02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 Erhan AKDEMİR Ankara Üniversitesi ATAUM AB Uzmanı Komşuluk politikası çerçevesinde C S TRATEJİ stratejik önemi de bulunuyor. Avrupa ile yakın ekonomik ve siyasal ilişkileri olan müreffeh, demokratik istikrarlı ve güvenli bir bölge AB’nin çıkarınadır. Mağrip ülkelerindeki genel eğilim, AB’nin ABD varlığını dengeleyecek bir siyasal güç olmasını, hatta ABD’nin karşısına güçlü bir blok olarak çıkmasını destekleme biçimindedir. Kuzey Afrika ülkeleri açısından AB’nin güçlenmesi yönündeki beklentinin altında yatan temel düşünce, ABD’nin Irak’ta neden olduğu vahim durumun kendilerinde de olabileceği görüşüdür. Günün birinde ABD Kuzey Afrika ülkelerine saldırıya girişirse, AB’nin buna izin vermeyeceği düşünülmekte ve bu nedenle de AB’nin güçlü olması kabul edilebilir görünüyor. Ancak, bu bakış açısının çekincesi de var. O da, AB’nin güçlenmesi halinde bölgenin eski sömürgeci Avrupa devletlerinin etki ve yetki alanına yeniden girebileceği endişesidir. K uzey Afrika bölgesi Avrupa’nın büyük güçlerinin ilgi alanı olacak kadar önemli, on altıncı yüzyıldan İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar yine Avrupalı büyük güçlerin ellerinden çıkartamadıkları kadar yaşamsal öneme sahip bir bölgedir. Günümüzde ise AB’nin Akdeniz ülkeleriyle diyalogunu geliştirmesi tüm AB üyesi devletlerin birlikte aldığı kararlara dayanmakla birlikte bu ilişkilerin sürdürülme sorumluluğu ya da isteği Fransa, İspanya ve İtalya’da bulunuyor. AB’nin Kuzey Afrika’ya bakışı ESKİ SÖMÜRGELERLE İLİŞKİLER AB’nin Akdenizli üyelerinin Kuzey Afrika ülkeleriyle eski sömürgeci bağlarına dayanarak kurduğu ilişkilerin yerini 1972 yılında "Küresel Akdeniz Politikası" aldı. Politika, Avrupa ve Akdeniz arasındaki ekonomik ve mali işbirliğini geliştirmeyi, genişletmeyi planlıyordu.(1) Politikanın pek başarılı olamamasına ve yaşanmış tüm olumsuz tarihi gelişmelere rağmen 1960’lardan itibaren, Avrupalı ve Kuzey Afrikalı ülkeler iki taraflı, ticari ve genel anlaşmalarla ilişkilerini düzeltmeye ve güçlendirmeye başladılar. Bu çerçevede, 1976 yılında Fransa ile Fas ve Tunus arasında "İşbirliği Anlaşmaları" imzalandı. Bu anlaşmalar Roma Antlaşması’nın üçüncü ülkelerle Gümrük Birliği kurmayı hedefleyen 238. maddesine dayanmakla birlikte Gümrük Birliği kurmaya yönelik olmayıp, mevcut ticari ilişkileri geliştirmeye yöneliktir. 1983 yılında Fransa’nın öncülüğünde, Mağrip ülkeleri ile olan diyaloga önem veren yeni bir Akdeniz perspektifiyle yola çıkılarak, dönemin Fransa Cumhurbaşkanı olan François Mitterand’ın katkılarıyla İtalya, Fransa, İspanya, Portekiz, Fas, Moritanya, Cezayir, Tunus, Libya ve daha sonra da Malta arasında Dokuzlar Grubu oluşturuldu.(2) Bu yeni kurumsal diyalog zemini, ekonomik ve siyasi işbirliği Birliğin genişlemesinin yanı sıra yakın çevredeki ülke ve bölgeler için iyi komşuluk politikası dokümanını hazırlayan AB, kuzey Afrika ülkelerini bu kapsamda değerlendiriyor. AB, bölgenin enerji ENERJİ POLİTİKASI VE kaynaklarına doğal olarak ilgi duyarken, AFRİKA Afrika’da Mısır’da Batı olası istikrarsızlıklar çekince nedeni oluyor. Kuzey Çölü’nde, Libya’da Sirte Basili’nde, amacıyla Arap–Mağrip Birliği’nin kuruluşu ile Mağrip ülkelerince de desteklenmeye çalışıldı. 1990’larda Akdeniz için AB genelinde ekonomik temelli, Arap eksenli ve daha çok Mağrip ile ilgili değerlendirmeler yapılmaktaydı. 1992 yılında "Yenilenmiş Akdeniz Politikası" AB’de kabul edilmiş, Mağrip politikasının yanında AT Maşrek’e yönelik politikalarını da belirlemeye başladı. 1993 yılında Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve İsrail gibi ülkeleri hedef alan öneriler sunularak ve 1994 yılında da Akdeniz İşbirliği Projesi ilan edildi. Özellikle doksanlı yıllarla birlikte AB’nin genişleme sürecine girip, Kuzey Afrika bölgesine komşu olacağını ve bu bölgede mevcut olan sorunlarında er ya da geç kendi sınırları içine ihraç olacağını anlaması (3) AB’nin Kuzey Afrika politikasının şekillenmesinde çok etkili bir unsur oldu. AB’nin "Güney Hattı" olarak adlandırabileceğimiz Akdeniz ülkeleri (Yunanistan, İtalya, Fransa, İspanya ve Portekiz) özellikle Mağrip (Fas, Tunus, Cezayir) ve Maşrek (Mısır, Libya) bölgelerinde oluşacak olan iç istikrarsızlığın bedelini coğrafi yakınlık yüzünden en sert biçimde ödeyecek ülkeler konumundadırlar. BÖLGENİN AB İÇİN ÖNEMİ Genelde Akdeniz özelde ise Kuzey Afrika ülkelerinin AB için ekonomik önemi büyüktür. Akdeniz bölgesi ve Kuzey Afrika ülkeleri bir grup olarak AB’nin en büyük ticari ortakları arasında yer alıyor.(4) Akdeniz’in ve Kuzey Afrika’nın AB için Kaddafi Cezayir’de ve Libya’da petrol yatakları bulunuyor. Avrupa’nın Kuzey Afrika’da sahip olduğu yataklara baktığımız zaman, Sirte Basili’nin dünyanın en büyük 20 petrol yatağından birine ev sahipliği yapmakta olduğunu görüyoruz. Burada 37 milyar varil bilinen petrol rezervi bulunuyor. Doğalgaz ile birlikte topladığımız zaman ise 44 milyar varillik bir rezerve sahiptir. Bunun dışında Tanezzuftİllizi’de 12 milyar varil petrol ve petrol eşdeğeri gaz, TanezzuftGhademes’de 8 milyar varil petrol ve petrol eşdeğeri gaz bulunuyor. Ülkesel olarak baktığımız zaman da Cezayir’de 9 milyar varil üretilmiş, 18 milyar varil bilinen ve 7.7 milyar varil keşfedilmemiş petrol; Libya’da 14 milyar varil üretilmiş, 39 milyar varil bilinen ve 8 milyar varil keşfedilmemiş petrol bulunduğu tahmin ediliyor. Rakamlardan da anlaşılacağı üzere Avrupa bu bölgeleri mutlaka denetimi altına almak istiyor. Fas’ta 525 km uzunluğunda bir bölüm ve Cebelitarık Boğazı altında 45 km uzunluğunda bir bölüm dahil, Hassi R’Mel (Cezayir) ve Cordoba (İspanya) arasında 1370 kilometre boyunca uzanan bu hat, 1996 yılında işletmeye açılmış olup, Kuzey Afrika’nın AB’ye ekonomik bağlantısının en gösterişli örneğini oluşturuyor. Cezayir ve Fas bölümlerinden sonra, gaz boru hattının İspanya bölümü 10 Aralık 1996’da açıldı. Aralık 2005 tarihinde İngiltere/Hampton Court’ta bir araya gelen AB liderleri AB’nin enerji konusunda ortak bir yaklaşım ve tek bir sese sahip olması gereğini vurgulamış, AB Komisyonu’ndan bu yönde bir çalışma yapmasını istemişti. Bunun üzerine Komisyon’un 8 Mart 2006 tarihinde yayınladığı Enerji Yeşil Kitabı ile birlikte Avrupa enerji politikasının geleceği üzerine tartışmalar başlattı. Enerjinin sürdürülebilir olması gerektiği belirtilen bildirgede AB’nin enerji ithalatına büyük ölçüde bağımlı olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, enerji tedariki güvenliğinin büyük önem taşıdığı vurgulandı. Bu sebeple AB açısından, enerji tedarikçisi olarak Kuzey Afrika’nın önemi giderek artıyor. Enerji kaynağının güvencesi ve sürdürülebilirliği, yenilenebilir enerji teknolojilerinin transferi, enerji pazarının saydamlığı alanlarında ABAfrika arasındaki diyalogun güçlendirilmesi ön plana çıkıyor. Enerji konusunda yukarıda anlatılanlara baktığımız da Avrupa’nın olmazsa olmaz bir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle