02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TÜRKİYE’NİN YERİ Irak’lı Şiiler... C S TRATEJİ 17 Nevaf Abid, "Iraklı Sünniler'in öldürülmesini göz ardı etmenin Suudi Arabistan'ın baz aldığı ilkelerin(6) devre dışı bırakılması anlamına geleceğini ve Suudi Arabistan'ın Sünni Arap dünyasındaki merkezi konumuna son vereceğini" öne sürdü. Şiileri tehdit eden Abid, "Suudi Arabistan'ın Irak'a müdahalesinin bölgesel savaşı körükleyecek tehlikeler içereceğini" de itiraf ediyor. Buna göre Suudi Arabistan, "Sünniler'i korumak" adına bölgesel bir savaşı göze alabilecek kadar "fedakâr" bir tutum içine girmiş bulunuyor. Bu açıklamalar, ABD’nin kısa süre önce Suudi Arabistan ile yaptığı 20 milyar dolarlık silah ve Fransa ile yapılan askeri uçak alımı anlaşmaları ile birleştirildiğinde, Batı’nın mezhepsel stratejileri açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda, Suudi Arabistan, İran yanlısı milislerle savaşılması için Sünni tugaylar kurmakta ve İran'ın Iraklı Şii milisleri finanse etmesini zora sokmak amacıyla petrol fiyatlarını düşürmek için fazla petrol ihraç edilmesi gibi yollara başvuracağını ilan etmektedir. Askeri birlik ve tesislerin bombalanması başta olmak üzere İran’a karşı "Doğrudan Stratejilerin" son günlerde daha sık gündeme gelmeye başlaması bölgedeki siyasi tansiyonu yükseltmektedir. Bush 1012 Haziran 2008’de yaptığı Avrupa ziyaretinde sık sık İran’a müdahaleden bahsetmiştir. Bunun gerçekleşmesi halinde Türkiye kendisini ister istemez bir ateş çemberinin içinde veya kenarında bulacaktır. Türkiye’nin yardım ve desteği olmaksızın İran’a yönelik "Doğrudan Stratejilerin" uygulanması mümkün değildir. Özellikle, bombalama ve Hürmüz’ün işgali gibi doğrudan kuvvet kullanımını gerektiren seçeneklerde Türkiye’nin çok dikkatli olması gereklidir. İran’a bu kabil bir müdahalede, başta Irak olmak üzere, İran’ın etki alanındaki tüm Ortadoğu’yu ateşleyebileceği unutulmamalıdır. Bu çerçevede Türkiye, bölgede doğrudan bir savaşa bulaşmak zorunda kalabilir. Türkiye’nin iç dinamikleri de dikkate alındığında, savaşın bedeli çok ağır olabilir. İran’a müdahalenin zorunlu ve kaçınılmaz bir hale gelmesi halinde, Türkiye, müdahalenin uluslararası hukuka uygunluğu yanında, kuvvetlerin NATO veya BM gibi müşterek bir yapılanma içinde olmasını sağlamaya gayret etmelidir. Dipnotlar: 1 El Sadr işgalcilere karşı 2000 kişlik özel bir direniş ordusu kurulacağını açıklamıştır. Bkz. 14 Haziran 2008 tarihli Cumhuriyet Gazetesi 2 Vatan Gazetesi 23Haziran 2008 s. 14. 3 Her iki taraftan yaklaşık 1 milyon insan öldü. 4 Persepolis ve 300 filmleri gibi. 5 Irak’ın hedef üretimi günlük 3 milyon varildir. Kaynak: EMOEnerji Dergisi Eylül 2007 sayı:3 6 Suudi ArabistanIn resmi bir ideolojisi olmadığına göre, Kraliyetin devamını sağlayan Vahabilik Mezhebinin ilkeleri olduğu değerlendirilmektedir. Ortadoğu’daki 90 yıllık statükonun korunması, Batı’nın giderek artan enerji açıkları nedeniyle bu gün, çok daha hayati bir konuma yükselmiştir. Bu bağlamda Irak’a müdahalenin, diğer Körfez ülkelerinde olduğu gibi, Batı için kalıcı bir avantaja dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu nedenle, siyasiaskeriekonomik önlemler yanında, teknolojik proje ve yatırımlarda yapılmalıdır. Başta Irak olmak üzere, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Mısır’ın Batı yanlısı politik istikrarının ana amacı, Irak ve Körfez ülkeleri petrolünün güvenlik ve süreklilik içinde Doğu Akdeniz’e akıtılmasıdır. Petrol ihraç eden Körfez ülkelerindeki rejim ve politik statülerin korunması da enerji güvenliğinin ön şartını oluşturmaktadır. Bu bağlamda, KerkükHayfa, MusulHayfa ve KerkükCeyhan boru hatları hayati önem taşımaktadır. Hürmüz Boğazı çıkışlı petrol ulaştırma hattının alternatifi yoktur. Basra Körfezi’ndeki İran faktörü nedeniyle, bu güzergahın Batı ve Japonya için riski yüksektir. Bu nedenle ABD’nin Irak’a müdahalesinin hemen sonrasında Ağustos 2003’te Kerkük ve Musul’dan Hayfa’ya giden petrol boru hatlarının onarımına İsrail tarafından başlanmıştır. Hattın onarımı tamamlandığında, Hayfa limanına günde 5 milyon varil petrol taşınabilecektir.(5) Bir başka önemli petrol hattı da, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Suudi petrollerini Akdeniz’e taşımak için ABD ordusunun inanılmaz desteği ile yapılan TransArabistan (TAP) petrol boru hattıdır. Uzun süredir kapalı olan bu hattın bir ucu Lübnan’a, bir ucu da İsrail’in işgali altındaki Golan Tepeleri’nden Hayfa’ya uzanmaktadır. Bu hattın da onarımı devam etmektedir. Bu hat günde 2 milyon varil Suudi petrolünü Hayfa’ya taşıyacaktır. Bu hatta Irak’ın güneyinden çıkarılan petrolün de eklenmesiyle toplam miktar 3 milyon varile çıkacaktır. Böylece Hayfa Limanı’na günde 8 milyon ton petrol akıtılmış olacaktır. Basra Körfezi’ndeki olası bir gerginliğe karşı Kuveyt ve BAE petrollerinin de anılan boru hatlarına irtibatı sağlanabilir. Bu durum, Ortadoğu petrollerinin İsrail’in denetiminde Akdeniz’e yani Batı’ya nakledilmesi anlamına gelmektedir. İsrail kaynaklı yeni haritalarda Hayfa’nın adının altına "Yeni Rotterdam" yazılmasının anlamı ne kadar açık değil mi? Aynı perspektifden bakıldığında; ? Lübnan’ın ? Golan Tepeleri’nin ? Gazze Şeridi’nin ? Kıbrıs’ın ? Türkiye’nin ABD, Batı ve İsrail için mutlaka kendi kontrol ve nüfuz alanı içinde tutulmasının ve Arap Mezhep yaklaşımları günümüzde İran’ın Ortadoğu’da çevrelenmesi amacıyla kullanılmak isteniyor. Bazı Suudi yetkililerin Irak’ta Sünnilerin korunması amacıyla silah kullanabilecekleri yönündeki açıklamaları, Suriye’nin İran’dan koparılması çabası mezhep yaklaşımlarına örnek olabilir. Yarımadası’ndaki 90 yıllık statünün korunmasının gerekliliği ortaya çıkmaktadır.. OLASI TEHDİTLER Özellikle İran’a yönelik, "Doğrudan Stratejiler" şüphesiz son derece riskli stratejilerdir ve öncelikle etki altında kalacak ülke Türkiye’dir. Türkiye, ABD’nin "Şii Zincirini Kırma" amacına yönelik stratejisi içinde, İran ile İsrail arasında politik bir tercihe zorlanmaktadır. İran ile Türkiye, 1514 Çaldıran Savaşı’ndan bu yana geçen yaklaşık beş asırdır, müttefik olmasalar bile dost kalmayı başarmışlardır. Türkiye ise riski daha az olan "Dolaylı Stratejiler"in başarısı için diplomatik çabalarını sürdürmektedir. Özellikle Beşar Esad yönetiminden, İsrail ile kalıcı bir barışı gerçekleştirmesi yanında, İran ve HAMAS ile ilişkilerini de dondurması talep edilmektedir. Bu çok önemli siyasi taleplerin sonucu, havuçsopa stratejisindeki dengelere bağlı olacaktır. ABD’nin Irak’a yerleşmesi, sopa unsurunu öne çıkaran jeostratejik bir avantaj yaratmıştır. Hamas’ın 26 Mayıs 2008 günü medyada yer alan Şam’daki merkezinin İran’a taşınması kararının, Suriye’nin talebi üzerine alındığı kuvvetle muhtemeldir. Bu durum, Suriye yönetimi üzerindeki tehdit ağırlıklı stratejilerin sonuç verdiği şeklinde yorumlanabilir. ABD politikalarına destek veren bir Suriye, İran’ın desteklediği Lübnan’daki Hizbullah’ın da sonunu getirebilir. Arkasından kurulacak resmi bir Filistin Devleti, bölgenin ABD ve İsrail çıkarları doğrultusunda şekillenmesini tamamlayacaktır. Suudi Arabistan’ın Dick Cheney'nin ziyareti ardından yaptığı çıkış ise şaşkınlık yaratmıştır. Suudi Arabistan’ın güvenlik danışmanı Nevaf Abid, Washington Post gazetesinde yayımlanan makalesinde, "ülkesinin İran destekli Şii milislerin Irak'taki Sünni Müslümanları öldürmesini engellemek için para, silah ve petrol kullanarak Irak'a gireceğini" ifade etmiştir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle