02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Gürol KIRAÇ TUSAM Türkistan Araştırmaları Masası [email protected] vrupa’daki entegrasyon çalışmalarının temelinde çelik kömür gibi stratejik hammadde kaynaklarının kullanımı yatıyordu. Avrupa ülkeleri yüz yıllar boyunca Afrika, Asya kıtalarındaki ve Ortadoğu gibi bölgelerdeki hammadde ve enerji kaynaklarına yönelik dış politika girişimleriyle kendilerine yaşam alanları oluşturmaya çalışmış hatta bu bağlamda birbirleriyle savaşmayı dahi göze almışlardı. Dünya savaşlarının Avrupa’da yarattığı yıkımların ardından sanayileşme büyük bir ivme kazandı ve hammaddeye olan ihtiyaç daha da arttı. 1991’e kadar olan dönemde bu girişimlere kapalı olan Doğu Avrupa, Orta Asya ve Kafkasların da uluslararası pazarlara açık hale gelmesiyle birlikte yeni nesil bir yeraltı kaynakları mücadelesi de başlamış oldu. Doğu Bloğunun çökmesi ve Sovyetlerin dünya siyasi sisteminde oyun dışı kalmasıyla Avrasya’nın hammadde ve enerji zenginlikleri yeni sömürge alanları olarak Avrupalı karar alıcıların portföyüne dahil oldu. Rusya’ya alternatif arayışlarını bölgede sürdürüyorlar… C S TRATEJİ 11 süreç başlatma gayretinde. Orta Asya ülkelerinde ABD ve Rus enerji şirketleriyle kıran kırana mücadele içerisinde olan İngiliz BG Group, Shell, İtalyan Eni, Agip ve Fransız Total gibi Avrupalı enerji şirketleri de AB’nin bölgede daha aktif olmasını istiyor. A ORTA ASYA’DA ETKİNLİK AB 1991 yılında, vakit kaybetmeden TACIS (Bağımsız Devletler Topluluğu Ülkelerine Teknik Yardım) programını yürürlüğe koydu. Proje, başta ekonomik girişimler olmak üzere, işbirliği yapılacak ülkelerde AB’nin daha yakından tanınmasına ve örgütün o ülkelerde kendi prensiplerine uygun bir alt yapı kurmasına olanak sağlayacak önemli bir girişimdi. AB, 2 Ekim 1997’de imzalanan Amsterdam Anlaşması’nın 18. maddesi uyarınca, çeşitli bölge ve ülkelerde görev yapmak üzere"AB Özel Temsilcileri" atamaya karar verdi. Bu çerçevede kurulan yedi özel temsilcilikten biri de "AB Orta Asya Özel Temsilciliği"dir. Ayrıca Avrupalı siyasiler TACIS programlarıyla ilgili olarak 2002 yılında yeni düzenlemeler yapmaya karar verdi. Avrupa Komisyonu öncelikli bölgeler belirledi ve bu bölgelerle ilgili olarak strateji belgeleri hazırladı. 30 Ekim 2002’de hayata geçirilen bu yeni stratejiyle Orta Asya bölgesine yönelik yeni bir çalışma başlatılmış oldu. 20022006 yıllarını kapsayan dönemde, geçmiş TACIS programından edinilen tecrübeyle daha geniş çaplı çalışmaların hayata geçirilmesi hedeflendi. AB 1993 yılında da TRACECA (Avrupa, Kafkasya, Asya Ulaşım Koridoru) projesini yürürlüğe koydu. Avrupa’dan, Karadeniz, Kafkasya, Hazar Denizi, Orta Asya ve Çin’e kadar uzanan uluslararası ulaşım hattının kurulması hedeflendi. Yeni İpek Yolu olarak da adlandırılan bu Morel Enerji alanında Rusya’ya bağımlılığı nedeniyle sıkıntı yaşayan AB, Sovyetlerin yıkılmasının ardından Batılı firmaların akınına uğrayan Orta Asya’ya yönelik yeni strateji geliştiriyor. AB’nin bölgedeki rakipleri arasında Çin ve Türkiye de yer alıyor. proje ile AsyaAvrupa bağlantısı kurularak ekonomik entegrasyon sağlanmaya çalışılıyor. Rusya’nın Avrupa enerji piyasalarına yönelik etkinlik teşebbüslerinden ve Ortadoğu enerji kaynaklarının ABD’nin hakimiyeti altına girmesinden endişe duyan AB, 26 Haziran 2006’da "NABUCCO" ismi verilen yeni bir boru hattı projesini hayata geçirdi. AB daha önce TACIS programına ilintili olarak yürüttüğü INOGATE (Avrupa'ya Devletlerarası Petrol ve Gaz Taşımacılığı) projesinin bir parçası niteliğindeki bu yeni projeyle Hazar Havzası’nda çıkarılan doğalgazı Avrupa'ya taşıyacak olan 3 bin 300 kilometrelik, 4.6 milyar Euro maliyeti olacağı belirtilen boru hattı projesini onayladı. AB, ayrıca 1996 yılında ABD tarafından gündeme getirilen Hazar Denizi’nin altından geçirilecek TransHazar Doğalgaz Boru Hattı projesinin hayata geçirilerek NABUCCO boru hattıyla birleştirilmesi için de çaba sarf ediyor. Bu bağlamda girişimlerini sürdüren AB, Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan gibi devletlere yönelik diplomatik girişimlerini aralıksız sürdürüyor. Hatta AB siyasi organları Orta Asya doğalgaz rezervlerinin bir bölümünü elinde bulunduran Özbekistan’la Andican olayları sonrasında son derece gerginleşen ilişkilerin normalleşmesi adına yeni bir eier r Waldne AB’nin Orta Asya hedefi AB’NİN YENİ STRATEJİSİ Bölgede özellikle enerji alanındaki etkinlik mücadelesi AB’nin bugüne kadar yapmış olduğu çalışmaları daha ileri bir boyuta taşıma gerekliliğini gündeme getirdi. Bölgede ABD, Rusya ve Çin’in her geçen gün daha da hakim hale gelmesi AB’nin pastadan alacağı payı hızla küçültüyor. Bu çerçevede Avrupalı devletler yeni bir stratejiyi yürürlüğe koyarak ibrenin kendi aleyhlerine ilerleyişini durdurmayı hedefliyor. Kazakistan’ın başkenti Astana’da 28 Mart 2007 tarihinde bölge devletleriyle işbirliği olanaklarının görüşüldüğü bir zirve gerçekleştirildi. İlk kez gerçekleştirilen zirveye AB dönem başkanı Almanya’nın Dışişleri Bakanı FrankWalter Steinmeier, AB Orta Asya Özel Temsilcisi Pierre Morel, AB Dış İlişkiler Komiseri Benita Ferrero Waldner, bölge ülkelerinden Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan’ın ise dışişleri bakanları katıldı. Zirvede taraflar arasında ilişkilerin geliştirilmesine yönelik anlaşma imzalandı. Bu zirveden yaklaşık bir ay sonra Lüksemburg’da 23 Nisan 2007 tarihinde AB Dışişleri bakanlarının katılımıyla AB Dış İlişkiler Konseyi toplantısı gerçekleştirildi. Bu toplantıda bölge devletleriyle ilişkilerin yeni bir çerçevede pekiştirilmesi hedefiyle ilk kez bir "Orta Asya Stratejisi"nin yürürlüğe konması kararlaştırıldı. Bu yeni stratejinin 2007 Haziran’ında Brüksel’de yapılacak olan liderler zirvesinde karara bağlanarak AB’nin Orta Asya’ya yönelik dış politikasına yeni bir yön vermesi bekleniyor. Bu yeni stratejinin Almanya’nın dönem başkanlığında oluşturulması da önemli bir ayrıntı. Zira Almanya AB devletleri içerisinde bölgeye yönelik özgün dış politik tavırlarıyla oldukça aktif bir devlet. Ste inm MÜCADELE KIZIŞIYOR Son dönemdeki gelişmelere bakıldığında oldukça açık şekilde bölgedeki güç mücadelesinin kızıştığı görülüyor. Almanya Dışişleri Bakanı FrankWalter Steinmeier’in "Rusya, Çin, ABD, Japonya ve Türkiye gibi ülkeler bölgede oldukça aktif. Bu mücadelede geri kalmamak için Avrupa olarak bir şeyler yapmamız gerekiyor" sözleri bu güç mücadelesine ilişkin önemli bir yorum. Ancak bu yorumun satır arasında Türkiye’nin de bölgede bir rakip olarak algılandığı şeklinde bir yorum yapılabilir. 2 Nisan 2007’de Bakü’de Avrupa Komisyonu, Kazakistan, Azerbaycan ve Gürcistan arasında TransHazar ile ilgili yapılan toplantıya Türkiye’nin davet edilmemesi de dikkat çekici. AB, Rusya’ya bağımlı hale gelmeye başlayan enerji politikalarını ve Moskova’nın konu üzerindeki etkinliğini Orta Asya’da elde edeceği etkinlik ve Avrupalı enerji şirketlerinin buradaki çalışmalarıyla kırmayı hedefliyor. Avrupalı siyasiler her ne kadar halen insan hakları ve demokrasi gibi söylemlerde bulunsalar da bölge gerçeklerini daha iyi idrak ederek ekonomik çıkarları ön planda tutan yeni bir siyasi sayfa açma arzusundalar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle