26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Kaan ÖĞÜT ABD’de kriz kapıda C S TRATEJİ 415 trilyon dolar civarında olduğu tahminleri basına yansıdı. BIS "Bank of International Settlements" verilerine göre dünya genelindeki finansal türevlerin değeri 1998’de 80 trilyon dolarken 2006’da 415 trilyon dolara yükselmiş durumda. 2006’da küresel ekonomi yaklaşık %4 büyürken türevler 10 kat daha hızlı yani %40 büyümüş. Ancak finansal piyasaların küreselleşmesinde ölçek kadar önemli olan bir başka kavram ise bu piyasaların giderek daha karmaşık hale gelmesi. Bir yandan türevler gibi yeni finansal araçlar geliştirilirken bir yandan da, henge fonlar, özel girişim şirketleri, kurumsal yatırımcılar gibi aktörlerdeki çeşitlilik de artıyor. Bu yüzden de finansal piyasaların nasıl regüle edileceği önemli bir tartışma konusu haline gelmiş duırumda. G5 ülkelerinin para arzlarının milli gelirlerine oranı 1996’dan beri bir yükseliş trendinde, özellikle 2002 – 2005 arasında ABD, AB ve Japonya’nın eş zamanlı uyguladıkları genişletici para politikası bir likidite bolluğundan söz edilmesine yol açtı. Likidite fazlası küresel çapta enflasyonist baskı yaratmış olsa da hisse senedi getirilerini destekleyici rolü, bu süreçte daha belirgin oldu. Likidite bolluğunun doğal bir sonucu risk alma iştahının artması olarak ortaya çıkıyor. Bankalar ve finansal aracılar kredi verdikleri ekonomik birimlerin geriye ödememe riskini hesaplamak ve buna göre kredi vermek yerine türev enstrümanlar sayesinde kredi alacaklarını menkul kıymetleştirerek, taşıdıkları riskleri yeni bir finansal yatırım aracı olarak satıyorlar. Aslında yaşanan süreç Minksy’nin finansal krılganlık hipotezi ile tamamen örtüşüyor. Ucuz kredi imkanı bulan yatırımcı borçlanarak finansal piyasalarda pozisyon alıyor. Finansal varlıklara olan talep artınca doğal olarak bu varlıkların fiyatları yani getirileri yükseliyor, buna spekülatif köpük diyoruz, elindeki varlığın fiyatının artmasına güvenen yatırımcı borç aldığı krediyi yine borç alarak çeviriyor. Minsky buna ponzi finansman diyor. Gün gelip de emlak piyasasındaki çöküş de olduğu gibi fiyat üzerinde oluşan köpük patlarsa aşırı borçlanma nedeniyle bütün ekonomi bir finansal krize giriyor. Peki aynı mekanizma ile köpük sonsuza kadar şişirilemez mi? Şimdiye kadar bunun bir örneği yok. Bir kere fiyatlar çok yükseldiğinde yatırımcılarda kâr realizasyonuna gitme düşüncesi beliriyor. Aslında hiçbirinin satış yapmayacağı üzerine kendi aralarında anlaşsalar sürecin devam etme şansı olabilir. Bu durum işbirliğinin olmadığı mahkumlar çıkmazı oyununa benziyor. Ya birisi benden önce satıp çıkarsa korkusu hepsinde hakim. Economist bankaların taşıdıkları vade riskine dikkat çekerek, ödeme kabiliyetine sahip bir bankanın bile eğer ona borç verenler diğer borç verenlerin paralarını geri çekecekleri korkusuna kapılırlarsa iflas edebileceğini söylüyor. Panik, sürü etkisi, bulaşıcılık, manipülasyon, asimetrik ve yönlendirilmiş bilgi gibi kavramlar finansal piyasalarda son günlerde çok moda. Aslında bütün yatırımcılar finasal varlıkların doğru fiyatlanmadığını ve fiyat köpüklerini farkındalar. Gerçi biraz akademik bir tartışma ama Roubini finansal piyasalarda yaşanan son kargaşanın öngörülerek fiyatlanabilir risk kavramı yerine öngörülemediği için fiyatlanamayan belirsizlik kavramını gündeme getirdiğini vurguluyor. Örneğin Goldman Sachs’a ait iki hedge fonun %30’luk kayba BD ekonomisini önümüzdeki dönemde zor günler bekliyor. Kredi sıkışması ile ev fiyatlarındaki ciddi bir düşüşün kombinasyonunun, ABD’nin büyüme .oranına ciddi zarar verebileceği öngörülüyor. ABD’nin tüm dünyanın üretimi için önemli bir talep yarattığı göz önüne alınırsa, sürecin ekonomik etkilerinin zaman içinde daha açık bir şekilde görülmeye başlayacağı söylenebilir. Ancak süper gücün krize girip girmeyeceğini Çin’in elindeki ABD tahvillerinin ne kadarını elinden çıkaracağına bağlı.. Küresel finansal dalgalanma ABD, Avrupa ve Japonya Merkez Bankaları’nın likidite katkıları ve en azından faizleri yükseltmeyecekleri beklentisi ile şimdilik duruldu. Subprime mortgage piyasasındaki çöküşün faturasının kimin üzerine kalacağı hakkındaki belirsizlik nedeniyle bankalar birbirlerine borç verme konusunda çekingen davranıp gecelik para piyasasında aşırı yüksek faizler talep etmeye başlayınca, 9 Ağustos’ta merkez bankaları bu piyasalara likidite enjekte etmek zorunda kaldılar. Subprime piyasasında riskli pozisyon alan Alman ve Fransız bankaları nedeniyle, sözü edilen problem daha çok Avrupa bankaları arasında yaşandı. En hızlı tepkiyi Avrupa Merkez Bankası iki gün üst üste 95 ve 61 milyar euro ile verdi. Kanada, Japonya ve Avustralya merkez bankaları da onu izlediler. Aynı süreçte FED ise önce 24 sonraki günlerde ise toplam 38 milar dolar enjekte etti. 17 Ağustos’ta FED 6,25 olan iskonto penceresi faiz oranını %5,75’e indirirken kredilerin süresini de uzatarak ve kabul ettiği teminat türlerini genişleterek, bankaların borçlanabilmesini kolaylaştırdı. 21 Ağustos’ta ise likiditeyi artırmak amacıyla hazine kağıdı almak isteyenler için kolaylaştırıcı bir adım daha attı. Ancak tüm bunlara rağmen 18 Eylül’deki toplantıdan başlayarak yıl sonuna kadar federal fonların hedef faiz oranını yanı bankaların birbirlerinden aldıkları gecelik borçların faizini 5,25’ten 4,50’ye düşüreceği beklentisi oluştu. Finansal piyasalar rahatladı. Bloomberg verilerine göre Eylül başı itibari ile Dow Jones, S&P 500, Nasdaq gibi ABD borsaları 28 Ağustos’ta yaşanan son düşüşe rağmen bir yükseliş trendindeler. Yine Avrupa’da Londra, FTSE 100, Frankfurt, DAX, Paris, CAC40, Asya’da Tokyo, Nikkei, Honk Kong, Hang Seng Güney Kore KRX ve gelişmekte olan ülkelerin mesela Brezilya Bovespa, Arjantin Merval, Rusya, RTX endeksleri de belli bir toparlanma gösteriyorlar. İMKB de seçim sonrası ulaştığı 55600 seviyelerinden Ağustos ortasında 44400 seviyelerine kadar düştükten sonra toparlanarak Eylül başında yine 50000 seviyesinin üzerine çıkmayı başardı. Bu genel toparlanma havasına rağmen endekslerin hareketlerinde bir dalgalanma da söz konusu ki buradan yatırımcıların yeni haberlere çok duyarlı oldukları anlaşılıyor. Eylül ayında özellike ABD’den gelecek önemli haberlerin olması dalgalanmanın sürebileceğine işaret ediyor. A Dalgalandık da durulduk ABD ekonomisini önümüzdeki dönemde zor günler bekliyor. Kredi sıkışması ile ev fiyatlarındaki ciddi bir düşüşün kombinasyonunun, ABD’nin büyüme oranına ciddi zarar verebileceği öngörülüyor. ABD’nin tüm dünyanın üretimi için önemli bir talep yarattığı göz önüne alınırsa, sürecin ekonomik etkilerinin zaman içinde daha açık bir şekilde görülmeye başlayacağı söylenebilir. Ancak Süper gücün krize girip girmeyeceğini Çin’in elindeki ABD tahvillerinin ne kadarını elinden çıkaracağına bağlı.. Bu genel toparlanma havasına rağmen bazı iktisatçılar bir şeylerin yanlış gittiği konusunda tereddüt içindeler. Son dalgalanmada finansal piyasalardaki toplam kredinin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle