10 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 Gözde KILIÇ YAŞIN TUSAM Balkan Araştırmaları Masası [email protected] İngiltere yeniden devreye girdi… C S TRATEJİ statüsünün yükseltilmesini desteklemeyeceğini" ifade ederek iki ayrı politik varlığın bulunduğunu yadsıması müzakere sürecinde Hristofyas’ın elini kuvvetlendirecektir. Nitekim DİSİ’den gelen "Müzareke savaşını müttefikler aracılığı ile kazanacağız" şeklindeki sözler de İngiltereGKRY işbirliğinin kapsamını ve amacını açıklar nitelikte. K ıbrıs Adası yine tarihi günlerini yaşıyor. Rum Yönetimi’nde Hristofyas’ın Şubat 2008’de iktidara gelişiyle abartılmış bir iyimserlik yaratılmış ve bölünmüşlük sorununda makul bir çözüme ulaşılacağı yönünde umut pompalanmıştı. Çözüm her zamankinden daha yakındı çünkü Yunanistan’daki Karamanlis Hükümeti ile Türkiye’deki Erdoğan Hükümeti’nin birleşmeye dönük çabaları destekleyeceğine kesin gözüyle bakılıyordu ve KKTC Cumhurbaşkanı Talat gibi Hristofyas da yeni bir ortaklık denenmesi taraftarıydı. Hristofyas’ın daha görevi devralırken ifade ettiği sözler, adil ve kalıcı barış adına hayal kırıklığı yaratmışsa da, bu ifadelerin "çözüm umudu"nun hızla yeşertilmesinin önüne geçmesine izin verilmedi. Liderlerin bir araya geldiği 21 Mart görüşmesinin ana mesajı "uzlaşı" oldu. Lokmacı Kapısı’nın havai fişeklerle açılması da iki lider arasında uzlaşı sağlanabileceğinin göstergesi ve yeni sürecin çözümle sonuçlanacağı mesajının perçini oldu. Üstelik Lokmacı Barikatı’nın kaldırılması olayı, Talat’ın başarısı ve Hristofyas’ın tavizi olarak lanse edilmek suretiyle Rum Yönetimi’nin soruna bakışındaki katılığın ve taviz vermez tutumun dönüşüme uğramakta olduğu imajı da sağlanmış oldu. Liderlerin ikinci kez buluştuğu 23 Mayıs görüşmesi de aynı şekilde KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın siyasi başarısı olarak kodlandı. Çünkü tarafların vardığı mutabakatta "Federal Hükümetinin yanı sıra eşit statüye sahip bir Kıbrıs Türk Kurucu Devleti"nin de bulunacağı ifadesi yer almıştı. Görüşme sonrasında "Kıbrıs'ın uluslararası kimliğinin Kıbrıs Cumhuriyeti mi olacağı yoksa bakire doğumun mu gerçekleşeceği" sorusunu Hristofyas’ın, 'Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti olacağı ortak tutumuna sahibiz' sözleriyle cevaplaması da yine bir Rum tavizi/Türk başarısı olarak kabul edildi. Nitekim Türk kesiminin çözümde aradığı "eşit statüde iki devlet" ve "bakir doğum" ilkeleri karşılanmış gibi görünüyordu. Ancak bu hava sadece 12 gün sürebildi. Rumlar ‘sihirbazlık’ yapıyor Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin yoğunlaşan girişimler sürerken, İngiltere’nin etkili adımlar atması, Türk tarafının elini zayıflattı. Rumların ‘ödün verme’, imaj düzeltme girişimleri sihirbazlığa benziyor. Türk Kurucu Devleti"nden bahsetmeksizin çözüm konusundaki desteğin amacının "iki bölgeli ve iki toplumlu bir federasyona ve siyasi eşitliğe dayanan kapsamlı ve yaşayabilir bir çözüme ulaşmak" olarak belirlenmesi dikkat çekiciydi. Şüphesiz ki İngiltere’nin bu girişiminde karasuları rejimi uygulama niyetine girecek denli içselleştirdiği iki askeri üssü ve özelikle KKTC topraklarına sistemli biçimde yerleştirmekte olduğu İngiliz nüfusunun varlığıyla GKRY ve KKTC’den sonra Ada’nın üçüncü devleti olma ayrıcalığını sürdürme arzusunun büyük etkisi var. İktidara gelene dek İngiliz üslerinin boşaltılmasını savunan Hristofyas’ın da 23 Mayıs görüşmesinde "yaptığı hatayı" yeni bir belge ile telafi etme kaygısının bulunduğu belirtilmeli. Garantörlük Anlaşması’nın bütünüyle kaldırılmasını müzakerelerin ön şartı gibi talep eden Hristofyas’ın İngiltere’nin garantörlüğünün bir kez daha vurgulandığı bir belgeye imza atması da bu kaygının büyüklüğünü gösteriyor. İngiltere'nin anılan memorandumda, "adada ayrı bir siyasi varlığın tanınmasını ya da TEK EGEMENLİK DİĞER AKTÖRLER GKRY lideri Hristofyas’ın İngiltere Başbakanı Gordon Brown ile 5 Haziran 2008’de imzaladığı ortak mutabakat muhtırası, Rum Yönetimi’nin çözüm parametresinde "eşit statüde kurucu devlet" ilkesine yer olmadığı gerçeğini gizlenemeyecek hale getirmişti. Belgede 23 Mayıs mutabakatı anılmaksızın "Çözüm, tek egemenlik, tek uluslararası kimlik ve tek vatandaşlık temelinde olmalıdır" ifadesine yapılan vurgu TalatHristofyas görüşmelerinde yeni bir aşamaya geçildiğinin göstergesiydi. "Eşit statüye sahip bir Kıbrıs Memorandumun en önemli maddelerinden birisi "tek egemenlik, tek uluslararası temsiliyet ve tek vatandaşlık" oldu. Çünkü Hristofyas, Talat’la 1 Temmuz’da gerçekleştirdiği görüşmeye de bu maddeyi kabul ettirme niyetiyle oturdu ve başardı. ABD'nin Avrupa ve Avrasya'dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Fried’in, Adaya yaptığı ziyaret esnasında yaptığı açıklama da "iki kesimli, iki toplumlu federasyon, tek millet, tek vatandaşlık ve bölünmemiş bir ülke görmek istiyoruz" şeklindeydi. Şimdi belli ki Talat ve Hristofyas’ın 24 Temmuz’da gerçekleştirilecekleri yeni görüşmeye dek "tek egemenlik, tek uluslararası temsiliyet ve tek vatandaşlık" konusu üzerinde çok fazla konuşulacak. 1 Temmuz görüşmesinde Talat, "egemenliğin kaynağının iki halktan kaynaklandığını" savunurken Rum liderin "egemenlik Kıbrıs halkından kaynaklanır, Kıbrıs halkı ise iki halktan oluşur" düşüncesinde ısrar etmesi bir uzlaşıdan bahsedilebilmesi için gerekli olan zeminin henüz temel kavramlarda dahi yakalanamadığını gösteriyor. Talat ve Hristofyas’ın aynı dili konuşmadığı ortaya çıkarken, Hristofyas’ın da klasik Rum tezlerinden kesinlikle geri adım atmayacağı ve Türkleri azınlık, Kıbrıs’ın tamamını Rum toprağı, egemenliği paylaşılmaz, mevcut "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni vazgeçilmez gören yaklaşımı sürdüreceği anlaşılıyor. Bu da "bakir devlet" kriterinin de ölü doğduğu ve Rum Yönetimi’nin "Kıbrıs Cumhuriyeti" Anayasasında yapılacak düzenlemelerin ardından Kıbrıslı Türklerin devlete katılması konusunda ısrarcı olacakları anlamına geliyor. Rum Yönetimi’nin tavrı, "kayıtsız şartsız egemen olacağımız bir yapıdan başka çözümü kabul etmeyeceğiz" noktasına gidiyor ve bunun anlamı çözüm konusundaki taleplerini bir adım daha ileri götürecekleridir. Rumlar 1950’lerden bu yana var Talat ve Hristofyas... olan niyetlerinin siyasi altyapısını yaşama geçirmek üzere adım adım ilerlerken Türk tarafının da yeni bir dönem için hazırlanmaya başlaması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Rumlarla bir ortaklığın yeniden denenmesi taraftarlarından olan KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın buradaki "ortaklık" kavramını değerlendirmesi ve vazgeçilmesi mümkün olmayan kriterler ile tavizler dengesini çok iyi kurması gerekiyor. Kıbrıs sorunundaki aktörlerin çeşitliliğini gözönüne alarak ABD ve İngiltere’nin Ortadoğu’daki varlığı devam ettiği müddetçe Kıbrıs’taki statükonun da korunacağını hatırlamak faydalı olacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle