10 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili [email protected] Politikalar geri tepti, bağımlılık artıyor… C S TRATEJİ Dünyada baş gösteren çeşitli bölgesel çatışmalar sonucu milyonlarca insanın mülteci durumuna gelmesi yani net tüketici olurken, üreticilik konumundan çıkmış olmaları. Bütün bu ifadeler, bugünlerde yaşanan sorunların geçici bir dar boğazdan ibaret olmadığını, ciddi ve giderek artacak bir sorunun başladığına işaret ediyor. Geçmişte bütün dünyayı doyuran ve temelde bir tarım ülkesi olan Mısır’ın bugün ciddi isyanlara sahne olması ürkütücü bir gelişme. Çünkü dünyada yiyecek fiyatları artarken 80 milyon Mısırlının 30 milyonu günde ancak 1,5 dolar, 16 milyonu ise bir dolardan da az kazanırken fiyatlar son bir yılda birkaç misli artmış. Bunun sonucu geçtiğimiz Mart ayında özellikle ekmek fırınları önünde çıkan çatışmalarda 10’dan fazla Mısırlı hayatını yitirdi. Bu tür olayların engellenmesi şimdilik geçici önlemlerle sağlanabiliyorsa da sorunların çözümü ancak dünya çapında yeni bir tarımsal devrimle mümkün olacak gibi gözüküyor. H er geçen gün artan dünya nüfusunu karşılayamaz hale gelen temel gıda maddeleri buğday, pirinç, mısır ve baklagillerin fiyatı son üç yılda beklenmedik şekilde yüzde 185 oranında arttı. Halbuki son 20 yıldır bu maddelerin fiyatları temel olarak istikrarlı bir seyir izlemişti. Fiyatların artması, Afrika, Asya, Ortadoğu ülkelerinde birçok insanın gününü kurtararak aşmaya çalıştığı açlık koşullarını daha kötü duruma getirdi. Bugün dünyamızda 850 milyon insan yatağına aç giriyor. Dahası birçok gıda maddesi bulunamaz oldu. Mısır, Pakistan, Endonezya ve birçok Afrika ülkesinde yiyecek maddesi sağlamak uğruna halk hareketleri başladı. Askeri konvoylar yiyecek maddelerini korumak zorunda kaldı. Dünyada aynı günlerde patlak veren olaylar sonucu, açlık çeken, açlığını bastırmak için toprak benzeri bir madde yemeye mecbur kalan Haiti halkı, bunun da pahalanması üzerine ABD elçiliğine saldırdı ve elçilik geçici olarak kapatıldı. Silahlanmaya trilyonlara varan harcamalar yapan gelişmiş ve hatta gelişmemiş ülkelerin yöneticileri gelecekte oluşabilecek gıda kıtlığına karşı ülkelerini hazırlamadılar. Dünyada bölüşüm dengesi son yıllarda giderek bozuldu. Yeryüzünde yaşayan insanların yüzde 40’ının elde ettiği gelire eşit bir miktarın 200 ailenin kontrolünde olduğu söyleniyor. Küreselleşme denilen yeni sömürgecilik insanları limon gibi sıkmaya başladı. Çünkü artan nüfusa etki edilerek tüketim harcamalarını arttırmaları ve bunların bir kısmının da lüks tüketime yönelmeleri sağlandı. Orta kesim tüketimini, özellikle de yiyecek tüketimini arttırırken aynı oranda gelirini arttıramayan fakir kesim artan yiyecek fiyatlarına yetişemez oldu. Dünyada artan petrol tüketimi ve enerji fiyatları da orta ve fakir kesimi haliyle ciddi şekilde etkiler hale geldi. Bugün dünyada büyük ve derin bir finansal kriz olduğu söyleniyor, bunun olası etkileri, artabilecek boyutları da ciddi boyutlarda tartışılıyor. Halbuki bugün artık dünyamızda mali krizin daha da ötesinde tehdit oluşturabilecek bir gıda sıkıntısının ayak seslerini oldukça yakından duyuyoruz. Bu ayak sesleri, Arjantin, Peru, Haiti, Senegal, Moritanya, Kamerun, Mozambik, Mısır, Yemen, Hindistan ve Endonezya’da Gıda kıtlığı, yoksul halk hareketleri Afrika’da etkili şeklinde ortaya oluyor. çıkmışken, dünyada müşterek bir tarım politikası izlenmemesi nedeniyle bir çok ülkenin üstüne üstlük temel yiyecek maddelerinde ihracat yasağı koymaya başlaması konuyu daha da tehditkar boyutlara getirmiş durumda. Kendi tüketimini de düşünen birçok gelişmekte olan ülke mısır, pirinç ve buğdaya dış satımda sınırlama ve hatta yasaklar Gıda kıtlığı ve Türkiye nüfusunun daha fazla yokluk çekmemesi için Pakistan, Sri Lanka, Bangladeş, Sudan, Habeşistan ve Hindistan bu tür önlemleri almışlar. Ne var ki bu önlemlerin söz konusu ülkelerin temelde tarımsal ürün ihracına dayanan ekonomilerini bu sefer başka yönlerden daha da sıkıntıya sokacağı açık. Gelişmiş Batılı ülkelerin dünyanın geri kalanına dayattığı tarım politikaları iflas etti. Üretmemeyi özendirme girişimleri küresel bir kıtlığın hortlamasını gündeme getirdi. YENİLİKLER ÇÖZÜM MÜ? getirmiş. Açlık çeken Arjantin’in yanı sıra yüksek SIKINTININ NEDENLERİ Dünyayı kasıp kavuran gıda sıkıntısı, aniden ortaya çıkmış gibi gözükse de aslında nicedir bekleniyordu. Söz konusu sıkıntının temel nedenlerini ise şöyle sıralayabiliriz; Nüfus artarken, ekilen arazi oranının göreceli olarak azalması, İklimin kuraklık veya sel gibi orantısız değişmeler göstermesi, Özellikle biyodizel gibi yeni yakıtların mısır ve soya gibi tarımsal ürünlere dayanan yiyecek maddelerinden elde edilmeye başlanması, Dünya Bankası gibi kuruluşların, gelişmekte olan ülkelere, ithalat vergilerini azaltma gibi dayatmalarda bulunması ve bunun sonucunda üreticilerin, gelişmiş ülkelerden gelen daha ucuz gıda maddelerine karşı korunmasız kalmaları, Fahiş oranlarda artan petrol fiyatlarının nakliyeyi pahalılaştırırken spekülatörlere de fiyatlarla oynama fırsatı vermesi, Geçmişte tarım alanında makineleşmeye geçilmesi, daha çok gübre ve tarımsal ilaç kullanımı bir süreliğine tarımsal üretimi artırmıştı. Ne var ki ülkeler bu gelişmenin rehavetine kapılıp artan nüfus ve tüketim eğilimlerini dikkate almadılar. İklim kuşağının değişmesi, kurak bölgelerin artması da buna tuz biber ekti. Tarım ülkeleri, uyguladıkları yanlış tarım politikalarıyla sanayileşmiş ülkelerden pahalı tohumlar almaya mecbur edildiler veya alıştırıldılar. Gen teknolojisinin yararlı, zararlı yönleri ortaya konmadan ve ancak zengin ülkelerin, küresel sermayenin insafına terk edilerek hızla bu konuda ne idüğü belirsiz atılımlar yapıldı. Halbuki gen teknolojisinin, küresel güçlerin kendi çıkarları tekelinde değil de, insanlık adına, herkese açık bir şekilde kullanıma açılması gerekirdi. Kuraklığa ve hastalıklara uygun tohumların geliştirilmesi sömürgeci zihniyet ve amaçlarla değil, bütün insanlık için olmalıydı. Çünkü bunu dikkate almayan küresel sermayenin aynı gemide olduğu ve gemi batarsa onların da batacağı düşünülmeliydi. Nitekim şimdi adeta okyanusta ilerleyen bir tsunami gibi yiyecek maddeleri kıtlığı giderek insanlığı tehdit eder hale geliyor. Geçmişte gelişmekte olan ülkeleri bir bakıma rehavete sürükleyen tarımda modernleşmenin 1992’den sonra durulduğu, ihmal edildiği gerçeği ortada. Hatta 1980’lerden sonra özellikle Dünya Bankası’nın tarımda vermiş olduğu kredilerin ciddi boyutlarda azaltılmış olması, ülkelerin sanayileşmeye daha çok önem vermeleri ve özellikle gelişmekte olan ülkelerin insanlarının yüzde 80’inin tarımla geçinirken onlara ancak yüzde 67 oranında kaynak ayrılmış olması da bugünkü sıkıntıların ve tsunaminin ayak seslerini yaratmış. Halbuki silahlanmaya ayrılmış paranın dörtte biri ülkelerin sulama sistemlerini geliştirmeye ayrılmış olsaydı bugün bu vahim noktaya gelinmeyecekti. Çünkü sulama konusunda, arazileri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle