Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
çifte soygun yaparlar. Kriz geliyor algısıyla yıllarca uyutulan toplumlar, dolar ve avronun neden düştüğüne anlam veremezler. Krizin yıllarca süreceği algısı soygunun ikinci boyutu olur. Yıllarca süren çaresizlik kriz olur mu? ? Gelecekteki felaketi zihinde canlandırma yani korkutma yöntemi yeni değil. Elinizde medya gibi bir silah varsa, karşınızda hiçbir güç duramaz. İstediğiniz her şeyi binlerce kere toplumun bilinçaltına üfleyerek, istediğiniz algıyı yaratabilirsiniz. İnsan ve toplumlar bu nedenle kurgulanmış bir hayatın dışına çıkamıyor. Çünkü yaşam tarzımız bu algıya göre şekilleniyor. Bu yüzden beynimize yazılan sanal bir hayatı yaşıyormuş gibi yapıyoruz. Aslında yaşadığımız, benliğimizi silen ve bizi balık sürüsüne çeviren dış dünyanın bitmek bilmeyen istekleri. Bunların hepsi ‘algı yönetimi’nin eseri… kolay değildir. Çünkü tüketime dayalı yaşantı, sigara veya eroin bağımlılığı gibi mutlu ederken, zihinleri bu pembe esarete alıştırıyor. Bu yüzden bağımlı hayattan özgürlüğe geçiş, yoksunluğa yol açan sıkıntılı bir süreçtir. Yeni algının hayata yansımasının yolu, bağımlılık yaratan eski algının silinmesine bağlıdır. Silme işlemi ise sancılıdır ve zaman ister. Kötü alışkanlıklardan uzak, özgür ve bağımsız yaşamanın yolu ‘elimde değil’ algısı yerine, ‘özgür ve bağımsız bir iradeyim’ algısını oluşturmaktan geçer. Öncelikle, irademizi esir alan temel algıyı değiştirmemiz gerekiyor. Başka yolu yok! C S TRATEJİ 23 neden gerek duyuyorsak, çağımızda beynimizi, zihnimizi, algımızı koruyacak ulusal bir kuruma da çok daha fazla nedenle ihtiyaç duyuyoruz. Çünkü sahip olduğumuz her şeyi yöneten bu değerli merkezi korumak zorundayız. Çünkü saldırılar doğrudan veya dolaylı olarak algımızı ele geçirmeye yönelmiş bulunuyor. Sağlıktan ekonomiye, kültürden milli güvenliğe her türlü küresel tehlikeyi algılayan, küresel medyanın algı yönetimini izleyen ve ulusal refleksleri yöneten ‘Ulusal Algı Yönetimi’ acilen kurulmalıdır. Kaynak : 1 Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap 8. Baskı, 2008 2 http://www.kemalyesilcimen.com NE YAPMALI? ? Algı yönetimi; toplum mühendisliğinin temelidir. Öncelikle algımızı ve yaşam tarzımızı bozan dilde yabancılaşma, kültürel yozlaşma ve yolsuzluk virüsünü yok etmeliyiz. Küresel algı virüslerini etkisiz hale getiren ‘antivirüs’ programları olmadan beynimizi korumak mümkün değildir. Ulusal algıyı bozan her çeşit yozlaşma ve çürümeye önlem almalıyız. Sağlıklı ve temiz bir toplum için milli ve manevi değerlerimizi korumak zorundayız. ? Türk milletini uyutmaya, aldatmaya ve algısını yönetmeye çalışan her türlü bilinçaltı kurgulamaya karşı caydırıcı yaptırımlar getiren ‘Ulusal Algıyı Koruma Kanunu’ çıkarılmalıdır. Hiçbir toplum en değerli hazinesi olan algısını korumasız bırakamaz. ? Topraklarımızı korumak için milli bir orduya ve toplum güvenliği için de polis teşkilatına BEKLENTİ YÖNETİMİ ? Diğer bir yöntem ise ‘beklenti yönetimi’. Beklenti yarat ve bu beklentiyi yöneterek istediğini yaptır. Çünkü her şey algıya dayanıyor. Oy verirken bile beklenti ve algımıza göre hareket ediyoruz. Vadedilen geleceğin benimsenmesi, toplumun beklentilerine uymasına bağlı. Bu basit gerçeği bilmeyenlere, toplumun davranışları mantık dışı gelir. Beklentilere uymayan bir yaşam tarzı, ne kadar iyi ve sağlıklı olursa olsun halkın ilgisini çekmez. Planlanan hayata özendirmek ve talep yaratmak gerekir. Bunun için de önce beklenti oluşturmalı, sonra da bunu yönetmelisiniz. İşin özü bu... ? Algı yönetimi bilinçaltı savaş yöntemi olarak kullanıldığında, özgürlük ve demokrasi için en büyük tehdit sayılır. Çünkü algıyı ele geçiren, algı sahibine ait olanları da ele geçirmiş oluyor. Bu savaşın en etkili ve eğlenceli silahı da medya! Gözümüze, kulağımıza, zihnimize hitap eden her şey algımızı ve yaşantımızı etkiliyor, şekillendiriyor. Televole yaşantısı moda oluyor. ? Her yaşam tarzının dayandığı temel algı dağları vardır. Bu algılar değişmeden bunun yansıması olan anlayış ve yaşam tarzı değişmez. Üretmeden tüketen, borç alarak lüks ve israf içinde yaşamaya alışan ve bunu konfor olarak algılayan insan ve toplumları, bu bağımlı hayattan kurtarmak Bireylerin ve toplumun zihinsel süreçlerinin kendi yararları dışında bilgilerle işgal edilmesine izin verilmemesi gerekiyor. Ustalıkla yapılan bu işlemi engellemek ise ülkenin fiziki işgalini önlemekten daha zor… T ürkiye Cumhuriyeti’nin son yıllarda geçirdiği değişim ve dönüşüm, Batı kamuoyunun da gündeminde… ABD, Türkiye’deki iç gelişmeler hakkında da görüşlerini mesafeli de olsa açıklıyor. AB yetkilileri ise yaptıkları değerlendirmelerle belli kesimlerden yoğun tepki alıyorlar… işlediğini gösteren örneklerle, kapsamlı olarak ele Sedat Sami’nin "Sessiz Kapitülasyonlar: alıyor. Ülkede güçleri ellerinde tutanların Cehennemin Azabına Giden Yol" başlıklı kitabı, çıkarlarını uluslararası lobicilerin Türkiye Cumhuriyeti’nin son yıllarda geçirdiği geliştirdikleri politikalarla radikal değişimi, Kemalist ideolojinin aldığı özdeşleştiriyor olmalarına dikkat darbeleri, kamuoyuna yansıyan olayları ve olayların çekiyor ve sorunun temelinde bunun arkasındaki güçleri ve amaçlarını akıcı, keskin bir yattığını ifade ediyor. dille ifade ediyor. Yazar, yaşanan olayları, Aynı zamanda, tarikatların oynadığı tanıklıklar ve basına yansıdığı şekliyle irdeleyip rolü, ülkenin gün geçtikçe radikal değerlendirirken aynı zamanda içinde İslamın kontrolüne geçtiğini bunda bulunduğumuz durumun vahametini gözler önüne yönetimde bulunanların da pay sahibi seriyor. olduğunu belirtiyor. Yazar, aynı zamanda Sedat Sami, basının, sakınmayan bir dil ve açıklıkla uluslararası sermaye ve Yazar: Sedat SAMİ ülkenin içinde bulunduğu çıkar gruplarıyla bağlantıları Çeviren: Hasan SEVİM tehlikeyi, dinsel köktencilik, nedeniyle bu duruma seyirci Karı nca Yayınları Ankara, 2008, 200 Sf yandaşçılık, rüşvet ve çıkarcılık ile kaldığına ve tıpkı mütareke birlikte, yöneten kesimlerin basını gibi davrandığına, ülkenin sosyal ve ekonomik yapısını dayatılan ekonomik programların ve yozlaştırdığını, bunların politik bünyenin içine SESSİZ KAPİTÜLASYONLAR Cehennemin Azabına Giden Yol yöntemlerin gün geçtikçe içinden çıkılmaz bir borç ve siyasal bağımlılığa neden olacağına ve ülkenin ‘sessiz kapitülasyonlar’ın ağında uğrayacağı felaket konusunda okuru uyarıyor. Kitap, Türkiye’nin içinde bulunduğu kaos ortamının daha iyi anlaşılıp değerlendirilmesi açısından önem taşıyor. Kitabın yazarı Sedat Sami İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra ABD Illinois Üniversitesi’nde uzun yıllar ders verdi ve yöneticilik yaptı. İngilizce baskısı "Silent Capitulations: Kemalist Republic Under Assault" ismiyle Amerika’da yayımlanan kitabı Karınca yayınları Türkçe’ye çevirdi.