07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 OCAK 2007 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN TURHAN SELÇUK DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 3 Erdoğan’ın PKK Çıkışı aşbakan’ın, PKK terörü ile mücadelede ABD’ye yönelik suçlamaları, haklı bir düş kırıklığının sesli hale getirilecek aşamada olduğunu kanıtlıyor. Lübnan’a giderken bu konuda uçakta gazetecilere yaptığı açıklamayı, geçen yılın son günlerinde Irak’ın bizim açımızdan AB’den daha önemli hale geldiğini ileri süren sözleri ile birlikte okuyanlar, Erdoğan’ın önümüzdeki ilkbaharda yeniden tırmanması beklenilen PKK terörünün arkasındaki kaynakları uyarmak gereğini duyduğunu görebilirler. PKK’li teröristlerin Kuzey Irak’ta konuşlanması ve eğitilmesini önlemek amacıyla Türkiye’nin sınır ötesi bir harekât yapmasına engel olan ABD’nin önerisi ile 2006’nın Eylül ayında oluşturulan Terörle Mücadele Koordinatörlerinin, o zamandan bu yana somut bir eylem yapmamalarının tek sorumlusunun Washington’un oyalama ve uyutma politikası olduğunu bilmeyen Türk vatandaşı kalmadı. İki ülkenin, emekli orgeneraller Edip BaşerJoseph Ralston ikilisinden oluşan Terörle Mücadele Koordinatörleri, son kez 11 Aralık 2006’da Almanya’nın Stuttgart kentinde bir araya gelmişlerdi. Başer’in yakın arkadaşı da olan Amerikalı muhatabına, terör örgütünün Avrupa’daki finansman kaynaklarını da içeren somut kanıtlar verdiği, karşılığında sürekli vaatler aldığı da biliniyor. B Size Hiç Yakışmadı Orhan Pamuk... Ocak 2007 Pazar... Gazeteleri aldım, okumaya başladım... Aydın Doğan Bey’in “Radikal”inin manşeti şöyle: “1951’de Nâzım Hikmet için böyle yazılmıştı: ‘Doya doya yüzüne tükürsünler’...” Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Orhan Pamuk, bir günlüğüne genel yayın yönetmenliği yaptığı Radikal’de “Doya doya yüzüne tükürsünler” haberini manşete çıkarmıştı... Haberi biliyordum... 12 Eylül öncesi faşist gazeteler, 1990 sonrası Fethullahçı “Zaman”, lümpen dinci “Vakit”, Tayyipçi “Yeni Şafak”, 12 Temmuz 1951’de Cumhuriyet’te birinci sayfadan iki sütun yayımlanan bu haberi zaman zaman sayfalarına taşırdı... Haberi okudum... Aradan tam 56 yıl geçmişti... Acaba Orhan Pamuk, bir günlüğüne genel yayın yönetmenliği yaptığı gazetede neden 56 yıl önceye dönme gereğini duymuştu? Önce Orhan Pamuk’u, sonra İsmet Berkan’ı ve Erdal Güven’i aramayı düşündüm ama vazgeçtim... İsmet Radikal’in sürekli genel yayın yönetmeni, Erdal ise yazı işleri müdürüydü... İkisi de sevdiğim insanlardı... İsmet ve Erdal uzun yıllar Cumhuriyet’te çalışmışlardı... Gazetenin künyesine baktım... Hakan Çelenk (Haber Müdürü), Metin Yener (Haber Şefi) gazeteciliğe Cumhuriyet’te başlamışlardı... Orhan Pamuk’a gelince... Cumhuriyet’te geçmiş yıllarda Güneydoğu röportajları yapmış, Kitap Kulübü’nün çok sayıda etkinliğine katılmıştı... Cumhuriyet’ten ne istiyordu bu arkadaşlarımız? 56 yıl önce ne Orhan Pamuk, ne İsmet, ne Erdal ne de öteki arkadaşlarımız doğmamışlardı bile... Onlara göre “Cumhuriyet” faşist (!) bir gazeteydi, sanatçı ve yazar düşmanıydı(!).. Ayıp!.. ??? Ben Orhan Pamuk gibi Nobel ödüllü bir edebiyatçıya yakıştıramadım bu manşeti... Burada bir öç alma duygusu var... Neden bilmiyorum!.. Cumhuriyet, Orhan Pamuk için “vatan haini” diye manşet atmadı, bir iki Cumhuriyet yazarı dışında kimse onu acımasızca eleştirmedi, tam tersi övgü dolu yazılar yazıldı... 7 Ocak 2007 Pazar... Elime lümpen dinci “Vakit” gazetesini aldım... Manşet: “Akfırat’ın Şeyhi...” Sol köşede Aydın Doğan Bey’in fotoğrafı... Haber başlığı: “Kartel gazetelerinin 4 yıl önce, ‘Şeyh Yaşar Yılmaz’ın beldesi’ olarak takdim ettiği Akfırat’ta Aydın Doğan’a ait 160 villalık site kurulduğu belirlendi... Şeyh denilen Yaşar Yılmaz ise üç yıldır beldede oturmuyor...” Aydın Doğan Bey’in “Radikal”i 56 yıl önce Cumhuriyet’te çıkan bir haberi, Orhan Pamuk aracılığıyla manşete taşırken, lümpen dinci “Vakit” de Aydın Doğan Bey’i “Akfırat’ın Şeyhi” olarak köktendinci çevrelere hedef gösteriyor... Şimdi Aydın Doğan Bey’e sormak istiyorum: “İki habere bakıldığında Radikal’le lümpen dinci Vakit arasında ne fark vardır?” Burada kimseye gazetecilik dersi vermek istemem... Ancak şunu söyleyebilirim: “Cumhuriyet’e saldırarak Radikal’in tirajı yükselmez...” Yakın tarihimizde onaylamadığımız çok sayıda haber, yorum gazetelerde yayımlanmadı mı? 1951yılında (56 yıl önce) Cumhuriyet’te yayımlanmış, bugün hiçbir Cumhuriyet çalışanının onaylamadığı Nâzım Hikmet’le ilgili haber Cumhuriyet’i neden bağlasın?.. Tirajı 30 bine düşmüş bir gazete böylesine “ucuz” haberle Cumhuriyet’ten Orhan Pamuk aracılığıyla okur kapmaya yöneliyorsa vay “Doğan Grubu”nun haline!.. Babıâli’de Cumhuriyet’i taklit eden pek çok gazete çıktı. Mehmet Y. Yılmaz’ın Hürriyet’te altını çizdiği gibi buna heveslenen ama sonra yok olup giden gazetelerin sayısı çok fazla... ??? Bakın bunca ekonomik zorluklara karşın Cumhuriyet ayakta... Çalışanların özverisi ve çabasıyla bildiği yolda yürüyor... Cumhuriyet Uğur Mumcu’yu, Onat Kutlar’ı, Ahmet Taner Kışlalı’yı alçakça saldırılarda kaybetti... Cumhuriyet yazarları 12 Mart’larda, 12 Eylül’lerde işkencelerden geçti, hapis yattı... Ve siz sevgili Orhan Pamuk... Nobel ödüllü bir edebiyatçıya hiç yakışmadı o manşet. Siz kullanıldınız. Hem de çok ucuz bir iş için. Şimdilik bu kadar!.. 7 YILIN İKİNCİ CİNAYETİ... U STA DOLANDIRICILARIN TAKTIĞI GIBI... Bu vaatlerin, borcunu ödeyeceğini sürekli olarak muhatabına yineleyerek, zaman kazanmak isteyen usta ve profesyonel bir dolandırıcı taktiğine benzediği de söylenilebilir. Son Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, güvenlik birimlerimizin PKK’nin iki önemli adamı olan Murat Karayılan ile Cemil Bayık’ın Kuzey Irak’taki Erbil kentinde bir hastanede sağlık kontrolü için yattıklarının ABD’ye anında bildirildiği; “Bu iki teröristi ya siz bize teslim edin ya da biz gidip alalım” denildiği, ama önerinin kulak arkasına atıldığı anlatıldı. Karşılıklı olarak terörle mücadele özel temsilcilerinin zaman zaman bir araya gelmesine rağmen, somut bir sonuca ulaşılamamış olmasının PKK tarafından “Türkiye bizimle pazarlık yapmak istiyor” propagandasında kullanıldığı da belirtildi. Başbakan, Türkiye’nin bu konudaki düş kırıklığını, pekâlâ resmi yollardan ABD’ye iletmekle yetinebilirdi. Öyle yapmış olsaydı, kendisine yine aynı yollardan ya da dolaylı olarak yeni oyalama mesajları ile yanıt verilmesine ses çıkartamayacaktı. Lübnan yolculuğunun, Ortadoğu coğrafyasında sürdürülen terör ateşinin Erdoğan’da neden olduğu çağrışımlar dolayısıyla, ABD’ye medya yolu ile yüklenmeye yol açması, öyle anlaşılıyor ki, Başbakan için kaçınılmaz olmuştur. TRT’de personel kıyımı HaberSen’in hazırladığı rapora göre 12 Ocak 2004’ten bu yana genel müdür yardımcıları dahil 286 yönetici görevden alınarak yerine AKP’ye yakın isimler atandı ESRA YAZDIÇ ANKARA Basın Yayın ve İletişim Emekçileri Sendikası (HaberSen), TRT’de 3 yıllık süreçte AKP yanlısı kadrolaşmayı rakamlarla ortaya koydu. Rapora göre TRT’nin eski genel müdürü Şenol Demiröz’ün göreve başladığı 12 Ocak 2004’ten bu yana genel müdür yardımcıları dahil 286 yönetici görevden alınarak yerine AKP’ye yakın isimler atandı. Teftiş Kurulu Başkanı Tahsin Güler’in de aralarında bulunduğu 23 daire başkanından 20’si, 47 daire başkan yardımcısından 23’ü, 7 bölge müdürü (şu anda 4 bölge müdürü görevi vekâletle yürütüyor), 8 radyo müdürünün 5’i, 3 televizyon müdürü ve 351 müdür ve müdür yardımcısının 219’unun görevi değiştirildi. HaberSen’in derlediği verilere göre, bu yöneticilerden bir bölümü de birkaç kez değişti. HaberSen’in derlemesinden dikkat çeken bölümler şöyle: Yayın ve Programlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı üç kez (Serpil Akıllıoğlu, Bekir Erdem, Muhsin Mete) değiştirildi. Televizyon Dairesi Başkanı üç kez (Sağhan Dolu, Muammer Göz, Muharrem Sevil) değiştirildi. Ankara Televizyonu Müdürü üç kez (Süleyman Saylan, Bekir Erdem, Muhsin Yıldırım) değiştirildi. Bu dönemde özellikle Hasılat Dairesi ile Muhasebe ve Mali İşler Daire Başkanlığı ve Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın, yani kurumun mali işleri ve denetiminin vekâletle yürütüldüğüne dikkat çekilen raporda, yönetim tarafından görevden alınan daire başkanlarından 3’ünün ise mahkeme kararıyla görevlerine döndüğü belirtildi. çünkü TRT’de yöneticiliğe atandıktan sonra kazanılan bazı hakların görevden alındıktan sonra da geçerli olduğu vurgulandı. Sendika, TRT yönetiminin kendi yandaşlarına yüksek maaş ve yüksek ek göstergeden emekli olma olanağı sunduğunu da belirtti. Raporda, kadrolaşmanın önündeki engellerin kaldırılması için özellikle Hizmetlerin Tanımı, Bu Hizmetlere Atanacaklarda Aranacak Özel Nitelikler ve Atama Şartları Yönetmeliği’nin sık sık değiştirildiğinin de altı çizilerek, bazı kadrolara atanmak için gerekli süre koşullarının ve sınavların zorluk derecelerinin değiştirildiği, kurama alınacak personelin eğitim düzeylerinin indirildiğine dikkat çekildi. ADAM KAYIRILDI Raporda, TRT yönetiminin bazı kişilere maddi olanaklar ve özlük hakları sağlamak amacıyla atamalar yaptığı savunuldu. Raporda, bu kişilerin kısa bir süre sonra görevden alındığı, SORUNUN ÖTEKİ YÜZÜ ABD ile Türkiye arasındaki Terörle Mücadele Koordinatörlüğü oluşumu hiçbir işe yaramadıysa bile; Erdoğan’a “stratejik müttefik”imizin, PKK terörü konusunda bizi nasıl uyuttuğunu anlatmış oldu. Sadece o kadar mı? Erdoğan’ın 2005 Haziran ayında “Kürt sorunu”na bakış açısı ile, daha sonraki aylarda bu konuda yaptığı açıklamalar arasındaki farklı söylemlerindeki çelişkilerde AKP’nin Güneydoğu politikasındaki bocalamayı ortaya çıkartmadı mı? Erdoğan artık 2005 Haziran’ındaki “demokratik cumhuriyet” reçetelerinin sunucusu olmaktan söz etmeyen, Lübnan gezisine katılan gazetecilerin anlattığına göre, hükümetinin yörede yaptığı yatırımlar sayesinde bölgede şikâyet edilecek ölçüde “sorun” kalmadığına inanan bir lider politikacı konumundadır. Bu konumunun, bölgedeki yerel Kürt asıllı politikacılarda yarattığı tepkiler için, Şırnak’ın Cizre ilçesi Belediye Başkanı DTP’li Aydın Budak’ın yaptığı sert eleştirilere göz atmak yeterli olmalı. Budak, PKK’nin tek taraflı olarak aldığı ateşkes kararının, çift taraflı ve kalıcı hale getirilmesini isteyen bir konuşma yaparak Başbakan’ı “iki değil, dört yüzlü olmakla” suçlamış. Bugün parlamentoda bulunan Kürt kökenli milletvekillerinin Kürtlerin oyları ile seçilmediği için kendilerini temsil etmediğini de söylemiş. Bu düşüncede olanlara göre, Güneydoğu’da politika yapmak için sadece Kürt kökenli olmak, öyle anlaşılıyor ki yeterli görülmüyor. Özel bir Kürt politikası izleyecek oluşumlar isteniliyor. Acaba Washington’un terör örgütünün moralini kırmamaya özen gösteren stratejisinin arkasında, bu isteklere yönelik bazı beklentiler de mi yatıyor? obirgit?ekolay.net Sendika destekli kadrolaşma HaberSen’in hazırladığı raporda TRT’nin AKP yanlısı tutumu gözler önüne serildi ANKARA HaberSen Ankara Şube Başkanı Osman Köse, TRT içindeki usulsüz kadrolaşmaya vurgu yaparak, atamaların büyük bölümünün TRT yönetimine destek veren Türk HaberSen’in yönlendirmesiyle yapıldığını söyledi. Köse, TRT’deki kadrolaşmanın yayınlardaki sansürü de beraberinde getirdiğine dikkat çekti. TRT’nin 3 yıl içinde izlediği AKP yanlısı politikalar, HaberSen tarafından hazırlanan bir raporda toplandı. Raporda, Şenol Demiröz’ün göreve başladığı 12 Ocak 2004 tarihinden başlayarak hükümet yanlısı bir yayın politikası izleyen TRT’deki kadrolaşmanın faturasının ağır olduğu vurgulandı. “TRT hiçbir dönemde olmadığı kadar kamuoyunda tartışılır hale geldi” denilen raporda, deneyimsiz kişilere verilen yetkiler sonucunda TRT tarihinde ilk kez 3 saat süren bir yayın kesintisi yaşandığı anımsatıldı. HaberSen Ankara Şube Başkanı Osman Köse de, kurum içindeki atamalara vurgu yaparak, atamaların büyük bölümünün TRT yönetimine destek veren Türk Haber Sendikası’nın yönlendirmeleriyle yapıldığını söyledi. Köse, Türk HaberSen’in eski şube başkanlarının da aralarında bulunduğu yönetici ve üyelerin kurum içinde önemli görevlere getirildiğine işaret ederek şöyle konuştu: “Hasan Ali Demircan Türk HaberSen’in TRT Şubesi Başkanı’yken, Eğitim Dairesi Başkan Yardımcılığı’na atandı. Şu anda görevde bulunan 412 yöneticiden 179’u Türk Haber Sen, 24’ü KESK HaberSen, 4’ü Birlik HaberSen, 2’si Bağımsız HaberSen üyelerinden oluşuyor. Görevde bulunan yöneticilerden 198’i ise hiçbir sendikaya üye değil.” ÜRKİSLAM SENTEZI PROPAGANDASI YAPILIYOR’ TRT’nin 3 yıllık süreç içinde izlediği politikayı eleştiren Köse, haber bültenlerinden çocuk programlarına kadar tüm yayınlarda Türkİslam sentezi işlendiğine dikkat çekerek “TRT tarihinde görülmemiş bir şekilde bu dönemde TRT ekranlarından şeriat propagandası yapıldı. Din programlarında çocuklar sömürüldü” dedi. renkli ilan ‘T hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle