24 Ocak 2025 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 C S TRATEJİ Hammadde temini, küresel yoksulluk, küresel Zenginler kulübünden Melek KIRMACI TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası kirmaci@tusam.net H aziran’ın ilk haftasında, Baltık Denizi’nin en eski sahil kasabalarından biri olan Almanya’nın Heiligendamm kasabası, dünyanın en gelişmiş sekiz sanayi ülkesinin yanı sıra dünyanın yeni devleri Çin, Brezilya ve Hindistan’ı bir araya getiren G–8 Zirvesi’ne ev sahipliği yaptı. 1973 yılındaki petrol krizi ve ekonomik durgunluk dönemi sonrasında ABD’nin önderliğinde ilk kez bir araya gelen dünyanın liderleri konumundaki ülkeler, bugün, yalnızca, uluslararası ticaret ve finans sisteminin yönetiminde karşılaştıkları zorlukları değil terörizm, silahsızlanma, nükleer güvenlik başta olmak üzere pek çok siyasi konuyu da görüşüyorlar. Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Zirve öncesinde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George Bush ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yaşanan gerginliğe rağmen, "geniş kapsamlı kararların" alındığı Zirveyi kendisinin "büyük başarısı" olarak görüyor hiç şüphesiz. Alman basınının, "Dünyanın Kraliçesi" sıfatıyla taçlandırdığı Merkel’in başkanlığındaki Sekizler Grubu, dışarıda protesto gösterileri devam ederken, yoğun güvenlik önlemleri altında, bu yılki zirve için belirlenen "büyüme ve sorumluluk" konusunu tartıştılar. Küreselleşme karşıtı protestocularla polis arasında Rostock kentinde yaşanan çatışmaları görmezden gelerek, Heiligendamm’ı çevreleyen dikenli tellerin ardında Sekizleri, iklim değişikliği konusunda ikna etmeye çalışan Almanya bir taraftan da her ne olursa olsun dönem başkanlığı karnesine "yıldızlı pekiyi" yazdırmanın peşindeydi. Küresel ticaretin önündeki engellerden, hammadde kaynaklarına erişime; küresel ısınma ile mücadeleden, Afrika’ya yapılan yardımlara kadar pek çok konunun görüşüldüğü Zirvede, yarattıkları veya oluşmasında büyük bir rol oynadıkları sorunları "çözmek" amacıyla bir araya gelen Sekizler, daha önce verdikleri ancak tutmadıkları sözler dizisine yenilerini eklemiş görünüyorlar. Şömine etrafındaki sohbet buluşmalarından farklı olarak, dünyaya hem ekonomik hem de siyasal açıdan hükmetme iddiasını taşıyan sanayileşmiş ülkelerin oluşturduğu "Zenginler Kulübü", iklim değişikliği, Afrika’daki yoksulluk ve gelişmekte olan ülkelerle diyalog başta olmak üzere pek çok konuda aldıkları kararlar ile kendi günahlarından arınmaya çalışıyor gibiler. G8 zirvesinden... G8 olarak tanımlanan ülkeler, dünya ticaretinin yüzde 42’sini elinde bulunduruyor. Bu ülkelerin hükümet ve devlet başkanları yılda bir kez toplanarak küresel sorunları ‘görüşüyor, çözüm arıyor.’ Bu arayışlardan bir çözüm çıkmadığı deneyimlerle sabit. ihtiyacının doğduğunu açıkça dile getirdi. Bilindiği gibi KÜRESELLEŞME... AB’yi 2010'a kadar dünyanın en dinamik, rekabetçi ve "Küreselleşme, tüm ülkeler için büyüme ve daha iyi bir yaşam standardı şansı demek, biz bu şansın farkında olmalı ve bunu kullanmalıyız" diyen Merkel, serbest ticaretin önündeki engellerin kaldırılarak rekabete açılmasının, yalnızca gelişmiş ülkelerin değil, sisteme dâhil olan tüm ülkelerin çıkarına olacağını vurguladı bir kez daha… Başka bir deyişle küreselleşme, Zenginler Kulübü tarafından, kapitalizme karşı herhangi bir alternatifin var olamayacağına inandıkları serbest piyasa ekonomisine dayalı küresel ekonomik düzen içerisindeki gelişmekte olan ülkeler için kalkınma ve sonunda ulaşılacak refah olarak yani bir ödül olarak sunuluyor. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki gelişmişlik farkının kapatılması ise ancak "küresel ekonomik düzenin yeniden biçimlendirilmesi" ile mümkün olabilir deniliyor yine aynı ağızlar tarafından. İşte bu nedenle makroekonomik politikalar ve yapısal uyum reformları uygulanarak, gelişmekte olan ülkelerin sisteme dâhil edilmesi ile küresel ticari ve mali ilişkilerin sağlamlaştırılması gerekiyor. Merkel’in demek istediği tam olarak bu değil mi zaten!... "Ekonomik büyüme" ve "sorumluluk" kavramlarının dillerden düşürülmediği zirvede, küresel ısınmaya karşı alınacak önlemler ve gelişmekte olan ülkelere yapılacak yardım tartışmaları arasında hammadde kaynaklarına ulaşım konusu gözden kaçmışa benziyor. Ancak yine de sonuç bildirgesinde, ihtiyaç duyulan hammadde kaynaklarına ulaşma konusunda yaşanılan sıkıntıları gidermek amacıyla serbest, şeffaf ve açık pazarların oluşturulmasına verilen önemin vurgulanması, Sekizlerin bu konudaki endişelerini açıkça ortaya koydu. Zira, dünya piyasasındaki hammadde fiyatlarında gözlemlenen artıştan bir hayli etkilenen Avrupa sanayisinin, hammadde ihtiyacını karşılama konusunda oldukça sıkıntılı olduğu apaçık ortada. Heiligendamm Zirvesinden bir gün önce, 5 Haziran’da, AB Sanayi Komiseri Günter Verheugen, Brezilya, Hindistan ve Çin gibi ülkelerde yaşanan hızlı sanayileşme nedeniyle öngörülemeyen büyüklükte bir hammadde bilgiye dayalı ekonomisi yapmak ve bu ekonomiye sürdürülebilir büyüme kapasitesi kazandırmak amacıyla Birliğin 2000 yılında kabul ettiği Lizbon Stratejisi, küresel ekonomik düzende "güçlü Avrupa" yaratılmasını hedefliyor. Bu yüzden Verheugen’ın dediği gibi, Avrupa sanayisinin hammadde ihtiyacının karşılanması için güvenilir dayanaklara ve rekabete dayanabilmesi için de fiyatlarda istikrara ihtiyacı var.(1) Hammadde ihtiyacının karşılanması için gerekli koşulların iyileştirilmesi konusunda kararlı olduklarını belirten Verheugen, bunu hem Avrupa’daki kaynaklarını daha iyi değerlendirerek hem de üçüncü ülkelerle "eşit rekabet koşulları" yaratarak yapacaklarını söyledi. Bu noktada Heiligendamm’da Sekizlerin, "Uluslararası madencilikte uygulanan prensiplerin ve kuralların gelişmekte olan ülkelerde teşvik edilmesi, madencilik sektörünün kalkınmaya katkıda bulunacağının, garanti edilmesine yardımcı olacaktır"(2) ifadesini kullanması, sanayileşmiş ülkelerin artan hammadde ihtiyacını karşılamaya yönelik girişimlerde bulunduğunun göstergesi olarak algılandı. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ Sekizler Grubu liderlerinin oldukça sıkışık gündeminde iklim değişikliği ile mücadele, Zirve öncesinde ve sonrasında en çok tartışılan konulardan biri oldu. 2050 yılına kadar dünya ikliminde ısı artışının iki derece ile sınırlandırılmasını ve karbondioksit emisyonunun yüzde 50 oranında azaltılması hedefinin gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı halde tutumunda ısrar eden Merkel, Alman basınından yoğun tepkiler aldı. Nitekim, Frankfurter Allgemeine Sonntag gazetesinin konuya ilişkin yaptığı "Avrupalılar, kendi ev ödevlerini yapmadan, radikal hedefler belirledikleri için, küresel ısınma ile mücadelede inanılırlıklarını yitiriyorlar" yorumu, eleştirilerin derecesini açıkça ortaya koyuyor. Öte yandan ise Heiligendamm’da iklim konusunda alınan karar, Merkel’in "dünya kraliçesi" sıfatıyla taçlandırılmasını sağladı. Sekizler Grubu, kapanış bildirgesinde, sera etkisine yol açan gazların salınımını 2050 yılına kadar yüzde 50 oranında azaltmayı "ciddi anlamda dikkate alacakları"nı vaat etti. Ancak, Merkel’in 2050 yılına kadar karbon emisyonlarının yüzde 50 oranında azaltılmasını gerçekten istemesine ve ayrıca İtalya, İngiltere ve Fransa’nın Merkel’e verdiği desteğe rağmen Bush’un muhalefeti nedeniyle bağlayıcı karar ve net hedeflerin yer almadığı sonuç bildirgesinde iklim değişikliği meselesi oldukça muğlâk bir ifadeyle kaleme alındı. AFRİKA, G8’E GÜVENMİYOR G–8 Zirvesi 8 Haziran’da sona erdiyse de zirvede alınan kararlar, tartışılmaya devam ediyor. Zirvede konuşulan konular ve alınan kararların samimiyeti üzerine süre giden tartışmaların odağındaki konulardan biri hiç şüphesiz Afrika’ya yardım konusu. Sekizler Grubu, Afrika ülkelerine AIDS, sıtma ve veremle mücadele için 60 milyar dolarlık yardım vaat etti etmesine ancak, bu sözün tutulup tutulmayacağı konusunda zihinlerde soru işaretleri de
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle