Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 Prof. Dr. Nadim MACİT TUSAM Danışmanı İnsafsız ve saldırgan sömürünün sonucu… C S TRATEJİ ülkelerdeki tüketim alışkanlıklarının değişmesi ve biyoyakıt için ürün ekimi gıda krizinin yapısal ve belirleyici nedenleridir. Dolayısıyla bu krizin yardımın ötesine geçen köklü tedbirlerle çözülebileceği ortadadır. Dünya ölçeğinde ekonomik ve politik ölçütlerin ve kuralların ortak sisteme dönüştüğünü savunan küresel aktörler dünyasistemi ölçeğinde köklü tedbirler almak zorundadırlar. Ne var ki liberalkapitalist sistemin mantığı içinde yer alan küresel sistemin merkezi güçleri, bu krizi, yeni bir sömürünün aracı haline dönüştürmeleri mümkündür. Kendi etkinlik alanlarını genişletmek için gelişmekte olan ülkeleri kota uygulamaya zorlayan ve bazı ürünlerin üretimini, hatta tohum ıslahını ve satımını kendi ellerinde tutan güçlerin bu krizin yapısal boyutuyla ilgileneceklerini beklemek biraz hayal olur. Çünkü çeşitli kaynaklar, uzun süredir uluslararası toplumun FAO ve diğerleri tarafından uyarıldığı halde hiçbir tedbir alınmadığı bilgisini vermektedirler. Kriz her yönüyle su yüzüne çıkınca BM’nin devreye girmesi "küresel sistemi tahkim etme" peşinde olan merkezi güçlerin yara almasını önlemeye yönelik girişimden ibarettir. Eğer dünya kaynaklarının harcanma dilimleri ile yoksul insanlar ve bunlara dönük yapılan yardımlar arasındaki matematiksel çelişki dikkate alınırsa bazı şeylerin göstermelik olduğu anlaşılmış olur. Gıda krizine ek olarak kadife devrimlerin mimarı olan Soros’un çalışmasında belirttiği üzere finans krizi de yaşanmaktadır. Önümüzdeki süreçte finans alanında yaşanacak kriz gıda alanında köklü tedbirler almayı olumsuz yönde etkileyecektir. Nitekim Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick, BM kuruluşları başkanlarıyla yaptığı görüşmeden sonra, ''gıda ihracatını yasaklamanın artan gıda fiyatları sorununu daha da kötüleştirdiğini'' söylemesi bunun açık göstergesidir. Her ne kadar Zoellick ülkelerden ihracat yasaklarını kullanmamasını istese de, finans alanında yaşanması muhtemel kriz uyarıları stoklama tehlikesini beraberinde getirecektir. Nitekim Zoellick, ''ülkelerin ihracat yasaklarını kullanması stoklamayı teşvik ediyor, fiyatları yükseltiyor ve dünyanın her yerinde beslenme mücadelesi veren yoksul insanlar yara alıyor" şeklindeki açıklaması bu algının güçlendiğini göstermektedir. Önümüzdeki süreçte finans krizinin yaşanacağına ilişkin yapılan uyarılarla gıda krizinin daha da derinleştirebileceği dolaylı olarak belirtilmektedir. Nitekim önümüzdeki günlerde gıda krizi konusunda kritik bir dönem olacağını ifade eden Zoellick, pirinç, mısır ve buğday fiyatlarının giderek yükseldiğini, kısa dönemli acil önlemlerin yanı sıra Filipinlerde gıda kıtlığı... uluslararası toplumun dünya ticaret sistemini destekleme çabaları dâhil köklü çözümlere odaklanması gerektiğine dikkati çekti. "Durum acil ve vahim, bu konuda ortak çalışmalıyız" çağrısı krizin daha derin olduğu sinyalini vermektedir. Nitekim Dünya Bankası’nın, yoksul ve kırılgan ekonomiye sahip ülkeler için hızlı mali imkânlar oluşturmayı planlamaya başladığı ve Afrika'ya verdiği krediyi ikiye katladığı belirtilmektedir. Ayrıca Dünya Ticaret Örgütü (WTO) Genel Sekreteri Pascal Lamy de BM Genel Sekreteri Ban'ın gözetiminde WTO üyelerinin, gelişmekte olan ülkelerin gıda T he Economist dergisinin 19 Nisan 2008 sayısının kapak konusu "The Silent Tsunami: The Food Cirisis And How to Solve it" yani "Sessiz Tsunami: Gıda Krizi ve Sorun Nasıl Çözülecek" isimli bir makaleydi. Yazıda aşırı yükselen ‘gıda fiyatlarının’ sefalete ve dünya çapında savaşlara yol açacağı anlatılıyor; açlık ve sefaleti aşmak için radikal çözümlere ihtiyaç olduğu vurgulanıyor. Dünyadaki büyük ekonomik krize bir başka uyarı da "turuncu devrim"lerin mimarı, ülkemizdeki bazı sivil toplum kuruluşlarının hamisi George Soros’dan geliyor. "Paradigm for Financial Markets The Credit Crisis of 2008 and What It Means" adlı, bu yıl piyasaya çıkan eserinde Soros, kriz uyarısında bulunuyor. 1930’lardan bu yana yaşanan en kötü finansal krizin ortasında olduğumuzu söylüyor. Son yirmi yılda benzer krizlerin yaşandığını ancak şimdi derin bir farkın bulunduğunu; mevcut krizin, uluslararası döviz rezervi olarak dolara dayalı kredi genişlemesinin sonunun geldiğini gösterdiğini iddia ediyor. Dün liberal kapitalizmin tarihin sonunu belirlediğini iddia edenlerin bugün liberal kapitalizmin büyük bir krizin eşiğinde olduğunu söylemeleri ilginç bir ironidir. Dünya iflasa gidiyor SORUN NASIL ÇÖZÜLECEK? Basına yansıyan bilgilere göre BM ve Dünya Bankası gıda krizi ile başa çıkabilmek için BM Genel Sekreteri Ban Kimoon başkanlığında bir heyet görevlendirildi. İlk önce BM Dünya Gıda Programı'na 755 milyon dolar kaynak sağlayacak. Yoksul ülkelerdeki çiftçilere tohum temin etmek için 1,7 milyar dolarlık plan da uygulanacak. İsviçre'nin Bern kentinde, BM Genel Sekreteri Ban Kimoon Başkanlığı'nda yapılan toplantı sonucunda şu açıklama yapıldı: "Bütün dünyada gıda fiyatlarındaki aşırı yükseliş dünyanın en savunmasız kesimlerini yani yoksulları tehdit etmektedir." (Bkz: NTVMSNBC 25 Nisan 2008) Küresel soruna dönüştüğü belirtilen gıda krizini aşmak için BM Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO), yoksul ülkelerdeki çiftçilere tohum sağlama çabası finans sağlamaya dönüktür. Fakat mesele sadece yoksul ülkelerdeki çiftçilere tohum sağlamaktan ibaret değil. "Dünya küçük köy haline geldi" metaforuna atıf yaparak ekonomik, politik ve kültürel sistemden bahseden küreselciler "dünyanın nasıl bir ekonomik dengesizlik içinde olduğunu" böylece itiraf etmiş oldular. Çünkü dünyanın birçok yerinde insanlar bu günden yarına açlığını giderecek ekonomik güce sahip değil. Uzun süredir Batılı egemen güçlerin sömürdüğü ülkelerde insanlar açlıktan ölmektedir. Bu insanlara hemen gıda temin edilmesi gerekiyor. Günümüz dünyasında gündelik gıda ihtiyacını karşılamakta güçlük çeken insanların oranına ve bu noktada yapılanlara bakılırsa insanlığın sınıfta kaldığı rahatlıkla Gelişmekte olan ülkelerin tarım sektörünü kota ve benzeri bastırma araçlarıyla üretmemeye özendiren Batı emperyalizmi, gıda kıtlığını da "kriz tüccarı" olarak kullanmak istiyor. ‘Yoksul ülkelere yardım’ amacıyla alınmak istenen önlemler, emperyalistlerin mevcut konumunu koruma arayışından başka bir şey değil… söylenebilir. Kaldı ki bu sorun sadece tohum temin etme ve finans sağlama gibi geçici tedbirleri aşan özelliğe sahip. Çünkü tabiatın estetik formu bozulmuş ve her şey kirletilmiştir. İnsafsız ve saldırgan sömürünün sonucu olarak dünyada yaşanan iklim değişiklikleri, uzun süredir yaşanan kuraklık, gelişmekte olan