05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5 EKİM 2007 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR Özkan, ‘Biz Kaç Kişiyiz’ kampanyası ile gericiliğe karşı koyma hakkını kullandıklarını söyledi Yobazlığa karşı milyonlar İstanbul Haber Servisi AKP hükümetinin dinci basının da desteği ile hazırlattığı yeni anayasa çalışması ve cumhurbaşkanını halkın seçmesi yönündeki halkoylamasına tepki olarak gazeteci Tuncay Özkan tarafından başlatılan “Biz Kaç Kişiyiz” adlı kampanya kısa sürede 350 bini aştı. Gazetemizi ziyaret ederek kampanya hakkında bilgi veren Tuncay Özkan, kampanyayla “Türkiye’nin büyük ve güçlü bir ülke olması, herkesin zenginliği, umudu, birlikteliği paylaştığı ve yurttaşların artık çaresizlikten kurtarılmasının” amaçlandığını açıkladı. AKP hükümetinin Türkiye’yi “yobazlık ve softalıkla ilerleyen faşist anlayışla” idare etmeye çalıştığını belirten Özkan, “İl il, ilçe ilçe dolaşarak laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ışığıyla her yeri aydınlatacağız. Her evde laik Cumhuriyet ışığını camından baktığınızda hissedeceksiniz” dedi. ELİ GÖMLEĞİ GİYDİRİYORLAR’ Türkiye’nin, “başına evrensel değerlerden beslenmeyen, tamamen içine dö Mahalle İslamı’nın, Mahalle Baskısı’nın Ardındaki Gerçekler 2007 seçimlerinde, 2002 seçimlerinde aldığı oyu daha da arttırarak iktidara gelince ve kendi adayı olan Abdullah Gül ’ü de Cumhurbaşkanlığına seçtirince, işi gücü bıraktı, sanki AB sorunu, Kıbrıs sorunu, PKK sorunu, ekonomik istikrar sorunu gibi meselelerimiz yokmuş gibi bir anayasa tartışması başlattı. ??? Osmanlı’dan günümüze kadar gelen ve bugünlerde özellikle güçlenen bağnaz, radikal siyasal İslamcı baskı , bu gücü kendiliğinden kazanmış değil. Burada hemen dört “güdümleyici” öğeyi belirtmeli: 1) Bu baskının arkasında siyasal iktidarın, din duygularını siyasete alet etmesi var. 2) Tabanında, siyasal destek de aldıkları için halk arasında örgütlenmeleri ve güçleri gittikçe artan tarikatlar bulunuyor. 3) Küreselleşme bağlamında, dıştan gelen ABD’nin etkisi büyük. 4) Mali açıdan, dinci holdinglerden gelen kayıt dışı para ve Arap sermayesi de büyük bir destek sağlıyor. İç ve dış bütün bu etkenlerin sonunda Mahalle İslamı, Mahalle Baskısı Türkiye’yi tehdit etmeye başlıyor. Yoksa olay, kendiliğinden gelişen, örgütsüz, masum bireysel tutumların dışarı vurumu değil. ??? Mahalle Baskısı’na, Mahalle İslamı’na boyun eğip eğmemekle ilgili tutum ve davranışlarımız, bireysel hak ve özgürlüklerimize sahip çıkmak konusundaki pısırıklığımız ya da kararlılığımız Türkiye’nin kaderini belirleyecek. C 5 Tuncay Özkan, “Biz Kaç Kişiyiz” kampanyasıyla “Türkiye’nin büyük ve güçlü bir ülke olması, herkesin zenginliği, umudu, birlikteliği paylaşan ve yurttaşların artık çaresizlikten kurtarılmasının” amaçlandığını açıkladı. Özkan, “İl il, ilçe ilçe dolaşarak laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ışığıyla her yeri aydınlatacağız. Her evde laik Cumhuriyet ışığını camından baktığınızda hissedeceksiniz” dedi. nük şeyhlerin sözünden çıkmayan, 2. cumhuriyetçilerin ve onlarla birleşmeye çalışan medya dünyasının birlikte oluşturduğu, adına siyasi İslam denilen bir deli gömleği giydirilmek” istendiğini belirten Özkan, “Biz bu tablonun içinde yer almak istemiyoruz. Bunu istemediğimiz için de karşı koyma hakkımızı kullanıyoruz” diye konuştu. Özkan, kampanyaya Çağdaş Eğitim Vakfı, Cumhuriyet Kadınları, Atatürkçü Düşünce Dernekleri, Üniversiteli Kadınlar Derneği ve öğretim görevlilerinin yanı sıra pek çok kişi ve kurumun da destek verdiğini anımsattı. Cumhuriyet Mitinglerinin ardından AKP’nin yüzde 46 oy almasının yurttaşlarda “kısmen kırgınlık” yarattığını anlatan Özkan, “Ama biz yeniden başlamak zorundayız. Onlar yüzde 46 oy aldı diye yılgınlık göstermeyeceğiz. Cumhuriyet Mitinglerinin ruhu capcanlı ve taptaze” görüşünü ifade etti. AİKLİK BU ÜLKENİN HARCI’ Cumhuriyet Mitinglerine katılanlardan AKP’ye de oy verenler olduğunu söyleyen Özkan, bunun sorumlusunun AKP dışındaki siyasi partiler olduğunu söyledi. Hiç kimsenin umutsuzluğa kapılmaması gerektiğini ve çaresizim demeye hakkı olmadığını belirten Özkan, “Elimizde ülkenin harcı olan laiklik var. Ben buradan herkese sesleniyorum: Çocuklarınızın geleceğine sahip çıkmak için, aydınlık, mutlu ve güçlü bir Türkiye için, dünyada barışa sahip çıkmak için, Türkiye’de kardeşliğe sahip çıkmak için herkesi bu kampanyaya davet ediyorum” dedi. Tuncay Özkan’ın başlatmış olduğu kampanyaya katılmak için internet üzerinden “www.bizkackisiyiz.com” adresine girerek, tüm cep telefonu operatörlerinden “3638”e “ben de varım yazıp” mesaj gönderilerek ya da “0592 211 36 66” numaralı telefonu arayarak katılım sağlanabiliyor. ‘L ‘D Türkiye yine yok sayıldı Bahadır Selim DİLEK ANKARA Türkiye, gelecek ay sonunda genişletilmiş Irak toplantısına hazırlanırken George W. Bush yönetiminin bundan sonra Irak’a ilişkin izlenecek politikalar konusunda büyük önem verdiği “PetraeusCrokcer” raporunda Türkiye yine yok sayıldı. Irak’taki son gelişmeleri ele alan ve önemli öneriler getirilen, Irak Çokuluslu Güçler Komutanı General David H. Petraeus ile ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Ryan Crokcer tarafından hazırlanan raporda, Türkiye’den yalnızca bir kez söz edildi. 11 Eylül’de tamamlanan ve ABD Kongresi’ne hitaben hazırlanan 14 sayfalık raporda, Türkiye’ye sadece 12 sayfanın son paragrafındaki “Yıllardır ilk defa, Irak, petrolünü komşusu Türkiye ve Körfez üzerinden ihraç etmektedir” cümlesinde yer verildi. Raporda son gelişmeler bağlamında ise İran’dan tam 10 kez söz edilirken Suriye’nin ise dört kez adı geçti. “İran tarafından desteklenen özel grupların, başlarındaki kişiyi ve birçok liderini ele geçirerek radikal Şii milislere ve Irak’ta İran yanlısı operasyonların yürütülmesine destek veren Lübnan Hizbullahı’na karşı da başarılar elde ettik. Son 6 ayda radikal Şii milisleri de hedef alarak Lübnan Hizbullahı’nın komutanı da dahil olmak üzere yönetici ve savaşçılarının bir kısmını tutukladık” değerlendirmesinin de yapıldığı raporda, “Güvenlik kazanımlarını tehlikeye atmaksızın, asker sayısını direniş öncesi düzeye çekebiliriz” görüşüne yer verildi. Raporda, Irak’taki çatışma ortamına ilişkin olarak da şu önemli tespit yapıldı: “Mezhep savaşlarının en üst düzeyde yaşandığı aralık ayından beri tüm kategorilerdeki sivil ölümleri Irak genelinde yüzde 45 gibi ciddi bir oranda geriledi. Bağdat’ta bu oran yüzde 70’lere kadar çıktı. El Kaide’nin düzenlediği saldırılar, Bağdat dışındaki bölgelerde kayıp sayısının artmasına neden oldu. Irak’taki sivil ölümlerinin miktarı hâlâ çok yüksektir ve endişe yaratmaya devam etmektedir.” ABD’nin ‘petrol’ hesabı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ABD’li Demokrat Senatör Joseph R. Biden’in önerisiyle Senato’dan geçen tasarıda, bir taraftan anayasasında yer aldığı şekliyle “Irak’ın bir federasyon olarak kalması” desteklenirken diğer taraftan da Irak Anayasası’nın 112 maddesine aykırı şekilde “petrolün denetiminin sadece Bağdat’ta olması” istendi. Bu durum, “ABD petrolün denetiminin sadece Bağdat’ta olmasını istiyorsa neden üniter yapı değil de Irak’ta federasyonu destekliyor” sorusunu da gündeme getirdi. ABD’li Cumhuriyetçilerin de destek verdiği tasarıyla Washington yönetimi Irak’ta federal yapı isteyen Kürtlere ve Şiilere “siyasi destek” mesajı verirken petrol politikası konusunda “Bağdat, çokuluslu şirketlerin çıkarını kollamak” uyarısında bulundu. Bu bağlamda gündeme gelen bir başka soru da “Madem ABD petrolün merkezi yönetim tarafından kontrol edilmesini istiyordu, anayasa hazırlanması sürecinde neden böyle bir düzenleme yapılmasını istemedi” oldu. Dönemin Irak’taki sivil temsilcisi Paul Bremer’in onayıyla, Irak Anayasası’nda ülkenin hidrokarbon rezervlerine ilişkin iki önemli maddeye yer verildi. 111. maddede, “Irak’ta bulunan petrol ve doğalgaz, çeşitli bölge ve vilayetlerde yaşayan bütün Irak halkının malıdır” yönünde bir düzenleme yapılmış olmasına karşın 112. maddenin birinci fıkrasında “Federal hükümet, petrol ve doğalgaz yönetimini bölge hükümetleri ve vilayetlerle birlikte yapar. Gelir, ülkede nüfus dağılımına göre adaletli bir şekilde dağıtılır...” ifadesine yer verildi. Bu ifadeden yola çıkan Kürt gruplar, yeni açılacak petrol kuyularının gelirlerinin kendilerinde olacağı varsayımıyla, “bölgesel Kürt yönetimi” olarak birçok uluslararası şirketle petrol çıkarma, işletme ve satma anlaşması yaptı. Kürtlerin Norveç kökenli DNO firması örneğinde olduğu gibi ABD şirketleri dışında özellikle Avrupalı şirketlerle uzun erimli petrol anlaşmaları yapmaya başlaması Washington yönetiminde rahatsızlık yarattı. Bu nedenle de Washington’da petrolün, Bağdat yönetiminin kontrolünde kalması görüşü ağırlık kazandı. Bunun için de parlamentoda bekleyen Petrol Yasası’nın çıkarılması için yoğun baskı kurdu. Ancak Kürt grupların muhalefetini aşamadı. Söz konusu tasarının ABD Senatosu’ndan geçmesi, Ankara’da memnuniyet yarattı. Diplomatik kaynaklar, “Bizim muhatabımız Bağdat yönetimidir. Biz başından bu yana Irak’ın zenginliklerinin Irak halkının bütünü tarafından paylaşılması gerektiğini savunuyoruz. Petrolün denetimi Bağdat yönetiminde olursa, doğal olarak Irak halkının tümünün oluşturmuş olduğu bir yönetim ile petrol gelirleri tüm Irak halkına adaletli biçimde dağıtılabilir” değerlendirmesini yaptı. evgili okurlarım, iki haftadır gerek Aydınlanma , gerekse Medya Notu sütunumda, Mahalle İslamı ya da Mahalle Baskısı adı altında gündemimize bomba gibi düşen bir kavram üzerinde yazıyorum. Aslında Mahalle İslamı ya da Mahalle Baskısı diye adı yeni konulan olgu çok eski. Prof. Şerif Mardin’in işaret ettiği gibi kökenleri İttihat Terakki dönemine kadar uzanıyor. O dönemdeki Mahalle İslamı’nın kökü ise tabii ki Osmanlı Oligarşisi’ndeki şeriat anlayışının, “Ham sofu” bağnazlığıyla yorumlanışında yatıyor. ??? Peki neden bu olgu şimdi gündemimizin başına yerleşti? Çünkü bağnaz, siyasal radikal İslam, Türkiye’de siyasal rejimi tehdit etmeye başladı. Aslında halkın “Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olan siyasal rejimimizle çok ilgilendiği, ona pek sahip çıktığı söylenemez. Peki öyleyse, bir İslam Oligarşisi tehlikesi neden birdenbire Mahalle İslamı ya da Mahalle Baskısı adıyla dikkati çekti? Bunun, iki temel nedeni var: İlk ve en önemli neden, bu baskı, her yerde, sokakta, lokantalarda, otobüslerde, metroda etkili olmaya başladı. İnsanlar, özellikle kadınlar, Mahalle İslamı, Mahalle Baskısı adı verilen olgunun artık kendi günlük yaşam biçimlerini tehdit etmeye başladığını fark ettiler. İkinci olarak, AKP iktidarı, S ekongar?cumhuriyet.com.tr; www.kongar.org SİYASİ TESPİTLER... Irak’taki güncel sıkıntılara ilişkin “Iraklılar çok derin siyasi, ekonomik ve güvenlik badireleriyle karşı karşıyalar. Onların asıl merak ettiği, Irak’ın kim tarafından yönetildiğinden ziyade, Irak’ın nasıl bir ülke olacağı ve Irak’ın doğal kaynaklarının ne şekilde paylaştırılacağıdır” değerlendirmesinin yapıldığı raporda, petrol gelirleri konusunda ise “Iraklı bakanlıklar ve il meclisleri bu yıl Irak’ın petrol rezervini yatırım amaçlı kullanmada ilerleme kaydetmişlerdir. 2007 hükümet bütçesinden 10 milyar dolarlık (Irak’ın beklenen petrol ihraç gelirinin yaklaşık üçte biri) bir meblağ sermaye yatırımına ayrıldı. 3 milyar doların üzerinde bir meblağ, harcamalar için illere ve Kürt bölgesine ayrıldı” denildi. Başbakan Erdoğan, ABD’de Dış İlişkiler Konseyi adlı düşünce kuruluşunda konuştu. (Fotoğraf: AA) ‘Malezya’yı tanımıyorlar’ Ş u liberal yazarların desteği olmasa, desteklerini bugün geri çekseler demek ki AKP güümmmleyecek! İlk beş yılda verdikleri destek sayesinde AKP iktidarda tutunabildi! Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde kopardıkları darbe yaygaraları ile de AKP’ye seçimi kazandırdılar! Orduya karşı açtıkları savaş; AKP’den insan haklarına saygılı, AB’yi isteyen, sonuna kadar demokratik bir parti imajı yaratmaları; laikliğe karşı onunla omuz omuza savaşmaları sayesindedir ki, AKP seçimleri açık ara kazandı! Bunları ben değil kendileri yazıyor! Öyle ki, aralarında bir tanesi, fikir desteklerini geri çekseler, AKP’nin içi boş bir çuval gibi ortada kalacağını bile ileri sürdü! Breh breh breh! Türkiye’yi, kamuoyunu ve 40 milyon seçmeni meğer ne ana kuzuları yönlendiriyormuş! Erdoğan ülkeyi kendisi yönetiyor sansın daha! Kendini nirvananın doruklarına tırmandırmanın, kendini seviciliğin dünya siyaset literatürüne girecek yeni bir türüne şahit oluyoruz! Zaten yazılarındaki arsızlık seller gibi akıp taşıyor! Gözümün önünde, anlı şanlı bir Roma savaş arabası; Erdoğan ve ekibi ile türbanlı eşleri bindirilmiş; arabaya kalabalık bir liberal yazar takımı koşulmuş, burunlarından ve ağızlarından dumanlar çıkıyor! Dörtnala bir koşu ki tutabilene aşkolsun! Bir kırbaç sesi yeri göğü inletiyor: CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI Şşşşşşşşrakkkkkk! Takımın arka ayaklar üzerinde kalktığını ve o güne kadar duyulmamış nitelikte ve şiddette kişneme haykırışı ile yeni ve daha oylumlu bir şahlanışın müthiş heyecanlı bir evresini izleme şansını yakalıyor, sayın seyirciler! ??? “Korkmayın!”... Artık sloganları bu! “Türkiye’ye şeriat gelmez!” Sanırım bunları Özkök’e yazıyorlar daha çok!? Diyorlar ki; “1990’larda da Türkiye Cezayir olacak diye kıyameti kopardılar. Fakat darbe oldu ve Türkiye’de şeriat ayaklanması falan olmadı! Türkiye’de şeriatçılar ayaklanmaz”. Yazar olan bir liberal AKP’li de, öykü numarasıyla yazdığı “güncel tarih yorumu”nda, Türkiye’de Hilafet kaldırıldıktan sonra bile hiçbir isyanın olmadığını ileri sürecek kadar bilgi yoksunluğu örneği gösteriyor! 1) Türkiye’ye dinsel bir yönetimin mutlaka ayaklanma ile geleceğini kim söylüyor? Kaldı ki, Erbakan bile İslami iktidarın ya kanlı veya kansız ama mutlaka kurulacağını söylemişti! Yine kaldı ki, Haydi Yavrularım! 1997’lerde, Hizbullah’ın örgütlenmesi, kanlı cinayetleri Türkiye’nin dört bir yanında ortaya çıkartılmıştı! Tekrar kaldı ki: Hilafet kaldırıldıktan ve Cumhuriyet ilan edildikten sonra, 19241925’lerde özellikle Doğu Anadolu’da onlarca şeriatçı isyan çıktı ve bunlar ancak Ordu tarafından bastırıldı. İstiklal Mahkemeleri çalıştı. Çok sayıda idamlar gerçekleştirildi. 2) Ama, zekâ geriliği pozisyonuna yatmaya gerek yok, herkes biliyor ki, Türkiye’de “kalkışma” ile dinci bir yönetim kurulmaz. En azından, epey daha bir süre değişmesi zor görünen bugünkü koşullarda bu böyle! Dinsel bir yönetime ve topluma dönüşmemiz, siyasi İslamcıların, Fethullahçı ve diğer cemaatlerin “evrimsel stratejisi” ile ilgili. Gerçekleşmekte olan budur!.. Bir adım ileri iki adım geri veya tersi! Sıkıyı, muhalefeti, tepkiyi görünce geri adım.. zamanı geldiğinde ortam ve fırsat yaratarak ileri adım... Strateji ortak: Toplumu kuşatmak.. bu başarıyla yapılıyor. Türlü çeşitli yötemlerle... saymak mı gerekir? Ancak beyni dumura uğramışlar veya gerçekten Fet hullahlaşmış ve AKP’leşmişler bunu görmez... Kuşatırken de en liberal kılığa bürünmek: İşte gözleri kamaştıran yoksa bu mu? Bir de bol keseden dağıtılan para kazandıran pozisyonlar mı? ??? Biri diyor ki, inanmış insanları rahatsız etmeyin! İnsanın kocca bir çüşşş diyesi geliyor! Türkiye’de hayat hakları kısıtlanmış dinciler mi, yoksa dinciler dışında kalanlar mı? Ateistler, Aleviler, kadınlar, sürünün dışında kendi başlarına seyredenler mi? Bu ülkede kimin söz hakkı, yasal hakkı, hukuki hakkı, yaşam hakkı sınırlandırılıyor, sesi boğuluyor? Mahalle Baskısı var mı yok mu! Bırakın artık bu zırvalığı! Türkiye’de, sadece Osmanlı’nın mahallesi yok, çok daha geniş anlamda Çevre Baskısı var. Her yerde! Marketlerde, kentlerde, bütün devlet kurumlarında, bütün dinci şirketlerde!.. Ve iktidardan gelen Türkiye çapında bir Ülke Baskısı! Solculuğun zerresi bile kalmamış; etik çürüme, düşünce ahlaksızlığı içine batmış bir aydın sefaleti: Bütün Türkiye’yi ağ gibi kaplamış bir iktidar sultasının daha da ağırlaştırılarak sürmesini savunan bir zevat var karşımızda! Erdoğan’ın kırbacı yeniden atlarının üzerinde büyük s’ler çizerek şaklıyor! Dehhhhhhhh! Haydi yavrularım!!! PKK ile mücadelede somut adım atılması istemini yineleyen Erdoğan, “Dökülen kan her geçen gün toplumumuzdaki kitlesel travmayı derinleştirmekte, Türk halkının sabrını daha da zorlamakta, siyasi iktidarın seçeneklerini de azaltmaktadır’’ diye konuştu. Dış Haberler Servisi ABD’de bulunan Başbakan Tayyip Erdoğan, terör örgütünün saldırılarının “Türk halkının sabrını zorladığını, siyasi iktidarın da seçeneklerini azalttığını” söyledi.Erdoğan, Türkiye’nin Malezya’ya benzemeyeceği yönündeki tartışmalara da tepki göstererek “Malezya’yı tanımıyorlar” dedi. Erdoğan, “Council on Foreign RelationsDış İlişkiler Konseyi’’ adlı düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmada, teröre karşı birlikte mücadele verilebileceği mesajı vererek “Pentagon’dan daha korunaklı bir yer yoktu. Ama terör Pentagon’u da vurmuştur. Teröristin hepsi lanetlenmelidir” dedi. Irak hükümeti ve ABD’nin PKK’ye karşı somut adım atması gerektiğini yineleyen Erdoğan, “Terör örgütünün saldırıları sonucu dökülen kan her geçen gün toplumumuzdaki kitlesel travmayı derinleştirmekte, Türk halkının sabrını daha da zorlamakta, siyasi iktidarın seçeneklerini de azaltmaktadır’’ diye konuştu. Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Erdoğan bir soru üzerine, Irak’taki koalisyon güçlerinin bir anda Irak’ı terk etmesini doğru bulmadığını belirterek “Belli bir timing, takvim içerisinde koalisyon güçleri Irak’ı terk etmelidir ve bunu da açıklamalıdır. Amerika’nın Irak’ı boşaltmasına, Türkiye’den geçmesine biz olumlu bakarız. Çünkü, her şeyden önce bizim bir stratejik ortağımızdır’’ karşılığını verdi. Türkiye’deki Malezya tartışmalarına da değinen Erdoğan, Türkiye’nin daha önce de İran’a benzeyeceği yönünde öngörülerde bulunulduğunu anımsatarak “Türkiye Türkiye’dir, ne Malezya ne de İran olur” dedi. Kensinin Malezya’yı tanıdığını belirten Erdoğan, “Sanki başka bir Malezya yokmuş gibi davranıyorlar. Malezya’yı tanımıyorlar” diye konuştu. obursali?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle