06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 C P E kitap R V A S I Z P E R T A V S I Z 21 ARALIK 2007 CUMA KULE CANBAZI SUNAY AKIN Enis BATUR İç Hayat mek. yi edebiyat düşünür diye bir kural koyacak değilim. Gene de, bir dilin, ülke“İç Hayat” başıklı denemesinde, Alain, nin edebiyatının bir düşünce cephesi dış hayat (gerçek dünya) ile iç hayatı (imgede zaman içinde oluşmazsa, sığlık başlem dünyası) karşıkarşıya getirirken, biri gösteriyor bana kalırsa, bunu söyleyebilirim. öbürünün birebir aynası, astarı, ikizi, repliTopluluğumuz pek sınırlı düşünce üretiyor, kası ise durumumuz pek kötü demektir sapöte yandan: Bir “filozof”umuz olmamışır, bitamasından hareket ediyor. linen anlamıyla; “düşünce adamı”na sık rastHayatımızın gerçekten de içi, dışı ayrıdır. lamıyoruz, dönüp tarihimize baktığımızda: Hapishanemizde (bir eğretileme), cenneti Edebiyattan düşünce cephesi yaratmış olma(basmakalıp bir eğretileme) kurarız. Bu kasını bekleyebilir miydik? dar değilse bile, genelde, iç hayatımızı imgeDoğusu ya, yeterince derin bulmuyorum lem yoluyla dış hayatımızın ötesine taşıma Alain'in düşünce dünyasını, uzun boylu bir olanağımız vardır. Şüphesiz, iç hayatı dış hayakınlık da duymuyorum yapıtına, oysa ara yatını karartan bireylerin sayısını yabana atasıra dönüyorum “propos”larına: O temrin sımayız. Gerekçelerini dış hayattan devşirmişkıdüzenine, sakin ve uzağa çekilmiş durumulerdir. na eşik eden alıştırmalarına saygı duyuyo“Gamlı geviş getirmenin ilâcı romanesktir” rum. Ataç'ın (büyük bir 'yalnız' da odur) diyor Alain. Kendi hayatından kötü romangüçlü kişiliğine, dil aşkına, kendini koyuş bilar, kötü filmler, diziler ile uzak durmayı seçimine hayranım; gel gelelim, düşünsel deçen milyarı aşkın insanı açıklıyor bu cümle. rinliği olduğunu ileri süremem: Prospero ile Ya iyi romanlara, filmlere ne demeli? BaşkaCaliban'da, Günce'de bile. Cemil Meriç'in sının imgelem ürününden kendi iç hayatımıüslubunu çekip alacak olsak, geriye daha çok za yontmaya, aktarmaya çalışığımız tamıtamı(hep değil), hezeyan kalır. Nermi Uygur'da na nedir? anlatım şehveti düşünsel boyutu bir parça Yalnızlığa bağlı bir denklem geliştirmeye geri iter. Salâh Birselde iyiden iyiye öyle. Deyetmiyor içdış hayat ayrımı. Yalnızlık ikisine neme yazarlarını anıyorum, çünkü Edebide bulaşmış yayılmış olabilir kişide. İkisinde yat'ta düşünsel açılımı bağlamında bundan de kaçılan, kaçınılan bir koşul olarak varlığıuygun tür yoktur. nı duyurabilir. İkisinde de aranan, özlemi Neden böyle? Çünkü, bu çerçevede, geleduyulan, sarılınan temel özellik niteliğini tanek depomuz boştur. Osmanlı kültürünün şıyabilir. Kimsenin gerçek iç hayatı yazılamaz kendine has bir düşünce ürettiğini kim söyleyebilir? Tasavvuf düşüncesini ayırıyorum. XVIII. ve XIX. yüzyılı ödünç alınmış üstelik yanlış ya da yarım yamalak anlaşılmış “fikir”lerle tükettik. Arkamızda Alman Romantikleri, Rus nihilistleri, Tolstoy ya da Poe, Ruskin ya da Vico, Kierkegaard olmadı. Edebiyatımız bu çizgide güdük kaldı. Biz, Montaigne'i XX. yüzyılın ortasında keşfettik. İbni Arabî'yi yeni okumaya başladık. Birdenbire, arayı atlayarak varoluşçuluğu, Marxçılığı, sonra da Derrida'ya ve benzerlerine geçtiğimiz için sözüm ona düşünsel metinlerimizde kafa karışklığı, buna bağlı olarak dil bozukluğu ana karakteristikleri oluşturuyor. Sonunda, tabloyu bir köşeyazarlı medya ve interneti tek kültür kaynağı gören genç nüfus ile tamamladık. Murat Belge'nin tam ne yaptığını, İsmet Özel'in nasıl bu hale geldiğini anlayabiliyor muyuz? Alain'in bir denemesinden söz edecektim, kapı gıcırtısına dönüşüm. Kapı gıcırtısından, Erik Satie değilseniz, yararlı bir sonuç çıkaramazsınız. Bile göre üretiyorsanız o sesi, biraz da sizi kuşatan ortamdan bütün bütüne soyutlanmayı başaramamaktandır. En Alain Emile Chartier iyisi, sesi yağlamak için konuya dön Okumalı ustayı, şimdiler... şe ve sözcüklerin şiire girmeden önce birbiriyle yeter derecede çarpışması düşüncesine çağırması bakımından dikkatle ele alınmalıdır. Bir şiirin güzelliği kendi dışında bıraktığı sözcüklerin sayısıyla doğru orantılıdır.” Günlüğü edebiyatımıza kazandıranın Salah Birsel olduğunu yazsak, yanılmış mı oluruz? Okuduğu kitaplardan, para verdiği dilenciye kadar yaşamın her anı girer günlüklerine. Hiçbiri bayatlamaz ama!.. Ne zaman elinize alırsanız alın, bir şey bulursunuz şimdilerde… Şimdilerde!.. Evet, en çok kullandığı sözcük bu olsa gerek. “De”yi kaldırır sonradan. “Şimdiler” diye yazmayı daha uygun görür. Zorbalığa karşıdır Salah Birsel. Kendi başına bir kitap olan “Şişedeki Zenci” adlı uzun denemesinde kara tenli insanların dramını yansıtır. Onların başlarına gelenlerin bütün dünya insanlarının başlarına gelenlerinden farklı olmadığına inanır. Şişedeki Zenci, bir belgesel roman tadındadır. Neler öğrenmedik ki Salah Birsel’den?.. Mayakovski’nin, sevgilisi Lili Brik’e yazdığı her mektubu “senin köpeğin” diye bağladığını, Moltke’nin Galata Kulesi’nden Uludağ’ı gördüğünü iddia ettiğini, Hitler’in kadınlar hakkındaki düşüncelerini, Lawrence’in motosiklet kazasını, bir Boğaz vapurunda Ahmet Rasim’in kadın şapkaları hakkındaki gözlemlerini, İstanbul kahvelerini ve daha nice “şataraban peşrevler”!.. Bandırma doğumlu olsa da İzmir’de bulunan “Soğukkuyu Tramvay Caddesi”nin önemi büyüktür Salah Birsel’in yaşantısında. Hele, o caddedeki 118 numaralı evin. Salah Birsel’lerin evlerinin önünde uzanan yol mezarlığa giderdi. O yıllarda cenaze arabası olmadığından, tabutlar, camiden mezarlığa kadar omuzlarda taşınırlardı. Bu görüntü Salah Birsel’i çok korkutur, bir cenaze alayının geldiğini duyunca evin alt odalarına kaçardı. Sizi bilmem ama ben, edebiyattaki sığlıklara, çetelere, küçük hesaplara baktıkça daha çok özlüyorum Salah Birsel ustamı… İ bana kalırsa, sahih bir iç biyografi bile mümkün değildir: Edebiyat Dünyası bu yargımı yanlışlayan örneklerle dolu. Ne ki, ne dediğimin farkındayım. Yalnız kişi, yalnızlığa bastığında, içeride bunu paylaşacağı biri(leri) yoksa, ya kurmaca iç hayatlara, imgelem ürünlerine başvuruyor ya da dışarı çıkıyor, kendisini sokağa atıyor, insan içine karışarak dış hayata katılma yolunu tutuyor. Alain haklı: “Gezi(nti) sıkıntının bir buluşudur; sıkıntı gezdirilir; orada dünya buradakinden daha gerçek değildir”. Çok yıl oldu, “piazza”dan kalkarak piyasa yapmak, gezi, gezinti, promenade kavramlarının arasında dolaşan bir deneme kurmuştum. Gezi(nti), Modern Zamanlar'ın devreye soktuğu, büyük kentlerden yayılmış bir olgu. Dış hayata ayarlıdır bir yanıyla: Giyinen, süslenen, görünmek, aslından (olduğundan) daha iyi, alımlı görünmek isteyen, kendisini sunan, koyan kişi, gerçek dünyayla gerçek bir bağ arayışındadır. İç hayatla bağını koparmaksızın: Gördüğü dış dünyayı imgeler de. Kaldı ki, sunduğu yalnızca kendisi midir: Bir o kadar da imgesidir. Kestiremesek bile, kurmaca boyutu hissedilir ilişkisinin. Flâeur'lik konusu, Apollinaire'den ve gerçeküstücülerden, Baudelaire'den Benjamin'e giden bir çizgide, handiyse bıktırasıya, didiklendi. Yalnızgezerlik, Rousseau'ya dek iner. Defterler'inin ilk, ana kaynağının gerçekten de o kitap olup olmadığını merak eden Philippe Jaccottet, öyle baktığında, beşinci söyleşide kozmos ile bütünleşmesini aktardığı sayfalar bir yana, Rousseau'nun doğadan pek söz etmediğini görür, daha çok ahlâktan, ruhbilimden, kendisinden dem vurmuşur.Yalnız gezmek, yürümek düşlemeye olduğu kadar düşünmeye eşlik eden hal. İter, gerçekten yapayalnız, bir ormanın içinde gerçekleşen yürüyüş ister bir megapolisin mahşerinde, kişi kendini sunmaz burada, tam tersine, varlığını ötekinin bakışından sakınır, gizlenerek, örtünerek, göze batmaksızın ilerler. Buna seopophobia deniyorbakılma korkusu. Dış hayatla iç hayat arası teğeller dokumakta, çekmektedir. Spleen, sıkıntıyla bir tutulmamalı: Ne yapacağını kestirememekten nereye gideceğni bilememeye, mesafe sanıldığından fazladır. Ve nereye gideceğini bilmemek, ille de bir kaybolmuşuk durumu değildir. Yazmak, kimilerinde, dipsiz gezinti. Bir odada, çekilgen, gerçekleşe de. Neden sonra, kitabını yayımlayan yazar, bir anlamda gezintiye çıkar, çıkarır kendini sonra, yeniden odasına dönmek üzere. alacak ve Caddebostan’dan denize girilemez olduğu 80’li yıllarda, adalara gitmekten başka çaremiz yoktu. Bostancı vapur iskelesinin yanındaki kahvede görmüştüm onu ilk kez. Ada vapuruna binmek üzere arkadaşlarla buluşmak için sözleştiğimiz iskelenin yanındaki kahvede oturmuş, edebiyat severlerle sohbet ediyordu. Son kez kitap fuarında görmüştüm Salah Birsel’i… Yine etrafını çevreleyen okurların arasında. Jules Verne’nin kitaplarını okuyarak edebiyat dünyasıyla tanıştı Salah Birsel. Yakın arkadaşı Rüştü Onur ile birlikte “İki Kişi İnşaat Yapıyor” adlı bir kitap yayımlamayı düşündü. Ama, inşaatın temel çukurunda, erken yaşta ölerek yalnız bıraktı onu Rüştü Onur. Salah Birsel, İstanbul’un insan haritasını çıkarmıştır deneme kitaplarında. Beyoğlu, Boğaziçi birer simgedir yalnızca. Geçmişte yaşamış İstanbul insanlarının soluğunu hissederiz sayfalar arasında. Ama, geçmişe hayranlık duymaz Salah Bey. Eskinin, geçmişin insanları onun kitabına girince, kendi insanları oluverir. İstediği kıyafeti giydirir onlara. Bir yönetmen gibi istediği rolü oynattırır. Denemelerinde bir sinema eleştirmeninin söylemi boy gösterir. Aç bir insanın çalakaşık dalması gibi başlamaz yazıya. Her denemesi bir kaşıkçı elması olsun ister. Düzyazılarında da şair kostümüyle görürüz onu. Şiirin ilkelerini yazacak kadar da cesaretlidir. Cesareti biraz da yergi ustası olmasından kaynaklanır. 1952’de yayımlanan “Şiirin İlkeleri” adlı kitabındaki ilkelerin bir kısmı kaybolmuştur!.. Bunun nedeni, kitabı yayımlayacağını söyleyen bir yayınevinde dosyanın kaybolmasıdır. Salah Birsel, dergilerde yayımlanan ilkeleri bir araya toplar, anımsadıklarını da onlara ekler ama bir kısmı beyninin arka odalarında kaybolur gider. Ne mutlu bize ki, “Şiir ve Matematik” anımsadığı ilkelerden biridir: “Bir şiir yalnız o şiire giren değil, bir de girmeyen sözcüklerden meydana gelir. Bu deyiş ilk anda saçma gibi görünse de ozanı biçimci bir görü S Dedem Korkudun Kitabı/ Orhan Şaik Gökyay/ Kabalcı Yayınevi/ 1392 s. Dede Korkut Hikâyeleri yüzyıllar boyunca sözlü gelenekte varlığını koruyup biçimlendikten sonra Oğuzların dilinde yazıya geçirildi. Hikâyelerin oluştuğu dönem de, yazıya aktarıldığı tarih de tam olarak bilinememektedir. Yazık ki bu hikâyelerden günümüze yalnızca Dresden ve Vatikan’da bulunan iki yazma ulaşabilmiştir. Hikâyelerin çok daha eski bir Oğuz destanının on iki bölümünden ibaret olduğu düşünülse de, kim tarafından yazıya aktarıldığı belirsizdir. Hikâyelerin girişindeki bilgiye göre Oğuzların Bayat boyundan bilge bir kişi olup Hz. Muhammed döneminde yaşamıştır. Başka kaynaklarda Osmanoğulları devletini kuran Kayı boyundan olduğu söylenir. Bir başka yerde de İç Oğuz ve Dış Oğuz beylerinin şeyhi olarak geçer. Sokak Haberleri Güldem Şahan / Tudem Yayınları / 2007 / 120 s. Kitapta yer alan dokuz öykünün tamamı, farklı bir hayvanın macerasını konu ediyor. Martılar, horozlar, kediler, köpekler, suaygırları, koyunlar, kuzular… Kent yaşamı, orman yaşamı… Her biri, sıradan bir gözün göremeyeceği ayrıntılarla işlenmiş olan bu sevgi, paylaşım, dostluk öyküleri “Doğa, barış ve çocuklar”a adanmış... Sokak Haberleri ekibi her yerde hayvanları izliyor ve onların yaşamlarını haber yapıyor. Kimi kez çevrede yaşayan ve hayvanların başından geçen olaylara tanık olanlar, konunun ilgi çekeceğini düşünerek haber ekibine ulaşıyor. Sokak Haberleri ekibi de öyküleri haber yapınca, herkes hayvanların öykülerini öğreniyor. İlginç öyküleri, renkli resimleri ve özenli hazırlanışıyla, severek okunacak bir kitap daha… Kitaplığımız büyüyor! iki kardeş: Yağmur ile Damla. Ve yaşayacağınız ilginç bir serüven. Arkandias’ın Büyü Kitabı (Birinci Kitap) Eric Boisset / Can Yayınları (Can Çocuk) 215 s. Okumayı çok seven 12 yaşındaki Thèophile her çarşamba kütüphaneye gitmektedir. Bir gün, rafların arasında kırmızı büyü uygulama derslerinin yazılı olduğu bir kitaba rastlar. Kitabın sayfalarını karıştırırken bir not bulur. Notta, görünmez olmak için neler yapılması gerektiği anlatılmaktadır. Arkadaşı Bonaventure ile birlikte görünmez olmak için gerekenleri bir araya getirmeye başlar: Bir çürük yumurta, bir yüksük dolusu kara tavuk kanı... Ama tüm bunlar olup biterken bir yabancı onları izlemektedirXGizemli Agènor Arkandias. Böylece bir kedi fare oyunu başlar. Son sözü kim söyleyecek dersiniz? Arthur İle Minimoylar / Luc Besson /Can Yayınları (Can Çocuk) / 238 Dünyaca ünlü Fransız film yönetmeni Luc Besson, serüvenlerini filme de aktardığı yepyeni bir kahramanla, on yaşındaki melek yüzlü, fırça saçlı, çilli suratları Arthur’le tanıştırıyor bizi. Dört kitaptan oluşan bu dizinin ilk kitabında, anneannesinin yanında kalan Arthur’ün sıkıntısı büyük. Çünkü evleriyle bahçelerini ele geçirmek isteyenler var. Dedesiyle dört yıldır kayıp. Küçük kahramanımız, ne yapacağını kara kara düşünürken, dedesinin evin değişik yerlerine bıraktığı ip uçlarını izleyerek Minimoylar Ülkesi’ne geçiyor. Prenses Selenya’yla ve minimoylarla tanışıyor.Arthur ve Minimoylar, sizi olağanüstü bir serüvene, gizemli minicik yaratıkların masılsı yaşantılarına götürecek. Dünyaya yansıyan Mevlana Özge KESKİN ektiği belgesellerle uluslararası başarılara imza atmış Kürşat Kızbaz’ın “Mevlana, Aşkın Dansı” (Rumi, The Dance Of Love) adlı son belgesel filmi önümüzdeki ay gösterime giriyor. Kızbaz’ın 2002’de çektiği ilk belgesel filmi “RumiAhlaf” Discovery Channel, Discovery Europe gibi uluslararası kanallarda; ikinci belgesel filmi “Çanakkale Destanı 1915” (The Epic of Gallipoli 1915) ise tüm dünyada kırkı aşkın ülkede film festivallerinde ve üniversitelerde gösterilmiş. İstanbul Beykoz Rotary Kulübü’nün ‘Umut Ödülü’ne değer gördüğü genç yönetmen tüm dünyada katıldığı özel gösterim ve festivallerden de en iyi belgesel, en iyi belgesel film müziği ve en iyi dramatik yönetmen ödülleriyle dönmüş. Senaryosunu yazıp yönettiği ‘Mevlana, Aşkın Dansı’nı çekme amacının “Mevlana Celaleddin’in 13. yüzyıldan günümüze uzanan barış ve sevgi çığlığını tüm dünyaya anlatmak” olduğunu söyleyen Kızbaz, “sevgi” belgeseli olarak nitelediği filmini dostluk ve hoşgörü felsefesiyle kurguladığını belirtiyor. Sanatçı, filminin klasik yaşamöyküsel belgesellerden ayrıldığını “Bir insanın hayatını kitaptan okuyup öğrenebi WinniethePooh / Artık Altı Yaşındayız / A. A. Milne / Kabalcı Yayınevi / 2006 / 106 s. Milne'nin ilk şiir kitabı Biz Küçücükken'in yayımlanmasından sonra geçen üç yılda Christopher Robin ve arkadaşları biraz daha büyümüştür. Artık altı yaşındadırlar. Artık ünlü bir karakter olan WinniethePooh bu kitapta, ilk şiir kitabındakinden çok daha fazla sayıda şiirde yer alıyor ve şiirler neşelerinden hiçbir şey kaybetmeden devam ediyor. Yaşım Birdi, Başlamıştım daha yeni / Yaşım İkiydi, Daha yeni olduğum söylenebilirdi. / Yaşım Üçtü, Ben olduğumu söylemek güçtü / Yaşım Dörttü, Yaşım hâlâ küçüktü. / Yaşım Beşti, Hareketlenmiştim yeni yeni. / Artık yaşım Altı, akıllıyım pek ama pek / Galiba yaşım altı kalacak, sonsuza dek. Zamanın Elleri Var / Mehmet Güler / Kök Yayıncılık / 73 s. Zamana dair ne varsa, hepsi bu kitaptaki şiirlerde… Üç ayrı bölümde toplanan 27 şiirin tamamı, zaman kavramını konu ediniyor. Bölümler: Akıp Giderken Zaman, Saat Dükkânları, Herkesin Saati Ayrı Bir Dünyadır. Kitap, daha önce basılan Zamana Dokunuyorum (2006) başlıklı şiir kitabının devamı niteliğinde. Şiirlerin bütünlüğüne bakıldığında, sanki geri planda şiirden ayrı bir öykü yürüyüp gidiyor gibi. Şiirlerdeki kahramanlar için zaman, bir öykü akışında tıkır tıkır işler durur, öyle ki, “Zamanın karşısında/ne demir dayanır ne kömür,/ Saatçi İsmet Dedeniz sizlere ömür…” İşte böylece, şiirlere konu olan kişiler de zamanın işleyişinde yaşamlarını tüketirler. Şiirler, değişen zaman kavramını birkaç yönde işliyor: Zamanın kendi devinimi, bir alet olarak saatler ve zamanın akışı içinde yaşamın değişimi. “Herkes dedi/Çil Horoz vakti bilse de/geleceği bilemez,/bilimden, fenden başkası/doğru yolu göremez.” Kimlerin hangi saati kullandığını anlatan şiirler ise, son bölümde. Annenin, babanın, ablanın, dedenin, öğretmenin vb. saatleri hangi marka ise, onları anlatan şiirler. Ya sizin saatiniz hangi marka? Zaman Bisikleti / Bilgin Adalı / Can Yayınları (Can Çocuk) / 125s. Zaman içinde dolaşan bir bisikletiniz olmasını istemezmiydiniz? Bisikletinize atlayıp, eski çağlara kadar gidip dünyamızın ilk günlerinde yaşayan insanları yakından görmek hoşunuza gitmez miydi? Yağmur ile Damla, işte böyle bir Zaman Bisikleti icat eden iki kardeş. Değişik bir bisiklet bu. Babalarıyla birlikte sık sık bisiklete atlayıp eski çağlara gidiyorlar. Günümüzden tam yüz bin yıl öncesine. Akdeniz’in en güzel kentlerinden biri olan Antalya’nın biraz ötesindeki ‘Karain Mağrası’nın yakınında duruyorlar. Orada, bugününkü insanların ataları olan ilk insanları görüyorlar.Çuka ile Anin de bu mağrada yaşayan iki kardeş. Bu iki kardeşin en önemli özelliği, gördükleri şeylerden, kimsenin akıl edemeyeceği sonuçlar çıkarıp yeni buluşlar yapmak. Yüz bin yıl öncesinde iki kardeş: Çuka ile Anin, yüz bin yılın bugünün de yine Ç lirsiniz. Fakat biz bu filmde bu büyük insanın fikirlerinin milyonları nasıl etkilediğini anlatmaya çalışacağız. Sanırım ilk defa bu kadar geniş bir coğrafyada, bu kadar fazla insan, böyle bir projede yer aldı” sözleriyle anlatıyor. Altı ülkede iki yılı aşkın sürede çekilen, 54 dakika uzunluktaki film daha yapım aşamasındayken çok önemli film festivallerinden ve Harward, Yale, UCLA, University of Georgia gibi üniversitelerden gösterim daveti almış. UNESCO ve Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde çekimlerin yapıldığı belgeselde Mevlana, Georgetown Üniversitesi’nden Seyyid Hüseyin Nasr, North Carolina Üniversitesi’nden Carl Ernst, yazar Coleman Barks, William Chittick, Mahmut Erol Kılıç, Tuğrul İnançer ve Esin Çelebi gibi, farklı ülke ve kültürlerden yaklaşık 50 Mevlanâ ve Mevlevilik uzmanıyla söyleşilerle anlatılıyor. Canlandırma sahneleri ve uzman bir kadroyla yapılmış çok özel grafik animasyonlar da bulunan film üç dilde seslendirilmiş. Müşfik Kenter, Yıldız Kenter, Cüneyt Türel, Mehmet Atay, Meltem Cumbul ve Özcan Deniz gibi sanatçılar Türkçesine ses verirken; İngilizcesini dünyaca ünlü oyuncu Morgan Freeman, Fransızcasını ise Gérard Depardieu seslendiriyor. Filmin galası 7 Ocak’ta.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle