21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dilek FİLİZFİDANOĞLU TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası [email protected] arımsal ürünlerin üretimiyle ilgili bundan yaklaşık 4050 yıl öncesinde, insanların aklına dahi gelmeyen kimyasal maddelerin kullanımındaki sakıncalar bugün artık insan sağlığını ciddi anlamda tehdit eder duruma geldi. 1970’li yıllardan sonra, özellikle Avrupa’da tarımda kullanılan pek çok kimyasal maddenin olduğu ve bunların çevreye ve insan sağlığına karşı tehdit oluşturabileceği üzerinde çalışmalar başlatılmıştı. Alınan sonuçlar tehlikeyi gözler önüne serdi. Özellikle tarımda kullanılan kimyasal ilaçların öncelikle insan sağlığına daha sonra da çevreye verdiği zararların hayatı olumsuz etkileyebileceği görüldü. Kullanılan gübrelerin yetiştirilen ürünlerin tadını bozduğu, toprakların yapısını etkilediği ve yeraltı sularını dahi tehdit ettiği anlaşıldı ve nihayet insanların gelecekte doğal gıda tüketemeyecek olmaları yeni arayışları da beraberinde getirdi. Kimyasal maddeler kullanılmadan ve çevreye zarar verilmeden, doğal yollarla tarımsal ürün üretmek giderek rağbet görmeye başladı ve ilk ciddi adım 1972 yılında Almanya’da Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu’nun (IFOAM) kurulmasıyla atılmış oldu. İnsan ve çevre sağlığını koruyor… C S TRATEJİ 21 Bu olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması ya da en azından azaltılabilmesi için kimyasal gübre ve ilaçların hiç kullanılmaması ya da mümkün olduğu kadar az kullanılması gerekmektedir. Organik gübre ve biyolojik savaş yöntemleri organik tarımda tavsiye edilen ve kullanılması gereken yöntemlerdir. Organik tarım öncelikle tüketiciyi korumak adına tercih edilmesi gereken bir üretim türüdür. Kimyasal maddelerin insanlar, hayvanlar ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerini önlemek, dolayısıyla sağlıklı ve besin değeri yüksek ürünler elde etmek için dünyada ve Türkiye’de stratejik bir endüstri dalı olarak kabul edilen organik tarım, gelecek nesillerin sağlığı ve onların yaşayabileceği temiz bir çevre bırakmayı düşünmemiz açısından da son derece önemlidir. Ayrıca bugün yeraltı sularına karışarak suların kalitesini düşürdüğü bilinen kimyasal maddelerin, verimlilik açısından da kullanılmaları son derece sakıncalıdır. Tarımda kullanılan kimyasal maddelerin özellikle tüketicilerin sağlığı üzerindeki Türkiye yüksek olumsuz etkilerinin yanı sıra, organik tarım üretim aşamasında bu kimyasallara potansiyeline birebir maruz kalan üreticilerin de sahip.. sağlığını olumsuz yönde etkilemeleri kaçınılmazdır. Toprağın verimliliğini artırmak ve daha fazla ürün elde etmek için hormon, gübre ve kimyasal maddeler kullanılarak her yönden zararlı sonuçlar doğuracak yöntemlerin kullanılması yerine doğal yollarla üretim yapılması, organik tarımın tercih edilmesi için yeterli nedenlerdendir. Organik tarımın üreticiler tarafından benimsenmesi için gerekli çalışmaların yapılması, bu üretim yönteminin yaygınlaştırılabilmesi için gereklidir. Bunun yanı sıra özellikle bu konuda eğitimin şart olduğu da diğer bir gerçektir. Organik tarımın en büyük özelliklerinin başında genetiği değiştirilmemiş tohum ve meyve fidanları ile damızlık kullanımı gelmektedir. Üretimin her safhasında denetlenmesi ve yetiştirilen ürünün organik ürün olduğunun belgelenmesi de oldukça önemlidir. Yabancı otlarla ve hastalıklarla mücadelede kimyasal ilaçların kullanılmaması verim kalitesini daha da artırmaktadır. Dikkat edilmesi gereken diğer önemli nokta ise daha fazla ürün için kimyasal gübrelerin toprağa atılmamasıdır. Tüm bunlara dikkat edildiği taktirde elde edilen ürün normal yollarla elde edilen üründen daha sağlıklı ve kaliteli olacaktır. Özellikle canlı türlerinin çevre nedeniyle hızla yok olduğu günümüzde hava, su, toprak kirliliğinin önüne geçilmesinde öncelikli çözüm sunan organik tarımın amacı yüksek verim değil kaliteli üretimdir. İnsan ve çevre sağlığı düşünülerek tercih edilmesi gereken organik tarım sayesinde, küresel bir sorun haline gelen çevre kirliliğinin de bir anlamda önüne geçilmesi mümkündür. T Organik tarıma dönüş Verim artırmak amacıyla tarımda kullanılan hormon ve kimyasalların zararları ortaya çıkınca Batı organik tarıma dönme kararı aldı. Türkiye bu konuda şanslı olmasına karşın, yönlendirici işlevini yerine getirecek kurum eksikliği nedeniyle başarılı sonuç alamıyor. SAĞLIK VE ÇEVRE İÇİN Organik tarım, doğa ile uyum içinde sentetik kimyasal maddeler kullanılmadan ve çevreyi kirletmeden yapılan tarımsal üretim şeklinde tanımlanıyor. Organik tarım Almanca ve Kuzey Avrupa dillerinde ekolojik tarım, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca’da biyolojik tarım, İngilizce’de organik tarım Türkiye’de ise ekolojik veya organik tarım şeklinde kullanılıyor. Organik tarım ile sentetik ve kimyasal üretim girdilerinin kullanımı ortadan kaldırılırken, bunların yerine ekim nöbeti, ürün artıkları, hayvan gübresi, yeşil gübre ve tarım dışı organik atıklar kullanılmaktadır. Organik tarım; zararlı böceklere, bitki hastalıklarına ve yabancı otlara karşı biyolojik mücadele yöntemlerinin kullanıldığı, topraktaki organizma faaliyetlerinin ve toprak verimliliğin artırılmasına yönelik bir üretim sistemidir. Organik tarımın amacı toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumak ve gelecek nesillere bozulmamış bir çevre ve dünya bırakmaktır. Organik tarım ölçütlerine uyularak yetiştirilmiş ürünler organik ürün olarak adlandırılıyor. Bu ürünler hiç bir şekilde sentetik veya kimyasal ilaç kalıntısı ve hormon içermeyen, genetik değişime uğratılmamış organizmaların ve besin değerlerinin bozulmadan en az miktarda işlem görerek, ekolojik denge korunarak hazırlanan doğal ürünlerdir. Dünya’da ve Türkiye’de 1970’li yıllardan sonra hızla gelişen organik tarım geleceğin tarım modeli olarak görülüyor. Bilinen geleneksel tarımın zararlarının fark edilmesiyle birlikte özellikle son yıllarda organik tarımın popülerliği artmış, bu yöntem ile elde edilen ürünlerin üretimi ve tüketimi de yaygınlaşmış ve gelişmekte olan tüm ülkelerin gündemini meşgul etmeye başlamıştır. Ancak Avrupa ülkelerinin bu konuya Türkiye’den daha önce önem vermeye başlamış olmalarına rağmen, Ankara Ticaret Odası ve Türkiye Ziraatçılar Derneği’nin ortaklaşa hazırladıkları ve 2005 yılında yayımlanan "Sofradaki SOS Raporu" başlıklı araştırmaya göre, Türkiye’de birim alanda kullanılan ilaç miktarı Avrupa ülkelerine göre son derece düşük. Örneğin İspanya’da 2.6, İngiltere’de 3.6, Almanya ve Fransa’da 4.4, Yunanistan’da 6, İtalya’da 7.6, Hollanda’da 17.5 kg. ilaç kullanılırken Türkiye’de bu oran 0.5 kg.da kalıyor. Tabi ki kullanılan ilaç miktarının düşük olması organik tarımın yaygın şekilde kullanılması anlamına gelmiyor. Türkiye’de 19841985 yılları arasında yaygınlaşmaya başlayan organik tarım dünya pazarıyla kıyaslandığında oldukça düşük hatta yok denebilecek kadar az seviyelerde. NEDEN ORGANİK TARIM? Tarımsal üretimde kullanılan kimyasal ilaç ve gübre gibi maddelerin insan ve çevre sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri giderek daha fazla hissedilmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle