02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Gözde KILIÇ YAŞIN TUSAM Balkan Araştırmaları Masası [email protected] KKTC yönetimi, Güney’deki Türk mallarını umursamıyor… C S TRATEJİ 21 irade KKTC’de bulunmuyor. Bunların AİHM’e taşınması sistemleştirilemiyor. ? KKTCMTK eliyle kuzeydeki Rum mülkleri sorunu çözüme kavuşturulurken, Rum Yüksek Mahkemesi, Rumlara verilen taşınmaz mallarının iadesini isteyen Türklerin davasını "mallarının idaresinin Rum İçişleri Bakanlığı bünyesindeki Kıbrıs Türk Malları Vasiliği’nde olduğu" kararıyla sonuçlandırıyor. ? KKTC yetkilileri, Kuzey’de kalmış Rum mülkleri konusunu bir sorun olarak kabul edip takas, iade ya da tazminat yoluyla ciddi biçimde çözümleme niyeti taşırken GKRY güneydeki Türk mülkleri sorununu kapsamlı bir çözüm sonrasına erteliyor. ? Feragatnameler yoluyla mülkiyeti KKTC devletine geçen güneydeki Türk mallarını korumaya dönük herhangi bir çalışma yapılmıyor. ? Kıbrıs Vakıflar İdaresi’ne ait olan ve Rum tarafında kalmış olan Türk vakıf malları için resmi düzeyde çalışma yapılmıyor. ? Maraş’ın yüzde 90’ından fazlasının iki Türk vakfına; Lala Mustafa Paşa Vakfı ve Abdullah Paşa Vakfı’na ait olduğunu tespit eden Gazimağusa Kaza Mahkemesi’nin 28 Ocak 2002 ve 27 Aralık 2005 tarihli kararları bulunmasına rağmen vakıf mülklerinin Vakıflar İdaresine devredilmesi işlemleri başlatılmıyor. Maraş için dava açılması gerekirken aslında vakıf malı olduğunu ispatlayan belgelerin AİHM’e taşınmaması nedeniyle Arestis davasında tazminat ödeniyor, malın iadesi gündeme geliyor. Yaklaşım farklılığı esasen klasik "işgal altındaki topraklar" şeklindeki Rum tezini yeniden doğrulamakta, haliyle Türk tezleri de Türk eliyle eritilmektedir. Belki "şimdi" çözüme daha yakın olunduğu yönündeki söylemlerin satır arasına gizlenen gerçek de budur. Sanki komşu mahallenin çocuklarıyla oynayabilmek için elindeki topu vermek zorunda kalan ve üstelik onların kurallarını kabul eden hayal gücü yoksunu bir çocuğun durumundan bahsediliyor. Açıkçası, Rum taleplerinin karşılanabilmesi için açılım üzerine açılım yapılırken herhangi bir platformda Türklerin elini güçlendirecek türden verilerin ısrarla kullanılmıyor olması KKTC’nin ve Türkiye’nin gerçek sorunudur. Nitekim çeşitli dönemlerde, çeşitli büyüklükte atılan "adım"lar, Rum perspektifiyle hareket etmeyi ve Rumların çözüm için ileri sürdüğü şartları karşılamayı kabul etmek anlamına geliyordu. Özellikle "çözümsüzlük çözüm değildir" mantığının hakim olmasından bu yana Türk tezlerinin Rum taleplerine uyumlaştırılabileceği mesajı veriliyordu. Artık Türklerin "olmazsa olmaz"ları bir nevi "olmasa da olur"lar haline getirilmeye başlandı. "Siyasal eşitlik", "egemenlik paylaşımı" gibi Türk kesiminin en katı olduğu konularda dahi hiçbir şekilde Rum duruşunun değişmeyeceğine ilişkin açık beyanatlarına rağmen Rum lider Hristofyas’ın hala "barışın/çözümün" beklenen mimarı olarak lanse ediliyor olması konunun ciddiyetini gösteriyor. Güneydeki Türk mülkleri ile kuzeydeki Rum mülklerinin toplam olarak takas edilmesi ve aradaki fark için tazminat ödenmesini öngören "Global Takas ve Tazminat" ilkesinin sulandırılması da aynı kapsamda değerlendirilmeli. Ortada bir çözüm planı yok ancak temel sorunlardan birisi olan mülkiyet konusu, "salam modeli" diye tabir edilen yöntemlerle dilim dilim/ parça parça çözülüyor. K ıbrıs Sorunu’nun çözümü yönünde yeni bir süreç, diğerlerinden çok daha şaşalı bir umut yüklemesi ile başladı. Rumların Türk askerinin çekilmesi ön şartının "bir adım" ötesine geçerek "Türkiye’nin Garantörlüğü" meselesini yeni dönemin temel tartışma konusu yapmaya niyetlendiği anlaşılıyor. Adil ve kalıcı barış arayan kapsamlı çözüm planlarının tümünde bütünlüklü olarak ele alınan mülkiyet sorunu ise galiba artık bireysel davalara teslim edilmiş durumda. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Kıbrıs’taki mülkiyet davaları hakkında verdiği her bir karar bu yönde yeni bir adım olarak değerlendirilebilir. Loizidou ve Arestis kararlarını, 22 Nisan’da açıklanan Timvios ve Dimadis kararları izledi. Mahkeme, esas hakkındaki kararı 2003’de verilen davaların, tazminata ilişkin bölümünü geçtiğimiz ay karara bağlayarak Dimadis davası için Türkiye’yi 835 bin Euro ödemeye mahkum etti; Timvios davasında ise taraflar arasında varılan "dostane çözüm"ü dikkate alarak tazminat belirlemedi. Dostane çözümden kastedilen ise Kıbrıslı Rum Mike Timvios’un AİHM’deki başvurusunu geri çekme talebinin ve KKTC Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) ile yaptığı mülk takası ve tazminata dayalı anlaşmanın onaylanması. Dimadis davasının sonuçları, kendisinden öncekilerle neredeyse aynı ancak Timvios davası, mülk sorununda yeni bir aşama anlamına geliyor. Çünkü AİHM’in onayladığı anlaşma, KKTC’de bulunan bir Rum mülkü ile GKRY’de bulunan bir Türk mülkünün takasını öngörüyor yani mülkiyet sorunlarının çözümünde ilk defa takas yöntemi kullanılacak. Anlaşmanın diğer bir ilginç yanı ise KKTC’de bıraktığı eski mülküne karşılık Mike Timvios adlı Rum’a Larnaka’daki 22 dönümlük Vakıf arazisinin verilecek olması. Aynı anlaşma, takas işleminin Türkiye’nin yetkisi dışında olmasından dolayı işlemlerin Kıbrıs Rum Cumhuriyeti Tapu Dairesindeki kayıtlara göre yine aynı daire tarafından yapılacağını da düzenliyor. Haliyle, Rum Başsavcı Petros Kliridis’in karara ilişkin Rum kesiminin takasın gerçekleşmesini engellemesi ihtimalini dolaylı olarak açıkta bıraktığı şeklindeki değerlendirmesi de yerinde. Ne var ki gelinen aşamanın kendisi, Rum Yönetimi’nin "sahte devletin statüsünü yükseltmemek" gerekçesiyle takası kabul edip etmeyeceğinden çok daha önemli. Mülkler Rum lehine çözülüyor Kıbrıs sorununun unsurlarından biri olan mülk sorunu Rumların lehine çözülüyor. AİHM’de alınan kararlara itiraz edilmemesi, Güneydeki Türk malları için sistemli bir girişim başlatılmaması Türk tezinin gerilemesine neden oluyor. Çözümün adı ise, her şeyi kabullenmek… topraklarında bulunan mülküne geri dönüşünün söz konusu olmamasıdır. Yani söz konusu çözüm, iki kesimliliği güçlendirecek ancak komisyonun mal iadeli kararları da olduğu için bu genelgeçer bir sonuç değil. İkinci önemli nokta ise komisyon kararlarının bir iç hukuk yolu olarak kabul edilmesinin artık mümkün görülebilmesidir ancak KKTC Türkiye’nin alt yönetim birimi olarak görüldüğü için ve kararların sorumluluğunu Türkiye taşıdığı için muhatap yine Türkiye. Bu noktada gelişmelerin gerçek mahiyetinin anlaşılabilmesi için, KKTC ile GKRY’nin mülkiyet sorunlarına yaklaşımlarındaki tezatlığın da irdelenmesi gerekir: ? Kuzeydeki Rum malları gündemden düşürülmezken Türklere ait 5500 evin Rum göçmenlere dağıtılmış olduğu ve Türk arazileri üzerine Rumlarca 8000 ev inşa edildiği, 3500 Türk sahipli mağaza ve lokantanın Rumlarca işletildiğini dünyaya duyuracak bir ÇÖZÜM SEÇENEKLERİ Demades’e kullanım kaybı ve manevi tazminat olarak 835 bin Euro; Timvios’a ise aynı sebeple 1 milyon 200 bin dolar ödenecek. İlkini AİHM belirledi, ikincisini ise tazminatların korkunç boyutlara ulaşacağından duyulan endişenin(!) de etkili olduğu bir kararla oluşturulan KKTCTMK belirledi. İki davanın doğurduğu sonuçlar arasındaki temel fark –Rum Yönetiminin engellememesi halindeTimvios’un artık KKTC
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle