02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

politikayı şekillendiren her etmen açısından oldukça önemlidir. Yarattıkları dış politika stratejileri (!) ABD ve AB’nin ezberlettiklerini aşamayan bir entelektüel kesim ve "etki ajanlıklarıyla" ülke dış politikasını şekillendirenler tarafından oluşturulan çıkar tasarımları ne yazık ki doğaları gereği "ulusalcı" olamamaktadır. Yapılması gereken, Türkiye’de Türkiye’den başka bir şey düşünmeyen" bir anlayışı çeşitli yollarla Türk dış politikası yapım süreçlerine yeniden yerleştirmektir. C S TRATEJİ Atatürk’ün Dışişleri Bakanı Aras, bir tören sırasında... 5 devamlı bir gayret göstermek ve sulhu seven diğer milletlerle bu güzel maksat etrafında işbirliğine girişmek zarureti vardır. Yoksa sulhe karşı kayıtsız kalarak ve hadiselerin gidişine toptan göz yumarak sulh sevgisi olmaz." (Tevfik Rüştü Aras, Atatürk’ün Dış Politikası, Kaynak Yay, 2003, s.25.) Atatürk’ün bu yaklaşımından ders alarak küresel süreçte dış politikada etkinlik adına atılacak her nutuğa karşı uyanık olmalıyız, dış politika düzleminde kulağa hoş gelen her sözün ardında yatan nedenleri sorgulamalıyız. İşte bir örnek; Başbakan Erdoğan’ın 9 Ocak 2007 tarihinde söylediği şu sözler… Şöyle diyor Erdoğan: "Türkiye, bölgesindeki ağırlığını artırmak, bölgesel gelişmeler üzerinde etkili olmak zorundadır. İzolasyonist, içe kapalı bir yaklaşımla gelişmeleri seyretmek yerine, süreçlerin içinde yer alarak, etkin ve aktif bir dış politika izlemeye devam edeceğiz. Bizim bölgeye arkamızı dönüp, olup biteni görmemek, yangını seyretmek gibi bir lüksümüz yok". Bu açıklama üzerine sorulması gereken soru şu: "İzolasyonist" değil "aktif" dış politika kim için, kimin çıkarı için aktif olacak? Küresel çağda "izolasyonist" değil, "aktif" dış politika izlememiz gerektiği ortada. Ancak bu etkinliğin içeriği asıl önemli olan. Büyük Ortadoğu Projesi’nin sözde eş başkanlığı gereğince üretilecek bir aktif dış politika mı, yoksa Kemalist dış politika mantığı çerçevesinde bölgesel barışı sağlayacak emperyalist karşıtı bir aktif dış politika mı? Batının her dayattığını gizli stratejik gündemlerine hizmet ettiği için itirazsız kabul eden bir anlayıştaki aktif dış politika mı, yoksa çağdaşlaşmanın yolunun Batı’yı gerektiğinde karşıya almaktan geçtiğini bilerek oluşturulan bir aktif dış politika mı? "Ilımlı İslam" çerçevesinde ABD’nin dayattığı "model" olma misyonunu yüklenen bir aktif dış politika mı, laiklik üzerinden bölgesel barışın yaratıcısı olacak bir aktif dış politika mı? Milliyetçiliği Kemalist bağlamından kopartarak, oy uğruna zaman zaman "şecereciliğe" indirgeyen, "soydaş" arayışıyla şekillenen ve son tahlilde Batı çıkarlarına hizmet edecek bir aktif dış politika mı, irredentizmi reddeden, bir diğer ifadeyle emperyalizmin son tahlilde aracı olmayı reddeden bir aktif dış politika mı? Çıkar tasarımları Brzezinski’nin yazdıklarını itirazsız kabul edenlerce şekillenen bir aktif dış politika mı, yoksa Kemalist ideolojiyi özümsemiş; çıkar tasarımlarında ulusalcılarca üretilen aktif dış politika mı? Onursuz bir aktif dış politika mı, onurlu bir aktif dış politika mı?... LAİKLİĞİN ETKİSİ Kemalist ideolojinin Kemalist dış politika için önemli dördüncü özelliği sahip olduğu laiklik ilkesidir. Bu ilkenin dış politika üretim süreçlerinde sahiplenilmesi, özellikle "ılımlıİslam" ve "yeni Osmanlıcılık" yaklaşımlarının terk edilmesi anlamına gelecek ve bu iki yaklaşım çerçevesinde zorunlu olarak yeniden üretilen "ABD çıkarlarına karşı ılımlılık" dış politika yapım sürecinde dışlanmış olacaktır. Bu demek oluyor ki, küresel çağda laiklik (sürpriz bir biçimde) bir taraftan ülkesel bütünlüğümüzün, diğer taraftan bağımsızlıkçı, anti emperyalist ve barışçı dış politikamızın anahtar unsuru olacaktır. Kemalist ideolojinin Kemalist dış politika için önemli beşinci özelliği yarattığı Kemalist bağlamlı çağdaşlaşma fikridir. Kemalist bağlamlı çağdaşlaşma Tanzimat batılılaşmasının aksine bir coğrafi yönü kutsama üzerine kurulmaz. Kemalist bağlamlı çağdaşlaşma, Tanzimat batılılaşmasının aksine çok uluslu bir ümmet imparatorluğunda beliren işbirlikçi batıcılık değildir. Uluslaşmış bir ülkede kendini gösteren bilinçli çağdaşlaşmadır. Batıya rağmen çağdaşlaşmadır. Dolayısıyla, bu yönde bir temel hedefin dış politika yaklaşımlarını da şekillendirmesi kaçınılmazdır. Kemalist çağdaşlaşma Batıcılığa, batı çıkarlarına teslim olmaya indirgenemez. Aksine, Kemalist bağlamlı çağdaşlaşma küresel çağda da ulusal çıkara dayalı "onurlu" bir dış politikayı zorunlu kılar. Kemalist ideolojinin yapısından kaynaklanan bu beş özellik, Kemalizm’in diğer düşünsel ilkeleri ve eylemsel kökeni Kemalist dış politika uygulamasının içeriğini belirlemiştir. Sonuç olarak, Kemalist dış politika uygulaması, saldırgan ve ırkçı değil dengeli ve barışçı, izolasyonist değil bölgesel işbirliği mekanizmaları yaratıcı, emperyalist ya da emperyalist ortağı değil emperyalist karşıtı ve eşitlikçi, himaye yandaşı değil mutlak egemenlik savunucusu, dinci değil laik bir uygulama biçimini almıştır. Türkiye’nin dönüştürülmesinin ardından belli ülkelere model olarak gösterilmesi, çıkar tasarımlı ulusalcılık yaklaşımından kesinlikle uzak duruyor. Brzezinski’nin yazdıklarını itirazsız kabul edenlerce şekillendirilen bir aktif dış politikanın sağlayacağı yarar tartışmalıdır. HANGİ AKTİF DIŞ POLİTİKA Kemalist dış politikanın barışçılığının mantığı Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözlerinden anlaşılabilir: "İnsan mensup olduğu milletin varlığını ve saadetini düşündüğü kadar bütün cihan milletlerinin huzur ve refahını da düşünmeli ve kendi milletinin saadetine ne kadar kıymet veriyorsa bütün dünya milletlerinin saadetine hadim olmaya elinden geldiği kadar çalışmalıdır. Çünkü dünya milletlerinin saadetine çalışmak diğer bir yoldan kendi huzur ve saadetine çalışmaktır… En uzakta zannettiğimiz bir hadisenin bize bir gün tesir etmeyeceğini bilemeyiz. Bunun için beşeriyetin hepsini bir vücut ve her milleti bunun bir uzvu addetmek icap eder. Bir vücudun ucundaki acıdan diğer bütün aza müteessir olur." (Mustafa Kemal Atatürk’ün 17 Mart 1937’de Romanya Dışişleri Bakanı ile yaptığı görüşmeden alıntı) Ne yazık ki günümüzde "popüler" paradigma tarafından sunulan bir "ezber" Kemalist dış politikanın aktardığımız barışçı mantığının zorunlu kıldığı aktif dış politikayı görmezden gelip onu "izolasyonizm"e indirgeme gayreti içinde. Kemalist dış politikanın "izolasyonist" ve içe kapanmacı olmadığı, aksine barışı sağlama adına "proaktif" olduğu, tarihin bir gerçekliği. Mustafa Kemal Atatürk, Kemalist dış politikanın işbirliği anlayışının mantığını şu sözleriyle açıklıyor: "Tıpkı harbi sevenlerin hazırlıkları ve çalışmaları gibi, (sulhun kurulması ve devam ettirilmesi) uğrunda
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle