02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

asıl sıkıntılı konuları açtığımızda sanırım aynı ifadenin kullanılmasında zorluk çekilecektir. SIKINTILI TESPİT VE TALEPLER 22 Temmuz öncesi üzerine gidilmeyen konuların başında gelen Kıbrıs sorununda, Rum gemi ve uçaklarına liman ve havaalanlarının yılsonuna kadar açılmaması, Ek Protokol’ün uygulanmaması durumunda çok sert tartışma ve pazarlıklar yaşanacaktır. Bu konuda, şimdiye kadar bilinçli olarak sessiz kalan Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve Brüksel’in Türkiye’ye uygulayacağı baskılar karşısında, AKP İktidarı’nın çok fazla seçeneğinin olmadığını biliyoruz. Sert tartışmaların yaşanacağını bir başka konu ise 301. madde olacak. Başbakan Erdoğan söz konusu maddeye ilişkin sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin alınmasını istemiş, ama girişimler sonuçsuz kalmıştı. Bu konuda oluşmuş bir görüş birliği bulunmadığı düşünülürse, AKP İktidarı’nın Brüksel’den gelecek talepler ve içeride muhalefet partilerinin eleştirileri karşısında bir orta yol bulması kolay olmayacak. Avrupa Birliği, azınlık vakıflarına ait taşınmazların iadesini hedefleyen Vakıflar Yasası’nı her fırsatta gündeme getirmişti. Bu yasa da önümüzdeki dönemde sıkça ele alınacak konulardan biri olacak. Görünen o ki, sessiz sedasız iade edilmeye başlanan söz konusu taşınmazlar, kısmen sorun olmaktan çıkacak. Buna karşılık, Osmanlı vakıflarına Babacan ait taşınmazlara, başta Yunanistan olmak üzere el konulmaya devam edilmesi karşısında sessizlik bozulmayacak. Avrupa Birliği’nin gerek İlerleme Raporu’nda gerekse sonrasında çözülmesi talebiyle, daha açık bir deyimle taviz verilmesi isteğiyle ortaya koyacağı konular arasında, Rumlar’ın Doğu Akdeniz’de petrol arama girişimleri, Türkiye’nin, Kıbrıs Rum Kesimi’nin uluslararası kuruluşlara katılımını veto etmemesi, Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığı, Ege’de Türk ve Yunan jetleri arasında yaşanan "İt Dalaşı", Karasuları ve Kıta Sahanlığı, iyi komşuluk ilişkileri ve Rum Kesimi’nin tanınması da var. Bu alanlarda yaşanan son gelişmelerden ötürü Türkiye’ye ağır eleştiriler yöneltileceği kesin. Şimdiye kadar bu konularda edilgen bir ülke görüntüsü verilmesine neden olan AKP İktidarı’nın, bundan sonra atabileceği çok somut adımların olmaması ve hareket alanının giderek daralması nedeniyle, Türkiye’nin birtakım dayatmalar ve oldubittilerle karşı karşıya kalacağını şimdiden kestirmek zor olmasa gerek. Abdullah Öcalan’ın sağlık durumu ve tutukluluk koşullarına ilişkin saptamalar, askeri operasyonlara son verilmesi, bir yandan PKK’nın terörist bir örgüt olduğu belirtilirken diğer yandan Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi gibi masum bir ifade kullanılarak, aslında PKK ile masaya oturulmasının istenmesi, Kuzey Irak’taki PKK varlığına yönelik bir sınır ötesi operasyona karşı olunduğuna dair uyarılar, Koruculuk sisteminin hemen kaldırılması isteği, % 10 olan seçim barajının etnik grupların TBMM’de temsilini engellediği için AB ülkelerindeki seviyeye indirilmesi önerisi ve anadilde eğitim başlığı altında Kürtçe’nin eğitim diline dönüşmesine yönelik talepler, İlerleme Raporu’na girmesi sürpriz olmayacak konular arasında sayılabilir. AskerSivil ilişkilerinin Avrupa Birliği’ne üye ülkelerdeki gibi olması gerektiğine dikkat çekilerek, Milli Güvenlik Kurulu’na, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sivil otorite üzerindeki etkisine ve 27 Nisan Bildirisi’ne yönelik ifade ve eleştirilerin İlerleme Raporu’nda yer C S TRATEJİ 11 olmadığına dikkat çekilmişti. Rum, Ermeni ve Yahudi azınlıkların yanı sıra Türkiye’de başka azınlıkların da yaşadığının, Süryani, Yezidi gibi toplulukların da azınlık olduğunun vurgulanması dışında, Aleviler’in durumuna değinilmesini ve son olarak dini özgürlüklerin engellenmemesi (ne demekse) uyarısını, İlerleme Raporları’nın değişmezleri arasında olduğu için bu kez de karşımızda bulabiliriz. SONUÇ Bu yazıda irdelediğimiz ve İlerleme Raporu’nda yer alması olası konular, ABTürkiye ilişkilerini yakından takip edenlerin yabancısı olmadığı gerçeklerdir. 2007 Raporu’nda, ilk kez duyacağımız sürpriz talep ve tespitlerin dışında kaydedilen ilerlemelere yönelik övgüler de yer alacaktır. Benim dikkat çekmek isteğim nokta, Türkiye’yi Avrupa Birliği yolunda hızlandıran değişikliklere imza attığı iddia edilen AKP İktidarı’nın gerçekten ne yapıp yapmadığıdır. Avrupa Birliği süreci olmasa da, reform yanlısı bir siyasi partinin yapması gereken teknik ağırlıklı değişiklikler konuşulurken, acaba unutturulmak, dikkatlerden kaçırılmak istenen bir şeyler var mı sorusunun yanıtı bence çok önemlidir. AKP’li yıllarda yayımlanan İlerleme Raporları’na ve diğer AB belgelerine bakıldığında, Avrupa Birliği’ne uyum sürecindeki teknik değişiklikler ön plana çıkartılarak, bunun bir başarı olduğunun söylendiği görülecektir. Ama buna karşılık, geleneksel dış politikadan uzaklaşan, ulusal çıkarları büyük oranda erozyona uğramış, tavizler veren ve vermeye devam eden, olmadık temelsiz talep ve dayatmalara açık, "ucu açık" bir süreçte ilerleyen Türkiye görüntüsünün ise gizlenmeye çalışıldığı anlaşılacaktır. Bu yazıyı doğru bir sona ve düşündürecek bir saptamaya bağlayarak bitirmek gerekiyor. AKP’li yıllarda yayımlanan İlerleme Raporları’na ve AB belgelerine, "Avrupa Birliği üyesi devletlerin kalitesinde, modern bir Türkiye için, yeni bir anayasa hazırlanmalıdır" talebi de girmişti. Yazımda sıraladığım talep ve tespitlerin önemli bir bölümü yeni anayasada bulunması gereken konular olarak karşımıza çıkıyor. AKP İktidarı’nın "Sivil Anayasa" ya da "Yeni Anayasa" tanımlamalarıyla başlattığı süreç Avrupa Birliği süreciyle olan yakın bağlantısı nedeniyle dikkatle izlenmelidir. Olli Rehn Avrupa Birliği’nin önümüzdeki İlerleme Raporu’nda taviz verilmesi isteğiyle ortaya koyacağı konular arasında, Rumlar’ın Doğu Akdeniz’de petrol arama girişimleri, Türkiye’nin, Kıbrıs Rum Kesimi’nin uluslararası kuruluşlara katılımını veto etmemesi, Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığı, Ege’de Türk ve Yunan jetleri arasında yaşanan "İt Dalaşı", Karasuları ve Kıta Sahanlığı, iyi komşuluk ilişkileri ve Rum Kesimi’nin tanınmasının yer alması bekleniyor. alması da şaşırtıcı olmayacaktır. Fener Rum Patriği’nin Ekümenik sıfatını kullanmasına müsaade edilmesi, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması, Bozcaada ve Gökçeada’daki Rumlar’ın durumu, azınlık okullarındaki yöneticilerin atanması, Ermenistan sınırının açılması gibi konuların yanı sıra, son yıllarda çokça duyduğumuz "Tarihle Yüzleşme" ifadesiyle, dolaylı yoldan, 1915 olaylarının soykırım olduğu Komisyon tarafından tekrar hatırlatılacak, Süryaniler için de üstü kapalı ifadelerle Uydurma soykırımdan bahsedilecek. Brüksel’in Türkiye için yayımladığı birçok belgede, Lozan Antlaşması’nda tarif edilen ve belirlenen azınlıkların Avrupa Birliği’nin azınlık tarifine uygun
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle