “Mehmet Ağar, Menderes’in bıraktığı yerden devam ederek Türkiye’yi yeniden kardeş kavgasına mı sürükleyecek?” Fark Mehmet Ali Kılınç: “Latife Hanım başı örtülüyken işgalci donanmaya İzmir’i terk ettiren ültimatomu; türbanlı Hayrünisa Hanım ise Avrupa’ya ülkesini şikâyet için dilekçeyi yazdı!” Sünnet Murat Biricik: “Oy için insanların inançlarını kullananlar şimdi de çocukların pipisinden medet umuyorlar!” Okulda namaz normalmiş... “Camiler kışla, okullar şimdilik acemi birliği!” PROF. DR. PRINCIPE: Beynin şifresini çözdük ANTALYA (AA) Florida Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Jose C. Principe, beynin şifresini çözdüklerini iddia ederek “Beynin hangi bölümünün ne iş yaptığını ortaya çıkardık” dedi. Antalya Talya Oteli’nde düzenlenen 5. Uluslararası Biyomedikal Mühendisliği ve Gelişen Teknolojiler Sempozyumu’nda konuşan Prof. Dr. Principe, yaptıkları çalışma ile beynin hangi bölümünün ne iş yaptığını ortaya koyduklarını bildirdi. “Çağın devrimi” olarak nitelendirdiği çalışma ile beynin hangi bölümünün ne işe yaradığını, hangi organa hükmettiğini belirlediklerini ifade eden Principe, şunları söyledi: “Bu çalışma ile beyin dalgalarını toparlayıp, işleyip, elleri çalışmayan insanların ellerinin çalışması sağlanabilecek. Artık beyindeki sinyallerin ne anlama geldiğini biliyoruz. Beyin ile vücut arasındaki iletişim çözüldü. Bu metotla beynin hangi bölümünün ne iş yaptığını ortaya çıkardık. Beyne yerleştirilen elektronik bir çip vasıtasıyla yapay kola beyinden komut vererek istenilen hareket yaptırılabiliyor. Artık doğuştan veya kaza sonucu kolu olmayanlara takılacak yapay kolla, organ eksikliği giderilecek. Yapay kol sağlam kol gibi iş yapabilecek hale gelebilecek.” Çin’in son icadı; pilli sigara KAYSERİ (AA) Çin’den ithal edilen ve elektronik sigara adı verilen sigara simülatörleri, sigarayı bırakmak isteyen tiryakilere yardımcı oluyor. Ürünü Çin’den ithal eden Ruyan Sağlık Ürünleri Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Selahattin Aygüler, Türkiye piyasasında yeni tanınmaya başlayan ürünün, sigarayı bırakmak isteyen tiryakilerin büyük ilgisini çektiğini belirtti. İçerisinde tütün bulunmayan ve sadece nikotin bulunan elektronik sigaranın, sigaranın zararlarını ortadan kaldırarak ve kullanıcısının nikotin bağımlılığını azaltarak sigarayı bırakmasına yardımcı olmayı amaçladığını vurguladı. Ürün kullanımında alınan nikotin seviyesinin de 4 kademeli olarak ayarlanabildiğini hatırlatan Aygüler, 16, 11, 6 ve 0 miligram nikotin ayarı yapılabilen elektronik sigaranın, istenirse 0 nikotin oranıyla el ve dudak alışkanlığını gidermek amacı ile kullanılabileceğini bildirdi. Şehremini Rusya’dan döndü Harkof Belediyeler Kongresi’ne giden Şehreminimiz (belediye başkanımız) Muhittin Bey dün kendisiyle görüşen bir muharririmize Harkof Kongresi ile Odesa ve Moskova’daki tetkikatı hakkında şu beyanatta bulunmuştur: “Seyahatimizden çok memnun olarak döndüm. Kongre 7 Mayıs’ta faaliyete başlamıştır. Evvela seçim yapıldı ve beni divan başkanlığına seçtiler. Kongrede 505 aza vardı ve bunların içinde yegâne ecnebi aza da bizdik. Kongrede sıhhiye, kanalizasyon, su, elektrik, mesken sağlığı meseleleri müzakere edildi. Kongrede bize fevkalade hürmet gösterdiler. Kongre esnasında oradaki belediye müesseselerini gezdik ve tetkikler yaptık. Kongrede bir de belediyeler sergisi tanzim edilmişti. Bu serginin resmi küşadını (açılışını) bana verdiler. Bu münasebetle bir nutuk irad ettim ve kordelayı keserek sergiyi açtım. Heyetimiz burada da en ön safta bulunduruluyordu. Sergide bize bir şube vermişlerdi. Buradan götürdüğümüz şeyleri oraya koyduk. Çok alaka gösterdiler. Sokaklarda birçok yeşil başlıklı insana rast geliyorsunuz, bunların hepsi mühendistir. Amele darülfünunları (işçi üniversiteleri) ameli su, elektrik mühendisleri yetiştirmektedir. Harkof’tan sonra Moskova’ya geldik. Moskova’da Troçki’nin hemşiresi (kız kardeşi) ve Kamenev’in zevcesi (eşi) Madam Kameneva’nın riyasetinde bir hars (kültür) heyeti vardır. Bu heyet bize rehberlik etti. Rusya’da hayat bizden 33.5 defa daha pahalıdır. Fakat bütün teşkilat mükemmeldir. Tiyatrolar gayet mükemmeldir. Ruslar “Tiyatro ve musiki hevesi olmayan insan insanlıktan hariçtir” diyorlar. Elde ettiğim neticeye göre memleketimizde mütefennin adama çok ihtiyaç vardır. Bunun için belediye cemiyetine bazı tekliflerde bulunacağım. Kontratla birkaç kişiyi su, elektrik, kanalizasyon ve yol mühendisliği için Avrupa’ya gönderelim. Bundan çok istifade edeceğiz. Tetkiklerimde muvafık (uygun) gördüğüm şeylerin derhal burada tatbikatına geçeceğim.” 29 Mayıs 1927 Pazar Muhittin Bey. Ukrayna hükümet ricalinden de fevkalade ikram gördük. Tetkiklerimiz esnasında belediye hizmetinin gayet muntazam olduğunu ve büyük bir teşkilata tabi bulunduğunu gördük. Memleketin en çok ehemmiyet verdiği şey fen adamı yetiştirmektir. Memleketi her tarafta mütefenninler (fen âlimleri) idare etmektedir. Yalnız Ukrayna’da 22.000 mühendis vardır. Bütün Rusya’da mühendislerin adedi 110.000’dir. Her şeyi kendileri yapıp kendileri idare etmektedirler.