02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Doç. Dr. Türel YILMAZ GaziÜniversitesi Irak’taki bozgun, Bush yönetimini İRAN RESMEN IRAK’TA? İran’da yayın yapan IRINN TV haber çaresiz duruma sokuyor… kanalının 2 Mayıs 2007 tarihli haberinde, C S TRATEJİ 9 11 Eylül 2001 olaylarından sonra, diğer bir deyişle ABD’de Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon’a yapılan saldırıların ardından, ABD "terörle mücadele" ya da biraz daha özelleştirmek gerekirse "İslami terör" ile mücadele çerçevesinde Ortadoğu bölgesine yönelik olarak bir "eylem planı" çizdi. Bu planın adını da "Büyük Orta Doğu Projesi" olarak ortaya koydu. Arkasından önce Afganistan’ı, daha sonra da 2003 Mart ayında Irak’ı işgal etti. Irak’ın işgalinden sonra sıranın "İran’da mı yoksa Suriye’de mi" olduğuna ilişkin yorumlar yapılmaya başlandı. Çünkü, her iki ülke de ABD’nin "teröre destek veren ülkeler listesi"nde yer almaktaydı ve hedef ülke olmaları da çok doğaldı. Zaman geçtikçe gözler İran’da odaklandı. İran, halihazırda yürütmekte olduğu ve bu konuda ödün vermeye de yanaşmadığı "nükleer programı" ile ABD ve Batı açısından potansiyel tehdit olmaya devam etmekteydi/etmektedir. İran, nükleer program konusunda ödün vermediği gibi, 2005 Haziran ayında yapılan seçimlerde radikal Ahmedinecad’ı cumhurbaşkanı olarak seçti. Ahmedinecad’ın başta İsrail olmak üzere ABD ve Batıyı hedef alan radikal söylemleri uluslararası ilişkilerin gündemini sürekli meşgul ettiği gibi, gittikçe ABDİran arasındaki gerginliği de şiddetlendirdi. ABD ya da İsrail’in İran’ı vuracağına ilişkin beklentiler artmaya başladı. Ancak, bu saldırı gerçekleşmedi ve gerçekleşmesi zor görünüyor. ABDİran yakınlaşması Irak’taki işgal, ABD’yi son dönemde iyice köşeye sıkıştırmış durumda. Öyle ki, Washington yönetimi Irak’ta istikrarın biraz olsun düzelmesi uğruna İran’la görüşme yoluna bile razı olabilecek gibi görünüyor. Olası yakınlaşmanın uzun süreli olması beklenmemeli… gerçekten yakınlaştıklarına ya da yakınlaşma teşebbüsünde bulunduklarına ilişkin işaretler bulunuyor. Diğer bir deyişle, tarafların birbirlerine "yeşil ışık" yaktıkları gözlenmektedir. Tahran Times Gazetesinde, Mayıs ayının ilk günlerinde yayınlanan bir haberde, İran hükümet sözcüsü, Gholam Hüseyin Elham’ın, "ABD’nin İran’ı büyük bir güç olarak gördüğünü ve İran ile ilişki kurmanın yollarını aradığını" söylediği belirtildi. Aynı haberde, Gholam Hüseyin’in, "ABD’nin yaklaşımını değiştirmesi durumunda aralarındaki sorunların çözümlenebileceğini" ve "İran hükümetinin İsrail dışında, bütün ülkelerle yapıcı işbirliği tesis etmek istediğini" belirttiği de vurgulandı. Bu çerçevede bakıldığında, Mısır’ın Şarm El Şeyh kentinde yapılan "Irak Konferansı" öncesinde bir açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın, İran Dışişleri Bakanı Manucher Mottaki ile "görüşebileceğini" söylemesi ve bunun hemen ardından Gholam Hüseyin’in yukarıda bahsedilen açıklamayı yapması, gerçekten ABD ve İran’ın yakınlaştıkları değil fakat, yakınlaşmaya çalıştıkları izlenimini uyandırıyor. Nitekim, bu gibi benzeri söylemlerin, İran ve ABD üst düzey yetkilileri tarafından son zamanlarda sıklıkla dile getirilmeye başlandığını görmekteyiz. İran Öğrenci Haber Ajansı’nın (ISNA) 6 Mayıs 2007 tarihli bir haberinde de İran Dışişleri Bakanı Mottaki’nin ABD’de yayınlanan Times Dergisine verdiği röportajda, "ABD ile müzakereye hazırız. Ancak, her şeyden önce müzakere için siyasi irade olmalı" dediği kaydedildi. Ayrıca, Mottaki söz konusu röportajda, "ABD tarafından ön koşul ortaya atılmadığı sürece görüşmeye hazır olduklarını" da ifade etmişti. Sadece "Irak odaklı" olacağı belirtilen bu olası görüşmede, bir işbirliği anlaşması çıkabilir. Çünkü, ABD, Irak’ta zor durumdadır/acz içindedir. İran, ABD’nin bu durumunu, kendi çıkarları için çok kolay bir şekilde kullanabilir. İşbirliğine ya da yakınlaşmaya yönelik adımlar bu kadarla kalmamıştır. Yine İran TV 5 Kanalı tarafından verilen bir haberde, İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Seyyid Muhammed Ali Hüseyni’nin 6 Mayısta yaptığı bir açıklamada, İran ve ABD arasındaki olası görüşmenin, ABD yetkili makamlarının "resmi yazı" ile görüşme taleplerini iletmeleri durumunda bu resmi müracaatı inceleyeceklerini söylediği de ifade edildi. Bush ABDİRAN YAKINLAŞMASI MI? Şimdi ise gündemde yer almamış, ancak alacak gibi görünen bir görüş yavaş yavaş zihinlerde belirmeye başladı: ABD ve İran yakınlaşıyorlar mı? Ya da daha Irak işgalinden önce aralarında gizli bir anlaşma var mıydı? Bunların sorgulanmasının nedeni ise, ABD’nin Irak’ta varlığının İran desteği olmadan devam edemeyeceğine ilişkin hakim görüşlerdir. İran’ın Irak’taki Şiiler üzerindeki etkinliği düşünüldüğünde bu bir anlamda haklı görünmektedir. Ya da şunu demek daha doğrudur: ABD, İran olmadan Irak’ta başarılı olamaz; ABD’nin İran’a bölgede ihtiyacı vardır. Bu çerçevede ABD ve İran’ın İran yönetiminin Irak’ın yeniden yapılandırılması için hazırlanan projelere 1 milyar dolar ayırdığı bildirildi. Mayıs ayı başında Irak’a giden İran Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Laricani’nin Şiilerce kutsal sayılan Necef kentini ziyaretinden sonra düzenlediği basın toplantısında, Iraklı yetkililerle ekonomi dahil birçok konuda görüştüğünü ve Irak’ın yeniden yapılandırılması için düşünülen projelerin, görüşmelerin önemli bir kısmını oluşturduğunu söylediği de aynı haberde yer aldı. Buradan şu sonuç çıkıyor: ABD’nin güdümündeki/işgali altındaki bir Irak hükümeti ile Irak’ın "yeniden yapılandırılması" konusunda görüşmeler yapan ve bu konuda vaatlerde bulunan İran yönetiminin, ABD ile bu konuda anlaşma yapması olasılığı oldukça yüksektir. Çünkü, iki ülke arasındaki büyük anlaşmazlığa/restleşmeye rağmen, ABD’nin Irak’ta düştüğü içinden çıkılmaz durum, ABD’nin böyle bir işbirliğine yönelmesini zorunlu kılıyor. Zira, ABD’li tarihçi William R. Polk’un, son dönemlerde çok konuşulan/tartışmalı "Irak’ı Anlamak" adlı kitabındaki, "Nükleer silahları edinme dönemi tehlikeli olmakla birlikte, sınırlı bir silah stokuyla bile böyle bir noktaya varıldığında diğer nükleer güçlerin üyesi olduğu kulübün duruma razı olduğu ve ona kendilerinden biri gibi davrandıklarını, nitekim, Saddam Hüseyin’in Kuveyt konusundaki başlıca yanlış hesabının "eylem" değil, "zamanlama" olduğu, nükleer silahları edinene kadar beklemiş olsaydı, ABD hükümetinin müdahalenin çok tehlikeli olduğunu hesaba katabileceği" ifadeleri de, ABD’nin, nükleer güce sahip ülkelere yönelik bakış açısını pekiştiriyor. Burada dikkat çeken ve sorulması gereken soru, söz konusu işbirliğinin başta Türkiye olmak üzere, bölgenin Sünni Arap devletleri üzerindeki etkisinin nasıl olacağıdır? Mevcut duruma baktığımızda, böyle bir yakınlaşmanın bölge ülkeleri üzerinde fazla etkili olmayacağı ortadır. Çünkü, bu yakınlaşma, sürekli ve geniş konuları kapsayan bir işbirliğini içermeyecektir/içermesi olanaksızdır. ABD’nin beklentisi, Irak’taki istikrarın sağlanmasında İran’ın yardımını sağlamaktır. İran’ın beklentisi ise, söz konusu işbirliği ile "uzlaşmaz" görünen tutumunu değiştirerek, uluslararası kamuoyundaki itibarını korumaktır. Diğer bir deyişle, nükleer silah programı yürüttüğüne ve uluslararası teröre destek verdiğine ilişkin iddialardan kendisini uzaklaştırmaktır. Irak’taki istikrarı sağlamaya yönelik dar kapsamlı ABDİran yakınlaşması, Türkiye de dahil diğer bölge ülkelerini rahatsız etmeyecektir. Ahmedinecad
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle