23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

21 ARALIK 2007 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR İktidar, dışarıdaki Kürt kökenli milletvekillerini koz olarak kullanmayı planlıyor Teröre ‘lobi’ planı Emine KAPLAN ANKARA AKP hükümeti, terörle mücadele için Güneydoğu’ya yönelik güvenlik, ekonomik, sağlık ve kültür hizmetleriyle ilgili paket hazırlığını sürdürürken, bölgede DTP ve PKK’ye yönelik desteği azaltmak için Kürt kökenli milletvekillerini AB ve ABD’de koz olarak kullanmayı planlıyor. AKP hükümeti, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in “Af değil kardeşlik projesi” olarak nitelendirdiği Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne yönelik çalışmalarını sürdürüyor. Türk Ceza Yasası’nın (TCY) “eve dönüş” olarak nitelendi Fazıl Say’ın Eleştirisi: ‘Türbancılar’ C 5 AKP’nin Kürt kökenli milletvekilleri, gruplar halinde Avrupa ülkelerine giderek ‘Kürt kökenli vatandaşları DTP ve PKK temsil etmiyor, AKP temsil ediyor’ mesajını verecek. rilen 221. maddesinin terörle mücadele için etkili olmasına yönelik düzenlemeler üzerinde değerlendirmeler yapılıyor. AKP hükümeti, bir yandan güvenlik, ekonomik, sağlık, eğitim ve kültür alanlarında bölgeye yönelik yeni yatırım ve projeler üzerinde dururken, bir yandan da parti içindeki Kürt kökenli milletvekillerini de DTP ve PKK’ye karşı koz olarak kullanmaya hazırlanıyor. Bölgeye yönelik olarak özellikle yeni yatırımlar için teşvik uygulamasının yeniden gözden geçirileceği, bölge illerine yatırımı özendirecek yasal düzenlemelere gidileceği dile getiriliyor. nin Avrupa ülkelerinde AKP’nin tezlerini savunmak, DTP ve PKK’ye yönelik desteği azaltmak için yılbaşından sonra lobi faaliyetlerine hız verecek. Başbakan Erdoğan ile bakanlar, bu kapsamda yurtdışı gezilerine Kürt kökenli milletvekillerini de götürecek. Bunun dışında Kürt kökenli milletvekillerinin gruplar halinde Avrupa ülkelerini ziyaret etmesi planlanıyor. Bunun için 35 milletvekilin 75 MİLLETVEKİLİ Başbakan Tayyip Erdoğan, AKP’de 75 kadar Kürt kökenli milletvekili olduğunu, Bakanlar Kurulu’nda bu sayının ise 5 olduğuna dikkat çekti. Hükümet, bu milletvekilleri den oluşacak heyetler oluşturulacak. Bu heyetler, önce Dışişleri Bakanlığı bürokratları tarafından bilgilendirilecek. Bu bilgilendirmenin ardından yurtdışına yapacakları ziyaretlerde, “PKK terör örgütüdür ve en büyük zararı Kürt halkına veriyor. Kürt kökenli vatandaşlar, PKK’nin söylediği gibi azınlık değil, Türkiye’nin asli unsurlarıdır. Kürt vatandaşların gerçek temsilcisi PKK ve DTP değildir. Kürt vatandaşların gerçek temsilcisi AKP’dir. 22 Temmuz seçimlerinde bölge halkı bu yönde tercih kullanmıştır” tezini işleyecekler. ABD topu Kopenhag’a attı Hollanda’nın Almelo kentinde belediye, Deventer Başkonsolosluğu ve Almelo Atatürk Derneği’nin işbirliği ile Atatürk Fotoğrafları Sergisi törenle açıldı. Serginin açılışında Büyükelçi Selahattin Alpar ve Almelo Belediye Başkanı Meno Knıp bulundu. (Fotoğraf: AA) Atatürk sergisi Sherlock, Türkiye’ye sadece istihbarat sağlamadıklarını söyledi ‘PKK konusunda yardım ediyoruz’ WASHINGTON (AA) ABD Genelkurmay Başkanlığı Harekât Planlama Direktörü Tümgeneral Richard Sherlock, Türkiye’ye, terör örgütü PKK konusunda istihbarat sağlamanın yanı sıra “PKK’ye ilişkin uzun vadeli hedeflerini belirlemesine” yardım ettiklerini söyledi. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’da Irak konusunda brifing veren Tümgeneral Sherlock, “İstihbarat paylaşımının, Türkiye’nin Irak’a geniş çaplı bir kara operasyonu ihtimalini azaltıp azaltmadığının” sorulması üzerine, “Bu karar Türklere ait” yanıtını verdi. Tümgeneral Sherlock, “Yaptığımız iş, nerede elde edersek PKK’ye ilişkin Türklere bilgi vermek. Ayrıca onlara, PKK’ye ilişkin uzun vadeli hedeflerinin neler olduğunu belirlemelerinde yardım sağlıyoruz. Yani sadece onlarla birlikte çalışıp askeri operasyon imkânı sağlamıyoruz” diye konuştu. Çeviri Servisi Bali’de düzenlenen ve delegasyonların uzlaşamaması sonucunda Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’nda anlaşma sağlandı. Ancak ABD delegasyonu, 2012’de süresi bitecek olan Kyoto’ya alternatif bir sözleşmeye zemin hazırlama amacı güden konferansın sonuç bildirgesine küresel ısınmayla mücadelede hayati önem taşıyan sera gazı salınımlarını azaltma yönünde “somut hedef” konulmasına engel oldu. Bu, Avrupa Birliği, Avustralya ve BM yetkililerinin önerdiği, 2020 yılına kadar sera gazı salınımının yüzde 25 ila 40 azaltılmasını öngören somut adımların atılmasına ilişkin kararların bir başka bahara kaldığı anlamına geliyor. Kyoto’ya imza atmayan ABD ile birlikte atmosferdeki sera gazlarından en çok sorumlu olan ülkeler arasındaki Japonya ve Kanada’nın karşı çıktığı bu hedeflerin belirlenmesi 2009’da Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da düzenlenecek İklim Konferansı’na bırakıldı. Gelişmekte olan ülkelerin daha çok çaba sarf etmesi gerektiğinde ısrar ederek bu metne bile sıcak bakmayan ABD’nin diğer ülkeler tarafından yuhalanınca son saniye U dönüşü yapmasıyla üzerinde uzlaşılan “Bali yol haritası”, gelişmekte olan ülkelere çevreci teknolojileri götürmek, orman alanlarının yok olmasını engellemek, yoksul ülkelere küresel ısınmanın denizlerdeki su seviyesinin yükselmesi gibi etkileriyle mücadele konusunda yardımcı olmak gibi konu başlıklarını içeriyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban KiMun ve konferansı düzenleyen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği İçin Çerçeve Konvansiyonu Genel Sekreteri Yvo De Boer’in de aralarında bulunduğu isimler “En azından görüşmeler olumsuz sonuçlanmadı, önümüzde iki yıl var” diyerek bu metni çok önemli bir adım olarak nitelendirdiler. Bali’de somut hedefler belirlenip bir an önce uygulamaya konulmasını isteyen çevreciler ise bir konferansın daha laf salatasıyla geçtiği görüşüyle durumdan duydukları memnuniyetsizliği dile getirdiler. Ve, eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore’un da dediği gibi, 2008 yılındaki seçimde Bush yönetiminin, yerini, Kyoto’ya sıcak bakan Demokratlar’a bırakmasını beklemeye koyuldular. nlü müzisyenimiz, besteci ve piyanist Fazıl Say, Türkiye’ye hâkim olan “dincilik” havasından kaygılanarak, önce kendisi gibi laik ve demokratik görüştekilerin azınlıkta kaldıklarına dikkati çekti, “Türkiye’yi terk edebilirim” dedi ve sonra da “teslim olmayacağız” diyerek mücadele edeceğini belirtti. Atatürk’e hakaret edenlerin, laiklik karşıtlığını ya da etnik bölücülüğü demokrasi diye yutturanların, Türklerin Ermenilere “Soykırım” uyguladığı yalanını savunanların baş tacı edildiği ülkemizde, Fazıl Say’ın bu haklı kaygısı, hemen haksız saldırılara konu oldu. ??? AKP’nin “türban ve İmamHatip eksenli dinci siyaseti” ve “yayılmacılığı” sadece Fazıl Say’ı mı kaygılandırdı? ??? İşte size “türbanlı” evlatlarımızın tutum ve davranışlarına ipotek koymaya yönelik bir “türbancı” görüşü; okuyun bakalım ne hissedeceksiniz? Hasan Karakaya, 21 Eylül 2006 tarihli Vakit gazetesinde şöyle yazıyor: “Birincisi; ‘imam’ın sarığı ‘beyaz’ dır, asla ‘ leke’ kabul etmez... İkincisi ‘başörtülü’ veya ‘çarşaflı’ kısacası ‘tesettürlü’ bir kadının; sokakta, parkta, tren, dolmuş veya otobüste ‘sakız çiğneme’ veya ‘sigara içme’ gibi bir özgürlüğü olamaz!.. ‘Evinde’ ne yapacaksa yapsın, ama ‘sokağa’ çıktığında ‘dikkatli’ olmak mecburiyetindedir!.. Hayır, mecburiyet de değil, buna ‘eli mahkum’dur!.. Peki, niye böyledir?.. Çünkü ‘imam’, bir ‘lider’dir, bir ‘önder’dir... Başındaki ‘beyaz sarık’ da, onun bir ‘misyon sembolü’dür!.. Ü ‘Beyaz’ dır; çünkü ‘saflığın, arılığın, temizliğin’ sembolüdür!.. ‘İmam’ın görevi, işte bu saflığa ‘leke’ düşürmemektir!.. Aynı şekilde; ‘Başörtüsü’ veya ‘çarşaf’ da bir semboldür... Evet, ‘İslam’ın sembolü’dür!.. Onu başında taşıyan her kadın veya kız, bir ‘tercih’ koymuştur ortaya... ‘Sıradan bir kadın/kız’ olmadığını, bir ‘misyon’ yüklendiğini bütün dünyaya deklâre etmiştir!.. O halde, ‘söylem’lerine de, ‘eylem’lerine de dikkat etmek mecburiyetindedir!.. Çünkü, ‘kendisi’ değildir artık!.. ‘Sıradan bir fert’ olmaktan çıkmıştır!.. Dolayısıyla, yapacağı bir hata, ‘Ayşe, Fatma, Kübra’ olarak kendisini bağlamakla sınırlı kalmayacak, ‘temsil ettiği din’in hedef tahtasına oturtulmasına yol açacaktır!.. Bu böyle biline!..” ??? “Türbancı” Karakaya, daha sonra “türbanlı” evlatlarımızın neler yapamayacağını da belirtiyor: “‘Başını örtecek’ ama, televizyon ekranlarına çıkıp şakır şakır ‘göbek’ atacak!.. ‘Tesettüre bürünecek’ ama, bilmem hangi şarkıcı bozuntusunun konserine gidip, ‘ona sarılmaya’ çalışacak!.. ‘Başını örtecek’ ama, ‘çıktığı erkek’ le sokaklarda/parklarda ‘el ele’ tutuşup, ‘sigara’ tüttürecek!.. Yok öyle yağma!..” Ve devam ediyor “türbancı” Karakaya: “Ya ‘yaşantını’ gözden geçireceksin, ya da yüklendiğin ‘misyon’dan sıyrılacaksın.” ??? “Türbanlı” ve “türbancı” ayrımı yapmak ve “türbancıların” maskesini düşürmek zorundayız. ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org ABD eve dönüş yasasını destekliyor nin dincileştirme politikasını dört ana eksende sürdürdüğünü yazmıştık: Eğitim, Hukuk, Medya ve Ekonomi... Bu yazıda “basın” üzerinde durmak istiyoruz, çünkü hızlı bir operasyon sonucu çok satan Sabah (ve atv’nin) “düşmesi”, AKP’nin medya üzerindeki operasyonunda kilometre taşı’dır; dahası, belki de bir “dönüm noktası”! Medya, AKP’nin iktidarı, icraatı, toplumu manipülasyonu ve dönüştürme projelerine hazırlık açısından büyük önem taşıyor. Çünkü, günümüzde iktidar etmenin ve iktidarda kalmanın altyapısında, önemli ölçüde “halkla ilişkiler” işleri yatıyor! AKP’yi izlerseniz, en önem verdiği konular arasında medya, “halkla ilişkiler” var. Kamuoyu araştırmalarına verdiği önemi bir kenara kaydedecek olursak, daha önemlisi kamuoyunu etkilemeye, biçimlemeye, destekçi olarak yeniden oluşturmaya yönelmesidir. AKP görüşlerinin tek ana gerçek olarak toplumun en geniş kesimlerine “yedirilmesi”, oligarşik düzen arayışı içindeki bütün partiler açısından can alıcıdır! Bugüne kadar başka hiçbir iktidar, hem de bizzat kendi yandaşları ve sermayedarları tarafından oluşturulmuş bir medya oluşturma peşinde, AKP gibi ve kadar koşmadı! WASHINGTON (Cumhuriyet) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın PKK üyelerine yönelik yeni bir “eve dönüş yasası” sinyalinin ardından ABD, Türkiye’nin bu yöndeki çabalarını desteklediği mesajını verdi. AKP hükümetinin bazı PKK üyelerine af getirecek “eve dönüş yasasına” yönelik niyetlerinin gündeme geldiği ABD Dışişleri Bakanlığı günlük basın toplantısında, sözcü Sean McCormack, “ABD Türkiye’nin egemen liderlerinin PKK sorununu çözmeye ve terorizmi ortadan kaldırmaya yönelik bu yöndeki çabalarını memnu niyetle karşılar” yönünde açıklama yaptı. McCormack ayrıca “ABD, Türkiye’nin kendi vatandaşlarına yönelik PKK terörist tehdidine son vermeye yönelik çabalarını destekleyecek ve bu yönde her türlü diplomatik, askeri ve istihbarat araçlarını kullanmayı sürdürecektir” dedi. Başbakan Erdoğan bugüne kadar uygulanan eve dönüş ve pişmanlık yasalarından beklenen sonucun alınamadığını belirterek, “Şimdi yine buna yönelik bir çalışmadan netice alınabilir görüşleri var. Bunların hepsine itibar ediyoruz” şeklinde açıklama yapmıştı. (Fotoğraf: YUSUF BAŞTUĞ) YÖK Başkanı Özcan’ın türbana ilişkin açıklamalarının ardından ÇÜ türbanlı öğrencilerle doldu. AKP’ CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI AKP, Basın, Gelecek AKP doğrultusunda biçimlendirmeye hizmet edecektir. Hep birlikte göreceğiz! Bu, Sabah Grubu’na okur kaybettirir mi, bunu da göreceğiz. 2) AKP döneminde Fethullahçı Zaman ve Albayraklar medya grubunun da yükseldiğini görüyoruz. Bu gruplar da AKP’nin toplumda dinci bütün dönüşümlerinin arkasında. Bunların yanında, İpek ve Koza grupları ile ittifaklarının (*) medyaları yer alıyor. İkinci Cumhuriyetçiler ve eski solcu artıkları, bütün bu yayınlar için ana depo oluşturuyor. AKP yandaşı televizyonlar da hızla haber alanlarını işgal etmekte... TRT yayınlarındaki egemenliklerine ek olarak, ulusal düzeyde çeşitli platformlarda yayın yapan 78 kadar kanal var. Tabii yerel düzeydeki destekçi TV’leri de bunlara katmak gerekir. Fethullahçılarla AKP’liler bir potada eriyor. Aralarında bir fark kalacak/olacak mı bilmiyoruz. Medyada, yazılı ve görsel basında, dinci sermayenin giderek artan bir hızla yükselişi, demokratik kamuoyunun Demokratik kamuoyunu ele geçirmeye verdiği önem, AKP’yi bütün diğer düzen partilerinden ayırıyor ve bu özellik onun oligarşik niteliğinin bir göstergesi olarak ortaya çıkıyor! Ve AKP burada epey yol aldı! ??? AKP medyada kartları yeniden karıyor ve güçleri yeniden oluşturuyor! 1) Sabah ve atv’yi düşürdü! Bu grubun eski sahipleri arasındaki çelişkiler ve oluşan hukuki zemin, Sabah Grubu’nun AKP yandaşlarına devredilmesini kolaylaştırdı... TMSF yönetiminde kılık değiştiren Sabah şimdi tam emin ellere devrediliyor. Burada 1.1 milyar dolar ödenmesi hiç önemli değil, gerekirse 2 milyar dolar bile ödenip bu devir gerçekleştirilirdi! Kamuoyunu satın almaya, piyasa değerinin bazen birkaç katı bile ödenebilir! Şimdi Sabah’ın yeni yönetimi, şüphesiz bugünkü AKP çizgisini sürdürecek. Bazen objektif pozlarına da girecek. Ama orta ve uzun vadeli olarak, ana yayın çizgisi kamuoyunu oluşumunda en büyük ve gerçek bir tehlike olarak ortaya çıktı! ??? AKP tipi iktidarlar, servet dağıtımında (Türkiye’de hep) etkili bir araç oldukları için, sanayi ile erimiş diğer medya gruplarının da, şu veya bu şekilde iktidarla ittifaklar halinde, uygun yayın politikalarıyla işlerini götürmesi alışılmış bir gelenektir. Bütün bunların ötesinde ve yayın gruplarının en önemlisi ise Doğan Grubu’dur. Onları bütün diğerlerinden ayıran temel olgu, AKP’li olmayan, ülkemizin yarattığı burjuva kültürünün taşıyıcıları/sahipleri konumundaki iş/sermaye çevrelerinin (TÜSİAD vb.) “çatı yayını” olmasıdır! Bu nedenle Doğan Grubu, AKP’nin “sermayeyi” AKP’leştirme becerisiyle birlikte düşünülmeli; bu açıdan bir başka yazı analizyazı konusu olacak... (*) Son yılların yükselen sermayesi Ethem Sancak da tam AKP dümenine girdi. Medya yayıncılığı ile de AKP’ye hizmet yarışında. İktidara dayanarak yükselme, güçlenme ve politika yapma, yarım demokratik ülke olarak Türkiye’nin hep gündemindedir! Sancak, parasının gücüyle de büyük sermaye/ burjuva arasında kendisine yer edinme çabasında! Üniversiteye türban girdi Yusuf BAŞTUĞ ADANA Üniversitelerde türban yasağını rektörlerin “inisiyatifine” bırakan YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın çağrısına ilk yanıt Çukurova Üniversitesi’nden (ÇÜ) geldi. . Üniversite yerleşkesinde gezen türbanlı öğrenciler, fakültelere, bölümlere, dersliklere, hatta üniversitenin idari birimlerine bile hiçbir engelle karşılaşmadan rahatça girebiliyorlar. Öğretim üyeleri ise üniversite idaresinin gerekli önlemi almamasına tepkili. Özcan’ın, “Yasaklar kendiliğinden kalkacak”, “Rektörler hoşgörü gösterecek” şeklindeki açıklamalarının ardından mahkeme kararlarıyla da sabitlenen türban yasağı, ÇÜ’de fiili olarak delindi. Türbanlı öğrenciler Çukurova Üniversitesi’nin Balcalı Yerleşkesi’nde rahatça dolaşmaya başladı. Türbanlılar üniversite yerleşkesi bir yana, dersliklere, bölümlere ve idari birimlerin bulunduğu binalara da rahatça giriyor. Üniversitenin güvenlik görevlililerin önünden rahatça geçen türbanlılar, fotoğraflarının çekilmesine de aldırış etmeden, “Bu üniversitede demokrasi var. Siz fotoğraf çekerek gerginlik yaratıyorsunuz” dediler. Öte yandan üniversite binalarına rahatça giren türbanlı öğrencilerin derslere de türbanlarıyla girmeye çalıştıkları öğrenildi. İzin vermeyen öğretim üyeleri nedeniyle türbanlıların bazı derslere giremedikleri kaydedildi. ‘YASAL DEĞİL’ Çukurova Öğretim Elemanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Erhan Yıldırım, üniversitede türbanın yasal olmadığını söyledi. Rektörlüğü bu konuda uyaracaklarını belirten Yıldırım, “Anayasa Mahkemesi kararıyla yasaklanan türbana müsaade edilmemesi gerekiyor. Üniversitede türbanın bulunması normal bir şey değildir. Yönetim kurulumuzla toplanıp rektörlüğü bir bildiriyle uyarma konusunda yapılması gerekeni konuşacağız” dedi. Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr Ayzin Küden ise türbanlı öğrencilerin kapıda kontrol edilmesi gerektiğini belirtti. Küden, Ziraat Fakültesi’nde mahkeme kararlarıyla sabitlenen yasaklanmış şeylere izin vermediklerini vurguladı. obursali?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle