02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

kaldıramadılar. Sovyetler Birliği Panslavist yaklaşımına ve elindeki bütün ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri güce rağmen her an yeşerebilecek ve bütün dünyada bende varım diyecek bir Pantürkist olguyu ortadan kaldıramadı. Çünkü asırlardır, Batılı emperyalistlerin batıda, Panslavist uygulamaların da doğuda hedefi haline gelen Türkler yıllardır bir refleks geliştirerek bu yok edici senaryolara karşı mücadeleye girdiler. Bu mücadele özellikle komünist süreç boyunca bütün Doğu Bloku ülkelerinde zor kullanmak suretiyle süregeldi. Türk kimliğini yok etme senaryosunun en canlısının 1980’lerin sonunda Bulgaristan’da yaşandığı unutulamayacaktır. Batı Trakya’da uygulanan farklı türdeki asimilasyon senaryoları da yıllardır, bugün dahi sürdürülüyor. Eski Yugoslavya topraklarında, Makedonya’da, Kosova’da, Kıbrıs’ta, Irak’ın kuzeyinde Telafer’de, Kerkük’de, Musul’da, Güney ve Kuzey Azerbaycan’da somut bir var oluş mücadelesi görüyoruz. Ermenilerin Karabağ’daki işgali, Gürcistan’da Ahıska Türkleri’nin trajedileri bugünkü Türk Dünyası’nın önemli meselelerinden sadece bir kısmıdır. Bugün Türk Dünyası’nın adeta aysbergin görünmeyen kısmı gibi gizli ancak büyük ve derin potansiyel başka sorunları da var. Batılı emperyalistlerin ve Panslavik uygulamaların, Orta Asya’nın zenginlikleri üzerinde başlayan, giderek ortaya çıkan son oyunları da yeni tehdit boyutlarıdır. Yine küreselleşme ve buna uygun olarak ülkeleri belli kalıplara sokarak onları içten usulca ve çoğu zaman yumuşak savaş yöntemleriyle ele geçirme çabaları özellikle yeni kurulmuş ve dış politika açısından deneyimsiz, kurumsal örgütlenme açısından zayıf Türk Cumhuriyetleri için de gözden Türkler varoldukları bölgelerde birçok sorun ile bir arada yaşıyor. Orta Asya’da Sovyet baskısından kurtulan devletler ile Türkiye işbirliğini geliştirmeli. uzak tutulmaması gereken bir tehdittir. Pantürkizm veya daha dar anlamda, dünyadaki Türk Devletleri’nin tamamını bir araya getirerek, bir AB veya Arap ligi örneğinde olduğu gibi ekonomik ilişkileri geliştirmekle başlayan anlaşmalar yapmaları, ekonomik ilişkilerde birbirlerine destek olmaları, siyasal anlamda BM örneği, Uluslararası Olimpiyat Komitesi veya Futbol Federasyonları veya çok çeşitli uluslararası ekonomik kuruluşta birbirlerine destek olmaları, tek alfabeyi gerçekleştirip, Türk RadyoTelevizyon Yayın Birliği’ni kurmaları, ulaştırma sistemlerini müştereken geliştirmeleri, enerji üretim ve naklinde emperyalist ülkeler tarafından yapılan istismara karşı koymaları, herhangi bir Türk Cumhuriyeti’ne karşı yapılmış bir askeri müdahaleye uluslararası örgütler nezdinde beraberce karşı koyup, hatta birbirlerine askeri anlamda da yardım etmeleri elzemdir. Bunu başaramayan Türk Dünyası, ezilmeye açıktır. Zaman zaman ortaya konan "Kardeş Türk toplulukları Federasyonu" fikri bu anlamda bir realite olmalıdır. Yine bu anlamda Pantürkizm, bütün Türk toplulukları için bir varoluş hedefi olmalıdır. Bu mücadele, tek para, tek ülke, tek lider, tek ekonomi güden küreselleşme olgusuna karşı da bir başkaldırı olacaktır. Pantürkizm bazılarının lanse etmeye çalıştığı gibi, başka ulusların toprağını elinden alma, onları özgürlüklerine son verme mücadelesi değildir. Bu mücadele ve başkaldırı, C S TRATEJİ 9 Türklüğün gücünü bizden daha iyi kavramış olan ve bizleri pasifize etmek, hatta ortadan kaldırmak isteyenlere karşı verilecek bir mücadele olacaktır. Bu mücadele Türk Devletleri’nde yaşayan ve bulundukları toprakların nimetlerinden özgürce, onurluca yararlanmak isteyenlerin var oluş mücadelesidir. Çünkü özellikle, yabancı müdahalesiyle karıştırılan, mezhep çatışmalarının en katı boyutlarını yaşayan Irak örneğinde olduğu gibi yabancı güçler, ülkelerin zafiyetlerinden yararlanma konusunda hiç tereddüt etmezler. Bu konuda zafiyet yaratırlar, etnik ve daha da hassas olan dini çatışmaları körüklerler. Bunlardan en iyi şekilde yararlanırlar. Parçala ve yönet taktiğidir bu. Bu nedenle özellikle Türk Devletlerinin bu tuzaklara düşmemesi, dirliğin, düzenin garantisi olan laik düzene de sıkıca sarılmaları gerekir. Çünkü Batılı emperyalistlerin yanı sıra zaman zaman onların da kontrolüne giren Panslavizm ve Panarabizm’in bugünlerde en geçerli gibi gözüken silahlarının, laikliği zayıflatmak, İslam âleminde "Ilımlı İslam", "Az Dindar", "İyi Müslüman" "Daha iyi Müslüman" gibi kavramları yerleştirmeye çalışmak olduğu artık gün gibi belli olmuştur. Birlik olup karşı koymadıkça da özellikle Batılıların en köklü rakip olarak gördükleri Türk Dünyası’nı ve bu anlamda Pantürkist girişimleri zayıflatma çabaları her geçen gün artan düzeyde bir tehdit unsuru olarak ortaya çıkacaktır. Washington Post: Türkiye’nin İslam sınavı Michael Gerson 06.06.2007 T ürkiye'de başa takılan şeyler ciddiye alınır. 1925'te çıkarılan bir kanunla, fes giyilmesi yasaklanarak, milyonlarca Türk erkeği daha Batılı görünen fötr şapka giymeye başladı. Türk Hükümetinin, 1982'de kadınların üniversitede başörtüsü takmasını yasaklaması, Türkiye'nin peçe takılmasını emreden İran devrimini takip etmeyeceğinin sembolik bir göstergesidir. Ancak dindarlık ya da protesto gösterisi olarak takılan renkli başörtüleri, Türkiye sokaklarında sıklıkla görülüyor. Süregelen başörtüsü tartışması, ABD'deki kürtaj karmaşasının Türkiye'deki muadili. Bu "yoksun bıraktırılma", kararlı bir laiklik anlayışına sahip olan Türkiye'de bazı gerilimlere yol açtı. Türk Anayasası'na göre, dinin hiçbir politik ya da yasal etkisi olamaz. Diyanet İşleri Başkanlığı imamların yetiştirilmesini üstlenip cuma vaazlarının konularını belirlemektedir. Bu uygulamanın sonuçlarını tartışmak gerekirse, Türkiye radikal İslam'ın çok az etkilediği, gelişmekte olan bir demokrasiye sahiptir. Aynı zamanda Türkler, uygulandığı takdirde, dindar Amerikalıları çılgına çevirecek kısıtlamalar da yaşamaktadırlar. Bazı siyasi partiler, Türk devletinin, kamusal "laikliği alanda dinin ifadesi konusunda daha toleranslı sona olmasını istiyorlar. Bunun en son canlı örneği erdirme" Mecliste çoğunluğa sahip olan Adalet ve çabalarının Kalkınma Partisi (AKP), şu anki Başbakanı seçti çoğulculuk ve ve Cumhurbaşkanlığını ele geçirmenin yollarını özgürlükle tutarlı arıyor. Bu son girişim laik devleti koruma gibi olduğunu anayasal bir rolü olan orduyla görüş ayrılığına göstermek. neden oldu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin gücünü göstermek için erken seçim kararı aldı ve genel seçimlerin 22 Temmuz'da yapılmasına karar verildi. Laikler, AKP'yi İslami devrim arayışında olmakla suçluyorlar. Türk laikliği, kimi zamanlar bir politik örnek olarak adlandırılmıştır. Başarılı yönleri inkar edilemez olsa da bunun, örneğin bölgedeki oldukça dindar uluslarda uygulanabilmesini hayal etmek bile güçtür. Ancak eğer AKP kendisini merkez sağ dindar bir parti olarak kanıtlar, çoğulculuğa gerçek bir bağlılık gösterirse, diğer uluslar için bir örnek teşkil edebilir. Türkiye'deki her iki taraf da boyundan büyük işlere kalkışabilir. Eğer laik kurumlar AKP'yi seçimlerden önce dağıtmaya kalkışırsa, bu demokrasi için bir başarısızlık olacaktır. Eğer AKP, başarılı bir seçim sonrası, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bölücü bir isimde ısrar ederse bu, akıllara partinin uzun dönem hedeflerini getirecektir. AKP liderlerinin, başörtüsünün savunulması dışında da ciddi bir sorumluluğu var: Müslüman dünyasındaki Erdoğan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle