02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Mustafa ÖZBEK Türkiyem Topluluğu Sözcüsü O n üç bin yıllık tarihi ile dünyanın en eski milletlerinden biri ve dünya medeniyetler ailesinin her zaman parlayan bir yıldızı olan Türk milleti, adeta ihanete varan ihmaller sonucu bugün kendisini millet yapan değerlerin yok edilmesi süreci ile karşı karşıya kalmıştır. Uzun ve şerefli tarihimiz içinde zaman zaman karşılaştığımız benzer durumlar iyi analiz edilip, gerekli dersler çıkarılmadığı, yani tarihten ders alınmadığı için ne yazık ki bugün yine beka sorunuyla karşı karşıya kalmış bulunuyoruz. Hem konargöçer, hem de yerleşik medeniyetin zirvelerine çıkan, üstün yönetim ve teşkilatlanma yeteneği ile çok çabuk devlet kuran; al bayrağın dalgalandığı her yeri vatan sayan ve vatanlaştıran, "ey oğul insanı yaşat ki devlet yaşasın" anlayışı ile kurduğu devletlerde çeşitli dinlere, dillere, soylara mensup milletleri insanca, huzur içinde yaşatan Türk milleti; çoğu zaman asaletinden ve temiz karakterinden süzülüp gelen bu milli ve ahlaki değerlerinin de sıkıntılarını yaşamıştır. Devlet ve millet bütünleşmesinin zirveye çıktığı ve milli bilince sahip güçlü liderlerin önderliğinde başarıdan başarıya koşan Türklük, bu bütünleşmeyi kaybettiğinde ve milli bilinçten yoksun, zayıf karakterli liderlerin yönetiminde derin toplumsal acılarla karşı karşıya kalmıştır. Devlet kurmanın ve millet olmanın onuruna sahip çıkıldığında küresel güç haline gelmesi kaçınılmaz olan Türk milleti, devlet adamları bu onuru ve heyecanı taşıyamadığı zamanlarda adeta yok olma noktasına gelmektedir. Bugün bizim cevap bulmamız gereken soru şudur: Bu tarihsel kısır döngü nasıl kırılacaktır? Bundan yaklaşık bin üç yüz yıl önce Bilge Kağan’ın anlattığı gibi, yabancı medeniyetlerin kültürel değerlerine kapılan ve sosyal aşağılık duygusu içine düşerek yabancı ülkelerin etki alanına giren yöneticiler ve aydınlar Türk milletini yanlış yollara sürüklemiş ve hatta esarete düşürmüştür. Dün Göktürk Kitabelerinde anlatılan Çin’in yerine bugün ABD ve AB’yi koyduğumuzda bin üç yüz yıllık birikimden gerekli dersleri almadığımız görülecektir. Savaş sebebi yaratmak için kendisinden atını ve cariyesini isteyen düşmanlarına, ordusu henüz savaşa hazır olmadığı için bunları veren, fakat sıra çorak bir toprak parçası isteğine geldiğinde ise bu toprak parçasını komşularına vermek isteyen kurultay üyelerine: "Vatan toprağı kutsaldır. Onu hiç kimse bir başkasına veremez" şeklinde gürleyen Mete Han’ı ne çabuk unuttuk? Ne çabuk unuttuk da bugün vatanın her karışını, üstündeki ve altındakilerle yabancılara satmaya başladık… 1040’ta Dandanakan Meydan Muharebesi ile sınırları on milyon kilometre kareyi bulan yeni bir cihan devleti Unutma ülkeni edildiği, "Türküm" demenin adeta suç sayıldığı kara bir dönemin önü açılmıştır. Tarihin bize öğrettiği acı gerçek şudur: Milli kimliğine ve milli kültürüne yabancılaşanlar, siyasal ve ekonomik bağımsızlıklarını da kaybetmektedirler. Ne yazık ki, Osmanlı’nın son dönemlerinde bu süreci tekrar yaşadık. 1838 Balta Limanı Ticaret Antlaşması ile ekonomisini İngiliz emperyalizminin himayesine veren zihniyet, bir yıl sonra 1839’da Tanzimat Fermanı ile de siyasal bağımsızlığını emperyalizme terk etmiştir. Bu terk ediş bir bayram havasında, davul zurna ile "unsurların eşitliği", "ıslahat" ve "insan hakları" safsatalarıyla gerçekleştirilmiştir. kuran; 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi ile Kana ve toprağa doymayan emperyalizm Anadolu’da yeni bir vatanın kapılarını açarak dayatmalarına devam etmiş, 1856’da Islahat İslamiyet’in bayraktarlığını ellerine alan Fermanı ilan edilmiştir. Bu da yeterli olmamış, Selçuklular, kimliğimiz olan Türkçemize sahip 1876’da Kanunu Esasi kabul edilmiştir. çıkma bilincini yeteri kadar gösterememişler; devlet Borçlandırılan Osmanlı, borçları ödeyemeyince içindeki yabancı unsurların da etkisi ile milli kültür emperyalist ülkeler devletin bütün vergi gelirlerine değerlerine yabancılaşmanın önünü açmışlardır. el koymuş ve sonuçta sömürgeleşmeye yol açan İşte bu ortamda "Bugünden sonra hiç kimse Düyunu Umumiye idaresi kurulmuştur. Devlet sarayda ve hükümette ve meclislerde ve kamuda siyasi ve iktisadi bakımdan bağımsızlığını Türkçeden başka dil konuşmaya" diyen kaybederken; ülkede isyanlar başlamış, Türk Karamanoğlu Mehmet Bey’in fermanı Türk milletinin derin hoşgörüsü altında yüz yıllar boyu milletinin önünü aydınlatan bir rehber olmuştur. refah içinde yaşayan azınlıklar bunu fırsat bilip Bu dönemde Moğol baskısı ile bunalan Anadolu ayrılarak kendi devletlerini kurmuşlardır. Türklüğünün adeta yeniden coğrafyaya tutunmasını Osmanlı yönetiminin aczinden faydalanan ve hayatiyet bulmasını simgeleyen Türk Beylikleri misyonerler, hem Hıristiyan hem de Müslüman ile milletimiz, nihayet yeni bir cihan devleti daha unsurları birbirlerine düşürmüşlerdir. Bu kurmasını bilmiş; Osmanlı Devleti ile altı yüz yıl karışıklıkların da katkısıyla 187778 OsmanlıRus boyunca üç kıtaya hakim olmuştur. Osmanlı Cihan Harbi (93 Harbi), 1911 Trablusgarp Harbi, 191213 Devleti, Türkün adaletini, hoşgörüsünü, refah Balkan Harbi ve nihayet 191418 Birinci Dünya anlayışını, insan sevgisini dünyaya hakim kılarak, Harbi Türk’ün cihan devletini ve Türk milletini Kafkaslardan Balkanlara, Ortadoğu’dan Afrika’ya tarih sahnesinden silinme noktasına getirmiştir. bir barış adası yaratmıştır. Türk insanı adını bile bilmediği coğrafyalarda Tarihten gerekli dersleri çıkaramayan, milletinin kanını akıtmış, isyanlar ve göçlerle büyük acılar maddi ve manevi değerlerine yabancılaşan yönetici yaşamıştır. ve aydınların elinde Türklüğün aşağılandığı, Türk Türk milletini tarihten silmek isteyen milletinin "Etrakı bîidrak" yani "idraksiz Türkler" emperyalizm önce Çanakkale’de, ardından olarak horlandığı bir sürece girilmiştir. Dönme ve Sakarya’da yine Türk’ün bağımsızlık bilincine devşirme yöneticilerin eliyle devletin sahibi ve asli çarpmıştır. Bütün yokluklara ve iki yüz elli bin şehit kurucu unsuru olan Türk milleti, bilinçli olarak ve kaybımıza rağmen Çanakkale’yi geçilmez yapan yönetimden dışlanmıştır. Bu dışlanma ile birlikte Türk milleti, Mustafa Kemal’in önderliğinde imparatorluğu oluşturan bazı unsurların "kavmi Çanakkale'den başlattığı Milli Mücadele ateşini necip" olarak yüceltildiği, Türklüğün ise yok farz Anafartalar’da, Arıburnu’nda, Conkbayırı’nda yakarak bir kere daha devletine, vatanına, Çanakkale, Türk Ulusu’nun yeniden dirilişini simgeliyor. bayrağına ve bağımsızlığına sahip çıkmıştır. Buna rağmen, Mondros Ateşkes Antlaşması ile boynuna idam ipi geçirilen Türk milleti yılmamış, Sevr Antlaşması ile kendisine biçilen kefeni Lozan ile yırtıp atmasını bilmiştir. Tarihsel bilinci ve milli kültür değerlerinden kaynaklanan milli hasletleri ve kahramanlığı sayesinde sinesinden çıkardığı Ulu önderi Mustafa Kemal’in etrafında toplanarak Ergenekon’dan ikinci defa çıkmıştır. Hayatı boyunca Türklük ile ilgili en güzel sözleri söyleyen, kendisi de bir YörükTürkmen çocuğu olan ve daima "Türk olduğunu" her vesileyle C S TRATEJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle