02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

gönderilmesi, füzesavar sisteminin Doğu Avrupa’ya yerleştirilmesi gibi Avrupa ülkelerinin çözüme muhtaç sorunları, Merkel’in heyecanla önderlik yapmak istediği işbirliğinin önündeki engellerin bir kısmını oluşturuyor. Özellikle başta ABD olmak üzere, dünyanın Kyoto Protokolü’nü imzalamayan ülkeler tarafından kirletilerek iklim değişikliklerine yol açacak tehlikelere maruz bırakılması Avrupalıların Amerika’ya karşı ağır bir eleştiri ateşi açmalarına neden oluyor. Afganistan konusunda ise Avrupalılar askeri müdahaleden yana olmadıklarını ve NATO bünyesinde ek bir askeri güç göndermeyeceklerini açıklarken çözümü ekonomik önlemlere, yardımlara bağlamış durumdalar. AB, Afganistan konusunda ABD ile ters düşerken bir yandan da Çek Cumhuriyeti ve Polonya’ya ABD tarafından AB’ye danışılmadan 10 kinetik füzesavar sisteminin yerleştiriliyor ve bunun da tamamen Amerikalıların kontrolü altında olmasına karşı çıkılması hususu da halledilmesi gereken sorunları çeşitlendiriyor. İşte bu gibi sorunlar ABDAvrupa ilişkilerinde Merkel tarafından geleceğin umut ışığı olarak lanse edilen ekonomik işbirliğinin de önündeki olası ve aşılması gereken engeller. Yine özellikle ABD açısından böyle bir ekonomik işbirliği girişiminin, ABD çiftçisini koruyan gümrük duvarlarını etkileyebileceği hususu da dikkate alınması gereken bir konu. Aynı şekilde AB ülkeleri açısından da böyle bir işbirliğinde kendi çiftçilerini negatif etkileyecek olguların varlığı da ABDAlmanya ilişkilerinde AB’nin bir bütün olarak saf tutmasını güçleştiriyor. ABDAB ilişkileri ekonomik açıdan geri dönülemeyecek noktada. Avrupa’daki yatırımların yarısını ABD, bu ülkedeki yatırımların üçte ikisini ise Avrupalılar finanse ediyor. girecek olan Hava Ulaştırma Anlaşması, Atlantik’in her iki yakasındaki ülkelerin hava ulaştırmasını alabildiğine liberalleştirerek tam anlamıyla rekabete açıyor. Buna göre, bundan böyle Amerika ve AB ülkelerindeki havacılık şirketleri her iki kıtada da istedikleri şehirlere serbestçe uçabilecekler. 2005 yılında Atlantik üzerinde uçan yolcu sayısının 47 milyon olduğu ve bunun 2013 yılında 75 milyona çıkacak olması, ülkeler arasındaki bu bölüşümün, her iki kıtanın taşımacılık şirketlerinin yararına olacağını açıkça gösteriyor. Ayrıca enerji konusunda, yeni ve yenilenebilir kaynaklarla ilgili ele alınacak çalışmalar ve yeni teknolojilerin geliştirilmesi konusunun beraberce ele alınması Atlantik’in her iki yakası açısından milyonlarca dolar tasarruf yaratma potansiyeli ile çeşitli sıkıntı ve olumsuzluklara karşın ABABD işbirliğinin her iki taraf açısından olumlu yönleri olarak sayılabilir. Ne var ki Angela Merkel’in, ABD ile yakınlaşmasında münhasıran dış ticaret ilişkilerine ağırlık verdiğini söylemek zor. Çünkü ABD ve AB ülkeleri ekonomilerinin ticaret hacmi yıllık 3 trilyon dolar civarında iken, dış ticaret bunun ancak yüzde 20’sini oluşturuyor. Merkel için görünürde daha önemli olan husus ise her iki tarafın birbirine olan yatırım hacimleri. Halen Avrupa, ABD’ye olan yatırımların üçte ikisini, ABD’de de Avrupa’ya yönelik yatırımların hemen hemen yarısını gerçekleştiriyor. Merkel’in bu yatırım olgusunun geliştirilmesinin yanı sıra, borsa işlemleri, bütçe ve muhasebe standartlarının oluşması, ilaç ve benzeri maddelerin standartlara uygunluğunun denenmesi, gıda güvenliği, çevre ve enerji konuları, iletişim C S TRATEJİ 23 teknolojileri gibi konularda da ABD ile işbirliğine gidilerek küresel rekabete uygun koşulların oluşmasından yana olduğu da söyleniyor. Hatta ABD ve Almanya arasındaki mevcut ve potansiyel sorunların aşılması için üst düzey yönetici değişiminin bile gündeme getirilmesi düşünülüyor. Bu noktada tüm bu gelişmelerin dünya ticaretinin yavaşlama sürecine doğru yol aldığı bir dönemde ele alınarak, atılacak adımların küresel ekonomiye güç kazandırılmasına olumlu etkileri olacağı da iktisatçılarca iddia edilmekte. İLİŞKİLERİN GELECEĞİ Böyle bir işbirliğinin olumlu, olumsuz yönleri alt alta yazılıp toplanırsa tarafların çıkarları açısından ortalama ve birbirlerini tatmin edecek bir yol izleyecekleri son derece açık. Kaldı ki ABD açısından bundan sonra görevini tamamlamış olan, George Bush’un kadim dostu Tony Blair’in Avrupa’da yerini alacak bir başka müttefik de gerekli. Gerçi İngiltere’nin ve özellikle Tony Blair’in şahsında AB içinde bir Truva atı kazanmış olan Amerikalılar’ın bu konuda bugüne kadar göreceli bir başarıları söz konusuysa da, geçmişte İngiltere’nin yardımıyla Avrupa’yı arkalarına alıp, İran, Irak, Ortadoğu gibi sorunlarda ellerini güçlendirebildiklerini de söylemek zor. Bugüne dek başarısız oldukları bu stratejiyi Angela Merkel yardımıyla gerçekleştirebilecekleri de bir o kadar şüpheli. Çünkü Merkel’in, gün geçtikçe Rusya ile arası açılan ABD’ye yaklaşırken, geçmişte Schröder üzerinden Almanya’nın enerji politikasını ağırlıklı olarak Rusya eksenli hale getirmek isteyen koalisyon ortağı SPD’yi ve Dış İşleri Bakanı Steinmeier’i dikkate alması da koalisyonun işlemesi ve dolayısıyla ülkenin iç istikrarı açısından büyük önem taşıyor. OLUMLU GELİŞMELER Bu tür sıkıntılara karşın işin, iki tarafı da cezbeden ve başarı kazanmış ve kazanabilecek yönleri de mevcut ve bu da karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesini zorunlu kılıyor. Özellikle AB ve ABD’nin yeniledikleri ve 2008 yılı Mart ayında yürürlüğe S T R A T E J İ Mahmut ASLAN K İ T A P L I Ğ I 1962 yılında 36 ülkenin demokratik olarak yönetilmesiyle doruğa ulaşan ikici bir demokrasi dalgası başlattı. Fakat bunu demokrasilerin sayısını 30’a indiren ikinci bir ters yönde dalga (19601975) takip etti. Bu dalgada Türkiye, Portekiz ve Yunanistan gibi ülkelerde askeri yönetimler bir darbe ile yönetime gelmişti. 1989 yılında SSCB’nin yıkılması ile birlikte dünyadaki demokratik ülke sayısı yeniden hızla artışa geçti. Kitapta, AB’nin ve ABD’nin demokratik ülkelerin oluşmasındaki katkıları, kültürlerin ve dinlerin demokrasi uyum sağlayıp sağlayamadıkları, demokratik ülkelerin neden demokrasiyi bıraktığı tek tek örneklerle incelenip okura sunuluyor. Kitapta ayrıca 3 dalgada demokratikleşen ülkelerin karneleri masaya yatırılıyor ve değişim sancıları okurla paylaşılıyor. Bu değişim sancılarını tam anlamıyla atlayamayan ülkeler için günümüzde geçerliliğini koruyan şu soruyu da sormadan edemiyor: Geçmişte kurumsallaşmış bir demokrasi deneyimi yaşamamış ülkeler, gelecekte istikrarlı demokrasiler haline gelebilecek midir? 3 dalga kitabı Türk Demokrasi Vakfınca Ergun Özbudun’un çevirisi ile okurlara sunuldu. Uluslararası gelişmeleri ve bu konuda teori üretenleri izleyenlerin okumasında fayda var. 20. Yüzyıl Sonlarında Demokratlaşma amuel Paul Huntıngton, ABD’de iktidarda bulunan yeni muhafazakarların ideologlarından biri. Düşünceleri, dalgadan oluşuyor, bu teoriyle göre. Bu dalgalar ve yaklaşımları küresel alanda yankı buluyor. ters dalgalarda şu tarihler arasında gerçekleşti: ABD’nin politikalarında düşüncelerine itibar Birinci uzun dönem demokratikleşme dalgası ediliyor. "Medeniyetler Savaşı", "Biz Kimiz" gibi 18281926 arasında, Birinci ters dalga 19221942 kitapları ABD’de önemli bir kesimin yaşama yıllarında, İkinci kısa demokratlaşma dalgası bakışlarını sergiliyor. Aynı yazar 1990’ların başında 19431962 dönemnide, İkinci ters dalga 1958"Ünçüncü Dalga" teorisini ortaya attı. Bu teoride 1975 yılları arasında ve Üçüncü demokrasinin hangi demokratlaşma dalgası koşullarda bir dalga gibi 1974’te başladı... bütün ülkeleri kucakladığı Yazar: Samuel P. Huntington Bu sıralamaya göre Kıta Yayınları, 2007, 348 sayfa ya da bir dalganın ilk uzun süreli çekilişinde olduğu gibi o demokratikleşme ülkeleri bırakıp gittiği inceleniyor. dalgası 1820’li yıllarda ABD’de erkek Kitabın önsözünde kitabın yazılış amacının ne nüfusun büyük bir oranına oy hakkı olduğunu Huntington şöyle açıklıyor: "Bu kitap 20. verilmesiyle başladı ve hemen hemen bir yüzyıl sonlarının önemli belki de en önemli küresel yüzyıl boyunca 1926’ya kadar 29 siyasal gelişmesi hakkındadır. Yaklaşık 30 ülkenin, demokratik ülke çıkararak devam etti. demokratik olmayan siyasal sistemlerden demokratik Bununla beraber, 1922 de Mussoli’nin siyasal sistemlere geçişi. Kitap 1974 ile 1990 arasında İtalya’da iktidara gelmesi dünyadaki gerçekleşen bu demokratikleşme dalgasının nedenini, demokratik devletlerin sayısını 1942 nasılını ve yakın sonuçlarını açıklama yolunda bir yılına kadar 12’ye indiren bir ters yönde dalganın çabadır" başlangıcını belirledi. İkinci Dünya Savaşı’nda Demokrasi dalgaları 3 dalga ve şu ana kadar 2 ters müttefik güçlerin faşist güçlere karşı elde ettiği zafer, S Üçüncü Dalga STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle