06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Harem selamlık oteller, İslami moda derken Bahreynli Şamil Bank, İslami yaşama uygun konut yapacak C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 21 ARALIK 2007 CUMA İstanbul’da ‘şeriat konutları’ Deniz TATARER AKP iktidarıyla birlikte yaşamın birçok alanında uygulamaya konulan, “İslami tatil köyleri”, “İslami moda, oyuncak ve otomobil sektörü”, “harem selamlık otobüsler”, hava limanlarında kılınan namazlar, içki yasakları ve kendi anlayışlarına göre yaratılan cazibe merkezlerinden sonra şimdi de Bahreyn merkezli İslami finans kuruluşu Şamil Bank’ın, İstanbul’da “İslami hayat tarzına uygun” konut projeleri geliyor. Yaşam biçimiyle AKP, İslami hayat tarzını Türk toplumuna dayatıyor. Laik sistemin ortadan kaldırılması için devlet kurumlarında sistemli değişiklikler yapan AKP hükümeti, bir yandan da “ılımlı İslam ülkesi” olarak tanımladığı Türkiye’yi “İslami yatırımlar” adı altında pazarlıyor. Son olarak Bahreyn merkezli İslami finans kuruluşu Şamil Bank, İstanbul’da “İslami hayat tarzına uygun” konut projeleri hayata geçirmeyi planlıyor. İstanbul’da Şamil Bosphorus adlı bir birim açacak olan kuruluş, finasman kapsamında yer alacak yatırımlarına Beylikdüzü’nde alacağı 40 bin metrekarelik araziyle başlayacak. Bu arazi üzerinde konut ve alışveriş merkezlerini kapsayacak geniş bir inşaat projesi hayata geçirmeyi planlayan firmanın diğer yatırımları arasında ise İstanbul Boğazı bölgesinde inşa edilecek lüks villalar, orta gelir düzeyine yönelik konut projeleri ile Akdeniz ve Ege gibi sahil bölgelerinde inşa edilecek yazlık türü gayrimenkuller bulunuyor. Yaklaşık 90 milyon dolarlık bütçe ile hizmet verecek olan Şamil Bosphorus, yatırımlarıyla ilgili gelişmeleri haziran ayına kadar yapılacak duyurularla ayrıntılı olarak açıklayacak. Şamil Bank’ın bu hedefleri “Şeriat kurallarına uygun konut” üretimi tartışmasını gündeme getirdi. Teziç Gitti, Kavga Bitmeyecek... kanlığı’na. Sistem yeniden tartışmaya açılır. Teziç’in, hükümetle YÖK’ün, giderek üniversite camiasının belli esaslarla uzlaşmaları yolunda girişiminin bir semere vereceğini beklerken, düpedüz hükümetin bir darbesi ile karşılaşıldı: Aslında imam hatiplilerin üniversitenin bütün dallarına doğru önünü açan birkaç maddeli uyduruk“YÖK tasarısı”, sonunda skandala varır. Geçen 20042007 arasında, Teziç, BaşbakanBakan ikilisinin, YÖK’ü etkilerinin alanına almak için yaptıkları bütün saldırıları, hukuka dayanarak püskürtmüştür. Hiçbiri unutulmamıştır. İmam hatiplilerin üniversitelere girmeleri adına girişimler; öğretmen yetiştirecek fakülteleri işlevsiz hale getirmeye kalkma; “yurtdışına lisanüstü eğitim almak” amacıyla gidecek gençleri kendi dünya görüşündekiler arasından seçmek için yapılanlar, bütün bunlar yargı duvarına çarpmışlardır. Son bir hatırlatma: 2006 yılında çıkan bir yasayla 15, 2007 yılında da 17 olmak üzere 32 adet “devlet üniversitesi” kuruldu. Bakan Çelik, oralara “kendi kafasında” olan öğretim üyelerinin rektör olarak hükümetçe atanmasını istiyordu. Ne var ki, Teziç, YÖK’e anayasaca bırakılan yetkileri hükümete bırakmadı. Ama YÖK ve üniversiteler yargıda kazanırken, hükümetçe çoğu haklarından yoksun edildiler. Sanki YÖK ve üniversiteler, düşman bir ülkenin kurumlarıydı! Teziç, basın veda toplantısında, “görev süresi boyunca yaşadığı en büyük sorunun, üniversitelere yeterli kadroyu sağlamakta yaşadığı sıkıntılar olduğunu” söylerken içimizi de sızlattı. Teziç, aynı toplantıda, “türban” konusunda da şöyle konuştu: “Örtünme biçimi yargılama makamlarının karara bağladığı bir konudur. YÖK olarak mahkeme kararlarını uygulamak zorundayız. Mahkeme kararları değişmedikçe, bunlarla ilgili düzenleme yaparak bu kararları etkisiz hale getirecek yeni hukuki düzen yaratmaya çalışmak, pek çok sorunu beraberinde getirir. Fatura YÖK’e ait değil.” Gazetelerde yeni YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın “İslam vaazı”nı ve başka düşündüklerini okurken, geleceği de hayal ettik. Teziç gitti, uğurlar olsun ona, ama kavga bitmeyecek! Şamil Bank nedir? ahreyn merkezli B Şamil Bank’ın biri genel merkezi olmak üzere iki bürosu Bahreyn’in başkenti Manama’da bulunuyor. Katar’ın başkenti Doha’da ve İsviçre’de Cenevre’de de iki ayrı bürosu var. Bahreyn’de kayıtlı 8 şubesinin yanı sıra şirketin, ikisi Pakistan’da biri Yemen’de olmak üzere de 3 ayrı yatırım ortaklığı bulunuyor. Türkiye’de kurulması planlanan Şamil Bosphorus ise henüz hazırlık aşamasında. Haziran ayına kadar Türkiye’deki yatırımların kesinleştirilmesi hedefleniyor. Banka, kendi profilini “önde gelen İslamcı ticaret ve yatırım bankası” olarak tanımlıyor. 1982 yılında kurulan şirketin, 31 Aralık 2006 tarihli sermayesi yaklaşık 353 milyon Amerikan Doları. Bankanın internet sitesinde İslamcı kurallara göre hizmet verdiği, bu yönde müşteri yapısına sahip olduğunu dile getiriyor. Bankanın finansal aktiviteleri Bahreyn Merkez Bankası ve İslami Denetleme Kurulu tarafından desteklenip denetleniyor. Yatırımların nerede olursa olsun İslami usul ve kurallara uygun olması gerektiği belirtilen internet sitesinde, şirketin özellikle şeriat hükümlerine ve etik standartlara yüksek derecede bağlı olduğu belirtiliyor. çekmek için gayret göstermesini eleştirdi. Dünyanın hiçbir yerinde “İslami konut, Hıristiyan konutu” diye bir kavram olmadığını işaret eden Gökçe, şöyle devam etti: “Türkiye çok tehlikeli bir sürece doğru sürükleniyor. İslami otelleri, İslami modayı, İslami arabaları, harem selamlık otobüsleri, şimdi de İslami konutu tartışır hale geldi. Yarın İslami mahalleler diye gettolar oluşturacaklar. İstanbul’un en güzel yerleri, sahil kentleri, orman alanları, boş bulunan her alan AKP tarafından İslami sermayeye peşkeş çekiliyor. Amaç sadece ülkeye yatırım çekmek değil, İslami yaşam biçimini de çekmek. Hiçbir değer tanımıyorlar, ülkenin doğal güzellikleri katlediliyor.” İslami hayat tarzı dayatılıyor amil Bank’ın yatırımlaŞ rının ilk adımının İstanbul Beylikdüzü’nde satın alacağı 40 bin metrekarelik arazi olduğunu açıklaması üzerine, konuyu değerlendiren İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi CHP Grup Sözcüsü Can Özyedierler ise, İslami tarzda konut üretimi konusunda bir teklifin İBB Meclis gündemine taşınmak istenebileceğini belirterek bu girişimlerin Türkiye’nin içine sürüklendiği durumun bir göstergesi olduğunu söyledi. Özyedierler, AKP hükümetinin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana dini siyasete alet eden kesimlerin sadece siyaset yapmadığına dikkati çekerek “Siyasettarikatticaret üçgeninde yeni bir pazar yaratıldı. İslam kullanılarak bu pazar destekleniyor. Bu sayede insanların dini duyguları kullanılarak ellerindeki sermaye çekilmeye çalışılıyor. Daha önceleri Almanya’da KOMBASSAN ve YİMPAŞ aracılığıyla dolandırılan insanları biliyoruz. İnsanların dini duyguları kullanılarak hem para kazanılıyor hem de dinci bir hayat tarzı yaratılıyor” diye konuştu. ‘KONUTUN DİNSELİ OLMAZ’ İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fahri Kayadibi, İslam alanında çalışan akademisyenlerin modern şehirleşme üzerine çalışmalar yaptığını dile getirerek bu çalışmaların daha sağlıklı ve temiz yaşam koşulları üzerine olduğunu, “İslami usullere göre konut nasıl olur” sorusuna yanıt vermek amacında olmadığına dikkati çekti. Kayadibi, “Konut bir sosyal ihtiyaçtır. Bu nedenle daha yaşanabilir konut alanları üzerine İslam bilginleri, akademisyenlerin çalışmaları olmuştur. Ancak, bu İslami konut nasıl olur konusuyla ilgili değildir. İslamın konutun nasıl olacağı konusunda özel bir uygulaması yoktur. Daha doğrusu konutun İslamisi, gayri İslamisi diye bir şey söz konusu değil” dedi. Son yıllarda İslami söylemlerin sıklıkla gündeme getirildiğinin de altını çizen Kayadibi, “Bugün pek çok dükkânın adında, pek çok ürünün satışında İslam dini kullanılıyor. İslami usullere göre konut yapımı gibi ifadeler, bence ticari söylemlerdir. İnsanlar bu güzel dini şahsi çıkarlarına alet ediyorlar” yorumunu yaptı. İslami konut tartışmalarında sıklıkla gündeme evdeki oda sayısının geldiğine de dikkati çeken Kayadibi, “Özellikle kız ve erkek çocuklarının ayrı odalarda yatırılması için yeterli oda sayısının olması yönünde görüşler var. Bu yöndeki düzenlemelere Avrupa ülkelerinde de sıklıkla karşılaşıyoruz. Bu dini bir düzenlemeden ziyade, sosyal bir ihtiyaçtır” açıklamasını yaptı. SLAMİ MAHALLELER OLUŞTURULACAK’ TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe, AKP hükümetinin iktidarda olduğu yaklaşık 5 yıllık süre içerisinde Türkiye’yi dinci bir yapılanmaya sürüklediğini belirterek hükümetin yabancı yatırımcı adı altında İslami sermayeyi ülkeye rofesör Erdoğan Teziç, 8 Aralık günü, dört yıldır başında bulunduğu Yüksek Öğretim Kurumu’nda (YÖK) görevi bitince ayrıldı. Basınla anlamlı bir veda toplantısı da yaparak, meşakkatli olduğu kadar onurla yazılmış sayfaları içeren bir kitabı kapattı. Söz konusu dört yılı yakından izlemiş bir kişi olarak, biz de düşüncelerimizi yazacağız. Ne söylemeli? ??? Şuradan başlayacağız: 80’li yıllar yaklaşırken zaten bunalım içindeki üniversitelerimiz, 12 Eylül’le, üstelik ters bir yolun içine sokulmuştur. Üniversitelerimizin gözetim ve denetim altına sokulduğu YÖK, sosyal güçlere olduğu kadar siyasal geleneklerimize de ters düşen bir üniversite modelini, “Amerikancı model”i dayatmak ister; ve bunu, sahte bir Kemalizm maskesiyle yapar. Oysa söz konusu model, onun “şirketüniversite” ilkesi, küreselleşmenin bizden daha güçlü olduğu Avrupa’da bile henüz kabul edilmiş değildir. Gelişme, bir “vakıf üniversitesi” salgınına da yol açarken devlet üniversiteleri sarsıntı geçirir ve “ulusal eğitim” tehlikeye girer. Gerçekten, 1980 sonrası dönemde, vakıf üniversitesi denen özel üniversiteler, mantar biter gibi çoğalırken başka yanlışlar da eklenir: Devlet üniversiteleri İstanbul, Ankara ve İzmir üç büyük kentin dışına çıkıp yayılırken rasyonel davranmaz, plansız yürünür; dahası, yanlışlar yapılır ve fırsatlar da kaçırılır. Anadolu’da bir üniversite çöplüğü yaratılır... Acıdır söylemesi: YÖK, üniversitelerimizin en çok muhtaç olduğu hoşgörü ve özgürlüğe yıllarca sırt çevirmiş ve başarıyı “gerçekten özgür ve donanımlı bir araştırma ortamının yaratılmasında” aramamış, yapaylıkların arkasından gitmiştir. Bu sayfa kapanmıştır, öyle bilinmeli! Gerçekten, başta YÖK’ün yapısıyla ilgili, durup durup tazelenen tartışmaların bir anında, 2003’te AKP iktidara gelir ve “özerk ve demokratik üniversite” kurma havalarıyla hazırladığı, aslında üniversitede laik ve demokratik Cumhuriyeti boğma niyeti pek açık olan bir tasarı vesilesiyle, bir toz bulutu çıkararak, YÖK Başkanı ile bir tartışmaya varılır. 2004 yılına girilirken de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, isabetli bir seçimle, “bilgin ve bilge” bir kişiyi, Profesör Erdoğan Teziç’i getirir YÖK Baş P ‘İ İslami otel, oyuncak ve otomobiller... yaşam tarzının bazı gösterİslami geleri şöyle: ? Tesettür otelleri ve lüks İslami tatil köyleri: Özellikle Türkiye’nin önemli tatil merkezleri olan Ege ve Akdeniz sahillerinde inşa edilen ve sayıları hızla artan İslami oteller kendilerini, “İslami anlayışa göre dizayn edilmiş oteller” olarak tanımlıyorlar. Çoğu 5 yıldızlı lüks tatil köyü olarak dizayn edilen tesettürlü oteller genellikle kale duvarlarını andıran setlerle dış dünyadan yalıtılıyorlar. Otellere, İslami kimliklerini belirten kıyafetlerle giren kadınlar, kendileri için özel olarak tasarlanmış havuzlarda İslami kimliklerinden sıyrılıyorlar. Tesettürlü otel ve tatil köylerinde içki servisi yapılmıyor, mescit hizmeti ise en önemli ayrıntılar arasında. Taşkınlıklara neden olmaması için bu otellere yabancı turistler kabul edilmiyor. Havuzların dışında kadın ve erkekler için ayrı plajların da bulunduğu otellerde, “Gayri ahlaki bir durumla karşılaşılmayacağının” garantisi de veriliyor. ? İslami moda: Malezya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Tunus gibi ülkelerin yanı sıra, Avustralya, Almanya ve ABD’de de düzenlenen “Uluslararası İslami Moda Festivalleri” ile türban uluslararası bir piyasa haline getiriliyor. Bu piyasadan yararlanan Müslümanların ise yaklaşık 96 milyar dolarlık bir endüstri oluşturdukları tahmin ediliyor. Dünyada 1.6 milyar Müslümandan yüzde 50’sinin, İslami tarzdaki kıyafetler için yılda 120 dolar harcadığı tahmin edilirken bu pazardaki pek çok üretici ve perakendeciyi harekete geçiriyor. Sadece örtünmek amacına yönelik hizmet vermeyen sektörde, türban kadınların şık ve modern görünmesi için bir alternatif olarak sunuluyor. İslami usullere uygun plaj kıyafetleri de üretilen sektörün önderleri ise Türk Haşem firması ile Avustralyalı Ahiida Giyim firmaları. ? İslami oyunlar, oyuncaklar: Monopoly’nin bir benzeri olarak tasarlanan “Cennet Bahçesi” adlı oyunun temelini İslam kuralları oluşturuyor. Oyunda zar yerine üzerine sayılar yerleştirilmiş bir döndürgeç kullanılıyor ve oyun “Besmele” ile başlıyor. Döndürgeçin gösterdiği rakamlara göre ilerleyen oyuncu, geldiği kutudaki ibadeti gerçekleştirdiği takdirde puan kazanıyor. “Şimdi Kuran okuma zamanı”, “Bir ilahi söyle”, “İki rekat namaz kıl” yazan kutulardaki şartları yerine getiremeyen oyuncu ise puan kaybediyor ve Cennete gitme şansını kaybediyor. Bu oyunun yanı sıra en popüler oyuncakların arasında Türbanlı Cindy ve Barbie’ler, dua okuyan, namaz kılan bebekler yer alıyor. ? İslami otomobil: İran’ın kamu işletmesi İrankhodro’nun Başkanı Manuçehr Manteghi, Türkiye ve Malezya ile ortak olarak ‘İslami otomobil’ üreteceklerini açıkladı. Manteghi’nin yaptığı açıklamaya göre, İslami oto yalnızca Müslüman ülkelerin topraklarında üretilecek ve öncelikli olarak İslam pazarında piyasaya sürülecek. Otomobilde kıbleyi gösteren bir pusula ve Kuran bölmeleri olacak. İranlı yetkili, gelecek ocakta Türkiye ve Malezya’nın otomobil firması Proton’dan gelecek heyetlerin Tahran’da buluşacağını ve proje için ön çalışma yapacağını kaydetti. Fotoğraf, Hürriyet’in internet sitesinden alınmıştır. ‘Harembüs’ yine seferde İstanbul Haber Servisi İETT’nin Gaziosmanpaşa’da bulunan Kâzım Karabekir İmam Hatip Lisesi için tahsis ettiği haremlik selamlık otobüs servisi, 1 haftalık aranın ardından yeni bir otobüsle, bu sefer ara sokaklardan yeniden hizmete başladı. Bu kez önceki otobüsün panosundaki “Okul Otobüsü” yazısı yerine “Edirnekapı Garajı’na gider” yazısı olduğu görüldü. Gaziosmanpaşa’daki Kâzım Karabekir İmam Hatip Lisesi’nin kız öğrencileri yine akbil karşılığı otobüsü kullanıyor. Otobüs yolcularını aldıktan sonra eski güzergâhını izleyerek öğrencileri evlerine ulaştırıyor. İETT yetkilileri ise otobüsün seferden kaldırılmadığını belirterek, haremlik selamlık bir uygulamanın söz konusu olmadığını, otobüsü daha çok kız öğrencilerin tercih ettiğini, üniversite ve öğrenci yurtlarına da otobüs sağladıklarını kaydettiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle