02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 Armağan KULOĞLU Emekli Amiral Bölgesel ve küresel gelişmelerin sonucu… C S TRATEJİ müzakere yolunu sonuna kadar devam ettirmesi ve her iki tarafı da çatışmadan uzaklaştırmak için gayret göstermesi gerekiyor. Müdahale kaçınılmaz duruma gelmişse tarafsız bir tutum içinde olması ve tepkilere neden olacak davranışlardan kaçınması gerekir. B irinci Dünya Savaşı sonrası, yapay sınırlar sonucu yaratılan alt yapısı olmayan devletler, bu devletlerin iktidarlarının halkı ile uyuşmayan çarpık yapıları, bölgedeki rantın yarattığı gerginlik, Filistin toprakları üzerinde yapılan nüfus operasyonları sonucunda İsrail Devleti’nin kurdurulması ve süper güçlerin bölgede etkin olabilme çabaları, Ortadoğu’da sürekli bir kargaşaya sebep oldu. Karışıklığın önemli nedeni, İsrailFilistin anlaşmazlığı ve bunda ABD’nin İsrail lehine yanlı hareketidir. Artan İsrail ve ABD karşıtlığı, nefrete dönüşmüş ve asimetrik güçlerin mücadele yöntemi olan şiddet ve terör ön plana çıkmıştır. ABD’nin gücünü "yeni muhafazakarlar"ın etkisiyle hegemonist düşünce ve Yahudilerin güvenliği istikametinde kullanmasının yarattığı olumsuz durum, ayrıca Medeniyetler Çatışması senaryoları ve girişimleri dünya barışını bir çıkmaza doğru sürüklemiştir. Türkiye’ye bölücü kuşatma mücadeleyi, üzerindeki ABD baskısı nedeniyle Türkiye’nin desteğini kazanmak istemesi, aynı zamanda Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesi oluşumunun ve bölgede gelişmekte olan Kürtçülük hareketinin Büyük Kürdistan beklentisi ile kendisine de tehdit olacağı düşünceleri ile gerçekleştirdiği değerlendiriliyor. Türkiye’nin de çıkarları çerçevesinde bu yakınlaşmaya cevap verdiğini, ancak bunu güven sorunu nedeniyle ölçülü tuttuğunu söylemek olanaklı. ABD de, ABD GÜVEN TAZELEMEK İSTİYOR BAŞ AKTÖR ABD Ortadoğu’daki gelişmelerin baş aktörü ABD’dir. ABD Birinci Körfez Harekatı’ndan sonra müdahaleye elverişli duruma gelen Irak merkezde olmak üzere, Suriye ve İran üzerinde güce dayanan bir baskı ile rejimlerinin değiştirilmesini ve bu ülkelerin kontrol edilebilir bir yapıya dönüştürülmesini hedeflemişti. Bu amaçla Irak’a müdahale etti, ancak istediği sonuca ulaşamadı. ABD’nin Suriye üzerindeki baskısı devam ediyor. Ancak Irak’tan aldığı dersten dolayı, yönetimin değişmesi halinde istikrarı sağlayabilecek başka bir rejim bulamadıkları için mevcut yönetimi kendileri açısından ehlileştirilmeyi ve bu süre içinde baskıyı sürdürmeyi tercih ettikleri anlaşılıyor. ABD’nin esas sorunu olan İran, ABD’nin Irak’taki durumunun yarattığı uluslararası, bölgesel ve ABD iç kamuoyundaki olumsuzluklardan istifadeyle BM kararlarını dahi dinlemiyor. ABD, Irak’ta yaşadığı sıkıntılarından dolayı yaptırımları ve olacaksa müdahaleyi BM şemsiyesinde yapmayı tercih ediyor. "Yeni Muhafazakarlar"dan radikal olan Evangelist’ler, Yahudi lobileri ve İsrail, İran’ın yakın bir gelecekte nükleer silah elde edebileceğini bu nedenle müdahalenin derhal yapılmasını savunuyor. ABD, askeri bir müdahalede İran’ın direnebileceğini, Iraktakilerin yanı sıra Afganistan’daki ABD güçlerine, İsrail’e ve diğer batı ülkelerine karşı terör eylemleri gerçekleştirebileceğini, buna özellikle Irak’taki Şiilerin de katkıda bulunabileceğini düşünüyor. Ayrıca müdahalenin petrol fiyatlarını arttırma olasılığı, enerji bağımlısı ülkeleri kaygılandırıyor. İran’ın da, rejimini korumak ve bölgedeki etkinliğini sürdürebilmek için nükleer teknoloji çalışmalarından geri adım atmayacağı değerlendiriliyor. Ancak bu safhadan sonra ABD’nin geri adım atmasının, bölgeyi İran ve Şii hakimiyetine terk etmesi anlamı taşıyacağından, müdahale düşüncesi sürekli gündemde tutulabilir. ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik amaçları, küreselleşmenin olumsuz yansımaları Türkiye’yi 5 noktadan bölücü kuşatmaya almış durumda. ABD, çıkarlarının zarar görmemesi için Türkiye’nin yeniden güvenini kazanmaya çalışıyor. Diğer taraftan İsrail’in durumunun gözetim altında tutulmasında da yarar var. Dost görünen ve Yahudi lobisi aracılığıyla uluslararası ortamda zaman zaman Türkiye’ye yardımcı olan İsrail’in, kendi güvenliği açısından bir Kürt Devletine sıcak baktığı ve bunun oluşumuna ABD ile birlikte örtülü destek verdiği dikkate alınmalı. ABD Irak’ta içine düştüğü bataktan çıkabilmenin arayışları içindedir. Bu nedenle uluslararası destek arıyor. Diğer taraftan ABD’nin bölgede istikrarlı ve güvenilir yegane güç olan Türkiye’den başka müttefik bulamayacağı ve sarsılan karşılıklı güvenin yeniden tesis edilmesi için girişimlerde bulunduğu da biliniyor. ABD, terörün tırmanması üzerine yükselen tansiyonu düşürmek ve Türkiye’nin kendi güvenliği için sınır ötesi operasyon da dahil olmak üzere alabileceği önlemleri kontrol altında tutabilmek amacıyla "Terörle Mücadele Özel Temsilciliği"ni oluşturdu. ABD, diğer taraftan "Sözde Ermeni Soykırımı"nın ABD Parlamentosu’nda kabulünün yaratacağı sıkıntıları, Kerkük’ün statüsünün belirlenmesinin ortaya çıkaracağı olumsuz etkileri bertaraf etmek ve Türkiye’deki tepkilerin yükselmesinden dolayı ilişkilerin daha da kötüye gitmesini önlemek amacıyla, Türkiye’nin hassasiyet gösterdiği PKK terörü konusunda bazı adımlar attığını gösterme ihtiyacı duyuyor. Terörle Mücadele Özel Temsilciliği ihdasından sonra Mahmur’daki girişimler, Avrupa nezdinde girişimde bulunarak bu ülkelerde terör örgütüne sağlanan finans ve lojistik desteğin kesilmesi ve örgüt faaliyetlerini engelleyici gelişmeler bu kapsamda düşünülmelidir. Ancak Avrupa’daki gelişmelerde, örgütün yaptığı uyuşturucu ve insan kaçakçılığı boyutları ve bunun yol açtığı kontrol dışı para akışının Avrupa’nın kendi güvenliğine olan olumsuz etkisinin ve TSK’nın modernizasyonu için açılacak ihalelerden dışlanmak istememelerinin, AB sürecinde meydana gelen yavaşlamadan dolayı Türkiye’nin kendi kontrolleri dışına çıkmasına engel olunması isteğinin de rol oynadığı göz ardı edilmemelidir. İRAN’IN TÜRKİYE’YE ETKİSİ İran ve Türkiye, bölgede etkinlik sağlayabilmek için birbirleri ile rekabet içindedir. İran, Türkiye’yi zayıf duruma düşürmek için terörü destekledi, rejim ihracı politikası uyguladı. Ancak son yıllarda Türkiye ile yakınlaşma politikası uyguluyor, ilişkileri geliştirmek istiyor. İran’ın terörle mücadeleye giriştiği, bu konuda Türkiye ile bir iletişim içinde olduğu gözleniyor. Bu Türkiye’nin kendi istediği yönde hareket etmesini, Batı Kulübü içinde kalmasını ve İran ile olan ilişkilerini sınırlamasını arzu ediyor. Bölgesel etkinlik ve güvenlik açısından İran’ın nükleer silaha sahip olması Türkiye açısından olumsuz bir gelişmedir. Bu nedenle İran’ın nükleer silah elde etmesini engellemek için yapılacak çeşitli müdahalelerin Türkiye’nin çıkarlarına uygun olacağı değerlendirilebilir. Ancak İran’a yapılacak bir askeri müdahalede ABD tarafında yer almanın ve buna doğrudan destek sağlamanın, Türkiye’ye karşı olası terör hareketlerini tetikleyebileceği, bölgede yaralar açabileceği ve gerginlikleri derinleştirebileceği düşünülmeli. Ayrıca bölgede bu ülke ile beraber yaşamak durumunda olduğumuzdan ABD nedeniyle ilişkilerimizin derin izler bırakacak tarzda zedelenmesi de çıkarlarımıza uygun olmaz. Bu nedenlerle Türkiye’nin, krizin çözülmesi için diplomasi ve IRAK’TAKİ ÇIKMAZ Irak’ta bir çıkmazın içinde olan ABD, bir an önce istikrarı sağlayıp, kendi kontrolünde bir yapı oluşturmak istiyor. Ancak bunu gerçekleştirememesi halinde varlığını Irak’ın kuzeyindeki yapıya yaslayarak bölgedeki etkinliğini sürdürmek niyetinde. Bu nedenle Türkiye ile kuzeydeki yerel yönetim arasında bir problem olmamasını, iyi ilişkiler içinde bulunulmasını istiyor. Bunun için Türkiye’ye telkinlerde bulunduğu anlaşılıyor. Ayrıca Irak’ın kuzeyindeki yapıyı korumak için Türkiye’nin başta terör nedeniyle olmak üzere güvenliğini sağlamak amacıyla yapabileceği sınır ötesi bir harekatı önlemek için Türkiye’ye tavsiyelerde bulunduğu da gözleniyor. Türkiye’nin terörü himaye eden Barzani’yi muhatap olarak kabul etmesi, başlangıçta terör konusunda görüşmeye başlaması,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle