21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 Erhan AKDEMİR AB Uzmanı Ankara Üniversitesi ATAUM kinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın sömürge sistemleri yıkılıp göçmenlerin eski kıtaya doluşmasıyla ırkçılık eskisinden tamamen farklı bir içerik kazandı. Irkçılık, göç hareketlerini durdurmak amacıyla yabancı düşmanlığını yaymanın bir aracı durumuna geldi. Bu da kendisinden olmayanı dışlayıp, kendi halkını sisteme entegre etmeyi amaçlayan ırkçılığın açıklanmasını zorlaştırdı. Berlin’deki Alman İnsan Hakları Enstitüsü’nden Petra Vollmar–Otto da, "ırkçılığın bu yeni türü tarihten gelen kültürel ırkçılıkla birleştiği için tehlike daha da artıyor" değerlendirmesinde bulunuyor. Birleşmiş Milletler’in Irkçılıkla Mücadele Özel Raportörü Doudou Diene de, Batı toplumlarında ırkçılığın arttığı uyarısında bulunuyor ve hoşgörülü ülkeler arasında sayılan İsviçre’de bile ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadelede "siyasi stratejinin ve adaletin zaaf içinde olduklarını" belirtiyor. Buna paralel olarak, Almanya’da yabancıların ev ya da iş ararken ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaları, belli toplulukların özelliklerine göre birtakım önyargılar içerisinde değerlendirilmeleri ve buna ilişkin olarak ırkçı saldırılara maruz kalmaları VollmarOtto’nun ve Doudou Diene’nin değerlendirmelerini güçlendiriyor. Tarihi ‘ırkçılık’ ile yeni türü birleşiyor… C S TRATEJİ İstatistikler, Almanya genelinde yabancılara dönük saldırıların arttığını gözler önüne seriyor. 2006 yılında ülke genelinde kayıtlara geçen ırkçı suç sayısı 11 bini buluyor. Bunların yarısı şiddet içerikli suçlardan oluşuyor. Almanya İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble tarafından Mayıs 2006’da açıklanan Federal Anayasa'yı Koruma Teşkilatı'nın raporuna göre, Almanya'daki kayıtlı NeoNazi Alman sayısı 4 bin 100'e yükseldi. Son altı ayda kayıtlara geçen aşırı sağcı olay sayısı 5321, yaralanan kişi sayısı 324 iken, yakalanan saldırgan sayısı ise sadece 9. Bu durumda başta Yahudi ve Türk toplumlarının temsilcileri olmak üzere, sivil toplum kuruluşları federal hükümeti ve yargıyı aşırı sağ şiddetin üzerine kararlılıkla gitmemekle suçluyorlar. Esasında bu yılın başından itibaren hükümet, aşırı sağcılıkla mücadele için 19 milyon Euro’luk bütçe ayırmıştı. Söz konusu para Federal Aile Bakanlığı tarafından belediyelere dağıtılmakta. Ancak birçok belediye başkanı, aşırı sağcılık sorunları olmadığını iddia ederek, maddi yardım talebinde bulunmuyor. Ayrıca, Avrupa genelinde de kendini ırkçı olarak tanımlayanların sayısı artıyor. Irkçılar en büyük tehlike olarak ülkelerinde yaşayan Müslümanları gösteriyor. Almanya’da artış gösteren bu saldırılara ise farklı kesimlerden farklı yorumlar ve tepkiler geliyor. Sol Parti Federal Parlamento Milletvekili Ulla Jelpke, Mügeln'de yaşananların ardından yaptığı açıklamada, saldırıyı "Neonazi şiddeti" olarak nitelendiriyor. Alman Federal Hükümet Göç ve Uyum Müsteşarı Prof. Maria Böhmer ise saldırıyla ilgili yaptığı açıklamada, saldırıyı sert bir şekilde kınayarak, "yabancı vatandaşlara yapılan bu çirkin saldırılara izin verilemez. Yabancı düşmanı olaylar sürekli mahkum edilmeli ve hukuksal olarak cezalandırılmalıdır" yorumunda bulunuyor. AB Komisyonu da, aşırı sağcı Alman Nasyonal Demokrat Parti’nin (NPD) yasaklanmasını istiyor. AB Komisyonu’nun Adalet ve İçişlerinden sorumlu üyesi Franco Frattini, Almanya’nın Fransa, Danimarka ve İtalya ile birlikte ırkçı saldırıların yaşandığı sorunlu ülkelerden biri olduğunu savunuyor ve bu çerçevede ırkçı partilerin kapatılması gerektiğini düşünüyor. Öte yandan, AB Dönem Başkanlığı sıfatını da taşıyan Almanya, kendi dönem başkanlığı sırasında aşırı sağcılık ve ırkçılıkla mücadele konularına ağırlık vereceğini bildirmiş, Federal Almanya Adalet Bakanı Birgitte Zypries, Avrupa genelinde ırkçılıkla ortak bir mücadele politikasından yana olduğunu da söylemişti. İ Avrupa’da ırkçılık yükselişte ALMANYA’DA IRKÇILIK Almanya’da yabancılara yönelik şiddet olayları, iki Almanya’nın 1990’da birleşmesi sonrasında ortaya çıkan ve bugüne kadar durulmayan bir fenomen durumunda. Nitekim 1992 yılı, Almanya’da yaşayan göçmenler için korku dolu gün ve gecelerin başlangıcı oldu. Önce Rostock kentinde yüzlerce kişi taşlarla, molotof kokteylleriyle, bir mülteci yurduna saldırmışlar ve binayı ateşe vermişlerdi. Aynı yılın Kasım ayında ise, Brandenburg’daki bir mülteci yurdu ateşe verilmişti. Bundan sonrası da çorap söküğü gibi geldi. Tam sekiz Türk yurttaşının yaşamlarını yitirdikleri Mölln ve Solingen olayları hâlâ hafızalarda. Her iki kentte de aşırı sağcılar Türklerin oturdukları evleri ateşe verdi. Geçen 15 yılda en az 150 göçmen saldırılarda yaşamını yitirirken, en son geçtiğimiz haftalarda Almanya’nın doğusundaki Saksonya eyaletinde bulunan Mügeln kentinde düzenlenen sokak şenliğinde 50 kadar Neonazi Alman'ın 8 Hintli'ye saldırarak yaralaması Almanya’da ve Avrupa’da bu tür eylemlerin artmasından endişe duyanları oldukça telaşlandırdı. Kaldı ki, Mügeln'de yaşananlar sonrasında basında yer almamış olsa da Guntersblum'da Afrikalılar ardından da Bützow'da bir Pakistanlı ırkçı saldırılara maruz Almanya’daki ırkçı karşıtı gösteriler... Avrupa’da ırkçılık, yabancı düşmanlığı giderek yayılıyor. AB’nin raporlarında Fransa, Danimarka ve Almanya ırkçılığın yükseldiği ülkeler olarak gösteriliyor. Almanya’da ırkçı eylemlerde de artış gözleniyor. Son dönemde Hintliler ve Pakistanlılara yönelik şiddet eylemleri basında da yeterince yer almadı. kaldı. Bu bağlamda, Almanya'da son iki ay içinde yedinci kez ırkçıların hedefi haline gelen yabancıların endişeleri ise gittikçe artıyor. Alman vatandaşları ile AB üyesi olan ve olmayan ülkelerin vatandaşlarının farklı uygulamalara tabi tutulmaları, bu durumun toplumun çeşitli kesimlerinin sosyal ve siyasi uyumu açısından olumsuz etki yarattığı oldukça belirgin. Almanya’da ırkçılık özellikle zenci Afrikalılar, Müslümanlar ve Çingenelerin günlük yaşamını olumsuz yönde etkiliyor. Ayrıca, Musevi karşıtlığı da bu ülkede ciddi endişe kaynağı olmaya devam ediyor. SALDIRILAR ARTIYOR ALMANYA’DAN TEPKİLER Alman medyasında da yaşanan son saldırılar farklı biçimlerde ele alınıyor. Alman Westdeutsche Allgemeine Zeitung gazetesi AB Komisyonu’nun tersine siyasi parti kapatmanın çözüm olamayacağı görüşünü destekliyor. Gazete, Almanya’daki yabancı düşmanlığıyla başa çıkmanın gittikçe zorlaştığını, Nasyonal Demokrat Parti’nin yasaklanmasının sembolik bir etkisinin olacağını söylüyor. Bir diğer Alman gazetesi olan Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi konuya farklı bir açıdan bakıyor ve Almanya’da "milli" kavramının kullanılamaz olduğunun onun yerini ‘milliyetçi’, hatta ‘ırkçı’ kelimelerin aldığını savunuyor. Bu arada aşırı sağla mücadele konusunda Berlin'deki koalisyon ortaklarından da farklı tepkiler geli
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle